Yeni Üyelik
41.
Bölüm

41. Bölüm ☽ Oyun Başlıyor ☽

@buket9

Oyun Başlıyor

 

Belki de kaçmaya çalıştığım cehennemi içimde taşıyorumdur…

Aren ve Keskin, Korkut’un yanına gitmelerinden epey bir zaman geçmişti. Beril tüm gün benimle kalmıştı. Yalnız kalmamı istemediği için bana hep destek olmuştu.

Volkan ve Yasmin ise işlerini halledip akşam hep birlikte yemek yemiştik. Ancak Aren gelmemişti. Karan’a sorduğumda işlerinin uzadığını bitirip geleceğini söylemişti.

Yemekler yenmiş ve misafirlerim çoktan gitmişti. Saat yine epey geç olmuştu. Yatak odasına geçip biraz uzanmak istedim. Bugünün nasıl geçtiğini bile tam anlamıyla anlamamıştım. Kafam çok doluydu. Bütün gün Aren’i düşündüm.

Yalnızca bir kere telefonla görüşmüştük. Onuda ben aramıştım. Onu beklememem gerektiğini ve uyuyup dinlenmem gerektiğini söyleyip kapatmıştı.

Tüm kötü günleri geride bıraktığımızı söylemesine rağmen kötü günler bizi bırakmıyordu. Daldığım düşüncelerden beni çıkaran dış kapının kapanma sesiydi. Hızla yatakta uyuma pozisyonuma geçtim. Uyumuş gibi yapacaktım. Aren ile muhatap olacak gücü kendimde bulamıyordum.

Bütün gün beni merak etmeyen birine ne diyebilirdim ki?

Odanın kapısı sessizce açılmış kokusundan tanıdığım adam içeriye yine sessizce girmişti. Dolabın kapak sesinden üzerini değiştirdiğini anladım. Sırtım ona dönük olduğu için rahattım. Nefeslerimi düzene bindirip uyumadığımı anlamamalıydı.

Yatağın diğer tarafınının çökmesiyle geldiğini anladım ve gözlerimi tekrar kapattım. Önce saçlarımı sevdi daha sonra şakağıma bir öpücük bıraktı.

Bana biraz daha eğilmesi ile içki kokusunu daha net almıştım. Sarhoş olacak kadar neredeydi bu adam?

Kafamda binbir cevapsız soru varken nasıl uyuyacaktım bilmiyorum ama kokusu ile şimdiden mayışmaya başlamıştım. Son hatırladığım ise uyumak üzereyken dibimdeki sıcak bedenden çıkan ılık nefesten duyduğum o cümleydi;

"Seni de beni de yoran bu dünyada dinlendiğin, nefes aldığın o kişi olacağıma söz veriyorum... Güzel kız." Olmuştu. Saçlarıma bırakılan öpücük de ikimizin arasındaki o ipe atılacak olan düğümlerden yalnızca biriydi…

Sabah uyandığımda Aren yatakta yine yoktu. Hem sarhoş olup eve geç gelmişti, hemde sabah erkenden kalkıp gitmişti. Bu adam hiç uyumuyor muydu Allah aşkına?

Zorla ve öfkeyle yataktan kalktım. Banyoda işlerimi hallettikten sonra üzerimi giyinmek için dolabımı açmamla komodinin üzerinde ki telefonum çalmaya başladı. Hızla gidip elime aldığımda ise arayanın sevgili kocam olduğunu gördüm.

Meşgule atsam öfkem daha çok artacaktı. En iyisi açıp laf sokup bir nebzede olsa rahatlamak diye düşünüp açtım.

“ Efendim?” Dinç sesini duymamla biraz şaşırmıştım.

“ Efendim değil, kölenim yavrum!” bu iltifatı hoşuma gitse de gözlerimi devirdim. Köleymiş, peh!

“ Neden aradın?” soğuk ve tripli olduğumu elbette biliyordu.

“ Karımı özledim!” dudak büküp hemen yumuşamamaya karar verdim.

“ Önemli bir şey yoksa işim var kapatıyorum!” tam kapatacağımda tekrar sesini duydum.

“ Canımın içi bana kızgın olduğunu biliyorum ama ufak tefek işlerimi halledip sana tamamen kavuşmak istiyorum. Bu aralar biraz meşgulüm haklısın. İlgilenemedim ama söz telafisi çok güzel olacak. Kocana güven güzel karım!” derin bir iç çekip söz aldım.

“ Bittiyse kapatıyorum. Akşama görüşürüz tabi gelirsen!” deyip kapatmıştım.

Az bile bu yaptıklarım sana diye içimden geçirip dolaba tekrar yöneldim. Bugün Taşkın İnşaat’e geçiyordum. Babam ve amcamda işe başlayacaklardı. Aren o şirketi yenilemiş eskisinden de güzel olmuştu.

Hızla güzel bir kombin seçip hazrlandım. Aşağıya indiğimde Gönül abla bana göre bir kahvaltı hazırlamıştı. Hızla masaya oturdum ve kahvaltımı yapmaya başladım.

Kahvatımı yaptıktan sonra kabanımı da giyip evden çıktım. Çevik yeni korumam ve şoförümdü. Korkut’a ne olduğu hakkında bir fikrim yoktu. sormak bile istemiyordum açıkçası.

“ Yengem buyur, nereye uçuyoruz?” Çevik oldukça esprili, adana şivesi ile konuşan, tesbihi elinden hiç düşürmeyen biriydi. Tam kafa dengiydi.

“ Şirkete uçuyoruz Çevik. “ gülümseyip arabaya geçmemle evden çıkmıştık.

Yol boyu Çevik’in operasyon anılarını dinlemekten kafam şişmişti gerçekten. Bazen unutup aynı şeyleri anlatıyor birde bunu kabul etmiyordu.

“ Sonra işte yengem birde ne göreyim?” bıkkınlıkla cevap verdim.

“ Ne gördün Çevik?”

“ Karşımda on eli silahlı adam, bende emanet bitmiş, dedim Çevik bu dünyada ki yaşamın buraya kadarmış. Gözlerimi kapattıp şehadet getiriyordum ki silah sesleri patladı! Gözümü bir açtım kendimi elledim kan yok. Ölmemişim. Sence ne oldu yengem?” Sürekli olayların sonunu benim tahmin etmememi bekliyordu ancak genelde benim hiçbir fikrim olmuyordu.

“ Ne oldu Çevik?”

“ Baron’um mekana taramalı ile daldı. Dedim anam babam beni kurtarmaya geldi! O günden beri can borcum var abime!” dediğinde yalandan gülümseyip şaşırmış gibi yaptım. Neyse ki şirkete de gelmiştik.

“ Oldu Çevikciğim ben kaçıyorum. Hadi görüşürüz!”

“ Allah’a emanet yengem!” demiş ve gitmişti.

Şirkete doğru geçtiğimde kendi odama doğru yöneldim. Önce eşyalarımı bırakıp sonra babamın yanına geçecektim. Odama geldiğimde etrafı inceledim. Pek bir değişim olmamıştı. Aren eski düzenine geri döndürmüştü. Sanki hiç yakmamışım gibi…

Kabanımı asıp çantamı masaya bıraktım. Saçlarımı düzeltip odadan çıktım. Babamın odası bu sefer tam karşımdaydı. Büyük ve yönetici odasına yakışır bir oda olsun istemiştim.

Koridorda benim topuklu sesinden başka bir ses gelmiyordu. Babamın odasının önüne geldiğimde kapısını tıklattım ve sesini duymamla içeriye girdim.

“ Güzel kızım özlettin kendini!” koltukta oturan babam beni görünce kalkmıştı.

“ Bende özledim babacığım. Nasılsın, odanı nasıl buldun?” sarılmamızla gülmüştüm.

İkili koltuklara yan yana oturmuştuk.

“ Harika, ne gerek vardı kızım eski odam küçük ama bana yetiyordu.”

“ Bu sefer yöneticisin baba olmaz öyle!” dediğimde gülmüştü.

“ Amcam geldi mi?” dediğinde yüzü düşmüştü.

“ Amcan gelmeyecek kızım.” Kaşlarımı çatıp bakmaya başladım.

“ Neden? Çok istiyordu şirketi.”

“ Eski düzeni istiyordu o. Öyle olmadığını anlayınca Ufuk’un yanına yurtdışına gittiler.” Dediğinde şaşırmıştım.

“ Ufuk çağırdı demek. İyi kendileri bilir baba.” Dediğimde kafasını sallamıştı.

“ Yarın Yadigar hanım ve abin geliyorlar. Abin bir hafta kalacak bakalım durabilirse.” Dediğinde gülmüştüm çünkü abim İstanbul’u pek sevmez ve kalamazdı.

“ İnşallah kalabilir!” deyip ikimizde gülmüştük.

Hava kararmaya başlıyordu. Babamın yanından geldikten sonra dosyalara gömülmemle akşamı etmiştim. Eksik evraklar çok fazlaydı. Ancak bugünlük yeterdi çünkü boynum ve sırtım çok ağrımıştı.

Masanın üzerinde duran telefonuma baktığımda birçok kez cevapsız çağrı vardı ve çoğu Aren’di. Umuramayıp telefonumu çantama attım. Kabanımı da giyip şirketten çıktım.

Çevik kapıda beni bekliyordu. Geldiğimi görünce ise hemen kapımı açmıştı.

“ Çevik, kapımı açmana gerek yok teşekkür ederim!” demiş ve binmiştim.

Dolanıp oda şoför koltuğuna binmişti.

“Aman yengem abim köpürüyor zaten birde bunu yapmadım diye kızmasın dedim.”

“ Neden köpürüyormuş?”

“ Seni elli kere aramış ulaşamamış” umursamazca kemerimi taktım.

“ Elli kere daha arasaymış belki bu sefer ulaşırmış!” dememle Çevik gülüp arabayı çalıştırmıştı.

Yaklaşık yarım saatlik yolculuktan sonra evin bahçesine gelmiştik. Arabadan inip eve doğru gittim. Kapıyı ise Gönül abla değil Aren açmıştı. Şaşırsam da belli etmeden içeriye girdim.

“ Hoş geldin güzel karım. Günün nasıldı?” kabanımı çıkarıp askılığa asmıştı.

“ İyi senin nasıldı?”

“ Biraz gergindim. Bir güzele ulaşmak için oldukça çaba harcadım.” Demiş ve gülümsemişti.

“ Öyle mi? Birdahaki sefere hareketlerine çeki düzen verirsen güzele ulaşmak bu kadar zor olmaz.” Deyip göz kırpmıştım.

Yanından geçip salona geçtiğimde yemek masası hazırdı. Güzel yemekler pişmişti. Masanın bir ucuna ben diğer ucuna ise Aren oturmuştu. Ona hiç bakmadan yemeğimi yemeye başladım. Masada tabak çatal seslerinden başka ses duyulmuyordu. Buna daha fazla dayanamamış olsa gerek önce öksürüp boğazını temizledi.

“ Sesini duymadığım hiçbir gün yaşanmış değil benim için, daha ne kadar bu durumu sürdüreceksin? Cezam ne zaman bitecek meleğim?”dediğinde göz göze gelmiştik. Suyumdan yavaşça içip masaya bıraktım.

“ Bu duruma sen bizi getirdin. Yine bir şeyler dönüyor ve benim haberim yok. Mesela geceleri geç ve sarhoş gelecek kadar ne işin var öğrenebilir miyim?” gerildiğini buradan bile hissediyordum.

“ Güzelim, Korkut’un kime çalıştığını öğrenmeye çalışıyorum. Aklını bulandırma sen bunlarla bana güven yeterli.”

“ Sana güveniyorum ancak sen suistimal etmeye başladın Aren!” dediğimde tam cevap verecekken içeriye Çevik girmişti.

Elinde bir kargo kutusuna benzer bir kutu vardı.

“ Abim, bunu Yengemin şirkete göndermişler.” Deyip Aren’e vermişti.

“ Kimden gelmiş?” Neden bilmiyorum ama gerilmiştim. Kalbimin atışı hızlanmıştı. Ya yine Davut bir hediye göndermişse ve Aren öğrenirse… olacakları düşünmek bile istemiyordum.

“ Yok abi, odasının kapısında bulmuş sekreter kız.” Aren’in kaşları iyice çatılmıştı.

“ Ulan kapıya kadar kim bırakmış? Sadi’ye ulaş güvenlik kameralerına baktırsın tespit etsin. Nereden bileceğim lan ben bunun bomba olmadığını!” Aren öfkelendikçe tenim bembeyaz olmuştu. Kalbimin atışı dışardan duyulacaktı.

“ Abi biz açıp baktık.”

“ Ne gelmiş?”

“ Senin bakman icap eder abim!” dediğinde iyi bir şey olmadığını anlamıştım.

“ Tamam sen Sadi ile iletişime geç!” deyip Çevik çıkmıştı.

“ Bana gelmiş sonuçta benim açmam lazım!” dediğimde Aren’in sol kaşı havalanmıştı.

“ Ben açarım yavrum sen zahmet etme!” demiş ve kutuyu açmıştı.

Kalkıp yanına gittiğimde kırmızı kalpli kutu görmemle korku tekrar tüm bedenimi esir almıştı.

“ Kırmızı kalpli kutu falan ne oluyor lan yine!” deyip hızla kutuyu açtığında ise ben şok olmuş halde Aren’e bakarken o ise öfkeyle yumruklarını sıkmıştı.

Kutunun içi ağzına kadar kurşun doluydu. Ortasında ise bir siyah silah vardı. Silahın ucunda ise küçük bir kuru kafa modelinde yüzük bulunuyordu.

Aren silahı eline aldığında ise küçük bir zarf çıkmıştı. Siyah zarfı açıp okumaya başladı.

Sevgili Aylin,

Duydum ki eşin Baron beni arıyormuş.

Koskoca Baron’un peşimde olması gururumu ne kadar okşasa da bilmeni isterim ki beni bulamayacak…

Bu hediyem sana.

Umarım eşine bu durumu sen anlatırsın çünkü kendisi pek beni dinlemeyecektir.

Yüzüğü Baron’a ver lütfen. Kurşunlardan da istediğini seçebilirsin..

Oyun Yeni başlıyor…

Yakında görüşmek üzere…

Büyük Patron!

Aren Öfkeyle ayağa kalkıp salonda bir ileri bir geri gitmeye başlamıştı.

“ Ulan ihtiyar, seni bulup bu kurşunları tek tek götüne sokmazsam bana da Baron demesinler! Karıma ne yolluyorsun it bana yollasana! Karşıma çıksana!” hiç sesimi çıkarmadan notu alıp tekrar okumaya başladım.

Yüzüğü ve kurşunları işaret etmesi tuhaftı. Yüzüğü elime aldım ve incelemeye başladım.

Kuru kafa modelinin şapkası tam kapalı değildi. Parmağımla bastırdığımda açılmıştı. İçinden minik bir kağıt çıkmıştı. Kağıdı açtığımda ise Eşin mi yoksa yazıyordu..

Kurşunların birini elime aldığımda ise aynı şekilde açmaya çalıştım. Kurşunun ortası açılıyordu. Biraz daha bastırmamla kurşun ikiye bölündü. İçinden yine bir kağıt çıkmıştı.

Aren ise pür dikkat ne yaptığıma bakıyordu.

Kağıdı açtığımda ise Dostun Keskin mi? Yazması ile gözlerim kocaman açıldı.

Aren kutuyu hızla alıp birkaç tane daha kurşunu aldı ve açmaya başladı. Her açtıkça küfür ediyordu. Ben ise neler yazdığına bakamamıştım bile..

Kimdi bu manyak herif? Ne istiyordu bizden, sevdiklerimizden?

“ Ulan ben sana yuttturacağım bu kurşunları da notlarıda! Amına koduğumun psikopatı!” kutuyu alıp tekrar pakete koydu.

Tam karşımda dikildi ve yüzümü avuçlarına aldı.

“ Bebeğim, sen bunları düşünüp üzme kendini. Böyle basit korkak adamları çok gördüm ben ama bak etrafına esameleri bile kalmadı. Buda onlardan biri. Benim şimdi gitmem gerek. Çevik kapıda. Bir şey olursa ona söyle. Seni çok seviyorum. Uyu sen bekleme beni yavrum.” Demiş ve öpüp gitmişti.

Koskoca evde yine yalnız kalmıştım. Sessizce ağlayarak koltuğa oturdum.

Ne zaman bitecekti bu? Ne zaman gün yüzü göreektik? Ne zaman gerçek anlamda huzurlu bir aile olacaktık.

Çok bunalmıştım. Çok öfkeliydim. Öfkem Aren’e mi, hayata mı yoksa bu kaderemi bilmiyordum. Belki de bunca çilemin birikimiydi.

Bundan beş yıl önce biri gelip böyle bir hayatın olacak, Baron ile evleneceksin dese gülerdim herhalde.

Neyi yapmam dediysem bir bir yapıyordum.

Ağlamam iyice şiddetlenmişti. Bir an nefesim kesildi ve nefes alamadım. Zorla koltuğun kenarından tutunarak kalktım ve pencereye doğru gittim. Temiz havayı içime çekmek iyi gelirdi.

Pencereyi açmamla sonbaharın soğuk ayazı da yüzüme tokat gibi çarpmıştı.

Nefeslerim düzene bindikçe ağlamam çığlığa dönüşüyordu sanki. Gözyaşlarımın ardı arkası kesilmiyordu.

“ Allah’ım yardım et.. Çok yoruldum dayanamıyorum…” hıçkırarak ağlıyor pencerenin kenarından tutunuyordum.

Yüzümün kıpkırmızı olduğunu hissediyordum. Daha fazla pencerenin önünde durmak istemedim ve kapattım.

Merdivenlerden çıkmak istemediğim için alt katta bulunan misafir odasına geçtim. Zaten Aren de gelmeyecekti. Odaya gidip yatmak istemedim.

Misafir odasının kapısını açtım ve içeriye geçtim. Yatağa gidip uzandığımda saat gece yarısını çoktan geçiyordu ve ağladığım için uykum gelmişti. Üzerime battaniyeyi örtüp kendimi uykunun kollarına bıraktım…

Gözlerimi zorlukla açtığımda içeriden bağırış sesleri duyuyordum. Üzerimde ki battaniyeyi sıyırıp yataktan kalktım. Kapıyı açtığımda Aren’in sesi bahçeden geliyordu. Salona doğru yürümemle bağırış seslerini de daha net duyuyordum.

“ Ulan iki saat evden ayrılıyorum nerede lan benim karım?” Aren beni mi arıyordu yani?

“ Abim vallahi kapıdan ayrılmadım. Evdeydi!”

“ Lan yok diyorum, dalga mı geçiyorsunuz? Karım odasında yok. Evde bağırdım yok!” gözlerimi devirip daha fazla Çevik ve diğerlerini azarlamasına gönlüm razı gelmedi.

Kapıdan çıktığımda Aren’in arkası dönüktü. İlk fark eden ise Çevik oldu.

“Yengem..”

“ Lan oğlum bende onu diyorum nerede lan yengen! Bulun lan karımı bana! Her yeri aray..” Aren’in sözünü kesen Çevik’in şaşkın olduğu sesinden de belliydi.

“ Abi yengem evdeymiş!” Aren duyduklarından sonra hızla arkasını döndü ve benimle göz göze geldi. Hızla üzerime gelmesiyle içeriye geçtim.

“ Neredesin sen kadın? Beni delirtmeye mi çalışıyorsun? Ulan aklım gitti odada göremeyince Neredeydin diyorum sana!” hızla kolumu tutup beni kendine çevirmesiyle bende öfkelenmiştim.

“Sana ne! Sana ne hah sana ne! “ ikimizde salonun ortasında birbirimize öfkeyle bağırıyoduk. Sesimizin bahçeden duyulduğan emindim.

“Lan ne demek sanane? Beni mi sınıyorsun sen! “ kollarımdan tutup beni kendine çekti. İçimde tuttuğum öfkem artık patlıyordu.

“ Çek bırak beni. Neredeysen oraya git. Dokunma bana!” ittirmiştim ancak beni daha çok kendine çekmişti.

“ Ben sana dokunmadan yaşayabilir miyim ha? “ dediği anda boynuma yönelmesi ile neye uğradığımı şaşırmıştım.

Beni duvara dayaması ile boynumu öpmeye başladı. Gözü dönmüştü. Beni duymuyordu sanki. Kendi kendine konuşuyordu.

“ Dokunma hah öyle mi? Ulan çek vur öldür beni o zaman! Ben meraklı mıyım ateş parçasını evde bırakıp gitmeye ama kansızlar kaşınıyor işte!” kollarımı başımın üzerinde sabitlemesi ile bacaklarımla tekme attım ancak havada yakalamıştı.

“ Rahat dur kadın. Özledim tenini. Sen hiç mi özlemedin kocanı? Dokunuşlarım hoşuna gitmiyor mu yoksa? Sevmiyor musun beni?” bir eli ile göğüslerimi sıkmaya başlamasıyla inlemiştim.

“ Aren kendine gel! Çekil istemiyorum!” duymuyor kendini bastırmaya devam ediyordu.

“Bırakmam… Çok özledim kadınım… “ ona direnmeyi bırakıp kendimi ona bastırdım.

“ Aren kollarım acıdı bırak kolumu!” dediğimde hipnoz olmuş gibi anında kollarımı bırakıp bileklerimi öpmeye başlamıştı.

“Özür dilerim yavrum. Kendimi tutamadım.” Aren bileklerimi öperken onun boşluğundan yararlanıp ittirdim. Ve hızla misafir odasına gittim.

Aren ne yaptığımı anlamasıyla peşimden gelmeye başladı.

“ Gelme git kendinde değilsin!” hızla odaya girip kapıyı kapattım ancak kilitleyemeden Aren itmeye başladı.

“ Tamam dur güzelim. Dokunmayacağım söz. Sadece uyuyalım aç lütfen!” zorla itiyordum kapıyı. Aren sarhoş olduğu için pek gücü yoktu çünkü kapıyı kapatıp son anda kilitledim.

Derin nefesler alıp vermeye başladım ancak kapıya çok sert vuruyordu.

“ Aç kapıyı yoksa kırarım! Bu gece kokunla uyuyacağım aç diyorum!”

“ Git buradan Aren! Eğer kapıyı kırarsan bu evden de giderim. Şimdi izin ver uyuyacağım!” dememle yumrukları son bulmuştu.

“ Sırf bu evden gitme diye sadece bu gecelik kabul ediyorum ama yarın aynısı olmayacak güzel karım.” Demiş ve gitmişti.

Sabah erken saatte uyanmıştım. Bugün abim ve Yadigar abla gelecekti. Babamın evine gidecek ve biri sürede orada kalacaktım. Hızla üzerimde ki battaniyeyi kenara atıp odadan çıktım.

Salona geldiğimde Aren kanepede sızıp kalmıştı. Ses çıkarmadan merdivenlerden odaya doğru gittim. Banyoda hızla işlerimi hallettikten sonra küçük bir çanta aldım ve içine birkaç parça kıyafet koymuştum.

Üzerimi giyindiğimde çantamı da alıp çıktım. Sessizce merdivenlerden indiğimde Aren hala aynı pozisyonda uyuyordu. Daha fazla oyalanmadan evden çıkmamla Çevik ile karşılaştım.

“ Yengem sabahın kör vaktinde nereye gidiyorsun?”

“ Babamın evine gidiyorum Çevik. Abim gelecek bir süre orada kalacağım. Aren uyuyordu sen söylersin.” Deyip koşar adım kendi arabama yöneldim.

Eğer dursaydım Çevik’in sorularına cevap verirken Aren’e yakalanırdım kesin.

Arabama bindim ve bahçeden ayrıldım. Aren uyandığında yine öfkelencekti biliyordum ancak aynı evde kalınca da kavga ediyorduk. Bir süre bu ayrı durmak bize de belki iyi gelirdi…

Devam Edecek…

YILDIZI PARLATMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN

ARKADAŞLAR OKUYUP GEÇMEYİN!

YILDIZA BASMAK BU KADAR ZOR OLAMAMALI
EMEKLERİMİN KARŞILIĞINI NEDEN ALAMIYORUM?

BÖLÜM ATMA İSTEĞİM KALMIYOR.

LÜTFEN...

YILDIZA BASIP OY VERİN.

DESTEKLERİNİZ İÇİN ŞİMDİDEN TEŞEKKÜRLER…

Loading...
0%