@buket9
|
☽ Yirmi Bir Gün Kuralı ☽
Dünyada ki en huzurlu şey eve varmakmış. ‘ Her anlamda. ‘ Bu sabah Aren’in kollarında gözlerimi açtığımda ilk hissettiğim şeyde tam olarak buydu. Uzun süredir kendi evimde yaşasam da ilk defa gerçekten huzurla evime vardığımı hissediyodum. Evime, aileme ve yuvama… Aren kollarını belime sıkıca dolamış hareket etmemi kısıtlıyordu. Kalkmaya çalıştığımda daha da sıkı sarmıştı. “ Bebeğim rahat dur!” deyip uykusuna devam etmişti. “ Aren, kalkalım hadi. “ desem de duymuyordu. “ Aren ya şimdi kalkıp güzel bir kahvaltı yaparız ya da tüm gün üzehir ederim sana sen bilirsin!” dediğimde Aren içinde homurdanmış zorda olsa kalkmıştı. Yatağın kenarında çıplak bir şekilde tepeme dikilmişti. Gözlerim istemsizce erkekliğine kaysa da bakmamak için yoğun çaba gösteriyordum. “ Beni kaldırdın kendin niye yatıyorsun yavrum?” “ Yok bende kalkıyorum.” Deyip kalkacağım sırada Aren üzerime çıkmıştı. “ Ay, ne yapıyorsun Aren? Çekil !” “ Sabah sporu yapıyorum güzelim, biliyorsun bayadır ihmal ettik!” deyip üzerim ki yorganı atıp bacaklarımı hareketsiz hale getirmişti. “ Ya şimdi kalkarız ya da..” “ Ya da ne? Beni tehdit etmemen gerektiğini hala öğrenemedin mi güzelim? Bu işten en çok sen zararlı çıkarsın uyarıyorum!” Aren kollarımı başımın üzerinde birleştirip tek eliyle sabitlemişti. Çıplak vücudum Aren’in teni altında eziliyordu sanki. Savunmasız halim bile onu kışkırtmaya yetiyordu. “ Bu manzaraya sahip olduğumu bilmek içimde ki ateşi harlıyor sanki… Ay parçam çok güzelsin ve her zerrenle benimsin.” Deyip göğüslerimi öpmeye başlamıştı. Ellerimi istemsizce bırakması ile saçlarına götürdüm. Anın verdiği haz ile kendime daha çok bastırdım. Az önce kalkmaya çalışan kadın gitmiş yerine neredeyse sevişmek için yalavaran bir kadın gelmişti. İlişkide ki Aylin ile bende yeni yeni tanışıyordum. İçimde yatan seksi bir Aylin vardı ve Aren bu kadını her birliktelikte ortaya çıkarmayı başarıyordu. “ Dişi kaplanım..” sağ göğsüme bir öpücük kondurdu. “ Sultanım…” Bu sefer sol göğsüme bir öpücük kondurdu. “ Gönlümün yangını…” göbeğime uzunca bir öpücük… “ Ve en değerli mabedim…” tam kadınlığıma uzun bir öpücük kondurdu. “ Öyle hasretim ki sana, ne kadar koynumda olursan ol asla dinmeyecek!” deyip kadınlığımın her köşesini öpmeye başlamıştı. Islak olan kadınlığım Aren’in dilini ustaca kullanaması ile daha çok ıslanmıştı. Üzerimde dikildi ve erkekliğini girişime yasladı. Gözlerini gözlerimden hiç çekmiyor arsızca bir yandan vücudumu süzüyordu. Erkekliğini kadınlığıma sürtüyor ikimize de tatlı işkence yapıyordu. “ Son ver artık şuna!” diye sinirlenmeme gülmüştü. Beni süründürmek hoşuna gidiyordu. “ Neye son vereyim bebeğim? “ Oflamama daha çok gülmeye başlaması ile sinirlerim bozulmuştu. “ Çekil gideceğim!” diye itmeme karşılık kendini bana daha çok bastırmıştı. “ Hoşuna gidiyor değil mi beni böyle süründürmek?” “Boğulduğum denize zaafım varsa demek ki güzelim!” deyip erkekliğini içime itmesiyle nefesim kesilmişti. “Ahhh!” çığlığım odada yankılanmıştı. “ Bu çığlıklarını bile nasıl özledim yavrum!” deyip içimde ki hareketi hızlanmıştı. İçimdeki hareketlerinin kasılması ile boşalması yakındı. “ Baron’um…” son nokta olmuştu bu cümlem. Aren bunu bekliyor gibi büyük bir inleme ile üzerime yığılmıştı. Nefeslerimiz kesik kesik ve düzensizdi. Başını boyun girintime sokmuş nefeslerini düzene bindirmeye çalışıyordu. “ Demek Baron’un ha?” alayla söylediği cümle beni nedensizce utandırmıştı. Kafamı deve kuşu misali boynuna sokmamla özlediğim o kahkahasını atmıştı. “ Aren susar mısın?” “ Utanma kocandan, ayrıca öyle seslenmende hoşuma gitti güzelim.” Dediğinde sakladığım yüzümü kendine çevirmişti. “ Artık sadece benim Baron’um ol. Bitsin artık!” dediğimde eğilip alnımdan öpmüş ve saçlarımı okşamaya başlamıştı. “Bitecek bebeğim sana söz!” “ Aren ne zaman? Ben yine İstanbul’a dönmek zorundayım.” “ Hayır göndermeyeceğim. Bir süre buradayız.” Aren’in dediklerinden hiçbir şey anlamıyordum. Kaşlarımı çatıp ona doğru bakmamla gülümsemişti. “ Çok yakında kaçak olmama gerek olmayacak. Haberlerde herkes gerçek Baron’u tanıyacak.” Bu şifreli konuşmalarından hiçbir şey anlamadığım için oflayıp yataktan kalktım. “ Güzelim iyiydik şöyle neden kalktın?” Aren’in sorusuna cevap vermeden kendimi duşa attım. Aren’in peşimden geleceğini bildiğim için kapıyı kilitleyeceğim sırada kapı Aren tarafından zorla itilmişti. “ Ya çık duş alacağım!” “ Tamam beraber alalım. Su boşa gitmemiş olur israf hep bebeğim!” Aren’in kendini bu şekilde savunmasına göz devirdim. “ Aren ciddiyim çık!” bana daha çok yaklaşmıştı. Lavabo ile arasına sıkıştırması ile boynuma yöneldi. “ Kızıp küsmekle haklısın ama kocana güven. Senden biraz daha zaman ve sabır istiyorum sevgilim.” Deyip boynumu öpmeye başlaması ile az önceki sinirli halim kalmamıştı. ☽ Aren ile güzel vakitler geçirdiğimiz duştan sonra önce hazırlanmaya başladım. Dışarda güzel bir yemek yiyecektik. Kahvaltı saatini geçirdiğimiz için bu satlere kalmıştık. Dolaptan benim için ayrılan kıyafetlere bakıyor ne giyeceğimi düşünüyordum. Diğer elbiselerin arasına sıkışmış gümüş renkli parlak bir elbise dikkatimi çekmişti. Askılıktan alıp elbiseyi incelemeye başladım. Boyun askılı mini bir elbiseydi. Kendiliğinden parlak bir kumaşı vardı. Sırt dekoltesi birazcık fazlaydı ama hava zaten çok güzel olduğu için giymeye karar verdim. Elbiseyi giyip saçlarımı da dağınık topuz yaptım. Çantamdan annemin tokasını alıp taktığmda hazırdım. Makyaj yapmayacaktım. Hava burada çok sıcak olduğu için gerek yoktu. komodinin üzerinde ki çantamı alıp tokamı aramaya başladım ancak tokam yoktu. Endişeyle çantamı ters çevirip döktüm. Tokam yoktu. Buraya valizle değil sadece bu çanta ile geldiğim için tokamın da burada olması gerekiyordu ancak yoktu. Aren mutfağa gitmişti. Odadan çıkıp hızla merdivenlerden aşağıya indim. “ Aren!” merdivenlerden hızla inerken bir yandan da Aren’e sesleniyordum. “ Güzelim ne oldu yavaş düşeceksin!” “ Aren tokam yok!” “ Ne?” “ Annemin aldığı toka, yok çantamda! Kesin düştü bir yere. Ne yapacağım nasıl bulacağım!” gözlerim çoktan dolmuştu. Annemden kalan en kıymetli hediyeye bile sahip çıkamamıştım. “ Ben İstanbulda olanlara sordurayım güzelim sen sakin ol!” dediğinde cebinden telefonu çıkarıp birilerini aramaya başlamıştı. Salonda koltuğa oturup en son nerede taktığımı düşünmeye başladım. Düşündükçe hiçbir şey hatırlamıyor olmak sinirimi daha çok bozuyordu sanki. Aren telefonla birilerini aramaya devam ediyordu. Bulunma ihtimali bile kalmamıştı içimde. Hiç umut yoktu… “ Güzelim, Korkut dün bulmuş! Depoya düşürmüşsün.” Dediğinde şok olmuştum. Koltuktan kalkıp Aren’e koşup sıkıca sarılmıştım. “ Aren, hiç umudum yoktu..” deyip boynundan öpmüştüm. “ Sen üzülme yeter!” Aren’den uzaklaşıp arkamı dönmemle kocamın öfke dolu sesini tekrar işittim. “ Aylin bu ne!” ona dönüp bakmamla ne demek istediğini anlamamıştım. “ Ne ne?” “ Bu üzerindeki ile dışarıya çıkmayı düşünmüyorsun değil mi?” “ Neden yakışmamış mı?” bir anda üzerime yürümüştü “ Sorun da bu, çok yakışmış ama ben karımın böyle güzel sırtı olduğunu yeni görüyorum Maşallah!” demesiyle kendimi gülmemek için zor tutuyordum. “ Abartma sevgilim!” deyip tekrar arkamı dönmemle belimden tutup kendine yasladı. Kulağım doğru sıcak nefesini üfledi. “ Bu elbise ile bahçeye bile çıkarmam seni!” kalçamı erkekliğine doğru bastırmamla kulağıma inledi. “ Üzerimi asla değiştirmem kocam! Şimdi gidiyor muyuz? Daha eczaneye gideceğiz.” Dememle kollarının arasından kurtulmuştum. “ Eczane mi neden?” “Doğum kontrol hapı almam gerekiyor.” “Olmaz öyle şey!” gözlerimi kısıp Aren’e bakmaya başladım. “ Nedenmiş?” “Korunmanı istemiyorum!” “ Ama ben çocuk düşünmüyorum!” Aren oflayarak elini saçından geçirmişti. “Anlaşma yapalım o zaman.” “ Ne anlaşması?” “ Bu elbise ile çıkmana karışmayacağım ama sende korunmayacaksın. Anlaştık mı?” gözlerimi kısıp Aren’in dediklerini kafamda tartıyordum. “ Ben bu elbise ile dışarıya çıkabilir miyim diye hiç sormadım ki.” “ Biliyorum evet ama en azından korunmazsan karşılığında bende mutlu olurum.” Aren’in dediği her ne kadar kulağa hoş gelse de bebeğim olmasını henüz düşünmüyordum. “ Aren, hayatım. Bir bebeğimiz olsun çok istiyorsun biliyorum. Kendini hep suçladığını da biliyorum ancak bu olaylar durulmadan bebeğimiz olsun istemiyorum. Ya yine koruyamazsak?” dediğimde yanıma gelip elimi tutmuştu. “ Bu sefer aynı şeyler olmayacak dünya güzelim. Seni yanımdan ayırmayacağım. Sizi hep koruyacağım. Bu sefer ne yaparsam her şey planlı. Kocana güven korkma Baron’a hiçbir şey olmaz!” deyip alnımdan öpmüştü. “ Sadece bu seferlik!” dediğimde belimden tutup beni diğer tarafa çevirmişti. Elbisemin açıkta bıraktığı sırtımı öpmeye başlaması ile kendimden geçmeye başlamıştım. “ Hiçbir zaman korunmayacaksın!” bir öpücük daha. “Bebeğimiz olana kadar…” Elbisemin ipini çözmesi ile ne olduğunu anlayamamıştım. Arkamı dönmeye çalışmamı durdurmuştu. Bir anda duvara yüzümü dayaması ile çığlık attım. “ Ahh Aren ne yapıyorsun bırak!” beni duymuyor boynumun her bir köşesini öpüyordu. Ayaklarıyla bacaklarımı ayımış ve elbisemi sıyırmıştı. Giydiğim beyaz tangamı kenara çekmesiyle parmağını içime itti. “ Söz ver!” ikinci parmağınıda içime sokması ile çığlık attım. “ Ahh! Söz falan vermeyeceğim hatta şimdi gidip ilaç alacağım çekil!”onu bu sözlerle daha çok sinirlendirdiğimi biliyordum ancak elimde değildi. Artık bende kızmıştım. “ İlaç öyle mi?” deyip içimdeki parmaklarını çıkardı. Arkamda ne yaptığını göremesem de pantolonun kemerini çözmeye çalıştığını çıkan sesten anlamıştım. Fırsat bilip kaçmaya çalışmam yine boşa çıkmış ve bedenimi duvara iyice bastırmıştı. “ Sana karşı gelmem mi seni çıldırttı Baron? Sana kimse karşı gelemezdi değil mi?” pantolonunu çoktan indirmiş ve erkekliğini girişime yaslamıştı. Nefesini boynuma üflemesi ile tüm iradem yerle bir olmuştu. “ Bana karşı gelen tek kadınsın. Bana hükmeden tek insansın. Ne tuhaftır ki bu durumdan manyak gibi zevk alıyorum!” “ O zaman hükmediyorum bırak beni, hemen!” kulak mememi ağzına almış bu söylediğime ise gülmüştü. “ Uçurumun kenarında dolandığın yeter, aşağı atla diyorsun yani?” erkekliğini kadınlığımın girişine sürtmeye devam ederken hiçte mantıklı düşünemiyordum. “ Aren alt tarafı korunacağım dedim işi nereye getirdin.” “ Bende sana korunmayacağımızı bir kez daha göstermek istedim hatunum!” deyip içime hızla girmişti. “ Ahh! Ne zaman durulacaksın sen!” “ Hiçbir zaman bu tutkum sönmeyecek yemin ederim!” içimdeki hareketleri hızlıydı. Ayrı kalmamızın acısın bugün fazlasıyla çıkarmıştık ancak Aren için son olmayacağı ve asla tutkusunun bitmeyeceğini görmemek mümkün değildi. Onu bu sefer ben kışkırtmıştım ancak sonu ben bile tahmin edemezdim. Aren’in içimde ki hükmü oldukça hızlıydı. Zaman kaybetmek istemiyor gibi bir hali vardı. Sabaha göre uzun sürmeyecek ve birazdan üzerime yığılacağı kesindi. Erkekliği kadınlığımın duvarlarını ne kadar zorlayabilirse bugün tam anlamıyla zorlamıştı. İçimdeki seğirmesi ile ağzından güçlü bir inleme koptu. “Ahh ölüyorum ulan!” nefes nefese kalmıştı. Ayakta daha ne kadar durabilirdim bilmiyordum. Ayaklarım artık beni taşımakta zorlanıyordu. “ Aren, düşeceğim…” dememe kalmadan içimden çıkıp beni kucağına aldı. “ Gel kollarıma bebeğim.” Deyip koltuğa oturmuş benide kucağından indirmemişti. Omzuna yatıp bir süre kalbinin sesini dinledim. Aren saçlarımı seviyor, öpüyordu. “ Karar verebildin mi?” Neyi kastettiğini elbette anlamıştım ancak karar verebildim mi işte bu büyük bir soru işaretiydi. “ Eğer işler istediğim gibi gitmezse ve ben hamile olursam bu sefer kesin boşanırım Aren! Sadece çocuğumun babası olarak kalırsın.” Dediğimde gerildiğini hissetmiştim. “ Öyle bir şey olmayacak güzelim. Bu defa bebeklerimi kaybetmeyeceğim.” “ Umarım. Şimdi acıktım dışarı çıkmak istiyorum.”deyip birden kucağından kalkmıştım. Elbisemi giyip saçımı düzelttim. Aren de üzerini giyindiğinde hazırdık. Önden önden gitmeme homurdanıp elimi tutmuştu. El ele evden çıkmıştık. ☽ Uykumun arasında kolumu yatağın diğer ucuna attığımda aradığım sertliği bulamamıştım. Zorda olsa gözlerimi açtığımda Aren yatakta yoktu. Yatakta oturur vaziyete geldim. Banyodan ses gelmediğine göre mutfağa su içmeye gittiğini düşünerek kalktım. Merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. “ Aren, orada mısın?” ses gelmedikçe ürkmeye başladım. Mutfağın ışığı yanmıyordu. Neredeydi bu adam? “ Hay Allah, telefonumu yukarıda unuttum.” Tekrar merdivenlerden çıkacağım sırada kapının açılma sesini işittim. İçimde ki korku artarken bir yandan da ne yapacağımı düşünüyordum. “ Aren sen misin?” seslensem de ses gelmemişti. Korkuyla merdivenleri çıkmaya başladım. telefonumu bulup Aren’i arayacakken odamın kapısı açıldı. “Ay parçam sen neden uyandın?” elimde ki telefon gürültü ile yere düşerken Aren hızla gelip sarılmıştı. “ Korkuttum mu özür dilerim sevdiğim..” kalbim gümbür gümbür atarken Aren’in sarılması ile sakinlemeye başlamıştım. “ Aren neredesin sen? Korktum neden seslenmedin!” “ Güzelim korkma diye yapmıştım.” “ Neredesin sen? Ne kokuyorsun , mangaldan gelmiş gibi!” Aren hızla bende uzaklaşıp banyoya yönelmişti. “ Sadi içmiş mekanda olay çıkarmış ona gittim.” Bu açıklaması bana hayli şüpheli gelmişi çünkü Sadi’de hiç öyle bir hata yapacak tip yoktu. “ Sadi mi yapmış tüm bunları?” Aren çoktan banyoda üzerini değiştirip gelmişti. “ Ya evet. Hadi güzelim yatalım geç oldu.” Demesiyle kafamda binbir soru işareti ile kendimi uykuya teslim ettim. ☽ Yüzüme değen öpücükler ile güne başlamak en sevdiğim ama son zamanlarda en hasret kaldığım bir durumdu. Aren geleneği bozmamış ve sabah benden önce uyanıp yüzümün her santimine öpücük konduruyordu. “ Güzel bebeğim hadi uyan.” Burnumun ucuna bir öpücük. “ Uyan da doğsun güneşim.” Dudağıma bir öpücük. Daha fazla kendimi tutamamış ve gülmüştüm. “ Ulan beni kendine meftun ettin birde halime gülüyor musun? Paspas oldum kapında!” kahkahalarım daha çok artarken Aren beni gıdıklamaya başlamıştı. “ Ay Aren dur.. Öleceğim gülmekten dur ne olur!” gıdıklayıp gülüşümden öpüyordu. “ Günaydın canım kocam, bugün rotamızda neresi var?” Aren düşünüyor gibi yapıp göz kırpmıştı. “Gönlümün sultanı nereyi emrederse oraya gideceğiz.” Dediğinde kalkıp ona sarılmıştım. Sımsıkı sarılmamla boğmaya çalışmıştım. Bu halime gülüp göğsümü ısırmıştı. “ Ahh acıttın!” diye birden kalkmıştım. “ İyiydik yavrum niye kalktın?” “ Yatakta vakit öldürmeyeceğim. Kahvaltı yapalım ve gezelim istiyorum.” Deyip banyoya yöneldim. İhtiyaçlarımı hallettikten sonra odaya geçmiştim ancak Aren bıraktığım gibi yatakta uzanıyordu. Elinde telefon ile uğraşıyor benim geldiğimi bile farketmemişti. “ Sen hala yatıyor musun?” dediğimde telefonu kapatıp kalkmıştı. “ Senin banyodan çıkmanı bekledim canım. İn sen aşağıya geliyorum.” Kafamı sallayıp odadan çıkmıştım. Aşağıya indiğimde güzel bir kahvaltı masası hazırdı. Mutfağa son kontroller için gideceğim sırada içerideki televizyonda Baron ismini duymamla yönümü salona çevirmiştim. “ Baron kod adlı Aren Boratay, uzun süren sessizliğini dün gece bozdu. İtalya’da adı sık sık siyasetçiler ile anılan ünlü mafyalarından S.S.P ile A.Ç ‘nin bir depoda ellerinden tavana asılmış yanarak öldüğü tespit edildi. Bu meaj ile Baron’un devrimlerine devam edeceği anlaşılmaktadır.” Aren dün gece bana yalan söylemişti. Arkamdan gelen sese baktığımda merdivenlerden ıslık çala çala iniyordu. Öfkeyle yanına gidip omuzlarından ittim. Öfke tüm bedenimi ele almıştı. “ Yalancı! İnanmıyorum sana!” öfkeyle göğsüne vuruyordum. “ Güzelim ne oluyor?” “ Soruyor musun birde? Baron uzun süren sessizliğini İtalya’da bozdu demek!” dememle anlamıştı. “ Aylin olması gerekeni yaptım!” “ Bana neden yalan söyledin! Ne zaman duracaksın ne zaman! Ben daha ne zamana kadar bu korkuyla yaşayacağım?” öfkeyle bağırıyordum. Hiçbir şeyi görmüyor duymuyordum. Gözyaşlarım yağmur gibi akıyordu. Yere çökeceğim sırada belimden tutup kucağına almıştı. Koltuğa doğru gidip oturmuştuk. “ Yalan söyledim özür dilerim ama aklın kalmasın istedim. Neden sorguluyorsun bana güvenmek yerine? Neden üzüyorsun ikimizi de? Bitecek, kaçak olmayacağım ve tek senin için Baron olacağım söz verdim. Bana güven Ay parçam!” deyip saçlarımı seviyordu. Söylemesi kolaydı onun için ancak benim açımdan bakıldığında hiç öyle değildi. Onu kaybetmekten korluyordum. Bebeğimi kaybetmenin acısı bile içimde geçmemişti. Sinirim geçmeye başlamış iç çekişlerine dönmüştü. “ Biraz daha iyi misin bebeğim?” kafamı kaldırıp ona baktım. “ İstanbul’a gideceğim ben.” Dediğimde gerildiğini hissetmiştim. “ Nereden çıktı şimdi bu?” “ Sen kal, alıştık zaten ayrı kalmaya. Nasıl evlilikse!” deyip kalktım. Merdivenlerden çıkacağım sırada tekrar konuşması ile durdum. “ Bir insan, herhangi bir alışkanlığından yirmi bir gün uzak kalabiliyorsa onsuz bir ömür yaşayabileceği anlamına gelirmiş buna da yirmi bir gün kuralı denirmiş. Şimdi sen söyle bana, sensiz yaşayabileceğime ikna olmam için kaç yirmi bir gün heba etmem gerekiyor Ay parçası? “ ☽
Devam edecek…
Oy verelim lütfen
OY SAYISINI DÜŞÜK OLMASI ÜZÜYOR BENİ ARKADAŞLAR.
LÜTFEN EMEKLERMİN KARŞILIĞINI İSTİYORUM SADECE
YILDIZIMIZ HEP PARLASIN... |
0% |