Yeni Üyelik
21.
Bölüm

BÖLÜM 19

@bukalemun7

A.T.R Bölüm 19)



''Kalp, akıl sahibi olsaydı bile mutlaka avare olurdu.''-Sultan B.

"Ben evlenmek istemiyorum!

İmam şaşkınlıkla sakalını sıvazlayıp ''Neler oluyor?'' dercesine babama bakındı. Titreyen gözlerim babama döndüğü sırada Soner'in kızgın bakışlarıyla karşılaştım. Gözlerindeki alev kütleleri fokur fokurdu.

''Benim rızam var İmam Efendi.''

Babam tarafından işittiğim cümleler başımdan aşağı kaynar suları devirmişti. Beynimin içi uyuşuk, bacaklarım titriyordu.

''Kızın rızası olmadan bu iş olmaz bey.'' dedi İmam Efendi.

Büyümüş gözlerimle babama son bir yalvarışla bakıyorken Soner'in nefesini kulağımda hissettim. ''Eğer şimdi, kalben razı olmazsan iki gün öncesinde yarım kaldığım işi burada herkesin önünde yaparım.'' Şöyle bir etrafa baktı. ''Nikâh bitene kadar sakın ağlama.''

Islanan kirpiklerim İmam Efendi ve Soner arasında gidip gelirken bileğime sertçe sarılan ellere bakındım. Soner, bütün uzuvlarına yansımış kararlığıyla cevabımı bekliyordu. Ağzımın içindeki kuru sıvıyı yutkundum. Bileğimden çekip ayaklanacağı sırada tedirgince gerileyip İmam Efendiye döndüm. Titreyen dudaklarım hareketleniyordu ama sözcükler bir türlü yan yana dizilmiyordu.

Göz kapaklarım çaresizce örtülürken dilimi oynattım. ''Razıyım... Tamam.'' Bileğimdeki eli parmaklarıma dolandığında kapalı gözlerimi sımsıkı yumup, araladım.

İmam dudaklarını birbirine bastırıp ''Peki.'' derken salonda göz gezdirdi. ''Şahitleri şöyle alayım.''

Çift kişilik koltukta oturan iki erkek ayaklanıp sandalyelere yöneldiler. Aile büyüklerinden oluşan kalabalık karşımıza toplanırken gözlerim babamı aramıştı.

Karşılaştığım yeşilin başka tonundaki gözlerini benden kaçırdı. Bu duruşuna anlam veremiyordum. Ben onun kızıydım. Senet bahaneydi, başka bir şey olmalı. İstese beni onlara vermezdi. Yalvaran gözlerle bakıyordum babama.

Neredeyse Soner'in eliyle bütünleşmişti parmaklarım. Rahatsızdım. Çekmeye çalıştığım sırada daha da sarmalayıp masanın üzerine çıkardı. Bu masada oturan ben olamazdım. Kaçmalıydım, hemen şimdi ama Soner'den ürküyordum. Kaçarsam yakalayacak kadar cesur, yakaladığında tenime dokunacak kadar kararlı duruyordu. Çaresiz bakışlarım tanımadığım yüzlerde gezinirken İmam İstiğfar okumaya başlamıştı. Yeşil irislerim kenetli ellerimize çevirirken yutkundum. Soner'in gözleri üzerimdeydi. Kahve gözlerine uzandım. Dudağının kenarı şefkatle gülümsediğinde bir an içim ısınmıştı. Samimiydi. Bırakmaksızın tuttuğu ellerim terlemişti. Belki de Tuna gibi sahte değil de, gerçekten seviyor olmalıydı. Aynı duyguları hissetmeyi ne de çok isterdim. Ona karşılık vermeyi...

Yeni bir damla gözlerimden kaçarken başımı yere eğip akıbetimi bekledim. İmam İstiğfarı bitirdikten sonra Euzu besmele çekip dua okumaya başladı. Nur suresinin 32. Ayeti kerimesini okuyup bana döndü. Kalbim, tüm hızıyla çırpınıyordu.

''Allahü teâlânın emri(c.c), Peygamber efendimizin(s.a.v) sünneti, amelde mezhebimizin imamı olan İmam-ı a'zam Ebu Hanife hazretlerinin ictihadı ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle, 33 Reşat altın mehr-i müeccel ve 3 Reşat altın mehr-i muaccelle, Mehmet oğlu Soner'i kocalığa kabul ettin mi?''

Dilimin ucundaki sözcükler birbirine geçmişti. Ne yana dönsem, ne yapsam sonum uçurum aşağıydı. Oda etrafımda döndüğünde başıma gelecekler midemi bulandırdı. Elimde hissettiğim baskı uyarıcıydı. Gözlerim Soner'in keskin ama bir o kadarda yoğun bakışlarıyla karşılaşınca dilim çözülüverdi.

''Evet.'' dedim gözyaşlarımı bastırmaya çalışarak. ''Kabul ettim.''

Onun karısı olduğumu kabul eden kelimeler çoktan dudaklarım arasından uçup İmam Efendi'ye ulaşmıştı.

İmam üç kez bana aynı soruyu sormuştu. Her seferinde cevabım, boğazımdaki koca yumrulara takılıp tökezlemişti.

İmam Soner'e dönüp Bismillahi ve aladan başlayıp okudu. Gözlerim dolu doluydu. Kendimi zor zapt ediyorum. Dokunmalarına dur diyemeyeceğim düşüncesi ile gözlerimin önü karardı.

''Murat kızı Betül'ü, bildirilen mehr-i müeccel ve mehr-i muaccel ile hanımlığa kabul ettin mi?''

Vazgeçecek gibi görünüyordu. Soner, kıvrılan dudaklarının gülümsemesiyle gözlerimin en içine bakıyordu. Pırıl pırıl ve heyecanlıydı benim aksime. Gözlerine yansıyan saf sevgiydi şüphesiz.

''Kabul ettim!'' dedi büyük bir heyecanla. İmam'ın her soruşunda aynı duyguyla, tutkuyla cevaplıyordu.

Mutlu görünüyordu. Peki ya, ben? Göğsümün üstüne onlarca taş konulmuş ve ben nefessiz kalmıştım.

''Bende nikâhınızı kıydım.''

İmam nikâh duası okumaya başladığında kirpiklerimi kırpıştırdım inanamayarak. Artık ALLAH(c.c) katında evliydim. Gözlerim dolu doluydu.

Nikâh duası biter bitmez ayaklanmıştım ki, Soner'in kenetli elleri beni kendine çekti. Şefkatle yüzümü yoklayıp ardından sürüklemeye başladı. Büyüklerimizin önünde saygıyla dururken dudaklarımı ısırdım. Yaşlar göz kapaklarımın eşiğindeydi.

Ne yaptığını anlamaya çalıştığımda, büyüklerimizin elini öpüp saygıyla alnına yerleştirdi. Bana bakıp gülümserken onu taklit etmeye başladım. Her el öpüşümde bulunduğum durumun ciddiyetini kavrıyordum.

Son olarak Soner babamın elini öpüp geriye çekildiğinde titreyen parmaklarımı öne uzattım. Ellerim babamın sımsıcak elleriyle buluşurken gözlerimi gözlerine çıkardım. Mahcup bakışları artık onu benim gözümde paklayamazdı.

Canım gibi sevdiğim babama ikinci kez istemeyerek sarıldım -ilk sarılışım evi terk ettiğimdeydi.-

Sırtımda birleştirdiği parmakları şefkatle omzumu sıvazlarken kulağına fısıldadım.

''Her küçük kızın ilk aşkı babası olurmuş.'' Dudaklarımı yalayıp ısırdım. Konuşmakta zorlanıyordum. ''Aşkım olmanı istememiştim. Sadece... Gerçek bir baba olman benim için yeterliydi.'' Göğüs kafesim sıkıştığında genzimde ki yanmaları zoraki durdurdum. ''Telafisi için çok geç, beni kaybettin baba.''

Güçsüz kollarımı doladığım belinden usulca çektim. Yanağımı ıslatan küçük bir damla çeneme doğru yol alırken onun dolu gözlerine baktım.

''Kızım.''

Başımı iki yana salladım. ''Benim erkeklere olan güvenimi bu defa sen yıktın baba.'' diyemedim. Artık insanlardan yana yapayalnızım.

Boğazımdan yukarı acı bir hıçkırık yükselince daha fazla sabredemeyeceğimi anlamıştım. Geriye dönüp merdivenlere yöneldim. Topuklarım birbirine çarpa çarpa koştum. Ardımdan paldır küldür sesler geliyor, biri adımı sesleniyordu.

Odamın kapısını açıp içeri adım attığım sırada Soner dirseğimden yakaladı. İçimi çekerken elimle yüzümü kapadım. Yıkık dökük köhne bir şehir gibi... Darmadumandım.

Kollarıma yükselen parmaklar beni kendine çektiğinde tepkisizdim. Parmak uçları nazikçe dokunarak yüzümü araladığında, beklenti dolu koyu kahveye hâkim gözlerine bakındım. Büyülü tebessümü tenimde serin rüzgârlar estiriyordu. Oysa böyle hissetmemeliydim.

Eğdiğim başımı yukarı kaldırdı. Gözleri, dudaklarımla yeşil irislerim arasında mekik dokuyordu.

''Helalim.'' Kim bilir dudaklarından dökülen bu sözlerden nasıl bir haz alıyordu? Kalbimin en derinliklerinde hissettiğim acıyla gözlerimi kapayıp derin bir nefes verdim. Gözaltlarımdan ha bire belirip yanaklarıma dökülen yaşlar, saklamaya çalıştığım acizliğimi gün yüzüne çıkartıyordu. ''Sevgilim.'' Parmak uçları yanağımda gezinirken irkildim. ''Zaafım.'' Biraz olsun geriye çekildiğimde elini belime dolayıp kendine yasladı. ''Kadınım.'' Islanmış yanağımı incitirim endişesiyle okşuyordu. ''Karıcım.'' Soner nazik ve inceydi, oysa ben asi bir kılıç gibi acımasızdım ona karşı.

Bu devasa, kalbi sarhoş eden sözcükleri duymak istediğim kişi o değildi. Sağ eli yanağımı etkisi altına alıyorken iteledim. ''Senin hiçbir şeyin değilim!''

Sert çıkışmamla yüzündeki kaslar gerilse de kaşlarını çatmamıştı. Ben kızması için beklerken dirseğimden çekip başımı göğsüne yasladı. Kollarıyla sımsıkı sarmalarken ona has erkeksi kokusunu içime çektim. Kalbinin atışı bir deri ötedeydi.

''Şşhh.'' Başımda hissettiğim küçük dokunuş Soner'in dudaklarına aitti. Gözlerim kapalı ağlamaya başlamıştım. Bir anda hayatıma girip her şeyi tepetaklak eden adamın göğsünde ağlıyordum. Akıl kârı değildi bu. ''Ağlama Sevgilim.'' Göğsü yasladığım yanağımın altında inip kalkıyordu. ''Çok mutlu olacağız karıcım.''

Yumduğum gözlerim açılırken dilimi oynattım. ''Hayır, belki sen mutlu olacaksın ama ben asla sen-''

''Şşhh'' derken beni içine katmak istercesine daha sıkı sarıldı. ''Mutlu olacağız, kadınım.''

Hayallerim, koca bir taş olup beynimin içine bir bir çarptı. Hiçbirini gerçekleştiremeyecektim. Burnumu çektim. Nefeslerim boğazımdan kesik kesik çıkıyordu.

''Biliyor musun?'' Başımın üzerine yasladığı çenesini eğdiğinde devam ettim. ''Seni asla sevmeyeceğim.''

Elleri kollarımı bulup beni kendinden ayırırken göz bebeklerim büyüyerek bakındım. Eğer sinirlendiyse belki beni şu dakika boşardı. Zorla güzellik olmayacağını anlamış olmalı. Yoksa gözlerim yeterince kararlı değil miydi?

Bakışlarını gözlerimde hizaladı. Her bir solukta yaklaşırken dudakları kıpırdadı.

''Bardaktan seni içmek,
Seni teneffüs etmek havada...
Dolaşmak, dolaşmak sana dönmek.
Seni bulmak yuvada...
Yolumuzda aylar, yıllar.
Basamak basamak...
Basamakların çıkamadığı yere,
Kanatlarınla çıkmak...
Boşaltmak takvimden günleri,
Günlerin üstünden yollara bakmak.
Rüzgârla esmek, sularla akmak...
Baharı yollamak yollara,
Alıkoymak bir nisanın tadını...
Dışarıda herkes gibi seslenmek sana
Ve koynunda söylemek asıl adını...
İnanmak, inanmak, inanmak
Ninnilerinle uyuyup, Türkülerinle uyanmak... ''

Arif Nihat Asya'nın en sevdiğim şiirlerinden biriydi okuduğu.

Dudakları ile aramda tek nefeslik mesafe kaldı. Kahvenin kenarlarına serpiştirilmiş grilerini kapatırken yüzümü yana çevirdim. Islak dudaklarını yanağımda hissettiğimde sanki milyonlarca karınca midemin içini kaşıyıp geçmişti.

Yutkundum.

Annem hep ''Seni sevene değer ver. O seni asla incitmez.'' derdi. Soner seviyordu ama bencilce.

Dudakları, alev almış yanağımdan çekilirken tırnaklarımla oymaya başladım. Boşuna ümitleniyordu benden yana. Cemal Süreya'ya ait bir sözle hislerimi dışarı vurdum.

''Biz kırıldık, daha da kırılırız. Ama katil de bilmiyor öldürdüğünü.''

Beni seviyordu evet ama bu beni her geçen saniye ilmek ilmek zedeliyordu.

Gözlerimi ürkerek yukarı çıkardım. Oynayan Adem elmasından yutkunduğunu anlayabiliyordum.

Dudaklarını birbirine bastırırken üzerine çökmüş hüzünle yüzümü taradı. Soner'i üzmüştüm. İçim cız etse de geri adım atmayacaktım. O da benim kalbimi fazlasıyla hırpalamıştı.

''Beni yalnız bırakır mısın? Lütfen.''

Loading...
0%