Yeni Üyelik
7.
Bölüm
@bstein

"Gomdanım ben şimdi anlamadım, nasıl yani?"

Yasin'in dediği şeyle Göktürk bir kez daha öfledi.

"Önce o ağzını yaymadan konuş pek sayın dana. Hem neyini anlamadın oğlum dümdüz uyuyorlar işte."

"Ben valla hiç öyle 'dümdüz' uyuduklarını düşünmüyorum komutanım."

"Bende valla. Zaten Naz komutanım geldiğinden beri Hakan komutanım bir değişti. Adamın yüzüne nur geldi resmen."

Sarp heyecanla Tarık'a döndü.

"Değil miiii?" Dedi uzatarak. "Yeminle bende fark etmiştim ama kızarsınız diye demediydim."

"Sen yine demediğinle kal Sarp'ım." Dedi Göktürk.

"Bence kesin sevgililer." Diye daldı araya Burak.

Bir anda herkes donakaldı.

Sarp şaşkınlıkla bir Nazendeye bir de Hakan'a bakıp durdu "Nasıl yani? Komutanımla komutanım mı, komutanım?"

Herkes yüzünü buruşturup aynı anda 'ne?' dedi.

Cenk olayı düzeltip "Yani 'Hakan komutanımla Naz komutanım sevgililer mi?' demek istedi komutanım."

Herkes anladıklarını belirterek kafalarını sallayıp 'haaaa' dedi.

"E ben de öyle dedim işte ne fark vardı ki?"

Göktürk sabır çekip arabanın yanına doğru adımladı. Tam cama vuracakken Cenk aniden onu durdurdu.

"Abi uyandırmadan önce birkaç fotoğraflarını çekeyim mi?" dedi çocuksu bir şekilde.

"Ulan iyice sirk gösterisine çevirdiniz ortamı. Çek hadi çek eşek herif!"

Cenk hızlıca cebinden telefonunu çıkarıp Hakan ve Nazende'yi çekerken Burak da bir yandan ona direktif veriyordu.

"Sağdan çek, soldan çek, kralı çek, kraliçeyi çek. ÇEK KAMARACI ÇEEEK!"

 

Nazende

Gözlerimi aralar aralamaz Hakan'ı görünce anlık olarak tuhaf hissetsemde duyduğum sesler yüzünden bu durum pek de uzun sürmedi. Kafamı kaldırıp arabanın ön camından dışarı baktığımda dışarda ne döndüğüne dair pek anlam veremedim.

Cenk benimle göz göze gelince gergin bir şekilde 32 diş sırıtıp telefonunu cebine koydu ve birkaç adım geri gitti. Ben de son bir kez Hakan'a bakıp yavaşça kapıyı açarak dışarı çıktım.

"Hayırdır yuvarlak masa toplantısı vardı da masa bulamayıp arabanın etrafına mı toplandınız?"

Burak yanıma gelip tek kolunu omzuma attı "Gel abla komutanım gel, ben sana anlatacağım her şeyi." deyip beni sürüklemeye başladı.

 

...

 

"Neyse sonra işte Göktürk abi bir tur delirdi." mutfağın kapısına doğru göz atıp Göktürk abiyi göremeyince tek elini ağzının kenarına siper edip fısıldayarak konuştu. "Manyak adam, sanarsın bana albay, deli danalar gibi bir oraya gidiyor bir buraya." arkasına yaslanıp tek bacağını erkeksi bir şekilde diğer bacağının üstüne attı.

"Ondan sonra ben durdum dedim ki 'abi telefon sinyallerine baksak nasıl olur?" dedim. Göktürk abi geldi işte sırtıma vurdu iki tane, dedi 'aferim aslanıp ben bile düşünememiştim bunu' dedi so-"

Cenk Burak'ın lafını kesti "Ben hiç de böyle hatırlamıyorum olayı ama neyse."

Burak orta sehpanın üzerinde duran şekerlikten aldığı küp şekerlerden birini Cenk'e fırlattı.

"Sen zaten neyi doğru düzgün hatırlıyorsun ki yürüyen b12 eksikliği seni."

Tam bu sırada başörtüsünü düzelterek içeri giren Ahu abla yere düşüp parçalanan küp şekerle birkaç saniye bakıştı. Devamında gerçekleşecek senaryoyu aşağı yukarı bildiğim için yanımda oturan Burak'tan uzaklaşıp sol tarafımda oturan Hakan'a doğru yaklaştım.

"Sinyali sende aldın değil mi?" Hakan'ın kulağıma eğilip söylediği şeyle gözümü Ahu abladan ayırmadan kafamı ona doğru biraz eğip cevapladım.

"Almamak mümkün mü? Polis çakarı gibi kırmızı yanıp sönüyor gözleri." dediğim şeyle hafif ve boğuk bir şekilde güldü.

"BURAAK!"

Cenk'e laf yetiştimekle uğraşan Burak Ahu ablanın bağırışını duyunca olduğu yerde korkuyla buz kesti.

"Naptım?" korkuyla söylediği şeye hepimiz güldük.

Ahu abla ayağındaki terliği çıkarıp Burak'a doğru fırlattı. Burak'ta C4 etkisi yaratan terlik kafasından sekip bana doğru gelirken olduğum yerde büzülüp kafamı kolumla siper ettim fakat Hakan beni tek koluyla çepeçevre sarıp terliğin bana gelmesini engelledi. Hakan'ın koluna çarpıp kucağıma laps diye düşen terlikle biraz bakıştık. Çok da güzelmiş nerden almış ki bunu?

"Çok beğendin herhalde."

"Neyi?"

"Beni."

Dediği şeyle anlamaz bir şekilde kaşlarımı çattım "Nasıl?"

"Terlik terlik, çok beğendin herhalde bakakaldın."

"Ha şey güzelmiş evet."

"Güzelmiş."

Olduğum yerde dikleşip Ahu abla ve yeri silen Burak'a odaklanmaya çalıştım fakat Hakan ve onun omzumdan sarkan kolu buna pek de izin vermiyordu.

"Evimi hele bir karıncalar bassın Burak yeminle sana hepsini tek tek yediririm!"

"El insaf yahu el insaf! Sende ne vicdansız çıktın be kadın."

"Bir daha söyle." elindeki tabakları masaya yerleştirip kollarını beline koyarak sakince konuşan Göktürk abiye nazaran Burak sanki kalp krizi geçiriyor gibiydi.

"Şey yani abi iyi anlamda dedim."

"Aferin koçum, iyi sil de karınca olmasın."

"Takmış bunlar karı koca karıncaya."

"Anlamadım?"

"Karınca karınca senin ne işin var dışarda diyordum abi, hani var ya öyle bir çocuk şarkısı."

Göktürk abi doğrudur deyip içeri giderken Burak yeri daha da büyük bir hırsla silmeye başladı. Öyleki biraz daha böyle devam ederse tek seferde magmaya doğru iniş yapacaktı.

Bu sırada tam kalkıp yardım için mutfağa gidecekken kapı çalınca yönümü değiştirdim. "Ben baktım!"

Kapıyı açtığımda karşımda Ahu ablanın teyzesi duruyordu. Kendisinin eşi de emekli albaydı. Hatta Ahu abla ve Göktürk abi de bu sayede tanışmışlardı.

"Sen bizimkilerin arkadaşı mısın kızım?"

"Evet teyzecim, buyrun."

"Ay yok yok evladım. Bir arkadaşım fenalaşmış, hastanede şimdi onun yanına gideceğim. Benim bey aşağıda bekliyor."

Yaptığı açıklamayı anlamlandırmaya çalışıyordum ki rahatsızlanan kişinin belki tanıdık biri olabileceğini düşünüp Ahu ablayı çağırmaya karar verdim.

"Ben Ahu ablayı çağırayım."

"Gerek yok kızım ben sonra ararım onu, sen nazlı kızımı al ben gideyim artık." deyip kucağıma aniden daha önce onun kucağında olduğunu bile fark etmediğim bebeği tutuşturup çekip gitti.

Kapıyla bakışırken çenemde hissettiğim minik elle bakışlarımı kucağımdaki bebeğe çevirdim.

Çocukları olmuş dedim farkında olmadan.

3 sene önce Ahu ablayla Göktürk abi çocukları olmadığı için tüp bebek denemelerine başlamışlardı. İlk denemelerinde tutmamıştı fakat ikinci denemelerinde tutması onlara büyük bir umut olmuştu. Ahu ablanın hamileliğinin neredeyse her anında yanındaydım. Her şey çok güzel giderken gittiğimiz görevde Göktürk abi yaralanıp ameliyata alınınca hepimizin başından aşağıya kaynar sular dökülmüştü adeta. Biz Ahu ablaya nasıl söylesek diye kara kara düşünürken nasıl olduysa ona çoktan haber gitmiş, hastaneye kaldırılmıştı. Zaten düşük riski taşıyan 5 aylık bebeklerini de o gün kaybetmişlerdi. İkisi de bu olayın üstüne çok yıpranmışlardı. Doktor onlara en azından 6 ay kadar hem psikolojik hem de fiziksel anlamda toparlanabilmeleri açısından kendilerine zaman vermelerini söylemişti. Aradan geçen birkaç ay sonrasında ise benim olaylarım gerçekleşince tüp bebek işleri baya bir zaman almıştı. Buraktan öğrendiğim kadarıyla geçen sene kasım ayında ise bebeklerini kucaklarına almışlardı fakat bu konuları o kadar iki arada bir derede konuştuk ki bırakın çocuğun bir resmini görmeyi adını bile öğrenememiştim.

Şimdi ise kucağımda öylece bana bakıyordu. Şöyle bir durup bakınca ikisininde kopyası gibiydi. Ahu abla gibi çekik Göktürk abi gibi yemyeşil gözleri vardı.

"Naz, napıyorsun orda?"

Hakan'ın sesiyle birlikte yavaşça arkamı döndüm. Kucağımda gördüğü bebekle gülümseyerek bana doğru birkaç adım atıp başına küçük bir öpücük bıraktı. Kucağımdaki bebekse sanırım sonunda tanıdık bir yüz görmenin sevinciyle aniden hareketlendi.

"Demek sonunda tanıştınız nazlı kızla."

"Nazlı kız?" Ahu ablanın teyzesi de böyle demişti ona.

Nefes verircesine güldü ve kucağımdaki bebeğe bakarak konuşmaya başladı "Sen ö- yani senin olayların olduktan sonra hepimiz çok kötü olduk. Sonrasında Ahu ablanın hamile olduğunu öğrendik."

Kaşlarımı çattım "Tüp bebek değil mi?" dedim kucağımdaki bebeğe bakarak.

"Hayır." dedi "Senden sonra hepimiz çok kötü olduk ama Burak'la Ahu abla daha farklıydı. Ahu abla biraz daha toparlanmak istedi tüp bebekten önce, 1 ay sonra öğrendik ki meğer hamileymiş. Hepimize çok iyi geldi nazlı kız. Göktürk abi aslında senin adını koymayı çok istedi nazlı kıza ama Ahu abla yok dedi."

Gülümsedim.

"Hepimiz çok şaşırdık aslında."

"Ben söylemiştim ona" dedim aniden "Hani bir ara yaralı olduğum için göreve izni gelmemişti ya bana, o gece, Ahu ablayla birlikte balkonda sohbet ediyorduk. Bir gün görevimin biteceğini biliyordum." Hakan'ın gözlerinin içine baktım "O gün sizden uzaklaşmak zorunda kalacaktım. Zaten sürekli 'bir kızım olursa adını Nazlı koyardım' diyordu. Gün sonunda görevimin nasıl sonlanacağını, ne gibi bir emir geleceğini bilmiyordum bu yüzden o gün Ahu ablaya 'eğer bir gün bana bir şey olursa adımı çocuğuna verme' demiştim. 'bunun ağırlığını yaşamasın, adı her söylendiğinde ufacık da olsa bir hüzün geçmesin gözlerden' demiştim. Sağ olsun kırmamış isteğimi."

"İsteğini kırmadı ama miniğin adı çıktı dokuza inmedi sekize."

"Nasıl yani?"

"Şöyle yani; Ahu abla seni ne kadar seviyorsa artık nazlı kızın huyu da suyu da sen bu yaşta. Bir inat bir inat görsen var ya. O yüzden nazlı kız diyoruz, sana benzediği için. Uzun lafın kısası döndü dolaştı kendi adını buldu o."

 

Selamlar... Bölüm biraz geç geldi sanırım, kusura bakmayın. Son zamanlarda olan olaylar hepimizi oldukça derinden etkiledi. Bu konu hakkında uzun uzadıya yazılar yazmak, olayları baştan sona sanki hiçbir yerde okumuyormuşuz gibi tekrar tekrar yazmak hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Bu pek tabii tepki göstermeyelim demek değil, fakat tepkiler tepki gösterilmesi gereken yerlerde ve sonuç alınabilecek mecralarda gerekli kişilere gösterllmelidir. Aksi halde yapılan tek şey akıntıya karşı kürek çekmek olur. Umarım bu bölümü okuduğunuz süre içerisinde az da olsa kafanızı dinleyip gününüzün iş veya okul telaşesi ya da gündemdeki olayların içerisinden çıkıp kendinize vakit ayırabilmişsinizdir.

Allah ölen kızlarımıza rahtmet eylesin ailelerine sabır versin, geri kalan bizleri de kazalardan, belalardan ve belalılardan korusun.

 

 

 

 

 

Loading...
0%