54. Bölüm

41. Bölüm

Burçin Saane
bu2r3ci4n

'Ne kadar seviyorsun diye sorsalar "Nar" kadar derim.

Dışımdan bir ben görünürüm.

İçimden binlerce sen Dökülür.'

Ne güzel demiş değil mi Atilla İlhan.

Ben yazarlardan bir Atilla İlhan severim en çok... Bir de Cemal Süreyanın şiirlerini.

İkisi de güzel sevmiş sevdiklerini.

Bazı kişiler gibi sadece söz olarak kalmamış.

Nazım hikmet mesela... Hiç araştırdınız mı onu??

Ben şairlerin şiirlerinden çok yaşam hikayesini okumayı severim...

Ama şiirlerini de ayrı severim.

Nazım hikmetin de yıllar önce Piraye'ye yazdığı mektupları okumuştum...

Okuduklarımla inanın, mest olmuştum.... O kadar anlamlı şeyler yazmıştı ki Piraye'ye....

Piraye'nin aşık olmasına şaşmamalı derdim.

Nazım Hikmet o mektuplarının kendi eliyle vermemesinin sebebi hapiste olmasıymış o sıralar...

Piraye... Sevdiği adamın her gün yollarını gözlermiş bir gün özgürlüğüne kavuşması dileğiyle.

Nazım Hikmetden başka kimseyi sevememiş...

Yıllar geçmiş Nazım Hikmet de o sıralar Piraye ye mektuplarını da yollamış.

Mektuptaki şiirleri arasında en sevdiğim de şuydu.

'Senin bana nasip olman şahsi hayatımın en değer biçilmez talihidir' demiş Nazım Hikmet mektubunda.

Siz söyleyin bir insan nasıl bu kadar ince düşünebildiğini.

Ama aşk değildi...

Evet belki aşıktı ya da hevesti bilemeyiz ama Nazım hikmet hapisten çıktıktan sonra Piraye'yi iki ayrı kadınla aldatmıştı...

Ve bir mektubunda da şunu belirttiğini hatırlıyorum... Pirayenin ismini saatinin kayışına kazıdığını belirtmiş ama saatinde Vera adlı bir kadının da ismi yazılıymış.

Sadece bu mektupları okuyan biri der ki keşke beni de böyle seven biri olsa...

Ama şu da varki... Nazım hikmetin ki aşk değildi...

Ama sorsalar Nazım hikmetin şiirlerini sever misin? diye. Severim ama şiirlerini...

Piraye aşkından öldü ama yine de Nazım Hikmete dönmedi...

Çünkü bazen duygular değilde mantıkta duyguların önüne geçebiliyordu...

Seven insan Cemal Süreya gibi sevmeli bana göre...

Belki bir gün onun hikayesini de anlatırım..

Ama kimse bir nazım hikmet olmamalı... O şiirlerindeki seven adam olmalı...

Ben mektup sevmezdim... Demir... Onun sayesinde mektuplerı sevdim ben...

Demir bana o yazdığı mektuplardaki adam oldu...

Bu gün 193. Gün.

Demir hâlâ uyuyor....

Bırakamazdım onu.

Herşey benim yüzümden olduktan sonra yüzüstü bırakamazdım...

Nasıl devam edebilirdim ki hem hayatıma...

Biliyordum da enin de sonunda uyanacaktı...

Bırakmazdı beni...

Bırakamazdı...

Söz vermişti o çay bahçesinde bana... Eğer ölürse ben de peşinden geleceğimi söylemiştim...

Yeni yıla çok az kalmıştı...

Demir'in yanına oturmuş uyanınca neler yapacağımızı anlatıyorduk timle beraber.

Hiç biri beni yanlız bırakmamıştı.

Sağ olsunlar...

Bir kaç dakika sonra hepsi yavaş yavaş çıktı.

Demirle baş başa kaldık.

Gözlerim solmuş yüzünü görünce doldu...

"Geri geliceksin değil mi??" Dedim sorarak.

Titrek bir nefes alıp "Gelmelisin... karını yanlız bırakmamalısın." Dedim.

"Bir ay sonra 1. yılımız dolucak....

Baştan söyleyeyim en güzel hediyeyi isterim öyle kuru kuru evlilik yıldönümü kutlattırmam valla odamızdan kovarım seni" Dedim dolu gözlerle gülerek.

1 yıl... Koskoca bir yıl olucaktı evlenmemizin ardından.

"Demir eğer yıl dönümümüzü hatırlamazsan kafanı da kırarım senin haberin olsun." Dedim sitemle.

"Zaten ilk ayımızı kutlamayı unuttun." Dedim hafif sinirle.

Resmen ilk ay dönümümüzü unutmuştu ya!!

"Her neyse sen uyan bunun hesabını da sorarım senden. Hatırladığım iyi oldu biraz da bunun için bağırırım sana" dedim koltukta geriye doğru yaslanıp yüzüm tavana doğru bakarken.

Bu dediğimle kıkırdama sesi geldi. "Ya-yalan söyleme-" diyip öksürme sesi geldi.

Dur bir dakika!!!

Demirdi bu!!

Bir anda ayaklanıp demire yaklaştım.

Öksürüp "Asıl sen unutmuştun ilk ayımızı..." dedi bana bakarak.

"Demir.." dedim dolu gözlerle dizlerimi kırarak eğildim.

"Uyandın.." dedim ağlamamaya çalışarak.

"Uyandım ya.." dedi. "Sözümü tuttum" dedi gülümseyerek.

Gözlerimden yavaş yavaş yaşlar akıyordu...

"Ağlama güzelim..." Dedi yavaş yavaş eliyle solunum cihazını çıkarıp eliyle göz yaşlarımı silerek.

Onu hızla onaylayıp. "Ben hemen doktoru çağırıp geliyorum tamam mı??" Dedim. geri kalan göz yaşlarımı silmeye devam ederken "Ağ- ağlama önce.." diyip öksürdü.

"Tamam bekle" diyip hızla ayaklanarak boş koridora çıkıp "Doktor!! Doktor yokmu" diye bağırarak koştum birini bulma umuduyla.

Çağıl abi beni görünce buraya doğru geldi.

"Noldu Asena??" Diye sordu.

"Demir uyandı!!" Dedim.

Şaşkınlıkla benimle beraber Demir'in odasına koşmaya başladı.

Odaya girerken hemşire de çağırıp girdiler.

Tam ben de girecektim ki "Sen burda kal kardeşim." Dedi.

İşini yapması için onaylayıp dışarı çıkıp pencereden izlemeye koyuldum onları.

Gözleri açık benim olduğum yere bakıyordu.

Allah almamıştı onu benden...

Yaşıyordu...

Nefesim olan adam ölmemişti...

Onlarca gün geçmişti ama sabrımın karşılığını da almıştım.

-------------------------------------------

Ya bir saatte bu geldi aklıma napabilirim yani...

Bu arada Gerçekten de nazım hikmetin piraye'ye yazdığı mektupları okumalısınız.

Ve Nazım hikmetin Piraye ile olan hayatını da...

Piraye gibi inşallah yanlış kişileri beklemek zorunda kalmayız...

Ve şunuda demeliyim ki Nazım hikmetin hayatı Seda Sayan'ın evlilik hayatına dönmüş abi bu ne Lenası da var Verası da var aldatması da var her halt var yani.(Linçliyecekler geçin abi.)

Ama şiirlerini severim Nazım Hikmet'in.

 

 

 

 

(Adam ölü arkasından biraz konuştuk inşallah günah olmaz 🤲 konuşmakta denilmez bence sadece gerçekleri konuştuk diyelimmm)

 

​​​​​

 

 

 

 

 

Bölüm : 24.11.2024 21:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...