Yeni Üyelik
32.
Bölüm

BÖLÜM 30

@bukalemun7

A.T.R Bölüm 30)

''Elbiseler gibi insanların da etiketi içeridedir. İlk bakışta kaliteyi hemen anlayamazsınız, ters yüz etmek gerekir.'' -Sultan B.


TUNA'DAN:

Sığınakta bir ileri bir geri gidiyordum. Kelebeğime hediyesi çoktan ulaşmıştır. Biraz tanıyorsam Soner aşağılığı gece olmadan burada olacaktı.

Planımın önündeki engelleri bir bir yok ediyordum. Az evvel de Murat denen herifle konuşmuştum. Eylem'in söylediklerini inkâr edip küçük bir yanlış anlaşılma olduğunu dile getirmiştim. Hedefime bu denli yakınlaşmışken küçük bir solucan işimi mahvedemezdi. Ekrem gelsin solucana kurduğum planımın son dokunuşlarını da yapacaktım.

Zır zır beynimin içinde çınlayan telefonumu cebimden çıkardım. Hah, iti an çomağı hazırla!

''Ne var?'' Aradığı iyi olmuştu öfkemi ondan çıkartacaktım.

''Tuna.'' Sesi titriyordu. Hayalimde canlanan gözyaşları ona olan öfkemin üzerine su serpmiyordu. Aramızda geçenleri Murat herifine anlatmamalıydı.

''Yürek mi yedin lan sen!'' Esip gürlüyordum. ''Dua et Manisa'da değilim yoksa elimden kimse kurtaramazdı seni!''

''Tuna, ben...'' Bölük hıçkırıkları cümlelerine jilet vuruyordu.

''Ne var ben, ne var?'' Avuç içlerim kaşınıyordu. Küçük solucanın beni soktuğu duruma bakın hele. ''Beni iyi dinle lanet olası solucan!'' Ağlamalarının şiddeti artmıştı. ''O gece bir tarafını değil de aklını kullansaydın şimdi karşımda zırlamazdın!''

''Ben...'' Bir türlü cümlesini tamamlayamayışı sabrımı taşırıyordu. ''Ben sana güvendim!'' Hıçkırıklarına karşılık yüzümü ekşittim. ''Ben sana saflığımı, temizliğimi teslim ettim.''

''Eh, yeter be! Nikâhsız koynuma sokulurken düşünecektin bunları. Şimdi ajitasyon yapma bana!'' Eylem de oyunumun bir parçasıydı. Benim için bu oyunda sadece basit bir piyondan ibaretti.

''Seni sevdim. İnandım!'' İçini çeke çeke yalvarıyordu. ''Ben sa-''

''Yeter be! Namusunu korusaydın.'' Sabrım taşıyordu. Gözü kör müydü de namusunu emanet etmişti. Üstelik geri alamayacağı bir şeydi bana verdiği. ''Şimdi beni iyi dinle! Seninle aramızda öyle bir şey olmadı. Anlıyor musun?'' Karşı tarafta güçlü nefes alıp vermelerin dışında ses gelmiyordu. ''Duydun mu?''

''Ama...''

''Aması yok!'' Israrın fazlasından nefret ederdim. İradesini kullanmamanın cezasını çekiyordu. ''Birini gönderiyorum oraya. Adı Ekrem. Sana yapman gerekenleri anlatacak. Sonra aynen dediklerini yapıp beni Murat'ın gözünde nasıl kirlettiysen öyle paklayacaksın!'' Burnumdan soluyordum. ''Yoksa...'' Alnımı sıvazlayıp tereddütsüzce, duvarda asılı kara mamba tablosuna baktım. ''Yoksa seni öldürtürüm!''

Nefesine sesli ağlamalar karıştı. ''Ben...''

Saçlarımı çekiştirdim. Sabrımın sınırını zorluyordu. ''Amma arsız çıkt-''

''Ben hamileyim.''

Kaşlarım çatıldı. ''Ne?'' Korkudan son çırpınışlarını yapıyordu sürtük. ''Yalan! Senin gibiler kuyruğunu kıstırınca böyle yapar.'' Bundan kuşkusuzdum.

''Hayır, karnımda senin çocuğun var.''

Sesler kesildi. Pütürlü nefesi de yoktu artık. Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp ekrana baktım. Kapatmıştı.

Senin çocuğun.

Benden bir parça taşıyan biri vardı. Şöyle bir etrafıma bakındım. Alnımı sıvazlayıp kirli sakalımda gezdirdim parmaklarımı. Durgunluk vardı üzerimde.

''Abi.''

Depodan içeri en güvendiklerimden Ekrem girmişti. Yurt dışında tanışmıştık onunla. Yetimdi. Annesinin ise bambaşka bir hikâyesi vardı kimseye anlatmadığı. Battığı çukura uzanan kurtuluş eliydim onun için. Bana vefa borcu vardı. Eğer gönül borcun varsa bir insana, bunu canından başkasıyla ödeyemezdin. ''Gel Ekrem.'' dedim ellerimi cebime yerleştirirken. Selamlaşmanın ardından koltuğa geçip oturdu. Telefonda yarım kalan solucan meselesini yüz yüze konuşacaktık.

''Ne zaman gidiyorum abi?'' Yeni çıkmış sakallarımı kaşırken göz kırptım.

''Önce sen gitmeyeceksin.'' Şimdilik.

''Nasıl yani abi?'' Meraklı gözlerle iki dudağımın arasından çıkacak söze bakıyordu. Kısaca planımın devamını anlatacaktım.

''İki adamım yola çıktı. Öncelikle Eylem'e haddini bildirecekler.'' Duraksamıştım. Söylediği o kelime beynim içinde dönüp duruyordu. Senin çocuğun. Bunu neden bu kadar düşünüyordum ki? Namusunu yok sayıp benimle birlikte olan, bir başkasının koynuna da sokulabilirdi.

''Bir şey mi oldu Tuna?''

Silkelenip kendime geldim. ''Her neyse, Eylem'e haddini bildirecekler. Ekrem sen birkaç gün sonra gideceksin. Seninle evlenmeyi kabul etmek zorunda. Murat herifinin gözünde beni paklaman lazım. Ne yap ne et bu işi başar Ekrem. Annemlere Eylem'in ailesinin seni istemediğini, Eylem'in de namus derdine düştüğünü korkudan bana iftira attığını söyleyeceksin. Eylem'i köpek gibi seviyorsun.'' Sırıttım. Yazsam çevirdiğim dümenleri senarist olurmuşum. ''İnandırıcı oyna yani.'' Ellerim cebimde sıkıntıyla soluduğum nefesi verdim. ''Ama... Bir sorun var Ekrem.''

''Nedir o?'' dedi keyifle. Ekrem'e güveniyordum. Üzerime atılan bu pisliği ancak onunla temizlerdim.

''Kız hamileymiş.'' Üzerinden gözümü ayırmıyordum. ''Yok et o p***''

Hüzün parçacıkları şeritlendi göz bebeklerinde. ''Tuna.'' dedi başını eğerken. ''Ben evleneceğim zat-''

''Ekrem, aldır o çocuğu!'' Sinirlenmiştim. O çocukla kendini bağdaştıramazdı. Sessizlik çöken çehresiyle onayladı.

''Tamamdır.'' Rahatsızca oturduğu koltukta doğruldu. Baş selamı verip kapıdan çıkacağı sırada sığınağa bir patırtı çöktü.

''Abi!'' Adamlarımdan Ayhan'ın sesiydi bu. ''Sana bir sürprizim var.'' Ekrem'le birbirimize baktık. Çok geçmeden kapıda birkaç adam göründü. Başına çuval geçmiş birisi ayaklarım üzerine düşmüştü. ''Fare kapana kısıldı.'' Elleri ardından bağlanmış, yerde debeleniyordu. Sırıtışım yayılırken saate baktım. Epey geç olmuştu. Oysa onu daha erken bekliyordum.

''Şuraya oturtup sıkıca bağlayın.''

Adamlarıma direnip anlamsız sesler çıkartıyordu. Sandalyeye sıkıca bağlayıp başındaki çuvalı çekti Ayhan. Avucumun içindeydi. Çehresini süzdüm. Küçük hediyemin onu nasıl yıprattığını görebiliyordum.

''Sana, öfkeyle hareket etme çakılırsın diyen olmadı mı?'' Loş ışıklara doğru kahkahalar attım. ''Nasıl, beğendiniz mi hediye mi?'' Sırıttım. ''Hani Betül nerede? Ben onu bekliyordum.'' dedim dudağımın bir kenarı kıvrılarak. Oturduğu sandalyede rahat durmuyordu. Öfkeden kuduran göz bebeklerine eğildim. ''Bekle, daha bu acı ne ki? Bakalım aşkından nefesi kesilen Betül, seninle ilgili gerçeği öğrendiğinde de seni sevecek mi?'' Ensesine yerleştirdiğim elimi itekliyordu başıyla. Sert bir hareketle ensesinden çekip gözlerime sabitledim. ''Şimdilik biraz işim var. Geldiğimde sırlarını yüzüne tüküreceğim. Hazır mısın?''

Ayhan'a işaret vermemle birlikte Soner'in suratına yumruğunu geçirdi. Bu zevki ben yaşatmak isterdim ama üzerimi kana bulayamazdım.

''Fazla yüklenmeyin, ayık olsun.'' Söyleyeceklerimin acısını en uç hücresine kadar hissetmeliydi. Ekrem'e işaret verdim. ''İstersen bir turda sen vurabilirsin.'' Kahkaha attım. Zavallı, savunmasızdı.

İsterdim ki, Betül'ü unutturana kadar bizzat ben döveyim. Gel gör ki, ölürse işime yaramazdı.

Geçmiş benim çocuk kalbimi katılaştırmıştı. Bundandır ki, acı bana zevk veriyordu.

Loading...
0%