Yeni Üyelik
42.
Bölüm

42. Bölüm ☽ Tenlerin Sesi ☽

@buket9

☽ Tenlerin Sesi

Evden ayrılalı bir saat olmuştu. Yol boyu Aren çoktan uyanmış ve beni aramıştı ancak açmamıştım. Babamın evine geldiğimde Abim ve Yadigar abla da yeni gelmişlerdi. Hep birlikte içeriye geçip kahvaltı yapmaya başladık.

“ Aylin’im şirketiniz de hayırlı olsun. Kutlayalım bunu!” abimin cümlesi ile babamla birlikte gülmüştük.

“ Sağ ol abim. Patronuma sormadan bir şey diyemem.” Demiş ve topu babama atmıştım.

“ Doğru, karşımda koskoca Taşkın İnşaatın patronu, kurucusu, fikir babası Mehmet Taşkın var! Ben haddimi bilemedim kusura bakmayın efendim affedin beni!” abimin babamla olan uğraşmasına hepimiz gülmüştük.

“ Bak şu keratanın laflarına. Utanmıyorda babasıyla dalga geçmeye!” babam da yalandan kızmış gibi yapıp gülüyordu.

Hepimiz keyifle kahvaltımızı ederken kapı yumruklanmaya başladı. Yerimden sıçramamla abim hızla kalkmıştı.

“ Kim lan bu alacaklı gibi?” içimde ki gerilim yine nüksetmişti. Abim hızla kalkıp kapıya koşmasıyla peşinden bizde gitmiştik.

“ Aylin, karım nerede çekil önümden!”

“ Höst ulan destursuz!”

“ Çekil Akgün. Ezerim! Karımı verin bana!”

“ Çekilmiyorum lan ez hadi yiyorsa!” babam hızla kapıda tartışan abim ve Aren’in yanına gitmişti. Ben ise gitmeye korkuyordum.

“ Lan düzgün konuş akraba demem yersin yumruğu burnuna!”

“Hey, gençler ne oluyor? Bir sakin olun. Akgün kapıdan çekil oğlum. Aren hayırdır evladım?”

“ Mehmet Bey karımı görmem lazım.”

“ Tamam düzgünce söyle alacaklı gibi kapı çalıyorsun.”

Üçüde sırayla içeriye girmişlerdi. Yadigar abla yanımdan ayrılmıyordu. Tam karşımda durmuş gözlerimin içine bakıyordu.

“ Aylin, sizin özel konuşacaklarınız vardır kızım. Sen hazırlan bir dışarıya çıkın. Kocanı bekletme.”

“ Arka bahçede konuşuruz çok uzun sürmez zaten!” dediğimde aramızda bir sorun olduğunu anlamışlardı.

Aren ellerini yumruk yapmış ve bahçeye çıkmıştı. Peşinden bende gittiğimde kapıyı da kapatmıştım.

“ Ne biçim geliyorsun sen buraya?”

“ Ulan asıl sen ne biçim evden gidiyorsun? Ne işin var senin sabahın köründe burada?”

“ Burası yabancı değil babamın evi. İstediğim zaman gelir kalırım. Kimsede bir şey diyemez!”

“ Kalırım derken burada mı kalacaksın?” bir adımla bana biraz daha yaklaşmıştı.

“ Evet. Abim bir hafta duracak onunla vakit geçirmek istiyorum.” Bir anda kahkaha atıp kafasını sağa sola sallamasıyla kaşlarımı çattım. Komik bir şey mi dedim ben?

“Bir hafta sen burada kalacaksın öyle mi?” dediğinde kafamı sallamıştım.

“ Yok sen harbi beni delirtmeye çalışıyorsun!”

“ Aren uzatma. Zaten senin eve geldiğin mi var. Çok zorlanmazsın merak etme. Bir hafta sonra görüşürüz!” deyip geçip gidecekken bir anda kolumdan beni kendisine çekmesiyle burunlarımız çarpıştı. Gözleri dudaklarıma kaydı. Usulca fısıldadı.

“Teninde yandığım kadın, beni delirtme! İstersen abin gelsin bize. Ayrıca eve geç gelmeler olmayacak söz. Yapma bunu bana. İnat etme bu gece evimize gel. Yoksa ben sırtlar yine seni alır götürürüm.” O konuştukça iradem zorlanıyordu. Onu özlemiştim. Gözlerim ise sürekli dudaklarına kayıyordu.

“ Düşüneceğim!” dediğimde ise gülmüş ve baş parmağı alt dudağımın üzerinde gezintiye çıkmıştı.

“ Düşün yavrum, düşün güzel karım. Akşama iş çıkışı seni almaya geleceğim bunu bil yeter!” deyip dudaklarıma uzun bir öpücük bırakmıştı.

Gülümsedi son kez ise boynumu koklayıp gitti. Arkasından deli gibi atan kalbimle beni baş başa bıraktı.

Bütün günüm çok keyifli geçmişti. Abimle birlikte İstanbul turu yapmıştık. Onu en sevdiğim yerlere götürüp yemek ısmarlamıştım. Şirkete abim gidene kadar gitmeyecek işlerimin çoğunu evden halledecektim.

“ Bunun adı neydi? Katar çikolatası mıydı?” az önce söylediğim şeyi hatırlayamamasına kahkaha atmıştım.

“ Hayır Dubai Çikolatası dedim ya abi.”

“ Kızım bu normal çikolata pek bir numarası da yokmuş dünya para verdin!”

“ Ya herkes yiyordu canım çekti aldım ne olmuş yani? Sende bugün hiçbir şey beğenmedin. Memnuniyetsiz!”

“ Aylin Allah aşkına beni eve götür. Kafam ses götürmüyor!”

“ Sen iyice yaşlanmışsın. Yaşlı dedelerden farkın yok. Babamla bile gezerken çok eğleniyorum.”

“ Hadi hadi geç arabaya çok konuşma bücür!” göz devirip arabaya binmiştim. Bugün şoförlüğümü abim yapmıştı. Akşam oluyordu. Aren yine evi basmaya gelecekti. Omuz silkip bu konuyu düşünmemeye çalıştım. Eve geldiğimizde babam da gelmiş haberleri izliyordu.

“ Ee nasıldı bakalım turunuz?”

“ Valla senin bu kızın nerede gereksiz şey var onu aldı yetmedi bana da yedirdi!” babam abimin söylenmesine şaşırmamış aksine gülmüştü.

“ Kızıma laf etme hiç. Senin zevkin yoksa o ne yapsın?” demesiyle babama gidip sarılmıştım.

“ Aldın mı lafını Kara Bey!” abim göz devirmiş ve üzerini değiştirmek için odasına geçmişti.

Kapının çalması ile babam bana baktı ve kapıyı işaret etti. Yavaşça kapıya doğru gittim ve açtım.

Açtım açmasına ama karşımda yalnızca Pembe iki tane kalpli uçan balon ve yanında pembe kırmızı karışık gül buketi vardı. Elime aldığımda bahçeye Çevik gelmişti.

“ Yengem seni götürmek için emir aldım. Gidelim mi?” dediğinde gülmüş ve kafamı sallamıştım.

“ çantamı alıp geliyorum Çevik. Sen bunları arabaya götürür müsün?” dediğimde Çevik çoktan dediğimi yapmıştı.

İçeriye geçtim ve evdekilere durumu izah ettiğimde hepsi oanylamıştı. Çantamı elime alıp evden çıkmıştım. Arabaya geçtiğimde arka koltuğa oturdum. Çiçeklerimi kucağıma aldım ve kokladım. Çok güzel kokuyorlardı. Aren gönlümü almaya çalışıyordu demek ki? Peki neden kendi gelmemişti ki?

Yarım saatlik yolculuk sonrası evin bahçesine girmiştik. Balonlarımı ve çiçeğimi alıp indim. Eve girdiğimde hiç ışık yoktu.

“Aren?” diye seslensem de ses yoktu. Salona doğru gittiğimde merdivenlerin kenarlarına mum ve güller bırakılmıştı.

Gülümseyip merdivenlerden çıkmaya başladım. Güller yatak odasının önüne kadar devam ediyordu. Kapıyı açtığımda görüş alanıma ilk olarak Terasta olan Aren girmişti. Benim geldiğimi anlayınca dönmüş ve odaya doğru girmişti. Kapıyı tamamen açıp odaya girdiğimde ise gördüğüm manzara karşısında ağzım açık kalmıştı.

Yatağın üzerinde güller ve kırmızı küçük balonlar vardı. Tavanı ise uçan kırmızı kalpli balondan gözükmüyordu neredeyse…

“ Sana layık değil ama en kısa sürede bunları hazırladım. Başkasına hazırlatmadım. Benim kadınıma yalnzca ben özen gösteririm. Yattığın yatağa bir başkası dokunsun istemedim. Kokuna başka koku karıştırmak istemedim. Evine, gönlüme, yatağıma ve koynuma hoş geldin dünyalar güzelim! Bu hasretliği bitirelim istedim…” dediğinde çoktan yanıma gelmişti.

Elimdekileri kenara koymamla boynuna sıkıca sarıldım.

“ Çok teşekkür ederim. Bu pembe balonlar bile mutlu etmişti beni. Düşünmen yeterdi sevgili kocam.”

“ Bir şey daha var.” Dediğinde elimi bırakıp komodinde ki kare kutuyu getirdi. Lacivert kare parlak bir kutuydu.

“ Keskin ile ortak olan şirketimiz vardı hatırlıyor musun? Orada bunu yapmak için de geceleri geç gelmiş olabilirim. Sana layık değil ama olsun. “ dediğinde kutuyu aldım ve açtım.

Kutuyu açtığımda gördüğüm şey karşısında ağzım açık kaldı. Bu gece ağzımın kapanmaya niyeti yoktu anlaşılan. Kalın su damlalarından oluşan gösterişli bir kolyeydi. Ucunda ise hilal yarım ay sallanıyordu.

“ Aren.. Bu..Çok güzel..Sen mi yaptın?” dediğimde elimi tutup öpmüştü.

“ Biraz yardım almış olabilir güzelim ama fikir bana ait! Beğenmene sevindim. Bunu yarın takalım.”

“Neden yarın?”

“ Yarın o şirketin beşinci yıl dönümü. Oraya gideceğiz hep birlikte.” Dediğinde usulca kafamı sallayıp hediyemi kenara koydum.

Ceketini omuzlarından yavaşça sıyırıp koltuğun üzerine bıraktım. Aren her hareketimi gülümseyerek izliyordu.

“ Şimdi sen burada otur ben beş dakikaya geleceğim sevgili kocam.”

“ Çok bekletme yürek yangınım. Yeterince hasretim sana!” demişti.

Giyinme odasına hızla geçtim. Önceden çok beğenerek aldığım beyaz, eteğinde ufak renkli çiçekleri olan tül bir mini elbiseyi giyecektim. Hızla soyundum ve o çiçekli geceliği giydim. En sevdiğim kokuları da sıktığımda hazırdım. İçeriye gitmeden Aren’e seslendim.

“ Geliyim mi hayatım?”

“Yavrum bir de soruyor musun? Hasretinden eriyorum gel artık be kadınım!” isyanı ile gülmüştüm.

Yavaşça içeriye doğru gittiğimde Aren koltukta oturmuş gömleğini çıkartmıştı. Beni görünce ayağa kalktı. Gözleri tüm bedenimi süzüyordu.

“ Çiçeğim… “ birbirimize yaklaşmaya başladık. Tam karşısında durdum ve gözlerimiz konuştu. Elimden tutup etrafımda döndürdü. Yüreğimde bayram havası vardı sanki.

“ Sen tam benim içinsin. Benim içimsin…” beni kendine çekmesiyle burnunu yüzüme sürtmeye başladı.

“ Bu kokunun müptelasıyım ben. Beni sarhoş eden senin bu kokundur güzel meleğim.”boynumdan göğüs oluğuma doğru yol aldı.

“ Senin bir bakışın içimi titretir kocam!” elleri elbisemin askısında oyalanırken gülümsedi.

“Titreyen İçine kurban olsun bu Aren!” ellerim boynuna gitmiş oradan çıplak kaslı omuzlarını okşamaya başlamıştım. Bir dokunuşumla kasılan tenine aşıktım bu adamın.

“ Öyle seviyorum ki seni hangi kelime ile ifade etsem az kalacak…” bir anda beni arkaya çevirip sırtımı göğsüne yasladı. Bacaklarımı okşamaya başlaması ile kafamı arkaya attım. Boynumu öpüyor, kokluyordu.

“ Kelimeleri boşver yavrum. Ne demişler sevişiyorsan eğer seviştiğin insan girdiğin günaha deymeli.. Benimle seviş çünkü bu halin beni bilmediğim günahlara davet ediyor!”

“ Bu gece biz susalım tenlerimiz konuşsun!” dediğimde beni duvara dayamıştı.

“ Bu elbiseyi çıkarmayacağım bu gece.” Elbisemin içinde ki tangamı kenara sıyırıp kadınlığımı okşamaya başladı.

Bu gece de farklıydı bizim için. Bu gece ilk defa Aren’in edepsiz cümlelerini duymayacaktım. Bu gece Tenlerin sesini duyacaktık. Bu gece biz değilde tenlerimiz sevişecekti sanki.

Sağ bacağımı havaya kaldırması ile kadınlığımda ona daha çok yer açılmıştı. İnlemelerim bu gece sessiz olacaktı. Boynuna doğru dönmemle dudaklarıma kapandı. İnlemelerim de dudakları arasına karıştı.

Belimden tutup beni kendine çevirmesi ile kollarımı boynuna doladım. Kucağına almasıyla yatağa doğru gittik. Sırtımı yatağın soğuk çarşafına değince önce ürperdim ancak ikimizin ateşi çoktan ısıtmaya başlamıştı.

Tavanda kırmızı kalpli balonlar, yatakta güller, komodinde yanan mum ışıkları…

Kesik kesik nefeslerimiz bile mumları söndürmeye yeterdi.

Üzerime çıkması ile bacaklarımı beline doladım. Elbiseden taşan göğüslerim onu bir başka günahlara davet ediyordu. Eğildi ve elbisemin askısını biraz indirip göğüslerimi özgür bıraktı.

Göğüslerimi sevdiğini her defasında dile getiriyordu. Bu gece ise bunu tamamen hissettiriyordu. Hatta dokunuşları beni ne kadar çok sevdiğini söylüyordu şuan…

Önce sol göğsümü öptü, ucunu ağzında çevirdi. Daha sonra diğer göğsüme de haksızlık olmaması adına aynılarını yaptı.

Elbisemin eteğini biraz daha kaldırması ile göbeğim açığa çıktı. Göbeğime minik öpücükler bıraktı. Bir bebeği sever gibiydi öpüşleri. Öyle naif öyle masum…

Tangam kadınlığıma ulaşmasında ki tek engeldi. Onu da indirip kokladı ve bir köşeye fırlattı. Bu hareketini çok sevdiğimi biliyordu.

Bacaklarımı omuzlarına koymamla öpmeye başladı. Üzerimde biraz daha dikleşip kendi pantolonunuda çıkardı. Bacaklarımı ayırıp kadınlığıma dakikalarca tatlı işkencelerde bulundu. Zevkten yorganı elimin içinde yoğurmaya başlamamla göz kırpmıştı.

Şu an ne kadar seksi olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu. Kadınlığımda öpmediği ufacık bir alan bile kalmamıştı. Bacaklarımı tekrar omzuna koyması ile erkekliği hazırdı.

Kendini kadınlığıma göre hizaladı ve yavaçşa içime girmeye başladı. İnlemelerim mumun alevini hareket ettiriyordu. Bacaklarımı sımsıkı tutup içimde ki ritmik hareketlerine devam ediyordu.

Odada tek ses inlemelerimiz ve tenlerimizin birleşme sesiydi. İkimizde oldukça fazla terlemiştik. Üzerime eğilip göğüslerimi yoğurmaya başlaması ile bir çığlık koptu dudaklarımdan. İçimdeki erkekliği ise günlerin hasretini fazlasıyla çıkarıyordu.

İkimizde kesik nefesler alıp veriyorduk. Sona yaklaşmanın arzusu ile hareketlerimiz de hızlanmıştı. İçime çok hızlı giriyor ve her vuruşunda çığlık kopuyordu dudaklarımdan.

Daha fazla dayanamadım ve titreyerek ilk ben boşalmıştım her zamanki gibi. Aren ise son kez içime gitgel yapması ile kendini üzerime bıraktı. İkimizden de bir süre ses çıkmadı. Nefeslerimizi düzene bindirmekle uğraştık.

“ Sen nasıl bir kadınsın canına, tenine yandığım! Birçok ilklerim seninle… Seninle her şeye varım!” demiş ve yüzümün her bir noktasını öpmeye başladı.

Dudaklarımda fazlaca oyalanması ise bu sefer beni körüklemişti. Kadınlığımı ona bastırmamla hala içimde olan erkekliği tekrar dikilmişti.

“ Doymadım, edepsiz cümlelerini özledim sevgili kocam!” dememle kahkaha atmıştı.

“Sen iyice bana benzemeye başladın hatun. Bu haline alışırım bak sonra.” Omzuna vurmamla inlemişti.

“ Gel bakayım sen buraya, edepsiz nasıl olunuyormuş bir göstereyim…” o saatten sonra ise tenlerin sesine Aren’in sesi de eşlik etmişti…

Sabah gözlerimi açtığımda Aren yatakta yoktu. yatakta oturur pozisyona gelip bir süre kendime gelmemi bekledim.

Aşağıdan da sesler gelmediğine göre Aren evde değildi. Yine sinirlenmeye başlamamla koltuğum üzerinde beyaz bir kutu farkettim. Hızla yataktan kalktım ve kutuya doğru gittim.

Kutuyu açtığımda içerisinde bir not ve elbise vardı. Önce notu elime alıp okumaya başladım.

Bu özel gecenin de en güzeli olacağına şüphem yok. Güzelliğine güzellik katması için bu elbiseyi sana seçtim. Akşama üzerinde görmek için sabırsızlanıyorum bebeğim. Seni çok seviyorm. Uyanınca beni ara! ’

Baron…

Notu gülümseyerek okudum ve elbiseyi kutudan çıkardım. Elbise kan kırmızısı renginde, saten, kare yaka ve büzgüleri olan sade bir elbiseydi. Dudak büzüp düşünmeye başladım çünkü bu gece için biraz basite kaçıyor gibiydi.

Sonuçta Takıların olacağı, defile gibi bir gece olacaktı. Bu elbise ile normal bir yemeğe gidilirdi ancak bu gece bu kesinlikle olmazdı. Aren’e bunu söylersem kesin beni ikna eder giydirirdi. Önce onu arayıp teşekkür etmeli daha sonra bu elbiseye bir çözüm bulmalıydım.

Telefonumu komodinden alıp kocamı aramaya başladım. ikinci çalışta açmıştı.

“ Tık doğdu güneşim.” Demesiyle gülümsemiştim.

“ Keşke beraber uyansaydık. Benim güneşim eksik doğdu gibi!” dememle gülmüştü.

“ Yavrum, telafi ederim ben. Ne demek güneşin eksik doğdu. Çevik’e söylerim güneşe ateş eder sen merak etme!” demesiyle gözümde canlandı ve kahkahamı tutamadım…

“ Hoşuna gitti bakıyorumda” demişti.

“ Sevgili kocam elbise için teşekkür ederim. Ben hazırlanmaya başlayacağım. “

“ Tamam yavrum ben sana kuaför falan gönderirim.”

“ Ay Aren!”

“ Ne oldu bebeğim?”

“ Ya senden bir şey istesem…” isteyeceğim şey birden aklıma gelmişti. Elbise işini de böylelikle halledecektim.

“ İste dünyayı önüne sereyim gönlümün sultanı!”

“ Beril ve Yasmin de bize gelse hep birlikte burada hazırlansak olmaz mı?”

“ Olur yavrum. Ben onları da ayarlar yollarım sana!” demiş ve kapatmıştık. Hızla Beril ve Yasmin’i ortak araa yapacak durumu anlatacaktım. Hemen telefondan bulup aramaya başladım. Beril çoktan açmış anca Yasmin biraz geç açmıştı.

“ Alo Aylin.”

“ Aylin, rüyanda mı gördün kızım sabah sabah!”

“ Günaydın kızlar ayrıca Yasmin öğlen oldu kalkın acil durum!” böyle dememle ikisi de çığlık atıp merakla sormaya başladılar.

“ Ne oldu yine!”

“ Ay bir günde olaysız geçsin be!” Kızlara durumu kısaca anlattığımda ikisi de hiç giymedikleri elbiseleri toplayıp geleceklerdi. Aralarından seçecektik. Telefonu kapattığımda kuaför çoktan gelmişti. Kızlar da birazdan burada olurlardı.

“ Aylin hakikaten bu elbise çok sadeymiş. Sırf dikkat çekme diye en sadesini almış Aren!” Yasmin’e ikimizde hak vermiştik.

“ Yasmin haklı. Erkek değil mi hepsi aynılar! Merek etme sana harika parçalar getirdik.” Beril’in cümlesi ile gülümsemiş ve elbiselere bakmaya başlamıştım.

Hepsi güzeldi ancak bu gece en uygun transparan ancak üzerinde taşları olan pudra bir elbiseyi çok sevmiştim. Taşları göğüslerimi çok güzel sarmıştı. Kolları ise uzun pelerin gibiydi. Mini elbise olduğu için de ayrı bir hava katmıştı.

Belimi yine tranparan sarmış, pudra kuşaklar iniyordu. Elbisenin taşlardan oluşması ise tam bu geceye uygun gibiydi.

“ İşte bu!”

“ Mükemmel!” her ikisi de çok beğendiği için hemen saç ve makyaja geçmiştik.

Saçlarımı sıkı at kuyruğu yapmıştık. Aren’in dün gece hediye ettiği kolyeyi de taktığım da adeta tamamlanmış gibiydim.

Kızlara dönüp baktığımda onlarda hazırdı. Yasmin su yeşili, uzun, sağ omzunda büyük gül detayı olan bir elbise giymişti.

Beril ise önü kısa arkası uzun, kırmızı ancak eteklerinde siyah geçişli olan bir elbise giymişti. İkisi de gerçekten çok hoş olmuşlardı.

“ Aylin biz gidelim artık çocukları giydireceğim daha!” demiş ve evden ayrılmışlardı.

Aren birazdan gelirdi. Bakalım kırmızı elbise değilde bu elbise ile karşısında görünce ne yapacaktı?

Kapı sesini duymamla merdivenlerden inmeye başladım. Aren içeriye girmişti. Salona geldiğinde merdivenlerin başına beni inerken görmesi ile olduğu yerde durdu.

“ Hoş geldin hayatım.” Deyip merdivenlerden inmiştim. Aren ise gözlerini kısıp bana bakmaya başladı.

“ Bir yanlışlık olmalı benim gönderdiğim elbise bu olmamalı!” demesiyle gülümsemiştim.

“ Onu başka bir yerde giymeyi düşündüm. Nasıl olmuşum sevgilim?” diye ona biraz daha yaklaştım.

“ Yavrum bunun içine bir şey giymeyi unutmuşsun!” kaşlarımı çatıp ne demek istediğini anlamaya çalıştım.

“ Nasıl yani?”

“ Hani sütyen falan nerede? Göğüslerini bu taşlar mı kapatcak! Ulan bu taşların kendine hayrı yok, senin bu dolgun göğüslerini nasıl kapatacak!” gözlerimi devirip koltuğa geçtim.

“ Aren abartma bunun modeli böyle. Hadi hazırlan da gidelim!”

“ Yok olmaz, bunun içine git bir şeyler giy hadi yavrum böyle her yerin ortada. Ben bu taşlara güvenmiyorum kopar falan o zaman benim kayışlarda kopar!” sinirle kalktım ve tam karşısına dikildim.

“ Ya bu elbise ile gideriz yada sen tek gidersin!” meydan okumama kaşını kaldırıp bakmaya başladı.

Bakalım bu gece kim kazanacaktı?

Devam Edecek…

YILDIZA BASALIM

LÜTFEN

UNUTMAYALIM

OY VERMEYİ…

Loading...
0%