Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@buket9

**

Beril Mira Safir

Yaşamı boyunca herkes “ birini “ bulur ancak “ birbirini “ bulmak çok az insana nasip olurmuş.

Ben Karan’ı tanıdıktan sonra birbirimize ait olduğumuzu anladım. Onu tanımak için aylarımı yıllarımı vermeme gerek yoktu. O, olduğu gibi bir adamdı.

En başından beri niyeti evlilikti. Bunu her defasında sonuna kadar hissettirmişti. Bana olan ilgisi sevgisi gözle görülür ve hissedilir olmuştu. Annem de benim gibi düşünmüş olacak ki ‘haftaya ailenle gel tanış ve babasından iste ‘ demişti..

Karan’ ı o gece ayrı kalmak konusunda zor ikna etmiş olsam da evlenene kadar bu duruma sabretmek zorundaydı. Her ne kadar zor ikna olsa da kapıya ve caddeye korumalarını bırakacağını söylemişti.

Annem iki gün burada kalacak daha sonra İzmir’e dönüş yapacaktı. Giderken ben ve Sıla’da gidecektik. Izmir’e döndükten iki gün sonra da Karan ve ailesi tanışmaya gelecekti.

Babam anlayışlı biriydi. Ben güvendiysem sevdiysem o da sevecekti.. Beni tanıyordu. Yanlış insanı istemeyeyeceğimi bilirdi. Sercan’ın arkamda durmaması ve benim uzun ilişkimi bir çırpıda nasıl sildiğimi görmesi, ilişki de nasıl biri olduğumu da böylece görmüştü babam…

Annem telefonda babama anlatmıştı bile.. Babamda onaylamış tanışmak istediğini belirtmişti..

Her şey biraz aceleye geliyordu. Bir yanım bu durumdan deli gibi korkuyor diğer yanım ise bir an önce Karan’a kavuşmak ait olmak istiyordum.

Karan’ın ailesi ile tanışmamak beni biraz geriyordu. Ailesine anlatacaktı. Ailesi doğu kökenli olduğu için acele yapılan bu tanışma ve istemeye biraz yanlış gözüyle bakabilirlerdi.

Hamile olduğumu bile düşünebilirlerdi. Tüm bu durumları düşündükçe içimi sıkıntı basıyordu. Gergin hallerimi annem farketmiş olacak ki kahve yapıp yanıma gelmişti.

‘Sen de haller var. Düğün stresi mi bastı yoksa?’

‘Bilmiyorum ki. Olabilir.’ Demiştim ancak annem pek inanmamıştı.

‘Karan’la mı bir sorun var?’

‘Hayır yok. Ben sadece her şeyi ince düşünüyorum. Özellikle olumsuz tüm ihtimalleri..’

‘Karan’dan eminsen hiçbir olumsuzluğu düşünme. O olumluya çevirir. Ben onun gözünde o ışığı gördüm güzel kızım. Sana bakışını, olumsuz bir şey dememden korkuşunu.. ‘

‘Öyle mi diyorsun? Ne bileyim huyum kurusun böyleyim biliyorsun.’

‘Biliyorum biliyorum. Sen bu düşüncelerini Karan ile paylaş ki derman olsun sana..’

‘ Paylaşacağım anne mutlaka.. ‘ demiş ve odama geçmiştim.

Karan’ı aramalı ve onunla buluşmalıydım. Telefon çaldı çaldı ve açtı.

‘Güzelim..’

‘Karan, ne yapıyorsun?’

‘Çalışıyorum bebeğim sen?’

‘Bende birazdan gideceğim hastaneye. Bir randevum var sadece bugün. Ondan sonra buluşalım mı diyecektim.’

‘Olur yavrum istersen ben alıp bırakayım işe seni?’

‘Olur yani işin yoksa yarım saat sonra gelir misin?’

‘Senden önemli işim yok yavrum. Hazırlan on beş dakikaya geliyorum.’ Demişti ve kapatmıştık.

Hemen hazırlanmaya başladım. Mavi kot ve üzerine krem straplez üst giymiştim. Hafif makyaj yapmış saçlarıma şekil vermiştim.

Karan telefonla aramıştı. Geliyorum deyip hemen odadan çıkmıştım. Sıla sabah işe erken gitmişti. Anneme görüşürüz deyip aşağı indim.

Karan arabanın kaputuna yaslanmış bekliyordu. Beni görünce ayaklandı ve bana doğru gelmeye başladı. Belimden tutup beni öptü.

‘Yavrum bu ne güzellik? Yine beni öldürmeye yemin ettiğin bir kombin yapmışsın!’

Teşekkür ederim canım.’ Karan istemsiz bu soğuk davranışımı anlamıştı.

‘Bebeğimin canını kim sıktı söyle bakalım.’ Derin bir of çekip anlatmaya başladım.

‘Karan kafama takılan birçok soru var.’

‘Sor yavrum hepsini halledelim.’

‘Arabaya geçelim hadi.’ Demiş ve kapımı açmıştı.

Arabaya geçip kemerimi takmıştım. Karan da bindi ve arabayı hastaneye doğru sürmeye başladı.

Kafam çok doluydu. Hangi soruyu önce sorsam karar veremiyordum. Bir yerden başlamam gerekiyordu.

‘Ailen ile konuştun mu Karan?’

‘ evet yavrum biliyorlar.’

‘Ne dediler?’

‘Bir şey demediler. Haftaya geleceğiz merak etme güzelim.’

‘konuyu çevirdiğine göre pek parlak geçmedi sanırım konuşma.’

‘ Bebeğim, sen düşünme bunları. Erkeğin halleder merak etme.’

‘Karan! Ne dediler dedim!’

‘Bebeğim seni daha tanımadıkları için ön yargılı konuşmaları normal. Ama sorun yok sevecekler elbet. Helen zaten bahsetti. Seni Çok sevdiğini iyi biri olduğunu falan merak etme yani.’

‘ Ne gibi ön yargı?’

‘Yani acele olması falan. Bir de Mardin’den olsaydı keşke dediler.’

‘ Acele olmasına kesin hamiledir. Senin paranı yiyecektir, kesin o tarz kadınlardandır dediler değil mi?’

‘Hamile kısmı doğru, para kısmı da kısmen doğru ama o tarz kadın muhabbeti asla doğru değil olamaz da! Sana sen bile o imalarda bulunamazsın güzelim! O kadar uzun boylu değil!’

‘Hamile mi diye sorunca ne dedin?’

‘Keşke dedim.’

‘ Ne! Nasıl keşke?’

‘Bayağı, keşke hamile olsaydı ama maalesef değil dedim.’

‘Karan ne demek keşke! Yanlış anlayacaklar of!’

‘Yalan mı? Hamile değilsin dokunmadım bile ayrıca keşke hamile olsaydın. Bebeğimin bebeği..’ bu düşünce istemsiz yüzümü gülümsetmişti.

‘Para kısmı peki?’

‘Kendi çalışıyor ve kazanıyor dedim. Ailesinin durumu da iyi bana ihtiyacı yok ama benim olan ne varsa şu saatten sonra onun dedim!’

‘Hmm güzel demişsin sevgilim.’

‘Aklında ki sorulara çözüm bulduk mu güzelim?’

‘Karan istemeye deden de gelecek mi?’

‘Yok gelmez o.’

‘Biz ne zaman Mardin’e gideceğiz?’

‘Sen ne zaman istersen?’

‘İstemeden sonra oraya geçebiliriz istersen?’

‘Aslında diyorum ki, İzmir’e gitmeden önce Mardin’e gidelim hem ailemle tanışmış olursun. İki gün kalır hep birlikte İzmir’e gideriz olmaz mı yavrum?’ Karan’ın bu fikri aslında mantıklıydı.

‘ Olur hayatım o zaman annem ve Sıla İzmir’e bizde Mardin’e gideriz.’ Karan başıyla beni onaylamıştı.

Sorularım bir nebze olsun cevap bulmuştu. Karan yanımda oldukça aşamayacağım bir sorun yoktu. O dertlerime derman oluyordu. Annem haklıydı..

**

Hastanede ki işlerimi bitirmiştim. Karan beni almaya gelecekti. Hastanenin önünde beklemeye başlamıştım. Eve gidip valiz hazırlamam gerekiyordu. Ne giyeceğimi büyük ihtimalle Mardin’e gidince ayarlayacaktım.

Karan’ı beklerken telefonum çalmaya başlamıştı. Çantamdan çıkarıp arayana baktığımda ise Gizli Numara yazıyordu. Açıp açmamak arasında kalmıştım. Merakıma yenik düşüp açtım.

‘Alo?’ Ses gelmemişti.

‘Alo kimsiniz?’ Yine ses gelmemişti.

Telefonu kapatmıştım. Çoluk çocuk işlerine ayıracak vaktim yoktu. Karan da gelmişti. Kapıyı açıp arabaya bindim.

**

Karan beni eve zorda olsa bırakmıştı. Onunla uyumayalı iki gün olmuştu. Bende en az onun kadar özlemiştim ve onunla uyumayı istiyordum.

Düğün işlerini hızlandırmak istediğini ve hafta sonu tanışmaya gelmek istediğini söylemişti. Artık bende onun gibi düşünmeye başlamıştım. Düğün dernek işleri gereksiz gelmeye başlamıştı.

Olabildiğince bu durumu öne alacaktık. Yarın sabahtan Karan’ın ayarladığı uçakla Annem ve Sıla İzmir’e gidecekti. Biz de Karan ile Mardin’e gidecektik. Pars’da bizimle gelecekti.

Eve gelmiş üzerimi değiştirmiştim. Sıla ile birlikte küçük biz valiz hazırlamıştık. Kız kıza bu akşam İstanbul gecesi yapacaktık.

Saat daha erken olduğu için annem ben ve Sıla yemeği dışarda yiyecektik. Oradan da annemi de alıp Karan ve Çetin’in ortak olan barına gitmeyi düşünmüştük ama annem pek onaylamadığı için bu fikri şimdilik rafa kaldırmıştık.

**

‘Hanımlar hazır mıyız?’ Diye içerdekilere seslenmiştim.

Pudra ışıltılı uzun bir elbise giymiştim. Tek omuz, derin bacak yırtmacı vardı. Kırmızı rujumu sürmüştüm. Saçımı dağınık ensede topuz yapmıştım. Gold çantamı ve yine aynı renk topuklu ayakkabımı giymiştim.

İlk gelen Sıla olmuştu. Siyah taşlı takım giymişti. Straplez büstiyer ve kumaş şorttan oluşuyordu. Çok güzel olmuştu canım arkadaşım..

Annem de geldiğine göre hazırdık. Annem bordo eşarp ve siyah elbise giymişti. Üzerine taşlı uzun yelek giymişti.

Karan’a dışarıya çıkacağımızı söylediğim için araç yollamıştı. Şoför bizi güzel bir restaurantta götürecekti. Karan en ince detayına kadar düşünmüştü..

**

Güzel bir restaurantta gelmiştik. Deniz manzaralı balkon tarafındaydık. Sanki tüm İstanbul ayağımızın altındaydı. Yemeklerimizi yemiş kahve söylemiştik. Annem bayılmıştı. Elinde telefon sürekli etrafı çekiyordu. Babama gidince göstereceğini söylemişti.

‘Karan’ı da çağırsaydın kızım. Her şeyi o ayarladı sonuçta ayıp oldu böyle.’

‘Dedim anne ama siz kız kıza takılın dedi.’

‘Görüyor musun nasıl düşünceli. Aferin ona maşallah !’ Karan annemin gözüne iki günde girmişti bile..

Onu sevmeleri beni de mutlu ediyordu. Uzun ilişkimden sonra ilk defa ciddi bir ilişkim olmuştu. Uzun bir süre kimseyle olmaz diyordum ama Karan’ı tanıdıktan sonra evliliğe bile çabuk karar vermiştim.

**

Sonunda eve gelmiştik. Güzel bir akşam geçirmiştik. Yarın sabah uçağımız vardı. Bir an önce üzerimdekilerden kurtulup yatmalıydım. Sıla çoktan pijamalarını giymiş yatmıştı.

Karan beni sık sık arayıp lafa tuttuğu için bir türlü işlerimi halledemiyordum.

‘Çakır, uykum var yatacağım diyorum niye anlamıyorsun?’

‘Çakır olduk yine anasını satayım ya! Kızım özledim doymadım diyorum! uçak kaçmıyor ya istediğin zaman gideriz!’

‘Hayır uykum geldi benim ama!’

‘Sen beni özlememişsin hiç! Ben senin kokunu almayınca bile deliyorum ulan!’

‘Sevgilim bende özledim. Ama yoruldum. Hem Sen bana kıyamazsın ki…’

‘Yavrum burada olsaydın yorgunluğunu alırdım. Ama istersen hemen almaya geleyim ha ?’

‘Karan beni delirtme !’

‘Asıl sen delirtme kadın! Geliyorum. Beş dakika görsem yeter!’

‘Maalesef canım yatıyorum bu imkansız hadi yarın görüşürüz öpüyorum hayatım.’

‘İmkansız demek.. peki.. Uyu yavrum sen uyu.. Ben daha buralardayım.’ Demiş ve kapatmıştı Karan..

Çok uykum vardı. Karan resmen trip atmıştı. Yarım gönlünü alırdım nasıl olsa. Şimdilik uykunun kollarıma kendimi bırakmıştım.

**

Uykumun arasında yüzüme değen öpücükler ile uyandım. Belime dolanan kollar.. Bu tanıdık koku.. Bir anda arkamı dönmeye çalışmamla boynuma değen sıcak nefes ile durdum.

‘Karan’a imkansız de sonra otur izle yavrum..’ Karan gelmişti…

‘Karan? Sen nasıl..’

‘Bebeğim, Keskin olduğumu bazen unutuyorsun alınıyorum ama.. Konu sen olunca imkansızlar bile yolumda diz çöküyor.’ Ona doğru yavaşça dönmüştüm.

‘Delisin sen. Biliyorsun değil mi?’

‘Senin uğruna deli.. Özledim seni! Mecnun gibi dağları delmesem de kapıları aştım geldim koynuna..’ Uyumadan önce imkansız dediğimi hatırlamıştım.

Özlediği için kapıları aşıp koynuma gelmişti. İyi ki gelmişti..

‘Karan’ım özledim iyi ki geldin. Sabah nasıl gideceksin?’

‘Seni uyutup giderim yavrum. Önce o ömrümü adadığım kokunu bir içime çekeyim sonra giderim.’

Boynuna sıkıca sarılmıştım. Boynundan öpmüştüm. Karan beni derinden kokluyor sonra öpüyordu. Bu geceyi de tıpkı diğer geceler gibi onun koynunda kapatmıştım..

**

‘Sıla hadi geç kalacaksınız!’

‘Geldim patlama Beril. Sanki pilot sensin ne bu acele?’

Sabah hepimiz bir telaşla kalkmıştık. Kahvaltımızı yapmıştık ama Sıla hanım uyumayı tercih etmişti. Şimdi de anca hazırlanıp gelmişti.

Pars gelecekti. Sıla ve Annemi havaalanına götürecekti. Bende Karan ile gidecektim.

‘Kapı çalıyor işte geldi Pars!’ Demiş ve kapıya doğru gitmiştim.

Gelen Pars ve Karan’dı. Karan daha sonra geleceğini söylediği için onu görmeyi beklemiyordum.

‘Karan hani gelmeyecektin?’

‘Sana da günaydın güzelim.’ Demişti imalı bir şekilde.

‘Günaydın canım.’

‘Sıla nerede?’ Bunu soran Pars’tı tabiki.

‘Geldim aşkım!’ Sonunda gelmişti.

Karan ve Pars valizlerimizi almıştı. Hep birlikte aşağıya inmiştik. Pars’ın arabasına Sıla, Karan’ın arabasına ise annem ve ben binmiştik. Havaalanına doğru yola çıkmıştık.

Yaklaşık on beş dakika sonra gelmiştik. Uçak hazır bekliyordu. Annem ve Sıla ile vedalaşıp uçağa bindirmiştik.

Onları gönderdikten sonra bizim uçağımızda gelmişti. Bizde sırayla binmiş uçaktaki yerlerimizi almıştık.

**

Mardin… Medeniyetlerin şehri. Gecesi ayrı güzel gündüzü ayrı güzel denilen şehir..

Karan ile uçaktan inmiştik. Mardin’e ayak basmıştık sonunda. Pars biz gelmeden her şeyi ayarlamıştı. Araç bizi almaya geldiğinde Karan valizleri araca yerleştirmişti.

Meşhur Çakır Ağa konağına doğru yola çıkmıştık. Anlatıldığı kadar güzel bir şehirdi. Sokakları, manzarası.. İki gün burada kalacaktık. Gezip göreceğimiz çok yer vardı..

Konağın önünde durmuştuk. Kapıdaki adamlar büyük siyah demir kapıları açmışlardı. Pars arabayı içeriye doğru sürmüştü.

Araba durduğunda Kapıda ki adamlardan biri kapımızı açmıştı. Önce Karan inmiş daha sonra elimden tutup araçtan inmeme yardımcı olmuştu.

Karan’ın ailesi konaktan aşağı iniyorlardı. Anne babası ve Helen’i görmüştüm. İsmini bilmediğim kadınlar adamlar da vardı.

Konak üç katlıydı. Oldukça büyüktü. Avlusu geniş, duvarları oldukça yüksekti. Üçüncü katın terasında yaşlı bir adam ellerini korumalıklara koymuş bize bakıyordu. Sanırım meşhur Çakır Ağa oydu. Karan’ın dedesi…

Beyaz saçlı , beyaz uzun pala bıyıklıydı. Beyaz gömlek üzerine gri yelek ve altına buralarda erkelerin giydiği bol şalvardan giymişti. Düz bir ifadeyle bize bakmaya devam ediyordu.

Helen yanımıza gelen ilk kişiydi. Uzun siyah saçları vardı. Helen uzun işlemeli pembe bir elbise giymişti. Başına yine turuncu tonlarında çiçek desenli ve pulları olan bir eşarp bağlamıştı. Saçları dümdüz beline kadardı.

Annesi koyu mavi, kırmızı gül desenli uzun bir elbise giymişti. Belinde altın kemeri kafasında ise pullu bir eşarp vardı. Mardin’in yöresel kıyafetlerini çok beğenmiştim. Babası da gelmişti.

‘Hoş geldiniz oğlum.’ Annesi gelip Karan’a sarılmıştı.

‘Sen de hoşgeldin kızım.’ Bana da sarılmıştı annesi.

‘Hoş geldin Karan Ağa! Yoksa Keskin mi diyecektim? Öp bakalım babanın elini.’ demiş ve elini uzatmıştı babası. Keskin derken çok imalı söylemişti..

‘Hoş bulduk Zahir Ağa! ‘ demişti Karan.

Babasının adı Zahir’di. Annesinin adı ise Meryem’di.. Karan öptükten sonra bende gidip babasının elini öpmüştüm.

‘ Sende hoş geldin kızım. El öpenlerin çok olsun.’

‘Beril abla hoş geldin. Çok özlemişim seni. Sıla abla nerde?’

‘O İzmir’e gitti canım sonra gelir.’

‘Sincap, abla değil yenge demeye alışsan iyi olur. Karan Helen’in burnunu sıkıp uyarmıştı.

‘Karan karışma kıza! İstediğini söyler.’

‘Yalan mı yavrum yengesi değil misin?’

‘Abim haklı. Yenge demeyi çok isterim bende..’

‘Bak gördün mü? Kimin kardeşi..’ Karan gururla Helen’e bakmış yanaklarını öpmüştü.

‘Haydi oğlum sofra hazır sizi bekliyor açsınızdır. Pars gel oğlum hadi.’ Annesi çok içtendi.

Hepimiz yukarıya doğru çıkmaya başlamıştık. Yukarıda ki avluya büyük bir masa kurmuşlardı. Hava güzel olduğu için içeriye girmemiştik.

Çakır Apa gelmemişti. Karan’a hala küstü sanırım. O evin büyüğü, Mardin’in Çakır Ağasıydı.. Küs kalmak bana göre oldukça yanlıştı. Zamanın da Karan’ın da hataları olmuş dedesine rest çekmesinden dolayı küsmüş olabilirlerdi. Ancak o köprünün altından çok sular akmıştı.

Sofraya oturmadan Karan’ın koluna dokunmuştum. Durmuş soru sorar gibi bana bakmıştı. Karan’ın seslenmesi ile herkes bana bakmaya başlamıştı.

‘Güzelim bir şey mi oldu?’

‘Karan deden yukarda bakıyordu. Elini öpmeyecek miyiz? Sofraya gelmeyecek mi?’ Karan gerilmişti.

Dedesinin kendisine haksızlık ettiğini düşündüğü için alttan almak istemiyordu.

‘Gelmek isteseydi gelirdi güzelim hadi biz oturalım sofraya.’

‘Karan olmaz öyle. Eskiden yaşanılanları artık unutma zamanı gelmedi mi? Hadi gel elini öpelim gelmek istemezse yine kendi bilir ama biz üzerimize düşeni yapalım. Babası ve annesi gülümseyerek bana bakmışlardı.

‘ Sen istersen git. Helen yengeni yukarı götür.’

‘Hayır seninle birlikte gidiyoruz!’

‘Mira’m ısrar etme! Kavga etmek istemiyorum.’

‘Kavga falan yok. Hadi gel gidelim.’ Karan beni kırmak istemiyor ama gitmekte istemiyordu.

Yıllarca bu konuda kimse ısrar etmediği belliydi. Ancak Karan’ın beni sevmesini birazcık kullanıp ısrar ediyordum. Beni sevdiği için kabul edecekti.

‘Tamam bir kere yaparım bir daha da yapmam adım atmam haberin olsun!’

‘Tamam canım söz..’ Karan elimi tutup beni yukarı doğru götürmüştü.

Yukarıya çıktığımızda merdivenlerin tam karşısında büyük kahverengi işlemeli bir kapı vardı. Dedesinin odasıydı. Yavaşça gitmiş kapıyı çalması için Karan’a bakmıştım.

Derin bir nefes alıp iki kere tıklamıştı. İçeriden gür bir ses ‘gir’ diye seslenmişti. Karan kapıyı açıp önce beni içeriye sokmuştu. Arkamızdan sa kapıyı kapatmıştı.

Dedesi bizi beklemediği için oturduğu yerde dikildi. Boğazını temizledi.

‘ Hoş geldiniz.’ Demişti.

‘Hoş bulduk.’ Deyip yanına doğru gitmiş elimi uzatmıştım.

Elini uzattığında öpmüştüm. Karan da arkamdan gelmişti. Dedesinin eli hala havadaydı. Karan eğilip öpmüştü. Sessizliği yine ben bozmuştum.

‘Aşağıya yemeğe sizi bekliyoruz. Bizimle gelirseniz çok mutlu oluruz.’ Dediğimde gözlerini kaçırıp Karan’a bakmıştı.

Karan’ı çaktırmadan dürtmüştüm.

‘Sofraya bize eşlik etmeni çok isteriz… Dede ..’ demişti.

Dedesi bunu beklemediği için şaşırmıştı.

‘Canım Hadi gidelim biz aşağıya.’ Demişti Karan bana.

Onu başımla onaylayıp son kes dedesine bakıp odadan çıkmıştık.

Dedesi bir cevap vermemişti. Gelip gelemeyeceğini bile bilmiyorduk. Oldukça merak etmiştim. Umarım gelirdi…

Aşağıya inmiştik. Hepimiz sofrada yerimizi almıştık. Çalışan iki kadın vardı. Anne kız olduklarını öğrenmiştim. Delal Hanım ve kızı Bejna..

Bejna çayları doldurmaya başladığında merdivenlerden gelen ses ile hepimiz oraya dönmüştük.

Çakır Ağa geliyordu. Bizi kırmamıştı. Gülümseyerek Karan’a baktığımda o da geleceğini beklemediği için şaşırtmıştı.

Elimi tutup öpmüş ve teşekkür etmişti. Kendimi çok özel hissediyordum. Yıllarca halledilemeyen meseleyi çözmek için bir adım atmış ve sonuç almıştım..

**

Güzel kahvaltıdan sonra Karan burada ki işlerini halletmek için Pars ile birlikte çıkmıştı. Bizlerde içeriye geçmiştik. Meryem hanım Bejna’dan kahve yapmasını istemişti. Kahvelerimiz gelene kadar salonda oturuyorduk.

Meryem hanım çok içtendi. Samimiydi. Bana kızım derken bile Helen’den ayırmadığını görüyordum. Hepsi bana çok iyi davranıyordu. Acele evlilik konusunu Karan açıklamış olacak ki hiçbiri ön yargı ile yaklaşmıyordu.

Meryem hanım beni yakından tanımak için sorular soruyordu. Kendi örf adetlerinden bahsetti. Düğünün nasıl olacağı hakkında az çok bilgi sahibi olmuştum. Görünüşe göre hem burada hem İzmir’de düğün olacaktı.

Ben İzmir’de sadece kına gecem olsun yakın çevrem arkadaşlarım gelsin istiyordum. Burada ise üç gün üç gece düğün olacağını söylemişti Meryem Hanım.

Karan’ın uzun zamandır bu konakta kalmadığını, iş için uğrayıp geri İstanbul yada İtalya’ya döndüğünden bahsetmişti. Benim sayemde hem burada kalacağını hem de dedesi ile buzlarının çözülmeye başlamasına katkım olduğu için ban her fırsatta teşekkür ediyordu.

‘Güzel kızım, Karan seni iyi ki sevmiş. Gelişinle konağa da bahar geldi sanki. Dedesi ile durumları yavaş yavaş düzelecek inanıyorum ben. Küçükken dedesi Karan’ı çok severdi. İlk erkek torunu olduğu ve adını verdiği için ayrı tutardı.

Gel gör ki büyüdükçe ikisi arasında çatışmalar başladı. Benim oğlumda da kabahat var yok değil, ancak ne dediysem engel olamadım. Yıllarca hasret kaldım ona.. İnat uğruna..’

Annesi oğlu yaşarken hasretlik çekmişti. Karan’a bu konuda çok kızıyordum. Hiç uğruna ardında gözü yaşlı bir anne bırakmıştı.

‘Meryem hanım merak etmeyin lütfen, bundan sonra her şey düzelecek. Karan ile sık sık buraya geliriz. Ben çok sevdim buraları..’

‘Kızım keşke burada yaşasanız. Koskoca konak. Torunlarım babaları gibi burada büyüse..’ annesi bana büyük bir sorumluluk yüklemişti.

Her şey benim elimde olduğunu anlamıştı. Ben istersem Karan burada kalırdı. Çocuklarımız burada büyürdü. Bu çok büyük bir karardı. Karan elbette işlerini nerde olsa hallederdi ancak ben çalışıyordum.

Mardin’de çalışabilir miydim, yapabilir miydim bilmiyorum.

‘Meryem hanım bu tek başıma alacağım bir karar değil, Karan’a da sormam lazım. Hem ben çalışıyorum hastanede.’

‘Burada da çalışırsın kızım. İstemezsen çalışmazsın bile. Karan sana zorla çalış demiyor ki.. ‘

‘Dediğim gibi tek başıma alamam bu kararı. Evlenelim bakarız duruma göre.’ Diyerek konuyu kapatmıştım.

**

Helen bana kalacağım odayı göstermişti. Oda gerçekten güzeldi. Balkonu giriş tarafa bakıyordu. Ortada Kocaman yatağı vardı. Banyosu büyüktü. Hamamı andırıyordu.

Duvar boyunca bir dolabı vardı. İçerisi kıyafet doluydu. Ayakkabıdan çantaya kemerlere kadar.. Mardin kıyafetleri vardı. Benim tarzımda çok az kıyafet vardı.

Duvarlarında taştan yapılmış heykeller vardı. Gece aydınlatma olarak kullanabileceğimi söyledi Helen.

Karan akşama geleceğini, dışarıya yemeğe gideceğimizi söylemişti. Hemen hazırlanmam gerekiyordu. Önce duş alacak sonra bir tane elbise seçip giyecektim.

**

Duştan çıktığımda yatağımda büyük siyah kutu vardı. Üzerinde bir küçük zarf vardı. Yatağıma doğru yavaşça gitmiş ve önce notu çıkarmıştım.

 

Bu elbiseyi ilk gördüğümde içinde seni hayal ettim. Denemeni sabırsızlıkla bekleyeceğim güzelim.

K.K

Bu not bana ilk iş gününde gelen notu hatırlatmıştı. Karan akşam yemeği için elbisemi seçmişti. Hemen kutuyu açtım.

Kırmızı kolları tül detaylı bir elbiseydi. Elbiseyi elime aldığımda biraz ağır olduğunu ve upuzun kuyruğu olduğunu farkettim.

Bu elbise normal bir restaurantta giyilecek bir türden elbise değildi. Karan ile gideceğimiz yeri şimdiden çok merak etmiştim. Düşüncelerimi bölen telefonumun zil sesiydi. Komodinde ki telefonumu aldığımda Karan’ın aradığını gördüm.

‘Alo.’

‘Güzelim.. Elbiseni beğendin mi?’

‘Karan elbise çok güzel. Ama bunu nerede giyeceğimi çok merak ediyorum. Nereye gideceğiz?’

‘Sürpriz yavrum. Sen elbiseni giy hazırlan Pars seni getirecek.’

‘Neden sen ne yapacaksın?’

‘Ben senin bana gelmeni bekleyeceğim bebeğim.’

‘Karan beni oyalamam hemen giyinip hazırlanacağım. Çok merak ediyorum öpüyorum bebeğim.’ Demiş ve cevap vermesini beklemeden kapatmıştım.

Hemen elbisemi giymeye başladım. Sırtı biraz açık ve ip detaylı olduğu için Helen’i çağırma kararı aldım.

Helen odaya geldiğinde bana yardımcı olmuştu. Her şey kısa sürede hazırdı. Saçım makyajım tamamdı.

‘Yenge o kadar güzel oldun ki… Bu elbise senin için dikilmiş gibi.. Peri gibisin..’

‘Beğendin mi canım? Çok teşekkür ederim.’

‘Bende senin düğününde çok güzel olacağım kırmızı elbise giyeceğim.’

‘Sen zaten çok güzelsin Helen’im.’

‘Hadi Pars abi bekliyor. İnelim. Ben merdivenden inerken sana yardımcı olacağım. Elbisenin eteğini tutarım.’

Odadan çıkmıştık. Merdivenden inmeye başladığımda çok dikkatli davranıyordum. Helen arkamda elbisemin eteğini ger fırsatta düzeltiyordu.

Çakır dede, Meryem Hanım, Zahir bey ve evin çalışanları benim merdivenden inişime bakıyorlardı. Hepsinin çok beğendiği yüzlerinden belli oluyordu.

‘Maşallah güzel kızım.’

‘Güzel gelinim.’

‘Bizim deli toruna bak sen!’ Gibi konuşmaları duyuyordum.

Pars arabanın kapısını açmış binmeme yardımcı oluyordu. Üstü açık beyaz bir arabaydı. Elbisemin etekleri rüzgardan uçuşuyordu.

**

‘Pars sen Sıla ile ne zaman evlenmeyi düşünüyorsun?’

‘Bana kalsa hemen ama ailesi ne der bilmiyorum Beril. Benim onu isteyeceğim bir ailem yok. Ailesi nasıl kabul eder bilmiyorum. Sıla’ya da belli etmiyorum üzülmesin diye..’

‘Sıla’nın ailesi iyi insanlar Pars. Böyle şeyler düşünme. Karan var senin asıl ailen o. O ister gerekirse. Önemli olan seni tanıyıp sevmeleri.

‘ Öyle mi diyorsun?’

‘Öyle diyorum merak etme her şey güzel olacak güven bana.’

‘Valla Beril içime su serptin. Kimseye anlatamadım derdimi. Konusunu bile açmadım. Karan da soruyordu ama işler önemli daha yeniyiz hem diye geçiştiriyordum.’

‘Önce kendi düğünümü halledeyim size de el atacağım merak etme. Baldız bu günler için vardır değil mi? ‘ demiş ve gülmüştüm.

Pars’ın rahatladığı yüzünden belliydi. Demek ki günlerdir dalgın olmasının sebebi buydu. Pars çok dalgın bir insan değildi. O yüzden dikkatimi çekmişti.

Yarım saatlik bir yolculuktan sonra gelmiştik. Pars araçtan inmeme yardımcı olmuştu.

‘Benim görevim buraya kadardı. Her şey için teşekkür ederim Beril.’

‘İyi ki varsın Pars. İyi ki tanıdım seni..’ sarılmıştım.

Bu tepkimi beklemeği için önce şaşırmış daha sonra oda sarılmama karşılık vermişti.

Pars arabayı çalıştırıp gitmişti. Önümde uzun bir taş merdiven vardı. O merdivenin sonunda Karan’ın beni beklediğini biliyordum.

Yavaşça merdivenleri çıkmaya başlamıştım. Güneş batıyordu. Merdivenlere bastıkça sarı ışık yanıyordu. Yolum aydınlanıyordu.

Son birkaç basamak kalmıştı. Kalbim deli gibi atıyordu. Merdiven bitmişti. Son basamağa da bastığımda gördüğüm manzara ile ağzım açık kalmıştı.

Yerlerde desenli Mardin halıları vardı. Karan tam karşımdaydı. Yavaşça ona doğru yürüdüğümde etrafta uçan balonları görmüştüm. Karan’ın arkasında yere sofra kurulmuştu.

Karan’ın yanına gitmiştim. Karşımda durmuş bana beğeniyle bakıyordu.

‘Dünya güzelim gelmiş. Gönlüme bahar gelmiş.’

‘Karan manzara çok güzel..’

‘Sen birde manzarayı benim gözümden gör..’ Karan ellerimi tutmuş ve öpmüştü.

Yavaşça biraz daha ileriye gittiğimde tüm Mardin ayaklarımın altındaydı. Güneş batmış şehrin ışıkları belirgin olmuştu.

Yerde bulunan sofraya baktığımda bir kuş sütü eksikti. Hatta belki o bile vardı..

Karan elimden tutup beni sağ tarafa doğru götürmeye başladığında karşımda duran ışıklı yazı ve yere serile güller ile durdum.

Beni daha fazla ne kadar şaşırtabilir dedikçe Karan hep daha fazlasını yapıyordu.

Işıklı Marry Me yazıyordu. Yerlerde gül yaprakları serilmişti. Yoluma ışıklar koymuştu.

Hazırlanan yoldan geçtikten sonra Karan ellerimi tutup kendisine çevirdi. Önümde diz çöktüğünde kalbi deli gibi atıyordu.

‘Güzeller güzelim, Ömrümü uğruna adadığım kadınım.. Hayatıma girdiğin günden beri ışık saçtın. Dokunduğun her yerde çiçekler açtırdın. Yapmam dediğim ne varsa yaptım.

Hiç bu kadar birine ait olmak istemedim. Hiç bu kadar birini de istemedim..

Seni buldum tamamlandım. Evim, yuvam, yurdum oldun. O kolyemi taktığın günden beri yönümü şaşırmadım. Meğerse tüm yollarım sanaymış.. Pusulam senin kalbinmiş..

Sen iste Mardin ne ki dünyaları önüne sereyim.. Sen iste canımı vereyim… Güzeller güzelim, Ömrüm senin olsun..

Bu aciz kul senin için deli divane oldu olamasa devam edecek. Tabi eğer evet dersen…

Hiç bu kadar evet cevabını duymak istemememiştim. Ama hayır dersen de ikna etmeye çalışır olmadı kaçırırım yavrum. Boşuna Keskin demediler bize..

Neyse Kısacası bu Yeraltının Keskin’i, Mardin’in Karan Ağası artık Safir’in Keskini olmak istiyor..

Benimle evlenir misin Safir’im?’

Sonunda söylemişti. Gözlerim dolu dolu onu dinlemiştim. Safir’in Keskin’i kulağa hoş geliyordu. Benim Keskin’im…

Karan cebinden mavi bir yüzük kutusu çıkarmıştı. Kutuyu açtığında içinden Safir taşlı bir yüzük çıktı.

Mavi taşının etrafı su damlası taşlarından oluşuyordu. Kendisi büyük bir Safir yüzüktü.

Gözümden yaşlar süzülmeye başladığında Karan ayağa kalkmış yaşlarımı tek eliyle silmişti.

‘Güzelim hayır dersen diye dedim ama ciddi değildim. Yoksa cevabın hayır mı?’ Diye şüpheyle bana bakmaya başladığında kahkahamı daha fazla tutamamıştım.

‘Evet! Sen artık yalnızca Safir’in Keskin’i ol sevgilim. Seni çok seviyorum. Ömrüm senin…’ sarılmıştım.

Karan beni kucağına almıştı. Elbisemin etekleri uçuşuyordu. Dudaklarımız daha fazla ayrılığa dayanamadı ve birleşti.

Karan ile öpüşmemiz diğerlerine göre farklıydı. Daha tutkulu daha istekli en çokta özlem doluydu..

Ömrümüzü birleştireceğimiz ilk adımı atmıştık. Ona evet dediğim an hayatımın en özel anıydı..

Onunla her şeye hazırdım. O yanımda olduktan sonra hiçbir şeyin önemi yoktu çünkü;

Karan artık sadece Safir’in Keskin’iydi…!

**

Bölüm Sonu

Yıldıza basmayı unutmayın

yorum yapmayı unutmayın :)

:)

Loading...
0%