

bütün karanlıklara razıyım
yalnız uzaklarda, çok uzaklarda
bir gemici feneri yanmalı
🌪️
Bölümün şarkısı; Gökhan Birben - Dumanlı Dağlar
-------------
"ASLI!"
Gözcü, kollarının arasından sıyrılan genç kızı son anda yakaladı. Kartal'ın güçlü ses tonu kulaklarında yankılanırken kurşunlardan korumaya çalıştığı kızı kucaklayıp arabaya yatırdı. En yakınında duran adamı ensesinden tutup arabaya bindirdi ve hafifçe içeriye doğru eğilip konuştu.
"Kızın yanından sakın ayrılma."
Belindeki silahı çıkarıp kapıyı kapattı ve güçlükle Kartal'ın yanına vardı. Saldırgan köpeklerin hırlamaları ve kurşun seslerinden öylesine rahatsız oluyordu ki sikeyim diye bir küfür yuvarladı ağzının içinden. Sırtını, üzeri brandayla örtülen balık dolu kasalara yaslayan Kartal'ı görünce hemen yanına konuşlandı.
Kartal Gözcü'nün geldiğini görünce sinirlendi. "Ula bir işi de düzgün yapın da. Aslı vuruldu mu?"
"Yok abi bayıldı sadece, araca bindirdim."
Bir taraftan konuşup bir taraftan da çatışıyorlardı. Silah sesleri kesilince yaslandığı yerden doğruldu. Islak zeminde onlarca adam yatıyordu. Kimisi yaralı, kimisi de ölüydü.
Bakışları tek bir kişiyi ararken, aradığını bulunca dudaklarına yerleşen şeytani gülümsemeye engel olmadı.
Amiran, kolundan vurulmuştu ve aracına biniyordu.
"Bir hoş geldin demek yok mu?"
Sinirle kapıyı çarpıp yüzündeki acı dolu izleri silerek Kartal'a döndü. "Köpeklerle gelmişsin amına koyayım. Sence hoş mu buldum?"
Kartal alayla güldü. "Seni daha bağırta bağırta sikeceğim."
Amiran da aynı şekilde alayla güldü. "İlhan piçini istiyorsun sanıyordum?"
Kartal bakışlarını yerde yatan İlhan'a çevirdi, çenesiyle işaret etti. "Çok kolay gözden çıkardın?" dedi sorgular gibi.
Amiran birden ciddileşti. "Ben İpek'e zarar vermem Kartal vereni de yaşatmam. O benim de kız kar-" dedi.
"Kes!" dedi yüzünü buruşturarak.
"İnanmazsan inanma."
"Ulan bak!" Kartal öfkeyle soludu ve Amiran'ın yakasına yapıştı. Bir elini kurşun yarasına bastırıp karşısındaki adamı bağırttı.
"Senin bok yemelerin yüzünden oldu. O yerde yatan orospu çocuğunu üstümüze saldın. Geldi aileme zarar verdi. Ne fark eder amına koyduğum?"
"Cezasını kestim." dedi omuz silkerek. Acıdan soğuk terler döküyordu ama yine de gevşek gevşek davranıyordu.
"Senin de onun da evveliyatını sikeceğim ulan!" diye öfkeyle bağırdı. "Götürün şu götvereni!" diyerek yere fırlattığında kanlı elini, yakasının cebinden çıkardığı mendile sildi.
Yerde yatan İlhan'ın yanına varıp diz çöktüğünde nabzını kontrol etti.
"Gözcü!"
"Buyur abi?"
"Şu sikik herifi yaşatın."
"Emrin olur abi."
Arkasında büyük bir enkaz bırakarak Aslı'nın bulunduğu araca doğru ilerledi. Etrafa son bir bakış atıp arabaya bindi. Ön tarafta oturan adama bakıp kim olduğunu hatırlamaya çalıştı. "Eve sür Eren."
Yanı başında elleri kanlı bir şekilde uyuyan genç kıza baktı. Onu da kendi kanlı dünyasına bulaştırdığını işte o an fark etti. Bakışlarını kızdan çekip avuçlarına indirdi.
"Torpidodan ıslak mendil ver koçum."
"Bir saniye abi. Buyur."
Islak mendili alıp ellerini sildi. Hemen ardından Aslı'nın küçük ellerini de temizleyebildiği kadar temizledi. O debelenme sırasında her yerine kan bulaştırdığı için kötü görünüyordu.
Eve vardıklarında kızı kucaklayarak araçtan indi. Vakit kaybetmeden odaya çıkarıp yatağa yatırdı.
Sinirliydi.
Evet Amiran'dan böyle bir atak bekliyordu ama Aslı'nın korkup gitmeyeceğini düşünmüştü. Eğer gitmeseydi onları bulamazdı ama gitmesi canını sıkmıştı.
Banyoya geçip elini yüzünü yıkayıp, çıktı. Dolaptan saten bir pijama takımı çıkarıp yatağın üzerine bıraktı, odadan ayrıldı. Merdivenlerin başına gelip aşağı doğru seslendi. "Maria!"
Birkaç saniye içinde başını yukarı doğru uzatan Maria ile göz göze geldi.
"Kızın kıyafetlerini değiştir. Ben de bir duşa gireyim."
"Hemen hallediyorum efendim."
Odasına girip kapıyı kapattı. Dolaptan siyah bir pantolon ve siyah bir kazak çıkarıp banyoya girdi.
Soğuk su kendine gelmesini sağlarken on beş dakika içinde banyodan çıktı. Kurulanıp giyindi. Saçlarını parmaklarıyla karıştırarak odaya girdiği sırada kapı tıklatıldı. "Gel."
Gözcü kapıyı aralayıp kafasını hafifçe içeri soktu. "Abi Maria odada bir not bulmuş."
Notu Kartal'a uzattığında Kartal kaşlarını çatarak siyah zarfa baktı. "Hangi odada bulmuş?"
"Aslı'nın odasında bulmuş abi."
Notu açıp okuduğunda gözlerini kapatarak sabır çekti. "Amına koyduğumun posta güvercini."
Gözcü gülmemek için dudaklarını birbirine bastırınca yüzündeki yaralar sızladı. Notu Gözcü'nün üstüne doğru fırlatıp yalandan bir azarla söylendi. "Gülme lan. Herif paso mektup yollayıp duruyor taşak geçiyor bizimle."
Eğilip yerdeki notu alırken "haklısın abi," dedi.
"Aslı'yı kontrol ettin mi?"
"Etmedim. Bir bakayım abi."
"Sen dur ben giderim."
Birlikte odadan çıktıkları sırada Maria da Aslı'nın odasından çıktı. Gözcü'nün telefonu çalınca müsaade isteyip merdivenlere yöneldi. Kartal da odaya girip uyuyan kızın yanına oturdu.
Beyaz saten kıyafetlerin içinde melek gibi duruyordu. Gözünün hemen altında küçük bir damla kan kurumuştu. Maria, Kartal kadar dikkatli incelemediğinden görmemiş olmalıydı.
Komodinin üzerinden ıslak mendili alıp hafif hareketlerle temizledi. O sırada Gözcü kapıyı tıklatarak içeri girdi. "Abi bir baksana."
Ne oldu der gibi kafasını salladığında Gözcü çoktan pencerenin önüne gelmişti. "Şu sakallı adamı görüyor musun abi? Gürcü olan adamımız."
"Ne olmuş ona?"
"Tamaradze'nin adamı sanırım. O da bizim içimize adam yerleştirmiş abi."
"Bu iş çok canımı sıkmaya başladı Gözcü. Tüm adamlar denetlensin, kimsenin ruhu duymadan hallet şu işi."
"Emrin olur abi. Yalnız herifi Amiran'dan uzak tutarsak olayı çakar."
"Çaktırma o zaman Gözcü."
"Tamam abi."
Uğultu seslerinin hüküm sürdüğü rahatsız edici uykusundan, sehpanın üzerine sertçe bırakılan bardağın tok sesiyle irkilerek uyandı. Göz kapaklarını birbirinden ayırmaya zorlanırken kalın bir erkek sesi duydu.
"Amına koyacağım onların öyle böyle yalvarmayacaklar."
Boğazındaki ince sızı ve dudaklarındaki kuruluk durumu daha da zorlaştırırken, sesin sahibinin Kartal olduğunu anladı fakat cevap veremedi. Gözleri, karanlıktan sıyrılırken hafif hafif kırpıştırarak ışığa alıştı.
"Planın işe yaramadı mı abi? Ne diye sinirleniyorsun şimdi anlamadım?"
"Sikmişim planını Gözcü."
Ufak bir sessizlik oldu. Aslı kısık gözlerle, pencerenin önünde tartışan iki adamı izliyordu. Neler olduğu hakkında hiçbir fikri yokken saatler önce yaşadığı sahneler gözünün önüne kesik kesik gelmeye başladı.
Bakışları komodinin üzerindeki dijital saate takıldı. 04:16
En son akşam yemeği yedim diye düşündü. Ardından her şeyi çorap söküğü gibi hatırlarken korkuyla, yattığı yerden fırladı. Boğazı yırtılırcasına "BABA!" diye çığlık attı.
İki genç adam da aniden arkasına dönüp Aslı'ya baktı. Birkaç iri adımda yanına varmışlardı fakat Aslı onların üzerine doğru geldiğini görünce ağlamaya başladı.
Geriye doğru adımlarken ellerini havaya kaldırarak kendini korumaya çalıştı. "Y-yaklaşmayın!"
Aldığı nefesler boğuluyormuş gibi hissetmesine sebep oluyordu. Alnında soğuk terler boncuk boncuk birikirken hıçkırdı.
"Babamı öldürdüler."
Sesindeki belirsizlik ruhunu boğazlarken titreyerek yere çöktü. Gelen krize engel olamıyordu. Gözyaşları sel gibi yanaklarından süzülürken, avuçlarını şakaklarına bastırdı ve titreyen sesiyle "neden?" diye haykırdı.
Kartal daha fazla dayanamadı ve yanına çöktü. "Aslı yüzüme bak."
Aslı'nın ince bileklerini sertçe kavrayıp hakimiyet kurmak istedi. Hiç beklemediği bir anda göğsünden iteleyen genç kıza karşı koyamayıp son anda dengesini sağladı ve düşmekten kurtuldu. Aralarındaki mesafe açıldı.
"Uzak durun benden!"
Sanki her nefes alışında dünya biraz daha kararıyor, biraz daha daralıyordu. Ellerini başına götürdü, saçlarını kavrayarak haykırmaya başladı. “Baba! Baba! Neden seni aldılar benden? Geri dönemez misin?" diye bağırdı, sesi odanın duvarlarına çarparak yankılandı. O an, kendi içinden kopan çığlıklar, çevresini kuşatan koca sessizliğe karşı koydu.
Karşısında ne yapacağını bilemez bir hâlde bekleyen iki adamı da göremeyecek kadar kötü bir hâldeydi.
"Gözcü Maria'ya söyle iğneyi getirsin hemen!"
Genç adam odadan ayrılırken Aslı korku dolu bakışlarını Kartal'a çevirdi.
"Sen..."
Beyninden vurulmuşa dönmüştü. İrice açılan ıslak gözleri Kartal'a dehşetle bakıyordu. "Babamı öldürdün."
Yemek masasındaki tehdidi kulaklarında çınlarken ellerini hızla havada sallamaya başladı. "Git! Uzak dur benden!"
Kartal duyduğu sözler karşısında tepkisiz kaldı. O sırada Gözcü elinde enjektörle içeri girdi. Aslı yabancı adamın geldiğini görünce duvara daha çok sindi. Korku bedeninde ve zihninde hüküm sürerken ağlamaya bile cesaret edemedi. "Yapmayın ne olur."
Kollarını kendisine sarıp küçülebildiği kadar küçüldü. Babasının katilleriyle aynı odada duruyordu. Artık onu koruyabilecek hiç kimsesi kalmadığı için savunmasız ve umutsuz hissediyordu.
Kartal, Aslı'yı kolundan tutup kendisine doğru hiç zorlanmadan çektiğinde yüzünü buruşturacak şiddette çığlığa maruz kaldı.
"Sana zarar vermeyeceğim Aslı!"
"Yapma bırak! Gitmek istiyorum dokunma bana!"
Gözcü'nün yardımıyla yerde kollarında sürünen genç kızı bir şekilde sabitleyip iğnenin içindeki sakinleştiriciyi enjekte etti.
Aslı aniden uyuşmaya başladığında başı, Kartal'ın göğsüne düştü. Vücudunu sarsan sert hıçkırıkları belirli bir ritimle azalmaya başlamıştı. Kartal, bir an durup genç kızın yüzüne baktı. Gözleri, acı ve çaresizliğin izleriyle doluydu, ama yavaş yavaş ağırlaşan kirpikleri altında hissizliğin gölgeleri belirmeye başlamıştı.
Gözcü, sessizce bir adım geriye çekildi, başıyla Kartal’a onay verir gibi bir işaret yaptı.
“Aslı,” dedi Kartal alçak bir sesle, kontrol etme ihtiyacı duyarak. Kızın başı, hâlâ göğsüne yaslanmış hâldeydi. Kalbinin yavaşlamış atışını hissedebiliyordu. İçinde tuhaf bir duygu yükseldi. Bu ne tamamen merhametti ne de sıradan bir his.
Yavaşça Aslı’yı kollarına aldı, bir süre ne yapacağını düşünerek tereddütle bekledi.
“Ne yapacağız şimdi abi?” diye sordu Gözcü, sessizliği bozan tok sesiyle. Kartal, kızın yüzüne tekrar baktı. “Onu bir daha Amiran'ın yanına asla yaklaştırmayacağım,” dedi kesin bir kararlılıkla.
Aslı, Amiran'a güvenip onu tercih ettiği için Kartal hâlâ öfkeliydi. Üstelik babasının katilini kendisi sanıyordu.
Kollarının arasındaki genç kızı daha fazla sarsmadan ayaklandı ve yatağa yatırdı. Gözcü'ye hafif bir baş işaretiyle odadan çıkmasını söyledi.
Genç adam gittiğinde Kartal, Aslı'nın yanına oturdu ve sırtını başlığa yasladı. Gözlerini kapatıp duygularına hâkim olmaya çalıştı. Göğsüne biriken öfke ve merhamet arasında gidip gelen çatışma, içinde büyük bir ağırlık yaratıyordu. Aslı'nın sarsılan küçük bedenini yatağa bıraktığı an, yüreğine işleyen başka bir yük hissetmişti. Ona zarar vermekten kaçınmış, ama içindeki karanlığın gölgesi yine de genç kızın üzerine düşmüştü. Sessizce beklemeye başladı.
Tam o sırada cebindeki telefonun tiz titreşimi, bu sakinliğin ne kadar aldatıcı olduğunu hatırlattı. Telefonu cebinden çıkarıp ekrana baktı, sabahın beşinde arayan kişi Selim'den başkası değildi.
Vücuduna yayılan gergin dalgalar güçlükle yutkunmasına sebep oldu. Derin bir nefes aldı, telefonu açarken sesi soğuk ve kontrollüydü ama kalbi hızla çarpmaya başlamıştı. “Ne var?” dedi, kısaca.
“Kartal,” dedi karşıdaki ses, biraz tedirgin, biraz aceleci. “İpek acil ameliyata alınıyor. Beyninde sıvı basıncı oluşmuş."
Kartal, elindeki telefonun ağırlığının arttığını hissetti, sanki o küçük cihaz bile böyle bir haberi taşıyamayacak kadar zayıftı. İpek iki aydır komadaydı. Kalbine saplanan acının tazeliğini hatırladı. Kazanın olduğu gece hislerini dondurduğunu zannediyordu. Ama şimdi her şeyi yeniden hissediyordu. Ölüm mü yaklaşıyordu?
Duygular.
Yanı başında yatan kızın yaşadıklarıyla birebir aynıydı. Haftalardır bahsettiği intikam bu muydu?
Telefonu yavaşça kulağından indirdi ve kapattı. Annesinin, babasının hâlini düşündü. İpek'i bu duruma getiren adamın kızı hemen gözünün önündeydi. Kendisiyle aynı acıyı yaşıyordu.
Sandığı gibi babası ölmemişti de. Şu an ameliyattaydı ve boynunu sıyırıp geçen kurşunun bıraktığı hasarı iyileştirmeye çalışıyorlardı.
Onu bu hâle Kartal getirmemişti ama Kartal iyileştiriyordu. O an bir pişmanlık hissetti. İpek eğer sağ çıkamazsa, biricik kız kardeşinin katilini elleriyle yaşatmış olacaktı.
"Sikeyim." dedi kısık sesle. Yaşadığı çaresizliğin bir tarifi yoktu. İçindeki canavar yanı, kızı da babasını da hatta Amiran'ı da öldürüp yoluna bakması gerektiğini fısıldıyordu kulağına.
Diğer yanı suskundu.
Telefonu açıp hızlıca bir numara tuşladı. Birkaç çalıştan sonra açıldı.
"İlhan'ın ameliyatını durdurun."
"Abi ameliyat biteli beş on dakika oluyor ben de birazdan seni arayacaktım."
Sinirle gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Dişlerini birbirine bastırırken çıkan gıcırtılı ses rahatsız ediciydi. "Kendi hâline bırakın, şu dakikadan itibaren hiçbir şekilde müdahale edilmeyecek. Anlaşıldı mı?"
"Anlaşıldı abi."
Telefonu kırmamak için kendisini yatıştırmaya çalıştı. Birkaç saat içinde gelecek olan o habere muhtaçtı. Kalkıp gitse giderdi ailesinin yanına. Ama yaşadığı çaresizlik cesaretini kırmış, onu mıh gibi yerine sabitlemişti.
Kolunu kıvırıp başını koyarak Aslı'nın yanına uzandı. Diğer eliyle genç kızın yüzüne dökülen saçları kenara itti.
"Beni anlıyorsun değil mi?" diye fısıldadı. Genç kızın onu duymadığını biliyordu, yine de konuşmaya devam etti. "İpek," dedi. Devamını getiremedi, boğazında bir yumru oluşmuştu.
Tam o sırada kapı büyük bir hızla açıldı. Sinirle yerinden doğrulup gelen kişiye baktı. Öfkeyle soludu. "O kapıyı kafanda kırarım Mert! Ne bok yemeye pat diye giriyorsun oğlum?"
"Abi ben şey..." Doğrulduğu yerden kalkıp başını hafifçe salladı. "Sen ne?"
"Abi Amiran kaçtı." Tek solukta söyleyip rahatlamış gibi nefes vererek omuzlarını indirdi.
"Hay amına koyayım!" Kartal, ellerini sertçe yüzüne bastırıp soluklandı. Mert'in hâlâ karşısında durduğunu görünce damarlarında dolanan öfkenin fokurdadığını hissetti. "Şu siktiğimin nefesini alnından almak istemiyorsan yıkıl karşımdan."
Pencerenin önündeki ceketini alıp Mert'in ardından odadan çıkacağı sırada ayakkabısının ezdiği şeyle duraksayıp yere baktı. Parçalara ayrılan gps takip cihazını görünce dişlerini sıktı.
"Ula şerefsiz, girip de çıkamadığın yer yok." diye söylenerek yerdeki minik cihazı eline aldı. Aslı'nın kıyafetinin arasına yerleştirmiş olmalıydı. Kendisi de dahil hiç kimse durumu fark etmeyince adamı elinden kaçırdığı için iyice sinirlendi.
İri adımları beyaz fayans zemini titretiyordu. Evden ayrılıp bahçeye çıktı. Adamların hepsini mahcup bir şekilde hizalanmış bulunca belindeki silahı çıkardı. Fakat kimseye doğrultmadı.
O silah bir kere doğrulursa içinden kurşun çıkmak zorundaydı. Kartal'ın huyu buydu.
Avucunu terleten silahın kabzasını sıktı. Bir tek Aslı'ya işlememişti bu silah. Bir tek ona kıyamamıştı. Aklına gelenlerle daha çok sinirlendi.
"Hanginiz?" diye sesini yükseltti. Kimseden bir cevap gelmedi.
"Ulan hanginizin elinden kaçtı?"
Oldukça genç olduğu belli olan bir koruma iki adımda öne çıktı. Başı eğikti.
"Kaldır başını." Göz göze geldiklerinde konuşmaya devam etti. "O piçin başına kim koydu seni?"
Başını hafifçe sol omuzuna meylettirdi. Biriyle göz göze gelir gibi oldu ama gözlerini kaçırdı. Mert araya girerek konuşmaya başladı. "Abi nöbet sırası Osman'daydı, Eren'e devretmiş."
"Osman doğru mu bu?" Osman birkaç adımda öne çıkıp "doğru abi," dedi.
Kartal ellerini beline koyup kafasını onaylar anlamda salladı. "İyi güzel. Dua edin o piç bulunsun."
Herkes sessizce beklerken Kartal göz ucuyla Amiran'ın adamına baktı. Onu bir süre takip edecekti. Şimdilik hiçbir şey yapmamaya karar verdi.
Silahı beline geri koyup çoktan getirdikleri arabasına bindi. Kendini suçluyordu. Ailesini koruyamadığı için kötü hissediyordu. Herkese hükmeden bir gücü vardı ama o gücün arasındaki güçsüzlüğü iliklerine kadar yaşıyordu.
Ölüm, etrafında dolanıyordu.
Evden ayrıldığında radyodan bir Karadeniz türküsü açıp sesini kıstı. Karanlık yolu aydınlatan farlar önünü görmesini sağlarken yolunu ezbere bildiği eve doğru sürmeye başladı.
Bu dünya haram olsun
Seni benden alana
Seni benden alana
Mırıltılı şekilde şarkıya eşlik ediyordu. Bir gözü de karşısına sabitlediği telefonun siyah ekranındaydı.
Yaklaşık bir saatin sonunda aniden frene basıp durdu. Bakışlarını tam karşısında duran apartmanın ışığı yanan dairesine sabitledi. Gidip gitmemek arasında kaldı. Uzun bir süre öylece oturdu. Radyoda çalan şarkılar bir bir değişirken hiç çalmasını istemediği o şarkıya denk geldi. Güçlükle yutkundu.
Sevup alamiyanun yüreğini buz bağlar
Yüreğini buz bağlar
Oy dumanlar dumanlar
Hep dağlari sardunuz
Yüreğumun derdini
Bilsanuz ağlardunuz
Daha fazla dayanamayıp radyoyu kapattı ve hırsla araçtan inerek kapıyı çarptı. Bakışları tekrar ışığı yanan daireye odaklandı. Bir cesaret adım attığı sırada beyaz ışık kapandı ve yerini loş sarı bir ışığa bıraktı. Duraksama ihtiyacı duydu fakat kendisine engel olup hızlı adımlarla yürüdü ve apartmandan içeri girdi. Merdivenleri bir bir çıkarken kalbinin hızı artıyordu.
Yıllar geçti, hâlâ nasıl böyle hissedebiliyordu?
8 numaralı dairenin önüne gelince durdu. Elini yumruk yapıp kaldırdı fakat tıklatamadan indirdi. Ellerini kapının pervazına yaslayarak hafifçe eğildi ve soluklandı. Tam o sırada kapı açılınca irkildi.
Göz göze geldiler.
Genç kadın elindeki poşetin yere düşmesini umursamadan avucunu kalbine bastırıp irice açılan küçük gözlerini adamın gözlerinin içine sabitledi. Ağzı şaşkınlıkla aralanmıştı. Konuşmak istiyor gibi duruyordu ama kekeleyeceği için susuyordu sanki. Kartal kadını alt üst ettiğinin farkındaydı. Özlem dolu bir sesle soludu.
"Naniş?"
Genç kadın ne yapacağını bilemez bir hâlde öylece dururken bacaklarının titremeye başladığını fark etti. Kapının kulpunu güç almak istercesine sıktığında Kartal bunu fark edip ani bir hareketle kollarından tuttu. Kadın irkildi. Güçlükle "sen..." diyebildi.
Daha fazla dayanamayıp ince kollarını adamın boynuna dolayıp sıkıca sarıldı. Hasret kaldığı kokusunu içine çekerken burnu sızladı.
Kartal yüzünü kadının siyah saçlarının arasına gizlenen boynuna gömüp derin bir öpücük bıraktı. Kokusunu içine çekerken gözlerini hafifçe araladığı sırada karşısında onları izleyen Amiran Tamaradze'nin ölümcül bakışlarıyla karşılaştı.
---------
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |