

BÖLÜM 4 (DAMBAŞI)
Islak gözleri eleğe takılı kalmıştı. Uzun uzadıya baktı. Kirpikleri seğirir seğirmez yaşlar yanağına süzüldü. Elinde sıktığı tülbendini dişlerine bastırdı. İç çekiyordu. Samanlığa kilitleneli neredeyse iki hafta olacaktı. Bu köhne yerde aç susuz perme perişan olmuştu. Üstü başı çerçöp içinde kalmıştı.
İçeri giren ışık huzmesine doğru usulca başını kaldırdı. Yanağında kuruyan gözyaşları pas parlak bir beyazlık içindeydi. Önüne uzatılan bir tas çorbaya bakakaldı. ‘’Ana’’ diyebildi. Kapı yüzüne kapanmadan eline uzandı. ‘’Ana ne olur bari sen dinle, sen inan bana.’’ Annesi aralıklı kapıdan içeri giriverdi. Bir hevesle ayaklandı. Vakit kaybetmeden yeniden anlatmaya başladı. ‘’Ana ben testi götüreyim dedim, gittiğimde Caner’in beni istemediğini kulağımla işittim. Babası beni alması için diretiyordu.’’ Ellerine sarılmak istediyse de anası çekiverdi. ‘’Ana ne olur inan bana beni evlendirme.’’ Hüngür hüngür ağlamaları yarasına çare olmuyordu. ‘’Yalvarırım.’’ Beli bükülmüştü. Nefesi boğazında düğüm düğümdü, soluğunu kesiyordu. ‘’Anne gurbete verme beni.’’ Annesi kederli gözlerle susuyordu. ‘’Babamın bana verecek bir kap yermeği mi yok, nedir bunca çaba?’’ İçi titredi kadının.
‘’Yavrum.’’
‘’Anne.’’ Dedi umutla.
‘’Caner babanın yanına gelip o şey için defalarca özür diledi, papatya tarlasında olan…’’
‘’Anne yemin ederim orada bir şey olmadı inan bana.’’ Gülbin susuz kalmış bir çiçek gibi solup gitmişti. ‘’Yalvarırım.’’
‘’Kızım.’’ Dediği sırada dambaşında davulun tokmak sesi duyuldu.
‘’Anne hayır.’’ Diyerek geriye sendeledi. ‘’Anne olamaz bu.’’
‘’Yavrum başka çaremiz yok, yok, yok!’’ Annesi de ağlamaya başlamıştı. ‘’Kasabayı dedikodular sarmış, herkes sizi konuşuyor. İtibarımızı ayaklar altına alamayız.’’
‘’Anne ya ben?’’ Yumruk yaptığı elini yüreğine vurdu. ‘’Sizi paklayacak kurban ben miyim ana?’’
Kadın dudağını birbirine yapıştırdı. ‘’Sen olmasan kardeşin olacaktı,’’ bekledi. ’’ dahası bundan dönüş de yok kızım.’’ Gözleri kocaman açıldı.
Tokmak yeniden davulu gümletti. Kasabının yedi noktasında yedi tane davul zurna çalıyordu. Bu demekti ki oğlan evinden gelin evine bohça ve gelinlik gitmiş demekti. Fadime tam ağzını oynatacağı sırada samanlık kapısı gürültüyle açıldı. Babası güneşi ardına almıştı, gölgesi içeri düştü. Peşinden bir gölge daha…
‘’Kızı eve getirin!’’ Artık kızım demiyordu. Babası anlamadan dinlemeden çoktan fermanı kesmişti. Bir kez olsun dinlemeyişlerine kahroluyordu.
Günler sonra karanlıktan dışarı çıktığı için gözlerinin içi yandı. Eli ile yüzünü gölgeledi. Beti benzi solgundu.
Eve girer girmez, yardımcı kızlar acıyan gözlerle Gülbin’i süzdüler. Annesi hamama sokup iyice keselemelerini söyledi. Denilene uydu, hamama girip kızların kendini keselemelerine izin verdi. Kırgın bir sükûtun içindeydi. Suyun göğsünün arasından peştamala, oradan bacaklarına süzülüşüne aldırmadı.
Havluya sarıp saçlarını kuruladılar. Temiz kıyafetleri itiraz etmeden giyiverdi. Zaman çoktan akşamı bulmuştu. Hamam odasının merdivenlerinden çıkarken kızlardan biri hevesle yanlarına geliyordu. ‘’Caner ağalar geldi!’’ kırgın bakışlarını yere indirdi. Kızlar Fadime’nin adımlarını mutfağa çekmişlerdi. İçlerinden birisi kahveleri tepsilere dizip Fadime’ye uzattı. Soran gözlerle bakındı. ‘’Misafirler için.’’
‘’İstemez.’’ Deyip tepsiyi iteledi. Kendini sandalyeye atıverdi. Bitkindi. Kızlar birbirine bakınıp omuz silkti. İçlerinden biri tepsiyi alıp salona götürdü. Elini yanağına yaslayıp masa örtüsü kıvrımları ile oynamaya başladı. Az sonra kızlar birbiri üzerine düşer gibi hızla mutfaktan çıktı.
Caner mutfak kapısına omzunu yaslamıştı. Cebindeki ellerini çıkardı. Masaya bir dal papatya bıraktı. Fadime gözlerini yukarı kaldırdı. ‘’Dinle beni.’’ Fadime’nin gözleri dolmuştu. Konuşmak için zorladıysa da sesi çıkmadı. ‘’İkimiz içinde başka bir yol yok.’’ Sandalye çekip yanına oturdu. ‘’Bizim kaderimiz belekte yazılmış.’’
‘’Değiştirebiliriz.’’ dedi Gülbin. Solgun ve zayıflamış görünüyordu. Her halinden belliydi takatinin olmadığı. ‘’Sen söylersen evlenmeyiz.’’ Sesi titremişti.
‘’Ne o, evlenmeyi istemiyor musun?’’ Ellerini masa üzerinde birleştirdi. ‘’Bana sevdalısın sanıyordum.’’
‘’Peki ya sen?’’ Etrafı acı bir sessizlik kaplamıştı. Bir müddet sürdü.
‘’Deneyeceğim.’’
Fadime hüzünle başını salladı. ‘’Ya sevemezsen?’’ Caner suskundu. Elini masaya vurup ayaklandı. ‘’Ben söylerim endişelenme.’’
Caner bileğine yapıştı. ‘’Yapma dur.’’ Fadime kaşını kaldırdı. Anlamlandıramıyordu. Bütün bu çabasının, burada oluşunun sebebi neydi? Babasına o cümleleri söyleyen adam kendisi değilmiş gibi davranıyordu. ‘’Severim.’’ Parmağı ile elini okşadı. ‘’Sen de çabalarsan seni severim, evlenelim.’’ O an içinde bir serinlik oluştu. Usulca yerine oturdu. Fadime’nin kalbi sanki yeniden yeşeriyordu. Bir aşka yenik düşüyordu.
Elini sıkıca kavradı. Peşi sıra sürükleyip bir odaya götürdü. Kapıyı açtığında Fadime karşısında asılı gelinliğe bakakaldı. Uzun ve işlemeli, berrak gelinliğin duvağı da hemen yanındaydı. İçeri girdi. Ellerini uzatıp dokundu. Gelinliğin belinden eteklerinin ucuna papatya desenleler işlenmişti. Duvağının parlak simleri vardı. Sade bir tül kullanılmıştı. Kollarında dantel işlemesi vardı. Bu detaylar emindi ki bileğini incecik gösterecek, Gülbin’i zarif bir gelin yapacaktı. Öyle güzeldi ki… Caner’in zevkine bayılmıştı.
‘’Beğendin mi?’’ Fadime’nin içi titremişti.
‘’Çok.’’ Elleri gelinliği okşadı. İçini kıpırtılar sarmıştı. Bir şans daha verse ne kaybederdi ki? İnsanlar hatalarına rağmen hayatımızda vardı, diye düşündü. Güvenmek istiyordu.
Caner yanına ilişip omzundan tuttu. ‘’Öyle çok zayıflamışsın ki Fadime.’’
Başını yere eğdi. ‘’Sana güvenmek istiyorum, her şey güzel olacak mı Caner?’’
Kızın alnındaki zülüfleri düzeltti. ‘’Elimden geleni yapacağım.’’ Gözlerini halıda gezdirdi. ‘’Sen her şeye rağmen yanımda olacak mısın peki?’’
‘’Elbette ama…’’ Soran gözlerle Caner’in dudaklarından çıkacak iki kelama bakıyordu. ‘’Bir şey mi oldu?’’
‘’Bütün bu yaşananlar babamı çok üzdü. Senin de ne denli hırpalandığın ortada.’’
‘’Devam et lütfen.’’
‘’Babam senin iznin olmadan okuluma göndermeyecek beni.’’
‘’Bu kadar önemli mi okumak?’’ Bir an Caner’in gözlerinde küçümser bir bakış sezinlese de o hava hemen dağılıvermişti. ‘’Hayallerim için ne denli çabaladığımı biliyorsun.’’ Elini tuttu Fadime’nin. ‘’Artık bu hayallere sen de ortaksın.’’ Dudaklarını Fadime’nin parmaklarına bastırdı. Fadime’nin bacakları titredi. Garip bir hazdı. ‘’Peki, sen benim yanımda mısın?’’ Aklı bulanmıştı. Kalbi Caner’in avcu içindeydi, ona teslimdi.
‘’Yanındayım.’’ Etkilenmeden yapamıyordu. ‘’Elbette.’’ Caner’in dudağının bir kenarı zafer gülümsemesi ile kıvrıldı. Fadime fark etmemişti. ‘’Hadi’’ deyiverdi. Salona çekiştirdi. Babasından müsaade isteyip önünde el bağladı.
‘’Baba Fadime’nin rızası var.’’ Osman Ağa kıza baktı
‘’Anlattı mı süreci, rızan var mı kızım?’’
Sonra gözlerini Caner’e çevirdi. ‘’Güven bana’’ dedi Caner.
‘’Var Osman Baba.’’ Gülbin ne olduğunu anlamasa da Caner’e sonsuz, koşulsuz güvenmek istiyordu.
Yumuşayan ortam her iki aileyi de oldukça memnun etmişti. Büyüklerin ellerini öpüp geri çekildiler. Fadime’nin içini tarifsiz bir heyecan kaplamıştı. Caner’in birdenbire bu denli olumlu değişmesi onu çok mutlu etmişti. Kendisini sevdireceğinden hiç şüphesi yoktu. Sonuçta her Aşk biraz çaba isterdi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |