Yeni Üyelik
3.
Bölüm

♕2.Bölüm♕

@bsrarikan__

Yıkım, kanatlarını kopardı; yıkım gözyaşı kokardı.

Hayatının göz yaşına henüz bulanmamış yanı şimdi karşısında en büyük yalanıydı; genç adam çıplaktı ve çift kişilik konforlu yatağın gri başlığına dayanmış vaziyette yatıyordu.Kucağında ise beline kadar uzanan kızıl saçlarıyla güzel olduğu her halinden belli olan kar beyazı tenli çıplak bir kadın arkası kapıya dönük vaziyette muazzam bir doyumla hareket ediyordu. Daniel de kendinden emin erkeksi bir gururla kadının kalçalarını okşuyordu.

Sesini neden duyuramadığını şimdi daha iyi anlıyordu. Daniel, odadaki varlığını fark ettiğinde kahverengi saçlarının alnına dağıldığı yüzünden bir panik dalgası geçti. Kucağındaki kızı kenara doğru iterek kalkmaya çalıştı.Beline yarım yamalak sardığı havluyu tutarak , kapıya yönelen Bahar'a seslendi :

"Danielle dur bir dakika lütfen.Beni dinle."

Ne hissediyordu şimdi? Öfke, kıskançlık,intikam?

Omzunun üzerinden baktığı zaman bakışları çakıştı ve aralarında yıldırım misali bir hareket canlandı.Acı katran boğazına oturmuştu sanki.Duyguları karmakarışıktı bunu hak etmiyordu.Bir buçuk yıldır beraberlerdi ve Daniel'in onu ne zamandır aldattığını bilmiyordu.Daha önce de kısa süreli birkaç ilişkisi olmuştu ama en uzun süreli ilişkisi de şuanda gözlerinin önünde can vermişti.Çocukça duyguları tarafından bastırılmış korkuları, suyun üzerinde yüzen saman taneleri gibiydi şimdi. Yaraları iyileşecek gibi görünmüyordu.

"Lanet olsun! Erkek değil misiniz hepiniz aynısınız." diyerek bağırdı.

Daniel'in yarı çıplak olarak peşinden gelmesi işleri daha da berbat hale getiriyor genç kızı çileden çıkarıyordu.

"Hey! Danielle lütfen dinle.Beni anlayacağını düşünüyorum."

İki ismi olduğu halde Daniel hep Danielle diye seslenirdi; oysa annesinin ilkbaharı gözlerinde taşıdığın için ismin 'Bahar' diye dile getirdiği ilk ismini daha çok seviyordu.Bunu onca zamandır tanıdığını düşündüğü adama hiç söylemişti.Sertçe yutkundu, Tanrı aşkına ona tüm yaralarını göstermeyi hiç dilememişti.

Çift kanatlı kapının önüne vardığında evden çıkmasına ramak kalmıştı çantasına uzandığında sertçe kolundan tuttu.

"Dur.Hemen gitme.Konuşalım."

"Dokunma bana.Ne konuşacağız,konuşacak ne kaldı? Sevgilin içeride seni bekliyor yatağını soğutma."

Adamın gözlerinde karanlık ve nefret yüklü bir şey parladığına yemin edebilirdi.Bakışları bir ton koyulaşmıştı kara delikten farksızdı şimdi.Bir zamanlar bir peri lordunu andıran ışıltılı saçlarını hırsla karıştırdı.

" O, Tanrı aşkına o benim sevgilim falan değil. Ben sadece... Biliyorsun."

" Görünen köy kılavuz istemiyor Daniel."

Soluk soluğa bir halde duvara yaslayarak çenesine dokundu.

"Lütfen benimle konuşurken gözlerime bak."

Ani bir irkilmeyle kafasını geri çekti. Sırtının altındaki duvarın soğukluğu her bir zerresini yakıyordu kontrol edemediği öfkesini bastırmaya çalışarak" Daha fazlasını duymak istemiyorum." diye bağırdı.

Öfkeden kızaran yanaklarını avuçlarının arasına aldı, başparmakları sözleri üzerine gözünden süzülmek için fırsat kollayan tuzlu yaşa değdi.Hayatı boyunca ilişkilerin pek çok yüzünü görmüştü: perişan bir nefrete dönüşen aşk evliliği, zorbalığın tetiklediği ilişki, daha iyi bir şeylere dönüşmesi için çabaladığı duygular...Ancak Daniel Ratner ile olan ilişkisi kendine evlilik hakkında hayal kurma izni verdiği ender bir tutkuydu.

Şimdi ise içine düştüğü durum oldukça ironikti.Kendine karşı dürüst olursa bir saat öncesine kadar bir aptal gibi onunla aşk evliliği yaşayabileceğine inanıyordu.Kitaplarda yazan türden tutkulu bir aşk.

Daniel belindeki havlunun ucunu tuttu diğer elinin parmakları hala yüzündeydi ve gezdiği yerlerde ateşen bir iz bırakıyordu.

"Saçmalama lütfen.Beni anlamaya çalış...Fizyolojik süreçleri bilirsin her erkek gibi benim de ihtiyaçlarım var."

Bahar yeşili gözleri bulutlandı, ısırmakta olduğu dudağının kanadığını fark etti bu ufak damlayı yalayarak bir damla kana karışıp yok olmak istediğini düşündü. Boğazına dolan cümleleri sıralamaktan bu defa çekinmedi.

"Demek ihtiyaçların var öyle mi? Sadece senin ihtiyaçların mı önemli bu hayatta? Peki ya benim ihtiyaçlarım ne olacak fiziksel olarak değil manevi ihtiyaçlarımdan bahsediyorum.Anlayacağını düşünmüyorum.Kahretsin!" Düşüncelerinin odağı değişiyordu.

"Sana defalarca yemekler yaptım sırf senin tok olduğunu bilmek için ama yemeklerimin layığı kocaman bir çöp kovası olmamalıydı bence."

Daniel , yumruk yaptığı elini duvara vurup kontrol edemediği ses tonuyla esip gürledi.

" Yeter artık küçük hanım.Ben senin manevi ihtiyaçlarını karşılayamam burası şefkat kurumu değil. Gerçek bir kadın gibi davransaydın başka birine ihtiyaç duymazdım hepsi bu."

Kelimelerin tokat atma gücü olduğunu bilmiyordu yüzü alev alevdi.Oysa az evvel yüzünde gezinen ellerde şefkat kırıntısı yok muydu? Tokat atmak için gerilen sağ eli titremeye başladı.Gerçek bir kadın nasıl olurdu ki ? Sadık olmak , sevmek , ona yemekler yapmak gerçek bir kadın olmak için yetmiyormuş demek ki diye düşündü.Fizyolojik ihtiyaçları vardı ve aldatma olayına hemen bir kılıf bulmuştu kendince.Aptallığına güldü.

Tanrı aşkına, yeterince güvenmediği biriyle bedensel bir ilişkiye girmek, onun fiziksel ihtiyaçlarını gidermek istemiyordu.Her şeyin en basite indirgendiği bu çağdan fazlasıyla nefret ediyordu.Zihnindeki kara deftere bir yıkım daha kaydetti.O bedenden önce ruhu istiyordu.Dış kapıyı açtığı sırada kızıl saçlı kızın sesini duydu.Bu kızı daha önce Daniel'in çevresinde hiç görmemişti.

"Tatlım, iki saattir seni bekliyorum gelmiyor musun ? "

Tütleri diken diken olmuştu.Öfke avuç içlerini karıncalandırdı.Kızıl saçlı kız beyaz çarşafa sarılmış vaziyette kendi evindeymiş gibi rahat rahat onları dinliyordu.O an bu eve ilk gelişi olmadığını düşündü.Bu kadar sığ mıydı? Nasıl bu kadar kör olabilmişti? Onda ne bulmuştu.Ah, sanırım ne bulduğunu anlıyordu. Oldukça çekiciydi.Tam kızıl.Dalgalı saçları uzun ince beline kadar uzanıyordu.Dolgun kırmızı dudakları davetkardı.Tanrı aşkına, yüzündeki 'az önce fena halde öpüştüm' ifadesii söylemek bile istemiyordu.Gözlerindeki laubali bakış her şeyi açıklıyordu.Kızardı, kızıl renkten ölene dek nefret edecekti.Bulanık bakışların muhatabı kızı umursamadı.

"Çeneni kapatma zamanı Ursula! dediğinde yaptığı gafı anlayarak çenesini sıktı.

"Son kez söylüyorum Ursula! Bu gördüğün geçici bir şeydi. Ama hala gitmek istiyorsan sen bilirsin.Peşinden geleceğimi sanıyorsan çok yanılıyorsun."

Tanrım, az önce ona o sürtüğün adıyla mı hitap etmişti? Kalpler birbirinden ne kadar uzaklaşırsa ses de o oranda yüksek çıkardı.Bir zamanlar en yakınındaki ruh ile arasında kilometreler olduğunu fark ediyordu.Aslında onu hiç tanımamıştı.Bir yabancının gözlerinin içine son kez bakarak kalbinden geçenleri bir çırpıda sıralayıverdi :

" Adam olan sevdiğinin peşinden gelir. Senin gelmene lüzum yok ; çünkü bu adam olanların bir özelliğidir." diyerek geçmişini tarihe gömmek istercesine kapıyı sertçe çekti.

Geçmiş yüreğinden kopup gideli ne kadar olmuştu?

Günler, haftalar ya da dakikalar...

Genç kız o yanında olmasına rağmen aslında baştan beri yalnızdı. Ve bunu zamanın kemiklerine vuran sessiz saniyeleri arasında kavramak ne büyük talihsizlikti.

Ağır adımlarla çıktığı merdivenlerden şimdi büyük bir hızla iniyordu.Kalbi paramparçaydı yanağından süzülen bir damla göz yaşını sildi. Onu büyüleyen ışığıyla kendine hapseden kumral tutamlar, anlaşılan onun cenneti değildi.Geride bıraktığı hayat, kirli çarşaflar ardında kızıl renge bulanmıştı.

Evine gitmek istemiyordu kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı. Aldatılmanın acısı çöreklenmişti yüreğine hiç olmadığı kadar yakın hissetti o an annesine, Annem böyle hissediyormuş...hıçkırıklara boğulmadan önce nereye gittiği hakkında bir fikri olmadan dakikalarca yürüdü.Çevresine baktığında kendisini çalıştığı hastanenin kafeteryasında buldu.

Bir anlığına her şey başa sarmış gibiydi. Dejavu yaşadığını düşünerek sert bir kahve aldı.Her şeyin başladığı yere geri dönmüştü boş masalardan birine geçtiğinde midesi kasıldı, birkaç dakika içinde kafeteryanın çatıyı andıran beyaz tavanı ve çiziği andıran çatlakları görüş açısına girdi.Hemen önündeki duvarı kaplayan cam, arka bahçedeki çıplak ağaç portresini çerçeveliyordu.Bir kuş ağacın dalına kondu iki saniye kadar bekleyip yeniden uçtu.Dolu masalardan yayılan gürültü beynine sızıyordu.Ttanrı aşkına, bu kadar gülünecek ne vardı?

Son zamanlarda kimseye yansıtmasa da nefes alamayacak kadar bunaldığını hissediyordu.Bu akşam olanlar ise içindeki sıkıntıların gün yüzüne çıkmasına sebep olmuştu.İçinde bir şeyler bir daha tamir olmamak üzere yerle bir olmuştu.O kuşun yerinde olmak istediğini fark edice acı acı güldü.

Dalgın dalgın elindeki bardakla oynarken yan tarafındaki birkaç sağlık çalışanının konuşmalarına istemeden de olsa kulak misafiri oldu.

" Harika bir fırsat."

" Tatil gibi iş.Ne yazık ki bizim branştan alım yapmıyorlar."

" Hastanenin kalabalığından şehrin gürültüsünden de uzak."

İstemeden kulak misafiri olduğu bu konuşmayı dikkatle dinlediğini fark edince kendine sitem etti.Anlaşılan eve gitme vakti gelmişti.Tanıdık birkaç kişiye başıyla kısaca selam verdi.Soru kaldıracak durumda değildi.Çıkışa doğru ilerlerken görüş alanına giren bir görüntüye odaklandı pembe fonun üzerine altın sarısı harflerle yazılmış olan ilana dikkatle baktı.Sağlık çalışanlarının bahsettiği harika fırsat bu olmalı diye düşündü.

"Değerli sağlık çalışanları , Portola Valley kasabasında çalışacak bir ebe aranıyor. Kaliforniya'nın eşsiz manzarası karşısında büyülenerek minicik bedenlerin doğuşuna yeniden şahit olmak ; anne ve bebek arasındaki o mucizevi bağın kasabamızdaki mimarı olmak istemez misiniz ? "

Sizlere hastane ortamından çok farklı bir dünya sunuyoruz. Başvuru için arayın detayları yüz yüze görüşelim.

Parmaklarının telefonuna sarılışını hayretle izledi ardından ilandaki telefon numarasını tuşlayarak derin bir nefes aldı .O an kararını vermişti.


Bölüm Parçası; Evanescence_My Immortal

Dikkat, emeğe saygı için oy vermeyi ihmal etmeyin lütfen!


Loading...
0%