@buket9
|
☽ AR-LİN ☽
Dün gece Aren’in gizli telefondan arayıp söylediklerinden sonra gözüme uyku girmemişti. Güneş doğmuş ve ben hala ayaktaydım. Bu akşamki devrimim senin için güzelim! Bu sondu, koynumda uyumadığın son geceydi! Bütün gece bu sözleri kulağımda yankılanmıştı. Aren hapiste bile tek derdi devrim yapmaktı. Nasıl ve ne şekilde olacağı ie kocaman bir soru işaretiydi. Daha fazla yatakta oyalanmadan kalktım ve banyoda işlerimi halletmek üzere üzerimi çıkardım. Dolabın önünde ne giyeceğimi düşünürken yatağımın üzerinde ki telefonumun zil sesi ile yönümü oraya çevirdim. Arayan Yasmindi. Daha fazla çaldırmadan açtım. “ Efendim Yasmin?” “ Aylin günaydın. Aren’in mahkemesi öne alınmış. Ben hazırlandım birazdan çıkarım gelecek misin?” Yasmin’in sorusu ile dün geceden beri düşündüğüm tüm taşlar yerine oturmuştu. Aren mahkemeyi öne aldırmış ve bugün kesin çıkacaktı ama devrim kısmını hala çözememiştim. “ Hayır, savcı hanımla gidin. Onu görmek isteyecektir zaten, neyse işim var Yasmin kapatıyorum.” Deyip cevap vermesine müsaade etmeden kapatmıştım. Aren’e hala öfkeliydim. O savcı ile birdaha görüşmeyeceğini söylemiş ancak iki gün tutabilmişti sözünü. Son görüşe gittiğimde Birce Hanım oradaydı. Gözüm hiç tutmamıştı zaten. Ayrıca hangi savcı bir suçlu ile bu kadar ilgilenir? Dolaptan gri pileli eteğimi çıkardım. Üzerine yine takım olan ceketini de aldım. İçine ise siyah tül bir bluz giyecektim. Kıyafetlerimi yatağıma bırakıp önce tül üstü ve külotlu çorabımı giydim. Giyinme faslı bittiğinde ise saçlarımı yapmak için pufa oturdum. Bugün siyah saçlarımı maşa yapacak ve makyajımı ise koyu tonlarda yapacaktım. Sonbahar ve kış aylarında koyu tonlarda oje ve makyaj en sevdiğim şeylerden biriydi. Bayağıdır kendime de vakit ayıramadığım için bunlarla uğraşmak iyi gelmişti. Tüm işlerimi hallettiğimde son kez aynadan kendime baktım. Gayet güzel olmuştum. Masadan bir parfüm alıp sıkmaya başladım. İçeriden Yadigar ablanın seslenmesi ile gülümseyip odadan çıktım. Salona girdiğimde mis gibi kahvaltı kokuları geliyordu. “ Döktürmüşsün yine Yadigar sultan!” demiş ve yanaklarından öpmüştüm. “ Doğru düzgün bir şey yemiyorsun iyice zayıfladın. Bak en sevdiklerini yaptım.” “ Çok güzel görünüyor ellerine sağlık Yadigar ablam!” Yadigar abla çay koymaya başlamasıyla bende poğaçalarından önüme koydum. Pamuk gibi bir poğaça yapmştı yine. Rahmetli annemde güzel yapardı. Abim çok severdi. “ Dur televizyonu da açalım, Müge Anlı’nın başlamasına var daha gerçi ama olsun haberlere bakalım” deyip koltuktan kumandayı alıp açmıştı. Onun bu haline gülmüştüm. Müge Anlı’yı gerçekten kaçıramazdık… Çayımdan bir yudum almış ve Yadigar ablanın açtığı haber kanalına odaklanmıştım. “ Hepinize günaydın sayın seyirciler. Sabah haberleri ile karşınızdayız. Haberimize Baron ile başlayacağız. Dün gece, adı kara para ve bahis suçuyla aranan Yakup Fırat, Gürcistan da yakalandı. Sabah saatlerinde gösterişli Malikanesinin önünde sandalyaye bağlı, kafasında Ay figürlü bir fötr şapkası ve ellerinde ise yine Ay figürlü eldivenleri giymiş şekilde ihbar sonucunda bulundu. Yakup Fırat elleri ve ayakları sandalyaye bağlanmış ve malikanesinin bahçesinde ateş yakılmıştı. Ateşten Ar-Lin yazılmıştı. Uzmanlar Ar-Lin’e ait araştırma yapmış ancak bir sonuç elde edememişlerdi. Malikaneyi incelemeye alan polis ekipleri yüklü miktarda nakit para elde etmişlerdi. Nakit paranın bir kısmı ise yine evinin bahçesinde yakılmış üzerine ise gül yaprakları dökülmüştü. Baron namı diğer Aren Boratay bildiğiniz gibi bir haftadır hapisteydi. Sabah ani bir kararla ileri tarihte olan mahkemesi bugüne alındı. Duruşma birazdan başlayacak.” Çay bardağımı yavaşça masaya bırakıp duyduklarımı sindirmeye çalıştım. Hapiste olması ile devrimler yapmasına, bana mesaj göndermesine engel olamıyordu. Ar-Lin araştırılmış ancak bulunamamıştı. Ar-Lin bizdik, bize aitti. Hem herkes tarafından duyulan bir devrim hem de kimsenin bilmediği sadece ikimizin anladığı bir devrimdi… Aren ve Aylin demekti… Baron’u herkes örgüt sanıyordu, Baron bir örgütten daha fazlasıydı… Baron bir yeniden doğuş, adaletin küllerinden yaratılışıydı... “ Kızım iyi misin? “ Yadigar ablanın sorusu ile kendime gelmiştim. “ İyiyim…” “ Gidecek misin mahkemeye?” cevap vermemiş yalnızca kafamı olumsuz anlamda sallamıştım. “ Ellerine sağlık Yadigar abla, ben artık şirkete gideceğim.” “ İşine geri mi dönüyorsun kızım?” “ Evet, babam da o işte çalışacak. Diğer şirket malum yaktığım için tekrar tadilat yapılıyor. O yapılınca eskisi gibi orada çalışacağız.” “ Amcanlar peki?” “ O da gelecek tek fark çalışan olarak!” demiş ve göz kırpmıştım. Salondan çıktım ve kabanımı almak için odama geçtim. Kol çantamı ve telefonumu da alıp odadan çıktım. “ Ben çıkıyorum Yadigar ablam.” Demiş ve kapıyı açmıştım. Kapıyı açar açmaz adım atmamla ayağım bir kutuya takılmıştı. Yerde kırmızı kadifeden şık bir kutu vardı. Eğilip kutuyu aldım. Açtığımda hoş bir kokuda burnuma dolmuştu. Kutunun içinde gümüş renkli bir vücut aksesuarı çıkmıştı. Elime aldıığmda ise minik ay figürleri alt alta dizildiğini farkettim. Bu bir sırt aksesuarıydı. Gülümseyerek kutuya koydum. Aren çıkmadan hediyeleri şimdiden gelmeye başlamıştı demek ki… Evden çıktığımda Korkut kapıda yoktu. Genelde hep kapıda beklerdi. Omuz silkip kendi arabama yöneldim. Belki de mahkemeye gitmişti. Arabaya geçtiğimde telefonun zil sesi ile çantama uzanıp telefonumu içinden çıkarttım. Arayan Yasmindi. “ Efendim canım?” “ Aylin, bitti şükürler olsun Aren beraat etti tüm suçlamalardan. Artık kaçak olamayacak!” sesi oldukça neşeli geliyordu. Onun bu haline gülümsemiştim. Kalbim ise çoktan özgürlüğünü ilan etmişti. “ Nerede peki? Nasıl Beraat etti?” “ Devlete bağlı gizli bir çalışan olduğuna dair belgeleri sundu savcı Birce Hanım. Akşam üzerine anca çıkarırlar. Evrak işleri var.” Birce Hanım kurtarmıştı demek. “ Aylin bu arada Aren dedi ki, evimizde beklesin beni!” “Teşekkür ederim bilgilendirdiğin için Yasmin kapatmam gerekiyor.” Deyip kapatmıştım. Paşam birde emir veriyordu. Çok beklerdi! Birce hanım ile kutlama yemeği yesin ne de olsa o kurtardı Baron’u! Kendi kendime söylenerek arabayı çalıştırıp şirkete doğru yola çıktım. ☽ Tüm gün şirkette dosya incelemekten sırtım ağrımıştı. Gelmediğim günlerin acısını çok fena çıkarıyordum ancak mecburdum. İşler birikmişti. Allahtan çok disiplinli çalışanlarımız vardı da büyük hatalar çıkmamıştı. Ufak tefek evrak eksikleri ise halledilir şeylerdi. Babam ve amcam haftaya şirkete geleceklerdi. Taşkın İnşaat uzun zaman sonra faaliyete geçecekti. Babam ile çalışmayı oldukça özlemiştim. Sonunda amcamın sözü ve kuralları olmadan baba kız şirket yönetecektik. Tıpkı en başında olması gerektiği gibi… Koltuktan kalkıp askılıkta ki ceketimi aldım. Artık eve gitme vaktim çoktan gelmişti. Tüm gün havanın nasıl karardığını bile anlamamıştım. Masamın üzerinde ki çantamı da alıp kapıya doğru yöneldim. Kapıyı açmamla sert bir yere çarpmam bir oldu. Kafamı kaldırdığımda ise tanıdık gözler beni çoktan hapsine almıştı. “ Evimize mi gidiyorsun güzelim?” Aren karşımdaydı. Hemen kendimi toparlayıp biraz uzaklaştım. “ Kendi evime gidiyorum!” oldukça sert bir üslupla söylediğime emindim çünkü bakışları değişmişti. “ Sana Yasmin ile haber göndermiştim oysa ki.” “ Evet, aldım haberi ancak önemsemedim.” Kaşlarını kaldırıp kafasını ağır ağır salladı. “ Demek önemsemedin. Ben geceye bile senin ışığın yok diye lanet ederken sen önemsemedin öyle mi?” demesiyle beni kucağına almıştı. “ Aren, ne yapıyorsun bırak!” düşmemek için ona daha fazla tutunmuş olacağım ki yüzlerimizin arasında mesafe kalmamıştı. “ Aren değil kocan! Sen unutmuşsun ama ben kendimi çok güzel hatırlatacağım, sende birdaha unutmayacaksın güzelim!” çıkışa gelmemizle şoför arabanın arka kapısını açmış Aren de binmişti. Beni kucağından indirmemekte ise ısrarcıydı. “ Tamam bırak sanki koca arabada yer yok.” Kalkmaya çalışmamla açılan eteğimi düzeltmiş kafasını boynuma gömmüştü. “Yok, sana benden başka yer yok. Senin yerin benim kollarım, kucağım ve koynum. Seni ait olduğun yere götürme vakti çoktan geldi dünya güzelim.” Boynumu öpmesi ile ona daha fazla karşı koymak mümkün değildi. Boynuma değen sıcak dudaklar ile kendimden geçsem de engel oldum. Zayıf anından faydalanıp kucağından indim ve karşısında ki koltuğa geçtim. Bakışları yavaş yavaş değişsede kafamı cama çevirip yolu izledim. Gözlerini üzerimden bir an olsun çekmiyordu. “ Bu asi hallerini bile özledim göz bebeğim.” Kalbimin atışı değişmiş vücudumu ter basmıştı. Bir sözü ile böyle olmak istemiyordum ama ona karşı da gelemiyordum. Yarım saatlik yolculuk son bulmuş evimizin bahçesine giriş yapmıştık. Şoförün gelip kapıyı açması ile onu beklemeden indim ve arka bahçeye doğru yöneldim. Aren de peşimden geliyordu. Kızımı çok özlemiştim. Eminim ki o da beni özlemişti. Onun evine doğru gitmemle kokumu almış gibi hızla yanıma gelmişti. Yere çömelip başını sevdim. “ Lunar, güzel kızım. Dişi kaplanım, özledin mi beni?” Lunar başını göğsüme koymuş sevmemi istiyordu. Söylediklerime ise hırlayarak karşılık veriyordu. Aren’in yanımıza gelip yere çömelmesiyle Lunar birden başını kaldırıp Aren’e doğru seslice hırladı. Yabancılara yaptığı gibi hırlamasına oldukça şaşırdım. Aren ile göz göze geldiğimde burukça gülümsemişti. “ Küs müyüz kızım? Sen babaya böyle yapmazdın gel bakayım.” Aren’in yaklaşması ile Lunar yine aynı hırlamayla karşılık vermişti. “Anlaşılan sana tek öfkeli ben değilim.” Sitemli sesime karşılık Aren yalnız gülümsemişti. “ Benim bebeklerim bana kıyamaz, gönlünüzü alacağım dünya güzellerim!” Lunar’ın başını son kez öpüp kalktım ve eve doğru yürümeye başladım. Gönül abla beni kapıda karşılamıştı. “ Güzel kızım hoş geldin evine. Çok özledim seni.” Sarılması ile bende karşılık vermiştim. “ Gönül abla, bende özledim seni.” “ Hadi gel yemek hazır, soğutma.” İçeriye giridğimde Aren de peşimden gelmişti. Gönül ablaya yemek servisi yaparken yardım etmiş işim bitince de her zaman ki oturduğum yere değilde masanın diğer ucuna oturmuştum. Aren’e hiç bakmamaya çalışıyor, o yokmuş gibi davranıyordum. Masada tabak çatal seslerinden başka ses yoktu şimdilik. Bakalım ilk kim bozacaktı bu sessizliği… Yemekler yenmiş ve toplamıştık. Gönül abla bahçede bulunan evine gitmişti. Mutfağa gidip kendime türk kahvesi yaptım. Salona geldiğimde Aren pencerenin önünde dikiliyordu. Geldiğimi anlaması ile bana döndü. Ona kahve getirmememe bozulmuştu anlaşılan. “ Bana yok mu?” umursamazca kahvemi höpürdeterek içmiştim. Sessizliğim onun canını daha fazla sıkmış olacak ki hızla yanıma gelip oturdu. “ Çok istiyorsan yap kendin.” “ Karımın ellerinden istiyorsam peki?” “ Yapacak bir şey yok maalesef!” deyip tekrar kahvemi içip masaya bıraktm. Aren bacağını sallıyor, yüzünü sıvazlıyordu. Bu hallerim onu delirtiyordu ancak daha yeni başlıyorduk. Kahvemi bitirdikten sonra mutfağa götürdüm. Salona döndüğümde ise Aren ayakta dikiliyordu. “ Arabam şirketteydi geldi mi buraya?” “Hayır!” kafamı sallayıp çantamı ve ceketimi koltuktan aldım. “ Peki ben taksi çağırayım o zaman.” Çantamdan telefonumu aradığım sırada çantam bir anda ellerimin arasından çekildi. “ Hiçbir yere gitmiyorsun!” üzerine gidip çantamı almaya çalıştım ancak müsaade etmemişti. “ Sana soracak değilim ver şunu!” “ Alabilirsen al hadi bakalım!” bana meydan okuyordu resmen.. “ Ben seni meşgul etmeyeyim daha senin ziyaretine gelecekler vardır!” söylediğim ile durmuş kaşlarını çatmıştı. Bu fırsattan istifade hemen çantamı kapıp çıkışa doğru gitmemle Aren koluma yapıştı. “ Ne meşguliyeti, ne ziyareti lan iki dakikada dağıttın beni!” “ Birce diyorum, hani seni kurtaran savcı. İçerdeykende ziyarete benden daha çok gelen kadını diyorum!” deyip tekrar gitmek istedim ancak Aren izin vermedi. “ Ulan kimse umrumda bile değil. Tek meşguliyetim seni sevmek. Ayrıca beni o kurtarmadı. Zaten çıkacaktım sebep oldu diyelim.” “ Beni ilgilendirmiyor, çekil ben gideceğim!” “ Bu eve girdin bir kere ölürüm de bırakmam! “ Sen git savcıyı getir buraya!” hızla çıkış kapısını açıp bahçeye çıktım ancak çok uzun sürmedi. “Gavat mıyım lan ben sen git deyince gideceğim! Ayrıca bu evin hanımı, sultanı sensin!” Aren korumaları umursamadan beni kucağına aldı. Çırpınışlarım boşa gittiği için direnmeyide bir süreden sonra bırakmıştım. Merdivenlerden çıkarken evimi ne kadar çok özlediğimi anladım. Evimin en güzel yeri olan odamıza girmiştik. Aren beni kucağından indirmeden yatağa oturdu beni de kendisine iyice çekti. “ Bu yatakta seni ne kadar çok hayal ettim biliyor musun?” saçlarımı sevmesiyle gözlerimi kapattım. “ Senden başkası yok olamazda. Aklımın ucuna dahi gelmeyenler için aramıza mesafe koyma güzelim. Benim tek varlığım sebebim sensin.” Ona sıkıca sarılmıştım. Özlediğim kokusunu kokladım, boynunu öptüm… “ Bitti mi Aren, kötü günler geçti mi?” “ Bitti güzelim. Artık hep yanındayım!” cümlesi biter bitmez hasret kaldığım o dudakları tenime değmişti. Kucağında öpüşlerimiz derinleşmişti. Bir hafta değil de bir asır ayrı kalmış gibiydik. “ İznin var mı güzelim ?” konuşurken dudakları, dudaklarıma temas ediyordu. “ Yok dersem ?” cilveli sesime karşılık gülmüştü. “Beni öldürürsün! Uzun zaman sonra bu kadar yaklaşmışken kokuna,tadına… Vazgeçmek zor olur benim için..” sonlara doğru sesinde ki tutkuyu hissetmiştim. “ O zaman durma kocam..” Nasıl bir ses tonu ile söyledim bilmiyorum ama Aren’in gözleri kararmıştı. Kucağından yavaşça yatağa bıraktı. Üzerimde ki kıyafetleri bir çırpıda çıkarıp atması ile kendi üzerinde ki beyaz gömleğini de yırtıp atmıştı. Birbirimize olan hasretimiz başka bir boyuta geçmişti sanki. Üzerimde ki yerini alması ile dudaklarımız tekrar birleşti. Sütyenden taşan göğüslerimi sıkıyor, öpüyordu. “Taptığım göğüslerin sanki daha çok dolgunlaşmış..” edepsiz cümlelerini bile çok özlemiştim… Göğüslerimden ayrılıp gözlerini bir süre gözlerimden ayırmadı. Tangamı yavaşça kenarlarından tutup çıkardı. Daha sonra o çok istediği kadınlığıma ufak bir öpücük kondurdu. Bu bile aklımı başımdan almaya yetti. Her defasında ilk defa yaşıyor gibi hissettiriyordu bu duyguları. Önceden böyle bir şeyin hoşuma gideceğini söyleseler asla inanmazdım. Çok geçmeden işin içine dili de girmişti. Öyle yoğun duygular yaşıyordum ki tarif edilmezdi. Tuhaf bir şekilde inlemekten ve kafasını kendime daha çok bastırmaktan başka bir şey yapmıyordum. İçimden yoğun duygu şelalesi akıyordu sanki. Kadınlığımda uzun süre oyalandı. Daha fazla orda kalırsa ben, ben olmaktan çıkacak çok daha fazlası için Aren’in kucağına atlayacaktım. Kafasını kaldırıp yüzüme yaklaştırdım ve öpmeye başladım. Tuhaf ama hoş bir tat geliyordu. Gülümseyip anlını anlıma dayadı. “ Kendi tadın hoşuna gitti bakıyorum da ?” gülümsemem ile çenemi öpmüştü. “ Hayır! nerden anladın? “Diye utançla kafamı göğsüne sakladım. Keyifli kahkahasını duyunca kafamı kaldırdım. “ Benim dişi kaplanım yine utanma anına geçmiş. Az önce kollarımda cesurca inleyen kadın yine nereye kayboldu?” “ Aren sürekli utandırıyorsun, normalde bu kadar utanmıyorum ama senin bu edepsiz cümlelerin benim yüzümü kızartıyor.” “ Utan yavrum utan güzelim. Ben sana utanma demiyorum ki. Sadece nasıl bu kadar ruh halin değişiyor onu anlamıyorum. “ “ Onu bende anlamıyorum.” Dememle erkekliğini girişime yaslamıştı. “ Biz kavuştuk, tenlerimizin de kavuşmaya ihtiyacı var bebeğim. Bu anın hayalini çok kurdum. Hep koynumda, yatağımda hayal ettim seni. “ dediğin anda içime girmişti. Çığlıklarım odayı çoktan doldurmuştu. Üzerimde ki hareketleri daha da hızlanmıştı. Nefeslerimiz ve inlemelerimiz birbirine karışıyordu. Uzunca bir ön sevişme yapamayacak kadar hasrettik birbirimize… “ Güzel karım, bir hafta içine girmediğim için mi bu kadar darsın?” Omzuna vurmam ile kahkaha atmıştı. “ Bir haftanın açığını kapatmamız lazım. Bakalım o zaman da hala bu kadar dar olacak mısın?” “ Aren, sus artık!” “ Tamam tamam, ben yuvamın derinliklerine biraz daha ineyim.” Dediğinde erkekliğinin tamamını içime sokması ile nefesim kesilmişti. Erkekliği içimde atıyor, kadınlığımın duvarlarını zorluyordu. Bu his canımı acıtsa da zevkten ölüyordum. “ Ahh… Kocam.. özlemişim içimde olmanı..” Aren’in içimde ki gelgitleri de bir o kadar hızlanmıştı. “ Geliyorum bebeğim. Aç yuvanı bana. İçine akmaya geliyorum!” demesiyle içime akan sıcak sıvıları hissediyordum. Güçlü bir inleme ile boşalmıştık. Aren içimden çıkmamış dudaklarımı öpmeye başlamıştı. Yorulmak nedir bilmediği gibi şimdide bir haftanın acısını fazlasıyla çıkaracağı belliydi. “ Aren üzerimden çekil artık!” “ Neden birazdan tekrar yapmayacak mıyız?” “ Ya in üzerimden boğuluyorum.” “ İyi kısa bir mola verelim madem.” Demiş ve yanına uzanmıştı. Beni göğsüne çekmesi ile boynunu öpüp kollarının arasında yerimi aldım. İkimizde bir süre sessizliği dinlemiştik. Daha sonra bu sessizliği bozan Aren oldu. “ Herkes gibi bir gün öleceğim ve hakkımda bilmeni istediğim bir şey var; bu dünyadaki en mutlu anılarım seninle, yeniden bir şans verilecek olsa ve tekrar doğacak olsam değiştirmek istemeyeceğim tek şey yine sen olurdun güzel karım…” Kolları arasından kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Bu itirafı karşısında duygulanmış ve gözlerimden benden bağımsız yaşlar süzülmeye başlamıştı. “ Aren, seni çok seviyorum kocam. Beni hiç bırakma!” deyip sarılmamla kocaman bir karşılık vermişti. “ Ağlama meleğim. Bunları ağla diye söylemedim. Sakın aklına bir daha başkalarını getirip kendini de beni de üzme. Benim gözüm nasıl senden başkasını görür? Böyle bir şey mümkün mü?” dudaklarımızı tekrar birleştirmişti. Uzun bir aradan sonra gece birbirimizin kollarında son bulmuştu. Tüm gece birbirimizin olmuştuk. İlk olmadığı gibi son da olmayacaktı. Buna tek şahit ise odamızın duvarlarıydı… ☽ Devam Edecek… OY SAYILARI DÜŞÜK OLDUKÇA YAZMA HEVESİM DE GELMİYOR ÜZGÜNÜM. LÜTFEN BAŞTAN KONTROL EDİP TÜM BÖLÜMLERE OY VERMENİZİ RİCA EDİYORUM. KİTABI ARKADAŞLARINIZA TAVSİYE ETMEYİ UNUTAYIN. TEKRAR GÖRÜŞMEK ÜZERE. YILDIZIMIZ HEP PARLASIN |
0% |