@bsrarikan__
|
Bir kadın anne olduğunda,kendinden bir parça ölür. Ve adına annelik denen yepyeni bir parça doğar.O parça , başka bir hayata adanmış koca bir ömürdür. Genç kadının teklifine şaşırarak birkaç adım birden geriledi. Bahar ciddi olamazdı öyle değil mi? Yoğun bir günün akşamında Jack'in Mekanında stres atıp tek kişilik dünyasına çekilmek , otuz yedi ekran ufak televizyonunun karşısına geçip dondurulmuş gıdalardan yemek , burada geçirilecek birkaç saatten daha iyi olurdu diye düşünerek tutmakta olduğu nefesini sıkıntıyla geri bıraktı. Bir an için çekip gitmeyi düşünse de şakaklarından ter damlamakta olan Bahar'a baktı.Onu öylece kaderine terk edip gitmeyi erkekliğine yediremediğinden ona doğru birkaç adım atıp genç kadının yeşil gözlerine odaklandı. "Pekala Bayan Johansen dediğiniz gibi olsun.Nereden başlamam gerekiyor?" Karşısındaki adama minnet duyarak baktı.O yanında olduğu müddetçe bakışlarının yörüngesi minnettarlığı gösterecekti.O, beyaz tişörtünün kollarını sıvayıp pansuman odasındaki ufak muslukta ellerini yıkarken Bahar ,Harmony'nin nefes alış verişlerini düzene sokmaya çalışıyordu. " Pansuman odasındaki dolapta bölümlere ayrılmış aşılar var. K vitamini ve Hepatit B aşılarını ayrı ayrı enjektöre çeker misin ? " Minik bebeğin başı iyice göründüğünde Bahar uygulaması gereken adımları uygulamaya başladı. Brendan , raflarda bulduğu aşıları neye çekeceğini anlamamıştı karşı odadaki Bahar'a seslendi. "Enjektör derken , yani şırıngaya mı?" Brendan , çocukken çok sık hastalanırdı iğneden korkmasına rağmen doktor her defasında iğne yazardı.Komşu çiftlikteki hizmetlinin eşi hemşirelikten kısmen anlardı ve poposunda morarmadık yer bırakmamıştı. Genç adam, o günleri hatırlayarak irkildi. " Evet. İlk çekmecede var iki milimlik enjektörlere çeker misin lütfen." Bahar'ın sesini duyduğunda " Tamam.Oldu bil." diyerek minik cam şişelerdeki ilaçları enjektörlere çekip ; karışmaması için de ayrı ayrı yerlere koydu. Chae Sang , baygın vaziyette sandalyede oturuyordu. Brendan , bebeğin yatacak bir yere ihtiyacı olduğunu düşünerek eski dolabın çekmecelerini kurcalamaya başladı.Nihayet ufak bir meyve sepeti bulduğunda'işte bu harika. Bu, miniğin işini görür.' diye düşünerek getirdiği beyaz havlulardan birini sepetin içine sererek bebek için hazırladı.Şuan ebe olmasa da ebe yardımcısı olduğu kesindi. Mesleği gereği çevresinde çocuklar olmazdı; fakat buna rağmen çocuklarla arası oldukça iyiydi.Birkaç yıl önce gördüğü abisinin kızını anımsadı.Minik Molly o zamanlar iki yaşındaydı şimdi beş yaşlarında olmalı diye düşündü.Aklına Molly ile ilgili bir görüntü geldiğinde gülümsedi.Üç yıl önce ağabeyinin çiftliğine gittiğinde Molly sırtından inmemiş ; atlara binmek istediğinde Brendan onu kucağına alarak ufak bir at gezintisi yaptırmıştı. Kız çocuklarını seviyordu.Bir kızı olmasını isterdi Molly gibi kıvırcık saçlı ve pembe yanaklı bir kız çocuğu olsa kim bilir ne oyunlar oynardı onunla.Karşı odadan gelen çığlık sesiyle bu düşüncelerinden sıyrıldı çığlık sesinin ardından tiz bir bebek ağlaması kulağını tırmaladı. Getirdiği havlulardan birini alarak hızlı adımlarla karşı odaya geçtiğinde minik yaratığı Bahar'ın ellerinde gördü.Vay canına! büyülenmiş gözlerini bir süre minik bebekten alamadı. Bahar , anne ve bebek arasındaki bağda en büyük paya sahip olan göbek kordonunu klempleyip ustalıkla kesti ardından da haklı bir gururla Brendan'a baktı. "Havluyu uzatır mısın lütfen?" Güçlü kollar havluya sarmaladığı minik bebeği acemi bir tavırla, hazırlamış olduğu minik sepete götürdü.Odaya tekrar döndüğünde Bahar, elindeki aşılara ve sepete bakarak gülümsedi.Bebeğin ihtiyaçları doğrultusunda hareket etmesi muhteşemdi.Kendisinin düşünmediğini düşünmüştü.Doğum, ekip işiydi ve Bahar , ekip arkadaşını doğru seçtiğini düşünerek "İyi işti. Brendan Wilder." diyerek Brendan'a göz kırptı. Brendan sepeti bırakıp odadan çıktı. Harmony , yattığı yerden başını kaldırmaya çalışarak Bahar'a seslendi. "Bebeğim...Bebeğim iyi mi ? " Bebeğin ana rahmindeyken içinde bulunduğu plasentayı çıkartmıştı. Uyuşturduğu kesi yerini diktiğinde doğumu da tamamlamış sayılacaktı.Amniyon sıvısının yarattığı ıslaklığa bakarak iç çekti.Sepeti kucağına alarak Harmony'e gösterdiğinde Harmony'nin gözünden iki damla yaş süzüldü. " Aman Tanrım, kızım...Çok güzel." Bahar , minik kızın kıvırcık tüylü kafasına ve çekik gözlerine baktı. "Evet annesi çok güzel bir kız.Geçmiş olsun." diyerek vakit kaybetmeden bebeği muayene edip minik kızın aşılarını yaptı.Minik kızı tekrar sepetine yatırdığında Harmony kendisine minnetle bakıyordu. Elinde olmaksızın, anne olmanın nasıl bir duygu olduğunu düşündü. Harmony şu anda ne hissediyordu acaba? Dolan gözlerini elinin tersiyle silerek ufak kesiyi temizleyip dikti.Harmony'nin çamaşırlarını giydirip biraz daha yatması gerektiğini söyleyerek mavi önlüğünü ve eldivenlerini çıkarttı. Odadan çıktığında göz yaşları yanaklarından aşağı süzülüyordu. * Laboratuvardan çıktığında gizlemeye çalıştığı göz yaşlarını gördü. Onu göz yaşlarından öpmek istediğini fark etti.Ona acı veren şey her ne ise onu kendi elleriyle yok etmek için her şeyini vermeye hazır olması korkutucuydu.İyice hassaslaşan bedene yaklaşarak tam önünde durdu "Her şey yolunda mı? "Bahar, bulanık gördüğü Brendan'a kirpiğinde takılı kalan göz yaşlarıyla baktı.Ne düşüneceği umurunda bile değildi.Tüm etik kuralları hiçe sayarak içinden geleni yaptı ve Brendan'a sarıldı. Kahvenin en nadide tonlarındaki saçlarını okşayarak saçlarından yayılan mistik tarçın kokusunu doyasıya içine çekti. Genç adam şu dakikadan itibaren, hayatının tam olarak nereye gideceğini biliyordu; görünen o ki onun gerçekten yaptığı tek şey doğru kişiyi beklemekmiş.Kollarının arasındaki narin bedenin doğru kişi olduğundan emin olma isteği öyle ağır basıyordu ki...Bu ağırlığın altında ezileceğini sandı. "Şş sakin ol.Sen elinden gelenin en iyisini yaptın.Anne de bebek de çok sağlıklı.Hatta minik kıza bayıldığımı söyleyebilirim." Başını kaldırıp çenesindeki gamzeye baktı "Siz olmasaydınız başaramazdım.Yabancısı olduğum bir yerde varlığınız bana güç verdi.Ben... teşekkür ederim."diyerek mahcup bir ifadeyle geri çekildi. Brendan , tüm kaslarının kasıldığını hissediyordu.Ondan uzak durması gerektiğini tüm mantığı haykırırken o, duygularına yenik düşüyordu. Chae Sang'ın ayak seslerini duyduğunda ikisi de aynı yöne baktılar.Chae Sang dağılmış saçları ve uykudan yeni uyanmış ifadesiyle ikisini de güldürdü. "Karım...karım iyi mi neler oldu?" Bahar,Harmony ve bebeğin odasının kapısını açarak Chae Sang'ın görmesini sağladı. Chae Sang sevinçten ağlamaya başladı " Aman Tanrım.Size ne kadar teşekkür etsem az."diyerek kolundaki saati çıkartıp Bahar'a uzattı. "Size verecek başka bir şeyim yok.Değerli bir saattir.Lütfen bunu kabul edin." Onaylamaz bakışlar çekik gözlerde duraksadı "Bu meslek paradan ziyade gönül işidir.Biz Türklerin güzel bir sözü vardır.Kiminin parası kiminin duası deriz.Lütfen o saati kolunuza takın hak etmediğim bir şeyi alamam." Chae Sang iki elini göğsünde birleştirip başını eğerek Bahar'ı saygıyla selamladı."Siz Türkler asil insanlarsınız. Tanrı sizi korusun." dedi. * Harmony'nin doğumunu hastanede yaptırmış olsaydı genç kadının iki gün hastahanede yatması gerekirdi ; fakat ortam buna müsait olmadığından Chae Sang çamura bulanmış ufak arabasını sağlık evinin kapısına getirip eşini eve götürmeye hazırlandı.Bahar , Harmony'e lohusalıkla ilgili bilmesi gereken bilgileri verip sık sık kanama kontrolü yapmasını tembihledi. Brendan ve Chae Sang Harmony'nin koluna girerek onu kapıya çıkartırken Bahar da minik bebeği kucağında tutuyordu.Minik kızdan ayrılmak zor gelmişti.Bebeğin giysileri olmadığından kat kat havlulara sarmışlardı üşümemesini dileyerek onu arabaya binen annesinin kucağına bıraktı.Harmony ve Chae Sang'in durumları ortadaydı.Bebek için bir şeyler yapması gerektiğini düşünerek Chae Sang'dan evlerinin adresini isteyip telefonuna not etti. Chae Sang, eski arabayı gürültüyle çalıştırdığında ortalık farın ışığıyla bir anlığına aydınlandı.Harmony , gülen gözlerle el salladı ve mutlu aile tablosu gözden uzaklaştı. Bedeni kısmen enerjik sayılırdı ancak duyguları son derece hasarlıydı,sağlık evine dönüp ortalığı topladı demir kapıyı kapatarak anahtarlarını cebine attığında telefonun saatine baktı saat dörttü ve sabah olmak üzereydi.Tüm eklemlerinin ağrıdığını düşünerek eve gitmek istedi.Hangi eve gidecekti ki ? Jaguarın yolunu tutmaya karar verdiğinde ortadan kaybolan Brendan'ın siyah kamyonetin içinde ona seslendiğini duydu. "Haydi Mevsim atla bakalım." Hayır diyemeyecek kadar yorgundu gülümseyerek siyah kamyonete bindi.Biraz ilerlediklerinde ahıra doğru gitmediklerini fark etti.Yolları tam ayırt edemese de pansiyon denilen yeri çoktan geçmişlerdi.Huzursuzca kımıldanarak adama baktı. "Nereye gidiyoruz ? " Brendan , gözlerini yoldan ayırmadan direksiyonu çevirdi. "Benim eve gidiyoruz." Üç kelime.Tonlarca his.yanaklarının hatta tüm vücudunun alev alev yandığını hissetti. Ama bunu hak etmişti. Adama ahtapot gibi sarılırken aklı neredeydi acaba? Adam onu kim bilir ne sanıyordu şu anda ? Afallayarak gözlerini kaçırdı.Olayların dışarıdan nasıl göründüğünün bir önemi var mıydı, bu bir randevu muydu, eğer öyleyse bunu istiyor muydu? Gecenin karanlığındaki efsunlu cazibesi aklını başından alıyordu.Kamyonet varacağı yere doğru ilerlerken terleyen avuçlarını dizlerine bastırarak kendine şans diledi. ♕ Bölüm parçası; Tom Odell_Real Love |
0% |