

bu rüzgar senin hayallerin olmalı
senin ümitlerin
senin arzuların olmalı
🌪️
Aslı, lüks yatın kamarasından inip rıhtıma doğru adım attığında burnuna vuran keskin deniz kokusuyla ürperdi. Gürcistan'ın soğuk rüzgarı tenini sertçe okşayıp geçerken, bir an için içindeki korkuyu bastırmaya çalıştı. Gözleri karanlığın içinden yükselen köpek havlamalarıyla ürkerek limana çevrildi. Elli kadar iri cüsseli köpek zincirlerle tutulmuş, yerlerinde huzursuzca dönüyorlardı.
Rıhtımı sarmalayan gölgeler, köpeklerin arkasında kendinden emin ve sessiz duran korumaların siluetleriyle kalabalıklaşıyordu.
Bu derin ve boğucu atmosfer Aslı'nın huzursuzca iç çekmesine sebep oldu. Köpeklerden dolayı daha fazla ilerleyemeden bir köşede sessizce Kartal'ın yanına gelmesini bekledi.
O sırada Kartal, yüzü yara izleriyle dolu bir adamla konuşuyordu. Hatta Aslı, tam arkasına döndüğü sırada ikisinin birbirlerine sarıldığını son anda yakaladı.
"Herkese karşı ufak da olsa bir merhametin var, bir bana yok." dedi. Söylediklerini sadece kendisi duymuştu.
Kartal'ın sarıldığı adam bir yerlerden tanıdık geliyordu ama üzerinde çok durmadı. Yorgun hissediyordu.
Belki burada, Gürcistan’da, babasını veya abisini görebilecekti. Şu an düşünmesi gereken tek şey buydu. Belki bu kâbus son bulurdu babasına kavuştuğunda.
Kapıldığı düşünceler, Kartal’ın kıstığı bakışlarıyla göz göze geldiği anda parçalandı. Hızla bakışlarını kaçırdı.
Gözcü'nün omuzunu sıkan Kartal, onu dinlenmesi için eve yolladıktan hemen sonra birkaç iri adımda Aslı'nın yanına vardı. Genç kız köpeklerden olabildiğince uzak bir köşede, soğuktan titrediğini belli etmemeye çalışarak bekliyordu.
Kısık gözleri çevresindeki tehdidi tartarcasına etrafta gezindi. Sabırsızca dudaklarını ısırıp burun kanatlarını şişiren adamın içinde dolup taşan bir intikam arzusu vardı.
"Kartal?"
Bakışlarını genç kıza çevirdi, ne var dercesine başını salladı. "Burada öylece bekleyecek miyiz?"
"Aslı," dedi, sesi çelik kadar sert ve ürkütücüydü. Korku dolu bakışlarını gizlemeye çalışarak adama baktı. Ne diyeceğini merak ediyordu. "Şu köpekleri görüyor musun?"
Aslı başını salladı, soğuk havaya rağmen terleyen avuç içlerini taytının üzerine bastırdı. "Evet, görüyorum."
Kartal'ın dudağı, gecenin karanlığını yırtar gibi yukarı doğru kıvrıldı. "O köpekler, büyük karşılaşmanın küçük hediyeleri. Amiran kelimenin tam anlamıyla bayılacak."
"Bunları bana niye anlatıyorsun?" diye sordu Aslı. Sesi düşündüğünden daha sert çıkmıştı çünkü yorgun ve bıkkın hissediyordu.
"Kimin tarafında olman gerektiğini hatırlatıyorum sana kızım."
Aslı'nın kaşları birbirine daha çok yaklaştı. "Senin yanında olacağımı mı düşünüyorsun?"
Kartal kendinden emin bir şekilde başını salladı. "Evet çünkü bunu istiyorum."
Genç kızın bir şey demesine izin vermeden ani bir yükselişle yeniden konuştu. "Kafasını sikeyim ben bunların, bir mont getirmeyi akıl edememişler. Haydi oyalanma da arabaya geçelim." diye söylenerek Aslı'yı peşinden sürükledi.
"Dengesiz herif!"
"Bir şey mi dedin Aslı?" Omuzunun üzerinden ardına dönüp genç kıza yalandan kızarak baktı.
"Yok demedim."
Siyah araçların bulunduğu yere varıp içlerinden birine bindiler. Arka koltuğa oturdukları anda Aslı'nın vücudunun her yerine yayılan sıcaklık, göz kapaklarıyla mücadele hâlinde olmasına sebep oldu.
Sabah uğradıkları saldırının ardından öğlene kadar yatta beklemiş, öğleden sonra da yola çıkarak akşamın bu saatinde Gürcistan'a varmışlardı.
Hâlâ inanamıyordu bu topraklarda olduğuna.
Kartal, kızın aksine günlerdir uyuyormuş gibi dinçti. Yüzündeki sert çizgiler gevşemiş, gözlerinde, tehlikeli bir özgüvenle parlayan bir rahatlık belirmişti. Aslı, yanındaki bu adama duyduğu korkuyla sessizce ellerini kucağında sıktı. Babasına kavuşmak isterken, bu adamın ona engel olacağını çok iyi biliyordu.
Bu durum umutlarını tüketirken konvoy hâlinde rıhtımdan ayrılarak eve doğru yola çıktılar.
Geniş caddenin kenarındaki aydınlatma direkleri bir bir akıp giderken, genç kız kafasını yasladığı camdan dışarıyı seyrediyordu. Onun durgunluğu Kartal'ın hoşuna gitmese de bir şey demedi.
Aslı, sıkışıp kaldığı bu hikâyenin başrolü olduğuna hâlâ inanamazken, yanındaki adamın varlığını görmezden gelmeye çalıştı. Ne dese boştu, çırpınsa sadece kendisi yoruluyordu. Kartal, onun için artık hiçbir anlam ifade etmiyordu. Duvara konuşsa hâlden anlardı ama Kartal anlamazdı.
Düşüncelerini bölen telefon sesiyle irkildi. Umursamıyormuş gibi yaparak konuşmayı dinlemeye çalıştı.
"Selim?"
Kartal'ın sesindeki endişeyi hissetti Aslı. İpek aklına geldiğinde, ona bir şey olma ihtimaliyle yüreği sıkıştı.
"Biliyorum, evet."
---
"Sen sadece Trabzon'a odaklan. Burayı ben halledeceğim."
---
"Gözcü'yü bulmuşsun. Biraz önce konuşup eve yolladım."
__
"Evet. Eyvallah."
---
"Selim, İpek nasıl?"
Aslı bakışlarını Kartal'a çevirdi. Cadde ışıkları yüzüne yansırken sert yüz hatları açığa çıkıyordu. Sakallarının gizlediği adem elması yükselip indiğinde yutkunduğunu anladı.
"Eyvallah kardeşim."
Telefon kapandığında alnını cama iyice yerleştirdi. Ellerini birbirine bastırıp bacaklarının arasına sıkıştırdı ve gözlerini kapattı. Kartal'ın onu izlediğinden haberi yoktu.
Yol boyunca süren sessizlik bahçe kapısının açılma sesiyle bozuldu. Demir parmaklıklardan sıyrılıp ihtişamlı bahçeye giriş yaptılar.
Aslı etrafa göz gezdirirken araba tam kapının önünde durdu. Herkes indiğinde, kendisi de inmek için doğruldu. Açılan kapıyla boğazını temizleyerek araçtan indi ve utanarak, şoföre teşekkür etti.
Havuzun çevresindeki aydınlatmaların yanı sıra çimlerin arasına yerleştirilen ışıklar da bahçenin büyüklüğünü gözler önüne seriyordu. Bakışlarını, sarı ışıkların aydınlattığı beyaz villaya çevirdiğinde saraya geldiğini düşünmeden edemedi.
"İçeri geçelim." Kartal'ın uyaran ses tonu, soğuk havadan dolayıydı. Aslı daha fazla oyalanmadan onu takip ederek çoktan açılan çelik kapıdan içeri girdi.
"Efendim hoş geldiniz, odanız ve banyo hazır. Dilerseniz öncesinde akşam yemeği için masaya geçebilirsiniz."
Evde, giyimlerinden çalışan olduğu belli olan üç kişi dolanıyordu. Hepsi gergin ve tezcanlı duruyordu. "Hoş bulduk Maria."
Aslı bir şey söylemeden üst kata çıkmak için merdivenlere yöneldi. Kartal'ın baş işaretiyle Maria da peşine takıldı.
"Hanımefendi, Kartal Bey'in emriyle bu odayı size tahsis ettik. Böyle geçin lütfen."
Maria'nın yönlendiren ılımlı ses tonu biraz olsun rahatlatırken, sade ve koyu gri mobilyalarla döşenmiş geniş bir odaya girdiler. "Dolapta bedeninize uygun kıyafetleriniz var, şifonyerin çekmecesine iç çamaşırlarınızı yerleştirdim. Banyoda da ihtiyacınız olabilecek her şey mevcut. Başka bir isteğiniz olursa seslenmeniz yeterli."
Akışkan Türkçesi Aslı'yı yorarken, zoraki bir gülümsemeyle teşekkür ederek odadan çıkmasını bekledi. Maria gittiğinde banyoya girip saniyeler içinde küveti doldurarak uzandı.
Saatlerdir bastırdığı ağlama hissi, yalnız kaldığında nüksettiği için daha fazla dayanamadı, uzun uzun ağlayarak bir saat kadar banyoda oturdu.
Ellerinin buruştuğunu fark edince durulanıp sudan çıktı. Yanı başındaki siyah bornozu giyerek odasına girdi. Dolabı açtığı sırada kapının açılmasıyla irkildi. "Dur müsait değilim!"
Kartal umursamadan içeri girdiğinde onu siyah bornozun içinde görünce duraksadı. Arsız gözleri baştan aşağı Aslı'yı süzerken gözlerinin altının ağlamaktan kızardığını görünce kaşları çatıldı.
"Sen ağladın mı?"
"Pat diye giremezsin buraya!"
"Ula sorumun cevabı bu değil!"
"Çık dışarı."
"Bak canımı sıkma benim!"
"Sıkarsam ne olur? Döver misin beni? Yapmadığın şey mi?"
"Aslıı!"
"Ne Aslı?"
"Buraya kavga etmeye gelmedim."
"Ne diye geldin?"
Kartal iri avuç içlerini yüzüne bastırıp sertçe sıvazladı. Sinirden köpürecek kıvama geldiğinde sakinleşmek için derin bir soluğu ciğerlerine yolladı.
"On dakika içinde giyinip akşam yemeğine inmezsen ne için geldiğimi göstereceğim sana!"
"Sen- sen ne-"
"Fazla ses etme."
Cevap vermesini beklemeden kapıyı çarpıp çıktığında Aslı arkasından bağırdı. "Dağ ayısı! Sen şehre insen ne olur ayısın bir kere ayı! Ses etmeymiş!"
Sinirden dolabı kırmak istercesine kapağı araladığında içinden bej renk bir tayt ve krem renkli bol bir kazak çıkardı.
Elindeki kıyafetleri yatağa fırlatıp çekmeceyi açtı, iç çamaşırlarını giyip kazakla aynı renk olan yün çorapları çıkardı.
Kısa sürede giyinip kalın tabanlı ev terliklerini giydi. Açık kestane saçları ıslak ve karışık duruyordu, hızlıca taradı ama kurutmadı.
Alt kata indiğinde yabancı bakışları evin etrafında gezinirken Maria'yı gördü. Genç yardımcı, yolu göstererek Aslı'yı yemek masasının yanına kadar getirdi.
"Teşekkür ederim."
Kartalın hemen sağ tarafına oturup masaya kısa bir bakış attı. Onunla, olabildiğince göz göze gelmemeye çalışıyordu. Tabağında bulunan ete çatalıyla işkence ederken, bir taraftan da ağzına salata tıkıyordu.
"Salata dışında bir şeyler ye."
"Buna da karışamazsın."
"Karışırım, küçücük kalmışsın ot yiye yiye."
"Kaldıysam kaldım."
"Aslı." Uyarıcı ses tonuyla konuşma sonlandı.
Genç kız omuzlarını silkti ve çatalını sertçe salata tabağına üç dört kez daldırdı. Ağzına tıktığında Kartal, gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıp çenesinin tam altında duran elinin parmaklarını birbirine sürttü.
Sonrasında sessiz geçen birkaç dakikanın sonunda Kartal peçeteyle dudaklarını silip buruşturarak tabağa bıraktı, boğazını temizleyerek konuştu.
"Amiran pezevenginin sağı solu belli olmaz. Kimin yanında olman gerektiğini sana hatırlatmalı mıyım Aslı?"
Aslı omuzlarını düşürdü. "Buna ben karar veriyormuşum gibi konuşma."
Kartal kendinden emin bir şekilde başını salladı. "Sadece söylüyorum. En ufak yanlışına karşılık babanın canı."
Aslı duyduklarıyla beyninden vurulmuşa döndü. Hızla ayağa kalkarken, oturduğu sandalye geriye doğru devrildi. "Sen ne saçmalıyorsun!"
"Otur yerine."
Aslı çenesini birbirine bastırırken yumruk yaptığı ellerini iki yanından sarkıtmıştı. Gözleri dolu doluyken, yaşlar almamak için adeta birbiriyle direnç hâlinde gözlerinde birikiyordu.
"Otur şuraya Aslı! Söyleyeceklerim daha bitmedi."
"Senden nefret ediyorum!" İnce sesi güçlü çıkmıştı. Ağlayarak koşmaya başladı. Hayal meyal yolunu hatırladığı odasına doğru ilerlerken elinin tersiyle, yüzünü ıslatan yaşlarını sildi.
Kendini yumuşak yatağa bıraktığında hiç kimseyi aldırmadan dakikalarca bağırarak ağladı.
Arabanın güçlü motor sesi dikkatini dağıtırken uzandığı yerden doğrulup camın önüne geçti. Perdeyi hafifçe araladı.
Kartal, kapısı açık bir şekilde bekleyen siyah araca doğru yürüyordu. "Gittiğin yerden dönme." diye mırıldandı Aslı, burnunu çekerken.
Yorgundu. Perdeyi kapatıp yeniden yatağa uzandı. Uyumak istiyordu fakat babasını kaybetme korkusu içini sarmış, yüreğini sıkan bir prangaya dönüşmüştü.
Saatler geçmek bilmezken göz kapakları ağırlaşmaya başladı. Tam uykuya dalacağı sırada gıcırdayan kapı sesiyle irkildi. Kapı öylesine yavaş açılıyordu ki anlam verememişti. Omuzunun üzerinden dönüp mahmur bakışlarıyla gelen kişiyi tanımaya çalıştı.
Gördüğü yabancı sima korkmasına sebep olurken kaşlarını çatarak, yattığı yerden hızla doğruldu. "Aslı Hanım?"
"Kimsin sen?" Karşısında ellerini teslim olur gibi havaya kaldıran adamı kesinlikle tanımıyordu. "Neden geldin?"
"Size bir not getirdim."
"Ne notu?"
"Amiran Tamaradze'den."
Aslı duyduğu isimle eş zamanlı olarak nefesini tuttu. İrice açılan bakışlarına karşılık adam biraz daha yaklaştı.
Adamın yaklaştığını gören Aslı ayağa kalkıp yatağın en köşesine geçti. Yabancı adamla arasında iki kişilik bir yatak vardı.
Genç adam elindeki siyah zarfı beyaz çarşafın üzerine bırakıp hızlı bir şekilde odadan çıktı.
Aslı fevri bir hareketle zarfı alıp yatağa yarım bağdaş kurarak oturdu. Zarfın üzerine beyaz kalemle Aslı'ya yazılmıştı.
Vakit kaybetmeden zarfı açtı, içinden siyah kare bir not kağıdı çıktı. Bakışları kelimelerin üzerinde gezinirken nefes almıyordu.
Güzel Aslı,
Bu notu sana babanla birlikte ulaştırıyorum. İkimizin de sabırsızlıkla senin Gürcistan'a getirilmeni beklediğimizi bilmeni isterim. Tahminlerime göre Kartal çoktan evden ayrılmış olmalı. Sana bu zarfı veren adamın adı Nika. Arka bahçede diğer üç adamımla birlikte seni bekliyor. Kartal'ın seni kullanıp babana ulaşmasına izin verme. Korkma, burada seni bekliyoruz.
Amiran Tamaradze
Aslı elini kalbine götürerek notu defalarca kez okudu. Gerçekten babasından mı gelmişti, yoksa Kartal'ın bir oyunu muydu emin olamıyordu.
Korku, tüm bedeninde hüküm sürerken kapana kısılmış gibi hissetti. Denemeden bilemezdi ama eğer işin içinde Kartal varsa, babasına gözünü dahi kırpmadan zarar verirdi.
Ya gerçekten babamsa, diye düşünüp heyecanla, oturduğu yerden kalktı. Kapıya yöneldi. Kulpu indireceği sırada duraksadı. Aşağı indiğinde Kartal ile karşılaşmak başına gelebilecek en kötü şeyi doğururdu.
Derin bir nefes alıp kapıyı açtı. Babasına kavuşma ihtimalini göz ardı edemezdi. Ne olacaksa da babasının yanında olsundu.
Kimseye görünmemeye çalışarak arka bahçeye çıkabileceği herhangi bir yer aradı. Ev çok genişti ve vakit kaybediyordu. Nihayetinde mutfağa ulaştığında, pencerelerin arka tarafa baktığını umarak bahçe kapısına doğru yöneldi. Sürgülü kapıyı güçlükle açtığında karşısında, odaya gelen adamı gördü.
"N-Nika?" Dedi, heyecanla solurken.
"Aslı Hanım! Sizi bekliyorum, çok vaktimiz kalmadı. Tam beş dakika sonra nöbet değişimi olacak. Lütfen arabada bizi bekleyin." Eliyle işaret ettiği yere baktı Aslı. Yan yana sıralanmış ona yakın siyah araç vardı.
Nika konuşmaya devam etti. "Sağdan dördüncü araca bineceksiniz. Lütfen kimseye görünmeyin." Hızla uzaklaştığında, Aslı gecenin soğuğuyla baş başa kaldı. İçi ürperirken kimseye görünmediğini umarak bahsedilen araca bindi ve dizlerinin üzerine çökerek iki koltuğun arasına gizlendi.
Beş dakikalık süre beş saat gibi gelirken kapılar açıldı. İçeriye dört adam bineceği sırada içlerinden birisi Aslı'dan dolayı arka koltuğa yerleşemedi. Arabanın motoru çalışırken adam fısıldadı. "Aslı Hanım biraz ortaya kayın."
Aslı aldığı komutla kendini ortaya doğru çekerken adamların hepsi araca bindi.
Nöbet değişiminden çıkan korumalar konvoy hâlinde evden ayrılırken adamlardan birisi Aslı'nın omuzuna dokundu.
"Evden çıktık, koltuğa oturabilirsiniz."
Aslı elinin tersiyle, alnında biriken boncuk boncuk terleri sildi. Kendisini koltuğa bıraktığında göz ucuyla dört adamı da inceledi. Konuşmaya cesareti olmadığı için uzun bir süre susarak yolculuk yaptı.
Yaklaşık bir saatin sonunda ıssız bir yola saptılar. Aslı, arabada ilerledikçe bir ağırlık hissetmeye başladı. Sanki havada görünmeyen bir tehdit vardı. O tehdide, her dönüşle biraz daha yakınlaştığını hissetti. Kalbi, göğsünde hırçın bir şekilde çarparken zihni karıştı.
İçindeki gerginlik, sanki bir şeyin patlamak üzere olduğu derin bir uyarıydı. Korku, her saniye biraz daha büyüyordu. Onu kuşatan bu sessizlikte bilinçli düşünceleri kayboluyor, sadece korkunun soğuk nefesi kalıyordu.
Sonunda beklediği yere vardılar.
Araçtan inmeden hemen önce yanındaki adam tek eliyle hızlı bir mesaj yazdı. Aslı bunu gördü fakat görmezden gelmeye çalıştı.
Aslı araçtan indiğinde burnuna yosun kokusu doldu, dalgaların kıyıya çarparken çıkardığı ses kulağını tırmalamaya başladı. Etrafını incelerken kapıyı hızla çarpıp kapattı.
Görünürde kimse yoktu. Yanındaki adamların baktığı yöne bakınca karanlıkta bir silüetin belirdiğini fark etti.
Amiran Tamaradze, karanlıkta ilerlerken çevresindeki herkes sessizleşmişti. Uzun boyu ve keskin yüz hatlarıyla, varlığı bile bir tehdit gibi hissediliyordu. Bu hâli Aslı'ya Kartal'ı hatırlatmıştı.
Kalabalık, Tamaradze'nin etrafında toplanmaya başlarken genç kız hiç konuşmadan izledi.
Otuzlarının başında duruyordu. Simsiyah ve kısacık saçları vardı. Sakalları hatırı sayılır uzunluktaydı. Alnından başlayıp sakallarının arasına kadar uzanan kusursuz, ince kesik izi yakışıklılığına gölge dahi düşürmüyordu. Gözlerini Aslı’ya diktiğinde, Aslı, bakışlarının altında ezildiğini hissetti.
"Hoş geldin, uzun zamandır seni bekliyorum." Yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirdi.
Aslı yutkunarak bir adım geriledi. Bu adamdan hiç iyi enerji almıyordu. Bildiği tek şey o notu gerçekten Tamaradze'nin gönderdiğiydi.
"Babam nerede?" diye sordu merakla.
"O piç babanı öldürmek istiyor biliyorsun." dedi kendinden emin bir sesle. "İlhan'ı güvende tutmak için dışarı çıkarmıyorum."
Aksanındaki iticilik Aslı'nın canını sıkıyordu. "Babamı göremeyeceksem neden çağırdın? Beni ona götür."
"Babanı göreceksin Aslı. Ben önce seninle tanışmak istedim."
Aslı cevap vermedi, Amiran kabanının uçlarını geriye doğru iterek ellerini pantolonun cebine soktu ve konuşmaya devam etti. "Altı yedi yıldır babanla birlikte çalışıyorum. Baban, daha önce babamla çalıştı."
"Bunları bana niye anlatıyorsun?"
Amiran, hafifçe başını eğip gülerken dudağını ısırdı. "Tanışıyoruz."
"Bu umurumda değil ben babamı görmek istiyorum!"
"Aslı, Aslı, Aslı..."
Aslı'nın sabrı kalmamıştı hışımla birkaç adımda Amiran'ın yanına varıp siyah kabanının yakalarını tuttu. "BABAM NEREDE?" diye yüzüne doğru tükürürcesine bağırdı.
Amiran kafasını geriye doğru atıp gür bir kahkaha patlattı. "Biraz gevşer misin? Çok gerginsin."
"Babamı koruduğunu nereden bileceğim! Ya onun gibi sen de öldürmek istiyorsan?"
"Beni o Trabzonlu piç kurusuyla karıştırma."
"Sizin bu ego savaşlarınız herkesin canını yakıyor farkında değil misin?"
Amiran, soğuktan buz tutan ellerini Aslı'nın ellerinin üzerine koyup yakasını nazikçe kurtardı.
"Bu ego savaşı değil Aslı. Eski dostum işlerime burnunu sokuyor ben de buna engel oluyorum."
"Kadın satıyorsun!"
Gülüşü yavaş yavaş solup yerini öfkeye bırakırken sertçe konuştu. "O piç seni de kendisine benzetmiş. Tıpkı onun gibi tepkiler veriyorsun."
"Yaptığın ticaretlere karşı nasıl bir tepki vermemi bekliyorsun? Seni tebrik mi edeyim?"
"Bu düzen böyle Aslı. Birileri bir sistem kurmak ve yönetmek zorunda. Ben yapmasam başkası yapacak."
Duraksayıp öfkeyle soludu. "Kartal da yapmadı mı sanıyorsun? İyilik meleği kesildi şimdi başımıza orospu çocuğu."
"Siz nasıl insanlarsınız?" Şaşkınlığını gizleyemiyordu.
"Seni buraya işlerimi sorgula diye çağırmadım."
Aslı ne için geldiğini hatırlayınca yumruklarını sıktı. "Babamı görmek istiyorum."
Baş işaretiyle adamlarına emir verdi. "Ben sözünün eri bir adamım Aslı. Dediğimi yaparım. Ama unutma baban tehlikede. O şerefsiz buralara bir yerlere keskin nişancı bile yerleştirmiş olabilir. Onu tanımıyorsun. Yapabileceklerinin sınırı yok."
Bir kapının açılıp kapanma sesiyle omuzunun üzerinden ardına döndü. Babasını karşısında görünce nefesi kesildi. Sadece kendisinin ve yanındaki adamın duyabileceği desibelde "baba..." diye mırıldandı.
Buğulu gözleri bulanık görmesine neden oluyordu. Biraz daha yaklaşan babasının kokusu yavaş yavaş burnuna dolarken iki adım atıp aradaki mesafeyi kapattı.
Sıkıca babasının boynuna sarıldı. "Güzel meleğim biricik kızım!"
"Baba! Baba neden gittin?"
"Özür dilerim Aslı'm."
Aslı daha fazla ayakta duramayacağını hissedince yere çöktü. Babası da onunla birlikte çökerken ikisi de ağlıyordu.
"Beni neden bıraktın? Canımı çok yaktılar."
"Özür dilerim kızım, özür dilerim." Aslı'nın duymak istediği şey bu değildi. Bir açıklamaya muhtaçtı.
Tam o sırada aniden rıhtıma gelen araçların tekerlekleri beton zeminde sırayla sürtüp fren sesleri kulak tırmalayacak şiddete ulaştı.
Araçların içinden inen adamlar etrafı kalabalıklaştırırken, boynu zincire vurulmuş köpekler de etrafta koşmaya ve hırlamaya başladı.
Zemine sürten zincir sesi rahatsız ediciydi.
Aslı, Kartal'ın araçtan indiğini ve yanlarına doğru yürüdüğünü gördü. Amiran da o yöne bakarken Kartal'ı ve düzinelerce köpeği görünce çenesini sıkıp "SİKTİR!" diye bağırdı.
Kartal'ın kalabalığın arasındaki duruşu ve karanlıktan sıyrılıp üzerlerine doğru yürümesi yalnız Aslı'yı değil, Amiran'ı ve adamlarını da şaşırtmıştı.
Kalbinin göğüs kafesini kırdığını hisseden Aslı korkuyla bakışlarını etrafında gezdirdi. Tüm adamlar belindeki silahlara davranıp birbirlerine karşı nişan almışlardı. Kartal elinde tuttuğu silahı havaya doğrultup bir el ateş etti.
Hemen ardından diğer silahlardan çıkan kurşunlar da gecenin sessizliğini yırtıp geçti.
Aslı çığlık attığı anda babasının inleyip alnının üzerine düşmesiyle, çığlığı son buldu. Her şey saniyeler içinde gerçekleşmişti. "Baba?"
"Hayır hayır hayır hayır hayır!"
Babasını tutup sarsarken ellerine bulaşan kanı görünce başı döndü. "BABA HAYIR!"
Beklemediği bir anda kolundan tutulup kaldırılmasıyla irkildi. "Bırak beni!"
Gözcü, Aslı'yı çekiştirerek arabaya doğru yürümeye başladı. "Bırak beni babamı vurdular!"
Çırpınıp babasına doğru kendisini çekmeye çalışırken onu çekiştiren adamın gücünü bastıramıyordu.
"Yalvarırım bırak babam ölüyor!"
Arabanın önüne geldiklerinde Aslı ağlayarak babasına baktı. Yerde biriken kan gölünü görünce başı döndü, gözleri aniden karardı. Bilinci kapanırken silah sesleri uğultu gibi gelmeye başladı.
Yere düşeceği sırada Gözcü'nün onu tuttuğunu, Kartal'ın da "ASLI!" diye bağırdığını duydu.
Karanlık, şefkatli kollarını Aslı'ya sarıp onu bu korkunç andan çekip çıkardı.
--------------
Herkese selam!
Yazdığım bölümün yarısı, kaydettiğim hâlde silinmiş. Yeniden düzenledim fakat içime sinip sinmediği tartışılır.
Daha fazla bekletmeden yayımlamak istedim. İyi okumalar diliyorum 🌪️🤍
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |