Yeni Üyelik
27.
Bölüm

27. Bölüm ☽Çöküş☽

@buket9

☽ Çöküş

 

Baron ( Aren Boratay)

Hayatta bazen yaralarımızı bir bıçak veya bir silah yapmaz. Bazen bir insanın gidişi de vücudumuzda acı ve kesik oluşturabilir. Ne demişler acı, sevgiden beslenir…

Sabah şirkette Yasmin’in telefonu ile adeta çöküşüm başlamıştı. Aylin ondan sakladığım sırrımı öğrenmiş ve beni terk etmişti.

Bir süre hiçbir şey yapamadım. Ayaklarım yere çivilenmiş gibi hareket dahi edemedim. Yer ve gök altüst olmuştu sanki. Kaçtığım gerçekler gün yüzüne çıkmış ve ilk defa benim planım dahilinde olmamıştı.

Sevdiğim, aşık olduğum kadın kim bilir şu an ne haldeydi…

Şirketi kapısı gürültü ile açılmıştı. Kafamı yavaşça kaldırıp baktığımda Yasmin ve Volkan gelmişti. Yasmin’in de benden farkı yoktu. Ağlamaktan gözleri kızarmıştı.

“ Aren ne yapacağız? Nasıl öğrenmiş olabilir!” Yasmin’in cümlesi ile beynimde adeta şimşek çaktı.

Öfkeli gözlerle Volkan’a dönüp bakmamla ikisi de ne olduğunu anlamamıştı.

“ Dün geceden beri tuhaf. Yemekte telefon görüşmesi için kalktığımda masada ne oldu Volkan?” Volkan kısaca bir düşünmüş ama olanlara bir anlam verememişti.

“ Ben savcıya Baron ile alakalı gelişme var mı dedim. Oda bana eldiven ve fötr şapka dedi. Bundan nasıl anlayacak Aren!”

“ Başka ne dedi iyi düşün Volkan!” öfkeyle kalkıp masada ki dosyalara vurmamla hepsi yere dağılmıştı. Yasmin korkuyla gerilemişti.

“ Ay detayı mı var eldivende Aren?” Yasmin’in sorusu ile gözlerimi kısıp düşünmeye başlamamla her şey çorap söküğü gibi gelmişti.

“ Evet, evde daha önce o eldiveni görmüş olmalı.. Savcı da öyle söyleyince şüphelendi. Sonra sana geldi ve denedi sende söyleyince anladı işte!” diye öfkeyle Yasmin’e bağırmıştım.

“ Tüm suç benim mi Aren? Aptal bir eldiven yüzünden öğreniyor ve sen beni suçluyorsun! Sana kaç kere söyle dedim beni dinlemedin. Sana ne dedim ülkeyi terk eder dedim.. Al işte arada bulasın!”

“ Bulacağım Yasmin! Sen sanıyor musun ki ben tüm ihtimalleri düşünmedim? Aptal mıyım lan ben! Onun öğrenince ülkeyi terk edip gideceğini bilmiyor muyum?” ikisi de şok olmuş bana bakıyorlardı.

Tüm ihtimalleri her zaman hesaplardım. Her zaman bir B planım olurdu. Tıpkı şimdi olduğu gibi…

Kapıdan hızla giren Beril ve Karan ile tüm gözler onlara çevrilmişti.

“ Aylin iyi mi? Çocuk iyi mi?” Beril’in hızla söylediği cümle ile kaşlarımı çatıp anlamaya çalıştım. Kulaklarım uğulduyor bana oyun oynuyordu…

“ Çocuk mu? “ sakin ama buz gibi çıkan ses tonumla Beril gerilmişti.

“ Aren sen.. Bilmiyor musun hala?”

“ Neyi Beril, neyi bilmiyor muyum?”

“ Aylin bir aylık hamile!” tüm dengem altüst olmuştu.

Bir iki adım gerileyip masadan destek almamla Volkan gelip tutmak istediğinde engel oldum.

“ Nasıl? Niye bana söylemedi!”

“ O gece söyleyecekti sürpriz yapacaktı!”

“ Ulan Sikeyim! Koynumda ki kadın bir aydır hamile ben yeni öğreniyorum! Baba oluyorum lan ben!” tüm duygularım birbirine karışmış sinirden gülmeye başlamıştım. Bana deli görmüş gibi bakmaları zerre umrumda değildi.

“ Sadi!” diye seslenmemle Sadi koşarak içeriye girmişti.

“ Uçağı hazırlat ilk önce Almanya’ya gideceğiz! Daha sonra Aylin’in önceden sisteme girdiğimiz yüzünü tanımla, karımı tüm ülkede arayacağız!” dediğimde Sadi koşarak geri gitmişti.

“ Aren, bak o hamile ve stresten uzak durmalı. Benim neler yaşadığımı biliyorsun. Bebeğimizi az daha kaybediyorduk!” Beril’in cümlesi ile gerginliğim artmıştı.

Eskiden olsa bulduğum an omzuma atar yine koynuma alırdım ancak haklıydı. Şimdi hamile ve strsten uzak durmalıydı. Onu üzecek hiçbir durum oluşmamalıydı.

“ Karım haklı Aren. Onu hiçbir şeye zorlama, sinirlenmemeli, üzülmemeli hatta heyecanlanmamalı!” Karan’ın cümlesi ile koltuğa geri oturmuştum.

Ellerimle çenemi sıvazladım. Elimi masaya dayamamla başımı ellerim arasına aldım. Kafam çok doluydu. Tek düşüncem ise karımın ve çocuğumun sağlıydı.

“ Nerede olduğunu bilsem yeter. Bir süre karşısına çıkmayacağım. Volkan, Dinçer Bey’le konuş. Her yere benimle gelecek. Yanına hemşire ve gerekli her malzemeyi alsın. Önlem almalıyız!” dediğmde kafasını sallayıp çoktan gitmişti.

Almanya’ya gelmiş ve çoktan Sofia’nın evine gelmiştim. Aylin’i eninde sonunda bulacaktım. Sofia belki işimi hızlandırırdı. Eminim ki karımın yerini biliyordu.

Kapıyı çalmamla Sofia açmıştı. Beni görünce biraz gerilmişti. İçeriye davet ettiğinde girmiştim.

“Karım nerede Sofia?”

“ Bilmiyorum, bilsem de söylemem!”

“ Onunla konuştuğunda söyle ki, en kısa zamanda onu bulacağım!” deyip çıkmıştım.

Sofia söylemeyecekti belli olmuştu. Sadi’den haber alıp yeni rotayı o zaman oluşturacaktım….

“ Sahte kimlik ile Makedonya’ya gitmiş. Ev kiralamış iki aylık kira parasını da ödemiş Baron!” Sadi karımı bulmuştu.

Sahte kimlik ile benden kaçacaktı. Çocuğumu benden habersiz büyütecekti.

“ Bu kadar mı kırıldın ulan bu kadar mı üzdüm seni! Allah benim belamı verdi ! Öfkeyle elimi direksiyona vurmaya başladım.

“ Baron sakinleş! Hata yapacaksın. Sen Makedonya’ya gidene kadar çoktan Kartalları gönderdim. Bulunduğu caddede dolanıyorlar, güvende merak etme!”

Telefonu kapatıp havaalanına doğru yola çıktım. En azından uzaktan izleyecektim. Kendimi bir an önce affettirmeli ve evimize götürmeliydim.

Ay parçam.. öyle özledm ki seni geliyorum kadınım…

Aylin’in kiraladığı evin sokağındaydım. Köşede arabanın içinde onu izliyordum. Evden çıkmış ve markete gidip gelmişti. Sokakta Kartal’ları görmüş bir süre izlemişti. Gülümsemesi ile bende gülümsemiştim.

Eve girmiş saatlerce evin ışığı yanmamıştı. Ne kadar çok eve girmek istesem de kendime engel oluyordum. Bebeğimizin sağlığı için onları riske atamazdım. Akşama doğru ışığın yanması ile bir nebzede olsa rahatlamıştım.

Bir müddet sonra pencereden dışarıyı izlemeye başladı. Yemek yiyordu sanırım. Gözlerinde ki hüzün buradan bile kalbimi delip geçiyordu.

“ Senin aklını sikeyim Aren! Ulan hadi evlendin bari o zaman gerçeği anlatsaydın. Hamile olmasını niye bekledin lan!” kendi içimde öfkem dinmiyordu. Ellerimi öfkeyle direksiyona vurup kendime en ağır küfürleri ediyordum.

Öfkem geçmeyecekti. Aylin beni affetmeden dinmeyecek, Baron da durulmayacaktı…

Yaklaşık yarım saat sonra Aylin’im evden çıkmıştı. Arabadan inip arkasından takip etmeye başladım. sokaklarda yürüyor, hafif esen rüzgar saçlarını savuruyor bana kokusunu getiriyordu…

Bir kafeye girip cam kenarına oturmuştu. Canı bir şey mi çekmişti? Garsona istediklerini söylemiş ve gülümseyerek sandalyeye yaslanmıştı.

Elini karnına götürmesiyle içimden bir şeyler koptu sanki. Karnını seviyor bir şeyler söylüyordu. Garson tatlı ve meyve suyu getirmişti. Bir eli karnında bir eli ile de tatlıyı yiyordu.

Önündekileri bitirdiğinde yavaşça kalkmasıyla tekrar duvar dibine doğru gittim. Geldiği yönden geri gidecekti. Eve dönecekti sanırım.

Karanlık duvar dibine iyice sinmemle önümden geçip gitti. Peşinden bende gidiyorken köşede dondurma satan adamın olduğu tarafa döndü. Dondurma almış ve tekrar yürümüştü.

İlerde bir banka oturmasıyla tekrar bir köşeye saklandım. Külahta dondurma yiyor bir yandan gelip geçen insanları izliyordu.

Tek odak noktam onun dondurma yiyen dudaklarıydı. Bu halde bile farkında olmadan beni tahrik etmesi hiç normal bir durum değildi. Yutkunup gözlerimi kapatıp bir süre bekledim. Tekrar Aylin’e döndüğümde çoktan kalkıp gitmişti. Telaşla hızlandığımda eve yaklaştığını gördüm.

Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Aylin dşardayken çoktan evin yedek anahtarına ulaşmıştım. Ona daha fazla dokunmazsam, kokusunu içime çekmesem kafayı yiyecektim.

Evin ışıkları çoktan sönmüştü. Aylin sanırım uyumuştu. Arabadan hızla inip binaya girdim. Sessizce kapının önüne geldiğimde içeriyi dinlemeye başladım. Ses gelmediğinden emin olup sessizce anahtarı çevirdim.

Kapıyı yavaşça açıp içeriye girdim ve sessizce kapıyı kapattım. Yatak odasına ilerlediğimde kapıyı sesizce açtım. Aylin’in gece gibi siyah saçları beyaz yatakta dağılmıştı. Yavaşça ilerlediğimde yüzü cama doğru dönüktü. İlerleyip tam karşısında durdum.

Uzaktan da olsa kokusu ciğerlerime ulaşmıştı. Yatağın kenarına diz çöküp ona biraz daha yaklaştım. Melek gibi uyuyordu…

Ona dokunamamak, saçlarını sevememek canımı çok yaksada buna bebeğimiz için katlanıyordum. Beril ve Karan beni uyarmasa çoktan karşısına çıkıp onu evimize götürmüştüm ancak bebeğimiz için gerekirse onlardan uzak duracaktım.

Kaç saat yada kaç dakika geçti bilmiyorum ama ayaklarım çökmekten uyuşmuştu. Sessizce ayağa kalktım ve yavaşça eğilip alnına öpücük kondurup kokusunu içime çektim. Son kez bakıp odadan çıktım.

“ Sadi, her şey hazır mı?”

“ Aldığımız ihbar doğru çıktı Baron. Havaalanında sabaha karşı uçaklarda uyuşturucu sevkiyatı gelecek. “

“ Güzel, gidelim biz karşılayalım o zaman paketleri!” deyip arabalara geçmiştik.

Aylin’e ufak bir mesajım vardı. Madem benimle konuşmuyor, telefonunu saklıyor bende kendi yöntemlerimle ona haber yollardım…

Havaalanına doğru yola çıkmıştık. Baron bugün birini öldürmeyecek veya mührünü birinin alnına basmayacaktı ancak birilerinin canından bile değerli olan malları heba olacaktı…

Havaalanına gelip iki özel uçağın gelmesini beklemeye başladım. Güneş doğmak üzereydi. Cebimden çıkardığım sigara paketinden bir dal sigara çıkarıp dudaklarımın arasına yerleştirdim. Korkut’un eğilip sigaramı yakmasıyla omzuna hafifçe vurup arabanın kaputuna yaslanıp sigaramı içime çektim.

Tüm gece uykusuzdum. Uykularım bir süre daha haram olacaktı bunu adım gibi biliyordum. İnatçı keçim beni kolay kolay affetmeyecekti.

Uçak sesleri ile sigaram bitmiş yere atıp ayağımın ucuyla ezmiştim. İlk uçak inişe hazırken diğeri de arkasından gelmişti.

İki uçakta büyük bir gürültüyle piste iniş yaptığında pilotlar uçaktan çıkmaya başladı. Beni malın alıcısı sandıkları için gülerek geliyorlardı.

“ Marcus, malları getirdik hepsi dolu! Paramızı isteriz artık!” diye gevşekçe sırıtan adama buz gibi bakmaya başlamamla bir tuhaflık olduğunu anlamışlardı.

“ Marcus değil misin sen?”

“ Öyle gibi mi duruyorum?” Adam gerilmiş ve iki pilotda birbirine bakmaya başlamıştı.

“ Nasıl olur bu? Sen kimsin polis mi?” Korkut’un gülmesi ile iki adamda ona bakmaya başladı.

“ Keşke polis olsaydı!” Korkut’un alaylı cümlesi ile hafifçe yerimde doğrulup baş parmağımla burnumun ucunu kaşıyıp çenemi sıvazladım.

İki adam da birbirine biraz daha yaklaştığında üstlerine gittim. Bir iki adım gerilemeleri ile gülmüştüm.

“ Bugün iyi günümdeyim. Öldürmeyeceğim merak etmeyin! Size bir mesaj yollayacağım onu istediğim yere ulaştıracaksınız!” dediğimde ikiside bana bakmaya başlamasıyla boynumu önce sağa sonra sola doğru kütlettim.

“ Anlaşıldı mı lan!” diye bağırdıımda korkudan yerlerinde zıplamışlardı.

Korkut’a bakıp kafamı sallamamla diğer korumalar gelmiş ve iki adamı uçakların tam karşısına ellerinden yukarı bağlayıp asmışlardı.

Mesajımı bir pankart şekline getirip iki adamın arasında ki mesafeye sabitlediklerinde adamlar bağırıp,ölmek istemediklerini söylüyorlardı.

Sadi’ye dönüp işaret vermemle uçaklar bir anda alev almaya başladı. Kısa zamanda patlayacağı için uzaklaşmam gerekiyordu. Hızla araçlara binip oradan uzaklaştık.

Az kaldı ay parçası… Kavuşmamıza az kaldı…

Devam edecek…

 

Oy vermeyi unutmayın :)

Sizce mesaj ne ? :)

Loading...
0%