12. Bölüm

Bölüm 11 (İstanbullu)

Sultan B. G
bukalemun7

Bölüm 11 (İstanbullu)

 

Üzerinde tarifsiz bir halsizlik vardı. Bir defasında da böyle olmuştu. Çok yorulmuştu, üzülmüştü ve o üzüntünün sonunda da tıpkı şuan olduğu gibi hastalanmıştı. Günlerdir kan ter içindeydi. Bugün en azından ateşi hafiflemiş yalnızca halsizlik kalmıştı. Yataktan çıkası yoktu. Kaynanası ve görümcesi ara sıra gelip kontrol ediyor sonrasında gerisin geri çıkıp gidiyorlardı. Kayınbabası konağa bir doktor çağırdı. Hatice ilaçlarını titizlikle takip etti. Kızcağızın haline acır olmuştu. Kayınvalidesi şimdide çocuğa takmıştı kafayı. ‘’Gebe olsaydın Caner avlumuza gelir bir daha da hiç gitmezdi.’’ Tüm suç kendisinde miydi? Kimseye yetemiyordu.

Yatağa iyice gömüldüğünde odanın kapısı açıldı. Gelen Hatice olmalıydı. Ayakucu gömüldü. Kayınvalidesi olmalıydı. Yine nelerden dem vurup gidecekti kim bilir. Hoş, kalbinde koca bir boşluk vardı ve artık kimseyi duyamayacak kadar büyük bir boş vermişlik içindeydi.

Yatağının ucundaki kişi usul usul yanına ilişti. Yanağına bir buse kondurdu.

‘’Gülbin.’’

Burnuna kadar çektiği yorganı hemencecik indirdi. ‘’Caner!’’ kan ter içinde kalmış, boynundaki damlalar ışıldıyordu.

‘’Geldim.’’

‘’Geldin.’’

‘’Sana geleceğim demiştim.’’

Yerinde doğrulup boynuna atladı. Onun kollarının da kendisini sarmasını bekledi. Biraz geç oldu ama o da usulca terden ıslanmış elbiseye ellerini yasladı.

‘’Bir kadının aşkımdan yataklara düşeceğini asla tahmin etmezdim.’’

Başını omzuna yasladı. ‘’Aşkından mı bilemem ama yataklara düştüğüm doğru.’’

‘’Geldim artık. Bir pot kırmadın değil mi?’’

Usulca omzundan başını kaldırdı. ‘’Neyden bahsediyorsun?’’

‘’Şu Mehir’den…’’

Başını iki yana salladı. ‘’Kimseye bahsetmedim.’’ Kaşları hoşnutsuz çatıldı.

Caner bileğinden çekip kendine yasladı. ‘’Küsme hemen. Takılıyorum yalnızca.’’ İçinde biriken havayı dışarı verdi. Bu rahatlama Gülbin’in gözünden kaçmamıştı. Bazen kendini Caner’in bir piyonu olduğunu düşünmeden edemiyordu. Fakat hemencecik bunun asılsız bir kuruntu olduğuna karar verip Caner’i zihninde, kalbinde pürü pak yapıyordu.

‘’Ne zaman gideceksin?’’

‘’Bu defa gideceğiz.’’ Gülümsedi. Gülünce gözleri parıldamıştı. O heybetli duruşu yumuşamıştı. ‘’İstanbul’a gidiyoruz.’’

‘’Ne!?’’ Sevinç çığlıkları atmak istedi.

‘’İstanbullu olacağız.’’ Bileğinden tutup çekti. Gülbin ayaklarını yataktan sarkıttı. Ter yapışmış elbisesi bacağını sergiledi. Caner yutkundu. Gün geçtikçe Gülbin daha bir güzelleşiyordu. Bu gözlerden kaçmayan bir gerçekti.

‘’Sen ciddi misin?’’

‘’Hem de çok.’’

‘’Ama annen senin bu diyardan gitmeni istemiyor.’’ Dudak büktü. ‘’Bunun suçlusu olarak beni görecek.’’

‘’İşte tam da bu nedenle aşağıda, masada kocanı destekleyeceksin.’’ Bir anda ellerini çekti

‘’Kafanda sürekli bir hınzırlık var.’’

‘’Şşşh’’ dedi yeniden kollarından çekip banyoya sürüklerken. ‘’Sadece desteğini bekliyorum. İstanbul’u merak etmiyor musun yoksa?’’

Bakışları usulca yerde gezindi. ‘’Bilmem.’’

‘’Deniz görmek istemez misin?’’ O an hiç deniz görmediğini, hep filmlerden kitaplardan aşina olduğunu anımsadı. Gerçekten öyle bir güzellik var mıydı sahi? Kocaman mavilik… ‘’ Cevap vermedin Gülbin?’’ Ağzının içinden çıkacak cümleleri sabırla bekledi. Caner zaten hep sabrederdi. Her planını ilmek ilmek işler ve işlerini zaferle sonuçlandırırdı.

‘’Eksiğim sensin. Senin olduğun her yer güzeldir benim için.’’ İçi kıpırdadı. Halsizliği bir pelerin gibi üzerinden çekiliyordu.

‘’Öyleyse önce duş alalım, sonra aşağı inip ailecek güzel bir yemek yiyelim.’’ Caner’in gözleri seviyor gibi bakıyordu. İnandı. Banyonun kapısını araladı. ‘’O kadar çok aradım seni, şimdi, açmadığın telefonların hesabını sormalıyım.’’ Bıyık altından gülümsedi.

Sıcak duşun ardından birlikte hazırlanıp merdivenleri indiler. Annesi oğlunu Gülbin’in yanında gördüğünde sıcacık bir gülüş sundu. Bu sahneyi görmek için varını yoğunu verebilirdi. Gülbin’in hasta olduğunu öğrenen oğlunun soluğu konakta alması hoşuna gitmişti.

Donatılan sofraya karşılıklı oturdular. Yemekler yenildi. Sıra tatlıya geldiğinde Caner öksürürdü.

‘’Burada bir süre tatil yapacağız fakat gecikmiş bir tatil borcum var Gülbin’e.’’ Gülbin’in gözleri sevinçle açıldı. Şu balayı dedikleri tatilden bahsediyor olmalıydı.

Babası başını eğdi. Caner işlerden bahsetti. Kazancından ve İstanbul’a Gülbin için hazırladığı evi ballandırarak anlattı. Bahsettiğine göre evin önünde havuz vardı. Elinin çok güçlendiğinden, şirketinden ve ortağının Arap oluşundan bahsetti. Ailesiyle ilk defa bu kadar dolu dolu bir sohbetin içindeydi. Bu samimiyet herkesin içini sımsıcak yapıvermişti. Yurtdışından bahsetti. Arapçayı ve İngilizceyi anadili gibi konuştuğunu söylediğinde herkes neredeyse küçük dilini yutacaktı. Zekiydi vesselam ona laf yoktu. Babasının ve annesinin gururla göğüsleri kabardı.

‘’Size şu haberi de vermek isterim. İşlerim İstanbul’da olduğu için bu defa giderken eşimi de yanımda götüreceğim.’’

‘’Oğlum.’’ Tatlısını tabağa bıraktı. ‘’Artık İstanbullu mu olacaksınız? Bu gurbet bitmedi bir türlü.’’

‘’Annem.’’ Dedi eskiden olsa, anacım, derdi. Dili epey değişmişti bu oğlanın. ‘’Şirketim, ortağım, her şeyim orada. Biz gidip düzenimizi kuralım ziyaretimize gelirsiniz.’’

‘’Koca konak…’’

‘’Annem oradaki evimiz buradan da büyük. Hem babama yeni arsalar alacağım. Şurada birkaç aya şehrin yarısı babamın olacak.’’ Osman Ağanın iştahı kabarmıştı.

‘’Eşini yanından ayırmadığın sürece ne yana giderse gitsin. Eşiğin ardı gurbet. Karışma hatun yuvalarını kursunlar.’’

Gülbin içinden sevinç nidaları atıyordu. Kalbi pır pırdı. En nihayetinde sabrının sonu güzelliklerle sonuçlanmıştı. Sevdiği adam karşısındaydı, sözünü tutmuştu. Solgun yüzüne renk geliverdi.

Konakta hazırlıklar başlamıştı. Herkes bir yerlere bir şeylere koşuşturup Caner Ağayı en iyi şekilde yolcu etmenin derdindeydi.

Birkaç gün yan yana vakit geçirdiler. Sonra Gülbin’in ailesinin yanına gittiler. Vedalaştılar. Kuzenlerine sarıldı Gülbin. Henüz gitmeden onlarla bir defa daha kız gecesi yapabilmeyi ne kadar çok isterdi.

Teyzelerine sarıldı. Herkes elinden geldiğince erzak kolisi hazırlamıştı. Kimisi turşu, kimisi salça, kimisi reçel koymuştu.

Veda vakti geldiğinde herkes siyah aracın ardındaydı. Koca bir aşiret gibi kalabalıktı. Kiminin gözü yaşlı, kimi meraklı, kimi de haset bakışlar atıyordu.

‘’Bu kim oğlum?’’ dedi babası gayri ihtiyari. Adam lacivert takım elbisesinin önünü ilikleyip belli belirsiz tebessüm etti.

‘’Şoförüm Ali Kemal.’’ Babası gurular omuzlarını gerindi. Başını salladı. Oğlunun zekâsına güveniyordu. O bir işe girişti ise evelAllah alnının akı ile çıkardı.

Arabanın arka koltuğuna geçtiler. Hatice elindeki su dolu kovayı tekeri dönen arabaya doğru döktü. Tekerleri ıslanıp toprağı çamurlaştırdı.

Gülbin’in yüzündeki gülücük hiç dinmiyordu. Heyecandan, mutluluktan ne yapacağını şaşırıyordu. Hem kocası yanında, hem İstanbul’u görecek, hem de kendi evinde yaşayacaktı artık.

Sadece kocası ve o.

Kalbinde birbiri ardına davullar vuruyor, Caner duyamasa da onun kulağında neşeli şarkılar çalıyordu.

 

Bölüm : 18.05.2025 18:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...