@bsrarikan__
|
Verem aşısı gibiydi varlığın; sol omzumda değil sol göğüs boşluğumda iz bıraktı. Sabahın erken saatleri olmasına rağmen sokaklar boştu.Dünün kara bulutlarına inat bugün mavi bir gökyüzü hakimdi doğaya.Yollar ise dünkü gibi dar ve çamurluydu.Yer yer asfalt kimi yerleriyse çakıl taşıyla bezeli yamalı yollarda ayağındaki spor ayakkabılara aldırmadan yürüyordu.Kasabaya geldiğinden beri arabası başına iş açıyordu.Onu sığınak olarak kullanmak en iyisi olacak diye düşünerek derin nefesler aldı. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın, dün geceden beri Brendan Wilder ve onunla ilgili şeylerden zihnini kurtaramıyordu.Kestane rengi saçlarını , boynunu, omuzlarının genişliğini , oval yüzünü ve çenesindeki ufak gamzesini hafızasına kazımıştı.Sabah Jack'in Mekanında yeni güne onu görerek başlamıştı. Polis Brendan Wilder. Hakkında bildiklerinden çok bilmedikleriyle yoruyordu zihnini.Hangi ortama girerse girsin dikkat çekecek bir erkekti.Polis merkezi, park, bar ya da mahkeme salonunda olması bunu değiştirmezdi.Onun kadınlar tarafından ilgiyle izlenen bir erkek olduğuna adı gibi emindi. Sağlık evinin kapısına geldiğinde bu derin düşüncelerinden sıyrılarak kendisine şans diledi.Aralık olan demir kapıyı iyice açtığında sağlık evinin tahmin ettiğinden daha ufak bir yer olduğunu anladı. Sağ tarafta yeni boyandığı belli olan ufak laboratuvar , sol tarafta ise pansuman odası vardı.Tam karşısında ise yukarı doğru kıvrılan demir parmaklıklı dik merdivenler karşılıyordu onu.Doktorun odası yukarıda olmalı diye düşünerek merdivenlerden çıkmaya başladı. Merdivenlerin sonuna geldiğinde yan taraftaki ufak sarı tabela dikkatini çekti : Doktor Giselle Hector. Doktorun nasıl biri olduğunu deli gibi merak ediyordu.Charlie Grande'ın sekreterine - tıpkı birçok detay gibi- bunu da sormamıştı.Umarım huysuz bir ihtiyar değildir diye düşünerek kapalı olan kapıyı tıklattı. "Girin." Duyduğu bu soğuk sesle irkildi.Buradaki ilk iş günüydü ve bu yaşına kadar çok insan tanımış ayrıca insanların ses tonundan kişilik analizleri yapıp her defasında doğru tahminlerde bulunmuştu.Bu sesin sahibi tahminen elli beş- altmış yaşlarında kızıl saçlı, minyon tipli sinirli bir kadın olmalı diye düşündü. Genzini temizleyerek duruşunu dikleştirdi ve doktorun odasına girdi.Doktorun odası onu şaşırtmamıştı sağlık evinin diğer odaları gibi burada da beyaz renk hakimdi.Kahverengi bir masa üstünde birtakım dosyalar vardı. Karşısında çekmeceli eski bir dolap, kapının yanındaysa telden yapılma bir askılık terkedilmişlik hissiyle öylece duruyordu. Doktor tahminlerinin aksine kızıl değil beyaz saçlıydı en az saçları kadar da beyaz bir önlük giymişti.Minyon tipli olduğunu düşünmekle yanılmamıştı.Beyaz önlüklü doktor, sandalyesinde kıpırdanarak kalın çerçeveli gözlüklerinin üstünden Bahar'a baktı. "Buyurun lütfen, geçin şöyle oturun.Şikayetiniz nedir?" Kapının yanındaki kumaşı eskimiş tekli koltuğu Doktor söyleyene kadar fark etmemişti.Anlaşılan bu kasabada her şey eski diye mırıldanarak koltuğun yanına ilişti.Doktor şikayetiniz nedir diye soruyordu.Onu hasta zannetmesi ne derece normaldi? Hadi ama geleceğinden haberi yok muydu? kuruyan dudaklarını ıslattı kendini tanıtmaya başladı. " Ben hasta değilim efendim.Şimdilik bir şikayetim de yok." Tabi kalacağım yeri ve çamurlu yolları saymazsak diye içinden geçirdi.Doktor Giselle kalın çerçeveli gözlüklerini indirip masadaki dosyaların üstüne gelişigüzel bırakarak karşısındaki taze yüze baktı. "Peki hasta değilseniz ziyaret sebebinizi öğrenebilir miyim ? Anlaşılan bu kasabadan değilsiniz." "Ben...Evet, bu kasabadan değilim.İsmim Bahar Danielle Johansen. Ben iş için gelmiştim ilanda gördüm ve -" Doktor, sabırsız bir ifadeyle ellerini ovuşturdu. "Şimdi anladım.Temizlik işi için geldiniz.Mutfak ve lavabo yan tarafta temizlik malzemeleri de ufak dolabın içindedir." Doktora kafasında anten varmış gibi baktı bu yaşlı kadın ya onunla dalga geçiyordu ya da eleman ilanından gerçekten haberi yoktu. "Bir yanlış anlaşılma var sanırım.Ben temizlik işi için gelmedim.Ebe aranıyor yazılı ilanı görmüştüm o yüzden geldim." diye açıklamaya çalıştı. Karşısındaki Doktor,ebe olduğuna inanmayan gözlerle bir süre onu süzdü.Birkaç saniye duraksadıktan sonra tane tane konuşmaya başladı. "Eleman ilanından haberim yoktu.Burası küçük bir yer ve tek başıma idare ettiğimden bugüne kadar yardımcıya ihtiyaç duymamıştım." Boğazında oluşan yumrunun sebebini bilmiyordu ; fakat içinden bağıra bağıra ağlamak geliyordu.Kandırılmıştı, üstelik bu ayda ilk kandırılışı değildi bu. Önce Daniel sonra da iş. Acınacak hali vardı.Oturduğu koltuktan kalktı ve kapıya yöneldi. "Sanırım ben yanlış anladım rahatsız ettiğim için özür dilerim.Los Angeles'ta ilanı gördüğümde-" diyerek koşarcasına inmek istediği merdivenlere baktı. "Bir dakika lütfen.Bugüne kadar yardımcıya ihtiyacımın olmaması bundan sonra olmayacağı anlamına gelmiyor.Artık epey yaşlandım ve bazı yerlere yetişmekte zorlanıyorum.Eğer isterseniz birlikte çalışabiliriz." Bir an için kulaklarına inanamadı yanlış mı duymuştu ? Bu doktor onun tahmin ettiği gibi huysuz bir ihtiyar değildi tam tersine anlayışlı bir ihtiyardı ve onun yanaklarını sıkmak için can atıyordu şuanda. "Sahi mi ? Peki öyleyse nereden başlamalıyım?" Doktor Giselle , Bahar'a daha önceki çalışma yerleriyle ilgili formalite icabı birkaç soru sordu. ir bakalım dediği dosyalarına yaklaşık beş dakika baktıktan sonra görmüş geçirmiş bakışlarını tekrar çevirdi. "Bugün aşı günü.Birazdan bir bebek gelecek sen ilgilenir misin ? Gerekli malzemeler ve buzdolabı aşağıda pansuman odasında." Şüphesiz bilgisayarın önemini bir kez daha kavrıyordu.Onun çalıştığı yerlerde her şey bilgisayar üzerinden halledilirken burada her hastanın kalın sayfalı dosyaları vardı. "Tabi seve seve." Pansuman odasına indiğinde camı aralayarak içeriye temiz hava dolmasını sağladı.Buradaki ilk iş gününde şansına aşı yapmak düşmüştü.Bebekleri seviyordu.Arkadaşlarının çoğu evliydi kimisi hamile kimisi ise çoktan çoluk çocuğa karışmıştı.Hiçbir zaman anne olamayacağını düşündü.Çocuk için anne kadar baba da gerekliydi ve Bahar'ın bir erkeğe güvenebilmesi şu anda mümkün görünmüyordu. Daniel'e duyduğu hisler balçığa bulanmış küflü tohumlar gibiydi. Genç kız elinde olmadan merak duygusunun etrafını kuşattığını hissetti. Yağmur, küflü tohumları yeşertebilir miydi ya da ölü duygularını gül fidanlarına dönüştürebilir miydi? Hiç sanmıyordu. Acaba sperm bankasından hamile kalsam nasıl olurdu diye düşündü.Üstelik seçme şansı da var.İster çekik gözlü bir donör ister esmer isterse de pekala sarışın bir baba adayının spermiyle gebe kalabilirdi.Bu Amerika'da doğal bir şeydi. Peki ya sonra ? Köklerinin sıkı sıkıya bağlı olduğu annesini düşünerek kemirdiği tırnaklarına baktı.Peki ya evlat edinse nasıl olurdu? Sonrasında o bebeğin ailesi türlü riyakarlıkla ortaya çıkarsa? Yalnızca kendisine ait ufak bir can... Varlığını hiç kabul etmedikleri birinin üstünde hak iddia ederler miydi? Kafasındaki düşünceleri kovup içeriye giren genç anne ve minik bebeğine odaklandı. Bebek muhtemelen altı aylık kadar olmalıydı. "ünaydın hoş geldiniz." Genç anne şaşırmış bir biçimde Bahar'ı süzdü."Hoş bulduk.Siz burada mı çalışıyordunuz ben sizi yeni görüyorum ?" cevap vermek için hazırlanırken doktorun sesini duydu. "Evet, kasabamızın yeni ebesiyle tanışın lütfen, kendisi alanında oldukça profesyonel." Bahar, doktorun bu tavrı karşısında ona minnet duyuyordu.Buz dolabındaki aşıların kullanma tarihine bakarak ilaçları hazırladı.Çocuk felci damlasını damlattı "Bebeğin bacaklarını açar mısınız lütfen diz kapaklarından tutabilirsiniz." ardından minik kıza dönerek : "Bu biraz canını acıtır ama hepsi senin iyiliğin için tatlım." dedi. Minik bebek söylediklerini anlamış gibi ona gülümsüyordu. " İşte bitti. " Aşı bittikten sonra minik kız ufak bir yaygara koparttı." Aşı sonrası ateşi olabilir bu normaldir.Ateş düşürücü verebilirsiniz.Ateşi otuz dokuz derece ve üstüne çıkarsa beni arayabilirsiniz." diyerek daha önceden hazırlamış olduğu kartını uzattı.Genç anne teşekkür ederek sağlık evinden ayrıldı. "İyi işti Bahar.Kart olayını sevdim." Genç anne ve bebeği uzaklaşırken Doktor Giselle'ye ısındığını hissediyordu.Günün geri kalanı ufak tefek pansumanlar haricinde sakin geçmişti.Güneşin kızıl gölgesi sağlık evine düştüğünde Doktor Giselle'nin önlüğünü çıkartıp çıkmaya hazırlandığını gördü. " Ne duruyorsun ? Haydi çıkıyoruz." Çantasını alarak demir kapıyı sertçe çekti. Doktor Giselle , sağlık evinin yedek anahtarlarını uzatarak " Sabah sekiz gibi açarsın.Güzel bir gündü iyi akşamlar."diyerek uzaklaştı. Bahar , mutluydu en azından dünden beri kötü giden hayatında güzel bir başlangıç yapabilmişti.Hava yeni yeni kararıyordu acelesi yoktu kafeden yiyecek hazır bir şeyler alırım diye düşünerek yavaş yavaş ilerliyordu.Her şey yolundaydı ta ki o sesi duyana kadar.Duyduğu ses vücudundaki adrenalin miktarını arttırmıştı. " İyi akşamlar Danielle." Aman Tanrım! Bu ses. Şaka olmasını dileyerek ardına bakmadan adımlarını hızlandırıp yürümeye devam etti.Ensesindeki soğuk nefesi hissetmek kanına dokunuyordu. "Hey ne bu acelen? Biraz konuşalım." Bileğinden kabaca tutan bu elin sahibini ne yazık ki tanıyordu.Tanrı aşkına, bu adamın derdi neydi ki ? 'Peşinden geleceğimi sanıyorsan çok yanılıyorsun' diyen kendisi değil miydi ?Ani bir kararla onunla yüzleşmeye karar verdi. "Ne istiyorsun benden ? Ne işin var burada?" " Seni istiyorum.O günden beri aramadığım yer kalmadı.Tanrı aşkına, ne işin var bu dağ başında beni çıldırtmak mı senin niyetin ? Bu kadar oyun yeter.Benimle geliyorsun küçük hanım." Bileğini adamın elinden kurtaramıyordu kaçmak istedikçe daha çok sürükleniyordu. "Daniel bırak beni.Seninle gelmek istemiyorum sana bu iş bitti demiştim." " Evet demiştin ama unuttuğun bir şey var tatlım ben bitti demeden bitmez." "Sen gerçekten delisin.İnsanda biraz gurur olur.İstemiyorum diyorum." Düzenli olarak ağırlık çalışan birinin karşısında şansının az olduğunu biliyordu.Güçlü elleri arabasına doğru sürüklüyordu.Birden burnunu saçlarına yaklaştırarak " Ah... Bu kokun beni benden alıyor." diye fısıldadığında Bahar irkildi. "Ne yapıyorsun sen ? Sana beni bırakmanı söyledim." "Kibarlıktan anlamıyorsun anlaşılan. Bin şu arabaya." Narin boynundan tutarak onu zorla arabasına bindirmeye çalışıyordu.Bahar gücü yettiğince tekmeler savurarak Daniel'in yüzüne tükürdü. "Bırak beni aşağılık herif." " Seni bırakayım da güvenimi yerle bir et değil mi? Bana gelince 'hayır' ama başkalarına 'evet' öyle mi? Bu ucube zihnin mantığını kavrayamıyorum." Söyledikleri beyninin içinde yankılanıp duruyordu.Zihnindeki kurt tüm kanını içip bitiyordu sanki.Dedikleri gibi dilin gerçekten de kemiği yokmuş diye düşündü.Bu yaratıkla nasıl bir buçuk yıl sevgili olabilmişti ? Zorla bindirildiği arabasının ön koltuğuna geçmek için hazırlanırken genç adama savrulan ani bir yumrukla afalladı.Daniel gölgeyi fark edememişti üstelik bu kasabada kimseyle alıp veremediği de yoktu. Yediği yumrukla bir süre sendeledi ardından toparlandı. Karşısındaki adama şaşkın vaziyette baktı.Kendini bilmez serseriye haddini bildirecekti. "Sen de kimsin? " Adam gözlerini kırpmadan cevap verdi : " Ecelin." " Anlamadım.Deli misin sen çekil git başımdan." Brendan , savunma sporlarındaki ustalığını Daniel'in üstünde uyguluyordu. Daniel üstüne yürüyüp tokat için hamle yaptığı sırada sağ elini dirseğinden tutarak adamı arabasına yapıştırdı. Daniel nefes nefese soluyordu. "Ne istiyorsun benden ?" Bu tarz durumlara alışıktı insanlar suç işlerdi ; o suçluyu bulurdu.İnsanlar hata yapardı ama o affetmezdi.Arabasına yapıştırdığı zengin züppeye dik dik baktı. "Bence ne istediğimi gayet iyi biliyorsun." Kim olduğu belirsiz şahsiyet pes ediyorum dercesine serbest olan elini havaya kaldırdı. "Dostum anlaşabiliriz. Kadını istiyorsun öyle değil mi? Bu akşam ben de kalsın yarın söz veriyorum kendi elimle sana getiririm." ♕ Bölüm Parçası; Billie Eilish_Six Feet Under Dikkat, emeğe saygı için oy vermeyi ihmal etmeyin lütfen! |
0% |