Yeni Üyelik
30.
Bölüm

30. Bölüm ☽ Yüzleşme ☽

@buket9

Yüzleşme

 

Aren Boratay ( Baron )

Hayat bazen böyledir. İnsan peşine düştüğü bir çok şeyden mahrum kalabilir. Yeri gelir çok sevdiği, canım dediği insanla sınanır. Korktuğu ne varsa yüzleşir. Nerede duygu birikimin varsa tüm dertlerin orada birikir. Ve yine hayat, bazen çok fazla “keşke” içerir…

Sabah, güneş ışıklarının odada yerini almasıyla yataktan kalktım. Ay parçam’ın kömür karası saçları beyaz çarşafa dağılmıştı. Bir eli karnında, sanki bebeğimizi korur gibi duruyordu. Tıpkı masum bir melek gibi…

Her ne kadar onu yatakta saatlerce huzurla izlemek istesem de kalkıp kahvaltı hazırlamak istiyordum. Üzerimi giyinip banyoda işlerimi hallettikten sonra odadan çıktım. Mutfağa girdiğimde Yadigar Hanım çoktan uyanmış ve hamur açıyordu.

Beni sabahın erken saatinde görmeyi beklemediği için oldukça şaşırmıştı.

“ Günaydın Aren oğlum. Neden erken kalktın?” masada duran sürahiyi elime alıp kendime su doldurmaya başladım.

“ Günaydın Yadigar Hanım. Aylin’e kendi ellerimle güzel bir kahvaltı hazırlamak istiyorum.” Dediğimde gülümsemişti.

“ İyi düşünmüşsün, bende sana yardım edeyim.” Dediğinde hamur açıp verdiği şekilleeri tepsiye yeleştiriyordu.

“ Börek mi yapıyorsunuz?”

“ Peynirli, çıtır çıtır bir poğaça yapıyorum. Aylin’im çok sever.” Dediğinde kafamı olumlu anlamda sallamıştım.

“ Bende sevdiği omletten yapayım, patates kızartayım.” Dediğimde gülümsemişti.

İkimizde bir saatin sonunda güzel bir sofra kurmuştuk. Hava biraz estiği için salona hazrlamıştık. Eylül ayı ile birlikte havanın serinliği de artmıştı. Son kez masaya baktığım da her şey çok güzel görünüyordu.

Salondan çıkıp odaya girdiğimde Aylin hala uyuyordu. Hamilelik onu biraz fazla uykucu yapmıştı sanırım. Mutfakta ki gürültüye bile uyanmamıştı.

Yavaşça yatağa yaklaşıp oturdum. Önce saçlarını sevdim. Yüzünün her bir noktasına küçük öpücüklerimi kondurdum. Eliyle yüzü kaşımasıyla gözlerini açtı.

“ Günaydın güzelim.” Eğilip dudağının kenarına öpücük kondurdum.

“ Günaydın. Çok mu uyudum?”

“ Öğlen oldu yavrum, kalk artık özledim.” Dediğimde gülümsemiş daha sonra kalkmıştı.

“ Sen içeriye git bende birazdan gelirim.” Dediğinde kafamı salladım.

Banyoya girmesi ile derin bir iç çektim. Gözlerinde ki kırgınlık hala yerini korurken içime bir kor gibi düşüyor ve beni yakıp kül ediyordu. Gün gün eriyor ancak tükenmiyordum sanki. Kendimi affettirene kadar da içimde ki bu kor sönmeyecekti biliyordum.

Banyoda çıktığında beni odada görmei beklemediği için şaşırmıştı. Yanına gidip elini tuttum.

“ Gitmemişin salona.” Dediğinde kafamı sallayıp elinin üzerini öptüm.

“ Sizi bekledim yavrum. Hadi gidelim acıkmışsındır.” Deyip odadan çıkmıştık.

Salona geldiğimizde Aylin önce çayları getiren Yadigar Hanım’a gülümsemiş daha sonra hazırladığımız masa dikkatini çekmişti.

“ Yadigar abla, masa harika gözüküyor ellerine sağlık, hangi ara yaptın tüm bunları?” çayları masaya koyan Yadigar Hanım, gülümseyerek Aylin’e doğru bakmıştı.

“ Aren oğlum yaptı çoğunu, ben sadece poğaça yaptım kuzum.” Dediğinde Aylin bana şaşırmış bakıyordu.

“ Teşekkür ederim zahmet etmişsin.”

“ Benim için bir zevkti bebeklerime kahvaltı hazırlamak.” Deyip ellerim hafif çıkıntılı karnına gitmişti.

Sandalyeyi çekmemle masada ki yerini almış, bende yanına oturmuştum. Güzel sohbet eşliğinde kahvaltımızı yapıyorduk.

“ Bügün neler yapcaksın güzelim?” Poğaçasını büyük bir iştahla yiyor onun bu hallerini izlemek ise çok hoşuma gidiyordu.

“ Yasmin ile birlikte Beril’in evine gideceğiz. Sen ne yapacaksın?”

“ Şirkette olacağım, bayağıdır uğramıyorum.” Dediğimde kafasını sallayıp yemeğine devam etmişti.

Kahvaltının sonlarına geldiğimizde Yadigar Hanım bir anda ayağa kalkıp koltuktan kumandayı alıp tekrar oturmuştu. Televizyona odalanıp sesini oldukça açmış ve pür dikkat izlemeye başlamıştı.

Aylin ve bende televizyona doğru dönüp haberleri izlemeye başladık.

“ Bir son dakika gelişmesi ile karşınızdayız sayın seyirciler. Dün İstanbul sokaklarında halk ellerinde çeşitli pankartlar ile sokağa dökülmüştü. Baron örgütünü destekleyen sloganlar atmış ve çeşitli caddelerde destek amaçlı ateşler yakılmıştı.

Bugün emniyetten aldığımız bilgilere göre, polis ekipleri yüzden fazla kişiyi gözaltına almıştır. Baron örgütünü destekleyen, ateş yakan ve polis ile çatışma yaşayan gruplar bugün sabaha karşı yapılan operasyonlarla emniyete ifadeleri alınmak için götürülmüştür.

Sayın Baş savcı Önder Ata’nın birazdan açıklama yapması bekleniyor.”

Masanın üzerinde ki ellerim yumruk şeklini almıştı. Beni destekleyenleri bir bir avlıyorlardı. Amaç beni yalnız bırakmaktı. Aylin’e baktığımda oldukça gerildiğini anlamıştım. Haklı olarak korkuyordu. Uzanıp elini tuttum ve gülümsedim.

“ Bu işin sonu ne olacak bilmiyorum. Baron iyi mi kötü mü onu da anlamadım.” Diyen Yadigar Hanım tekrar haberlere bakmaya başlaması ile Savcı Önder gelmişti. Açıklama yapacaktı.

“ Hepinize merhaba arkadaşlar. Ben Baş savcı Önder Ata. Bugün sizlere oldukça çarpıcı açıklamalarda bulunacağım. Bildiğiniz üzere dün İstanbul sokaklarında bir grup örgüt savunucuları kendilerince eylem yapmak istediler. Ancak emniyet güçleri onlara fırsat vermeden bu işin önüne geçti.

Ne olduğu belli olmayan bir örgütü ve çeteyi savunacak olan kişilere çok daha ağır yaptırımlarımız olacaktır. Bizler bunun da arkasında Baron’un olduğunu elbette biliyoruz. Halkı kandırarak, kışkırtarak ve para ile satın alarak bölmeye çalışmasına fırsat vermeyeceğiz. Halkımız endişelenmesin. Bu işin sonuna gelmek üzereyiz. Şimdi hepinize iyi çalışmalar!”

Sinirden dişlerimi sıkıyor, yumruklarım sıkmaktan ellerim bembeyaz olmuştu. Ayağa kalkıp balkona doğrru yürürmemle arkamda ki sorgulayıcı bakışları hissediyordum. Çenemi sıvazlayıp camdan dışarıyı izledim. Sakinleşmeli ve bir yolunu bulmalıydım.

Önder iti, halkın beni tam anladığı ve sevdiği zamanda kötü göstermek için elinden geleni yapıyordu ve daha da fazlasını yapacaktır da…

Aylin’in yanıma gelmesi ile ona dönüp sarılmamla şaşırmıştı. Karşılık verip ellerini boynuma doladı.

“ Aren, şimdi ne olacak?” sessizce ve korkuyla kulağıma fısıldamasıyla öfkem yeniden gün yüzüne çıkmıştı.

“ Her şey düzelecek ve istediğim gibi olacak. Sen bunları düşünme. Yalnızca bebeğimizi ve kendini düşün güzelim.” Deyip alnından öpmüştüm.

Aylin’in elinden tutup masaya oturtmuştum.

“ Kahvaltına devam et sevgilim. Korkut seni istediğin yere bırakacak. Benim biraz işlerim var.”

“ Dikkat et!” demesiyle gülümsemiştim.

“ Dikkat etmesi gereken kişi ben değilim yavrum.” Son kez güzel karımın alnından öpüp evden çıkmıştım.

Arabaya geçip şirkete doğru yola çıktım.

“ Aren, sabah haberlerini görür görmez şirkete koştum. Şimdi ne yapacağız?” Yasmin ve Volkan benden hemen sonra şirkete gelmişlerdi.

Odamda toplanmış ve sabah haberleri hakkında bir plan yapmamız gerekiyordu. Savcı Önder iti durulmayacak ve fırsat eline geçtikçe daha çok saldıracaktı.

“ Önder piçi resmen savaş açtı! Baron’u bulamadıkça kudurmuş köpek gibi her tuşa basıyor!” Volkan dediklerinde çok haklıydı.

“ Öncelikle tutukladıkları adamları kurtaracağız. Daha sonra o savcıyla bizzat ben ilgileneceğim.” Koltuktan kalkmış ve cebimden telefonumu çıkarmıştım.

Aramalara girerek Sadi’yi bulup aradım. İkinci çalışında açmıştı.

“ Sadi, polislerin tutukladıkları kişileri bul ve serbest kalmalarını sağla. Nasıl yapacağını biliyorsun koçum” deyip telefonu kapatmıştım.

“ Aren, o kadar adamı bir anda serbest bırakmazlar. Üstelik alınma sebepleri Baron’u savunmak. İşimiz çok zor!” Yasmin söylediklerinde ne kadar haklı olsa da bilmediği bir şey vardı ki benim Baron olduğumu bazen unutuyordu…

“ Tüm bunları düşünmediğimi mi sanıyorsun Yasmin?”

“ Abi nasıl ya, nasıl her ihtimali düşünüp plan yapabilirsin?” Volkan’ın cümlesi ile gülümsemiş ve göz kırpmıştım.

“ Buralara kolay gelmedik ortak! Baron olduysak bil ki çok bedel ödemişizdir!”

“ Planıının ne olduğunu daha çok merak ettim şimdi.”

“ İlk önce suçsuz insanları içerden çıkaralım da, zamanla görürsün planı zaten!” dediğinde kapı çalmış ve Sadi içeriye girmişti.

“ Baron, Lider halletti. Tutuklular birkaç saate serbest kalacaklar ve basın mensupları çıkışta bekleyecekler.” Kafamı olumlu anlamda sallayıp sigaramdan bir duman daha çektim.

“ Lider mi? O kim?” Volkan’ın sorusu ile Sadi ile göz göze geldim.

“ Yakında öğrenirsin.”

“ Evet arkadaşlar, sabah saatlerinde tutuklanan ve Baron’u savunan gruplar teker teker tahliye edilmektedir. Savcı Önder Ata’nın sabah yaptığı açıklamalarda çok daha ağır yaptırımların olacağını söylemişti ancak gördüğünüz gibi gruplar teker teker tahliye edilmektedir.

Hemen bir gruba mikrofonu uzatalım ve işin aslını bir de onlardan dinleyelim.” Koltuğuma yaslanıp haberin sesini biraz daha açtım.

Tutukluların tahliye olması her şeyin yolunda gittiğini gösteriyordu.

“ Tahliye olmanız hakkında ne düşünüyorsunuz, bekliyor muydunuz?” Muhabir elinde ki sarı mikrofonunu uzun boylu, kıvırcık saçları omuzlarına değen esmer ve yirmili yaşlarının sonlarında olan adama uzattı.

“ Adaletin bu kadar kısa sürede geleceğini beklemiyordum. Neden tutuklandığımızı da anlamadım zaten. Baron örgütünün yaptığı devrimleri anlattık ve açıkladık diye terörist ilan edildik. Düşünce özgürlüğü olan bir ülkeyiz bence ve istediğim kişiler yada kurumlar hakkında hakaret etmeden açıkça düşüncemi, yorumumu belirtebilirim. Bunda yanlış olan bir şey olduğunu düşünmüyorum. Daha fazla bir şey söyleyip yine ters kelepçe de alınmak istemiyorum iyi günler diliyorum.” Diyerek genç uzaklaşmıştı.

Muhabir bu sefer mikrofonunu sarışın, kısa saçlı bir kıza uzattı.

“ Baron örgütü hakkında söylediklerinizden ve yaptığınız bu savunucu eylemlerden pişman mısınız?”

“ Asla pişman değilim. Hiçbir gerekçe sunmadan ve avukatımla dahi görüşmeme izin verilmeden içeriye atmaları çok yanlış bir sistemdi. Anladım ki ben doğru kişileri savunmuşum. Baron’u hep kötü olarak algılamak yerine onun ne yapmaya çalıştığını anlasak hatta devlet büyükleri Baron ile irtibata geçerek işbirliği yapsa biz gençlerin düşünce özgürlüğünü elinden alana kadar ülkeye çok daha fazla katkıları olur bence. “ sarışın kızın iddialı açıklamasına gülmüştüm.

Tahliye sonrası yaklaşık her genç bu ve buna benzer düşüncelerini ifade etmişlerdi. Onların pişman olmayıp aksine beni daha çok desteklemesi bana da ayrı bir güç vermişti.

“ İlk basamak tamam Baron. Sırada ne var?”

Sadi ve Volkan’ın meraklı bakışlarını es geçerek masada duran sigarayı paketinden çıkarıp dudaklarıma götürdüm. Çakmağı yakmamla sigaramın dumanından içime çekip koltuğuma geri yaslandım.

“ Diğer ve son basamak yüzleşme!” dememle ikiside kaşlarını çatıp bana bakmaya başladılar. Hiçbir şey anlamadıklarına emindim. Ne yapmaya çalıştığımı kestirmek biraz güçtü. Yüzleşme her ne kadar risk teşkil etsede gelecekte ailemin rahat etmesi için bunu yapmak zorundaydım.

Sgaramı son kez içime çekip kalanını kül tabağına bastım. Ayağa kalkmamla Volkan ve Sadi’de kalktı.

“ Savcı Beyimizin kirli çamaşırlarını ortaya dökme vakti geldi beyler! Şanslı piç çünkü ona önce iki seçenek sunacağım. Sadi, savcının dosyalarını hazırla gidelim, çok bekletmeyelim.” Dediğimde şirketten çıkıp siyah aracıma bindim.

Sadi’den aldığım bilgiye göre Önder, ofisinden hiç çıkmıyor ve deli gibi Baron’u araştırıyormuş. Bulamadığı için oldukça öfkeliymiş. Eve bile doğru düzgün gitmiyor eşi ve çocuğuyla ilgilenmiyormuş. Baron’u bulursa işinde ki başarısının artacağına inanıyormuş.

Elimde ki dosyalara bakıp alaycı bir gülümsemeyle Sadi’ye geri uzattım. Arabanın durmasıyla ofise geldiğimizi anladım. Şoför kapıyı açtığında indim ve etrafa kısaca göz attım. Eylül ayı girer girmez kendini belli etmiş havalar da iyice serinlemişti.

Sadi ile birlikte ofisten içeriye girdik. Savcının ofisi dördüncü kattaydı. Asansör dolu olduğu için merdivenleri kullandık. Dördüncü kata geldiğimizde katta sadece üç oda vardı. Sağ tarafta ki oda Savcı Önder’in odasıydı. Kapı girişinde isminden anlamıştık.

Son kez Sadi ile göz göze geldim ve kapıyı tıklattım. İçeriden ‘gel’ sesini duymamla ikimizde içeriye girdik. Oda çok büyük değildi. Masa ve iki koltuk vardı. Küçük balkonu ve dava dosyalarının olduğu bir dolap vardı.

Savcı Önder Ata beni görmeyi hiç beklemediği için oldukça şaşırmış ve elindeki kalemi masanın üzerinde ki dosyaların üzerine bırakıp ayağa kalktı.

“ Aren Bey, buyurun hoşgeldiniz. Kusura bakmayın beklemiyordum “ uzattığı eline göz ucuyla bakıp karşılık vermeden koltuğa geçip oturdum.

Bu tavrıma oldukça bozulan Savcı da koltuğuna geri oturmuştu.

“ Aren Bey, siz burayı nasıl buldunuz? Bu ani ziyaretinizi neye borçluyum?” etrafa kısaca göz gezdirdim. Daha sonra gözlerim Savcı’nın gözlerini buldu.

“ Savcı Önder, uzatmadan direkt konuya gireceğim.” Sert konuşmam Önder’in kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. Bir yandan göz ucuyla da Sadi’ye bakıyordu.

“ Medyada ki haberleri düzelteceksin!” söylediklerimden hiçbir şey anlamadığı yüz ifadesinden anlaşılıyordu.

“ Anlamadım ne haberi, ne medyası?”

“ Baron ile alakalı söylediğin tüm olumsuz yorumlarını düzelteceksin! Baron dosyasını da kapatacaksın!”

“ Anlayamadığım şey, sizin Baron ile ne gibi bir alakanız olduğu? Neden bu kadar ilgilisiniz?” koltukta biraz daha dikleşip Önder’e biraz daha yaklaştım. Gözlerinin içine iyice baktım.

“ Çünkü, Baron benim!” odaya adeta bir yıldırım düşmüştü. Savcı’nı ağzı açık kalmıştı. Bir süre söylediğimi hazmedemedi. Koltuktan ayağa kalktı ve kaşlarını çatıp bakmaya başladı.

“ Onca devrimi yapan, onca insanın ölümüne sebep olan meşhur Baron sen misin? “Artık bende ayağa kalkmıştım.

“ Uzun uzun kendimi açıklamak çok isterdim Sayın Savcım ancak tahmin edersiniz ki buna vaktim yok! “

“ Kendi ayaklarınla bana gelecek kadar aptal mısın yoksa buda yeni bir planın mı? Bu sefer beni mi sallandıracaksın?”

“ Bu sorunun cevabını bilecek kadar zeki biri olduğunu biliyorum. Yüzümü görüpte ölmeyen tek kişisin kıymetini bil. Tabi hala yaşamak istiyorsan.”

“ Ne demek bu?”

“ Şu demek.” Sadi’ye döndüğümde, Sadi elinde ki dosyayı Savcının önüne atmıştı. Savcı dosyayı açıp incelemeye başladıkça sinirleniyor, dişlerini sıkıyordu.

“ Eğer dediklerimi yapmazsan bu seks kasetlerin de dahil olmak üzere, yaptığım tüm pislikleri medyaya sunarım. İyi bak dosyaya, senin haberinin olmadığı tüm suçlar bile mevcut!” Savcı dosyayı kapatıp gülmeye başlamıştı. Sinirden kahkaları tutamıyordu.

“ Bunlara kim inanır lan? Kolay mı beni öyle karalamak! Beni başkalarıyla karıştırma Baron! Kendi ayağınla geldin bana. Yarın tüm haberlerde suratın çıkacak!” gülümseyerek yanına doğru gittim.

“ Son sözümü dedim. Senin de son sözün buysa durma, dediklerini yap! Yapmazsan adam değilsin!” deyip kapıdan çıkıp gitmiştim.

Kapını önünde ki kapısı açık arabaya bindim ve arkamdan Sadi de gelmişti.

“ Baron aklında ne var? Bu adam sırf kendi menfaati için senin kimliğini açığa çıkarır!” koltukta sol ayağımı sağ ayağımın üzerine atıp geriye doğru yaslandım.

“ Biliyorum ama umrumda değil!”

“ Nasıl bu kadar rahatsın ya?”

“ Belkide bu gizemli hallerden sıkılmışımdır be Sadi!” deyip camdan dışarıyı izlemeye başladım.

Her şey planladığım gibi tıkır tıkır işliyordu. Bundan sonra top Savcıdaydı…

“ Aren, neden geç geldin ?” Uykulu sesiyle bana hesap soran kadınımı öperek yanına uzandım.

“ İşlerim uzadı güzelim. Uyu hadi sen. Sabah olacak birazdan.” Deyip belinden daha çok kendime çektim.

Eve geldiğimde sabah olmak üzereydi. Aylin’in evinde kalmaya devam ediyorduk. Hala beni affetmemişti. Gözlerinde ki kırgınlık yerini koruyordu. Bebeğimiz ile tüm sorunlarımız bitecekti hissediyordum.

Sabah olduğunda Aylin’im benden önce uyanmış ve giyinmişti. Bilerek ses yapıyor ve benim uyanmamı istiyordu. Öperek uyandırmasını öyle özlemiştim ki…

“ Günaydın güzelim. Evde tamirat var sandım.” Saçlarını savurtup bana omzunun üzerinden bakmaya başladı.

“ Pardon anlamadım?”

“ Gürültüye uyandım. Evde usta var sandım meğerse sen makyaj yapıyormuşsun!”

“ Sen bana kötü makyaj yapıyorsun mu demek istedin? Beceremiyorum yani öyle mi?” yatakta kalkıp gözlerim kısık karşımda ki sinirden ağlayacak olan kadına bakıyordum.

Söylediklerimi tamamen yanlış anlamış birde bunun için ağlıyordu.

“ Güzelim ne alakası var? Ben onu demek istemedim ayrıca senin makyaja ihtiyacın yok ki!”

“ Makyaj bile kurtarmaz beni yani öyle mi Aren?” deyip hıçkıra hıçkıra ağlaması beni iyice dumura uğratmıştı.

Yataktan kalkıp yanına gittim ancak bana dokundurmamıştı.

“ Çekil dokunma, hala seni affetmemişken birde böyle bir hakarete uğradığıma inanmıyorum!” deyip yanımdan geçip gideceği sırada kolundan tutup yatağa götürdüm.

“ Yavrum sen beni yanlış anladın. Ben kötü bir şey der miyim hiç? Bir dinle beni!”

“ Dokunma diyorum!”

“ Ulan ne demek dokunma! Haftalardır zaten dokunmuyorum. Bebeğimiz ve senin için uzak duruyorum. Hasretinden kavruldum ulan! Yetmedi mi, bitmedi mi cezam?” Yatağa sırtüstü uzanmış ellerini ise başının üzerinde tutmuştum.

Her hareketinde özlediğim ve hamilelikten biraz daha dolgunlaşan göğüsleri tenime işliyordu. Giydiği kıyafetten bile belli olan göğüs uçları tenime batıyordu sanki. Bacaklarımı, bacaklarının arasına koymamla inledi.

“ Özlemedin mi beni? Sen ne kadar inkar edersen et tenin benim hasretimle yanıp tutuşuyor.”

“Sen öyle zannet!” Bu inatçı hallerine gülmüştüm. Kuyruğunu hala dik tutması onu daha çok istememe sebep oluyordu.

“ Peki, bir bakalım özlemiş misin, yoksa özlememiş misin?” dememle ne demek istediğimi anlamış olacak ki altımda biraz daha kıpırdadı.

“ Aren hayır!” onu bugüne kadar hep dinlemiştim ancak şimdi dinlemeyecektim. Beni istediğini biliyordum ancak gururundan kabul etmiyordu. Onu biraz rahatlatmak kocalık vazifemdi.

Ellerini bırakıp giydiği taytı hızla indirdim. Beyaz tangası ile gözlerimin içi parlamıştı sanki. Uzun zaman olmuştu karımı böyle görmeyeli. En güzel manzaradan mahrum kalmanın isyanıyla içimden kendime küfürler saydırmıştım.

Bacaklarını ayırıp tangayı kenara sıyırdım. Kadınlığı tüm ihtişamıyla önümde duruyordu. Ön sevişme yapamayacak kadar hasrettik birbirimize. Bembeyaz tenine yavaşça eğildim. Özlediğim kokusunu içime çektim. Ciğerlerimde bayram havası vardı.

Burnumu, kadınlığının en tepe noktasından aşağıya kadar koklayarak sürttüm. İnlememek için dudağını ısırması ile çarpık bir gülüş attım ve özlediğim tenine önce dolgun dudaklarımı dokundurdum.

Kadınlığının her bir yerine öpücüklerimi konduruyordum. Kadınımın kısık inlemeleri kulağımı doldurmaya başlamıştı. Dilimi kadınlığının en tepe noktasına değdirmemle kendini bana doğru kaldırdı.

Dilimi kadınlığının üzerinde gezdirmeye başladım. Karımın inlemeleri odayı doldurmaya başlamıştı.

“ Ahh Aren, şu an sana teslim olmam bir şeyi değiştirmiyor.. Ahh! Seni affetmeyeceğim!”

“ İnatçı haline ayrı yanıyorum be karım, onu ne yapacağız? ”

Dilimle zevk vermeye devam ettim. Elimle kadınlığını biraz daha ayırdım ve dilimi içine sokup çıkarmaya başladım.

“ Ahh Aren.. Devam et kocam!” uzun zaman sonra ilk defa kocam demesi kalp atışlarımı değiştirmişti.

Ben yalnızca tenine değil, cümlelerine, gülüşüne hatta sesine bile hasret kalmıştım. Bu yakınlaşma bize çok daha iyi gelecekti.

“ Durmam kadınım.. Hasret kaldığım tadını almadan durmam!” Dakikalarca kadınlığına dil darbelerimi indirmiştim.

Odada ateş parçamın inlemeleri ve kesik nefes seslerinden başka ses yoktu. Son dil darbesi ile titreyerek dudaklarıma boşalmıştı. Kadınlığının her bir köşesini yalamıştım. Özlediğim tadına kavuşmanın mutluluğu ile yerimde doğrulup dudaklarına uzandım.

Beni geri çevirmemiş aksine büyük bir zevkle kabul etmişti. Özlediğim dudaklarını dakikalarca öptüm.

“ Seni çok seviyorum meleğim.” Gülümsemesiyle eğilip gamzesinden öpmüştüm.

Yatakta uzanıp ikimizde tavanı izliyorduk. Bir süre konuşan sadece nefes seslerimiz olmuştu. Kapının tıklatılması ile Aylin telaşla kalkmaya çalışmıştı. Bir elimle onu durdurup kapıya doğru gittim.

“ Aren oğlum yetiş!” Yadigar Hanımın telaşlı sesine karşılık kaşlarımı çattım.

Kapıya yaklaşıp açtım ve odanın dışına çıktım.

“ Yadigar Hanım ne oluyor? iyi misin bir şey mi oldu?”

“ Görmen gereken bir durum var Aren oğlum. Hemen salona gel!” deyip koşarak gitmişti.

Aylin de üzerini giyinip yanıma geldiğinde en az benim kadar şaşkındı.

“ Ne oluyor Aren?”

“ Bilmiyorum güzelim. Anlarız şimdi!” deyip alona doğru gittim.

Yadigar hanım masanın kenarından tutunmuş ayakta televizyona doğru bakıyordu. Yanına gidip televizyona doğru bakmamla kaşlarım çatılmıştı.

Devam edecek…

 

 

Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayalım…

 

OY SAYIMIZ DÜŞÜK :(

DAHA ÇOK OY BEKLİYORUM

Loading...
0%