@brtvdg
|
içim ürpertilerle dolu karanlık denizlerin ortasında seni düşünüyorum 🌪️ Hataların bedelini kim öderdi? Sarmaşıklar gibi dolanıp büyüyen bilinmezlik, hayatını yerle bir etmişti. Çıkmaz bir yola saptığı, bildiği tek şeydi. Her adım onu daha da derin bir çukura çekiyordu. Sonunda tek seçeneğinin, Kartal'ın ona sunduğu ölüm olacağını düşündü. Uyku mahmurluğunun yanısıra yüzünden ne kadar soğukkanlı olduğu belli olan yaşlı bir adam da merdivenlerden indikten sonra herkes evden apar topar çıkmıştı. Aslı o andan beri basamakların tam önünde kalakalmış, bir adım dahi hareket edememişti. Kartal'ın öfkeden deliye dönen hareketleri, Selim'i sertçe kolundan tutup tehdit ederek Aslı'nın yanında kalmasını söylemesi, gözlerinin önünden gitmiyordu. Herkes evden çıktıktan saniyeler sonra merdivenlerden inmeye çalışan üç yaşlarındaki kız çocuğunun peşinden koşan dadısının telaşına yetişen Selim, Aslı'yı tamamen unutup kız çocuğunun yanına gitti. Aslı gördüğü manzara karşısında yutkunamazken neler olduğunu anlamaya çalışır gibi, üstüne sinen fazlalık hissiyatıyla yerinde durmaya devam etti. Küçük kız çocuğu ağlıyordu. Merdivenlerden indiğini sırada bakıcısı onu yakalamış, düşmesine engel olmuştu. Ağlamaya başlayınca Selim kucağına alıp ne kadar sakinleştirmeye çalışsa da başarılı olamamıştı. Küçük kız çocuğu Selim'e benziyordu. "Dayı gitti, dayı gitti." diye ince ses tonuyla sitem ettiği sırada Aslı ona doğru adımladı. Bir cesaret Selim'in kucağındaki sarı saçlı küçük kız çocuğunu kendi kucağına aldı. Yabancı bir koku ve yüzle karşılaşan kız çocuğu susup şaşkın gözlerle ve çatık kaşlarla Aslı'ya baktı. Aslı gülümseyince, çatık kaşları düzeldi ve mavilerine biriken iki iri damla tenine hiç değmeden yere düştü. Minicik parmağıyla kapıyı işaret edip Aslı'dan medet umarak konuştu. "Dayı gitti." "Dayın sana çiçek toplamaya gitti. İstersen bahçeye çıkıp diğer çiçeklere de biz bakalım." Bir nefeslik sustu. "İster misin?" Selim her ne kadar engel olmak istese de Güneş'in sustuğunu görünce bir şey demedi. "Asya, Güneş'in montunu getirir misin?" Selim'in ses tonundaki net tını, bahçeye çıkmamasını gerektiğini hatırlatırken, montunu istemesi izin verdiği anlamına geliyordu. Aslı bir şey demedi. Saniyeler içinde elinde mont ve botla gelen bakıcı, Güneş'i Aslı'nın kucağından alıp giydirdi. Aslı, yanında üzerine giyecek bir şeyi olmadığından küçük kızın elini tutup bahçeye doğru adımladı. Kimin kızı olduğunu kestirememişti, Kartal'ın kızı olabilir miydi? Saçları tıpkı Nurbanu Hanım gibi sarı sarı parlıyordu. "Güneş," dedi tatlı bir tınıyla. Kafasını kaldırıp yabancı gözlerle kendisine baktığını görünce gülümsedi. "Zambakları sever misin?" Kafasını salladı. "Annem sever." Sonra aniden dudaklarını büzdü, ağladı ağlayacak gibi oldu. Küçük ve biçimli burnu soğuktan pembeleşmişti. "O gitti." Aslı yutkundu, benim annem de gitti demek istedi ama dile getiremedi. "Dayı gelecek mi?" "Hı hı, çiçeklerle gelecek." "Annem de çiçeklerle gelsin." Bir cevap veremedi. Neler olduğunu anlayamadığından yanlış bir şey söylemekten çekiniyordu. Birkaç dakika boyunca çiçeklere baktılar, dokundular. Hava bir açılıyor, bir kapanıyordu. Fırtınanın gelmek üzere olduğu belliydi. Daha fazla oyalanmadan içeri geçmeleri gerekiyordu. Kısa bir an buradaki varlığını sorguladı. Göğsü sıkışıp kesik kesik nefesler almaya başladığında Güneş'in elini sıkıca tuttuğunu fark etti ve toparlandı. "Güneş, bulutlar geliyor bak. Haydi içeri geçelim de yağmur damlaları bizi yakalamasın." "Kaçalım, kaçalım!" diye zıplayarak önden koşmaya başladığında yüzü gülüyordu. Dakikalardır kapıda onları izleyen Selim'i görünce ona doğru koşup kucağına atladı. Aslı da peşinden eve girdi. "Selim dayı, sen buradasın." "Buradayım dayıcım, az önce ağladığın için beni görmedin." Eliyle ağzını kapatıp haylaz kıkırtısını gizlemeye çalıştı. "Asya şimdi sana kahvaltı yaptıracak, meyveli pankek varmış bugün!" Selim'in heyecanlı ve gizemli ses tonu Güneş'in keyfini yerine getirirken Asya'nın kucağına atlayıp mutfağa gitti. "Salona geçelim Aslı." Selim'in yönlendirmesiyle salona geçip oturdular. Dakikalar süren sessizlik, Aslı'nın kulaklarının uğuldamasına sebep olurken Selim'deki gerginliği görebiliyordu. "Selim bana neler olduğunu anlatacak mısın?" Kararsız bakışlarını Aslı'ya dikip gözlerindeki soru işaretleriyle yüz yüze geldi. Aslı, onun konuşmayacağını anlayınca sessizce boğazını temizledi. "İpek, babamın zarar verdiği kadın öyle değil mi?" Selim onayladı. "Ona ne yaptı Selim?" Sesindeki korkuyu gizleyemedi. Çenesini sıkıp cevap verip vermemek arasında kaldı. Cevap vermeye karar verince konuştu. "Baban Karadeniz'i kullanarak yasa dışı işler yapıyor. Buna engel olduğumuzda ailemize zarar vermeye çalıştı, verdi de kanını siktiğim!" Aslı sinirlendi. "Benim babam öyle biri değil!" Selim de sinirleniyordu. "Yaa öyle mi? Deniz yolunu kullanarak kaç kadını Gürcistan'a kaçırdı haberin var mı?" Sinirle ayağa kalkıp parmağını sallayarak konuşmaya devam etti. " Kadın kaçırıyor, silah kaçırıyor, uyuşturucu satıyor! Senin baban Gürcü Baronuna çalışan bir kukla." Aslı yerinden fırladı. "S-sen sen ne anlatıyorsun?" Şaşkınlığını gizleyerek reddeder gibi elini savurdu. Selim acı dolu bir alayla gülerek cevap verdi. "Son sevkiyata engel olduk diye İpek'in kullandığı araca çarparak onu öldürmeye çalıştılar. Sinirle burnunu sıvazladı. "İpek iki aydır komada, karnındaki bebek öldü ve Güneş iki aydır annesini soruyor!" Babasının sebep olduğu yıkıntıyla karşı karşıya kalan Aslı ellerini nereye koyacağını bilemedi. Yaşadığı şaşkınlıkla ellerini dizine bastırıp biraz önce kalktığı yere oturdu. Babası böyle bir karaktere sahip değildi, bu adamlara niye güvensindi ki? İftira da olabilirdi. Dilinin ucuna biriken kelimeleri yutarken boğazı sızladı. Sessizliğin hüküm sürmeye başladığı kasvetli salonda çıt çıkmıyordu. Selim bahçeye açılan cam cephenin önüne geçip bir dal sigara yaktı. Sigara sönmek üzereyken cebindeki telefon önce titremeye sonra sesli bir şekilde çalmaya başladı. Arayan kişinin Kartal olduğunu görünce yutkunarak telefonu kulağına götürdü. Sevdiği kadının kötü haberini alırsa kafasına sıkacaktı. Bu karara uzun zaman önce varmıştı. Timur'la evlenmesine dayanmıştı ama temelli gitmesine dayanamazdı. "Alo?" Pürüzlü sesini öksürerek düzeltti. Kartal'ın kendinden ödün vermeyen güçlü sesi yankılandı kulaklarında, kalbinin durduğunu sonra düzeldiğini, herhangi bir hasar bırakıp bırakmayacağını ise eğer uyanırsa öğrenebileceklerini anlattı. Selim hiçbir şey söylemeden dinledi. Kartal Aslı'yı sordu. "Bıraktığın gibi." Onu dağ evine götürmesini, hastaneden çıkıp direkt oraya geçeceğini söyledi. Selim yine bir şey demeden kapattı telefonu. Her ne olursa olsun Aslı'nın zarar görmesini istemiyordu ama İlhan'ı işkencelerle öldürmeye and içmişti. Karabulut ailesinin sonunu getiremediği gibi kendi sonunu hazırlamıştı. Elindeki izmariti sehpanın üzerinde duran küllüğe attı, ardına döndüğünde meraklı gözlerle onu izleyen Aslı'yı gördü. Bir cevap bekliyordu ama istediği cevabı ona vermeyecekti. Kartal'a ve kendisine hak vermek zorunda olduğunu, şu an yaşadığı endişe ve korku sayesinde anlayacaktı. "Haydi gidiyoruz." Kapıya yöneldiği sırada Aslı ayaklandı. "Nereye gidiyoruz?" Cevap vermeden yürüdüğünü görünce hareketsiz kaldı. Peşinden gidip gitmemek arasında kaldığı için yerinden kıpırdayamadı. Herhangi birinden yardım isteyebilmek için etrafına bakındı ama kimse yoktu. O sırada Asya kucağında Güneş ile mutfaktan çıktığında Güneş'in yine ağladığı için hiçbir teselliyi duymadığını, Asya'nın bir şeyler konuştuğunu ve Güneş'in de omuz silktiğini gördü. Babasının bedelini ödemek zorunda olduğunu hissetti. Korkusunu bastırma gereği duymadan bilmediği yere doğru adımlamaya başladı. Selim onun geleceğini bildiğinden arabanın içinde onu bekliyordu. Sağ koltuğa oturup soğuktan bembeyaz olan ellerinin titremesini görmezden gelerek kemerini takmaya çalıştı. Bahçeden ayrılıp yola çıktıklarında aralarında hiçbir diyalog geçmedi. Bu sessizlik gerginliği arttırırken Aslı yorulduğunu fark etti. Her an korkuyla ve diken üstünde bekliyordu. Daha fazla dayanamadı ve konuştu. "Selim, beni nereye götürüyorsun?" Sorulan soru karşısında sinirlendiğini belli ederek Aslı'ya baktı. "Tıpkı baban gibisin." Aslı böyle bir tepkiyi beklemediği için şaşkınlıkla kaşlarının hava kalkmasına engel olamadı. "Ne demek istiyorsun?" "Ulan sadece kendinizi düşünüyorsunuz! Niye İpek'in durumunu sormuyorsun bana?" Selim'in alınganlığı şaşkınlığını iki katına çıkarırken anlam verememişti ama içine işleyen suçluluk duygusunu da bastıramadı. Sanırım Selim haklıydı. "Selim ben—" "Sen ne Aslı?" "Kartal'la konuştuğunu düşünmedim yani onun aradığını bilmiyordum." Selim gözlerini yoldan ayırmadı, direksiyonu tutuşundan belliydi ne kadar gergin olduğu. "Seni dağ evine bırakacağım Aslı, Kartal oraya geliyormuş." Öldürmeye mi? Evet aklından geçen tek soru buydu. Dehşet verici bir parazit gibi beynini kemiriyordu. Bunu Selim'e soramadı, yol boyunca sessizliğini korudu. İnişli çıkışlı dar yollardan geçip tepeye vardılar. Ormanın içine kurulan bu izole ahşap evde sonunun ne olacağını kestirememişti. Beyaz Ford'u kapının önüne çektiğinde Aslı, Selim'i beklemeden arabadan indi. Bu evden çıkmayı düşündüğü gün saldırıya uğramış, çıktıktan sonra da ölümle burun buruna gelmişti. Son anda Azrailinden kurtulmuştu. Kartal'ı durduran şeyi de eve götürmesinin nedenini de bilmiyordu ama artık bunların bir önemi kalmamıştı. Karşısında duran iki katlı eve uzun uzun baktı. Başladığı yere dönmüştü. O an üşüdüğünü fark etti. İnce giyinmişti ve kuru bir yaprak gibi oradan oraya savruluyordu. Siyah botlarının altında ezilen yapraklardan farkı yoktu. Yanından geçip giden Selim'i takip ederek eve girdiğinde evin soğuk olmasına şaşırmadı. Buraya ilk getirildiği gece Kartal'ın yatırdığı koltuğa oturdu. Selim'in şömineyi yakmasını umarak bacaklarını karnına topladı ve alnını dizlerine yasladı. Saatler geçmek bilmiyordu. Geldiği andan beri yerinden kalkmayan iki yabancı, hiç konuşmamıştı da. Aslı birçok kez İpek'i sormak istemiş, Kartal'ın kendisine ne yapacağını öğrenmeyi istemişti. Uzun bir süre duvardaki hayvanlarla bakıştığında acımasızlığı iliklerine kadar hissetti. Ölmeden önceki anlarında gözlerine sinip mıh gibi yapışan korku ifadesi, ilk günkü tazeliğini koruyordu. Şömineden yayılan sıcak hava dalgası nefes almasını zorlaştırırken yerinden kalktı. "Nereye?" "Mutfağa" dedi elini kapıya doğru hafifçe kaldırarak. Başka bir açıklama yapmadan mutfağa girip pencereyi açtı. Camın önünde duran ahşaptan bozma kırık dökük masanın yanındaki sandalyeye oturup dışarının gri kasvetini izledi. Yağmur yağıyordu. Üşüyordu ama soğuk hava nefes almasına yardım etmişti. Çok uzun süre öylece oturdu. Düşündü. Kafasında birkaç defa ölümü kabullendi ama çok korktu. Her ne olursa olsun suçsuzdu, her şeyden habersizdi. Yargısız infaz dedikleri bu sanırım diye geçirdi içinden. Tam o sırada tekerlek sesi duydu ve eş zamanlı olarak kapı açıldı. Sanırım Selim evden çıkmıştı. Masanın üzerinde duran kolunu indirmeden avuç içiyle masanın köşesini sıktı. Damarlarındaki korku tazeliğini korurken gözlerinden üç damla sıcak yaş düştü. Eve giren adım seslerinin yeri sertçe dövdüğünü duydu, yutkundu. Saniyeler sonra mutfak kapısında onu gördü. Gözlerinde öfke yoktu ama derin bir yıkıcılık vardı. Kısık bakışları gücünü hatırlatıyordu. Kartal'ın gözleri Aslı'yı bulduğunda rahatladı. Mutfakta köşeye sinmiş ıslak gözlerle kendisini bekliyordu. Öleceğini düşünüyor aptal, diye iç geçirdi. Çelişkiler etrafını sarmış, onu büyük bir çıkmaza sokmuştu. "Gel buraya." Sesindeki emri vaki ton, Aslı'nın dudaklarını büzmesine, çenesinin titremesine sebep oldu. Artık çırpınmak istemediği için sessizce ayağa kalktı. Ceketin kollarını çekiştirerek titreyen ellerini gizlemeye çalıştı. Kartal'ın yanına vardığı anda kolunu sıkıca tutması sızlanmasına sebep oldu. "Acıtma," diye mırıldandı. "Ben kendim yürürüm." Kartal Aslı'yı önüne doğru savurarak "yürü," dedi. Aslı çıkış kapısına doğru yöneldiği sırada Kartal'ın sert ikazı durmasına sebep oldu. "Yukarı çık Aslı." Omuzunun üzerinden dönüp Kartal'a baktı. Yatak odasına çıkmak istemiyordu. Ormanın derinliklerinde bedeninin kuru yaprakların arasında cansız bir şekilde yatmasını kabul etmişti. Fakat yukarıda, yatağın üzerinde acı içinde yatmayı kabullenemezdi. "Sen..." diyebildi güçlükle. "Bana ne yapacaksın?" Kartal bu sorunun cevabını bilseydi bir an olsun beklemez, yapardı. Aslı'nın yürümediğini görünce kolundan tutarak merdivenlere yöneldi. Ahşap basamaklar inliyor, kırıldı kırılacak gibi gıcırdıyordu. Odaya vardıklarında dün geceden dağınık olan kanlı yatağın köşesine oturttu kızı sertçe. Onun korkudan titrediğini, sessizce ağladığını görüyordu. Hiçbir şey yapmadı. Kız kardeşi de yoğum bakımda krizlere girip ani titremeler yaşıyor ve bir türlü uyanmıyordu. Güneş annesiz kalmış, Timur da karısını kaybetme korkusundan dolayı yıkılıp öfkeli ve saldırgan bir adama dönüşmüştü, Güneş'e yaklaşmıyordu. İlhan denen piç kurusu koca Karabulut ailesini bir gecede paramparça etmişti. Son hamlesini kız kardeşine oynayacağı asla aklına gelmeyen Kartal, suçluluk duygusuyla deli öfkesini bastıramıyor, tüm öfkesini İlhan'ın kızı Aslı'dan çıkarıyordu. Eğer o piçe ulaşabilirse Amiran Tamaradze'ye de ulaşabilirdi. O Gürcü pezevengi topraklarından uzaklaştırmanın yolu, İlhan'ın burada kurduğu ağdan geçiyordu. İlhan'ı enselediği anda o güçlü bağlantıları dağıtacaktı. "Ağlama." diye uyardı sert sesiyle. Pantolonun cebinden telefonu çıkarıp numara tuşladı. Aramaya basmadan hemen önce tepeden bakışlarıyla yatakta oturan genç kıza baktı. "Babanın yeni numarasını arayacağız. Sana zarar verdiğimi, dokunduğumu falan söyleyeceksin. Eğer onu ikna edip de buraya getirmezsen ya da nerede olduğunu öğrenemezsen yapmadıklarımı yaparım." Aslı korkusuna gölge düşüren şaşkınlığını Kartal'ın umarsız bakışlarına sundu. "Tamam mı?" "Ben, ben nasıl diyeceğim? Babama öyle şeyler söyleyemem." Aslı kendini biraz geriye yatırarak Kartal'ın eğilerek kısalttığı mesafeyi açmaya çalıştı. "Eğer gerçekten yaparsam yardım istemek için söylersin ama değil mi?" Duyduklarıyla kendini koruma içgüdüsüne kapıldı ve titreyen elini Kartal'ın göğsüne bastırdı. "Tamam söyleyeceğim." Küçüktü, korkuyordu. Kartal bunu yapmaktan hiç hoşlanmıyordu. Sıkıntıyla nefes alırken dudaklarını aralayıp kapattı. Tuşladığı numarayı aradı. Hoparlöre alıp Aslı'ya verdi. Telefon çalıp çalıp kapandı. Kartal sinirle yeniden aradı ve açılmasını bekledi. Telefon bu sefer açıldı ve İlhan'ın tedirgin sesi duyuldu. "Alo, kimsiniz?" Aslı çığlık atar gibi "baba!" diye bağırdı. Sesini duyunca deminden beri bastırdığı ağlama hissiyatını serbest bırakmıştı. "Baba!" "Kızım, güzel meleğim!" "Baba beni neden bıraktın onlara? Geri gelmeyecek misin?" Bakışlarını yere sabitleyerek. "Geleceğim güzel kızım. Seni bırakmadım, biraz dayan." "Baba bana zarar veriyor, öldürecek beni." dedi Aslı, dikkatle onu dinleyen Kartal'a, ölüm korkusuyla bakarken. Babasının konuşmadığını duyunca devam etti. "B—bana dokundu." "Hayır!" diye bağırdı İlhan. "O sana dokunmaz Aslı. Dokunmaz. Dokunmadı değil mi?" İlhan'ın tepkisi Kartal'ı germişti. Aslı'nın bakışları Kartal'ı buldu, doğruyu söylemek için onay istedi. Kartal olumsuz anlamda başını salladı. "D-dokundu baba." Telefonun kapanma sesi odada yankılanırken Aslı telefon tuttuğu ellerini kucağına düşürüp sesli bir şekilde ağlamaya başladı. "Kimsin sen baba?" diye sordu ağlarken. Kartal Aslı'nın önüne diz çöküp gözlerini kapatarak ağlayan kıza baktı. Aslı onun varlığını, dizinin üzerindeki iri elini hissedince sıçrayıp geriye doğru çekilmeye çalıştı. Telefonu uzattı titreyerek. "Ara bir daha, gelmesi için ikna ederim, ara!" Babasını getiremediği için Kartal'ın kendisine zarar vereceğini düşünüp korkuyla çırpınıyordu. Kartal bunu fark edince yutkundu. Eğer karşısında bu kadar küçük ve korkak bir kız çocuğu olmasaydı içindeki fırtınaya kapılıp öfkeden deliye dönerdi, Trabzonlu damarı tutunca gözü hiçbir şeyi görmüyordu. Şimdiyse içini kaplayan merhamet duygusuna yenik düşmüştü. Telefonu aldı ve doğruldu. "Bir şey yapmayacağım korkma." Aslı ıslak yüzünü elinin tersiyle sildiği sırada "ses etme, uyu." diyerek odadan çıkan Kartal'ın ardından bakakaldı. Başını yatağa çevirip kanlı yerden uzaklaşarak en uca uzandı. Büzüşüp ısınmayı amaçlayarak gözlerini kapattı. Eğer babasını gelmeye ikna edebilseydi, onunla yüzleşecekti. Sen nasıl böyle işlere bulaşırsın diyecekti. Yoksa annem senin yüzünden mi intihar etti diye soracaktı. Abisini ise hiç umursamayacaktı. Zaten çocukluğundan beri Aslı'yı sevmez, devamlı onu rahatsız ederdi. Şimdi arkasına bile bakmadan kaçmalarına ve Kartal'la olan ilişkilerine anlam verebiliyordu. "Kartal haklı," dedi pürüzlü kısık ses tonuyla. "Babam herkese zarar veriyor." Ağlaması durmuştu, istemsiz bir titremeyle iç çekti. Açlıktan uyuyamıyordu, lavaboya da gitmesi gerekiyordu. Üst katta lavabo olmasını umarak doğruldu, sessizce odadan çıktı. Akşam olmak üzereydi, etrafta loş bir ışık vardı. Üst kata göz gezdirdi. Geniş kare bir alan vardı karşısında, solda bir kapı, camın önünde geniş bir koltuk ve koltuğun hemen yanında balkona açılan bir kapı vardı. Biraz ortaya doğru ilerledi, çıktığı odanın yanında da bir kapı vardı. Önce oraya girmek istedi. Kapı kilitliydi. Diğer kapıya yöneldi boş bir odayla ve küfle karışık ahşap kokusuyla karşılaştı. Aşağı inmekten başka şansı olmadığını fark edince tedirgin oldu. Merdivenlere yönelip sessiz olmaya özen göstererek indi. Kartal'ı koltukta uyurken görünce onun da geceden beri uykusuz olduğunu hatırladı. Vakit kaybetmeden lavaboya girip çıktı. Lavabo merdiven altında olduğu için basamaklara yöneldi. Tam o sırada gözleri mutfak kapısına takıldı, elini karnına bastırdı. Titreyen alt dudağını dişlerinin arasına alarak bir basamak çıktı. Ağlamamak için kendisini sıkıyordu. Gözleri korkuyla arkasında uyuyan adamı buldu. Mutfağa gitse uyanır mıydı? Açlığı artık dayanılmayacak bir boyuttaydı. Başı dönüyor, midesi bulanıyordu. Büyük bir yakalanma korkusuyla ve suçlulukla mutfağa yöneldi. Böyle bir durumda su içmek dahi istemiyordu aslında. İçeri girdiği anda masada soğumaya yüz tutmuş kuymağı görünce olduğu yere mıhlandı. Onu hazırlayıp uyumaya gittiyse benim için mi yaptı diye düşündü. Hayır dedi iç sesi, neden senin için hazırlasın? Uyanınca yemek için yapmıştır diye zıt gitti kendisine. "Bana yapmış," diye mırıldanarak yürüdü ve sandalyeye oturdu. İki dilim ekmekten birisini alıp eliyle kopardı ve tavaya bandırdı. Kartal mutfaktan gelen tıkırtılardan dolayı Aslı'nın yemeği yemeye başladığını anladı. Gözlerini kapatıp deminden beri dalmayı beklediği uykusuna daldı. ----------------------- Beklettiğim için üzgünüm, çok yoğun bir dönemden geçiyorum. İyi okumalar 🌪️
|
0% |