Yeni Üyelik
32.
Bölüm

32. Bölüm ☽ Yürek Sızım ☽

@buket9

☽ Yürek Sızım

 

Göğsüme batan sancı… Göğsüme batana, sancı demeseler bıçak derdim. Yüreğime saplanana sızı demeseler ok derdim… Yürek sızım, evladım, doğmamış masum meleğim…

Tüm bedenimi kaybetme korkusu sarmıştı. Kasıklarımda ki acıya çığlıklarım eşlik ediyordu. Bacaklarımın arasından akan kan yüreğimi ağzıma getirmişti. Acıdan iki büklüm olmuş, bir elim de karnımda bebeğimi korumaya çalışıyordum.

“ Korkut hemen kucağına al!” Korkut gelip beni kucağına almasıyla hızla aşağıya indik.

İnlemelerim, çığlık sesim ve çektiğim acıdan hiçbir şey görmüyor adeta duymuyordum. Tek düşündüğüm bebeğimdi…

“Aylin dayan hastaneye gideceğiz korkma canım benim.” Yasmin arka koltuğa oturmuş dizine de ben yatmıştım.

Korkut hızla çalıştırmıştı arabayı. Yasmin elinde telefonla sürekli birilerini arıyor ve yardım istiyordu. Gözyaşları saçlarıma düşüyordu…

Kısa sürede hastaneye gelmiştik. Kapıda bir sürü sağlıkçı ve sedye bekliyordu. Hemen beni sedyeye bindirip götürdüler. Doktorumuz Dinçer Bey sürekli benimle konuşuyor, sakinleşmemi sağlıyordu.

“ Aylin, sakin ol ve derin nefesler al.”

“ Dinçer Bey, bebeğim..” daha fazla konuşamadan ağlamaya başladım.

Bağıra bağıra ağlıyor, bebeğim diye inliyordum. Tüm hastane benim çığlıklarıma ve ağlamama şahit oluyordu. Beni ameliyathaneye aldılar. Üzerimi çıkardıktan sonra bayıltmaları gerektiğini söylemişlerdi. Gözlerim yavaşça karardı ve kapandı.

Uyandığımda saat kaçtı, ne olmuştu bilmiyorum. Odaya almışlardı. Refakatçim Yasmin koltukta uyuyakalmıştı. Üzerimde açık mavi hastane önlüğü vardı. Kolumda serum bağlıydı. Boğazım kurumuştu. Yutkunmakta zorlanıyordum. Ne olmuştu bana?

Hareketlenmem ile Yasmin uyanıp yanıma geldi.

“ Aylin, uyanmışsın iyi misin? Ben hemen Dinçer Beye haber vereyim” diyerek odadan telaşla çıkmıştı.

Çok geçmeden Dinçer Bey ile birlikte Beril ve Yasmin de gelmişti.

“ Aylin, nasıl hissediyorsun kendini? Ağrın var mı?” zorla yutkunup konuşmak istedim.

“ Bebeğim…” elim yine karnıma gitmişti.

Dinçer Bey sessiz kaldıkça gerginliğim artıyordu.

“ Aylin, maalesef düşük yaptın. Şu anda bizler için senin sağlığın daha önemli. Zorlu bir düşük süreci geçirdin. Neredeyse seni de kaybediyorduk.”

Bebeğim yoktu. Elim karnımda kalmış gözyaşlarım istemsiz akmaya başlamıştı. Koruyamamıştım. Bebeğim, tutunduğum tek dal da gitmişti.

“ Aylin lütfen.. ağlama ne olur.. toparlan bırakma kendini…” Beril yanıma gelip elimi tutmuştu.

Benimle birlikte ikisi de ağlıyordu. Doktor sakinleştirici iğne vurulması gerektiğini söyleyip gitmişti. İstemiyordum… Acımı yaşamak, içim sökülene kadar ağlamak istiyordum. Uyutulmak istemiyordum…

“ Beni yalnız bırakın!” Beril ve Yasmin birbirlerine bakmış ve odadan çıkmaya başlamışlardı.

“ Aylin, Aren gelecek birazd..”

“ Asla! Asla bu odaya girmeyecek!” Yasmin’e öfkeyle bağırmış ve arkamı dönmüştüm.

“ Meleğim melek oldu…” hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

Elimi bir an olsun karnımdan çekmiyor kabullenmek istemiyordum.

“ Affet beni bebeğim, annen koruyamadı seni..” bir hıçkırık daha koptu dudaklarımdan…

“ Allah’ım bu nasıl acı…” iç çekip sakinleşmeye çalıştım.

Odamın kapısı birden açılmış ve iki hemşire elinde iğne ile girmişti.

“ Yaklaşmayın! İstemiyorum iğne falan çıkın odamdan!” serumu bir anda kolumdan çıkarmış ve camın önüne doğru koşarak gitmiştim.

Duvar dibine iyice sinmiştim. Hemşireler üzerime geleceği sırada komodinin üzerinde bulanan çiçek vazounu elime alıp kendimi korumaya çalıştım.

“ İstemiyorum diyorum!” odaya bir anda Yasmin ve Beril ve doktor Dinçer girmişti.

“ Aylin, kötü bir şey değil sağlığın için!”

“ Yaklaşma vururum kafana!” Kendimi savunurken kapıdan beliren kişiye takıldı gözlerim.

Gelmişti işte. Kaçak olmasına rağmen gelmişti. Sahi kaç gün olmuştu yüzünü görmeyeli? Saymayı bırakalı uzun zaman olmuştu….

“ Herkes çıksın!” bir anda herkes kapıda ki bariton sesli adama dönmüştü.

“ Sen sakın gelme!” diye ona doğru bağırmıştım ancak umrunda bile değildi.

Herkes odadan çıkmıştı. İkimiz baş başa kalmıştık. Yavaş yavaş üzerime gelmeye başlamıştı.

“ Defol! Seni görmek istemiyorum!” biraz daha yaklaştı.

Görmeyeli sakalları uzamış, saçlarının kıvırcıkları daha da belirgin olmuştu.

“Biliyorum, nefret ettiğini de biliyorum!” Vazoyu ona doğru sallamamla durdu.

“ Çık o zaman!” beni baştan aşağı süzmüştü.

“Sakinleştirici iğneni olmadan çıkmam!” onun bu ilgiliymiş gibi tavrına kahkaha atmıştım.

“ Şovu bırak Baron! Aramızda ki bağ bebeğimiz de yok artık! En kısa zamanda toparlanacağım ve gideceğim. Her şey bitecek!” gözyaşlarım bağımsızlığını çoktan ilan etmişti.

Bana biraz daha yaklaştığını farketmem geç olmuştu.

“ Her şey düzelecek. Evladını kaybeden tek sen değilsin, bende perişanım!” duvar dibine iyice sinmiş vazomu yere indirmiştim.

“ Koruyamadım onu… Ellerimden kayıp gitti. Ben nasıl bir anneyim ha söyle! Nasıl bir babasın sen! Konuş susma!” vazoyu yere atıp Aren’in göğsünü yumruklamaya başlamıştım.

Hem ağlıyor hemde ona vuruyordum. Aren hızla ellerimi tutup beni duvara sabitlemişti.

“ Sen bu dünyada ki en iyi annesin. En güzel, en merhametli… Bebeğimizi koruduğun için sana minnettarım. Onun için akan her gözyaşına kurban olurum. Can alır can veririm Aylin! Daha fazla yakma canımı. Bebeğimiz melek oldu. Hep kalbimizde olacak. Şimdi senin bir gözyaşına nasıl dünya yakılıyor iyi izle ay parçası!” deyip elimden tutmuştu.

Beni yatağa yatırmış ve üzerimi örtmüştü. Kapıya doğru gitmiş ve bana son kez bakmıştı. Aren kapıdan çıktığında, hemşireler girmiş ve serumu takıp iğnemi yapmışlardı.

Göz kapaklarım oldukça ağır geliyordu. Her ne kadar açmak istesem de kapanıyordu. Ağır ağır gözlerimi araladığım da odam en sevdiğim çiçeklerle kaplanmıştı. Sanki bir çiçek bahçesinde uyuyup uyanmıştım.

Kafamı cam kenarına çevirdiğim de Yasmin ve Volkan ayakta dışarıyı izliyorlardı. Öksürmemle ikisi de dönüp bana geldiler.

“ Aylin, canım nasıl hissediyorsun?” gülümsemeye çalışmıştım. Cevap vermeye halim yoktu.

“ Birazdan Yadigar Hanım en sevdiğin çorbadan yapmış getirecek.” Dediğinde oturmaya çalışmama yardımcı olmuştu. Zorda olsa oturup su içmiştim.

“ Volkan, Arlin hesabı hakkında bilgin var mı?” birden sorduğum soru ikiliyi şaşırtmıştı.

“ Evet, ne oldu ki?”

“ İçinde ki tüm parayı, çocuk esirgeme kurumlarına paylaştırmak istiyorum. Bunun için sizden yardım almam gerekiyor.” Dediğimde ikisi de önce birbirine bakmışlardı.

“ Aylin, Aren’e soralım bir de. Onun imzası gerekli çünkü.” Yasmin’in dediğine kafamı olumlu anlamda sallamıştım.

“ Siz bu işi en kısa zamanda hallederseniz çok memnun olurum. En azından canımın acısına bir parçada olsa iyi gelir diye düşünüyorum.” Dediğimde Yasmin yanıma oturup elimi tutmuştu.

Kapının açılması ile Yadigar abla, Beril ve Karan da gelmişti. Zorda olsa çorbadan içmiştim. Bugün refakatçim Beril olacaktı. Karan eve gidip çocuklarla ilgilenecek, korumalar başta Korkut olmak üzere hepsi burada olacaktı.

 

 

1 Ay sonra….

Koskoca bir ay geçmişti. Bebeğimin benden gidişinin üzerine bir ay… Bir aydır canımın acısında azalma olmamıştı. Ruh gibiydim. Evden dışarıya çıkmıyordum. Yadigar ablanın zoru ile yemek yiyordum. Bu sürede babam ve abim ilk haftalar yanımda kalmış daha sonra kalabalık olmasını istemediğim için göndermiştim. Yasmin, Volkan her gün geliyordu. Karan ve Beril ise iki güne bir mutlaka uğruyorlardı. Beril çocuklarını getirmiyor yaramı deşmek istemiyordu ama ben anlıyordum…

Aren’i ise hastaneden beri hiç görmemiştim. Yedek telefondan her gece arıyor ve benimle konuşuyordu. Ben ise hiç konuşmadan onu dinliyordum. Çoğu zaman ben uyuyakalıyordum çoğu zamanda o sızıp kalıyordu.

En ihtiyacım olduğu anlarda yoktu. sonra hiçbir zaman başımı kaldırıp göz ucuyla bile aramadım…

Haberlerde de Baron bir aydır hiç gözükmemişti.

Yataktan kalkıp içeriye geçtim. Yadigar abla bana en sevdiğim keki yapmıştı. Kokusu tüm evi sarmıştı yine. Ancak yiyecek iştahım yoktu.

“ Kuzum uyandın mı? Bak sana en sevdiğin keki yaptım. Yanına da çay. Hadi geç sen ben getiriyorum.” Deyip koşarak mutfağa gitmişti.

Salona geçtim ve koltuğa oturdum. Yadigar abla elinde tepsi ile gelmişti. Sehpaya kek ve çayımı koyup oturdu.

“ Tadına bak bakalım beğenecek misin?” gülümseyip çatalımı kek batırdım.

Küçük bir dilim alıp yemeye başladım.

“ Sen yaparsın da kötü olur mu hiç, eline sağlık Yadigar ablam.”

“ Afiyet olsun kızım. Sen bir şeyler yemeyince hiç içim rahat etmiyor. Beril’in teklifini bir düşünsen kızım olmaz mı?” çayımdan bir yudum alıp arkama yaslanmıştım.

“ İstemiyorum Yadigar abla. Psikolağa anlattıkça acım daha da tazelenecek gibi hissediyorum. Hem artık toparlanıyorum merak etme sen.” Dediğimde kafasını olumlu anlamda sallamıştı.

“ Sen nasıl istersen kızım.” Koltuktan kalkmamla Yadigar abla da kalkmış ve soru sorar gibi bakmıştı.

“ Ne oldu kızım nereye?”

“ Hazırlanıp çıkacağım birkaç işim var Yadigar abla.” Kafasını olumlu sallaması ile odama geçip hazırlanmaya başladım

Havalar artık serin olduğu için siyah boğazlı kazağımı giydim. Altına gri kotumu ve siyah botlarımı da giydiğimde kısmen hazırdım. Saçlarımın uçlarını maşalayıp hafif tonlarda makyajımı yaptım.

Aynadan son kez baktığımda hazırdım. Krem rengi olan trençkotumu da giyip odadan çıktım. Yadigar abla koridorda beni görmesi ile durup ıslık çalmıştı. Onun bu haline gülmeden edemedim.

“ Ne güzel olmuşsun güzel kızım. Bayadır hazırlanıp dışarıya çıkmamıştın.”

“ Evet, iyi geldi az da olsa. Neyse hadi ben çıktım akşama görüşürüz.” Deyip evden çıktım.

Korkut’un arabası buradaydı. Beni fark etmesi ile arabadan inip yanıma geldi.

“ Yenge nereye gidiyoruz?”

“ Sağ ol Korkut. Ben kendi arabam ile Yasmin’in ofisine gideceğim.”

“ Tamam ben bırakayım.”

“ Yok Kendim kullanmak istiyorum.”

“ Tamam bende sağ koltukta takılırım yenge.” Korkut’un bu ısrarlarına daha fazla dayanamamış ve kabul etmiştim.

“ Peki ama kendi arabamla giderim.” Dediğimde çoktan benim arabamın yanına gitmişti bile.

Onun bu hallerine gülümseyip bende arkasından gittim.

“ Aylin hoş geldin. Bu ne hoş sürpriz.” Yasmin’e sarılmış ve masanın önünde ki koltuğa oturmuştum.

“ Hoşbuldum. Hava almak istedim. Çıkmışken işlerimi halledeyim dedim.”

“ İyi yapmışsın canım ne söyleyeyim, ne istersin?”

“ Yok Yasmin çok kalmayacağım. Buraya bir şey danışmaya geldim.”

“ Tabi konu ne?” çantamı kenara koyup ilk önce aklımda ki soruyu sordum.

“ Önclikle, o hesapta ki para kurumlara dağıtıldı değil mi?”

“ evet halloldu o mesele merak etme canım” gülümseyip asıl konuya giriş yaptım.

“ Yasmin, bana bir avukat lazım.” Yasmin’in biçimli kaşları çatılmış benim ne demek istediğimi anlamaya çalışıyordu.

“ Ne için?”

“ Boşanmak için.” Dediğimde koltuğa yaslanmış ve derin bir iç çekmişti.

“ Aylin, bir dejavunun içinde gibi hissediyorum bazen kendimi.” Dediğinde ne demek istediğini elbette anlamıştım.

“ Bu sefer kararım kesin!”

“ Aylin, ben sana en iyi avukatı bile ayarlarım ama Aren’in boşanacağına hatta sizi boşayacaklarına inanıyor musun gerçekten?”

“ Yasmin, bunları konuşmak istemiyorum. Bana hemen iyi bir boşanma avukatı önerir misin?”

“Peki, Sevinç hanım çok iyi bir avukattır. Odası hatta koridorun sonunda. Onu çağırayım istersen?”

“ Lütfen çok iyi olur.” Yasmin telefonundan Sevinç Hanım’ı aramış ve odasına gelmesini rica etmişti.

Kapının tıklatılma sesiyle kafamı oraya çevirdim ve içeriye orta kilolarda, gözlüklü, kırk yaşlarını geçkin bir kadın girdi. Koyu Kızıl saçlarını topuz yapmıştı.

“ Yasmin, canım bir şey mi oldu?”

“ Sevinç gel canım otur.” Sevinç Hanım karşıma geçip oturmuştu.

“ Aylin benim yakın arkadaşım ve Baron’un eşi!” dediğinde kadının kaşları havalanmış sonra hemen kendini toparlamıştı.

“ Memnun oldum Aylin Hanım.” Uzattığı elini sıkmış ve gülümsemiştim.

“ Bende memnun oldum Sevinç Hanım.”

“ Sevinç, Aylin boşanmak istiyor. Ben Aren’in avukatı olduğum için seni önerdim. Ne diyorsun?” Sevinç gülümsemiş ve göz ucuyla bana bakmıştı.

“ Zor bir dava bizi bekliyor derim!” deyip gülmüştü.

“ Sevinç Hanım, Aren oldukça zor ve hiçbir hakimin de bizi boşamayacağını söylüyor. Ben tüm vekaletlerimi size versem mahkemeye bile gelmek istemiyorum. Büyük ihtimalle Almanya’ya döneceğim.” Dediğim de Yasmin oldukça şaşırmıştı.

“ Ne? Aylin ciddi misin?”

“ Evet Yasmin. Mutlu değilim. Baron’un eşi olarak damgalanmak istemiyorum artık. Boşandığımı da duyurmak istiyorum.”

“ Ülke değiştirince bu damgadan kurtulabileceğini mi zannediyorsun?” Derin bir nefes verdim.

“ En azından deniyorum Yasmin. Bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Hayatımı düzene sokmaya çalışıyorum. Arkadaşının aksine!” deyip tekrar Sevinç Hanıma dönmüştüm.

“ Aylin Hanım, odama geçip işlemleri başlatalım. Birkaç güne de yurtdışına çıkış yapabilirsiniz.” Dediğinde kafamı sallayıp Sevinç hanım ile birlikte odadan çıkmıştım.

Sevinç Hanım ile birlikte uzun koridorda yürümüş ve sonunda odasına girmiştik.

“ Buyurun oturun Aylin Hanım.”

Odası çok büyük değildi Yasmin’in odasına göre biraz daha göz yoruyordu. Dosyalar oldukça fazla ve raflara bile sığmamıştı.

Sevinç Hanıma özetle başıma gelen ve Aren ile evli olduğumuz süre boyunca yaşadığım sıkıntılardan bahsetmiştim. Ben bahsettikçe not almış ve hakimin de bizi boşamasında engel bir neden görmediğini söylemişti.

“ Dediğim gibi Aylin Hanım, Aren Bey neye güvenip böyle söylüyor bilemem ancak, ortada mutsuz bir evlilik var. Yanınızda olmayan ve kaçak bir koca var. Stres ve üzüntüden kaybedilmiş bir bebek var. Ciddi sağlık sıkıntıları çekmişsiniz ki bence hala psikolojik boyutu devam ediyor. Tüm bunları ele aldığımızda sizi boşamayacak hakim göremiyorum. “ dediğinde içim az da olsa ferahlamıştı.

“ Teşekkür ederim Sevinç Hanım. İçime su serptiniz.” Gülümseyip gözlüğünü kenara koymuştu.

“İşlemlerinize hemen başlıyorum. Sizden isteğim imza işleri için birkaç gün daha İstanbul’da kalmanız. “

“ Sorun değil. Taşınma sürecim olacak zaten. Memleketime de gitmeyi düşünüyorum. Bir süre daha buralardayım.”

Sevinç Hanım ile biraz daha oturup kalkmıştım. Ofisten çıktığımda arabanın yanında Korkut ve görmeyi en istemediğim biri daha vardı.

Merdivenlerden inip tam karşısına dikildim. Korkmadığımı görmesini istedim.

“ Boşanmak için geç kalmadınız mı?” sahte bir gülümsemeyle gözlerinin içine baktım.

“ Beni mi takip ediyorsunuz Önder Bey?”

“ Baron bu boşanma işine çok kızacak, hatta ülkeye tekrar giriş yapacak. O yüzden ilk yem sensin benim için!”

“ Bırak yem olmasını, gözünün önünde de olsa sen Baron’u yakalayamazsın!” çirkin kahkahası kulaklarımı tırmalamıştı.

“ Boşanma davası açan bir kadın için oldukça iddialı cümleler!”

“ Sonuçta hala bir Boratay’ım. Baron’un karısıyım!” iyice dibime girmesi ile Korkut yanımıza biraz daha yaklaşmıştı.

“ Savcı Bey, herkesin can sağlığı için Aylin Hanımdan uzaklaşın lütfen!” demesiyle Korkuta göz ucuyla bakıp gülmüştü.

“ Sıra siz köpeklerine de gelecek! Sanmayın siciliniz temiz çıktı. Baron ile ilişkimiz çıkmadı diye rahatlamayın. Başta o avukat Yasmin, ortakları Volkan, Karan ve Sadi olmak üzere hepinizi deliğe tıkayacağım!” dediğinde gözlerini benden bir an olsun çekmemişti.

“ Elinizden geleni ardınıza koymayın Savcı Bey. Ha bu arada, sonra o köpekler sizi ısırırsa da ağlamayın! “ Korkut’un cümlesiyle kızarıp bozaran Önder’e son kez bakıp arabaya geçmiştim.

Arabayı Korkut sürecekti zira halim kalmamıştı.

“ Ulan pezevenk senin ipini de çekecek Baron az daha havla bakalım!” Korkut’un kendi kendine söylendiği yolculuk sonrası eve gelebilmiştik.

Arabandan inip eve geçtiğim de Yadigar Abla sofrayı çoktan kurmuştu.

“Bende seni arayacaktım. Hadi kızım gel soğutma.” Dediğinde kafamı olumlu anlamda sallamıştım.

Çantamı bırakıp tuvalete girmiştim. Önce elimi yüzümü yıkamalı ve kendime gelmeliydim. Yüzüme soğuk suyu çarpıp aynadan halime baktım. Savcı bile tüm sinirlerimi alt üt etmeye yetiyordu. Bu koca şehir bana artık dar gelmeye başlamıştı…

“ Yadigar abla ben yatayım artık yoruldum.”

“ Tamam kızım sen yat bende birazdan yatarım.” Dediğinde kafamı salladı ve odama geçtim.

Üzerimdekilerden kurtulup pijamalarımı giydim. Yatağa geçip uzandığım sırada telefon sesini işittim. Çekmeceden geliyordu ses.

Eğilip çekmeceyi açtım ve tahmin ettiğim gibi Aren arıyordu. Bu hat ve telefon yabancı birine ait olduğu için bu numara üzerinden konuşuyorduk.

“ Alo.”

“ Ay parçası.” Bizim günlük akşam konuşma maratonumuz başlıyordu. O konuşuyor ben ise dinliyordum.

“ Sevinç Hanım ile görüşmen nasıldı?” Yattığım yerden bir anda kalktım.

Yasmin hemen anlatmıştı demek ki. Bilerek soru sorup beni konuşturmak istiyordu ancak cevap vermeyecektim.

“ Demek susmaya kararlısın peki.” Derin bir iç çekip devam etti.

“ Boşanmayacağız güzelim. Sevinç Hanım’a ilettim ancak bu davayı almaya kararlı. Kendi tercihi.” Yatakta arkama biraz daha yaslandım.

“ Savcı piçi karşına çıkmış, ancak güzel cevap vermişsin. İşte kimin karısı olduğunu hiç unutma böyle yavrum!” dediğinde gözlerimi devirmiştim. Ukala !

“O itin de sonu gelecek. Bu kaçak olduğum dönemde bitecek sana söz! “

Aren biraz daha konuştuktan sonra ses gelmeyince yine sızıp kaldığını anlamıştım. Telefonu kapatıp çekmeceye koydum. Yarın Sofia ile görüşüp ev işini halledecektim. Üzerime battaniyeyi çektim ve uykuya daldım.

“ Aylin Hanım!”

“ Uyuyor Sadi Bey neden bağırıyorsunuz sabahın köründe! Nasıl girdiniz ayrıca siz eve?”

“Yadigar Hanım lütfen Aylin Hanımı acil uyandırın!”

Gözlerimi içerde ki gürültüyle açmıştım. Sanırım Sadi ve Yadigar hanım içerde tartışıyorlardı. Yataktan hızla kalktım ve salona gittim. İkisi de beni görünce şaşırsa da Sadi hemen söze girdi.

“ Aylin Hanım acil sizi götürmem gerekiyor.” Kaşlarımı çatıp Sadi’nin dediklerini algılamaya çalışıyordum.

“ Ne oluyor, nereye gideceğiz?”

“ Aylin Hanım, Baron’un başı tehlikede. Eğer gitmezsek ölüme gidecek göz göre göre!” başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü adeta.

Sadi’nin ne demek istediğini algılayamıyordum.

“ Nasıl tehlike? Ölüme mi? Ne diyorsun sen?”

“ Aylin Hanım, Baron bebeğinizi kaybettiğinizden beri iyi değil. Mantıklı davranmıyor. Bugüne kadar hata yapmasına engel oldum ancak dün sizle telefonla görüştükten sonra sabah öfkeyle uyandı. Savcının bu akşam çıkacağı canlı yayına baskın yapıp öldüreceğini söylüyor. Hazırlıkları bitmek üzere!”

Şok olmuş Sadi’nin dediklerini hazmetmeye çalışıyordum. Aren kafayı yemişti. Canlı yayında savcı öldürmek ne demekti!

“ İstanbul’da mı?”

“ Sabah erken saatte giriş yaptık. Şimdilik depoların birinde!” kafamı olumlu anlamda salladım.

“ Hazırlanıp geliyorum!” dediğimde koşarak odama geçtim.

Rastgele bir şeyler giymek istemedim. Özenmek, hazrlanmak istedim. Kocam için hazırlanmayalı uzun zaman olmuş ve ben özlemiştim.

Dolaptan beyaz boğazlı kazağımı aldım. Altına da kahverengi eteğimi giyecektim. Hızlıca giyindikten sonra saçlarım dünden maşalı olduğu için makyaj yapmam yeterli olacaktı.

Aynadan son kez kendime baktığımda güzel olmuştum. Dolaptan siyah çizmemi de çıkardığımda tam anlamıyla güzel olmuştum. Biraz da parfüm sıkıp odadan çıktım.

Yadigar abla ve Sadi böyle görmeyi beklemedikleri için şaşırmışlardı.

“ Maşallah! Aren oğlumu şu aatten sonra kimse tutamaz!” Yadigar ablaya bakıp gülmüştüm.

“ Gidelim Sadi.”

Sadi ile birlikte çıkmıştık. Korkut da kendi arabası ile gelecekti. Yarım saatlik yolculuk sonrası ormana doğru giden yola sapmıştık. Bu yolda on dakika sürdükten sonra bir deponun önünde durmuştuk.

Arabadan inip Sadi’nin yönlendirdiği kapılardan geçmeye başladım. deponun üst katında Aren’in sesi geliyordu. Sanırım telefonla konuşuyordu. Sadi’ye baktığımda son kez bakıp yanımdan ayrılmıştı.

Aren arkası dönük telefonla konuşuyordu. Cesaretimi toplayıp içeriye girdiğimde topuklu sesini duymuş olacak ki bana doğru dönmesi ile konuşması yarıda kalmış gözlerini kısıp bana bakmaya başlamıştı.

Telefonu karşıda ki adamın yüzüne bakıp bana biraz daha yaklaştı.

“ Çok içtiğim için hayal görmüyorum değil mi Ay parçası?” hafifçe gülümseyip çantamı sandalyeye koymuştum.

Her hareketimi inceliyordu. Görmeyeli biraz zayıflamış, sakalları uzamıştı. Göz altları uykusuz olduğunu bağırıyordu.

“ Kaçak değil miydin?” sorumla kendine gelmişti.

“ Hiçbir şey umrumda değil artık!” kafamı sallayıp yanına doğru gittim.

“ Planın ne Baron?” gözleri sürekli dudaklarıma kayıyor dikkati dağılıyordu.

“ Bizi bu hale getiren adamın gerçek yüzünü herkes görecek!”

“ Peki ya sonra?”

“Sonrası yok.”

“ Öldürecek misin?”

“ Evet!” kıvırmadan direkt cevap vermişti. Öfkesini hissetmemek mümkün değildi.

“ Nasıl ölecek?” diye sorduğumda masada ki silahı gösterdi.

“ Rus Ruleti oynayacağım onunla!”

“ Peki silah sende patlarsa?” ruhsuz bir gülüş çıkmıştı dudaklarından.

“ Şanslı bir adamımdır!” dediğinde kafamı sallayıp ona biraz daha yaklamıştım.

Aren’in görüş açısında tamamen dudaklarım vardı. Ona biraz daha yaklaşıp gözlerini kapattığnda öpeceğimi zannetmişti ancak masada duran silahı alıp ondan uzaklaşmamla kendine geldi.

“ Aylin! Bırak o silahı ne yapıyorsun?” silahı başıma dayamamla bana yaklaşmak istedi ancak bağırmamla durdu.

“Sakın. Yaklaşma basarım tetiğe!”

“ Aylin yapma sakın! Yalvarırım indir o silahı! “ Gözlerinde ki korku kalbimi sızlatmıştı ancak buna mecburdum yoksa Aren durmayacaktı…

“ Al sana Rus Ruleti, bu silah ne sende ne savcı da yalnızca bende patlayacak!” dediğimde gözyaşlarım da bağırmama eşlik ediyordu.

“ Hayır ulan sakın! Yalvarırım yapma. Ben dayanamam buna! Kurban olayım Ay parçam beni bırakma!”

“ Sen bu riski bu akşam alacaktın ama değil mi? O zaman aklına ben gelecek miydim?”

“ Ulan ben o riski alır mıyım? Baron seni bırakır mı hiç? Hadi güzelim bırak o silahı!” üzerime gelmesiyle tekrar bağırmıştım.

“ Söz ver!”

“ Söz ulan ne istersen söz yeter ki bırak silahı Aylin!” daha ne istediğimi bile bilmeden söz demişti…

“ Savcıya bulaşmayacaksın! O işle artık ben ilgileneceğim!” dediğimde kaşlarını çatıp bana bakmaya başladı.

“ Dünya güzelim, Karım. Seni bu işlere sokmam!”

“ O zaman tetiğe basarım, şanslıysam da yaşarım!”

Devam Edecek…

 

Yıldıza basmayı lütfen unutmayın

 

OY SAYISI DÜŞÜK :(

 

Loading...
0%