Yeni Üyelik
6.
Bölüm
@bstein

Yazım hatalarını mazur görün.

Pırıltılı okumalar. (*^▽^)/★*☆♪

 

"Yahu karargâhın suyu mu çıktı? Kalırım ben orda!"

"Ulan sen misin büyük ben miyim büyük? Rahat dur da laf dinle azıcık!"

Bıktım, bıktım, bıktım... Hastaneden çıkışım yapıldığından beri Göktürk abi onlarda kalmam için ısrar ediyordu ve tam şu an da delirmek üzereydim.

"Abla kal işte, hem Ahu abla iyi bakar sana. Karargâhtaki yemeklerle kusura bakma da nah iyileşirsin."

"Burak!" Hakan'ın uyarısıyla birlikte ona doğru döndü. "Haksız mıyım ama komutanım?"

"Her ne kadar densiz densiz konuşsa da Burak haklı Naz."

"Hay bal damlayan ağzınızı öpeyim komutanım!"

Herkes bir anda Burak'a dönüp far görmüş tavşan gibi bakmaya başladı.

"Y-yani ben komutanım öyle değil, ağzın yani ağzınız bal damlatıyor dicektim."

Ay yok bu böyle olmayacak, el atalım bari olaya.

"AAYYY!" Hakan'ın sinirle Burak'a doğru attığı adımlar yerini endişeye bırakıp bana yöneldi.

"Noldu?"

"AY GELİYOR!"

"Ne? Ne geliyor?"

Bazen insan durup düşünüyor biliyor musunuz? Mesela ben, düzenli olarak durup ne kadar salak olduğumu düşünüyorum. Hayır yani ortamı dağıtayım derken daha mal bir yere getirmiştim. Evet Nazendee, harbiden, ne geliyor?

"Şey geliyor..." beynim durdu hay sikeyim ya!

"Şey işte şey."

"Ney Nazende ney, anlamıyorum."

Ben bağırınca kolumdan tuttuğu için onu rahatça kendime çektim ve kulağına fısıldadım.

"Anlasana be adam regl oldum karnım ağrıyor."

Gözleri kocaman açılıp utançla kızardı. Birkaç kez öksürüp dikleşti.

"Hadi ne bakıyorsunuz siz gidin ben Naz'ı bırakıp geleceğim."

"Ben bırakırım sen uğraşma hem çocukları da görmüş olurum."

"Yok abi ben bırakayım, konuşacaklarım var Naz'la."

Göktürk abi kafasını sallayıp diğerlerini ite kaka arabaya bindirirken bende ne konuşacağımızı düşünüyordum. Hayır ne alaka birden?

Arabaya doğru ilerlerken dayanamayıp lafa girdim.

"Ne konuşacağız?"

"Hiçbir şey."

Ya ben malım ya etrafımdakiler çok zeki ya da tam tersi ben çok zekiyim ve etrafımdaki düşük IQ'ları anlamıyorum. Hayır bu adam daha iki dakika önce demedi mi benimle konuşacak bir şeyi olduğunu?

"Ula dedin ya konuşacağız diye."

"Başka arabada rahat edemezsin diye dedim."

Yok ben malım ya, kesin.

"O nedenmiş?"

Durup ellerini cebine koydu ve bana doğru birkaç adım attı.

"Hani şeysin ya?"

Malım evet.

"Regl olmuşsun ya."

Ha reglmişim. Başıma ne geliyorsa hepsi benim yüzümden geliyor valla başka kimsenin suçu yok.

"Senin araban 'başka' araba olmuyor mu?"

Omuz silkti "Belki. Bin hadi."

Açtığı kapımı tam kapatacakken duraksayıp içeri doğru eğildi. Destur adam!

"Ha bu arada, ihtiyacın olan bir şey var mı?"

Akıl, bol bol akıl.

"Ne gibi?"

Derin bir nefes verip sinirle gözlerini kapadı. Ay ne yaptım yine ki bu adam kırmızı görmüş boğaya döndü.

"Sen yorgunsun herhalde Naz, anladım ben seni boşver."

Valla çok yorgunum ya.

Sessiz bir şekilde giderken bir anda araba durunca ona doğru döndüm.

"Niye durduk?"

"Geleceğim bekle." Deyip arabadan indi.

O gelene kadar başında olduğum ekibe kısa ama açıklayıcı bir mesaj atıp telefonu cebime koydum ve etrafa bakındım.

Bir süre sonra Hakan'ı elinde birkaç poşetle ilerden gelirken gördüm.

"Şöyle bir bakınca bu da iyi var ya." Aniden rüyadan uyanmış gibi kafamı iki yana salladım.

"Poşetlerde umarım birazcık zeka da vardır."

Yaşadığım bu hayat bana çok ağır geliyor bazen ben bile kendime şaşırıyorum. Kişilik bozukluğum falan mı var acaba?

Bir anda kucağıma bırakılan poşetlerle önce Hakan'a sonra poşetlere baktım. İçinde birkaç farklı marka ped, ağrı kesici ve antep fıstıklı çikolata vardı.

"Şey, her marka farklıymış kardeşimden biliyorum. Hangisi kullandığını bilmediğimden ki neden bileyim, hepsinden birer tane aldım. "

"Teşekkür ederim." İçim bir tuhaf olmuştu. Dikiş üstüne dikiş atıldı kan da kaybettim ya ondan zaar. Aklımda kanımla birlikte akıp gitti muhtemelen.

Evin önüne geldiğimizde, hiç eve giresim gelmemişti. Derin bir nefes verdim.

"Bıraktığın için sağ ol, yordum seni de."

Kolları göğsünde bağlanmış bir şekilde karşıya bakarken konuştu. "Eve giresin yok değil mi?"

Dediğine şaşırıp onayladım.

"Nerden anladın?"

Kafasını geriye yaslayıp bana doğru çevirdi, yorgun gözüküyordu.

"Çünkü benimde karargâha hiç gidesim yok."

Bir süre bakıştıktan sonra yolu izlemeye başladım. Ben yola o ise anlamlandıramadığım bir şekilde bana bakıyordu.

"Toplantı falan yok bildiğim kadarıyla, Göktürk abi halledebilir bence geri kalanları. Yorgun gözüküyorsun zaten eve gidip dinlen bence."

"Eve gidesim de yok."

Hâlâ bana bakıyor olması kendimi diken üstünde hissetmeme neden oluyordu. Ne istiyorsun adam alıp pavyona mı götüreyim seni.

"Benden rahatsız mı oluyorsun?" Kaşlarını çatıp sorduğu soruyla birlikte göz ucuyla ona baktım.

"Ne alaka şimdi?"

"Yerinde kıpırdanıp duruyorsun. Ya çişin geldi küçük çocuklar gibi yerinde duramıyorsun ya da şu an bu durumdan rahtsızsın."

"C şıkkı dik dik bana bakıyorsun."

Kafasını yavaşça salladı "Gözümü üstünden çekersem yine gidecekmiş gibisin."

Onun yaptığı gibi kollarımı göğsümde birleştirip kafamı geriye yasladıktan sonra hafifçe oturduğum yerde aşağı kaydım.

"Seçim hakkı elimde olduğu sürece burdayım komutanım. Zaten gidebileceğim pek bir yer yok."

"Artık komutanın değilim."

"Ağız alışkanlığı işte, naparsın?"

"Naparım?"

Kafamı ona doğru çevirip tek kaşımı kaldırdım.

"Sözde soru cümlesiydi komutanım."

Gözleri yorgunlukla iyice kısılmıştı, sanki her an uyuyacak gibiydi.

"Evinize gidip uyuyun komutanım, ya da gelin sizde yukarı çıkın."

"Burda kalabilir miyiz biraz, birlikte. Kaybettiğim zamanı telafi etmem gerek."

"Nasıl?"

"Çok güzel."

Bir anda gözleri kapanırken ben bir bok anlamamıştım. Normalde asla uyuyakalmayan adam bir anda uyuyakalmıştı hem de saçma sapan şeyler söyleyip. Hayır içti sarhoş desem içen bir adam da değildi ki.

Üzerine doğru eğilip sol tarafındaki kolu kaldırarak koltuğunu biraz arkaya yatırdım. Böyle daha rahat gibiydi. Aynısını kendim için de yapıp kafamı ona doğru çevirdim. Ona baktığım anda beynimin içinde bir anı belirdi.

 

4 Yıl Önce

Hakan'ın elini kaldırmasıyla hepimiz durduk.

"Mola. Geceyi burada geçireceğiz."

Herkes olduğu yere yığılırken bende sırtımdaki çantamı çıkarıp olduğum yerde biraz sırtımı esnettim.

"Abla omuzlarını ovayım mı?"

Burak'a doğru döndüm ve gülümseyip kafamı olumsuz anlamda salladım. Zaten yorgundu.

Yere oturdum ve çantamdan kınservemi çıkardım. Elimde çevirip dururken bir yandan da arkada dönen konuşmayı dinliyordum.

"Alsana oğlum Allah Allah!"

"Yok abi sağ ol."

"Aç değilim zaten al şunu delirtme beni."

Nasıl olduysa Yasin çantadında iki konserve eksikti ve en son verdiğimiz yemek molasından beri açtı. Yani dünden beri. Dayanamaz mıydı? Elbette ki dayanırdı ama yine de odak noktasının bu olmaması gerekiyordu onun için. Operasyon uzundu ve dinç kalmalıydı.

Göktürk abi bir yandan konserveyi eline tutuşturmaya çalışırken bir yandan da konuşuyordu.

"Hayır yani kontrol etmedin mi çantanı dana?"

"Hızlı hızlı çıkınca pek şey yapama-"

Göktürk abi Yasin'in kafasına vurdu. "Biz ne zaman yavaş yavaş çıkıyoruz eşek herif."

Ayağa kalkıp onlara doğru yürüdüm.

"Bir dahakine düzgün hazırla çantanı." Deyip konserveyi kucağına attım.

"Yok komutanım valla ge-"

"Konservelerini benim çantama koymuşsun, sus da ye."

Yanlarından ayrılıp az önce yaslandığım kayaya yaslanıp gökyüzüne bakmaya başladım.

"Konserve yok değil mi?"

Yanıma oturan Hakan'a kısa bir an bakıp kafamı çevirdim.

"Var."

"Nerde?"

"Midem de." Deyip hafifçe sırıttım.

Ona doğru baktığımda o da aynı şekilde sırıtıyordu. "Tam manasıyla inkar edebilir misiniz olmadığını?"

Bakışlarını gökyüzüne çevirip derin bir nefes aldı.

"Nöbet kimde?"

"Göktürk ve Sarp. Sabaha karşı hava aydınlanmadan yola çıkacağız."

Onaylarcasına kafamı salladım. O sırada çantasından konserve çıkarıp ağzını açtı. Bana doğru uzattı.

"Yiyecek olsam yemeğimi vermezdim komutanım."

"Emirlerim reddedilecek olsa üst rütben olmazdım üsteğmenim." Elindeki küçük plastik kaşıkla konservenin içindeki pürenün tam ortasına bir çizik attı.

"Hem hepsini yemeyeceksin. Bende açım o yüzden bölüşeceğiz."

Kaşığı bana verdikten sonra sırayla bir ben bir o kendi taraflarımozdan yiyip konserveyi bitirdik.

"Sağ olun komutanım."

Bir şey demeden uyku tulumunu çıkarıo yere serdi. Bende aynı şekilde serip içine girdim. Aramızda en fazla bir kişinin yatabileceği kadar yer vardı.

Gökyüzüne doğru bakarken kafamı yavaşça ona doğru çevirdim. Yorgun gözüküyordu.

Göz göze gelip bir süre bakıştıktan sonra gözlerimi kapadım.

"İyi geceler komutanım."

 

Günümüz

Hafifçe gülümseyip gözlerimi kapadım.

"İyi geceler komutanım."

 

Loading...
0%