@bsrarikan__
|
Giselle Hector , Bahar ve kendisi için hazırlamış olduğu masaya acıyarak baktı.Yemekler soğumuş;yağmur şiddetini azaltmıştı. Aradan bir saate yakın bir zaman geçmesine rağmen genç kız hala ortalarda yoktu. Giselle ,derin bir nefes alarak elindeki romana odaklanmaya çalıştı.Dakikalardır aynı sayfada takılı kaldığını fark ettiğinde kaldığı sayfayı katlayarak elindeki kitabı kapattı. Onu aramaya çıkmakla beklemek arasında bir süre bocalarken sabah yaptıkları konuşmayı hatırladı.Bu konuşma bir nebze de olsa rahatlamasını sağladı.Bahar sağlık evinde beklenmedik bir doğum yaptırdığından bahsederek yanında Brendan Wilder'ın olduğunu söylemişti öyle değil mi? Brendan'ın çocukluğunu bilirdi ve Bahar'ın adamın adını telaffuz ederken gözlerinin içinin güldüğünü hatırladı.Bu iki gencin arasında alevlenmeyi bekleyen minik bir kıvılcımın vakit kolladığına emindi. Bahar'ı gördüğünden beri kendinden soyutlayamadığı geçmişi gözlerinde yeniden canlanıyordu. Giselle yerinden kalkarak uzun zamandır yapmadığı bir şeyi yapmaya hazırlandı.Yatak odasına yönelerek çift kişilik yatağına,dayanıklı dolabına,perdelerin yatak örtüsüyle olan uyumuna ve odasının büyüklüğüne baktı.Derin bir nefes alarak sanki ilk defa görüyormuşçasına eski eşyalarını inceledi.Emin olduğu tek şey; dünyanın en büyük yerinde en büyük odaya da sahip olsa sıkıştığı yer beyninin içiydi ve bütün kazalar orada gerçekleşirdi. Komodinin üzerine itinayla yerleştirdiği abajurun düğmesine dokunarak loş ışığın altında kilitli çekmecesini açtı.Çekmecedeki ufak kadife kutuyu eline aldığında dilindeki sözcükleri serbest bıraktı. "Koskoca mazi ufacık bir kutuya sığıyor işte." Kutuda, devamını nereye koyduğunu bilmediği birkaç eski mektup, firuze taşlı eski bir yüzük, birkaç tane de fotoğraf vardı.Siyah beyaz fotoğrafları eline alarak aşinası olduğu yüzlere baktı.Bu insanlar bir zamanlar hayatının merkezindeydi şimdi ise yapayalnız bir halde tek kişilik dünyasına ayak uydurmaya çalışıyordu. Betty Halayı, babasını, annesini, Rosalie'yi ve Firuze'yi zaman zaman özlediği doğruydu; fakat o en çok ciğerleri gökyüzü dolan adamı özlüyordu.Ne yazık ki hayatı boyunca sevdiği tek adamın kendisinde bir fotoğrafı dahi yoktu.Zamanın hoyratça savurduğu bir yaprak misali sevdiği adamın hatıralarının silinmesinden korkuyordu. Onunla geçirdiği zaman kısa olsa da okuduğu romanlar kadar değerliydi.Doğrusunu söylemek gerekirse,nefes almak kadar değerli. Giselle, kadife kutuyu özenle yerine koydu.'Şu an yirmili yaşlarıma geri dönme şansım olsaydı sevdiğim adamın yanında olurdum'diye düşünerek yerinden kalktı. Bahar'ı nerede bulacağını biliyordu. * Karşısındaki adamın yarı kapalı gözlerine bakarak duyduğu sözlerin büyüsüne kapıldı.Hayatında hiçbir erkek ona bu şekilde hitap etmemişti genç kız pembeleşen yanaklarının yüzüne kattığı duygudan habersiz dudaklarını araladığında adam işaret parmağıyla kora dönmüş dudaklarına dokundu. "Bay Wilder Ben...Ben ne diyeceğimi-" "Sus.Hiçbir şey söyleme.Öyle güzelsin ki bir şiirden alıntı gibi." Duyduklarının sarhoşluğuyla ne yapacağını bilemez bir halde bakarken genç kızın elini dudağına götürüp öptü.Dudaklarının sıcaklığını hissedince teninin ürperdiğini hissederek alt dudağını ısırdı.Tanrım, bu nasıl imtihandı böyle? Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştu işte. Engel olamadığı bir dürtüyle elini adamın dudağından çekerek kirli sakalında gezdirdi.Brendan'ın teninden yayılan ısı başını döndürdü.Bir insanın vücut ısısı bu kadar yakıcı olabilir mi diye düşünmekten kendini alamadı. Hastane ortamında böylesi bir yükselme kısmen normal karşılanabilirdi fakat söz konusu ortam Brendan'ın eviydi.Bahar ani bir iç güdüyle alnına dokundu adamın vücut ısısı normalin çok çok üstündeydi Bahar ani bir panikle elini geri çekti. "Aman Tanrım, sen yanıyorsun!" Brendan , başını hafifçe kaldırarak yeşilin en masum tonuna odaklandı. "Mevsim başım dönüyor.Her yer her yerde...Her yerim ağrıyor.Her yer her yerde,sen her yerde." Yerinden kalkarak mutfak tezgahında bulduğu bir bezi soğuk suyla ıslattı."Tanrım, her şey benim suçum.Lütfen ona bir şey olmasın."diye mırıldanarak ıslak bezi alnına koydu. "Tanrım, iyi olacaksın.Ben yanındayım merak etme." Brendan aldığı nefesi hırıltıyla vererek gözlerini kapattı.Bahar şüphelendiği şeyin doğru olmamasını dileyerek genç adamın omzundaki sargıyı çıkarttı.Az önce temizleyip sardığı yara kızarıp şişmişti.Bu iyiye işaret değildi bildiği her şeyi unutmuşcasına yaraya baktı.Yara ufaktı fakat enfeksiyon kapmıştı aldığı nefesi sıkıntıyla vererek tekrar mutfak tezgahına yöneldi. "Nerede bu antibiyotikler? Kahretsin neden hiç ilaç yok."diye bağırarak açtığı çekmeceleri hırsla kapattı.Çalan kapı düşüncelerini böldüğünde kapıyı açmakla açmamak arasında kararsız kalsa da ısrarla çalan kapıyı sonunda açmaya karar verdi.Doktor Giselle'yi karşısında görmeyi beklemiyordu şaşkın bir ifadeyle karşısındaki yaşlı kadına baktı. "Bayan Hector?" "İyi akşamlar Bahar.Burada olabileceğini tahmin etmiştim gelmeyince seni merak ettim." Ne diyeceğini bilemez bir halde alnını ovdu."Ben gelemedim özür dilerim." Giselle, genç kıza mühim değil manasında elini sallayarak salona geçtiğinde yarı çıplak vaziyette yatmakta olan Brendan'a şaşırarak baktı. "Neler oluyor burada ?" Kekelememeyi umarak doktora baktı. Brendan'ı vurdum ve yarası enfeksiyon kaptı dememek için dudağını ısırdı. "Bay Wilder'ın ateşi vardı.Ben kendimce soğuk kompres yapmaya çalıştım.Antibiyotik aradım fakat-" Giselle , genç adamın yarasına baktığında şaşkınlığını gizleyemedi. "Tanrı aşkına, bu kurşun yarası.Biri burada neler olduğunu derhal açıklayabilir mi?" Tanrı aşkına, burada olduğunu nasıl tahmin etmişti? sıkıntıyla iç çekti. Giselle cevap beklemeden kapıya yöneldi. "Pekala burada iyi şeyler olmadığı kesin.Ben gerekli malzemelerimi alıp hemen geliyorum." Duydukları karşısında yaşlı kadına minnet duyduğunu fark etti.Doktor gelene kadar Brendan'ın başucunda beklemeye karar verdi.Genç adamın ateşi düşmemişti ve hala sayıklıyordu.Islak alnına dokunarak dudaklarına eğildi. Brendan'ın soluğu yüzüne değdiğinde adamın dudaklarının tadını merak ettiğini fark ederek titredi. "Söz veriyorum kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacağım.Az önce Doktor Giselle geldi antibiyotik almaya gitti.Merak etmeyin ben hep yanınızdayım." Genç adam omzunun ağrısını umursamayarak ağırlaşan göz kapaklarını açtı. "Mevsim..." "Buradayım." "Doktor Giselle'ye beni senin vurduğunu söyleme.İş kazası olmuş de." Düşünceli tavrı karşısında bir an için taş kesildi, ateşler içinde kıvranırken bile kendisini düşünen adama hayranlıkla baktı.Genç adamın elini avuçlarının içine alarak dudaklarına götürdü. "Siz hayatımda gördüğüm en düşünceli erkek listesinin başını çekersiniz." Zoraki bir gülümsemeyle yanıt verdi. "Sen de o listenin alt basamaklarında yer alabilirsin.Tabi kadınlar için ayrılan bölümünde." "Tanrım, neler konuşuyoruz böyle delirmiş olmalıyız." "Bana haksızlık etmeyin Bayan Johansen ben deli değil sadece yaralıyım." "Pekala Bay Wilder. Bu akşamki misafirinize de bu güzel sözcüklerinizi ilettiniz mi merak ediyorum doğrusu." Yattığı yerde doğrulmaya çalışarak "Ah siz kadınlar..."diye mırıldandı "Onun için çok daha fazlasını söyledim.Mesela bir bakıcıya ihtiyacım olmadığını söylediğimde kelimelerimin o nazik kalbine dokunduğuna eminim." Bahar ufak bir kahkaha attı.Günün başlangıcı ve bitişi arasında dağlar kadar fark vardı. "Sizi uyarmıştım,bu halinizle işe gitmemeliydiniz." Duygu dolu bakışları Brendan'ın iyi hissetmesine neden oldu.Günün büyük bir kısmını esrar satan birkaç serseriyi sorgulamakla geçirmiş hatta bir tanesini fena hırpalamıştı.Çirkin detaylara girmek istemiyordu bunun yerine "Bugün önemli bir dava vardı gitmem gerekti.Senin anlayacağın merkezle mahkeme arasında mekik dokudum." diyerek geçiştirdi. Hızla çalan kapının sesi tüm kulübede yankılandığında Brendan bakışlarını kapının ahşap koluna çevirdi.Bahar yerinden kalkarak kapıyı açtığında Doktor Giselle'nin yağmurluğuna sarılmış vaziyette içeri doğru adım attığını gördü. Brendan, Doktor Giselle'yi karşısında görünce odadaki gerilim yükseldi,eğer bakışlar delip geçebilseydi Brendan şu an büyük ihtimalle delik deşik olurdu. "Pekala genç adam az önce bıraktığımdan daha iyi görünüyorsun." Giselle dudakları arasına ufak termometreyi yerleştirdiğinde ateşinin düşmeye başladığını gördü bu iyiye işaretti.Her ihtimale karşı antibiyotikle ateş düşürücü ilaç takviyesinde bulundu. "Teşekkürler Bayan Hector." "Teşekküre lüzum yok evlat, pekala burada neler olduğunu bana kim anlatacak?" Yeşil gözler sıkıntıyla gözleriyle buluştuğunda kaşlarının çatılmış olduğunu gördü. "Doğrusunu isterseniz beklenmedik bir iş kazası beni gafil avladı.Ava giderken avlandım." Giselle gülümsedi"Senin iyi bir avcı olduğunu biliyorum evlat.Aklını başından alan ceylan tanıdık mı ?" Bahar, tecrübeli doktorun bakışlarını yüzünde hissettiğinde domates gibi göründüğüne emindi.Doktor Giselle kızaran yaraya ilk yardım uygulayarak yaranın hava almasını sağladı.İşlemi bitirdikten sonra göz ucuyla Bahar'a baktı.Adamın söylediği tek bir şeye bile inanmamış görünüyordu "Bundan sonrası senin gözetiminde ebe hanım.Hastayı sana emanet ediyorum." Mahcup bir ifadeyle karşısındaki yaşlı kadına baktı.Doktor Giselle,ikisinin arasında geçenlerden haberdarmışcasına göz kırparak kapıya yöneldi. Brendan gözleri ışıldayan Bahar'a baktığında muzipçe güldü. Giselle,Brendan'ın kapanan gözlerine baktı yerinden yavaşça kalkarak dış kapıya yöneldi.Bahar gıcırdayan kapıyı araladığında Giselle genç ebeye doğru eğildi. "Yarın işe erken gelmek zorunda değilsin.Yorucu bir geceydi ve dinlenebilirsin.Bu izni her zaman vermeyeceğimi bilmelisin tadını çıkart." Genç kız yoğun duyguların etkisinde kalarak Giselle'ye sarıldığında Giselle bir an için onun yeşil gözlerinde Firuze'nin ışıltısını gördüğünü sanarak irkildi.Geçmişinden kaçmak istercesine"İyi geceler."diyerek uzaklaştı.Bahar, yaşlı kadının arkasından bakıp mırıldandı "Size de iyi geceler Bayan Hector." "Doktor Giselle yardımıyla tam zamanında yetişti.Üstelik birçok şeyin farkında olduğu halde nezaketi bir an olsun elden bırakmadı.Sizce de öyle değil mi Bay Wilder?" Arkasına döndüğünde genç adam sağ kolunu başının altına koymuş aldığı ilaçların verdiği rahatlıkla horlamaya başlamıştı.Tanışalı az bir vakit olmasına rağmen kalbinin bir köşesinde onu çok iyi tanıdığını hissediyordu.İkili koltuğun kenarına oturarak kasabaya geldiği geceyi ve sonrasını düşündü her şey çok ani gelişiyordu ve yara almaktan korkuyordu buna rağmen beyninin ücra köşelerinde gizlenen o ürkütücü sesler arada bir varlığını hissettirse de onları düşünmek istemiyordu."En azından şimdilik."diye mırıldanarak gözlerini kapattı. * Olabildiğince boş bir ifadeyle gözlerini açtığında kendisine tanıdık gelen odaya şaşkınlıkla baktı.Aşırı yorgun olmasaydı nerede yattığını sorgulayabilirdi fakat bunun yerine dışarıdan gelen sesleri dinledi.Cep telefonu huzursuz bir şekilde titrediğinde üstündeki örtüyü kaldırıp telefonu eline aldı.Telefonu eline alınca uzun zamandır annesini aramadığını hatırladı.En son iki hafta öne konuşmuşlardı ve Bahar o zamanlar şehir merkezindeki hastanede çalışıyor,çeşit çeşit yemek programları izliyor dahası Daniel'in ona evlilik teklifi edeceği günü sabırsızlıkla bekliyordu.Şimdi ise her şey değişmişti. Titreyen telefona cevap verdiğinde hattın diğer ucundaki arkadaşının sabırsız sesini duydu. "Bahar orada mısın? Sesin gelmiyor. " "Buradayım Carla günaydın" "Tanrı aşkına, bu yaptığına hala inanamıyorum kasaba şartlarına bir gün dayanamaz geri dönersin sanıyordum.Seni çok özledim." Bir süre yakın arkadaşının sızlanmalarını dinledi. "Dinle, bu işi kendim için kabul ettim Carla ve görünüşe göre kasaba şartları umduğum kadar da kötü değil.Ben de seni özledim." "Kasabaya gitmek yerine izin alamaz mıydın? Hepimiz seni çok özledik. Daniel her yerde deli gibi seni aradı ilk başta gittiğin yeri söylemek istemedim fakat evimin önünde kamp kurmaya başlayınca çaresiz kaldım.Kızmadın değil mi?" Carla'yı ve panik hallerini seviyordu Daniel'in adını duyduğunda gözlerini devirdi. "Kızmadım merak etme.Orada her şey yolunda mı?" "Ah, yoğunluğu saymazsak evet.Bu arada sarışın bir kadın seni sordu sanırım bir danışanın seninle görüşmek istiyordu ve ben de-" Kendini beğenmiş boya küpünü hatırlayarak iç çekti. "Sen de benim çalıştığım yeri söyledin." "Evet orada her şey yolunda mı garip sesler geliyor." Yattığı yerden doğrulup perdeyi araladığında boynuzlarını birbirine dolamış iki keçinin vuruştuklarını gördü.Bahar geceyi geçirdiği odaya baktığında dejavu geçirdiğine kanaat getirerek aklından geçen görüntülere odaklandı.Dün geceyi hatırladı en son Brendan'ın baş ucunda oturuyordu sonrasında genç adam onu bu odaya taşımış olmalıydı. Brendan,oda,Larissa,keçiler... tanıdık odaya bakarak iç çekti. "Tanrım! umarım keçileri kaçırmamışımdır." "Ne keçi mi! Bahar sen nasıl bir yerdesin?" "Huzur kokan keçili bir yerde" dilinin ucuna gelen kelimeleri söylemekle söylememek arasında kalarak kendine bile itiraf edemediği şeyleri arkadaşıyla paylaşmaya karar verdi."Ve sanırım bu yeri sevmeme neden olan biri var." Carla'nın hattın diğer ucundaki yüzünü tahmin edebiliyordu.Şaşkın ve mutlu. "Sen ciddi misin? Bu çok iyi bir haber nasıl bir adam? Tanrım, onu deli gibi merak ediyorum.Fotoğrafı var mı, gözleri ne renk, sana şiir okuyor mu ? " Şiir okumuyordu ancak piyano çalıyordu.Hangi sorudan başlayacağını bilemiyordu. "Ben.." Coşkulu sesi panik halinde yankılanıyordu."Ben şimdi kapatmalıyım servis sorumlusu geliyor. Sonra konuşuruz." Bir süre karşısındaki keçileri izledi ardından Brendan'ı merak ederek salona doğru ilerledi.Dün geceki konuşmalarından sonra tavrını deli gibi merak etse de ağırdan almaya karar verdi.Salona geldiğinde onu göremedi.Gece kalkıp odasına gitmiş olabilir miydi? İçindeki heyecanı bastırarak yatak odasının kapısını çaldı içeriden ses gelmeyince de kapıyı araladı içeride Brendan yoktu.Bahar,Brendan'ın bir not bırakmış olacağını düşünerek mutfak tezgahına yöneldiğinde yanılmadığını görerek gülümsedi. Günaydın Mevsim, ben işe gidiyorum beni merak etme dün geceden sonra kendimi çok daha iyi hissediyorum. Not : Keçiler zararsızdır sahiplerini tanıyorum. En azından keçiler zararsızmış diye mırıldanarak boş masaya baktığında adamın kahvaltı etmediğini fark etti.Tezgahın üzerindeki ekmekten bir parça kopartarak yuvarlak masaya baktı. En son ne zaman ailecek kahvaltı yaptıklarını düşündü. Ufak kulübeden ayrıldığında aklında bir tek isim vardı : Brendan Wilder. Sağlık evine vardığında Doktor Giselle'yi her zamanki gibi masasının başında buldu. "Günaydın Bayan Hector." Giselle , genç kızın bugün işe gelmeyeceğini düşünmüştü.Her şeye rağmen işinin başında olması onu sevindirdi.Elindeki kitabı kapatarak kenara koydu. "Günaydın, bugün erken gelmezsin sanıyordum." "Bayan Hector aslında ben bir konuda sizden izin almak için gelmiştim." "Konu nedir?" "İzniniz olursa bugün Harmony'i ziyaret etmek istiyorum." "Harmony?" "Size bahsetmiştim geçen gece doğum yaptırdığım kadın.Kadını ve bebeğini merak ediyorum." "Evet...Yanılmıyorsam başka bir kasabadan olduğunu söylemiştin.Bu düşüncen çok hoş gidebilirsin.Fakat yabancı bir ortamda olduğunu unutma dikkatli ol." Sevinçten parlayan gözlerle elindeki kitabına geri dönen doktora odaklandı. "Bayan Hector." "Evet?" "Buralarda bebek kıyafetleri satan bir mağaza var mı ?" Doktorun yazdığı mağazanın adresine sevinçle bakarken uçuşan saçlarını düzeltti.Kapıdan çıkmak üzereyken doktorun sesiyle geri adım atarak durdu. "Dün geceki teklifim hala geçerli.Bu akşam bekliyorum." Başını salladı, umudun fideleri yanaklarında yeşeriyordu. Gri Jaguarı sürmeyi özlediğini fark ederek deri koltuğun sıcaklığına yaslandı.Doktor Giselle'nin söylediği mağaza çok ufaktı fakat işini görmüştü.Mağaza sorumlusu kız onu gebe sanmasaydı her şey daha iyi olabilirdi diye düşünerek sol virajdan döndü.Kendisini anne olamayacak kadar yorgun hissediyordu. Harmony ve minik kızı düşünerek bebek için aldığı kıyafetlere hasretle baktı.Onun minik dünyası için uygun olan bebek eşyaları birbirinden sevimliydi.Araç yokuş olan yolda bata çıka ilerliyordu ve yolda kalma faciasının önüne geçmek adına yedek benzin aldığı için mutluydu. Bacasından duman tüten çatısı çökmüş eski kulübeler,yalın ayak koşan kasaba çocukları...her şey şehirdeki hayattan o kadar farklıydı ki.Burası ayrı bir dünyaydı.Burada yaşayan insanların her birinin farklı bir öyküsü vardı şehirdeki insanlar şehre sığamazken buradaki insanlar hallerinden memnun bir halde kendi küçük dünyalarının dışına çıkmayı akıllarına dahi getirmiyorlardı.Sonbahar toprağı bile hüzün kokuyordu. Telefonuna kaydettiği adrese bakarak bir iki yere sorduğu kulübeyi karşısında görünce büyük bir zafer edasıyla gerindi. Minik kız için aldığı paketleri eline alarak araçtan indi. Chae Sang bahçede odun kesiyordu ve nefes kesen bir araç kulübesinin önünde durduğunda ne diyeceğini bilemeden karşısındaki Bahar'a baktı.Genç kadını hemen tanımıştı elindeki baltayı bırakarak bir çırpıda yanına geldi. "Hoş geldiniz.Bayan...Affedersiniz isminiz neydi ?" Heyecanlı yüzüne bakarak burukça gülümsedi. "Hoş bulduk ben Bahar Danielle Johansen. Harmony ve bebeği görmem mümkün mü?" Chae Sang Bahar'ın elindeki poşetlere odaklanarak "Tabi ki buyurun."dedi. Alçak tavanlı kulübeden içeri girdiğinde genzine dolan kömür kokusu boğazını yaktı.Oda küçük fakat sıcaktı.Salonun tam karşısına geniş bir yatak konulmuş Harmony minik kızı emziriyordu.Görüş alanındaki görüntüye bakarak gülümsedi. Harmony genç ebeyi görmeyi beklemiyordu bebeği diğer koluna alarak doğrulmaya çalıştı. "Lütfen rahatsız olmayın.Ben sadece sizi görmek istedim nasılsınız?" Bahar'ın bu ince hareketi çiçeği burnunda anneyi duygulandırmıştı.Değer gördüğünü hissetmek paha biçilmez bir histi. "Ben size çok teşekkür ederim her şey için.Ben de bebeğim de gayet iyiyiz." Annesinin kucağında mışıl mışıl uyuyan bebeğe bakarak "Babasına benziyor."dedi elindeki poşetleri yatağın kenarına bıraktığında Harmony "Bunlar nedir ?"diye sordu. "Bebek için gerekli olduğunu düşündüğüm birkaç parça giysi ve bebek bezi umarım işinizi görür." Harmony şefkatle Bahar'ın elini tuttu."Sen iyi birisin.Umarım Tanrı senin karşına en az senin kadar iyi birisini çıkartır çünkü sen bunu hak ediyorsun." Cevap vermek için dudaklarını araladığında saçının çekilmesiyle afalladı.Arkasına döndüğünde üç yaşlarında ufak bir kız çocuğunun gülmekte olduğunu gördü. Bahar poşetlerden birine uzanarak küçük kız için bir ayıcık uzattı. Harmony kucağındaki bebeği yatağın kenarındaki beşiğe bırakarak hoşgörülü bir ifadeyle büyük kızına seslendi "Mi Sun biz seninle ne konuşmuştuk.Evimize gelen misafire her zaman saygılı davranmalısın anlaşıldı mı?" İsminin Mi Sun olduğunu öğrendiği küçük kız başını sallayarak Bahar'ın yanına oturdu.Güldükçe kaybolan çekik gözleri Bahar'ın gülümsemesine neden oldu bu kızların ikisi de babasına benziyordu.Hiç benzemediği babası aklına geldiğinde kalbinin bir köşesinde ince bir sızı hissetti.Babasıyla yıllardır görüşmüyordu ve bu sıcak aile tablosu içinin ezilmesine neden oluyordu. Chae Sang ,sıcak çay getirdiğinde uzun zamandır boğazından sıcak bir şeyin geçmediğini düşünerek çayını yudumladı. Harmony'nin kanama kontrolünü yapıp emzirme eğitimini verdikten sonra bu aile tablosunda daha fazla barınamayacağını anlayarak yerinden kalktı. "Pekala, ben artık gitsem iyi olur bir şeye ihtiyacınız olursa lütfen çekinmeyin."kartını çıkartarak Chae Sang'e uzattı. Kapıdan çıkarken Chae Sang'in sesiyle genç adama döndü. "Ebe Hanım bebeğin ismini sormadınız ?" Bahar bu ayrıntıya takılmamıştı neticede bebek onun için sadece bebekti doğurttuğu birçok bebek vardı ve şuan da nerede ve hangi isimle yaşadıklarından haberi yoktu. Harmony ve Chae Sang'in bebeğe en uygun ismi seçeceklerini biliyordu buna rağmen nezaketen"İsmi nedir?"diye sordu. Adam heyecanlı bir ifadeyle terleyen alnını kuruladı. "Bebek doğana kadar cinsiyetini bilmiyorduk dolayısıyla isim düşünmemiştik sonrasında eşimle benim ortak kararımızla sizin isminizi koymaya karar vermiştik ve isminizi bugün öğrendiğimize göre kızımızın adını rahatça söyleyebilirim : Bahar Min Jung." Bahar kendisine gösterilen sevgi nedeniyle gözlerinin dolduğunu hissetti. Aracını çalıştırdığında Harmony ve Mi Sun'un görüş alanlarından çıkana dek kendisine el salladığını gördü.İnsanlığın var olduğu tarihten bu yana süregelen bir mesleğin içinde olduğundan son derece gururluydu.Dolu gözlerle aracının farlarını yaktı. 'Gözünü açtın annenden önce gördün beni meleğim.Annen olamazdım elbet lakin hayata tutunman için o minicik ellerini tutan bendim, rahat nefes alabilmen için nefes nefese kalan bendim.İlk anılarını benimle yaşadın.Umarım annen gibi bilirsin beni.Sen ne zaman gelirsen gel annen gibi beklerim ben seni.' Portola Valley Sağlık Evi yazan tabelanın altında durduğunda hava çoktan kararmaya başlamıştı arabasını yakınlarda park ederek doktorun sağlık evinden çıkmasını bekliyordu.Görüş alanına giren adamla birlikte kalbinin ritminin değiştiğini hissederek yutkundu. "İyi akşamlar Bayan Johansen." İtiraf etmesi gerekirse onu görmeyi beklemiyordu.Genç adam yeni kesildiği belli olan odunları kucağına almış sağlık evinin odunluğuna taşıyordu. "İyi akşamlar, Bay Wilder nasılsınız?" Bahar, dün geceden beri aklımdan çıkmıyorsun diye fısıldayan iç sesine hak vererek genç adamın kaslı kollarına baktı. "Her şey için teşekkür ederim dün geceyi hayal meyal hatırlıyorum da doktor ve siz yaramı sarıyordunuz.Dün gece...Ah Tanrım, dün gece sarhoş gibiydim umarım saçma sapan konuşup canını sıkmamışımdır."dediğinde Bahar ani bir dürtüyle gözlerini genç adamdan çekip yere baktı.Ne yani söylediği şeyleri hatırlamıyor muydu? "Bahar beni almaya geleceğini bilmiyordum.İyi akşamlar Bay Wilderweeee3." "İyi akşamlar doktor." "Çok iyi görünüyorsun." "Göründüğümden daha iyiyim.Tekrar teşekkür ederim." Giselle, Bahar'ın yanına yaklaşarak "Artık gidelim mi?"diye sorduğunda Brendan soru işaretleriyle yaşlı kadına baktı."Bahar bu gece benim misafirim olacak.Odunlar için teşekkürler tekrar iyi akşamlar." Sıyırdığı gömleğin kollarını düzelterek karşısındaki kadınlara baktı. "Size de iyi akşamlar hanımlar." Verandası olmayan kulübenin önüne geldiğinde Brendan'ın söylediklerini düşündü gerçekten de söylediklerini hatırlamıyor muydu? Kafasındaki soru işaretlerini kapı dışında bırakarak doktorun evine adım attı. Bayan Hector'un evi 1980'lerden kalma eşyalarla doluydu kendisini müze de gibi hissederek salona doğru ilerledi. Giselle lambayı yaktığında genç kız karşısındaki devasa kitaplığa baktı.Çoğu kişisel gelişim kitabı olsa da kitaplığa doğru birkaç adım attı. Bahar'ın bu ilgisi Giselle'nin hoşuna gitti."Her biri benim çocuğum gibidir.İstediğin kitabı alıp okuyabilirsin." Salonun neredeyse tamamını kaplayan kitaplık Bahar'ı kendi büyülü dünyasına doğru çağırırken Giselle mutfağa geçerek iki kişilik bir menü hazırlamaya başladı.Sessiz geçen yemeğin ardından Bahar, Doktor Giselle ve kendisi için Türk kahvesi yaptı .Giselle damağında kalan bu tadı sevdiğini fark ederek genç kıza gülümsedi.Bu kulübe Bahar'ı geçmişte yaşıyor hissine götürüyordu.Eşyalar yenilikten çok uzaktı ve televizyon bulunmayan bir ev şaşırmasına neden oldu.Anlaşılan Doktor Giselle geçmişte yaşamayı tercih ediyor diye düşünerek ufak fincanları yıkadı. "Affedersiniz Bayan Hector televizyonsuz, İnternetsiz nasıl vakit geçiyorsunuz ?" Giselle genç kızın sorusu karşısında gülümsedi."Bundan elli yıl önce ne televizyon ne de İnternet hayatımızda yoktu peki o zaman insanlar nasıl vakit geçiriyordu.Ben söyleyim insanlar televizyon ya da başka bir şeyin kölesi olmadan yaşıyordu.Onlar sadece yaşıyordu." "Bayan Hector siz de biliyorsunuz ki artık şartlar değişti artık elli yıl öncesinde değiliz 21.yüz yıldayız ve teknoloji bizim ondan faydalandığımız ölçüde hayatımızın her alanında var." "Teknoloji ondan faydalanmak isteyenler için var Bahar aklı da ruhu da otuz yıl öncesinde kalan biri için teknolojinin fayda sağlayacağına inanmıyorum." Bahar bu sohbeti uzatmanın anlamsız olduğuna karar vererek sustu.Doktor Giselle yatacağı odayı gösterdiğinde yaşlı kadına aslında hiç uykusu olmadığını söyleyemedi bunun yerine "iyi geceler Bayan Hector."diyerek ufak yatağa kıvrıldı.Ne kadar süre yattığını bilmiyordu sonunda yattığı yerde doğrularak şehirde yaşadığı zamanı anımsadı.Uyku tutmadığında kitap okuyarak daldığı geceleri anımsayarak yerinden kalktı.Salona geldiğinde çıt çıkmayan kulübe ürkmesine neden oldu.Salonun lambasını yaktığında loş ışık altında kitaplığa doğru ilerledi.Kitapların bir kısmı tıp bir kısmı ise kişisel gelişim kitabıydı.'Mutlu Olmanın Gizemli Yolları' yazan bir kitabı eline aldığında kitabın sararmış yaprakları arasından birkaç kağıt yere düştü.İkinci defa bir insanın hayatına burnunu sokmak istemese de yerdeki kağıtları eline aldığında bunların mektup olduğunu fark etti.İki parça kağıt ve boş bir zarf.Zarfın arkasını çevirdiğinde arka yüzdeki adrese baktı : HERAT.1979 Bahar,Herat'ın Afganistan'ın en büyük şehirlerinden biri olduğunu bir yerlerde okuduğunu anımsayarak alt dudağını ısırdı.Zarfın arka yüzündeki tarih mektubun otuz yedi yıl önce postaya verildiğini gösteriyordu.İçinde katmerlenen ve engel olamadığı bir dürtüyle sararmış mektup kağıdını açtı.
Ne kadar süreceğini bilmediğim bir yolculuktayım. Senden ayrılışımın ızdırabını gönlümde taşırken benim için atan kalbinin sıcaklığını ruhumda hissederek rahatlıyorum. Burada günlerim yoğun geçiyor sevgilim hep seni düşünüyorum cephedeyken sen, gecemde sen gündüzüm de sen ekmeğim de sen suyumda sen gözlerimi kapattığım her yerdesin sevgilim. Uğuldayan uçakların sesi bile senin sesini hafızamdan silmeye yetmiyor.Savaşın getirdiği yıkımlara inat dik dur aşkım uzaklarda olsam da aklım hep sen de. Tenine hasret kokladığım vatan gibi tütüyorsun gözlerimde. Sevgilerimle Rex Sararmış kağıda bakarak "Bir asker mektubu olmalı."diye mırıldandı.Titreyen parmakları diğer kağıdı kavradığında içinde bir yerlerde 1979'un rüzgarını hissediyordu.
Sevgili Giselle, Doğru yerden başlayamadık biz, beraber yürüyebileceğimiz yolun başlangıç noktasını bulamadık. Ortasından daldık yola, bir anlık bir mutluluk, bütün bir hayata yetebilecek bir umut sandık.Ama hayat tek bir hamleyle bizi yolun farklı taraflarına attı. Ellerimiz bomboş, dudaklarımızda çocukça bir gülümseme kalakaldık yolun kenarındaki çorak topraklarda. Oysa birbirimize yağmur olabilirdik biliyorum. Çok şey olabilirdik belki birbirimize; daha az yaralanmış olsaydık, yolun sonunu bulabilmiş olsaydık. Şimdi yanımda olsaydın; dudaklarınla silerdin gözlerimdeki yıldızları, ellerinle ay olurdun geceme biliyorum.Belki de seni tekrar gördüğümde gözlerinde bana ait hiç bir iz kalmamış olacak. Parmakların tenimin tadını unutmuş ve ben de iyice içime gömmüş olacağım yaşadığım duyguları. Bundan sonra ayrı taraflarında olacağız yolun.Engeller olacak aramızda; insanlardan, verilmiş sözlerden ve anıların hoyratlığından oluşan engeller. Onları aşmak ya da aşmayı denemek bile acının adı olacak.Bizim masalımız burada son buldu sen daima hoşça kal. Sevgilerimle Rex
"Bahar ?"
|
0% |