Yeni Üyelik
43.
Bölüm

43. Bölüm ☽ Sen Hep Gül ☽

@buket9

☽ Sen Hep Gül ☽

“ Ya bu elbise ile gideriz yada sen tek gidersin!” meydan okumama kaşını kaldırıp bakmaya başladı.

Bakalım bu gece kim kazanacaktı?

Aren öfkeyle üzerime yürümüş ve kolumu tutup beni kendine iyice çekmişti.

“ Beni delirtme Aylin! Bu elbise ile hiçbir yere gitmiyoruz. Git çıkar!”

“ Gel de kendin çıkart!” deyip kolumu elinden kurtarmıştım. Çıkışa doğru yönelip kabanımı üzerime geçirdim. Hızla arkamdan gelmiş kapı ile beni arasına almıştı.

“ Zevkle çıkarırım beni sınama güzelim!” elbisemin üzerinde ki göğsümü kaplayan taşları sökmeye çalışması ile şok içinde onu ittim.

“ Ya ne yapıyorsun manyak mısın? Ben bu şekilde gideceğim, eğer kabul etmiyorsan gelmem olur biter!” kaşımı kaldırıp meydan okumamız devam ediyordu.

Sinirle arkasını döndü. Elini yumruk yapıp sıktı, sıktı ve duvara vurması ile yerimde sıçradım.

“ Tamam ulan tamam! Sen kazandın, ama bir daha aynı konu olursa yine benim istemediğim bir elbise giymek için inat edersen sonucu ne olursa olsun göze alır yinede giydirmem Aylin! Bunu bil!” demesiyle kabanımı düzeltip dışarıya çıktım.

Peşimden söylenerek beni takip etmeye devam ediyordu. Çevik’in açtığı kapıdan arabaya geçtim.

Aren yol boyu bana bakmamaya çalışmıştı. Elleri sürekli yumruk halde çenesini sıvazlıyordu. Onun bu hallerine omuz silkip umursamamaya çalıştım.

Yaklaşık yarım saat sonra mekana gelmiştik. Dışardan bile gösterişli, ışıklı bir yerdi. Önce Aren inmiş ve elimi tutup benim inmeme yardımcı olmuştu.

Kapıda bir sürü gazeteciler vardı. Sürekli sorular sorup görüntü almaya çalışıyorlardı. Her ne kadar durup poz vermek istesem de Aren’in kabul etmeyeceğini bildiğim için hiç sesimi çıkarmadım.

İçeriye geçtiğimizde Karan ve Beril kapıda karşılamışlardı.

“ Hoşgeldiniz, çok şıksın Aylin!” Beril ile birbirimize sarılıp gülmüştük.

“ Baron hayırdır koçum, bir sorun mu var yüzün asık?” Karan’ın sorusu ile Aren bana bakıp göz devirmişti.

“ Yok bir şey hadi içeriye geçelim.” Hep birlikte içeriye geçmiştik. Masalar yuvarlaktı. Bizim masamız ortada bir yerdeydi çünkü Yasmin ve Volkan çoktan gelip oturmuşlardı.

Gri ve siyah desenleri olan merdivenlerden inmeye başladık. Aren’in koluna girmemle gerildiğini hissediyordum. Bir dokunuşumla bile bu hale gelmesi çok hoşuma gidiyordu.

Masaya geçtiğimizde kısa bir selam verip yerlerimize oturduk. Diğer masalar yavaş yavaş dolmaya başlıyordu. Önce yemek yenecek daha sonra üst kata defileye gidecektik.

Yemek servisimiz yapılırken Macit Bey de teşrif etmişti. Hepimize selam verip bize yakın bir yere oturdu.

Biraz mekanı incelemek için etrafa baktığımda merdivenlerden oldukça iddialı bir elbise ile Birce’yi gördüm. Yanında ise geçenki adam İdris vardı. Arkalarından gördüğüm kişi ile gerginliğim gün yüzüne çıkmıştı.

Davut, gri takım elbisesi ile merdiven boyunca gözünü benden almadı. Aren’in arkası dönük olduğu için farketmemişti. Hızla önüme dönmemle üçüde masamıza gelip selam vermişlerdi.

“ Hepinize iyi akşamlar.” Birce’nin selam vermesi ile hepimiz ona dönmüştük.

“İyi akşamlar hoşgeldiniz.”

“ Birce gel kızım oturun.” Macit Bey’in teklifi ile üçü de bu masaya oturmuşlardı. Davut ise tam karşıma geçmişti.

Aren henüz bir şeylerden şüphelenmemişti ancak o öğrenmeden benim ona anlatmam gerekiyordu.

Yemek servisleri tamamlanmış hepimiz yemeklerimizi yiyorduk. Aren sürekli tabağıma sevdiğim yemeklerden koyuyordu.

“ Hayatım doydum zaten.” Göz ucuyla Davut’a baktığım da ise bize bakıyordu.

“ Ya etrafta güzel bir koku var sanki!” Davut’un bir anda ortaya attığı cümle ile lokmamı yutamamıştım.

Kimse ne demek istediğini anlamamış ve ciddiye almamışlardı ancak tek cevap veren Birce olmıuştu.

“ Davut, herkes parfüm sıkıp geldi normal değil mi güzel kokması.” Demiş ve gülmüştü.

Birce ve İdris’te birbirlerine daha yakın davranıyorlardı. Büyük ihtimalle aralarında bir şey vardı.

Yemeklerimizi yedikten sonra yukarı kata çıkmak için kalktık. Merdivenlerden yine Aren ile giderken Davut ise diğer tarafıma gelmişti.

Onun bu kadar yakın davranmasına sinir olsam da sesimi çıkarmadım. Bu gece mahfolsun istemiyordum.

Asansöre binmiş ve defilenin olacağı alana gelmiştik. Defile de Aren ve Karan’ın ortak fikirleri ile hazırlanan takılar sergilenecekti. Yaklaşık yirmi adet takı yapmışlardı. Defileden sonra ise satışı yapılacaktı.

Yerlerimize oturmamızla Aren ve Karan sahnenin arkasına geçmişlerdi. Bir anda diğer yanıma Davut’un oturması ile korkmuştum.

“ Ne işin var yanımda? Kalk çabuk!” gülmüş ve bana biraz daha yaklaşmıştı.

“ Demek bu güzel kokunun kaynağı sendin. Ayrıca çok güzel olmuşsun Aylin’im!” demesiyle gözlerim kocaman açılmıştı sanki.

“ Seni aptal, defol yanımdan!” deyip yanından kalkacağım sırada bileğimden tuttu ve geri oturttu.

“ Otur sakın kalkma yoksa gider Aren’e yalan yanlış şeyler anlatırım!”

“ Anlat, olan bana değil sana olur!” ruh hastası gibi gülmesine sinirim bozulmuştu.

“ Bu kadar emin olma fıstık!” iğrenerek yüzüne bakmamla ışıklar kapanmış ve defile başlamıştı.

Davut sürekli elimi tutmaya çalışıyordu. Tırnaklarımla itiyordum ancak bu durum manyak gibi hoşuna gidiyordu.

“ Bana bak eğer rahatsız etmeye devam edersen, nerede nasıl olduğumu umursamam seni yakarım! Uzak dur benden!” deyip defileden kalkıp gitmiştim.

Hızla arka tarafta olan lavaboya girmiştim. Elimi yüzümü yıkayıp sakinleşmeye çalıştım. İçimden ne kadar ağlamak gelse de düşünmemeye çalıştım.

“ Hayır, sakin ol ağlama sırası değil!” kendi kendime aynaya karşı söyleniyordum.

Kapının bir anda açılması ile Yasmin gelmişti. Onu görünce ise daha fazla kendimi tutamadım ve sarılıp ağlamaya başladım. Yasmin şok olmuş sarılmayı bile unutmuştu.

“ Aylin, canım ne oldu iyi misin?” hıçkırıklarım kesilmiyor aksine daha çok artıyordu.

“ Yasmin…” daha fazla konuşamadım ve ağlamam şiddetlendi.

“ Aylin korkutma beni Aren ile mi tartıştınız?” sadece kafamı olumsuz anlamda salladım.

“ Dur gel elini yüzünü silelim kendine gel.” Yasmin peçete ile yüzümü silmişti.

Biraz daha sakinlediğimde ise tüm olanları anlattım. Yasmin Davut’a karşı çok öfkelenmişti. Tutmasam gidip dövecekti.

“ Ya bu nasıl cesaret? Allah’ın manyağı! Sana nasıl dokunmaya, rahatsız etmeye cesaret eder ya o kim ki?”

“ Yasmin bağırma Allah aşkına ne olur!”

“ Aylin senin bir suçun yok ki, neden susuyorsun Aren’e anlat işte! Anlat da görsün bakalım dünya kaç bucakmış! Piç!”

“ Sen bile böyle öfkelendiysen Aren ne yapar düşünmek bile istemiyorum!”

“ Sen düşünme zaten orasını bırakta Baron düşünsün! Aylin bir kendine gelsene sen ya. Sen bu değilsin. Sen kimin karısı olduğunun farkına var önce! Onlar korkacak sen değil!”

“ Yasmin, bağırma duyacaklar!”

“ Aylin bana bak, ya bu gece söylersin ya da ben yarın Aren’e anlatırım! Kimse seni korkutup ağlatamaz!”

“ Yasmin tamam anlatacağım bu gece olmasa yarın mutlaka anlatacağım söz!” dememle Yasmin biraz olsun sakinleşmişti.

Toparlanıp salona girmiştik. Defile bitmiş Aren Beril’e beni soruyordu sanırım. Bizi görmesi ile rahatlamıştı.

“ Yavrum neredesin?”

“Yasmin ile lavobaya gitmiştik canım.” Demiş ve alnımdan öpmüştü.

“ Hadi gel dans edelim.” Teklifine şaşırsam da gülümseyip dans etmek için piste doğru gitmiştik.

Misafirlerin oturduğu yerlerin ışıkları sönmüş sadece pistte ışık kalmıştı. Tam ışığın altına gelince durmuştuk. Elini uzatması ile sağ elimi avuçlarının arasına bıraktım.

Diğer elini omzuna koyarken o ise elini belime koymuştu. Müzik başlamış biz kendimizi müziğin ritmine bırakmıştık. Normalde pek fazla gülümsemeyen adam dans ederken sürekli gülümsüyor, gözlerini bir an bile benden çekmiyordu.

“ Aren neden gülüyorsun?” sorumla beni belimden kendine biraz daha çekmişti.

“ Ben senin adını duyunca bile gülümsüyorum yavrum! Ayrıca Bugün sana yönelen tüm parmakları kırmak istemem normal mi?” demesiyle utanıp kafamı boynuna yaklaştırmamla devam etti.

“Gözleriyle insanları taş eden Medusa, seni görse kıskançlıktan seni taş etmeye bile cesaret edemezdi zira o zaman bile güzelliğini gizleyemez elleriyle sergilemiş olurdu.”
demiş, üstelik bir milim bile uzaklaşmamaya devam ederek yüreğimdeki eziyetini de arttırmaya devam etmişti.

“ En çok seni sevgilim, hep seni…” Burunlarımız değiyor gözleri ise arada dudaklarıma kayıyordu.

“Ömrümün sonuna kadar seni…” demiş ve dans müzüği bitmişti.

Yavaşça elimi tutup yerimize oturmuştuk.

Artık sona yaklaşıyorduk. Keskin ve ailesi çoktan gitmişti. Yasmin ve Volkan da birazdan kalkacaktı. Davut’u ise defileden sonra görmemiştim. Görmekte istemiyordum.

“ Hayatım biz ne zaman gideceğiz?”

“ Biz gitmyeceğiz yavrum.” Kaşlarımı çatıp Aren’e dönmemle göz kırpmıştı.

“ Anlamadım?”

“ Hadi gel soru sorma!” demiş ve elimden tutup hızla beni asansöre doğru götürmüştü.

“ Aren eve gitmek istiyorum.” Dediğimde asansör açılmış ve içeriye geçmiştik.

Asansörde en üst katı tuşlayıp beklemeye başladık ancak Aren içinden asansöre küfürler edip bir tuşa bastı ve asansör durdu. Kocaman gözlerle Aren’e bakarken içimde de bir korku vardı.

“ Daha fazla sabredemezdim yavrum beni mazur gör!” dediği anda aramızda ki mesafeyi kapatmıştı.

Bir süre sonra kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Aren iyice dibime girmiş, belimdeki ellerini neredeyse kalçalarıma indirmiş, dudaklarını boynumun çevresine sürtüp duruyordu. Nefeslerim sıkılaşmaya başlamıştı. Sıcaktan terlemeye başladığımı hissediyordum. Aren, kendini bana biraz daha bastırdı. Bacak aramdaki ıslaklığa sebep olan sertliğini hissedebiliyordum.

Aren’in ağzından neredeyse acı dolu diyebileceğim bir inleme kaçtı, hemen ardından kalçamdan tutup beni kendisine çekti ve üzerime iyice yerleşti. Elbisem, onun çekiştirmesiyle kalçama kadar çıkmıştı. Ne yaptığım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu, ama durmak istemediğime emindim. Zaman, mekân umurumuzda değildi sanki.

Elleri kalçamda, bacaklarımda ve en son sanki ait olduğu yeri biliyormuş gibi tangamın üzerinde gezinmeye başlamıştı. Tüy gibi dokunuşları bile onu daha fazla istememe yeterliydi. Nasıl bu hale geldim, bir adamı bu kadar çok isteyecek bir kadın oldum bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey vardı ki Aren’in marifetli elleri vücudumda uzun süre daha gezinmesiydi.

Bu defa gözlerini gözlerime dikerek, Yavaşça ellini göğüslerimin üzerine koymuş bir onay bekliyordu benden. Elbette istediği onayı vermiştim. Bana dokununca tekrar nefesim kesildi, başım anında zevkten arkaya düştü.. Hemen ardından, dudakları göğüs oluğumu öpüyor, dokunuyor, seviyordu. Bacaklarımın arasındaki yanma hissinden kurtulmak isteyerek, son bir çare, saçlarını çekiştirdim.

Bu neydi böyle? Sona geldiğimi hissederken hızlanan dokunuşları nefes seslerimize eşlik ediyorken olduğumuz yeri bunları yapacak kadar unutmuş ama ses seviyemizi en düşükte tutacak kadar hatırlıyor, bilinçli-bilinçsiz bir şekilde bu hissin içinde kayboluyorduk.

“ Aren dur lütfen!” Aren benden zar zor uzaklaşmış ve tuşa tekrar bastığında asansör hareket etmeye başlmıştı.

İkimizin de nefesleri düzensizdi. Üzerimi hızla düzelttim.

“ Duramadım affet! Daha fazla bu ateşe dayanamazdım. Dokunmazsam aklımı kaybedeceğim sandım!”

“ Bende tutamadım kendimi sevgilim.” Demiş ve sarılmıştım.

Asansör durmuş ve tam karşısında olan odaya yönelmiştik. Aren elimi tutup beni götürüyor bende ayak uyduruyordum.

Kapıyı açıp içeriye girmemizle beni kapıyla kendi arasına sıkıştırmıştı. Sıcak dudakları, dudakarlarımı bulmuştu. Öpüşmelerimiz iyice derinleşirken eli de rahat durmuyordu.

Asansörde başladığımızı bir an önce ikimizde tamamlamak istiyorduk. Nefes nefese kalmış olmanın verdiği hisle dudaklarından uzaklaşıp alnımı alnına yasladım.

“Benim ol istiyorum.” fısıltısıyla birlikte gülümsemeye çalışsam da sertçe yutkundum. Bu cümlenin klasik bir cümle olmadığını gayet iyi anlamıştım.

“Hiç kimseyi sen kadar istemedim ben. “

Açılan belime parmaklarını yerleştirdi ilk önce. Sanki daha önce hissetmediğim bir sıcaklık bütün parmak uçlarımı hedef alırken kapandığı dudaklarımdan aşkı yudumlamak tüm hayatım boyunca yaptığım en doğrular listesinin ilk sırasında yerini bile almıştı.

Yavaşça iki doku birbirinden ayrıldığında Aren usulca dudaklarını çeneme indirmiş ardından boynuma yol almıştı.

Yavaşça geri çekilip gözlerime baktı bu defa.. Dudakları tekrar köprücük kemiklerime yükseldiğinde ellerini de belimin iki yanına yerleştirip beni iyice çekti yatağa.

Kokusunda sarhoş olduğum adam bu geceyi her zaman gülümseyerek hatırlamalıydı. Eksiksiz... Kendini yavaşça göğüslerime yönlendirdiğinde nefesinin geçtiği her santimin yanışını hissediyordum.

Bedenimde parmakları ve nefesi dolanan Aren, bana kırılacak bir eşya gibi dokunması kadınlığımı yüceltiyordu. Elbisemin taşlarının altındaki göğüslerimde, dişlerini hissettiğimde kısa bir iç çekiş yaşamış olsam da durmamıştı.

Ustaca oyalanışına devam ettikten sonra nefes alış verişlerimden bile belli olan kaburgalarımın sonuna kadar indi. Hissettiğim her kemiğe öpüşlerini sıralarken omuzumdaki heyecandan buz tutan parmaklarını da hissediyordum. Kasıklarımdan önceki son durak olan bel kemiğime geldiğinde geçirdi dişlerini.

Zaman geçecek ve gün gelecek bel kemiğimi öpemeyecekti. Onun yerine şiş karnıma dudaklarını basacaktı. O gün için yaşıyordu Aren biliyordum..

Tekrar kadınlığımdaki sertliği hissederek başımı geriye attığımda omuzuna tırnaklarımı geçirmiş ve vücudundaki gerilimi daha da yükseltmiştim.

'Kadınım...' hırıltılı mırıldanması ile dudaklarımdan inleme koptuğunda Aren daha fazla dayanamayacağını anlayarak sıkıca tutmuştu belimden.

Üzerimizde ki kıyafetleri bile tam anlamıyla çıkaramayacak kadar sabırsızdık bu gece…

'Ay parçam!' inleyişi ile bacaklarımda dahi derman kalmamıştı.

Başımı omuzuna atmıştım. Kendi de üzerimde derin ama kesik soluklar almaya başladı.

“Bak tekrar söylüyorum. Korunmuyoruz, sonra sürpriz falan muhabbetine girmeyelim çünkü bana göre sürpriz olmayacak.”

“Bende tekrar söylüyorum Aren’im, farkındayım, kendimi hazır hissediyorum.”

“Sakın kasma kendini.” hissettiğim sızıyla Aren’in cümlesini bile unutarak başımı geriye attım, Aren ise yanan canımla kendini kavurmuştu.

Nefes almayı unuttuğumu fark eder etmez saçlarıma daldırdı elini.

“Güzelim, yavrum nefes al. Bana bak nefes al. Aylin çekilebilirim.” tam harekete geçtiğinde yüzüme bakıp nefes almam bir olmuştu ki Aren sertçe yutkundu.

“ İyi misin, bak durabilirim sorun değil, eğer kötü hissediyorsan doktora gidebiliriz.” başımı sağa sola salladığımda Aren iyice çığırından çıkmıştı.

“Ay parçam, kurban olayım bana bir kelime ile yanıt ver, itin köpeğin olayım ama korkutma beni ne olur?”

“Sakin ol... İyiyim... bu sefer kasıldı sadece” sonunda açılan dudaklarım ve kısık çıkan sesim ile Aren sanki bin parçaya bölünmüştü bile….

İyi olduğumu duyduğu an içimde ki hareketlerine devam etmişti. Elbsemin taşları tenime daha çok batmaya başlamıştı ancak bu şu an düşüneceğim en son şey bile değildi.

İçimde hızlanması ile inlemelerimiz de artmıştı. Kendini bana her vuruşunda başka bir dünyalara gidiyordum sanki.

Boşalacağını anladığımda erkekliği içimde hep kasılıyordu. Yine aynısı olmuş ve erkekliği içime boşalmış ardından da inleyerek ben bırakmıştım kendimi…

Sertçe yutkunup derin bir soluk almıştım. İkimizin de gözleri birbirimizi bulduğunda ise Aren kuruyan dudaklarını ıslatıp bana baygın gözlerle baktı.

“Engel olamadım kendime. Özür dilerim. Yarın, mutlaka doktora uğrayalım.” Aren’in cümlesi ile başımı sağa sola salladığımda Aren kısık gözlerine rağmen havalandırdı kaşlarını.

“ Olması gerekiyormuş oldu, eğer varsa kaderimizde onu hissettiğim an hazır olurum. Bu benim doğamda var.”

“Emin misin?”

Baygın bakışlarım ile gülümsediğimde Aren tek kelime etmeden tebessümünü bahşedip beni kendine çekmişti. Yan çevirdiği bedenine benim bedenimi yaslandığında Aren, serçe parmağını sırtımda gezdirdi.

“ Konu sen olunca kimseyi tanımam, kendimi de tutamam yavrum…” dediğinde boynuna daha çok sokulmuş ve öpmüştüm.

“ Seni oradan hiç çıkarmak istemiyorum. Hep boynumda yaşa istiyorum.”

“ Hiç çıkarma Aren’im…”

“ Ulan birde şöyle cilveli cilveli Aren’im demiyor mu, gel de sevme ulan bu hatunu gel de öpme!” dediğinde kahkaha atmıştım.

“Gülüşün dengemi alt üst ediyor. Gülüşün inanmadığım her şeye başkaldırıyor. Sen hep gül koca bir şehir çiçek açsın gözümde. Sen hep gül şehirler inşa edeyim gülüşünün yeşillendiği her yere.. “

Devam Edecek…

Yıldıza basmayı unutmayıııınnnn…

 

Loading...
0%