Yeni Üyelik
4.
Bölüm

♕3.Bölüm♕

@bsrarikan__

Başıma ördüğün çorap bol geldi,söksene umut fidelerimi.

Kasabaya ne kadar mesafe kaldığını düşünmek istemeden dar virajlı yollarda ilerlemeye çalışıyordu. Kasabaya giden herhangi bir aracın olmaması kendi arabasıyla yola çıkmasına davetiye çıkartmıştı.Arada sırada cep telefonundan saati kontrol ediyordu yola çıkalı iki saat kadar olmuştu ve hava çoktan kararmıştı.Yağmurun başlamasıyla 'işte şimdi tam oldu'diye düşünerek silecekleri çalıştırdı.Dağ yolunu geçerken arabanın camlarına vuran uzun ağaçların gölgesi içini ürpertse de dikkatini yola vermeye çalıştı.

Aklına birden annesini aramak geldi.Nedense çocukluğundan beri ne zaman zor durumda kalsa zihninde yarattığı anne imgesine sığınırdı. Ne yazık ki sığınacak tek limanı da babasından resmen boşandıktan sonra vatanı Türkiye'ye geri dönmüştü.

Aklına diğer seçenek olan uzun süredir görmediği babasını aramak geldi sonra vazgeçti.Belki çoğu kızın ilk aşkı babası olabilirdi fakat bu kendisi için geçerli değildi.Şimdi kim bilir hangi sevgilisinin yanındadır diye düşünerek iç çekti.

Annesi de babası tarafından defalarca aldatılmıştı.Annesi de bu kadar acı çekmiş miydi, bütün erkeklerin genlerine kodlanan sihirli bir kelime olabilir miydi aldatmak ?

'Aldatmayan erkek ölüdür.' diyen annesine güldüğü zamanları hatırladı. Şimdi kendisi de aldatılanlar kervanına katılmıştı. Evli, üstelik eşine bir evlat veren bir annenin aldatılma acısıyla kendisininki aynı olamazdı şüphesiz ama o da üzülmüştü neticede bu ilişki için emek vermişti.

Telefonun yanıp sönen ışığı düşüncelerini böldüğünde Daniel'den mesaj geldi sandı; oysa telefon sinyalin kesildiğini bildiriyordu.Kahretsin! Hiç camiye ya da kiliseye gitmemişti ama yaratıcıya inanırdı.Çocukken öğrendiği duaları sıralamaya başladı.

Her virajla birlikte yol daha da daralmış ;yağmur şiddetini arttırmıştı.İlerlemeye devam ediyordu.Silecekleri deli gibi çalışıyordu.Bu işi kendi istemişti 'yeni başlangıçlar iyidir'diye düşünerek radyoya uzandı.Gök çatlamış gibi nefretini kusuyordu.Los Angeles'ta en son ne zaman böyle yağmur yağdığını hatırlamıyordu. Two feet'in 'Boğulur gibi hissediyorum.' diye şakıyan buğulu sesi aracın içinde yankılanırken kendini teselli etti.'her şey güzel olacak alt tarafı yağmur...Delicesine yağan yağmur.'

Gerçekten harika!

Yağmur damlalarına karışan düşüncelerini sis perdesinin ardından izliyor gibiydi.Parmaklarıyla direksiyona vurarak ritm tutmaya başladı.

Kafeteryada ilanı gördükten sonra kaydettiği numarayı hemen aramış hemen de görüşmeye çağrılmıştı.Prosedür olarak birkaç belge imzalamış öz geçmişinin de yer aldığı bir form doldurmuştu hepsi bu.

Sıkıcı prosedürlerle fazla ilgilenmemişti o sadece Los Angeles'tan bir anevvel uzaklaşmak istiyordu o an düşündüğü tek şey buydu. Daniel'le aynı ortamda bulunduğunu düşündükçe gerilme kat sayısı artıyordu.Charlie Grande'nin ofisinde oldurduğu form incelenmiş ve işe kabul edilmişti.Kasabanın sağlık evinde ebe olarak çalışacak ayrıca kaldığı yere ücret de ödemeyecekti.

Bu açıdan bakıldığında her şey makul görünse de içinde bir yerlerde bir kurt zihnini kemirip duruyordu.Annesi duysaydı bu yaptığını 'Sen aklını kaçırmışsın! Hastanenin nesi vardı hemen geri dön.'diye başlayan uzunca bir nutuk çekerdi bu yüzden annesine haber vermek istememişti. Deneyip görecekti planı buydu.

Birkaç arkadaşına söylediğinde onu bu kararından vazgeçirmek için epey dil dökmüşlerdi. Hayatına dahil ettiği insanlar ondan ayrılmak istemiyordu. Carla'nın bu yüzden ağladığını hatırladı.İnsanın sevgi çemberiyle kuşatılması elbette güzeldi ama uzaklaşmanın kendisine iyi geleceğini düşünüyordu.Tek sorun, şuanda gördüğü manzaranın ilanla ve ona anlatılanlarla uzaktan yakından ilgisinin olmamasıydı.Burada yaşayabilecek miyim diye düşünmeye başlamıştı bile.Keşke yola çıkmadan evvel kasaba adresinin yanı sıra görsel olarak da araştırmış olsaydı.

Birden arabası sarsılarak durdu gaza bastı ama tekerlek durduğu yerde dönüyordu arabayı bir türlü hareket ettirmeyi başaramadı.

Kahretsin.Tekerlek çamura saplandı.

Ne işin var senin burada? Gerçek hayatın filmlerden farklı olduğunu bilmiyor muydun Tanrı aşkına, sen ve kasaba yanlış yollara saptın ve cezasını çekiyorsun diyen iç sesinin haklılık payı yüksekti.

Arabanın farlarını yakarak birilerinin onu fark etmesi umuduyla bir süre bekledi.Issızlığın ortasında fark edilebilme şansı oldukça düşüktü. Kafayı yemek üzere olduğunu düşünerek son bir umutla arabadan çıkıp yakınlarda yardım isteyeceği bir yerler olup olmadığına bakacaktı.Kararından vazgeçmeden son derece çevik bir hareketle arabasından indi.Telefonun ışığıyla çamura saplanan tekerleği bir süre inceleyerek ardından birkaç adım attı.Yeni aldığı beyaz spor ayakkabılarının yolculuk için ne kadar yanlış bir tercih olduğunu yeni yeni idrak ediyordu.
Son maaşıyla kendine ödül olarak aldığı ve eski halinden eser kalmayan çamurlu ayakkabılarına acıyarak baktı.

"Üzgünüm dostum bu tamamen benim hatam."

Çevresinde hiçbir yaşam belirtisi yoktu her yer son derece karanlıktı üstelik yağan yağmurda yeterince ıslanmıştı arabasına geri dönüp oturmaya karar verdi.Derin bir nefes alarak en azından sıcak ve kuru bir yer diye düşündü.

Arabasına dönmek için bir hamle yaptığında beyaz spor ayakkabıların sarmaladığı ayaklarından birinin kaymaya başladığını hissetti.Dengesini sağlamaya çalıştı.

Olamaz!

Bu kadar derin düşünceler içinde olmasaydı bu çamur onu gafil avlamazdı.Birden karanlığın içinde beliren bir kol onu bileğinden tuttu. İçgüdüsel bir hareketle bu kola sarıldı.

Karanlık birden dağılıverdi. Başını kaldırıp baktığında karşısında, başında balıkçıların taktığı cinsten ufak bir tepe lambası olan genç adamı gördü.Dengesini hala sağlayamamıştı. Diğer kolu da adamın önü açık olan deri ceketinden içeriye dalarak gömleğinin kumaşını sıkı sıkıya kavradı.Sarıldığı bu kol Bahar'ın ağırlığını taşıyabilmek adına daha da sertleşmişti. Adam,şimdi diğer koluyla da narin belini kavrıyordu.

Birkaç saniyeliğine bile olsa kim olduğunu bilmediği bu sıcak gövdede tuhaf biçimde huzur bulmuştu.Adamın yeni tıraşlanmış çenesinin cezbedici kenarına kaçamak bakış attı, is kokusu burnuna dolarken içinde bulunduğu saniyelik duruma ne tepki vermesi gerektiğini kestiremedi.Tanrı aşkına, olmasını beklediği temkinli görünüşten epey uzaktı; saçı başı dağılmış iliklerine kadar ıslanmış bir haldeydi.Sırılsıklam, hırpani ve çamurlu görünüyordu.Ayağının yere sağlam bastığını anladığı anda adam belinden tutmayı bıraktı fakat geri çekilmedi.

Nefes alış verişleri kontrolden çıkmışcasına hızlanmıştı.Şayet adam tutmasaydı berbat bir günün gidişatına son derece uygun bir düşüş olacaktı.

"Bayan iyi misiniz?"

Adam konuşurken nefesi, yüzünü yalayıp geçti tuhaftı bundan herhangi bir rahatsızlık duymadı aksine bu samimi ve tok ses tonu karşısında, adamın koluna kenetlediği parmaklarını nihayet yavaşça çekti.Adamın biçimli dudaklarının kenarındaki iri bir su damlası çenesine doğru bir yol tutturmuş gidiyordu.Aniden o damlayı silme isteği duydu bu saçma düşünceyi derhal kafasından attı, zor durumda kalmasının bir ürünüydü hepsi bu.Başka bir şey olamazdı adama minnettar olmalıydı.

"Teşekkür ederim.İyiyim."

Birdenbire neden bu kadar heyecanlandığına,ilk buluşmasına giden liseli kızlar gibi delicesine hızlanan nabzına anlam veremedi.Taşikardinin hiç sırası değildi.Bir ilişkiden yeni çıkmıştı ve kalbinin bu çapkınca sinyalleri hiç hoş değildi.Y kromozomu taşıyan herhangi bir şeye güvenmemesi gerektiğini anlamış olması gerekiyordu.Ama yine de...Işık elverdiği sürece şöyle bir bakmanın da ne zararı olurdu ki?

Alnındaki tepe lambasından yansıyan ışık adamın yüzünde dalgalanan ufak tefek gölgeler meydana getiriyordu ve gördüğü kadarıyla güçlü ve yetkin bir erkekti.Gözlerinin rengini net olarak seçememişti.Sonra utanarak gözlerini kaçırdı.Bu düşündükleri doğru değildi.Tanrı aşkına, onun şu anda bolca gözyaşı ve romantik film eşliğinde hayata küsüp aşk acısı çekmesi gerekmiyor muydu? Anlaşılan Daniel'e karşı duyduğu hisler alışkanlığın ötesine geçememişti;fakat buna rağmen ona hep sadık kalmıştı neticede onu aldatan ona hayal kırıklığı yaşatan Daniel olmuştu.Zoruna giden de buydu zaten alıştığı biri tarafından aldatılmak.

Karşısındaki adam dudaklarının hoş kıvrımlarını sergilemekten kaçınmadan alt dudağını ıslattı.

"Anlaşılan yolda kalmışsınız.Portola Valley'e mi gidiyordunuz?"

Güçlü bir profil çizmek adına başını dikleştirdi.Dizleri gibi çenesinin de titrememesini umdu.

"Evet ben... kasaba yolundaydım sonra arabam çamura saplandı yardım bulmak için dışarıya çıkmıştım o sırada tam düşecekken siz geldiniz."

Bir çırpıda geceyi özetlediği adama baktı. Adam çelik grisi Jaguara bakıp kaşlarını kayıtsızca kaldırdı.Bahar bir anlığına adamın güldüğünü sandı bakışları birden tekrar kendisine yönelince istemsizce bir adım gerildedi.Genç adam kendisine bir adım daha yaklaştı.Aynı anda damarlarında ürkütücü bir korku kanat çırptı.

"Bu hurda yığını buralarda işe yaramaz."

Ne? Hayretle adama baktı.Ne diyeceğini bilemiyordu.Jaguara baktı biraz çamurlanmış olabilirdi ama arabası asla hurda yığını değildi.Şaşkınlıkla açılan dudaklarından istem dışı bir soru döküldü :

"Hurda yığını mı?"

Bölüm Parçası; Two Feet_Her life

Dikkat, emeğe saygı için oy vermeyi ihmal etmeyin lütfen!

Loading...
0%