Yeni Üyelik
27.
Bölüm

BÖLÜM 25

@bukalemun7

A.T.R Bölüm 25)

''Umudumu, ardımda kalan adamın çökmüş omuzlarına bırakmıştım.'' -Sultan B.


Düğün merasimi bitmiş, salonun en güzel köşesinden birinde mutluluk sözcükleri sıralayan misafirlerin tebriklerini kabul ediyorduk. Yorgunluklarına rağmen gülümseyen yüzlere, beceremesem dahi, içten olmaya çalışıyordum.

Çekirdek aileden oluşan son davetli de salonun süslü kapısından çıktığında aile üyelerimizden başka kimse kalmamıştı. Kalbimin hızı giderek artıyordu. Elime dolanan parmakları itiraz kabul etmeksizin ardından çekiştirirken peşinden gidiyorum. Ayaklarım babamın iri cüssesinin yanında durduğunda utanarak o puslu, hüzünlü gözlere baktım. Bana kızgın, kırgın olduğunu biliyorum. Oysa beni evden kaçışa sürükleyen onun ve Necla Hanım'ın baskıcı tutumlarıydı. Gerçi kaçıp kurtulayım derken daha beterine yakalanmıştım.

Soner babamın arkasına gizlediği eline uzanıp saygıyla öptü. Bu iki adama karşı ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum.

''Baba.'' Temkinliydi ses tonum. Sımsıcak parmaklarını tuttum. Dolu gözlerini kaçırıp karanlık göğe kaldırdı. Dişlerinin arasına alıp sıktığı dudağından tek kelime dökülmüyordu. Öptüğüm elini alnıma götürdüm. ''Hakkını helal et baba.'' Yanağımı mesken eden yaşlar çoktan yerini almıştı. Morarmaya yüz tutmuş alt dudağım titriyordu.

''Helal olsun.'' Kolumdan çekip boynuma sarıldığında, omzuna başımı yaslayıp hıçkırıklarımda boğuluyordum. Sırtımda hissettiğim elleri beni güç bela ayakta tutuyordu. İçimi, içime çekiyorum da yine de kaybolamıyordum. O an unutmuştum attığı ilk tokadı. O an unutmuştum İdil'e yaptığı babalığı. O an unutmuştum tüm hatalarını.

''Baba!'' dedim kesik kesik. Nefesim kimsenin duyamadığı çığlıklar atıyordu. ''Beni bırakma.'' deyiverdim. Beni babamdan başka koruyup kollayacak bir annem yoktu. ''N'olur.'' Soner'in koluma dokunan ellerini silkeledim. Sanki bir kâbusun içindeydim. ''Lütfen baba, evimize götür.'' Ellerimi iki yana açıp yüzümü buruşturdum. ''Bütün bunlar çok, çok saçma baba.''

''Betül!'' Dirseğimden çekiştiren kemikli ellerini yeniden savurup yüzümü babama döndüm.

''Lütfen baba daha üniversitem var.''

Koskoca yakarışlarımı aciz fısıltısı susturmuştu. ''Beni affet kızım.'' O, asil başı nasılda yere eğilmişti. ''Bundan sonra seni istemeseler bile bu iş bozulmaz.''

Sımsıkı kapattığım gözümden düşen iri damlalar karanlık gecede acıma karışmıştı. Doladığım ellerimi kolundan çektim. Titreyen parmaklarım havada asılı kalmış, çatılı kaşlarımla algımı zorluyordum. Gözlerinde ki mahcubiyet umurum da değildi. Babaydı o! Nasıl kızının bu çığırışlarını kulak ardı edebilirdi?

Omzuma dokunan ellerin beni babamın karşısından çekip alışına izin verdim. Hemen ötemde elini uzatan Necla Hanım'a baktım. Yaşlı gözlerim Soner'in annesi Nesrin Hanım'a takıldı sonra. Başıyla işaret ettiğinde, bilinçsizce, uzanan eli öptüm. Saygımdan değil, kurulu bir robot gibiydim o an. Hem, mecburdum.

Daha fazla acıyı göğsümün içine sıkışıp kalan kalbim kaldıramayacaktı. Öyle bitkin hissediyordum ki... Annem olsa böyle olmazdı. Ne yapacağını bilmeyen karnı aç evsiz bir çocuk gibi annesizliğin bocalamasını yaşıyordum. Soluk alış verişlerim göğsümü titretiyordu.

''ALLAH mutlu mesut etsin kızım.'' Burnu havaya kalkmış yandan bakışlar atıyordu Necla Hanım. ''Bir yastıkta kocayın.'' Dediklerini duymazdan gelip gözlerimi boşluğa diktiğim sırada Soner'in elini belimde hissettim.

''Bu taraftan.'' Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladım.

Umudumu, ardımda kalan adamın çökmüş omuzlarına bırakmıştım. Şimdi, Soner'in yönlendirişlerine ayak uyduruyordum. Nesrin Hanım diğer yanımda, Soner sağımda ellerini parmaklarıma geçirmiş çıkış kapısına doğru ilerliyorduk. Bütün ağlamalarımı içime çekip son kez ardıma döndüm. Sırtım dönüktü. Çökük omuzları üzerindeki umutlarıma el salladım. Sonra parmaklarımı sıkı sıkıya sarmalamış adama baktım. Onundum, ona aittim. İhtiyaçlarını karşılayacaktım, nasıl yapacaktım? Yüreğim ona ait değilken bedenime nasıl buyur edecektim? Keskin gözleri tam karşıya bakıyordu. Sinirli miydi? Bunun acısını benden alacak mıydı? Hayatta bazı şeylerin cevabını öğrenmek için bizzat yaşamak gerekiyordu.

Gözlerimi sinyal yakan araca çevirdim. Boran amca gelin arabasının yanında Mehmet Bey ile sohbet ediyordu. Bizi fark ettiklerinde yüzlerine kocaman bir gülücük yayıldı. Keşke diyorum, karşılık verebilseydim. Süzülen adımlarımızla yanlarına ulaşmıştık. Soner önce Boran amcanın, ardından Mehmet Bey'in elini öptü. Onlara saygısızlık yapmak istemiyordum. Hele ki bu kadar içten ve iyilerken... Mehmet Bey'in uzattığı eli öpüp alnıma yerleştirdim. ''ALLAH mutlu mesut etsin kızım.'' Eğreti gülümseyip Boran amcanın eline uzandım. Geriye çekildiğimde gözleri ışıl ışıl yüzümü süzüyordu. ''Çok, çok güzel olmuşsun kızım. Tıpkı...'' Boran amcanın gözlerinde gördüğüm yaş mıydı? Kim bilir, böylesine sert görünen bu adam belki de duygulanmıştı.

Birbirine bastırdığım dudaklarım tebessüm edivermişti. Geriye çekilip süslü gelin aracının yolunu açtılar. Mezarıma götürecek tabutuma ıslak gözlerle baktım.

Soner, ön kapıyı açtığın da her ne kadar istemesem de binmiştim. Mehmet Bey ve Boran amcanın yanında sorun çıkaramazdım. Soner kapıyı kapatıp sürücü koltuğuna geçerken elim göğsüme gitti. Bacaklarımı üşümeler sarmalamıştı.

Lüks gelin aracı hareketlendiğinde yerimde kıvranıyordum. Parmaklarımı çıtlatışım ortamdaki sessizliği bölük pörçük ediyordu.

Uzayan yolda kaçamak bakışlarım Soner'i buluyordu. Direksiyonu kavramış parmakları ara sıra ritim tutuyordu. Düğün alanından oldukça fazla uzaklaştığımız sırada araç hızını yavaşlatıp sağa çekerken, kaşlarım havada Soner'e çevirdim yüzümü.

''Bir şey mi oldu?''

Araç tamamıyla durduğunda Soner bir elini direksiyona yaslayıp yarım yamalak, başını çevirdi.

''Rahat ol biraz.'' Öyle sımsıcak, severek gülümsüyordu ki bir an için bu adamı sevmeye gülüşünden başlayabilirim diye düşündüm. İstediği olmamış çocuklar gibi dudağımı büzüştürmüştüm. Soner, ıslattığı alt dudağını bir süre dişler arasında tuttu. Araç yeniden hareketlenirken mırıldandı. ''Konağa kadar sabret.''

''Be dedin?'' Boğuk çıkan sesinden bir şey anlamamıştım. Gözlerimi tırnaklarıma indirdim.

''Dikkatimi dağıtıyorsun.'' Arabaya bindiğimden beri sergilediğim tavırlarımı düşündüm.

''Özür dilerim.'' dedim ağlamaklı.

Direksiyona hızla geçirdiği yumruğunun sesiyle yerimden doğrulurken korkuyla iç çekmiştim. Soner'in ne yapmaya çalıştığını kavrayamazken araç durmuştu. Başını yana çevirip bir süre gözlerime baktı. Giderek yaklaşıyordu. Dudaklarıma ramak kala ürken bakışlarımı yana çevirdim. Islak dudağını yanağıma bastırıp minik bir öpücükle yüreğimi okşadı.

''Titriyorsun.'' Farkında değildim.

''Biraz soğuk.'' Kalp atışlarım hızlanmış ve midemin içini birisi kaşıyordu. Vücudum elektrikleniyor, bedenimde tuhaf şeyle oluyordu.

''Buralar sıcak olur ama yine de sen bilirsin.'' Sesli gülüşü yüzümü al al etmişti. ''Ha bu arada benden yana hava alevli.'' Kıkırtıyla göz kırptı. ''Sen de durumlar nasıl?''

Ilık nefesini yanağımdan çekmiyordu. Küçük bir öpücük daha bırakıp geriye çekildiğinde boğazımda kesilen soluğumu dışarı verdim. Kalbim duracaktı! Duygu sersemliği içinde kalmış gözlerimi akıp giden yola çevirdim.

Zamanın bizi sürüklediği anda konağa ulaşmıştık. Soner, sinsice kıvrılan dudağıyla gülümseyip araçtan indi. Kapıma geldiği sırada oturduğum koltuğa iyice gömülmüştüm. Açılan kapıdan giren serin hava içimi bumbuz etmişti. Soner gözlerini kısmış yandan bakışlar atarken kolunu kapıya yasladı. Şöyle bir etrafı süzüp göz kırptı.

''İnmeyecek misin karıcım?''

Uğur böceklerinin sesi kulağıma doluşuyordu. Doğa kendi dilince gecenin sessizliğini fırsat bilmiş, konuşuyordu. Soner'den gözlerimi kaçırıyordum. İşte bu gece onunla yalnız başımaydım. Savunmasız ceylan sonunda aslanın koynundaydı.

Uzattığı ele tutunup araçtan indim. Titreyen ellerimi sarmalamış, beton yolda ilerliyorduk. Kâhya konak kapısını açtığında tümsekli eşikten adımımı attım. Üzerimize kapanan demir kapıya omzumun üzerinden bakakalmıştım. Sıcak eli yanağımı bulup okşadıktan sonra şefkatle gülümseyip parmaklarıma sarıldı yeniden.

Merdivenlerden ilerliyorduk.

İşlemeli, tahta kapının önüne geldiğimizde ikimizde duraksamıştık. Bacaklarımı titremeler sarıyordu. Göğsümü zorlayan kalbim bir çıkış bulsa uçup gidecekti. Soner boğazını temizleyerek kapı kulpuna uzandı. Aralanan odadan loş ışıklar yayılıyordu. Utanan bakışlarım Soner'i bulduğunda öyle heyecanlı, öyle yoğun bakıyordu ki. Kirpiklerimi parmaklarıma indirirken odada ilerliyorduk.

''Sen burada-'' Pütürlü sesini öksürüğüyle düzeltti. ''-bekle, ben geliyorum.''

Başımla onayladım. Soner odadan çıktığında buğulu gözlerimi tenimizin kokusunun sineceği duvarlara çevirdim. Otantik kilimler döşemeleri süslemiş, geniş cam kenarına klasik tek kişilik iki koltuk yerleştirilmişti. Ahşap yatağın her ucundan tavana yükselen küçük çaplı direkler vardı. Rengârenk pullu tüller direk boyunca yükseliyordu. Loş ışıkta desenlerini zor ayırt ediyor olsam da her şey güzel görünüyordu. Biraz daha yaklaşıp ellerimi tüller üzerinde gezdirdim. Kadifemsi bir yumuşaklıktaydı.

Yorgun vücudumu cezbeden yatağa oturdum. Temiz çarşaf kokusunu ciğerlerime çekerken elimi gelin şalıma götürüp saçlarımı gün yüzüne çıkardım. İçim sıkıntı ile doluydu. Ne yapacaktım? Git gide istemediğim o ana yaklaşıyordum. Aklımda sürekli dönüp duran şeyler beynimi kemirip tüketiyordu.

Odanın kapısının açılmasıyla yerimden doğruldum. Elim, inip kalkan göğsüme giderken Soner kapıyı örtüp sırtını pervazına yaslamıştı. Gözlerini derince kapayıp burnunu havaya kaldırırdı.

''Kokun odamıza çoktan sinmiş sevgilim.''

Göz kapaklarını aralayıp dudağının kenarı kıvrılırken adımlar attı. Hayır, hazır değildim ki? Ben hiç evliliği düşünmemiştim.

Yanıma geldiğinde korkarak gözlerine bakındım. Siyah saçlarımda göz gezdirdi. Ellerini belime dolayıp iyice sokulurken burnunu boyun girintime yasladı. Minik öpücükleri içimi gıdıklıyordu. Dudakları iyice boynumu esiri altına alırken sırtımdaki fermuarın sesi kulaklarımdaydı. Dokuduğu yerler karıncalanıyordu.

''Soner.'' dedim ağlamaklı.

''Hmm?'' Kendinden geçmiş bir vaziyetteydi.

Dudakları boynumdan çeneme doğru yol alırken yerimde kıvranıyordum. Hani, oğlan kız isteyene kadar beklerdi. Kitaplar, bize bu masalı söylemez miydi? Kulağa hoş gelende bu değil miydi gerçi?

Yanaklarımda gezinen yaramaz öpücükleri dudaklarıma geldiğinde iteledim. ''Lütfen, hazır değilim.''

Kapadığı gözleri ardındaki kahve tona yalvararak bakıyordum. Dudaklarını birbirine bastırıp başını iki yana salladı. Parmakları gömleğine gidip birkaç düğmeyi kavradı. Ağzım aralanmış olacakları algımda tartmaya çalışıyordum. Bir çırpıda gömleğini çıkartıp savurduğunda kolumdan çekip elini saçlarım arasına daldırdı. Dudakları dudaklarımı örtüp içine çekerken gelinliğimi omuzlarımdan sıyırmaya başlamıştı. Beklenmedik anda gelen sarmalayışlar kalbimi incitiyordu. İnip kalkan göğsüm üzerinden gelinliğim düşerken yanağım ıslanmıştı. Dudakları arasında bulduğum küçük boşluğa hıçkırıklarımı yuvarladım. Gözyaşlarım nereye akacağını bilmez halde, yanağımdaki parmaklarının uçlarında kayboluyordu. Gerileyip alnını alınama yasladığında, korkulu iç çekişlerim loş odayı inletmişti.

''Biz hayal ürünü değiliz Rihem.'' Dudağını keyifle yanağıma sürtüp fısıldadı. ''Bu gece ne yaşanması gerekiyorsa onu yaşayacağız sevgilim.''

Sıcak göğsüne yaslanmış ellerim direnmek için fazlasıyla güçsüzdü.

Loading...
0%