Yeni Üyelik
2.
Bölüm

♕1.Bölüm♕

@bsrarikan__

Bu, cehennemde tek bir kazanı devirmeye çalışmak gibi; ya başarılamıyor ya da devrilen kazandan dökülenler yakıyor, cehennem ise bütün heybetiyle var olmayı sürdürüyor.*

Sonsuzluğun bile sonu varken, ulaşılmaz hayallerin girdabında önünde uzanan ve sonu yokmuş gibi görünen merdivenlere gözlerini kısarak baktı.Nöbet çıkışı yorgunluğunu duş alıp ardından sert bir kahveyle atmak isterken ayakları onu grilerin himayesindeki sevgilisinin evine yönlendirmişti.Kendisine ayırması gereken zamanından feragat ederek yine Daniel'i seçmişti.

Şehrin en yoğun hastanesinin kadın doğum servisinde çalışmak onu epey yoruyordu;fakat buna rağmen mesleğinden asla yakınmıyordu.

Hastane çalışanları, hastalar hatta hasta yakınlarıyla kurduğu ilişkiler sayesinde kişiler arası ilişkilerde uzman olduğunu düşünüyordu.Hassas kalbi yaraları sarıyordu.Aklına gelen görüntülerle gülümsediğinde basamaklardan yayılan hoş kokulu yüzey temizleyicisine karışmış çamaşır suyu kokusu genzini yaktı ne var ki bunun için yapabilecek pek bir şeyi yoktu.

Asansör fobisi varlığını künt bir ağrı misali hissettirdi, korkunun ezikliğini içinde bir yerlerde duydu; kapalı yerlerde uzun süreli kalma fobisi boğazını kelepçe misali sarmaladığında yutkundu. Adımlarını hızlandırdı.

Can sıkıcı şeyler yerine Carla'yı düşünmek istiyordu.Carla, işe başlayalı iki ay kadar olmuştu ve genç kızın teorik bilgileri tazeliğini korurken pratikte eksikleri olduğu gün gibi aşikardı.Carla'nın acemiliğinin bilindiği yerde kendisinin tecrübeleri konuşuluyordu.Bundan her ne kadar hoşlanmasa da hakikat buydu.Her şeye rağmen dalgalı saçları ve burnundaki minik çillerle hayatındaki yerini almıştı.

Onu birçok meslektaşından farklı kılan hastaneden ayrıldıktan sonra bile tam anlamıyla işten kopmamış olmasıydı zira genç kız hastalarını umursuyor, nöbeti devralan arkadaşlarını ara sıra arayıp hastalarının durumlarını sormayı ihmal etmiyordu.Derin bir nefes alarak duraksadı.Bu gece nöbet sırası Carla'daydı ve dolayısıyla hem Carla'ya hem de hastalarına şans diledi. Onlar için uzun bir gece olacağı kesindi.

Çalıştığı hastane, Los Angeles'ın kalbi denilecek merkezi bir yerdeydi.Tek kişilik ufak dünyasına epey bir mesafesi olduğu gerçeği onu ehliyet almaya zorlamıştı.Manevi desteğini hiçbir zaman göremediği babasının maddi anlamdaki en büyük desteğinin hiç şüphesiz çelik grisi jaguarı olduğunu biliyordu.Her ne kadar jaguarına binmeye kıyamadığı gerçeğini kendine bile itiraf edemese de bu gerçek, meşaleden yayılan ısı misali hayatına sızmıştı.

Tutuk düşüncelerini serbest bıraktı yeni arabasını , babasını , Daniel'i düşündü.İnsanlık tarihi boyunca hep var olan ve ebediyete kadar var olacak üç kelime tek hece: Aşk

Dünyanın geçici kabuklarını yırtıp atan, ruhunda çarpan sıcacık kalbe ulaşan mutluluğun özüydü.O an zihnindeki soru işaretleri kanatlarını kafa tasına çarptı.Sahiden mutlu muydu ?

İkinci ismini düşündü :Danielle. Babasının jaguarı dışındaki tek hediyesi ismiydi. Daniel ve Danielle yaklaşık bir buçuk yıllık bir beraberlikleri olsa da aralarında isimleri dışında bir uyum bulmak zordu. Daniel vurdum duymazdı ve hayatı planlamadan yaşamayı seviyordu; oysa kendisi mesleğinden dolayı hayatının her alanını planlayarak çantasındaki not defterleri eşliğinde yaşıyordu. Sevgilisinin defalarca "Bana taşın burası çalıştığın hastaneye daha yakın.Birlikte yaşayalım." dediği anları hatırladı.Onu kırmak istemese de kendi küçük dünyasında mutlu olduğunu düşünerek genç adama her defasında'hayır' diyordu.

Daniel'e karşı ne hissediyordu aşk ,sevgi ,alışkanlık? Bu soruları defalarca düşündüğü halde net bir yanıt verememesi canını sıkıyordu. Ne var ki genç adamın şekilli kumral saçlarını gördüğünde dünyası durmayı bırakacakmış gibi geliyor; ona sarıldığında ise kalp çarpıntısı bir buhar olup gökyüzüne karışıyordu.

İhtiyaç duyduğu şey o muydu ; şekilli kumral tutamlar arasında altın sarısı ışıklar saçan saklı bir cennet. Ait olduğu yer gerçekten orası mıydı?

Düşüncelerinin yönü kırmızı ışıkta duramayacak kadar hızlıydı.Aklındaki düşünceleri eliyle savdı ve adımlarını hızlandırdı.Altıncı kata geldiğinde nefes nefese bir haldeydi ve dalgalı saçları terleyen ensesine yapışmıştı.Daniel'in hediyesi kırmızı kalpli anahtarlığını çıkartarak zincire vurduğu gururunu şimdilik bir kenara bıraktı.

Çift kanatlı büyük kapıdan geçtiğinde anahtar kilit uyumunun çıkardığı ses zihninde yankılanıyordu.Kişisel eşyaları barındırmayan soğuk koridor çok süslü oyulmuş siyah bir masayla bronz bir melek heykeli dışında boştu.Buranın tuhaf aurasına alışmıştı, tek kelimeyle tarif edecek olsa ruhsuzdu.

Genç kız çantasını geniş portmantoya asmak için bir hamle yaptığında burnuna pizza kokusu doldu.Çalışan bir kadın olmasına rağmen hazır gıda pek sevmiyordu.Yemek programlarında keşfettiği yeni lezzetler ona göre çok daha uygun seçeneklerdi.

Omuzlarını dikleştirerek "Ben geldim." diye içeriye doğru seslendi.

Daniel'in nöbet çıkışı uğrayacağından haberi yoktu.Bu geniş daireyi de en az kendi evi kadar iyi tanıyordu ara sıra uğrayıp sevgilisine çeşitli yemekler yapmak hobileri arasında yer alıyordu.

Genç adam, bu saatlerde genelde evde olurdu.Sessizlik onu bir yabancı gibi sarmalasa da şuanda televizyon karşısında elinde kolası muhtemelen dalgın dalgın beysbol maçı izliyordur diye düşünmekten kendini alamadı.Ona bakmak yerine doğruca mutfağa doğru yürüdü.

Güneşin sönmeye yüz tutan ışığı ahşap rafların üzerinde sarı bir parıltı halinde dalgalanıyordu.Genç kız önce camı araladı ardından da ıslak pizza kutularını çöpe dökmek için bir hamle yaptı. Daniel çöpü dökmemişti ve çöp poşetinden yere damlayan atık suları iğrenç bir koku meydana getiriyordu.Çöp kovasına daha dikkatli baktığında sevgilisi için yapmış olduğu yemeklerin çöpte olduğunu gördü ; oysa daha yeni yapmıştı.

Tazecik ve bin bir emekle yaptığı mantıya acıyarak baktı.Tanrı aşkına Daniel'in mantının ne kadar zahmetli yapıldığı hakkında bir fikri var mıydı acaba ? En azından dürüst davranabilirdi. "Yemeklerini beğenmiyorum." deseydi boşuna uğraşmazdım diye düşünerek mutfaktan çıktı. Bunu onunla konuşacaktı.

"Daniel neredesin?"

Sert adımlarla bej renginin hakim olduğu oturma odasına geçtiğinde deri kanepenin üstündeki lap top dikkatini çekti.Sevgilisi , tanınmış bir gazetede köşe yazarlığı yapıyordu.Bilgisayarı başı boş bıraktığına göre anlaşılan şuanda ihtiyacı olan ilham gelmemişti.Gözleri bir süre lap topun üzerinde oyalandıktan sonra bakışlarını televizyona yöneltti.Kanepenin karşısındaki LCD ekran televizyon her zamanki gibi açıktı; fakat karşısında Daniel yoktu.Banyoda olmalı diye düşünerek zarifçe banyoya doğru yöneldi.

Şu an için tek bildiği kaderinin bu adamın elinde olduğuydu.Tanrı aşkına, bilinçaltının gzli bir köşesinde aile kurma isteği delicesine bir hızla büyüyordu. Daniel'in evlenme teklifi edeceği günü merak içinde bekliyordu.Soğuk beyaz zemin üzerine hafifçe yürürken içinde bir umut kırıntısı hissetti.Beyaz banyo kapısını usulca tıklatarak "orada mısın ? " diye seslendi ; fakat herhangi bir cevap alamadı.

Su sesini duymuyordu ; fakat banyonun hemen yanındaki yatak odasından kulağına hiç hoş gelmeyen birtakım sesler duydu.-Hiç ait olmadığı yatak odası- Kabus olmasını dilediği bir kaç saniyenin ardından kahkahalara karışan inleme seslerinin önce duvarlarda ardından zihninde yankılandığını fark etti.

Gerçek duyduğundan emin olmak için kulaklarını temizlemeyi düşündü önce.Sonra şaşkın şaşkın kirpiklerini kırpıştırıp alt dudağını dişledi.Annesinin yaşadığı kaderin bir benzeri bu kapının ardında onu bekliyor olabilir miydi? Oysa annesi adını Bahar koymuştu.Yüreğinde duygular tutuşursa bil ki mevsim ilkbahar derdi kızına; ancak Bahar Danielle Johansen kasım soğuğunda ilkbahar umuduna tutunan titrek bir nefesten ibaretti şimdi.Saniyeler akrebin zehrini yudumluyor; ölene kadar hatırlayacağı bu andan ölesiye nefret ediyordu.Parçalanarak sevmek bu olsa gerekti.

Kapalı olan kapıyı açmakla açmamak arasında bir süre bocaladı. Göreceği manzara pek hoşuna gitmeyecekti ama yirmi saniye kadar önünde dikildiği kapıyı sonunda açmaya karar verdi.Kapının kolunu tek hamlede indirdi ve gördükleri karşısında tek kelime edemeden öylece kalakaldı.


Bölüm başında paylaştığım paragraf Franz Kafka'dan alıntıdır.*

Bölüm Parçası; I will, I swear_Long Days

Dikkat, emeğe saygı için oy vermeyi ihmal etmeyin lütfen!


Loading...
0%