Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.Bölüm ☽ Plan ☽ 

@buket9

☽ Plan

Aren Boratay’ın şirketten gidişinin üzerinden iki saat geçmişti. Ufuk’un sinirleri oldukça gergindi. En çok kızdığı kişi ise babasıydı.

Amcam, babam, ben ve Ufuk hala şirketten çıkmamış ne yapacağımız hakkında konuşuyorduk. Henüz bir karar veremesekte Amcam şirketi Aren’e devretme taraftarıydı.

“ Baba sen ne saçmalıyorsun kaç saattir ya! Ne demek şirketi o ite vermek!” Ufuk’un öfkesi bir an olsun geçmiyor aksine artıyordu.

Şirket sanki kendilerinin gibi davranıyor babam ve benim fikrimi pek önemsemiyorlardı. Abim kesinlikle haklıydı.

“ Amca merak ediyorum babam ve bana ne zaman fikrimi soracaksın? Bu şirket senin olduğu kadar babamın! Kusura bakma ama onun zekası yadsınamaz bir gerçek!”

Artık susmayacaktım. Benim düzenimi kafasına göre bozup bir lafıyla Almanya’dan bu borç batağını temizlemem için mi getirtmişti!

“ Aylin sen karışma kızım bu amcan ve benim aramda.” Babam her zaman ki gibi abisini savunuyordu.

“ Baba asıl sen karışma artık! Görmüyor musun hakkını yiyorlar! Ya beni pisliğini temizlemek için mi çağırdın amca!”

Sinirime hakim olamamış odada bir o tarafa bir bu tarafa gidiyordum. Öfkem en çok amcamaydı ancak sinirimi o soğuk suratlı adamdan çıkarmak istediğim de bir gerçekti.

“ Aylin ne biçim konuşuyorsun sen benimle! Adama önce devredeceğiz kendimizi toplayınca geri alacağız!” Histerik bir kahkaha kaçtı dudaklarımdan.

“ Amca ne geri alması Allah aşkına! O soğuk bakışlı adam sence verecek mi? Onun derdinin para kazanmak, şirketi almak olduğunu falan mı sanıyorsunuz? O adam tehlikeli ve başka bir amacı var! “

“ Aylin bir fikrin mi var neyi ima ediyorsun?”

Ufuk’un sorusuyla Bakışlarımı yerde bir yere odaklamıştım. Planımız olmalıydı. O tehlikeli adamın bir değil binbir planı olduğuna emindim.

“ Program üreteceğiz yani hali hazırda zaten var ancak onu geliştireceğim. Madem şirketi istiyor alsın ancak tüm verilere bizde ulaşacağız. Günü gelince ise o yaptığı anlaşmayı fesh edeceğiz!”

Amcam, Ufuk ve babam ağzı açık benim planımı dinliyorlardı. Hepsi böyle bir şeyi beklemedikleri gerçekti.

“ Kızım iyi hoş diyorsun da böyle bir şeyi hiç denedin mi? İşe yarayacak mı? Nasıl güveneceğiz?”

“ Almanya’da denemiştik. Yine orada ki birkaç arkadaşımdan yardım alacağım. Bugün başlarız yapmaya. Adam üç gün süre verdi. Anca yetişir.”

“ Peki ya anlarsa program ürettiğini ve onu izlediğimizi?”

“ Bu program sadece benim kullandığım şifre ile girilir ve kimse anlamaz merak etmeyin, en iyi yazılımcı bile gelse çözemez. Kişiye özel kod yazmak gibi düşünebilirsiniz.”

Amcam başını olumlu anlamda sallamıştı. Söylediklerimi herkes tartıp düşünüyordu.

“ Benim yapacağım bir şey var mı Aylin?”

Ufuk gerçekten sen uzak dursan kafi…

“ Yok teşekkür ederim olursa söylerim Ufuk.”

Amcamın odasından çıkıp kendi odama geçtiğimde abim masamda oturuyordu.

“ Abi, ne zaman geldin neden aramadın?” Yanına gittiğimde kalkıp sarıldım.

“ Valla kaç saattir bekliyorum toplantıda dediler girmedim. Ne toplantısı bu kadar saat? Bir sürü adamlar çıktı kimdi onlar?”

“ Sorma abi ya, amcam hakkında dediğin her şey doğru! Şirket borç batağında o gelen adam en tehlikeli adamlardan biri ve şirketi istiyor. Söylenecek daha çok şey var!”

Abim kaşlarını çatmış beni dinliyordu. Şaşırmamış ancak öfkelenmişti.

“ Babam hala onları savunuyor değil mi? Aklım almıyor ya!”

“ Babamın hisselerini kurtarsam o bile yeter bize!”

“ Aylin bak başını belaya sokma yoksa belalı adamı da dinlemem o pezevenk amcamı da dinlemem alayını dağıtırım! Bize boşuna Kara demediler, senin arkanda koskoca Akgün Taşkın var ha!”

Abimin içinden yine o mahalle kabadayısı çıkmıştı.

Bu hali ne kadar tehlikeli olsa da ben seviyordum. Mahallede ona Kara derlerdi. İsmine ve fiziksel özelliklerinin tam tersi olarak…

Uzun boylu, beyaz tenliydi. Kahverengi gözleri vardı. Saçını sıfıra vurmuştu.Kaşında çizik ve dövmeleri vardı.

Gözü karalığından öyle derlerdi. Ama kalbi tertemizdi. Annem o yüzden Akgün koymuştu onun adını.

İkimizin ismini de annem koymuştu. Annem geceleri ve ayı çok sevdiği için benim adımı Aylin koymuştu.

Bana aldığı toka da ismimin anlamını taşıdığı için çok seviyordum. Takmazsam sanki günüm kötü geçerdi.

2 koskoca yıl onsuz ayakta durmaya çalıştıkça birde bu belalar ile uğraşmak zor geliyordu artık bana. Kimseye anlatmak istemiyordum. Geceleri sanki annem karşımda oturuyor gibi hem ağlar hem dertlerimi anlatırdım…

“ Aylin kime diyorum kızım?” Daldığım düşüncelerden abimin seslenmesi ile kendime geldim.

“ Ne abi anlamadım?”

“ Ohooo Aylin hanım sen bizi hiç özlememişsin ya! Geldik bu lanet İstanbullara Aylin Hanım bizi takmıyor. Hani gezdirecektin beni sen bak yarın gideceğim ha!”

Abimin ne kadar gitmesini istemesem de orada ki işlerini ihmal etmemesi için gitmesi gerekiyordu. Bugün onunla son kez İstanbul turu yapacaktık.

Babamla arası biraz limoni olduğu için hiç ısrar etmiyordum. Amcamla zaten konuşmuyordu.

“ Haydi çıkalım gezelim bakalım Akgün Bey düş önüme!”

Abim bu halime ne kadar bıyık altı gülse de belli etmemişti.

“ Hey Allahım ya!” Demesiyle gülümsemem büyümüştü.

“ Meşhur kız kulesi burası demek! Ne özelliği var kızım taştan bina amma abartıyorsunuz. Bende bir numarası var sandım.”

Klasik Akgün Taşkın’dı işte. Herkesin sevdiği şeyi sevmeyen, illa bir kulp bulan biriydi. Ona dil dökmeye halim yoktu açıkçası. Beğenmiyorsa beğenmesin canım koskoca adam!

“ Peki abiciğim buna da peki!”

“ Kız sen hayırdır inatlaşmadın benimle hasta falan mısın?” Onun gerçekten telaşlanmasına gülmüştüm. Gülmemle dalga geçtiğimi anladı haliyle.

“ Cadı sen abinle nasıl konuşuyorsun? Yarın gidiyorum kızım özlersin de bak gelmem ha!” Erkeklere trip atmak yasaklanmalıydı özellikle abime!

“ Ya tamam demedim bir şey kızma hemen. Hadi gidelim geç oldu yarın seni sabahtan havaalanına götüreceğim oradan işe gideceğim çok işim var!”

“ Aman iş kadını konuştu. Gidelim bakalım.”

Arabaya binip evin yolunu tuttuğumuzda arabada sadece radyodan gelen müzik sesi vardı. İkimiz de konuşmuyor yolu ve müziği takip ediyorduk.

Eve geldiğimizde Yadigar abla çoktan uyumuştu. Odalarımıza girip yatmaya hazırlandım. Şirketteyken Almanya’da olan arkadaşım aynı zamanda program ve kod yazmada iyi olan Sofia’ya mesaj atmıştım. Ondan cevap yeni gelmişti. Yarın Türkiye’ye geleceğini söylemişti.

Sofia ile birlikte Aren hakkında da detaylı araştırma yapacaktım. O adamda bir şeyler vardı ve ben bulacaktım…

Sabah erkenden uyandım. Üzerime leopar yırtmaçlı bir etek giydim. Üzerine ise beyaz crop giymiştim. Saçlarımı hafif dalgalandırıp ay tokamı da taktım. Makyajımı da yapıp çıktım.

Abimin odasına girdiğimde yüzüstü uyuduğunu gördüm. Yanına gidip yavaşça seslenmemle uyanmıştı.

Odasından çıkıp mutfağa gittiğimde Yadigar abla çoktan uyanmış ve pişi yapıyordu. Bahçeye sofra bile kurmuştu.

“ Günaydın kuzum Akgün’üm sever pişi gitmeden yesin.” Anne edasıyla konuşuyordu.

“ Sağ ol Yadigar abla zahmet ettin.”

“ Olur mu kızım ne zahmeti, Neva’mdan almıştım bu tarifi de. Akgün onun yaptığı pişiden başkasını yiyemezdi rahmetli bana da vermişti tarifi…

Aklıma annem gelmişti yine. Her şey bana onu hatırlatıyordu. Güzel annem, Neva Taşkın. Adı gibi kendi de güzeldi…

“ Çok güzel olmuş eline sağlık aynı annemin ki gibi olmuş Yadigar abla.”

Abim gelmişti bahçeye. Gelir gelmez benim küçük burnumu sıkıp kahvaltıya başlamıştık.

“ Ellerine sağlık Yadigar ablam en çok senin yemeklerini özlüyorum sen en iyisi benimle Konya’ya gel!”

“ Olmaz beni bırakmaz, çok istiyorsan sen buraya taşın!”

“ Aman İstanbul sizin olsun, ben Memleketim Konya’ya gideceğim. Bir başkadır benim memleketim.”

Yadigar abla ikimizin bu çocuksu hallimize gülerdi. Abimi kendi oğlu görür severdi.

“ Sen iste ben yapar yollarım oğlum.”

“ Haydi uçağı kaçıracaksın kalk artık abi doymadın mı?”

Abim ağzına son pişiyi de atıp kalktı.

“ Ya kızım ne acele ettiriyorsun!”

Abim ağzı dolu laf anlatmaya çalışırken ben çoktan çıkmıştım. Peşimden valizi ile geldiğinde yola çıkmıştık.

Yaklaşık yarım saat kırk dakika içinde havaalanına geldik. Abimin uçağının kalkmasına az bir zaman kala Almanya’dan Sofia da birazdan inecekti.

Abimi yolcu ettikten sonra Sofia’yı beklemeye başladım. Karşıdan elinde fosforlu pembe bir valiz ile el sallayarak gelen kişiyi görmemle yüzümde bir gülümseme oluştu.

Sofia’nın çılgın ruh halini yansıtan bir valiz seçimiydi. Son gördüğüme göre saçını biraz daha kısa kestirmişti. Sapsarı bir renge boyatmıştı. Tamda ona yakışan bir kesim ve renk olmuştu.

“ Aylin çok özledim seni be neden gittin!”

Sofia’nın hızlı sarılması ile sarsılsam da hemen toparlayıp bende ona sarıldım. Gerçekten özlemiştim.

“ Sofia bende seni çok özledim hadi gel arabaya gidelim kahvaltı yapalım şirkete gideceğiz çok işimiz var zamanımız kısıtlı biliyorsun.”

Sofia her şeye hakimdi. Tüm detayları ile ona anlatmıştım. Aren hakkında da bilgi toplayacaktı. Almanya’dan dostlarından yardım alacaktı bu konuda.

Şimdi ise bir kafeye gelmiş kahvaltı ediyorduk.

“ Aylin, bu adamı neden bu kadar araştırmak istiyorsun doğru söyle etkilendin mi?”

Sofia’nın bu sorusunu beklemediğim için içtiğim çay boğazıma kaçmasıyla Sofia göz kırpıp daha çok gülmüştü.

“ Ay Sofia ben ne diyorum sen ne diyorsun? Anlattım ya nedenlerini, onun gibi biriyle Allah korusun! Onunla evlenende zor olur, hadi evlendi diyelim o soğuk suratını kim çeker be acıyorum ilerde ki eşine!”

Bu söylediklerimde samimiydim. Aren ilk bakışta etkilenebilecek biriydi ancak o kadardı. İlk bakışta bile uzun ömürlü bir ilişki yaşanmayacağı belli tiplerdendi.

“ Tamam tamam demedim bir şey. Ama senin bu yakışıklı hakkında sen ne öğrendiysen bende onu buldum. Başka bir detay yok maalesef! Adam sırlar dünyasından gelmiş sanki. Ne kendisi hakkında ne de ortakları ailesi hakkında bilgiler sınırlı maalesef şekerim!”

Omuzlarımı düşürüp karşımda ki deniz manzarasına dönmüştüm. Neden gizliydi bu kadar? Onu özel kılan neydi?

“ Neyse Bizene canım biz şu program ve kod işini halledelim yeterli. Bu işe de sırf babam için giriyorum Sofia, ben Almanya’da yeni düzen kurarım sıkıntı değil ama o çok emek verdi bu şirkete. Amcamdan bile çok. Abisine sesi de çıkmıyor üzülüyorum. “

Sofia uzanıp masada duran elimi tutmuştu.

“ Biliyorum bebeğim halledeceğiz merak etme! Aylin biz bu işi hallettikten sonra bu adam bela olur mu başımıza?”

“ Anlamayacak ki hiçbir zaman. Biz bir süre yatırım yapıp yeni şirket kurduktan sonra bu şirketle ne yaparsa yapsın. Biz geri çekiliyoruz diyeceğiz ki şirket zaten onun diye bilecek, böylece bela da olmayacak!”

“ Bu şirket ne olacak peki? Onca emek, çalışan…”

“ Beni kızdırırsa o soğuk surat yakarım o şirketi ikimize de yar olmaz!”

Sofia bu halime gülmüştü. Bir nevi yapardım da. Sinirlenirsem kimseye yar etmezdim o şirketi!

“ Dur öfkeli civciv sakin ol halledeceğiz!”

Sofia ile kahvaltıdan sonra şirkete geçmiştik. Sofia’ya kısaca şirketi gezdirmiş ve amcamla tanıştırmıştım.

Odama geçip bilgisayarın başında kendimize uygun bir program ve ona uygunda kod yazmaya başlamıştık.

Üç gün içinde kendimizi garanti almanın ilk taşlarını dizecektik…

Devam edecek..

Yıldıza basmayı unutmayın.

Yıldızımız hep parlasın..

Loading...
0%