Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@buket9

**

Karan Çakır Keskin

Zaman kavramı benim için Beril çığlık attığında durmuştu. Etrafımda ki her şey benden bağımsız ilerliyordu sanki. Mira’m beni aradığında korkuyorum dediği anda evden nasıl çıktım nasıl arabayı sürdüm hatırlamıyordum. Ona bir şey olacak duygusu beni tüketmişti.

Sıla da Pars’ı aramış olacak ki beraber gelmiştik. Arabadan inip koşarak evin içine girmiştik. Evin kapısı açık ve ev dağınıktı. Sandalye ve masa yere devrilmişti.

Mira’nın odasına gidip baktığımda telefonu yerdeydi. Her yeri dağıtmışlardı. Kimse yoktu. Güzelim neredeydi?

Güzel deniz kızım çok korkmuş olmalıydı. Giderken tartıştığımız için kendimi suçluyordum.

Benim yüzümden bu korkuyu yaşıyordu. Benim dikkatsizliğim yüzünden şu an kollarımın arasında değildi..

Telefon kapanmadan önce Akın diye birinin ismini söylediğini duymuştum. Sonrası karanlıktı benim için.. Onu bulacaktım. Bu geceden başka ayrı kalamazdım artık. Onun yeri benim yanımdı..

Akın, Sıla’nın eski nişanlısıydı. Pars yanımda bir o tarafa bir bu tarafa koşturuyor bağırıp çağırıyordu. Hiçbirini duymuyordum. Tek düşündüğüm Safir’imdi..

‘ İzin vermemeliydik Keskin! Tek başlarına evde bırakmamalıydık! Koruma falan koysaydık. Ulan böyle bi hatayı ben hayatım boyunca yapmadım! Yıllarca beraber o kadar adamı hakladık seninle ama şöyle basit hatayı nasıl yaptık kafayı yiyeceğim!’

‘Akın denen iti bana bul! Telefonda sizi tanıştırmak istediğim biri var dedi, bağlantıları kim, bizimle ne ilgisi var öğren!’

‘Onu kendi ellerimle geberteceğim! Sakın bana teslim edeceğiz deme! O it yolunu bulur çıkar. Onu gerekirse o hapise bile gömerim!’

‘Pars sakin ol! Bende delirmenin eşiğindeyim! Merak etme bir şey olmayacak! Kuru tehditlere karnım tok. Onlar bizle irtibata geçecekler, o sürede düşmanımızı daha da yakından tanıyalım.’

Pars’ı ne kadar çok sakinleştirmeye çalışsamda benimde ondan farkım yoktu. Sakin kalmalı ve plan yapmalıydım. Mantıklı hareket etmezsem istemediğimiz şeyler olabilirdi. Güzel bebeğimi bulmadan bana her saniye zaten haramdı..

‘Plan ne ?’

‘ Adamları topla! Baskın basanındır!’

**

Beril Mira Safir

Karanlık… Karanlıktayım, gölgemin bile beni yalnız bıraktığı saatlerdeydim sanki. Tek hatırladığım Akın’ın evimizi bastığı.. Sonraki sahneler çok karışıktı. Sıla ve benim çığlıklarım, kurtulmaya çalışmamız ve korku dolu anlarımız..

Karan.. Kim bilir şu an ne haldeydi? Deli gibi her yerde beni aradığını ve kurtaracağını biliyordum. Ona güveniyordum. Bizi bulacaktı.

Akın geçen hafta Sıla’ya yurt dışına gideceğini söylemiş ve helallik almıştı. Gitmemiş yine kandırmıştı.. Belki de Karan ve Pars haklıydı. Onlar ile kalmak en doğrusuydu..

Gözlerimi açtığımda bir depodaydık. Sıla sandalyeye bağlanmış ağzı bantlıydı. Hala baygındı. Ben ise iki elimde zincire bağlanmış ayaktaydım. Ağzım bantlı değildi.

Akın eve gelip, sizi biriyle tanıştırmak istiyorum demişti. Bizi buraya o evde ki bastonlu adam getirmişti sanırım. Yarı baygın ellerimi bağlarken onu görmüştüm.

Uzun boylu iri yapılı kel bir adamdı. Siyah deri eldiveni vardı. Eldivenin üzerinde kuru kafa desenli yüzükleri vardı. Bastonu gümüş yılan deseninden oluşuyordu.

Kaç saattir burada bağlıydım bilmiyorum ama çok yorulmuştum. Ayaklarım artık tutmuyordu.

‘Sıla, uyan Sıla!’ Sıla yavaş yavaş kafasını kaldırmaya başlamıştı. Şükür kendine geliyordu.

‘Sıla korkma kurtulacağız tamam mı! Bizi almaya gelecekler!’ Sıla ağzı bantlı olduğu için kafasını sallamakla yetindi.

Demir Kapının açılma sesi gelmişti. Birileri geliyordu.

‘ Ooo Keskin’in gözde kadını benim eski baldız olmuş… Gözlerimle görmesem inanmazdım!’

‘Akın ne istiyorsun bizden! Hani defolup gidecektin!’

‘Nişanlımı bırakıp gidemedim. Sizi gördüm biliyor musunuz? Lan orospular siz kimi kandırıyorsunuz? Gördüm lan sizi! İkinizde o it herifleri ayartmışsınız Akından kolayca kurtulacağınızı sanmışsınız!’

‘Ne nişanlısı be! Sıla senin hiçbir şeyin değil! Haddini bil yoksa sana bildiririm!’

‘ Şu halde bile beni tehdit ediyorsun, gerçekten tam Keskin’e layık bir kadınsın!’

‘ Keskin gelecek ve seni doğduğun yere geri gömecek!’

‘ Beni bu sefer kolay gömemez, Aynasız Nejdet var lan benim arkamda!’

‘ Bana bak, Keskin aynalı aynasız ayırt etmeden hepinizi gebertecek ve bende bunu zevkle seyredeceğim!’ Dememle bana doğru yavaş adımlarla gelmeye başlamıştı.

Yüzü yüzüme çok yakınken o pis cümleleri sarf etti..

‘ Beril, beni kışkırtma! Yoksa nişanlımın karşısında seninle öpüşmek zorunda kalacağım. Aman bana aşık olursun sonra !’ Deyip pis kahkahası depoda yankılanmıştı.

Kahkahası onun yüzüne tükürmemle son bulmuştu..

‘Ölürümde buna izin vermem!’ Kahkaha atarak depodan çıkmıştı.

Aynasız henüz depoya gelmemişti. Korkutucu bir tipi vardı. O gelmeden buradan kurtulmamız lazımdı.

Biz neyin kimin eline düşmüştük.. tek duam Karan’ın bir an önce beni bulmasıydı..

**

Karan Çakır Keskin

On iki saattir onsuzdum.. O evden Beril ile birlikte ciğerimi de söküp almışlardı. Nefes almakta zorlanıyordum artık. Güzel bebeğime çok yaklaştığımı biliyordum sadece.

Akın iti ve eski düşmanım Aynasız kaçırmıştı. Her şeyi öğrenmiştim. Plan hazırdı. Beklediğim tek şey henüz yerlerini bilmiyor oluşumdu. Pars araştırıyordu. Onları bulmamız an meselesiydi.

Kadınım bensiz çok korkardı. Kim bilir ne haldeydi. Benim işlerim yüzünden onun başına gelenler adil değildi, o hak etmemişti hiçbirini..

Gözüme uyku girmemiş doğru düzgün bir şey yememiştim. İçip içip salonun koltuğunda oturuyordum.

‘Az kaldı güzelim bekle seni alacağım..’ kendi kendime sürekli bu cümleyi tekrar etmeye başlamıştım.

Kapının açılması ile dikkatimi Oraya verdim. Pars gelmişti.

‘ Pars ne buldun? Ne durumdayız?’

‘Aynasız ve Akın şerefsizinin yerini bulduk. Havaalanına yakın bir depodalar. Aynasız Beril’i kaçırmayı hesaplamamış. Akın nişanlımı kaçıracağım sadece bir ders vermek istiyorum diyerek kandırmış. Seni başına bela etmek istemediği için havaalanına yakın bir depo seçmiş. Çünkü Bir saat içinde uçakla Amerika’ya uçacak.

Ayrıca Akın ile depoda birbirlerine girmişler. Aynasız ilk başta Beril’i nişanlısı sanmış. ..’

‘ Bir dakika bir dakika, nasıl nişanlısı sanmış? Lan Beril’in dibinde mi sürekli nasıl nişanlı sanmış lan!’

‘ içerde ki adamımız, Akın’ın Beril’e uygunsuz laflar ettiğini söyledi Keskin! İşi hızlandırmalıyız..’

‘ Ulan kendi ellerimle geberteceğim onu!’

‘ Benden sıra gelirse halledersin! Piç kurusu!’

Akın denen şerefsize ikimiz de çok sinirliydik. O it herif Beril’in burnunun dibine kadar girip uygunsuz laflar etmişti demek.. Ölmek için yalvaracaktı. Ölümü o kadar kolay olmayacaktı.

Düşüncelerimi bölen Pars’ın telefon sesiydi. Arayanın depoda ki adamımız Oltan’dı..

Pars, Oltan’ı Akın’ın yanına Sıla’yı rahatsız etmeye başladığı ilk anda yerleştirmişti. Akın Oltan’a güveniyordu.

‘ Söyle koçum.’

‘Oltan oyala engel ol biz geliyoruz hazırlan!’

‘ Neye engel olacak?’

‘Aynasız’a davet gecesi verdiğimiz küçük yılanı Beril’in üzerinde gezdirmeye başlamış..’

‘ Ne diyorsun lan sen! Ne demek yılanı Beril’in üzerine koymuş? Korkutuyor mu lan benim kadınımı! Pars, arabaları hazırla planı devreye sok! Kadınım bu gece olmadan koynumda olacak…’

**

Deponun önüne gelmiştik. Planımız için Akın itinin dışarıya çıkması gerekiyordu. Oltan Akın’ı bir şekilde dışarıya çıkartıp etkisiz hale getirecekti.

Bizde aynı anda kapıda ki diğer adamları halledecektik. Kapıdaki adamların yerine kendi korumalarımı yerleştirecektim.

Aynasız tek ve içerideki beş adamı ile kalacaktı.. İçeriye tek başıma girecektim. Aynasız ile özel bir randevu ayarlayacaktım.

Eminim ki bu teklifimi seve seve kabul edecekti. Böylece o bana sevdiğim kadını verecek bende onun uçmasına izin verecektim.. Şimdilik..

Her şey hazırdı. Arabalarda depoyu gözetliyorduk. Çatılara keskin nişancı yerleştirmiştim. Oltan ve Akın çıkmıştı. Etraf adam kaynıyordu.

Oltan Akın ‘ı arabasına doğru götürüyordu. Akın ve Oltan arabaya binmiş depodan uzaklaşmışlardı. Anlaşılan Oltan onu bizim depolardan birine götürecekti.

Çatıda bulunan keskin nişancılar deponun girişinde ki iki adamı halletmişti. Susturucu takılı olduğu için ses çıkmamıştı.

Arkadan dolanan adamlarımız da diğerlerini halletmişti. Böylece etrafta ki adamlar etkisiz hale gelmişti..

Arabadan inip yavaşça depoya doğru gitmeye başladım. İçeriden Beril’in sesi geliyordu. Güzelimin bağırmaktan sesi kısılmıştı. Ellerimi yumruk şekline getirip sakinleşmeye çalıştım.

Yavaşça içeriye girmemle Aynasız’ın etrafında ki adamlar beni farketmiş ve silahlarını doğrultmuşlardı.

‘ Keskin! Sen buraya nasıl girdin lan?’

‘ Sorulması gereken soru bu değil Aynasız. Asıl soru, sen benim olanı nasıl kaçırıp korkutursun..’

‘ Keskin, bak ben bilmiyordum..’

‘ Kes lan zevzekliği! Onun üzerinde nasıl sana hediye ettiğim yılanı gezdirirsin lan sen? Bu ne cesaret şerefsiz!’

‘Keskin yanlış anladın..’

‘ Boş konuşmaya vaktim yok! Beni iyi dinle, benim olanı alacağım ve sen bir bok yapmayacaksın! Eğer çakallık edip adamların kurşun sıkmaya kalkarsa burdan ölüsü çıkan tek ben olmam!’

‘ Keskin izin ver anlaşma sağlayalım. Akın piçi kandırdı beni yoksa ben seninle barış imzalamıştım biliyorsun. Sen sevgilini al bende gideyim ha ne dersin?’

‘Pars, burası temiz !’ Dememle Pars ve kapıdaki adamlar girmişti.

Aynasız tüm bunları beklemediği için şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. Etrafında ki korumaların silahları alınıp etkisiz hale getirilmişti.

Aynasız tek başına depodan uçağa binmek için gitmişti. Ancak onun için hazırladığım süprizler henüz bitmemişti..

Pilot dostum onu belki Amerika’ya değil ama İstanbul’un diğer ucunda ki çiftlik eve uçuracaktı…

Benim olanı kaçırmış, korkutmuş yetmemiş kötü muamele görmüştü. Tüm bu yaptıklarının elbet bir karşılığı olacaktı..

Çiftlik evinde onun bekleyen başka hediye yılanlar vardı.. Kadınımı korkutmanın ve üzerinde yılan gezdirmenin küçük bir karşılığıydı bu..

**

Beril Mira Safir

Gelmişti.. Sesini duyuyor kokusunu alıyordum. Kurtarıcım gelmişti..

İçerde Aynasız denen o adamla konuşuyordu. Üzerimde yılan gezdirdiğinden beri görmemiştim. Akın da başka hiç gelmemişti.

Ayaklarım ve kollarım isyan bayrağını çoktan çekmişti. Dudaklarım kurumuş, yüzüm eminim bembeyaz olmuştu..

Bileklerim zinciri zorladığım için morarmaya başlamıştı. Sıla sandalye de ağzı bantlı oturmaktan ve sürekli bayılıp ayılmaktan bitap düşmüştü.

İkimizin de durumu çok kötüydü ancak hepsi son bulacaktı birazdan..

‘ Karan buradayım!’

‘Meleğim..’

‘Karan buldun beni.. Biliyordum sevgilim.’ Karan hemen yanıma gelmiş bana sarılmıştı.

Zincirlere bakıp içten bir küfür etmişti.

‘ Pars sen Sıla’yı çıkar ve bana birini yolla.’

Pars Sıla’yı kucağına alıp çıkarmıştı. Karan benim ayakta durmakta zorlandığımı gördüğü için kucağına almıştı. Geldiğimden beri ilk defa destek almıştım.

Tüm bu yaşadıklarım çok ağırdı.. Gözyaşlarım benden bağımsız akmaya başlamıştı..

‘ Yavrum ne olur ağlama geldim, geçti güzelim bitti!’

‘ Karan.. Çok yoruldum.. Evimize götür beni..’

‘ Gideceğiz bebeğim dayan lütfen.. Bir daha koynumdan çıkarmayacağım seni..’ demiş ve dudaklarımı esir almıştı.

Alt dudağım tamamen onundu.. Karan nazikçe öpüyor ve emiyordu. Kucağında olduğum için kalçalarımı sıkıyordu. Korumasının gelmesi ile dudaklarımız ayrılmıştı.

‘ Zincirlere ateş et koçum, ben yengeni tutuyorum.’ Gelen Ömer’di.

Zincirlere iki el ateş etmiş ve kollarım yana düşmüştü. Karan’ın kucağında olduğum için daha rahattım. Eğer o olmasa ne adım atabilir ne de ayakta durabilirdim..

Kollarım ve ayaklarım uyuşuktu. Sanki benim bedenime ait değildi hissetmiyordum..

‘Karan hissetmiyorum ayaklarımı ve kollarımı.’

‘ Uyuşuk hala bebeğim. Duşa gireceğiz evimize gidince.’

‘Sıla nerede?’

‘Merak etme o da iyi olacak. Kendine gelince akşama gelirler bize tamam mı ?’ Kafamı sallayıp onu onaylamıştım.

Karan’ın kucağında arabaya doğru gidiyorduk. Uykusuz olduğum için uykuya dalmakta zorlanmamıştım. Artık güvenli ve ait olduğum kollardaydım..

**

Eve gelmiştik. Karan hemen beni kucağında odaya götürüp yatağa yavaşça bırakmıştı. Üzerimdeki kıyafetleri yavaşça çıkarmıştı.

‘Karan biliyordum geleceğini.’

‘Bebeğim beni mi beklemiş.. Seni nasıl bırakırım güzelim.’

‘Akın yüzünden oldu bunlar değil mi? Ama o aynasız dedikleri adam kimdi Karan seni tanıyordu? Akın’ın böyle tiplerle ne işi olur?’

‘ Güzelim geçti gitti düşünme lütfen. İkisi de bir daha seninle göz göze bile gelmeyecekler.’

‘Öldüler mi?’

‘Henüz değil. Bu kadar kolay değil güzelim..’

‘Karan sana zarar gelmesini istemiyorum.’

‘Bana değil güzelim onlara zarar gelecek. Korkması gereken sen değilsin!’

‘Neden ona aynasız diyorlar?’

‘Eski bir mesele.. Zamanında büyük bir vurgun yapmış. Her yeri yakıp yıkmış. Kaçarken de ellerini yaktığı için eldiven takıyor. Bindiği arabanın aynalarını sökmüş düşmanı. Kaçarken kaza yaptığı için öyle kalmış sanırım.. Pek hoşlanmıyor bu lakaptan. Kendisine Fırtına Nejdet denmesini istiyor.

Güzelim bu saçma muhabbeti neden sana anlatıyorsam.. Hadi duş aldıralım sana. Sonra tost yapayım uyu sen dinlen bebeğim.’

‘Uyurken bana güzel şeylerden bahseder misin peki?’

‘Senden güzel bir şey yok ama deneriz bakalım..’ Karan beni kucağına alıp banyoya götürmüştü.

İç çamaşırlarımı da çıkarmış beni küvete oturmuştu. Utanmıyordum bu sefer ondan. Beni yavaşça köpüklemesini izliyordum.

Kısa bir duşun ardından bana bornozumu giydirip yine kucağında odaya taşımıştı. Bebek gibi bakıyordu bana. Ayaklarım ve ellerimde ağrı vardı..

Ben bornozla uzanmak istediğim için Karan ısrar etmeyip bana tost hazırlamak için mutfağa gitti.

Yaklaşık beş dakika sonra elinde tepsi ile gelmişti. Tost ve limonata getirmişti.

‘Karan sen yemek yemeyecek misin?’

‘Tokum güzelim ben sen ye hadi.’ Demiş ve benim yemek yememi seyretmişti.

Yemeğimi bitirip tepsiyi komodinin üzerine bırakıp yanıma uzanmıştı. Hava güzel olduğu için üşümüyordum. Bornozla uyuyacaktım.

‘Karan hadi saçlarımı sev, bir de bana güzel bir şeyler anlat uyumak istiyorum.’

‘ Saçları güzel.. Safir’im hani sen ilk işe başladığında sana hediye ve çiçek yollamıştım hatırlıyor musun?’

‘Evet. Siyah çiçek ortasında bir adet mavi çiçek.’

‘ Onun anlamını sana buluşunca söyleyeceğim demiştim ama sen pek sakin kalmadığın için anlatamamıştım. Kısa ama benim için önemli bir anlamı var.’

‘Nedir o ?’

‘Siyah güller ben ve hayatımı temsil ediyor, ortada ki mavi gül de seni.. Benim hayatımın merkezinde senin olduğunu gösteriyor. Pusulanın anlamını zaten anlatmıştım..’

‘ Karan peki neden mavi? Neden beyaz değil?’

‘Sana baktıkça mavi rengini görüyorum.. Sen bir renk olsan mavi olurdun.. Gözlerinin rengi gibi.. Öyle uçsuz bucaksız.. Mavi bir renkten çok daha fazla benim için.’

Karan için bu kadar değerli olduğumu bilmek bana şu an ilaç gibi geliyordu. Bir Gülden bile derin anlamlar çıkarması beni mavi bir güle benzetmesi çok başkaydı..

‘ Peki neden Safir’im diyorsun? ‘

‘Gözlerin Safir rengi.. Yani bana öyle geliyor.. Safir mavisi.. Benim Safir’im…’

‘ Keskin’im…’

‘ Yavrum.. Beni bir gün kalpten götüreceksin!’

‘ Karan deme şöyle şeyler!’

‘Tamam tamam hadi yat uyu sen dinlen güzelim.’ Karan’ın koynuna daha çok saklanmıştım.

Özlediğim kokusu ile uykuya dalmak zor olmamıştı. Sonunda ait olduğum yerdeydim..

**

Bölüm Sonu

Lütfen oylarınızı ve güzel düşüncelerinizi eksik etmeyin :)

sizleri seviyorum. yorumlarınız ve oylarınız çok kıymetli :)

Diğer kurgum BARON'a da beklerim efendim... :)

Yeni Bölümde görüşmek üzere...

Loading...
0%