Yeni Üyelik
23.
Bölüm

BÖLÜM 21

@bukalemun7

A.T.R Bölüm 21)


''Başlayacağım yeri biliyorum, biteceği noktayı da...'' -Sultan B.

''Seveceksin kadınım.''

Yeniden dudaklarıma uzandığında gözyaşımın acı tuzlu tadını dilimde hissettim. Öpmüyordu ama dudaklarını bende unutmuştu.

Uçan kuş bile havada donmuş, rüzgârın bile çıtı çıkmıyordu şimdi.

Bedenim yorgun, ruhsal çöküntü içindeyim. Oysa kocamdı o benim.

Kendimi geriye çekerken vücudumda kalan son güçle omzundan iteledim. Islak gözlerim, koyulaşmış kahve tonla buluştuğunda tokadım çoktan yanağını inletmişti. ''Ne yaptığını sanıyorsun?'' Boğazım yırtılırcasına ağlamaya başladığımda koluma uzanan parmaklarını şiddetle iteledim. ''Dokunma.'' Ağzımın içi kupkuru, dilim damağıma dolaşıyordu. ''Dokunma.''

Ellerim titreyerek emniyet kemerini çözdüm. Kurduğu cümleler kulağıma uğultulu geliyordu. Nefesim göğsümde sıkışıp kaldığında utançla başımı eğdim.

''Betül.''

Aracın kapısını açıp dışarı attım bedenimi. Öptüğü yerler karıncalanıyorken, nereye nasıl gideceğimi bilmeden koşmak istiyordum. Mührümü almıştı benden. Hayatıma dair koyduğum kurallarım ayaklarının altında çiğnenmişti. Bedenim zangır zangır titriyordu.

''Betül!''

Kulaklarımı kapadım. ''Sus.'' Hıçkırıklarımın sesi birbirine karışırken çığlık attım. ''Sus!''

Dirseğimi tutan parmakları beni aniden kendine çektiğinde ayaklarım dolandı. Elleri belime sarılıp düşmekten son anda kurtarırken gözlerimiz birleşti. Nefretle bakan yeşil irislerim, pişman kahvelerine dokundu. Göğsüne yasladığım ellerimi yumruk yapıp gelişigüzel vurmaya başladım. ''Nasıl yaparsın?''

''Betül.'' dedi can çekişir gibi. ''Bunu yapmak zorundaydım!'' Öfkeyle gözlerimi kapadım.

''Soner, yoruldum görmüyor musun?'' Kucağında çırpınıp geriledim. ''Bırak artık beni.'' Kolumu sertçe dudağıma bastırıp sıyırdım. ''Eski hayatımı özledim.'' Gözyaşlarım çenemi yol edindiğinde uzattığı eli öfkeyle geri çevirdim. Ateştendi bu adam ve ben her dokunuşumda alev alıyordum.

Dünya bir beşik gibi başımın etrafında dönmeye başladığında bedenimi kavradı. Sarmaladığı kolları arasından çıkmaya çalışıyordum. Başımı sol yanına yasladı. Küçük yumruklarım onu incitme arzusu ile göğsüne inerken yavaşça uslandım. Gömleğini kavrayan avuçlarım öcünü almak ister gibiydi. Feryadımı canımı yakanın göğsünde dindiriyordum. Hayatın en tuhaf yanı bu olmalıydı.

''Benden her şeyi iste ama seni bırakmamı isteme Rihem.'' Çenesini başıma yasladığında boğazımdaki yangı ile yutkundum. Umutlarım yanlış göğse sığınmıştı.

Hayır, beni sakinleştirecek yer başımı yasladığım bu adamın kolları değildi. Yerine kimseyi koyamadığıma gitmeliyim. ''Beni anneme götür.'' Kuru bir nefes verdim. ''Lütfen.'' Burnumu çektim.

Bu yaşadıklarımı sineye çekip bugünü unutmalıydım. Yoksa yarın gidemezdim. Vicdanımı susturmalıydım. Nasıl yapacaktım ki?

Elleri elime inip, sarmalayacağı sırada kırgın gözlerine iğrenerek baktım.

Soner'i ardımda bırakıp araca ilerledim. Tükenmiş bedenimi koltuğa atıp emniyet kemerini taktım. Başımı koltuğa yaslayıp sık sıkı yumdum göz kapaklarımı. Ah, bu yaşlar dinmek bilmiyordu.

Aracın kapısı açılıp kapandı. Sesli soluk alış verişleri kulaklarımı dolduruyordu. İçimdeki hüzün yüzümü buruşturmuştu.

''Betül.''

''Lütfen!'' dedim gözlerim açılıp doğrulurken. ''Aynı şeyleri söyleyip durma Soner.'' Yanağımdan habersiz süzülen damlaları silip pencereye çevirdim bakışlarımı. Bir elim güç almak istercesine çenemin altında yaslıydı.

''Ağlama Rihem.'' Dudaklarımı ısırdım. ''Ağlamalarının sebebi ben olmayayım.''

Sıkıntılı bir nefes verdim. Aklıma geldikçe kalp atışım hızlanıyor, nefesim göğsüme çakılıp kalıyordu. Dudaklarımı söküp atasım vardı.

Önümden kayıp giden yollar pusluydu. Arada bir gözüme direksiyonu sıkan elleri takılsa da başımı Soner'den yana hiç çevirmedim. Varlığını hissedişim dudaklarımdaki tadını damağıma getiriyordu. Bu duyguları sevdiğim adamla yaşayacaktım oysa. Sevilesi bu adama kızgınlığımın tarifi yoktu.

Mahalleye giriş yaptığımızda dilimi oynattım.

''Aşağıda mezarlık. Bu taraftan.'' Çenemin sızısını ve yol boyu dişlerimi sıktığımı anca konuştuğumda fark edebilmiştim.

Başıyla onaylayıp hızını artırdı. Araç mezarın girişinde durduğunda, sanki yeniden ağlamayacakmış gibi, parmak uçlarımla gözaltlarımı kuruladım. Çantamı koluma asıp araçtan indim. Ölümün evi mezarlıklara şöyle bir bakındım.

''Annem.'' Dudaklarımdan döküldü hasret kaldığım o kelime. Fısıltımı duymuş mudur? Sımsıkı sarılıp kokunu içime çekerek, körpe bir yavru gibi göğsünde dinlenmeye ihtiyacım var anne.

Soner'in belime dokunan eli yönlendireceği sırada yana kayıp avuçlarından uzaklaştım. ''Lütfen, annemle yalnız konuşacağım.''

Dudaklarını birbirine bastırıp başıyla onayladı. Gözleri kısılıp uzaklara dalarken ardımı dönüp yürümeye başladım. İtiraz etmemesine şaşırsam da umursamadım. Belki de böyle telafi etmeye çalışıyordu.

Aklıma takılan soruyla sırtım dönük duraksadım. ''Annemin vefat ettiğini nereden biliyorsun? Kendimle ilgili hiçbir şey anlatmadım sana.''

Sessizlik sorumun üzerine çöreklenince ardıma bakındım. Ellerini cebine yerleştirmiş ve gözlerini bir noktada sabitlemişti. Kaşları çatılı, yüzünün rengi açılmıştı. Belki de beni öpmesinin pişmanlığını şimdi yaşıyordu. Sorumu yinelemek yerine yoluma döndüm. Birkaç adım atmıştım ki seslendi.

''Mor güller.'' deyip derin bir nefesle soluklandı. ''Seni tanıyorum, Rihem.''

Doğru ya! Beni tanıyordu, ondandı bu eziyetleri. Omuz silkip tartışmaya lüzum görmedim. Her ne olursa olsun, nasılsa yarın gidecektim. Büyük bir günahı boynuma yükleyip vicdanımı asacaktım. Ah, nasıl yapacaktım? Ellerimi göğsümde birleştirip kavak ağaçlarının sarmaladığı yolda ilerledim yavaş yavaş.

Veda öpücüklerinin en güzelini sen hak ediyorsun anneciğim.

SONER'DEN:

Usulca adımlar atıyordu, korkak ve de çekingen. Arada bir ellerini birbirine doluyordu. Eminim şimdi ağlıyordu.

Gözlerindeki acının tonlarına yandığım sevgilim. Öyle ağladığında, kendi boğazıma kalın urgan geçirip nasıl asıldığımı keşke görebilseydin.

Öptüğümde bir ceylan yavrusu gibi ürkmüştü bedeni. Geriye çekildiğimde göğsü korkuyla inip kalkıyordu. Dudaklarından gözümü alamamıştım ki, yeniden öptüm. Bu sefer daha içten, karşılık vermesini bekleyerek. Oysa hiçbir şey hissetmemiş gibi itelemişti. İçine girdiğim müthiş duygudan sıyrılırken nefretle bakan gözleri yüreğimi burktu. Bilmiyordu, ona dair bütün umutlarım dudaklarında kalmıştı. Artık hiç bırakamazdım. İnsan umut olmadan yaşayamazdı ki.

Karım olacaktı her şeyi ile. Sevmesi için elimden geleni yapacaktım. Ama beni gitmekle tehdit etmişti. Yumruk yaptığım elimi sıkarken tekmemi aracın lastiğine geçirdim. Beni bırakma heveslerinin önüne geçmek için öpmüştüm, pişman değilim.

Mümkünü olmayan imkânsızı seviyordum evet.

Görüş alanımdan çoktan çıkmıştı sevdiğim. Annesinin mezarına varacak kadar yüzüm olsaydı karımı yalnız bırakmazdım. Ellerini tutup onunla gitseydim, bütün yaşanmışlıklar gözlerimin önüne sinema kuracaktı. Hem, kadınımı annesinin mezarı başında ağlarken görmeye tahammül edemezdim. Geçmişin önüme sunacağı sofrayı midem kaldıramazdı.

Telefonumun sesi düşüncelerimi dağıtırken aramayı açtım.

''Efendim?'' Bir elimi cebime yerleştirip gezinmeye başladım.

''Oğlum.'' Tüm sıcaklığı ile annem konuşuyordu. ''Neredesin?''

''Anne.'' Sesim ikaz ediciydi. ''Ne söyleyecektin? İşim var.''

''Amcanla baban seni soruyor. Düğünle ilgili konuşacakları var oğul.''

''Anne, sakın ha.'' Görmeyeceğini bilsem de işaret parmağımı uzatmıştım. Bu işi bir bozan olursa karşısında çığ gibi bulurdu beni. ''Amcamı ver tel-''

''Dur oğul, dur. Söz tutuldu. Konuşulacaklar hayırlı iş.''

Yüreğime sular serpilmiş, göğsüm rahatlamıştı. Ona bu denli yakınlaşmışken aksilik çıksın istemiyordum. Annemler boş yere benim sinirlerimi oynatıyorlardı. Telefonu kapatacaktım ki diğer taraftan Boran amcamın gür sesi duyuldu.

''Hazırlıklar devam ediyor oğul. Sen elini çabuk tutup kızı kendine bağla, zira düğün pek yakın.''

Dudaklarımı dişlerimin arasına alıp ısırırken gülümsedim. Gönlünü kapmanın bir önemi yoktu. Zaman geçtikçe nasılsa sevecekti. Vuslatım yakındı.

Bir ayağımla toprağı karıştırırken elimi çenemde gezdirdim. ''Bu erken tarihe babası ne diyor?'' Betül yeterince zorluyorken babasının diretmeleri ile de vakit harcayamazdım.

''Bildiği gerçekleri kızına anlatacağımı söyledim oğul. Hem senet var. Elleri kolları bağlı, istese de ses edemezler.''

Dudaklarım iyice kıvrıldı. ''Güzel.''

Karşı taraftan Boran amcamın ve babamın sinsi kahkahalarını işittim. O, Betül'e zarar vermeden intikamını alıyor; bense sevdiğim kadını. Bu işten ikimiz de kârlı çıkacaktık.

''Aramızdaki buzlar eriyor mu oğul?'' Gülüşüm yüzümde donuklaştı.

''Zaman.'' dedim soğukkanlılıkla. ''Zaman her şeyi çözecek amca.''

''Peki oğul, tez gelesin eve. Eksikleri bir an önce tamamlayalım. Düğün şanımıza yaraşır olmalı.'' Mırıldanıp telefonu kapadım.

İçim kıpır kıpırdı. Onunla ilgili kurduğum düşler aklımı sarmalarken araca doğru ilerledim. Artık, doya doya bakacaktım gözlerine. Vücudunun ısısını hissedecektim. Sabahları uyanıp ince beline dolanacaktım. Geceleri göğsüme yaslayıp uyutacaktım haşin güzelimi. Sesli güldüm. Rahat durmazdı ki. Bütün hırçınlığı boşunaydı, alışacaktı. Düşündükçe keyfim yerine geliyordu. Tadı dilimde kalan dudakları bir bana ait olacaktı. Vücudumu küçük elektrikler sardı. Aklımdaki fesat düşünceleri bir köşeye bırakıp aracın kapısın açtım. Bineceğim sırada işittiğim tanıdık ses ile kaşlarım çatıldı. Endişeyle gözlerim onu aradı.

''Betül!'' Toprağa çökmüş, ellerine bakarak bir ileri bir geri salınıyordu. Kahretsin, ne olmuştu? Hızla yanına ulaştığımda diz çöküp elimi uzattım. Yüzünü avuç içime alıp gözlerime çıkardım. ''İyi misin, ne oldu?''

Ağzından ciğerleri çıkacakmış gibi ağlıyordu. Kadınımın gözyaşlarında boğuldu az evvelki neşem.

''Annem, çıkartmama izin vermiyor!'' Avuçlarım arasına aldığım yüzünü telaşla taradım. Alyansa bakıyordu. Ellerini avuç içime alıp öpücükler kondurdum. Kollarımı boynuna dolayıp kendime çektim kadınımı. Kalp atışlarını duyabiliyordum. ''Annem, annem!'' Bir elimi bacaklarının altından geçirdim. Diğer elimi beline dolayıp bedenini havalandırdım. Ne olmuştu güzelime? Ne halt vardı da yalnız bırakmıştım onu! ''Yapmamam gerektiğini söyledi.'' Başını göğsüme yaslamış, nefesi kelimelerini yarım yamalak bırakmıştı.

Kendime olan sinirimden dişlerimi sıkıyordum. ''Kim ne dedi güzelim?'' Ağlamaktan koyulaşmış yeşil gözlerini üzerime dikti. Öpmelere doyamadığım dudağı morarmış, titriyordu.

''Annem.''

Dişlerimi sıktığım da çenemde ki bütün kaslar gerilmişti. Hepsi benim hatamdı, yalnız bırakmamalıydım. Karımı korkuttular mı yoksa? Bir şey mi olmuştu mezarda? Bu hayat bana, sevdiklerimi üzerek, kafayı yedirtecekti.

''Geçti karıcım.'' Şefkat dolu öpücüğümü başına bıraktım. Aracın arka kapısını güç bela açıp bedenini yavaşça yerleştirdim.

''Uyumak istiyorum Soner.''

Küçük yastığı alıp başının altına koydum. Uzanıp yanağını öptüm. ''Uyuyunca geçer, uyu sevgilim. Ben yanındayım.''

Göz bebekleri yavaşça süzülüp kapanırken onu izliyordum. Geriye çekilip araç kapısını kapatırken kendime kızdım. Ulan! Evlenirken hep yanında olacağıma söz verdiğim kadını en ağır hissettiği zamanda yalnız bırakmıştım. Annesini uzun zamandır ziyaret etmiyordu. Yalnız başına bir travma atlatmasına sebep olmuştum. Saçlarımı çekiştirip başımı ellerim arasına aldım. Kahretsin! Bugün yaşadığı her şey onun için fazla ağırdı.

Hepsi benim suçum.
Beni affet, Rihem. Beni affet, karıcım.

Loading...
0%