Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2.bölüm

@brutel.buffy

 

 

 

 

 

 

"Vatan Sağolsun"

 

2 kelime, 12 sözcük, 1 cümle, 1 fedakarlık,1veda,1 gurur, 1 duygu, 1 insan, 1 sevdiğin ve VATANDI. Kim içindi? Niçindi? Bu Bayrak dalgalansın, bizler rahatça yaşayalım diyeydi bu dava. Bu dava memleket meselesydi. Yarın için kendi yarınlarından vazgeçenlerindi....

 

Helikopter gelmişti, yardımcı pilotajlarla naaşları taşımıştık. Herkes suspustu. Haberlere ya çıktı ya da çıkmadı bu baskın ama baba ocağına kor gibi düşecekti bu ateş, Komutanlarımız Demişlerdi;

" Bi 45 saniye ya çıkardınız ya da çıkmazdınız haberlere!" öyleydi de öyleymiş de. Kimse harcanan gençliği sorgulamazdı.

 

Kafamı düşüncelerden çekilip etrafta gezindirdim. Başak parmaklarıyla oynuyordu, mete dışarıya bakıyordu, umay ise dönük gözlerle bir yere odaklanmıştı . Yaklaşık 2 seneden beri aynı timdeydim, timleydik ama bugün bize veda etmişlerdi. Sonsuz veda değildi gine beraberdik onlarla hissediyordum.

 

Acaba hangi alay komutanlağına gidiyorduk. Berkaya izin al gelme nişanlanana kadar demiştim ama dinlememişti. Keşke zorlasaydım!

Geri de gözü yaşlı bir ana, baba, kardeş bırakırken bir de yaren bırakmıştı. Operasyona gittiğine dair Haber de verememiştik belki helikopterde o sıra mesaj attı bir şeklilde haber verdi bilemem ama o haberi ben veremeyeceğime emindim. Cesaretim yoktu.

 

.....

Bizim şırnağın komutanlık değildi burası. Hakkariye İniş yapmıştık, geceler hep sessiz olurdu ve de yalnız. Muhtemelen naaşlar burdan uğurlanacak. Hepimiz kalkarken bir umay kalkmamıştı. Başak tam uyaracakken durdurdum çünkü daha tanımıyorduk belki başak ya da umay sert çıkışabilirlerdi bu da ortamda ki gerginliğe sebep olurdu ki şuan hiç yeri olmazdı. Onun icabına bakacaktım.

Naaşları bizi bekleyen sağlık çalışanlarıyla ambulansa taşıdıktan sonra başakla meteye bakacakken mete başağın yüzünü avuç içine almıştı.Sakinleştirmeye çalışıyordu, başak öyle çabuk kolay sakinleşen bir insan değildi ama bu son zamanlarda gözüme takılıyorlardı.

Onları umursamadan tek başıma helikoptere tekraradan binerek umaya baktım. Hala donuk gözlerinden şelale gibi yaşlar süzülüyordu. Şokta mıydı acaba? tereddütle yanına yaklaştım. "Umay" bir tepki yoktu hatta elleri titriyordu.Sarstım biraz. Şaşkınlıkla baktı bana

"Hadi geldik hakkariye" deyip el uzattım.

Ellerime baktı sonra titreyen elleriyle elimi tutu, tuttuğu anda içim üşümüştü çünkü elleri buz gibiydi.

 

Anlamaz gözlerle bakıyordu etrafa. Helikopterden indikten sonra mete beni görünce başağın elinden tutup alaya doğru yürümeye başlamıştık ki karşımıza çıkan albayla mete elini başağın elinden çekmişti. Hazır ola geçtik, umay sonradan olup bitenleri fark edip o da hazır ola geçmişti.

Neden şırnağa gitmediğimizi merak ediyordum bunu sormalıydım.

Albay karşımıza geçti. Elleri arkada bağlıydı.

"Rahat, Dik durun! onlar şehadet şerbetlerini içtiler. Onlar bu bayrağı kendisinden sonra sağ kalana teslim ettikten sonra son nefeslerini verdiler! Verilen emiri yerine getirdiler. Altan ve Kılıç sizler şırnağa geri döneceksiniz önce revire gidin sonra Alacayla yanıma uğrayın. Göktürk sende!" hepimiz verilen emre anlaşıldı demiştik.

 

Revire gelmiştik, hepimize pansuman yapıyorlardı, bir yarım saaten beri revirde yaralarımızla uğraşıyorlardı. Az da olsa yaralarımız vardı ama fiziksel yaralarımızın yanında içimizde bugün hiç dinmeyecek bir yara açılmıştı. Tüm askerlerin gözü bizdeydi. Üstümüz toz dumandı bu duruma yaralar da eşlik ediyordu. Kimin nerde, ne yarası var dikkat etmemiştim.

 

Başımda ki kadın doktora baktım. "Bir serum takacağız" "Gerek yok" dedim ben ayağa kalktğım sırada umayı gördü gözlerim. "Beyfendi serumu takmam lazım ayrıca tetki-" "Sonra uğrarım" deyip geçiştirdim şu an bunun zamanı değildi ya da ben bahane bulmuştum.

 

Bu gözler tanıdık geliyordu. Doktoru umursamayıp Sesin geldiği yöne baktım başak hıçkırıyordu. Yanında mete vardı sedye de oturur halde konuşuyorlardı. Daha doğrusu başağı mete sakinleştiriyordu.

Bir anda ayağa kalkan başakla mete de uyum sağlayarak kalkmıştı. Başağın o Hüzünlü gözlerinin yerine intikam bürünmüştü. Metenin sözleri işe yaramışa benziyordu.

İkisi de yanıma adımlıyorlardı. Hepimizin revirde işi kalmamıştı. "Albay bekliyor gidelim" dedim. "Bi umaya bakalım" dedi başak. Umayın olduğu sedyeye adımlarken yanı başında ki doktorla tartıştığını görünce kaşlarım çatılmıştı. "Ya kardeşim istemiyorum, zorla mı?!" "Ama-" "Ne oluyor?" dedim.

"Bir şey yok gidelim albayın yanına" ani şekilde ayağa kalkarak revirden çııkmıştı, bizde çıkınca umayı takip ettik. İsimlikte yazan 'Mehmet Toyun' ismiyle kapının orda durmuş bizi bekliyordu.

Kapıyı tıklatıp içeriden gelen komutla sırayla girdik odaya. Tekmile durduk "kıdemli Üsteğmen Alparslan Burak Alaca, Emredin komutanım" "Üsteğmen Umay Su Göktürk, Emredin komutanım" "Kıdemli teğmen Başak Kılıç, Emredin komutanım" "K.Astsubay Üstçavuş Mete Altan, Emredin komutanım" "Rahat çoçuklar" rahata geçmiştik.

 

Aklımda ki soruyu sormak istiyordum. "Komutanım biz neden burdayız, şırnağa neden geri dönmedik?" "Alaca açıklayacağım, önce kayıplar verdik hem de bu kayıp öyle bir büyük kayıp ki biz ancak yıllar önce yaşamıştık böyle bir olayı. Bunun arkasında ki örgüt, istihbarattan sonra bizlere ait. Senin soruna gelirsek alaca, aklımda bir plan var ama bunu yakında öğrenirsiniz" bilmece gibiydi albay, sevmediğim cevaplardı.

"Alaca senin tayinin buraya çıktı, kılıç ve altan sizler şırnağa döneceksiniz kısa süre sonra bir arada olacağız. Göktürk sen de aynısın. Şehit haberleri verilmeye gidilecek, sizlerin de ailelerin yanında olmasını istiyorum ama bunlardan önce tüm Şehitlerin naaşı burada törenle kargo uçağıyla memeleketlerine uğurlanacaklar." Asla gidemezdim cesaretim fazla yoktu ama onların da yanında olmam lazımdı. Ne yapsam kendimi toparlayamıyordum.

 

"Altan,kılıç ve alaca şırnağa helikopterle uğayıp bir giyinin üniformalarınızı tekrar buraya dönerek tören yapılacak sonra aileleri teker teker gezeceksiniz... Göktürk sen-"

"Komutanım ben gidemem" diye emre karşı çıktı umay.

"Anlamadım?!" Umay sessiz kalmıştı.

"Sana ne denilirse onu yap umay, çıkabilirsiniz" diyerek sandalyesine yöneldi albay. Odadan çıktıktan sonra aklım benim tayinim nasıl buraya bir anda çıktığıydı? Kafamda yeni sorular dönüyordu. Ayrıca kısa süre sonra bir arada olacağız???? Düşüncelerimi kısa süreliğine bir köşeye bıraktım.

 

Helikoptere doğru yol almıştık üçümüz. Umay orda kalmıştı. O haberi nasıl verecektim? O acı feryat ciğerlerini sökecekti.

Ben koruyamadım, yirmi yedi yaşında bir adamım ama koruyamadım! keşke bizde Şehit olsaydık da birilerimiz acı çekmeseydi. Elbette o gurur duygusu vardı o gururda acıyı bastırıyordu ama insanın içi mahvoluyordu.

"Nolcak şimdi?" Dedi mete. "Bundan sonra intikam ateşi var mete, o haberi nasıl vereceğiz bilmiyorum ama gururlarını yaşatacağız. O şe********i güldürmeyeceğiz, sevindirmeyeceğiz. Gerekirse gizlice giderim ama onlarin kanini yerde bırakmam, bırakmayacağız da!"

"Peki burak senin tayinin?" Dedi başak. Onu işte bende bilmiyordum.

 

"O nasıl oldu bilmiyorum ama albayların işin içindeler bence." "Lan daha nişanlanacaktı berkay, çağlaya ne denmeli kızın daha hayelleri vardı! Burak ne diyeceğiz evrime biz! Berkay Şehit mi oldu?!"

"Ya mete bilmiyorum anladın mı?! Onların da bunun bir gün olabileceği ihtimaliyle yaşıyorlardı da oldu!"

"Bağırmayın, onlarda gurur duyacak! Onlar Allahın yanındalar ama ailelerini de unutmamalıyız onlar ilk haberi aldığında kötü olacaklar ama bir süre sonra gururlu olduğunu anlayacaklar"

"Ben koruyamadım hepimizi! koskoca üsteğmen koruyamadım!"

"Burak öyle düşünme onlar bizi görüyorlar ve kızıyorlardır eminim" gerçekten izliyorlar mıydı? Belki Kesin bana kızıyorlardır bizi koruyamadın diye.

Aklıma metenin aksanlı yürümesi geldi. "Mete ayağın nasıl?"

"İyi iyi işte sıcak sıcağına biraz açıyordu hem artık acısa ne olurki?"

"Artık gururla yaşayacağız, acıda var ama gururu hissedeceğiz. Böyle devam edeceğiz yaşantımıza. Onlar hep bizimle birlikteler." Dedi başak ve haklıydı da.

.....

 

Üniformalarımızı giyinmiş, halkariye geri dönmüş naaşlar için hazırlanan bu törende naaşların önünde hazırda duruyorduk. Basın mensupları her yeri donaltmıştı. Bizim hakkarinin komutanlarından bir kaç kişi de vardı.

Karakol alayın timleride buradaydı. "Selam dur!...." denmesiyle selama durmuştuk...

 

Törenin bitmesiyle asıl tören için makam aracına binmiştik. Hepsinden kalan anılar kalmıştı. Tim ilk kurulduğunda hepimizde olacak asker künyesisin yanında ayriyetten bir künye yaptırmıştım. Bozkurt timine özeldi. Hepsinin künyeleri elimdeydi ailelerine verecektik.

Onlardan geriye kalan Diğer eşyaları arkamızda ki arabadaydı. Diger skerlerde onları teslim edecekti.

Albay umayın da geleceğini söylemişti onu bekliyorduk ama ses seda yoktu. Törende görmüştüm ama kısa süre sonra irtadan kaybolmuştu.

Arabanın Kapısı bir hışımla açılmıştı. Umaydı. Elinde bayraklar vardı, ailelere verilecekti. "Önce hakkari sonra şırnak sonra samsun, ankara, diyarbakır, izmir ve karsa uğrayacakmışız. Diğer karakol askerleri için onların bölüklerden tim ayarlanmış onlara da haber icin o bölük timi gidecekmiş. Naaşlar uçaklarla belediye tarafından öğle zamanında memleketlerinde törenleri yapılacakmış." Dedi soğuklukla umay.

 

Elinde künyeler vardı asker künyeleri ama benim time yaptırdığım künyeye benzeyen küneyeler de vardı. Acaba o da mı aynısından yaptırmıştı? Dikkatimi tek çeken şey künyeler değildi hala elleri titriyordu. "İlk bizim timden bulutla sizin timden beyazıtın ailesine haber verilecekmiş." Başımla onaylamıştım.

Beyazıt komik hoş çocuktu. Ailenin 4 kardeşinden biriydi. Arkada bir siren sesi duymuştum sağlık görevlileri de geliyordu her şeye karşı tedbirli olmak için...

 

Arabadan inmiştik umay bulutun aile evinin olduğunu söylemişti. Umay bir nefes vermişti ve künyelerden 2 tane almıştı. Kapıya doğru yürümüştük ev müstakildi. Sabaha doğru geliyordu saat. Güneş doğuyordu. O kızıllığı güzel bir görünümü çıkarıyordu. Belki şimdi geri dönüyor oluyorduk görevden ama olması gereken bu muydu?

 

Zili çalmıştı umay, elleri hala titriyordu. "Dik dur" dedim bana baktı, gözlerimi açıp kapamıştım, o da aynı tepkiyi vermişti ve kapı açılmıştı. Bir baba ve anne... bir çığlık kopmuştu annenin ağzından. "Gülümser teyze! Onlar Şehit oldu sakın ama sakın üzülmeyin dik durun tamam mı!" Diye konuştu umay.

 

"Kızım rüya mı he? Nerde oğlum şaka dimi!" Bir anda bayılan kadını umay anı refleksle tutmuştu. "Sağlık görevlileri!" Diye bağırdım. "Vatan Sağ olsun kızım" demişti adam. Umay elinde ki buluta ait 2 künyeyi babası olan adama vermişti. " B-bu timle özel olan künyesi bu da asker künyesi. Bayrağı teslim edeyim" diyerek bayrağı uzatmıştı.

Annesi olan kadın ayağa kaldırılıp az da olsa sakinleştirilmişti. "Gurur duyun, eminim ki onlar en iyi yerdeler" dedim. Bayrağı adam yanında ki kadına uzatmıştı. Öpüp alnına koymuştu. "Ha diğer evlatlarım da bu vatana feda olsun!" Demişti kadın, demin ki halinden eser yoktu intikam vardı! "Eşyaları da burda ama sizden dik durmanizi istiyorum, ben koruyamadım onları özür dilerim sizden" "Kızım olacak olan buymuş kime nasip olur Şehitlik!"

...

Orada 1 saat durmuştuk diğer askerler orda kalırken biz diğer ekiple beyazıtın evine doğru yol almıştık. Boğazım düğümleniyor gibi hissediyordum. Gelmiştik apartmana. Arabadan inmiştik. Künyelerini seçip bulmuştum, üzeri kan ve tozdu. Besmele çektim ve zili çalmıştım ama çalmadan önce bir feryat kopmuştu belki haberlerde duydu ya da arabayı gördüler.

 

Aşağı inmişlerdi. Yeşimdi ismi. "Oyyy! Burak! Oğlum nerde! Başak kızım sakın sakın!" "Vatan Sağ olsun" demişti başak çünkü benim dilim tutulmuştu. Arkada kardeşleri ve babası vardı. "Abiiiii!" Kardeşiydi. "Dik durun lütfen, onlar en iyi yerdeler" dedi mete. Cesaretimi topladım.

"Künyeleri ve bayrak" diyerek uzattım. "Benim kuzum gittiiii! Oy oy! Ama içim sıkılmıştı kimin yüzünden oldu bu! Kuzummmm! Daha gelecektin! Oy oy!" Babası öne çıkmıştı ve omzuma elini koydu. "Nasıl oldu burak?" "Pa-patlama" "Devlet var olsun evlat! Gururlu dik durun yeşim! Sakın ağladığınızı görmeyim!"

Birisinin beni itmesiyle karşımdaki kıza baktım" Sen onların komutanı değil misin sende git senin ne işin var! Sizde hepiniz gidin!" Evet benim yüzümdendi. "Kızım! Napıyorsun geç yerine. Emre alın kardeşinizi!"

"Kusura bakma evlat" "Yok haklı ama" "Evlât onların kaderi de böyleymiş onlar En iyi yerdeler suçlamayın kendinizi" arkadan bağırıyordu kardeşi. Arabaya yürümeye başladım aynı anda bir kapı sesi gelmişti. Umay da arabaya binmişti. Benim yüzümden! Haklıydı da!

....

Tüm Şehit ailelerine dolaşmıştık, gece olmuştu. Törenleri için bizden sonra ki askerler devralmıştı aileleri. Bazı şehirlere yetişebilmek adına helikopterle eşlik ettik ve oradan da şırnağa başakla meteyi bırakmıştık. Onlarla da ufak bir vedalaşmıştık ama tekrar bir araya gekecktik. Albayın söylediği o bilmece gibi kelimelrden bu anlamı çıkarmıştım.

Umayla ben hakkariye dönüyorduk. Berkayin yari Sevgi kriz geçirmişti, annesi şoktaydı. Boğazımda hala bir yumru vardı, büyüyordu.

 

Gözlerimi karanlık geceden çekip Karşımda ki umaya baktım, titreyen elleriyle tırnak etlerini yoluyordu. Küçüklükten kalma bir travması mı vardı? Bazen hiç umursamaz gibi de davranıyordu. Okuduğum kitapta bu davranışlar bir travmadan oluşuyor diye bilgi geçiyordu.

İnişe geçmiştik. Umay bir anda kalkmıştı buna şaşırmıştım ardından ben inmiştim. Koşmaya başlamıştı. Bende arkasından koştum ve bir odaya girdi. Odasına girmişti. İsımlikte ismi yazıyordu çünkü.

Bir nefes vermemle Arkamda bir el hissedince aniden döndüm karşımda albay vardı hemen hazır ola geçtim. "Alaca yanıma uğra" "Emredersiniz" odasına doğru yol almıştık.

"Otur şöyle" emrini ikiletmeden oturdum. "Komutanım benim tayinim ne ara buraya çıktı." "O bilgi gizli alaca, bir tim kurulacak. Bu olayla ilgili bir tim. 2 güne tim toplanacak ama emir komuta sende olacak. Bu patlamanın arkasın da büyük bir örgüt var istihbarata kadar uzanıyor. Orası üstlerle bizi ilgilendiriyor. Lojmandan yer ayarlandı şırnakta ki eşyaların dahil yolda" O nasıl oluyordu ya?

"Anahtarını alırsın nöbetçilerden. Tim toplanana kadar izinlisin." Dedikten sonra ayağa kalktım. "Anlaşıldı komutanım" baş selamı verip çıktım. İlk iş nöbetçilerden anahtarı almaktı. "Aslanım lojman anahatrı varmış onu alacaktım" dedim hemen hazır ola geçecekkken durdurdum. "Rahat asker" "Buyrun komutanım" "Sağol asker" dedikten sonra lojmana doğru yol aldım.

 

Lojmana sorarark geldiğimde giriş yaptım, önce kayıt aldılar kapıdaki askerler sonra girmiştim. 4.blok daire:5. Bu lojman genişe benziyordu. Eşyaların geldiğini söylemişti asker. Bloğun önünde bir kaç tane askerler vardı. "Komutan geli-" "Rahat olun asker" üzerimde üniforma vardı ama üstümü kapatacak şekilde bir ceket almıştım, altım zaten siyah kumaş pantolondu.

"Komutanım biz yardımcı olacağız eşyalar konusunda" "Anladım hadi ben kapıyı açayım"

....

Akşam olmuştu, eşyalar taşınılmıştı bir temizlik kalmıştı ama ona halim yoktu baş ağrılarımla yara sızılarım da eklenmişti bu halsizliğime. Zaten içim ateşti ama intikam ateşi. Kahkahaları kulağımdaydı meğersem son gülüşlerimizmiş.

İşte bizler Vatan için yarınlarımızdan vazgeçenlerdik.

Ailelerinin o halleri hala gözümün önünden gitmiyordu. Ama diğer tim'den bir aile ilk cümlemizde gururlanmıştı buna sevinmiştim yani ama içleri yanıyordu emindim.

Telefonum çaldığında düşüncelerden çekilip arayana baktım annemdi. "Alo, uşağum!" Ben annemlere hiç haber vermemiştim, gerçi aklımda ne kalmıştı ki. "Efendim anne" "Ula niye açmiyorsun! İçim içimi yedi ula! Haberlerden gördük! Yavrum doğru mi? Burak sen misun?!" Sen misin? Cümle beynimde yankılanıyordu.

 

"Anne" bir nefes aldım "Şehit oldular" "Ah yavrularım ah! Nolacak şimdi!" "Anne ben hakkarideyim yani tayinim buraya çıkmış 2 gün izinliyim sonra iş başı" "Yavrum! Oy kaç Şehit vermişiz! Gel trabzona he" "Anne saçmalama istersen, hem ben kapatıyorum kendinizi de fazla üzmeyin onlar en iyi yerdeler. Dua edin hep, beni dd merak etmeyin ben ararim sizi sonra" deyip aramayı sonlandırdım. Annem çok endişelenmişti ses tonundan belliydi ayrıca telefon da hopörlerdeydi sanırım ev halkıyla dinlemişlerdi.

 

Yok koskoca alparslan dayanamıyordu. O tabutu omzunda taşımak nasıl bir histir bilmezdim ama bir gün olacağını düşünürdüm. Evine ya O al bayraklı tabutta dönerdin ya da kendin bedenen dönerdin.

Gine telefonum çalmıştı, arayan numaralıydı. Sorgulayan şekilde açtım telefonu. "Alo?" "Komutanım ben nöbetçi asker, albayım motorun geldiğini haberdar et demişti o yüzden gece gece rahatsız ettim" doğru ya ben motoru unutmuştum. Aklımda ne kalmıştı ki?

"Tamam geliyorum ben" albay her eşyamı getirtmişti. Bana her ne kadar da garip gelse bu tayin işini albayların aralarinda yaptığına emindim ama amaç neydi?

Anahtarı da alıp hemen aşağı indim. Motoru gördüğümde yüzümde tebessüm oluşmuştu ama geri soldu hemen. Her mutlu anımda aklıma tekrar geleceklerdi. Aklımdan çıkmıyorlardı evet ağlamadım belki ama içimin yangın yeri olduğunu dışarıya göstermedim.

"Komutanım teslim ediyoruz size" "Teşekkürler aslanım" motorun sağına soluna bakarken bir konuşmaya kulak verdim. "Albayım umay komutan yok, aradık aşağıdan kata da baktık ama bir belirti yok....eminim, anlaşıldı" bir asker tam da karşımda bizden uzaklaşarak konuşmuştu.

Bu da demek ki umayın nerde olunduğu bilinmiyordu. Gitse nereye giderdi ki. " Umay üsteğmen yok mu?" Dedim kafamı askerlere çevirip. Birbirilerine baktılar. "Aynı operasyondaydık merak etmeyin bir şey çıkmaz benden" "Estağfurlah komutanım da haber alınamıyormuş, burda da yok" "Yalnız kalmak istemiş olabilir zor bir şey yaşadık, yaşıyoruz da. Neyse hadi hayırlı nöbetler hepinize" "Sağ olun komutanım" motora taktığım anahtarla kontağı çalıştırıp bindim.

 

Bloğun önüne park ettikten sonra eve geçtim. Umay nerdeydi acaba? Elime telefonu alıp sosyal medyaya girsem gündem belliydi ama bir kaç saate unutulacaktı. Onlar unutsa da biz UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAKTIK....

 

Devam edecek....

 

 

~SORULARINIZ VARSA ALABİLİRİM~

 

☆OY VERİN LÜTFENN☆

 

 

 

Loading...
0%