@buket9
|
☽ İrade☽ “Ya Yasmin bak ben gelmesem olmaz mı hiç istemiyorum.” “Ne olur Aylin, bak tek başıma gitmek istemiyorum. Bürodan bir arkadaşımın doğum günü biraz oturur hediyesini verir geliriz lütfen yalnız bırakma tek gitmek istemiyorum.” “İyi hadi giyin de bir an önce bitsin bu çile “ dedim. Dün geceden sonra Aren’i hiç görmemiş erkenden de Yasmin’e gelmiştim. Bu gece burada kalacağımı zaten dün söylemiştim. Aren ile küslüğümüz devam ediyordu. Dün kendimi açıkladım ancak yeterli olmamıştı demek ki. Şimdi ise Yasmin’in bürodan arkadaşının bir doğum günü partisine hazırlanıyorduk. Hiç gitmek istemesem de zorla götürecekti. Hevesle yerinde hoplayan Yasmin, aceleyle dolabının kapaklarını açtı ve içinden iki elbise çıkardı. Arasında kalmıştı galiba. Uzun zarif ip askılı sade ama oldukça hoş bir elbiseyi alarak lavaboya yöneldi. Onu seçmişti sanırım. Giyinip gelmesini beklerken telefonumla oynamıştım. Yaklaşık yirmi dakika sonra odaya gelmişti. “E sen hala hazır değilsin ama Aylin” diyen Yasmin’e boş boş bakmakla yetindim. Baktı ki benden tepki alamayacak yatağın üzerine bıraktığı kırmızı mini elbiseyi elime tutuşturdu. “Hadi bunu giyin saçlarını da atkuyruğu yaparız. Ay çok güzel olacaksın çok.” Diyerek lavaboya ittiriyordu beni. Hızla üzerimdekileri çıkardım ve kalın askılı mini elbiseyi giydim. Üst bedeni göğüslerimden dolayı biraz dar olmuştu ve biraz seksi mi durmuştu ne? Yarım saat içinde hem saçımı hem makyajımı yapmıştı. Tek sorun elindeki kırmızı ruju asla istemememdi. Onu sürersem gerçekten çok dikkat çekerdim ve dikkatlerin üzerimde olması pek de sevdiğim bir şey değildi açıkçası. “Hayır, Yasmin abartma istersen görende doğum günü benim sanacak!” “Ya canım vallahi de billahi de hafif süreceğim. Bu elbise basit bir ruju ya da parlatıcıyı kaldırmaz lütfen kırma beni lütfen..” Yasmin boşluğumdan yararlanıp çoktan sürmüştü bile ruju.. “Yasmin dua et bugün kazasız belasız geçsin.” Deyip önüme getirdiği ipli ayakkabıları giydim ve kapıya yöneldim. Yasmin de hemen peşime takılmıştı Yaklaşık yarım saat süren bir araba yolculuğundan sonra neon ışıklarla ben buradayım diye bağıran bir mekânın önünde inmiştik. İçerisi baya gürültüydü sanırım, zira içerde çalan şarkının sesi buraya kadar geliyordu. Yasmin elimden çekiştirerek içeriye sokmuştu beni. Kapıdaki adamlara yönelmemişti bile zira o işi de Çevik halletmişti. İçerideki gürültüye alışmam biraz zaman almıştı. Kalabalık bir gruba doğru sürüklenirken etrafa bakıyordum ama hiçbir şey göremiyordum çünkü yanıp sönen ışıklar birine alışmadan diğeri çıkan renk cümbüşü dakika bir gol bir kör etmişti beni. Cidden ne işim vardı benim burada? Masaya geçtiğimizde Yasmin hepsine selam verip beni doğum günü kızına tanıttı. “Arkadaşlar selam. Bu arkadaşım Aylin. Bu da Gözde doğum günü olan arkadaşım.” “Merhaba Gözde doğum günün kutlu olsun” deyip hızlıca boş bir yere oturdum. Karşılık beklemedim bile, zira bu kadar gürültünün içinde duymadığına duyduklarını da anlamadığına emindim. Düşündüğüm gibi de olmuştu. Sadece gülümsemiş ve hoşgeldin demişti. Yasmin başka bir kızla konuşmaya başladığında yanımdaki adam dibime girip kulağıma eğildi. “Bende Noyan, memnun oldum.” Demişti. Diğer tarafımdaki adam da aynı şekilde ama dibime girmeden hafif sesini yükseltmişti. “Cihangir bende memnun oldum.” Deyince Noyan denen adamdan uzaklaşıp gülümsemekle yetinmiştim. Grubun diğer üyeleri de Noyan gibi bağırmayı tercih etmişlerdi. İki kız bir erkek daha vardı. Doğum günü kızı, Yasmin ve benim haricimde onlarda Gizem, Alya ve İlbey’di. Tanışma faslı bittiğinde önüme konan içeceği aldım ve yudumlamaya başladım. Renkli içeceğin tadı da güzelmiş ne vardı ki içinde acaba? Omuz silkip içmeye devam ettim. Yaklaşık yarım saat kadar sadece bir şeyler içip dans eden insanları izlemiştim. Yanıma gitgide yaklaşan bu Noyan denen adam da elimin tam tersindeydi. Yapıştırsaydım ya ağzının ortasına bir tane… Ters ters bakıp ellerimi sanki tavuk kovalarmış gibi yaptım. “Kış kış uzaklaş bakayım. Ne girdin burnumun dibine? “ dedim. Hoşuna gitti herhâlde zibidinin. Aptal aptal gülmeye başladı. “Çok tatlı kızsın Aylin. Biraz daha kaynaşmak istiyorum sadece.” Üçüncü bardağına geçtiğim içecekten bir fırt daha aldım. “Salak salak konuşma!” Dedim. İçeceğimi bitirip hızla ayağa kalktım. “Çekil şuradan pişmiş kelle !” Diyerek adamı ittirdim ve sahneye çıktım. Gerçekten ben ne yapıyordum böyle? Resmen beynimin düşünüp hareket eden kısmını kapatmıştım. Hiçbir şeyi düşünmeden hareket ediyordum. Hatta düşünme denen olguyu itinayla reddediyordum. Dans etmek istiyordum ama önce tuvaleti bulmalıydım. İnsanlara çarpa çarpa bar kısmına yöneldim ve tuvaletin yerini öğrendim barmenden. Eğer söylemezse de tuvaletimi oraya yapacağımı söyleyerek onu tehdit ettiğim kısım çok ama çok önemsiz bir detaydı. Üst katta mı demişti o alt katta mı demişti? Omuz silkerek üst kata doğru yöneldim. Sağ tarafta bir kapı vardı. Burası mıydı ki, değildi. Boştu bu oda, diğer kapıya yöneldim. Galiba garipten Aren’in sesini de duyuyordum ben. Sinirli bir şekilde elim kapının kolunda arkamdan açılan kapıya doğru döndüm ve bom yakalandım! Kocam tam da karşımda duruyordu ve şu dakikadan itibaren beni de fark etmiş bulunmaktaydı. Aptal ben ya da sarhoş ben demem daha doğru olur zira bu kafaya yalnızca aptallıkla ulaşmış olamam. Aren’e korumanın yanında patavatsız cümleler söyledim. “Ay kedicik senin de mi çişin geldi? Ay bunun için buraya mı geldin sen? Ne var o odada lavabo orası mı yoksa?” Diyerek çıktığı kapıya yöneldim. Şok halindeki Aren önce beni tuttu. Söylediklerimi idrak eden yüzü garip bir ifadeye bürünürken, Yüzüme sonra göğüslerime ardından da bacaklarıma şöyle bir baktı. Bende ona baktım ve iç çektim yine yakışıklıydı benim kocam. Şaşkınlığı hızla üstünden atmıştı. “LAN!” Diye kükreyerek yanındaki genç çocuğun gözlerini kapattı eliyle. Bu baya komik bir görüntüydü. “Lan, senin ne işin var burada bu halin ne?” Resmen kükremişti. Bir taraftan da elime koluma mukayyet olmaya çalışıyordu. Kapıyı açmam gerekiyordu bıraksaydı ya beni altıma edecektim. “Ya Aren bıraksana altıma edeceğim. Çok sıkıştım çekil, çekilsene be!” Diye kıvranıp duruyordum. Bileğimi sıkıca tutup yanındaki çocuğa döndü ve oldukça sinirli bir şekilde “Git o Yasmin’i bul ve derhal eve götür onun hesabını sonra düreceğimi de ilet hanımefendiye”dedi. “Abi tamam da gözümü açsan mı artık?” “Doğu, yanlışlıkla bile bakma bu tarafa seni severim bilirsin gözlerini oydurtma bana tamam mı koçum?” Diyen Aren’e şahsen ben olsam alınırdım ama Doğu sadece “Tamam, abi” demekle yetindi. Aren elini gözlerinden çeker çekmez de hızla uzaklaştı yanımızdan ve baş başa kaldık. Beni çekiştirmeye başlaması ile düşündüğüm tek şey Allah’ım ne olur altıma işemeyeyim olmuştu. “Aren vallahi billahi ben kedi demedim sana. Kim demiş ya? Ben değildim diyorum, hadi biri çıksın aha bu kız dedi desin diyemez. Demedim ki zaten! Ben o Yasmin’e de dedim kocam öldürür seni dedim dinlemedi ki benim suçum ne ya?” “Onu öldüren Aren sana neler yapar hiç düşündün mü küçük fare?” “Ay bana ne yapacakmış ne yapabilirmiş bana o kedi? Hah!” Ben bu beynimin işlevini hangi ara hepten kaybettim bilmiyorum ama işler hepten boka sarıyordu. Ben şimdi yememiş miydim naneyi? Vallahi de yemiştim billahi de yemiştim… “Sen bir ayıl bir kendine gel her şeyin hesabını ince ince vereceksin bana!” Diyen Aren’i duymuyordum bile… Kendi kendine konuşuyor gibiydi o da. Ben parmaklarıma bakarken beş değil de sekiz parmağım olmasının şaşkınlığını yaşıyorken Aren bir odaya soktu bizi. Odanın içindeki kapıyı da açtı. “Gir şuraya hallet işini hemen, sakın odadan çıkma geleceğim!” Diyerek çıkmıştı lavabodan. Bende hızla yapmam gerekeni yaptım. Ellerimi yıkadım ve öylece banyoda beklemeye başladım. Offf daha bekleyecek miydim ya nerde kalmıştı bu kedicik? “Pisi pisiii” diye seslendim önce duymamıştı galiba, daha yüksek sesle bir daha seslendim. “Pisi pisiii ” kapıya öyle sert bir şekilde vurulmuştu ki yerimden sıçramıştım. “O pisi pisinin sabrını biraz daha zorlarsan dilini kesip yiyecek bitmedi mi işin çıksana? “ “Ya seni bekliyorum sakın çıkma dedin sıkıldım burada Aren. Ne kadar daha seni bekleyeceğim gelsene artık” cümlemin bitmesiyle kapı bir anda açılmıştı. Kaşları çatık ve oldukça sinirli bir kediydi. “Ne içtin sen?” Soru sevdiğim yerden gelmişti . “Canım kocam çok güzeldi, rengârenkti ben çok beğendim. Bir tanecik daha söyleyelim mi ne olur?” “Bana bak güzelim sabrım taşmak üzere” “Of tamam ben öderim pinti söyle getirsinler hadi “ inşallah bu yediğim haltları hatırlamam da böyle bir rezilliği hiç yaşamamış gibi silerim beynimden… Çok küçük de olsa beynimin çalışan bir kısmı vardı ve durmam için resmen bana yalvarıyordu. Ama dinledim mi? Asla. Aren çenesini sıkmakta artık boyut atlamıştı galiba kaşları da baya çatıktı. Dayanamadım ve elimi kaşlarına uzatıp düzelttim. Bu yaptığıma o bile şaşırmıştı sanırım, hiç tepki vermemişti. Çünkü normalde kızardı bağırırdı ya da, ama bunların hiç birini yapmamasından cesaret aldım sanırım ve biraz daha yaklaştım. “Böyle yapma erken yaşlanacaksın bak sonra” dedim. Durmayı da hiç düşünmeden devam ettim yaptıklarıma. Ellerimi de yanaklarına koydum kal gelmişti adama herhâlde. Hiç kımıldamıyordu. Nefes de mi almıyordu bu yoksa? Bu düşünceyle gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım ve kafamı kalbine yasladım “Ay çok hızlı bu Aren çok hızlı “ dediğimi duyunca hızla beni kendinden uzaklaştırdı. Küçük bir kız çocuğu gibiydim şu an. Öyle alıngan öyle meraklı… Önce dudaklarımı büzdüm. Sonra dolan gözlerime rağmen ona bakarak konuşmaya başladım. “Niye sevmiyorsun ki beni ne yaptım ki sana ben? Kedi diyorum diye mi sevmiyorsun yoksa vurdum diye mi yemin ederim isteyerek vurmadım hemen de vazgeçtin benden yani haklısında ama ben vurmak istemedim yemin ederim.” Aren önce duyduğu şeylere inanamıyormuş gibi bir sağına bir soluna baktı. Beni duyuyordu anlıyordu da ama emin de olamıyor gibiydi. Gözlerimin dolmuş olmasından da son derece memnuniyetsizdi. “Lan, kim sana ne içirdi, gitsem de onun bir evveliyatını siksem!” Büyük ihtimalle daha da devam edecekti ama gözümden akan yaşı görünce şok oldu. “Şşş güzelim ağlama ne oldu niye ağlıyorsun şimdi ?” Bana güzelim mi demişti o? “Yaaa Aren sence ben senin güzelin miyim gerçekten ?”Dedim hem de cilveli cilveli dedim. “Güzelsin kadınım, güzelimsin de, başkasının herhangi bir şeyi olmayı da aklının ucundan bile geçirme şimdi gel buraya” diyerek beni yanına çağırdı. Oturttu beni Oda da ki yatağa, kendisi de dolaba yöneldi. Bende o sırada poposuna bakıyordum. Ne güzeldi öyle ya benimki de o kadar güzel miydi acaba? Ayağa kalkıp popoma bakmaya çalışıyordum. Göremedikçe de ofluyordum baktım böyle olmuyor: “Aren?” Dedim. “Söyle yavrum.” “Sence benim popom güzel mi bir baksana” deyip arkamı döndüm. Ama başım hala Aren’e dönüktü, tabiri caizse Aren resmen donmuştu. Hiç hareket etmiyordu. Eline aldığı tişörtle bana arkası dönük bir şekilde kalakalmıştı. “Sakın bana elbiseni çıkardığını söyleme yavrum” diye sordu. “Ha yok niye çıkarmam mı gerekiyor ki? Peki, tamam.” Deyip fermuara uzanmıştım. “Dur ne olur dur. İflahımı siktin güzelim ne olur dur. O kadar da iradeli değilim. Yeterince zorlanıyorum zaten şu soktuğumun elbisesinden taşan göğüslerini gördükçe bir de popo mopo dedin bak koptu kopuyor benim kayışlar. Ayıkken iste şu elbiseyi önümde böyle çıkarmayı, en adi şerefsizim engellersem ama şimdi dur artık ne olur” diye resmen yalvarmıştı. Tamam çıkarma dese çıkarmazdım ki zaten. Elbisenin üzerinden kapüşonlu uzun kollu bir bluz giydirip altta kalan saçlarımı çıkardı. Elbisenin fermuarını da bluzumun içine elini sokarak açmıştı ve aşağı doğru yırtarcasına çekiştiriyordu bir taraftan da söyleniyordu. “Seni büyük bir zevkle yakacağım hatta ateşinle bir dal da sigara yakacağım kodumun elbisesi. Giyme kızım, bunu giyeceğine hiç giyinme, elâlem içine düşmüştür Ulan, ben seni görene kadar… Ah Yasmin! Bittin bu sefer bittin ulan. Hadi peşinden sürükledin, bu elbise ne?” “Aren, Yasmin birde ruj sürdü bana, bak kıpkırmızı ben istemedim ama sürdü zorla. Kız ona tamam mı? “dudaklarımı gösterirken büzmüştüm de aynı zamanda. Aren bir süre dudaklarıma kitlendi kaldı. Bende onunkine kitlendim. Onda ruj yoktu. Yazık benimkinden verirdim. Ne olacak ki? Paylaşımcı biriydim ben sonuçta, yanaklarını tuttum önce ve kafasını kendime çektim. Aren hipnoz olmuş gibiydi dudaklarımı dudaklarına dokundurduğum an sanki şimşek çaktı titredim ama çekmedim dudağımı hareket de etmedim. “Aren.” Diye fısıldadım dudaklarının üzerinde “Seni öpmek istiyorum, öpebilir miyim?” Sıcak nefesim dudaklarının üzerinde dağılıp yok İçim bir garip olmuştu. Vücudumu sıcak basmıştı. Aren bana dokunması önlenemez bir ihtiyaç gibiydi şu an. Bir eliyle arkamdaki dolabın kenarına tutunan Aren biraz daha orayı sıkarsa dolabı kıracaktı hırlar gibi garip bir ses çıkardı. “Sikeyim! “ diyerek yüzünü yüzümden uzaklaştırıp kafasını aşağı doğru eğerek anlını göğüs oluğuma yasladı ve orda nefes alıp vermeye başladı. “Nasıl bir işkence bu amına koyayım?” Gibi bir şeyler söylüyordu. Midem çok bulanıyordu. Kusacağımı anladığımda Aren’i ittirmiştim ve koşarak banyoya yönelmiş klozetin kapağını açmıştım. Hızla midemdekileri boşaltırken bir yandan da ağlıyordum. Aren de gelmişti ve sakinleşmem için sırtımı ovalıyordu. “Şşş tamam geçti güzelim geçti ben buradayım” gibi şeyler söylüyordu. Artık midemden çıkacak bir şey kalmayınca lavaboda yüzümü yıkayıp ağzımı temizlememe yardım etti. Yürümeye halim yoktu. “Gel buraya başımın belası” diyerek beni kucağına aldı. Üzerimdeki bluz yeterince büyük olduğundan elbise gibi olmuştu bana zaten. O yüzden altıma bir şey de vermemişti ama açılan bir yerim yoktu. Hasta gibiydim ve onu bile düşünmeye mecalim yoktu. Kafamı hemen boynunun girintisine soktum ve beni taşımasına izin verdim ama tabi bu demek değildi ki uslu duracağım durmayacaktım. Ama önce biraz dinlenmeliydim. Kusmak yorucu bir eylemdi! Bu sırada odadan çıkmıştık bile. Geldiğim yönün tersine yürüyordu çıkış ordaydı galiba “Aren çantam nerde? Noyan denen adamın yanında sanırım onu arayalım” diye mırıldandım usulca. “Noyan’ı sikeyim!” Diyen Aren’in ağzına vurdum. Hala mı ayılmamışım ben ne bu cesaret yahu! Dişlerini sıkarak beni kucağında hoplattı ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. “Bir kere daha dudaklarımla ilgili herhangi bir eylemde bulunursan aklımdaki şeyleri yapmak için ayılmanı bekleyemeyeceğim yavrum ve emin ol yaptıklarım çok hoşuma gidecek şeyler. Sabrımın sınırlarında dolanmaya devam etmek istiyor musun hala?” Diyen Aren’e öyle masum masum bakıyordum. “Sınanıyorum ama yemin ederim bu kadarını da hak etmiş olduğumu bilmiyordum” diyerek havaya bakmaya başlamıştı ne vardı ki orda? Bende baktım bir şey yoktu. Eee neye bakıyordu bu? Bana baksındı ya çenesini tuttum. “Bana bak ya ben sana bakıyorum” diyerek dudak büzdüm. “Senin olduğun herhangi bir yerde benim gözümün başka bir şey görmesi mümkün değil Ay parçam bunu hala fark edememiş olmanda senin aptallığın” Aptal mı dedi o bana? “Bırak beni sensin aptal! Noyan’ı istiyorum ben bırak dedim!” Önce derin bir nefes aldı sonra beni daha sıkı tutmaya başladı. Hareket etmeme rağmen hiç zorlanmıyordu. “Senin yanında ilk gördüğüm gün öldürmeliydim ben o pezevengi. Hata ettim. O zaman ölseydi o it şimdi böyle güzel ağzınla kucağımdayken onu istediğini söyleyemezdin bende böyle sinir krizleri geçirmezdim.” Of bu da kimi öldürdü yine ya? Eee adının başına Fatih sonuna Sultan ekleyelim devir aç devir kapa Mehmet Bey. Düşündüğüm şeyle kahkaha atmaya başlayınca Aren bir bana baktı bir gülüşüme baktı. “Eve gitmeliyiz artık, kusmana rağmen böyle olman hiç normal değil güzelim.” Diyerek hızlandı. Bir arabaya bindirdi bizi. Evet, bizi kucağında kıvrılmış bir vaziyetteydim küsmüştüm ama böyle oturamazdık ki. Kollarından çıkıp yanına oturdum. “Ne bu şimdi yavrum rahat değil miydin kucağımda?” Omuz silktim. Rahattım ama küsmüştüm de aynı zamanda kafamı diğer cama doğru çevirip biraz daha uzaklaştım… “Küs müyüz yoksa ?” Diyen Aren’e hiç bakmadım bile. “Konuşmayacaksın yani öyle mi?” Tekrar omuz silktim önce ama sonra ona doğru döndüm çünkü dediğim şeyden sonra yüzünün alacağı hali görmek istiyordum. “Miyavlarsan barışırım.” Dememle yüzü öyle bir hal almıştı ki daha fazla dayanamayıp kahkaha atmaya başladım. Dalga geçtiğimi anlayınca kaşları çatlmaya başladı. “Kadın beni maskarası yaptı ben, benimle konuştu diye seviniyorum amına koyayım böyle işin!” Diye kendi kendine konuşan Aren’i hiç dinlemiyordum bile. Dizlerimin üzerinde yavaş yavaş ilerleyip kollarımı ona uzattım. “Uykum geldi kucağına al beni” diye de bir güzel emir verdim. İki saniye bile düşünmeden uzanıp koltuk altlarımdan tutarak tek hamlede kucağına almıştı beni. Sen hayırdır bile dememişti. Hasta değildir inşallah tekrar omuz silktim. Ay bende bu omuzu silkmelere doyamamıştım bugün. Çıkmazdı inşallah yerinden. Esneyerek kafamı göğsüne koydum. İki yanında sarkan bacaklarımdan birinde onun eli vardı diğer eli de sırtımı okşuyordu bu hareketi beni iyice mayıştırırken uykuya dalmam uzun sürmemişti... ☽ Devam Edecek. YILDIZA BASIP OY VERMEYİ UNUTMAYIN |
0% |