Yeni Üyelik
33.
Bölüm

BÖLÜM 31

@bukalemun7

A.T.R Bölüm 31)

''Dinlemeden, anlamadan, konuşmadan attığımız her adım gün gelir felaketimiz olur.'' -Sultan B.


BETÜL'DEN:

Odamın bir köşesinde dizlerimi birbirine kenetleyip kollarımla sarmalamıştım. Gözlerim kan çanağı, duygularım revan içindeydi. Ben yaşadıklarımın daha da büyüğü olmaz diye düşünürken, hayat dudağının kenarı ile gülümseyip ''Dur daha bunlar ne ki?'' diyordu.

Onu durdurmaya çalışmıştım ama gitmişti. Günler geçmişti üzerinden ve hâlâ gelmemişti. Gerçek olamazdı bütün bu yaşananlar. Yanağımı aşındıran yeni yaşı da silip burnumu çektim. Gözlerim bilmem kaç defa okuduğum satırları bulduğunda dişlerim çoktan dudaklarıma geçmişti. Aklım ezberine almıştı bu satırları, unutuşum imkânsızdı artık. Karanlık, içimdeki buhranın yanında gölge kalırdı. Güçlü olamıyordum, acizdim ben. Büyük konuşmalarım kursağıma çakılıyordu. Şeytan isyanın eşiğine sürüklese de uymayacaktım.

Avucumda buruşmuş, ıslanmaktan yazıları zor bela okunan nota baktım. Hafızam da tekrarlanıyordu her şey. Yeniden, yeniden acıtıyordu. Üzerime gelen duvarlar aklımı oynatacaktı.

''Kelebeğim... Tadın damağıma yapışmışken, teninin bir başkasının oluşuna göz yumamazdım. Öyle ki, o kişi senin acılarının sebebiyken. Düğün günü bana biraz olsun güvenip, kendimi ifade etmeme izin verseydin şimdi ikimiz de mutlu olacaktık.

Hediye kutusunda gördüğün çarşaftaki kırmızılığın sana ait olduğunu söylememe keşke izin verseydin. Geç değil. Sana her şeyi anlatacağım. Yeter ki aşağıya not düştüğüm adrese gel.
Evliliğiniz mutsuz olsun kelebeğim. Umarım hediyemi beğenmişsinizdir.
Seni çok seven, sevdiğin.''


Bu yazılanları okuyan hangi adam delirmezdi ki? Boğazımı yırttı çığlığım. İnanmak istemiyordum ben, Soner de inanmasındı. Bedenim kirlenmiş olamazdı. Çok şey istemedim ki; bir kişiye ait olup, onunla yaşlanıp, onunla ölmeyi dilemiştim. Oysa tertemiz kalmak için çok çabalamıştım.

Düşünüyorum Tuna ile geçen zamanları. Aklımda bahsettiği bir anı yoktu. Gözlerimi sıkıca yumdum. Çenemden aşağı süzülen damla, başımı yasladığım yastığın kılıfını ıslatıyordu.

Onu özlüyordum.

Nereye gitmişti? Ne yapıyordu şimdi? Arıyorum, soruyorum, ulaşamıyordum. Boran amcalara da bir şey diyemiyordum. Söylersem işler daha kötüye giderdi. Bilmediğim bir yörede yalnız başımaydım ve bu derdi kimselere anlatamazdım.

Soner'in yokluğu bana yarım oluşumu hissettiriyordu. Keskin çehresini çatışını, esip gürleyişini özlemiştim. Usulca belime dolanan parmaklarının sıcaklığını, kulağımdaki fısıltılarını özledim. Avuç içimi gözlerime bastırıp sildim. İnsandım işte, kaybedince anlıyordum asıl değerini.

Kapıdan gelen sesle birlikte gözlerimi kapayıp uyuyormuş numarası yaptım. Rahatsız etsinler istemiyordum. O gelsin, ondan başkasının sözleri kulaklarıma dokunmasındı. Avuçlarım içindeki yastığı sıktım. Bütün bunlar hayal olsun Allah’ım ve ben uyandığımda Soner yanı başımda uyuyor olsun.

''Hanımım.'' Hıçkırıklarım sabredemeyip dudaklarımdan uçuverdi. Yanağım ıslanmasın diye içime ağlamaktan nefesimi hissedemiyordum. ''Uyumadığınızı biliyorum.'' Daha fazla tutamayacaktım kendimi. Başımı gömdüğüm yastıkta ağlamalarımı özgürleştirdim. Omzuma dokunan yardım elini iteledim. Onsuzluk beni hırçınlaştırıyordu. ''Hanımım. Bir Bey size bunu iletmemi söyledi.'' Başımı gömdüğüm yastıktan kaldırdım. Ellerim titreyerek uzattığı zarfı aldım. Dilşah ürken gözlerle beni izliyordu. Korkarak zarfı açtım. Şu an bütün dileklerim, ondan iyi bir haber almanın isteğindeydi. Aralayıp, dokundum. Zarfta iki fotoğraf vardı. Omzuma dokunan elin sahibine döndüm. Güçlü ol diyordu. Oysa ıslanmaktan bitap düşmüş gözlerim onu yanıltıyordu. Dilşah'ın omzumu sıvazlamasıyla birlikte gözlerimi kapayıp zarfa çevirdim bakışlarımı. Titreyen parmaklarımın çıkardığı fotoğraflara baktığımda ciğerlerimden yükselen feryadım konağı inletti.

''Soner!''

İçim kor, içim yangın yeri. Hangi su söndürebilir bendeki bu ateşi? Bir somut acı parmaklarım arasındaydı. Yüzündeki kanlar gömleğine dökülmüştü. Elleri ardından bağlı, çökmüştü. Omuzları düşmüş, yıkılmıştı. Çıldırmış bir deli gibi görünüyordu. Dayak değildi onu yiyip bitiren. Başka bir şeyler olmalı. Bir fotoğrafta yere bakıyor, diğeri... Diğerinde başında silah vardı. ''Hayır!'' Bas bas bağırıyordum. ''Soner!'' Yüreğim dayanmazdı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum ki Dilşah kolumdan çekip göğsüne bastırdı. Pişmanım Allah’ım. Ona severek sarılmadığım için, inadımdan dolayı karşılık vermediğim için ve dahası onu durdurup konuşamadığım için pişmanım. Boran amcalara haber vermediğim her saniye Soner için tehlikeli oluyordu. Ne yapacağımı bilmeyerek yerimde kıvrandım.

''Hanımım.'' Kendinden uzaklaştırdığı sırada yorulduğumu hissettim. Beynimin içinde sesler çalkalanıyordu. ''Hanımım.'' Vücudum uyuşmuştu. ''Hay ALLAH. Telefon-'' Oflayarak yerinden doğrulup ardımda bir yerlere bakındı. Bir sağa bir sola gidiyordu. Başımı ellerim arasına alıyordum ki çalan telefonu avucuma tutuşturdu. Ekrana baktım ister istemez. O arıyordu. Soner! Yerimden doğruldum. Adını bile duymak kalbime huzur getirmişti. Ellerim telaşlıydı.

''Soner!'' Dedim göğsümde kabaran özlemle. ''Soner hiçbir şey senin düşündüğün gibi değil.'' Yumruk yaptığım elimi başıma geçirdim. Ne vardı da her fırsatta ona kalbim dolu diyordum? Şimdi bütün duyduklarını buna yorup kayıtsızca inanacaktı. ''Yalan Soner! En son dedim ya kalbim dolu diye, yalan inanma ben seni sev-''

''Şşhh. Kelebeğim.'' Eğreti gülüşü yanı başımdaydı sanki.

''Adi herif!'' Örtümü çekiştirip parmaklarımı saçlarıma geçirdim.

''Ovv ovv kelebeğim. Yapma ama kadınım.'' Tiksindirici kahkahalar yuvarlıyordu kulaklarıma.

''Ne istiyorsun, ne?'' Ağlamalarım şiddetlenmiş, tepiniyordum. ''Neden yapıyorsun bana bunları, neden?''

''Seni.'' Nefes nefeseydim. ''Seni istiyorum.'' dedi.

''Sen şizofren yalancının tekisin Tuna!'' Sesim yorgunluğumu gün yüzüne çıkarmak istercesine cılız ve de kırılgandı. ''Ben, ben bir tek Soner'i sevdim.'' Kendime bile itiraf edemediğimi, gözyaşları içindeyken bir pisliğe açıklıyordum.

Telefon cızırdadı. ''Hadi ama beni de sevdin, hem o geceyi nasıl unutursun?''

''Ne gecesi!? Ben bilmi-''

''Şşş deme öyle. Ah, evet ben soluk soluğayken sen derin bir uykudaydın.'' Kıkırdadı. Gözlerim irileşmiş, aklımı yokluyordum. Bana hayat veren hava şimdi ciğerlerimi daraltıyordu. ''Kelebeğim orada mıs-''

''Yok öyle bir şey, öyle bir gece!'' Cümlelerim de kalbim gibi yarım yamalaktı. Hatırıma gelenler inkâra meyilliydi.

''Yapma ama.'' Sesi gürleşti. ''Hani şu içip de yarım bıraktığımı düşündüğün gece var ya. İyi hatırla. Başını çarptın.'' Kahkaha attı. ''İşlerimin yarım kalmasını sevmem. Sen derin uykudayken...''

Ağzım aralandı. Olamaz, olmazdı. Telefon ellerim arasından kayıp düşerken dolu gözlerim karşı duvarda asılı kalmıştı. Vücudum zangır zangır titriyordu. Olmadı öyle bir şey. Bende ki en önemli şeyi alacak kadar alçalmamıştır. Ellerim örtüme gidip başımdan iyice çektim. Dişlerim dudaklarıma geçmiş, saçlarımı yoluyordum.

''Hanımım?''

''Çık dışarı!'' Sinirimi etrafımdan alıyordum.

Kapı kapanırken yeniden telefona uzandım. ''Yapmış olamazsın!''

Telefonun karşı tarafında ki ses keyif alırmışçasına nefes alıp verdi. ''Biliyor musun? Yaptım.'' Kafamın içinde birleşen parçalar vardı. Çarşafın kızarmayışı ve dahası.

''Yapmadım de!'' Kafamı iki yana salladım. ''N'olur.'' Yumruklarım göğsümü inletti. ''Bana yapmadığını söyle yoksa aklımı yitireceğim.'' Hıçkırıklarım damağımı dövdü.

''Teninde izim var.'' Yerden yere vursam da kendimi nafileydi. ''Şimdi dinle beni. Sözde kocan, sağ salim konağa dönsün istiyorsan dediklerimi yapac-''

''Ona dokunma!'' Yatağın üzerine bıraktığım fotoğrafı elime aldım. ''Dokunma.'' Soner'i kendinden geçmiş görmek, beni de onun uğrunda canımdan geçmeye iteliyordu.

''Kelebeğim. Öncelikle anlaşalım.''

''Ne istiyorsun?'' Soner için her şeyi göze alıyordum. Tükendim, bittim ben. Aşkımızın canını almak pahasına da olsa yapacaktım dediklerini. Yeter ki kahvelerine vurgun olduğum adam yaşasındı, ben zaten ölmüştüm duyduklarımla.

Loading...
0%