Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm ☽ Yolun Sonu ☽

@buket9

 

Yolun Sonu

Dayanamam sandığım, nasıl yapacağımı bilmediğim her şeyin üstesinden tek tek geliyorum. ‘ Yolun sonu güzel olacak.’ İnanıyorum…

Havaalanında babamın benim için gönderdiği şoförün yanıma gelmesiyle elimde ki valizimi verip arabaya bindim. Uçaktan ineli yarım saat oluyordu.

“ Aylin Hanım, eve mi yoksa babanızın yanına şirkete mi gidelim?” Yeşil gözlü sarışın adamın sormuş olduğu soruyu bir müddet düşünüp kararımı evimden yana kullandım.

“ Önce benim eve gidelim Ferit, valizimi bırakıp şirkete geçelim. Sen bugün benimlesin sanırım.”

“ Evet Aylin Hanım, arabanız sanayiden yarın çıkacakmış. Bugün ben sizi götüreceğim istediğiniz yere.” Kafamı olumlu anlamda sallayıp önüme döndüm.

Ferit arabayı çalıştırdığında radyodan rastgele bir müzik açıp İstanbul’un manzarasını izlemeye başladım.

Yaklaşık kırk dakika sonra müstakil bahçeli evlerin yan yana olduğu bir alana geldik. Giriş kapıdan biraz ilerleyip krem rengi tonlarından tek katlı küçük bir müstakil evin önünde durduk.

Küçük bir bahçesi vardı. Tek katlıydı. Önünde iki hasır sandalye ve masası vardı. Yan evin bahçesinde çocuklar top oynuyordu.

Babamın benim için ayarladığı ev gerçekten güzel ve tam istediğim gibiydi. Almanya’da altı yıldır sitede oturmaktan sıkılmıştım.

Ferit’in bagaj kapağını örtmesiyle daldığım düşüncelerden kurtuldum ve arabadan indim. Kapıda orta yaşlı, kayan yazmasını düzelterek yanımıza gelen Yadigar Hanım’dan başkası değildi.

“ Hoş geldin Aylin kızım, gel senin en sevdiğin tatlılardan yaptım.”

Yadigar Hanım, annemin ölümünden sonra bana çok destek olmuştu. Almanya’ya gittiğimde bile en çok o üzülmüştü. Okul için gittiğimden dolayı gitme bile diyememişti.

Annemin en yakın arkadaşıydı. Yadigar abla evlenip boşanmış ve bir oğlu vardı. Yıllardır görüşmüyor ve nerede olduğunu bilmiyordu. Evlat acısının ne demek olduğunu yaşarken öğrenenlerdendi..

“ Yadigar abla niye zahmet ettin? Ayakta kalma gel hadi içeriye geçelim.”

“ Ne zahmeti güzel kızım özlemişim seni. “

Bahçede birbirime sarılmıştık. Ferit valizi çoktan eve koyup gelmişti.

“ Aylin Hanım ben kapıdayım bir isteğiniz olursa seslenin gelirim. “ Dediğinde kafamı olumlu anlamda salladım.

“ Ferit oğlum ben sana soğuk limonata getireyim, dün yaptım. Sen otur bahçede getiriyorum hemen.”

Yadigar abla ile eve girdim. O koşa koşa mutfağa gitmişti. Evi incelemeye başladığımda ilk dikkatimi çeken, Konya’da bulunan tüm eşyalarım buraya gelmiş ve yerleştirilmişti.

Ailecek fotoğraflarımız salona yerleşmişti. Salon çok büyük değildi. Giriş kapının sağ tarafında mutfak ile yan yanaydı. Sol tarafta ki koridorun sonunda ise iki oda karşılıklıydı.

Koridorda ilerleyip kapısı açık olan odaya göz gezdirdim. Mor kareli bir yatak örtüsü ilk dikkatimi çekmişti. Yadigar abla en çok moru severdi. Onun odası olduğu her halinden belli oluyordu.

Yatağın sağ tarafında ahşap desen gardrop vardı. Aynanın üzerinde oğlunun fotoğrafları vardı. Oda çok büyük değildi. Daha fazla incelemeden karşı odaya geçtim.

Kapısını açtığımda odanın beyaz renk hakimiyetinde olduğunu fark ettim. Odam az önceki odaya göre biraz daha büyüktü.

Odanın ortasında beyaz renk bir yatak vardı. Kenarında yine beyaz renk dolaplar ve ayna vardı. Çalışma masamın üzerinde aile fotoğraflarım, annemle olan ve abimle olan fotoğraflarım ağırlıktaydı.

Yatağın üzerinde ki duvarda sevdiğim tablolar vardı. Yatağımın tam karşısında büyük beyaz sürgülü bir gardrop vardı. Her şey benim zevkime göre düşünülmüştü. Tıpkı Konya’da annemle beraber döşediğimiz odam gibi…

Çantamda çalan telefonumun sesiyle kendime geldim. Telefonu çıkarıp baktığımda arayanın Babam olduğunu gördüm.

“ Efendim Baba.”

“ Güzel kızım eve geçmişsin. Şirkete gelecek misin yoksa akşam bana yemeğe gelmek ister misin?”

“ Şirkete geleceğim birazdan. Bende seni özledim. Amcam ne yapıyor?”

“ İyi yanımda selamı var seni bekliyoruz kızım. “

“ Tamam bir saate oradayım! “ Deyip telefonu kapattım.

Sevgili amcamın beni beklediğini falan düşünmüyordum. O kendinden başka kimseyi düşünmeyen bir adamdı. Onun ısrarı yüzünden Almanya’dan gelmiştim.

Almanya’da bir şirkette yazılım üzerine yaptığım başarıları duyunca apar topar beni buraya getirmişti. Babam da hiçbir zaman abisine hayır diyemediği için el mahkum kabul etmiştim.

Her ne kadar dik başlı inatçı bir kız olsam da annemden sonra babamı da kaybetmek istemediğim için her dediğini yapıyordum.

Bu konuda abim gibi cesur olmak isterdim. İstanbul’u sevmediği için gelmemiş ve Konya’da kalmaya devam etmişti. Arabalara olan düşkünlüğünden bir de galeri dükkanı açmış mahalle de kalmaya devam etmişti.

Annemin ani ölümü onu da benim kadar kötü etkilemiş ve daha acımasız bir adam olmuştu.

Telefonu açıp rehberden abimin numarasını bulup aradım. Belkide bu saatte hala uyuyordu.

“ Alo, Aylin kızım sabahın köründe rüyanda mı gördün beni? “ Yine o aksi sesini işittim.

“ Öğlen oldu ne sabahın körüsü abi! Ben İstanbul’a geldim. Onu haber vereyim dedim belki beni özler gelirsin. “ Önce ses gelmedi.

Bir anda söylemem onu şoka uğrattı sanırım.

“ Aylin babam mı ısrar etti! Kızım niye dinliyorsun ki? Kaç yaşında kızsın özgürsün. İlla yok ben cevap veremem diyorsan bana demen yeterliydi. Ben amcamla da babamla da konuşurdum! “

Haklıydı. Bugüne kadar ne dediysem yapmıştı ancak bu benim meselemdi ve benim yüzümden babam ve amcamla arasının açılmasını istemediğim için söylemedim. Zaten amcamla hiç anlaşamazlardı.

“ Yok abi bende özledim gelmek istedim. Sen gelmezsen ben geleceğim Konya’ya haberin olsun! “ Sesimi üzgün çıkarmamaya özen gösterdim. Abim sesimden bile mutsuz olduğumu bilirdi.

“ Ben geleceğim birkaç güne, bakalım gerçekten mi geldin yoksa onlar mı seni zorladı bir konuşma yapma zamanı geldi! “ Demesiyle biraz tedirgin oldum. Abimin sorun çıkarması en son isteyeceğim bir şey bile değildi.

“ Abi lütfen, kimseyle sorun yaşamanı istemiyorum benim yüzümden tam..” lafımı kesip devam etti.

“ Kızım ne senin yüzünden! Kimse seni zorlayamaz, arkanda ben varım Aylin bir daha böyle konuştuğunu duymayayım! “ O görmesede kafamı istemsiz olumlu anlamda salladım. Biliyordum ki dediğini yapardı.

“ Tamam patron sen ne dersen o! “ Deyip telefonu kapattık.

Onunla atışmayı bile çok özledim. Birkaç güne o gelmezse ben kesin gidecektim çünkü memleketimi çok özlemiştim.

“ Ellerine sağlık Yadigar abla her şey çok güzel olmuş. “ Yadigar abla benim en sevdiğim pastalardan birini yapmıştı.

Eli gerçekten çok lezzetliydi. Temiz titiz bir kadındı. Ona her baktığımda annemi görürdüm. Belkide bu yüzden onu çok severdim.

“ Afiyet olsun kuzum sen geldin ya ben böyle her gün yaparım sevdiğin şeylerden.”

“ Kilo aldıracağım, evde başıma kalacaksın kimse seni almayacak diyorsun yani öyle mi?“ Yadigar ablanın gülmesi ile bende güldüm.

“ Deli kız sen her halinle güzelsin. Elini sallasan ellisi! “

Kısmen haklıydı. Çok talibim olmuş ancak kimseyi istememiştim. Annemin ani ölümüyle çok sarsılmış ve kendimi okula işe vermiştim. Gözüm bir ilişkiyi görecek kadar kördü.

“ Hadi ben gideyim artık babam bekliyor. “ Deyip hemen kalkıp bahçeye çıktım. Ferit beni görünce kalkıp arabaya doğru gitti.

Kapımı açmak istediğinde ise onu uyardım.

“ Ferit ben ne demiştim?” Bu haline gülmüştü.

“ Alışkanlık Aylin hanım!” Deyip şoför koltuğuna oturmuştu.

Görkemli bina olan Taşkın Inşaat’ın önünde durduk. Amcam ve babamın yıllar önce kurduğu şirket küçük ve kendi halindeyken amcamın üst üste büyük işler alması sonucu büyümüş ve kendine özel bir şirket binası yaptırmıştı.

Beni Almanya’ya gönderme fikri yine amcamındı. Oğlu Ufuk ile beraber gitmiştik. Amcamın tek oğlu çapkın Ufuk… Yıllardır bana olan ilgisini hep farkettim. Ancak hem amcamın oğlu olması hemde huylarını sevmememden ötürü hiç kabul etmedim.

Benden bir yaş büyük olduğu için hep abi dedim ki yanlış hayaller kurmasın ancak çok etkili olduğum söylenemezdi.

Almanya’dan gideceğimi duyduğunda babası ile kavga etmişti. Kendisi de gelmek istediğinde amcam engel olmuştu. Bu benim işime gelirdi en azından burada rahat ederdim.

Şirketten içeriye girdiğimde herkes biliyordu beni. Asistan kız yanıma gelip amcam ve babamın olduğu kata götürdü.

Asansör 6. Katta durduğunda babam kapıda beni bekliyordu. Onu en son gördüğüm haline göre zayıflamıştı. Saçlarında ki beyazlık artmıştı.

“ Prensesim gelmiş!” Kollarını açıp beni karşılıyordu.

“ Babacığım, çok özlemişim seni ama zayıflamışsın sen neden dikkat etmiyorsun kendine?” Sitem dolu sesime aldırış etmeden yanaklarımı öpmeye başlamıştı bile…

“ Dikkat ediyorum kızım ama iştahım yok bu aralar.”

Konuşarak odaya girmiştik. Amcam koltukta oturmuş telefon ile konuşuyordu. Bizi görünce kapatıp yanıma geldi.

“ Oo hoş geldin Almanya’nın en başarılı yazılımcısı, artık Türkiye’de! Yeğenim nasılsın?”

Amcamın samimiyetsiz cümlelerine karşılık yalnızca sahte bir gülümseme peydah oldu dudaklarımda.

“ İyiyim Amca sen nasılsın? Yengem nasıl?”

“ İyi iyi akşam yemeğe davetlisin yengen hazırlık yaptı ona göre!”

“ Zahmet etmeseydi.”

“ Olur mu canım biricik yeğenim gelmiş!” Abimi yeğenden saymıyordu anlaşılan.

“ Ee anlat bakalım Aylin Hanım, bir gittin okumaya bir daha zorla geldin. Giderkende gönüllü gitmemiştin üstelik.” Amcamın yaptığı ima kulaklarımı tırmalıyordu sanki.

“ Alıştım ve bir düzen kurdum. O yüzden gelmek istemedim. Annemden sonra hiç gelmek istemedim aslında..” ortamda sessizlik olmuş ve bu sessizliği yine amcam bozmuştu.

“ Haklısın yeğenim ani bir ölümdü. Hiç beklemedik bir anda kalp krizi geçirip yığıldı kaldı. Ambulans da erken geldi ancak olmadı. Ölenle ölünmüyor maalesef hayat devam ediyor. Ekmek parası kazanmak zor bu devirde. O yüzden durmak yok çalışmaya devam!”

Bu adamın para hırsı hepimizin bir gün sonunu getirecekti! Babamı ne kadar ikna etmeye çalışsam da Amcam ile işleri ayırmayacaktı. Bende en kısa zamanda kendi düzenimi kurmalı ve bu adama güvenmemeliydim!

“ Allah önce sağlık versin Amca, para bir şekilde kazanılıyor!” Babam ortamda ki gerginliği hissetmiş olacak ki sözü devraldı.

“ Hadi gel seni odana götüreyim. Haftaya çalışmaya başlayacaksın. Bir hafta dinlenme mühleti verdik amcanla. “ Demesiyle amcam pis gülüşünü sunmuştu bana.

Her seferinde ona muhtaçmışız gibi davranıyordu. Bu şirketin yarısı babamındı. Onun emekleri ve zekasını hep küçümsese de bu herkes tarafından bilinen bir gerçekti.

“ Sağ olsun. “ dememle kalkmış ve babamla odadan çıkmıştım.

Amcamın odasının biraz ilerisinde kahverengi kapılı bir oda vardı. Babam beni o odadan içeriye soktuğunda benim odam olduğunu anladım.

Gerçekten güzel ve ferah bir odaydı. Kırmızı deri kaplama bir koltuğum vardı. Babam sevdiğim renklere göre dizayn ettirmişti.

Masamın üzerinde isimliğime kadar düşünmüştü. Her şey hazır beni bekliyordu. Masamın sağ tarafında yuvarlak çalışma ve toplantı masası bulunuyordu. Diğer tarafında ise dosyaların olduğu raflar vardı.

Masamın önünde krem renginde koltuklar vardı. Ortada yine krem ahşap desen yuvarlak bir masa vardı.

“ Beğendin mi kızım?”

“ Teşekkür ederim babacığım. Benim için ne güzel düşünmüşsün hem evi hem burayı!”

“ Aylin’im iyi ki geldin. Oralarda aklım kalıyordu. Seni çok özlüyordum prensesim!” Babamın sarılmasıyla şaşırsam da bende ona sarılmıştım.

Şirketten çıkıp eve geldim. Üzerimi hemen değiştirip amcamlara yemeğe gidecektim. Havalar güzel olduğu için beyaz kurdele askılı bir elbise tercih ettim. Altına yine beyaz topuklu terliğimi giydim. Siyah uzun saçlarımı ensemde sıkı bir topuz yaptım.

Her zaman taktığım annemden hatıra ay ve yıldız olan gümüş tokamı taktım. Bu benim uğurumdu. Bu tokayı takmadan hiç dışarıya çıkmadım. Annemin bana son doğum günümde aldığı bir hediyeydi.

Gold renkli büyük küpelerimi de taktığımda hazırdım. Gündüz yaptığım makyaj yeterliydi. Sadece açık kahve tonlarında rujumu tazeleyip odadan çıktım.

Yadigar abla Ferit ile birlikte mutfakta yemek yiyordu. Beni görünce ayağa kalkmak isteyince ikisine de oturmasını söyledim.

“ Ferit sen ye yemeğini acelemiz yok gideriz.” Dememle Ferit çoktan kalkmıştı.

“ Çıkabiliriz Aylin Hanım yedim ben.” Demesiyle bende bahçeye doğru ilerledim. Arabaya binip telefonuma göz gezdirdim.

“ Ne iyi ettin gelmekle Aylin, baban yalnız kalıyordu malum abinde hayırsız çıkınca adam yemeden içmeden kesildi.” Şengül yengemin patavatsız konuşmalarına çocukluktan beri alışkın olduğum için hiç yadırgamadım.

“ Abim neden hayırsız olsun yenge? İşinde gücünde çalışıyor. İstanbul’a gelmedi diye hayırsız mı oldu?” Şengül hanım benden böyle bir cevap beklemediği için şaşırmıştı. Ne diyeceğini bilemediği için babam araya girdi.

“ Yok evlatlarımın ikisi de hayırlıdır. Birkaç güne abisi de gelir duramaz Aylin’i görmeden.”

Masadan bu saatten sonra çıt çıkmamış sadece tabak çatal seslerine birde televizyonda ki haber sesi eşlik ediyordu.

Amcam bir anda çatalı bırakıp habere doğru yöneldi. Kumandayı alıp sesini açtı. Hepimiz ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk ancak amcam şok olmuş gözlerle televizyonda ki haberi izliyordu.

“ Bir son dakika bilgisine göre ünlü iş insanı ve adı pek çok kez mafya örgütleri ile anılan Barbaros Boratay, dün gece Amerika da yaptığı bir silah ticareti sırasında pusu kurularak öldürüldü. Kimin yaptığı henüz belirlenemese de Baron Örgütüne bağlı Kamer çetesinin yaptığı söylentiler arasında! “

Ünlü ve tekin olmayan bir iş insanı öldürülmüştü ancak asıl soru amcamın bu haber neden bu kadar çok dikktini çekmişti?

“ Erdal ne oldu haber pek dikkatini çekti?” Yengemin sorusu ile amcam bize doğru dönmüş ve hala şokta olduğu belli olan bir ses tonu ile konuştu.

“ Mehmet, Barbaros bizim iş yaptığımız zengin bir adamdı. Adamı öldürmüşler ne yapacağız biz şimdi?” Amcam kimlerle iş yapıyordu? Babamda en az biz kadar şok olmuş amcamı izliyordu.

Haberde denilene göre Barbaros da pek tekin biri değildi. Adı mafya örgütü ile anılan ve silah ticareti esnasında öldürülen bir adamdı…

“ Erdal sen mafya ile mi iş yapıyorsun? Bak adamı nasıl öldürmüşler ya seni de öldürürlerse!” Yengemin bağırması ile kendime geldim. Haklıydı. Tek endişem ise babamdı.

‘“ Abi biz neden bu adamla iş yapıyoruz? Benim neden haberim yok! Bu adamı sen bana bina yaptıracak bize diye tanıttın!” Amcam eli ile yüzünü sıvazlamıştı.

Şu an bir çıkmazda olduğu ve ne yapacağını bilmediği kesindi. Az önce ki spiker tekrar bu haberi göstermesiyle amcam bir anda döndü ve televizyona bakmaya başladı.

“ Evet ayın seyrciler, Barbaros Boratay’ın oğlu Aren Boratay şu an konuşma yapacak. Barbaros Boratay’ın defnedilme işlemleri yapılıyor. Birazdan oğlu konuşmak yapmak istediğini belirtti bekliyoruz!”

Adamın oğlu vardı demek ki. Kimdi bunlar hakikaten? Amcam ayakta daha fazla duramayıp koltuğa oturdu. Hepimiz masadan kalkmış ve koltuklara geçmiştik.

“ İşte Aren Boratay geliyor!” Muhabirin bağırması ile yönümü dikkatle habere verdim.

Aren Boratay, uzun boylu esmer kirli sakallı ve yeşil gözlü bir adamdı. Saçlarını üst kısmı hafif kıvırcıktı. Gözlerindeki uykusuzluk buradan bile belli oluyordu.

Sol kaşının üst köşesinde bir yara izi vardı. Belli belirsiz bir izdi ancak kaşlarını çattığı zaman iz kendini daha çok belli ediyordu.

Etrafını birçok siyah giyinimli adam kuşatmıştı. Oldukça korunan ve tanınan bir adamdı.

“ Aren Bey, babanızın ani ölümü hakkında ne düşünüyorsunuz?”

“ Aren Bey babanızın silah ticareti yaptığından haberiniz var mıydı?”

“ Aren bey babanızın işleri ne olacak efendim?”

Muhabirlerin arka arkaya sorduğu sorulara şaşırmıyordu. Aksine kamera önüne hep alışkın gibiydi. Siyah bir takım elbise giymişti. Yakasında babasının fotoğrafı vardı. Güçlü ve korkutucu bir bakışı vardı. Ağladığını ise hiç sanmıyordum.

“ Arkadaşlar çok uzun açıklamalar yapmayacağım. Acımız taze. Kısaca merak edilenleri ve bundan sonraki süreç ile alakalı bir açıklama yapmak istedim. Kimsenin aklında soru işareti kalsın istemedim. Öncelikle babamın işleri ve yaptığı iş insanları panik yapmasın işleri bugünden itibaren devraldım. Artık beraber çalışacağız!

Silah ticareti konusu doğrudur. Babam bazı kötü işlere bulaşmıştır. Ancak şu saatten sonra o işler ile polis ilgilenecek. Beni hepiniz bilirsiniz, iş ile alakalı ne kadar disiplinli olduğumu ve illegal işleri sevmediğimi de bilirsiniz! Bu yüzden artık kendi işlerimi nasıl yapıyorsam babamın işleri de aynen o şekilde yürüyecektir. Şimdi izninizle kolay gelsin hepinize!” Diyerek uzaklaşmıştı.

Babası ölen bir adama göre oldukça soğuktu. Tek düşüncesi iş miydi gerçekten? Amcam ise rahat bir nefes almışa benziyordu.

“ Oh iyi bari Aren Boratay’ı da biliyoruz. Onunla çalışalım bakalım, gelirimiz iyice katlanacak!” Deyip kahkaha atmıştı ancak kimse neye bu kadar sevindiğini anlamamıştı.

Kapının çalması ile yengem ayağa kalkıp kapıya doğru gitti. Babam amcama merak ettiği konular hakkında soru yağmuruna tutarken yengem gelmişti. Oldukça mutluydu.

“Hayırdır hanım neden bu kadar mutlusun? Kim gelmiş?”

Yengem cevap vermek yerine kenara çekilmişti. Elinde siyah bir valiz ile karşımda görmeyi hiç beklemediğim biri gülerek bize bakıyordu.

 

Devam edecek..

 

Yıldıza basmayı unutmayın.

 

Yıldızımız hep parlasın.

Loading...
0%