@bsrarikan__
|
Küçükken hayaletlerden korkardı, şimdi hayal etmekten de korkar oldu. Genç adam, Bahar'ın sorusunu duymazdan gelerek birkaç adım uzaklığındaki çamura saplanan arabaya yöneldi.Adamın hareketlerini, tepe lambasının sağladığı sarı ışık sayesinde takip ediyordu.Çelik grisi Jaguarın etrafında yarım tur dönen adam tekrar başlangıçta bulunduğu noktaya geldi.Ceketinden aşağıya damlayan su damlaları yerdeki su birikintisine karışarak kayboluyordu ve koyu kestane rengindeki saçlarında birkaç su damlası parıldıyordu. "Şansımıza yağmur azaldı.Kasabaya ne için gidiyorsunuz?" Detaylı bir şekilde izlediği adamın izlendiğini fark etmemesini dilerken işaret parmağının tırnağını koparıp attı. Kopya çekerken suç üstü yakalanmış bir öğrenci gibi hissediyordu. Mahcup olan bakışlarını adamdan kaçırarak cevap verdi. "Ben...kasabanın sağlık evinin ebe aranıyor yazılı ilanını gördüm.Yalnızca... iş için gidiyorum." İmla hatalarıyla dolu bu konuşmalarından dolayı içten içe kendisine kızıyordu.Alt tarafı basit bir soru sorulmuştu bu kadar heyecanlanacak ne vardı ki? Üstelik adamın sorduklarının yanında gereksiz bilgileri de sıralıyordu.İlanı gördüğünden adama neydi ki? Pekala çalışmaya gidiyorum diyerek kısa kesebilirdi.Tanımadığı bir adama gereğinden fazla şey anlatmanın saçma olduğunu bilse de kendisine engel olamıyordu.Çenesinin bağı kopmuştu bir kere. Adamın kayıtsızca kalkan kaşlarında kendine ait bir ima aradı ama adamın ne düşündüğünü anlamak öyle zordu ki...Pazar gazete eklerinin verdiği çengel bulmacalar gibiydi lakin Bahar bulmaca çözmekten nefret ederdi. Kurtarıcısı(!) bir süre konuşmadı sağ eliyle saçlarını düzelttiğinde saçındaki yağmur damlalarından biri Bahar'ın yüzüne temas etti adam buna aldırmayarak yeşil gözlerinin içine baktı ve samimi bir ses tonuyla yanıt verdi : "Sağlık evinin eleman aradığını bilmiyordum.Kasaba ve sağlık çalışanlarının kaldığı yer çok uzakta değil.Siz arabaya geçin ve sıkı tutunun. Kamyonette zincir olacaktı tampona zincir takıp sizi çekerim." 'Zincire gerek yok beni zaten çekiyorsun,' diye fısıldayan iç sesine ufak çaplı bir küfür sallayarak arabaya geçti. "Efendim?Bir şey mi dediniz?" Kahretsin.Adam onu duymuş olabilir miydi? "Şey, çok teşekkürler." diye geveledi. Adam mühim değil manasında gülümseyerek "Çamurdan çıktıktan sonra benim aracımı takip edin. Araç az ileride ben şimdi gelirim." diyerek uzaklaştı. Karanlığın içinde kaybolan gölgenin arkasından bakakaldı.Bu yaşına kadar birçok erkekle tanışmıştı.Aslında kolay kolay etkilenmeyen bir kızdı.Birinin onu etkileyebilmesi için bazı farklı özelliklerinin olması gerekiyordu. Daniel'den neden etkilendiğini düşündü.Fiziğinden,ses tonundan ya da karakterinden?Hiçbirinden etkilenmediği aşikardı. Daniel'in yazdığı yazılardan etkilendiğini fark etti.Gazete okumayı sevmediği halde sırf onun yazıları yer aldığı için koleksiyon yaptığı gazete parçalarını düşündü.Aldatıldığını öğrendikten sonra tüm gazete parçalarını hiç acımadan yakmış sıcaklığında ısınmaya çalışmıştı. Şimdi ise yepyeni bir hayatın çamurlu yollarında tanımadığı bir adamın onu kurtarmasını bekliyordu.Gözlerini kapatıp arkasına yaslanarak kendini geniş bir evde şöminenin karşısında oturmuş sıcak çayını yudumlarken hayal etti.Her şey güzel olacak diye düşündü.Birden arabası bir sarsıntıyla homurdandı ardından fazla zorlanmadan tekrar ana yola çıktı.Arabası yola çıkana kadar genç adam birkaç metre çekmişti onu. Ana yola çıktıklarında genç adam kamyonetinden inip zinciri çıkarttı ve tekrar aracına bindi. Bahar, önündeki siyah kamyoneti takip ediyordu.On dakika daha ilerledikten sonra bir duraktan sağa döndüler.Sağ tarafında kalan iki katlı binaya baktı binanın üstündeki tabela tahminlerini doğru çıkartmıştı. "PORTOLA VALLEY SAĞLIK EVİ " Sağlık evi ufak şirin bir yere benziyordu kalacağı pansiyon sağlık evinin yakınlarında olmalıydı.Çamur ve su birikintileriyle dolu yolda ilerleyerek boş bir bahçenin önünde duran kamyonetin peşinden hayretle baktı.Kalacağı pansiyon nerelerdeydi acaba ? Kamyonet bir ahırın önünde sarsılarak durdu.Burası pansiyon falan değildi. Burası, kırık dökük yer yer boyaları dökülmüş çatısından aşağıya su akıtan uzun zamandır da insan elinin değmediği belli olan bir ahırdı.İlanı düşündü "Sizlere hastane ortamından çok farklı bir dünya sunuyoruz." derken bunu mu kast etmişlerdi yani? Jaguardan inerek kamyonetinden inmekte olan genç adama baktı.Gerçekten de son derece yakışıklı, diye düşünmekten kendini alamadı.Kollarındaki kaslar kasaba hayatının zorlu şartlarının ona bir armağanı olmalı diye geçirdi aklından sonrasında ise aklındaki düşünceleri kovup asıl soruyu sordu. " Affedersiniz. Buranın sağlık çalışanlarının kalacağı pansiyon olduğundan emin misiniz?" Adam ıslanan çizmelerine bir bakış atıp bakışlarını şaşkın yüzüne çevirdi.Tanrı aşkına, aptal gibi görünüyor olmalıydı. "Elbette.Gelirken sağlık evini görmüş olmalısınız buraya çok yakın." Pekala, kameralar neredeydi? Şaka olmalıydı.Kaşları istemsizce çatıldı.trafta kamera falan yoktu bu adam gerçekten ciddi diye düşünerek yutkundu. "Peki kasaba doktoru nerede kalıyor?" "Onun evi bir iki kilometre ileride.Anlaşılan bu işi kabul etmeden önce doktorla da tanışmadınız." Bunu hiç akıl edemediğini düşünerek "Siz doktoru tanıyor musunuz ?" diye sordu. Genç adam eliyle alnını ovdu ve gözleri tekrar buluştu. " Burası küçük bir yer dolayısıyla herkes birbirini tanır." Tanrı aşkına, onun istediği de herkesin birbirini tanıdığı küçük bir yerdi.Tek fark manzarasıyla nefes kesen üstelik kendisine saygı duyan insanlarla dolu bir yere gideceğini sanmıştı. Nedense burası bu tanımlara pek uymuyordu. "Burası bana anlatıldığı gibi bir yere benzemiyor." İmzaladığım tonlarca belgedeki yere. Genç adam güldü ; eğlenmişe benziyordu." Öyle mi ? Bunu bilmiyordum." dedi. Ah, dalga mı geçiyordu o? Tek kaşını kaldırarak omuz silkti.Adamı haddinden fazla meşgul ettiğini düşünerek ona teşekkür etmesi gerektiğini düşündü bir yandan alt dudağını ısırıyordu.Ukala Y kromozomu, kasabanızın meraklısı değilim diye haykıran iç sesine inat nezaketi elden bırakmadı. "Size teşekkür ederim...Zahmet oldu." Genç adam tehlikeli görüntüsünün altında uysal bir şımarıklık saklıyor gibiydi omuz silkti. "Kasabamıza hoş geldiniz. İyi şanslar." "Hoş mu buldum ? Şey yani hoş buldum." Genç adam yeniden gülümsedi, gülümseyişi ilahi bir varlığın kanadından düşen tüy gibi değdi ruhuna.Kamyonetine geçip vitesi attığında ortalık kamyonetin farlarıyla aydınlanmıştı.Bir an keşke gitmeseydi diye düşündü.Kısacık bir an... sonra ebediyen yanımda kalamazdı ya diye düşünerek kalacağı yere doğru yöneldi. Kapıyı hiç zorlanmadan açmıştı ona verilen anahtarlara bile gerek kalmamıştı.İçeriye girdiğinde derhal arabasına atlayıp buradan kaçmak istediğini fark etti ne yazık ki bu araçla fazla uzağa gidemezdi. Bir iki adım attığında ayağının altındaki tahtaların gıcırdadığını fark etti.Bu pisliğin içinde boğulur muyum acaba diye düşünmekten kendini alamadı.El yordamıyla ışığı açınca nutku tutuldu; Tavandan sarkan sarı ampule baktı. Ampulün yanındaki örümcek ağları kaç asırdır ordaydı acaba? Her şey eskiydi ve küf kokuyordu.Girişte iki tane kumaşı eskimiş bacağı kırık sandalye karşılarında ise koyu bordo ikili kanepe kaderine terk edilmiş halde öylece duruyordu.Orta sehpa yerine ceviz ağacından yapılma hantal bir sandık vardı.Köşede rafları eksik bir kitaplık vardı, kırık dökük ve nerdeyse parçalanmak üzereydi. Adımları kitaplığa yöneldi.Sayfaları sararmış birkaç eski kitap küf kokuyordu. Toz genzine kaçınca içgüdüsel olarak geriledi.Salonun arka tarafında ufak bir mutfak tezgahı vardı burada yemek yapan en son insan milattan önce ölmüş olmalı diye düşündü. Burayı görmeden kontrat imzalaması hayatının hatası olmuştu.Tanrı aşkına, burada kalamazdı.Tamam Los Angeles'taki dairesi de saray değildi ama en azından TEMİZDİ.İlandaki numarayı arayarak işi bıraktığını söylemek istiyordu.Telefonu az da olsa çekiyordu.Elindeki son şansı değerlendirerek şirketi aradığında uzunca bir süre cevap veren olmadı.Sonra nihayet pek sevemediği sekreter hattın diğer ucundaydı. " Alo. Charlie Grande'ın ofisi buyurun." Hiç uzatmadan konuya girmek istiyordu. "İyi akşamlar.Ben Bahar Danielle Johansen işi bıraktığımı bildirmek için aramıştım.Bu kasabada çalışmak istemiyorum." "İyi akşamlar. Bayan Johansen bir sözleşme imzaladınız dolayısıyla işi bırakamazsınız.Bıraktığınız taktirde sözleşmenin 133.maddesinde de yazdığı gibi tazminatı ödemeyi peşinen kabul etmişsiniz demektir." Kendisine verilen lanet belgeleri ve okumadan altına attığı imzaları düşündü.Sanki hayranları şuraya bir imza atar mısınız demişti de o da kendinden emin bir şekilde hayranlarına imza dağıtıyordu. Kahretsin. "Bakın bana anlattığınız yerle buranın alakası yok. Ücretsiz pansiyon dediğiniz yer ahır çıktı." diye kendisini savunmaya çalıştı. "Ayrıntılarla ilgilenmeyin lütfen neticede ücretsiz bir yer demiştik ve kaldığınız yere ücret ödemeyeceksiniz." O bebeksi ses tonu kulaklarında çınlayınca, boya dolu fıçıya düşmüş gibi makyaja bulanmış suratlı sekreterin görüntüsü gözünün önünde canlandı. "Bunun ayrıntısı mı kaldı hanımefendi? Bari yakınlarda kalabileceğim bir otel var mı onu söyleyin." "Maalesef Bayan Johansen. En yakın otel dört yıl önce kapanmış." Otelin kapanması normaldi böyle bir yere tatile gelip de otellerde konaklayacak insanların yolu düşmezdi. " Peki ben nerede kalacağım şimdi ?" "Orası şirketimizin sorumluluğunda değil efendim.Biz ücretsiz bir mekan ayarladık siz beğenmediniz şu durumda yapabileceğimiz bir şey yok. İyi geceler." "İyi gecelermiş kapat telefonu gudubet kadın." "Pardon anlayamadım." Türkçe telaffuz ettiği birkaç argo kelime damağını kuruttu, kendisine sakin olması gerektiğini hatırlatarak "Anlamadığın daha hayırlıdır." diyerek telefonu kapattı.'Onlar ücretsiz bir mekan ayarlamışlar da ben beğenmemişim.Sanki burası kral dairesi de beğenmedik.O sekreteri buraya getirip şu koltuğa bağlamak lazım.' Aklına gelen fikirle gülmeye başladı.Telefonda aldığı cevaplardan sonra sinirleri son derece bozulmuştu ve sabahtan beri hiçbir şey yememişti karnı açtı ve yiyecek bir şey bulması şu an için olanaksız görünüyordu. En iyisi uyumak diye düşündü fakat bu pis kanepede yatması mümkün görünmüyordu.Buraya gelirken neler hayal etmişti.Kasabalı hastalara yardım etmek,sigortalı ya da yoksul kadınların doğumlarını yaptırmak, tombulbebekleri sevmek , sevilen ve sayılan biri olmak...Fakat karşılaştığı manzara onu daha ilk günden yanıltmıştı. Uyumak için en uygun yer kendi sığınağıydı.Ufak kulübeden dışarıya çıktığında yağmur şiddetini arttırmıştı.Koşarak arabasına geçti gözlerini kapatıp yaşadığı günü unutmaya çalıştı.
Bölüm Parçası; Charlie Puth; Dangerously Dikkat, emeğe saygı için oy vermeyi ihmal etmeyin lütfen! |
0% |