@buket9
|
☽ Ay Parçası☽
Dün gece her ne kadar uykum olsa da düşünmekten uyuyamadım. İnternetten Sadi denen adamı araştırdığımda her zaman ki gibi elde tutulur bir şey çıkmadı. İtalya’da bir alışveriş merkezinde güvenlik görevlisi olarak çalıştığı yazıyordu. Aynı zamanda bir dönemde askerdi. Eski bir Amerikan askeri… İki metreydi boyu. Kel ve renkli gözlüydü. Robot gibi bir hali vardı sanki. Sağ gözünün altından burnunun kenarına kadar bir yara vardı. Peki Güvenlik görevlisine göre oldukça yüklü parayı neden Aren’e göndermişti ki? Tüm gece bunları düşünüp durmaktan ve ukala adamın amacını düşünmekten gözüme uyku girmemişti işte. Arlin ne demekti acaba? İnternette çoğu yerde rastgele bir isim anlamına geldiği yazarken bazı yerlerde ise Yemin, ant ve söz anlamlarına geldiği yazıyordu. Aren ile alakalı olduğu kesindi. Belki kendi uydurduğu bir şifre gibi bir şeydi. Daha fazla düşünmemeye çalışıp yataktan kalktım. Hava bugün esiyordu. Yaz olmasına rağmen esintiliydi. Böyle havaları severdim. Kalın askılı siyah bir atlet giydim. Altıma buz mavisi bir jean ve siyah stiletto topuklu ayakkabılarımı giydim. Siyah uzun saçlarımı düzleştirip sımsıkı bir at kuyruğu yaptım. Sağ köşeye de annemin tokasını da takmayı ihmal etmedim. Gümüş halka küpelerimi de taktım. Makyajımı yine kahve tonlarında tercih ettim. Siyah deri çantamı da alıp çıktım. Taşlı kot ceketimi yanıma alacaktım belki yağmur falan yağabilirdi. Yadigar ablanın mutfakta sesi geliyordu. Hem türkü söylüyor hemde çay demliyordu. Sofra hazırdı. Sessizce arkasından gidip birden seslenmem ile çığlık atıp elinde ki kaşığı yere düşürdü. Onun bu haline kahkahalarla gülerken o da elini damağını kaldırıp kalbini tuttu. “ Deli kız korkuttun beni, ay ben bunun hesabını senden sormaz mıyım?” Bu sözleriyle gülmem daha çok artmıştı. Şivesi bir anda Konya taraflarına kaymış oldukça komik olmuştu. “ Yadigar abla ben korkutmak istemedim sen gördün sandım!” Diye yalan uydursam da artık inanır mıydı? “ Sus bir de yalan atıyor! Ağzına acı biber sürme vaktin gelmiş senin!” Çayları doldurmaya başladığımda yerine oturmuştu. “ Acıdan Midem yanar ve sen bana kıyamazsın biliyorum!” Dememle çayından bir yudum aldı. “ Yok yok sen Yadigar ablana kıyıyorsun da ben neden sana kıyamayayım?” “ Haklısın tamam barışalım artık.” Dememle gidip yanağını öptüm. Dayanamayıp güldüğünde anlamıştım barıştığımızı. “ Yadigar abla bu akşam babam gelecek yemeğe, en sevdiği yemek olan imam bayıldı ve pilav yapar mısın?” “ yaparım kuzum birde sevdiği kalbura bastı yaparım oh yeriz afiyetle sen merak etme.” Demesiyle onu onaylamıştım. Kahvaltımı yaptıktan sonra arabama geçtim. Şirkete doğru yola çıktım. Telefonumu bağlayıp en sevdiğim şarkıları açıp araba sürmek en keyif aldığım aktivitelerden biriydi. Arabesk şarkıları kendim söylüyormuş gibi yapmak ve onları hareketli hale getirmek en büyük hobilerimdendi. Hangi ara yol bitti ve ben şirketin önünde durdum anlamasam da arabayı park edip indim. Şirkete girip amcamın odasına doğru gittim. Amcamın asistanı olan Sevda Hanım beni gülümseyerek karşıladı. “ Hoş geldiniz Aylin Hanım.” “ Hoş buldum Sevda, amcam ve babam içeride mi?” “ Evet sizi bekliyorlardı.” Demesiyle kafamı olumlu anlamda sallayıp kapıya doğru gittim. “ Aylin gel kızım bizde seni bekliyorduk.” Babam ayağa kalkıp bana sarılmıştı. Ufuk da buradaydı. Biraz gergin gibi bir hali vardı. “ Aylin bir gelişme var mı bu programdan?” “ Evet amca, dün gece Sadi Sadioğlu tarafından şirkete yüklü bir para girişi olmuş. Para yeni açılan bir hesap ismi de Arlin. Ben biraz araştırdım elle tutulur bir şey çıkmadı.” Amcam ve babam dediklerimi tartıyor düşünüyordu. “ Arlin ne acaba? Birde biz araştıralım baba belki bir şey buluruz.” Araştır o zaman Ufuk! “ Ufuk haklı birde biz araştıralım soruşturalım bakalım buluruz belki bir şeyler. Açıkçası ben şaşırdım kendi şirketlerine bizden para çıkışı olur diye düşündüm ama adamlar buraya yatırım yapıyor. Eee herkes böyle güçlü bir inşaat şirketi yapamıyor işte!” Amcamın gereksiz övünmesi ile gözlerimi devirdim. Madem bu kadar güçlüydün neden borç batağındayız ve şirketi en tehlikeli bir adama devrettik diye sormazlar mı adama? “ Abi, şu an şirketle övünecek bir konumda değiliz!” Babamdan böyle bir şeyi ben dahil kimsenin beklemediği belliydi. Sonunda bu temiz kalpli adamı bile delirtmişti amcam! “ Mehmet, çocukların önünden seninle bu durumu tartışamayacağım!” Diye çıkıştı amcam. “ Ben odama gidiyorum. Programı takip etmeliyim.” Diyerek odadan çıktığımda Ufuk peşimden geliyordu. “ Aylin!” “ Ufuk gerçekten çalışacağım sonra konuşuruz!” deyip konuşmasına fırsat vermeden odama gideceğim sırada kolumu tutmasıyla durdum. Kolumu çekmeye çalıştığım sırada odamın önünden sesler geliyordu. İkimizde yönümüzü aynı tarafa çevirdik. Koridorda hızla yürürken kapıda ki siyah takım elbiseleri görmemle kaşlarımı çattım. “ Ufuk güvenlik mi aldık? Bunlar kim?” “ Bilmiyorum ki!” En az Ufukta benim kadar şaşkındı. Adımlarımız hızlandığında kapıda ki adam Ufuk’un odaya girmesine müsaade etmedi. “ Sizi içeriye almam için bir emir verilmedi. Aylin Hanım siz buyurun!” Demesiyle Ufuk adama ‘ Sen kim oluyorsun da karışıyorsun lan’ diye bağırıp yumruk atmaya çalıştığında adam Ufuk’un kolunu tutup büktü. “ Kimsin Lan sen! Ben kimim biliyor musun?” Ufuk bağırdığında güvenlikler gelmiş ancak hiçbir müdahalede bulunmamışlardı. Odamın kapısı açılmasıyla kaşlarım daha çok çatıldı. “ Ufuk Taşkın, eğer adamlarıma daha fazla bağırmaya devam edersen seni bir tehlike olarak görecekler ve ben emir bile vermeden tehlikeyi ortadan kaldıracaklar. Tercih senin!” Gözlerimi kısıp bu ukala adamın cümlesini şaşkınlıkla dinliyordum. Hah neyine güveniyordu bu Allah aşkına! “ Aren Bey neler oluyor burada?” Aren yavaşça üzerime doğru gelmişti. Gözleri saçımda ki tokada takılı kalmıştı. “ Sizi böyle karşılamak istemezdim ancak kuzenin sınırlarımı zorluyor!” Kuzenin vurgusunu ikimizde çok net anlamıştık. “ Bırak lan beni!” Aren adamına baş işareti vermesiyle adam Ufuk’u bırakmıştı. “ Aylin odana geçelim, Ufuk Taşkın umuyorum ki sıkıntı çıkarmayacaktır.” Aren’in cümlesine Ufuk her ne kadar bozulsa da bir şey yapamamıştı. Aren ile birlikte odama geçmiştik. Masamda bilgisayarımı başında bir kadın vardı. Hemen kadına doğru koşmamla bilgisayarımdan uzaklaştı. “ Ne yapıyorsun odamda çekil dokunma!” “ Aylin sakin ol, kendisi yabancı değil bizim holding’in en iyi yazılımcılarından biri olan Elif Hanım. Ufak bir güven kontrolü yapıyor sadece.” Kalbim korkudan çarpıyordu. Anlamasına imkan yoktu. Tüm bu ihtimalleri elbette düşünmüştük ancak yine de korkuyordum. Ya programı öğrenirlerse? “ Ne güven kontrolü ?” Sesim istemsiz titremişti. Bu adamın karşısında bu kadar güçsüz görünmekten nefret ediyordum! “ Yeni şirketimin birer önemli parçasısınız hepiniz. Bilgisayarlarınızda herhangi bir çökertmeye yönelik sistem var mı yada hain var mı onu kontrol ediyor Elif Hanım.” Kafamı olumlu anlamda sallamıştım. Kendimi sakin tutmalıydım. “ Aren Bey tüm bilgisayarlar temiz efendim.” Aren bana bakıp gülümsemiş ve gözlerimi benden bir an olsun çekmeden Elif hanıma gitmesini söylemişti. “ Sana güveneceğimi biliyordum Aylin. “ Yanımdan geçip koltuğa oturdu ve sağ ayağını sol dizinin üzerine koyup kollarını da koltuğun üst kısmına uzattı. “ Aren bana haber vermen gerekiyordu, bu şekilde izinsiz yapman hiç hoş değil! Madem bir işe girdik saygıyı da eksik etmemeliyiz!” Aren’in bana bakışları bir anda değişmiş ve gözlerini kısıp bana daha dikkatli bakmaya başladı. “ Bey kelimesini attığımıza sevindim Aylin. Adımı senin güzel dudaklarından işitmek hoşuma gitti.” Kaşlarımı çatıp ne demek istediğini düşündüğümde yeni yeni anlıyordum. Az önce Aren demiştim! “ Ben, çok pardon bir anda öyle boş bulundum yoksa..” sözümü kesmesiyle ağzım açık kaldı. “ Biliyorum Yoksa sen kiminle nasıl konuşman gerektiğini iyi bilirsin bana da tavsiye edersin!” Onun şirketine gittiğimde söylediğim cümleleri şimdi o bana söylüyordu hemde dalga geçerek! “ Neyse Aren Bey malum şirketiniz için çalışmamız gerekiyor, müsaade ederseniz!” Onu kibarca kovmama rağmen yine o yarım ağız gülüşünü gösterdi. “ Aylin teklifimi hiç mi düşünmedin?” Geçen ki iş teklifini hatırlatıyordu. Kararımı o an bile söylemiştim aslında nedendi bu ısrar canım? “ Kararımı söylediğimi hatırlıyorum Aren Bey.” Kollarını indirmiş ve ayağını indirip çenesini sıvazladı. O an dikkatimi çeken sol elinin üzerinde ki dövmeydi. Yeni mi yaptırmıştı yoksa ben mi yeni fark ediyordum? Kaplan gözü detayı üzerinde, tam iki gözünün arasında kılıç vardı. Kılıçın üzerinde ise yuvarlak oluşturan ince çizgiler vardı. Kaplanın gözünün bir kenarında ise uzanan gül detayı vardı. Aren benim onu incelediğimi anlamasıyla ayağa kalkıp yanıma kadar geldi. “ Bir şey mi söyleyecektin Aylin?” Hangi ara bu kadar dibime girmişti. “ Yok ben dövmeyi yeni farkettim de, yoksa yeni mi yaptırdınız?” “ Hayır vardı, aşk olsun kalbimi kırdın. Ben senin her detayını ilk gördüğüm an farketmişken senin, benim elimin üzerinde ki koskoca dövmeyi yeni farketmen beni bir miktar üzdü.” İlk gördüğüm an her detayın… Hayır şu an kalbim hızlı atmamalıydı. Ellerim terlememeliydi. Nefes almakta zorlanmamalıydım bu doğru değildi. “ Üzgünüm Aren Bey daha ilk gün demiştim. İlgi alanımda olsaydınız dikkat ederdim.” Kendimi toparlayıp bu cümleleri kurduğuma inanmıyordum. Dibime girmiş olmasının etkisi büyüktü. Hemen yanından hızla uzaklaşıp masama oturdum. Arkamdan beni süzdüğünü biliyordum. “ Çok yakında yeni bir dövme daha yaptıracağım , o zaman onu fark etmemek için kör olmak gerekecek. En çokta senin tepkini merak ediyorum Ay parçası!” Göz kırpıp odadan çıkmıştı. Arkasında kalbi küt küt atan beni bırakıp gittiğinden haberi yoktu… ☽ Devam edecek… |
0% |