@buket9
|
**** Karan Keskin Çetin’in yanından ayrılalı iki gün geçmişti.. Haftaya yapacağım özel planım olan gece için hazırlıklarım devam ediyordu. Her şeyin kusursuz olması için tüm seçenekleri bile düşünüp ona göre yol çiziyordum kafamda.. Düşmanlarım beni elbette çok özlemişlerdi, biliyordum. ‘ Pars, takılar ne zaman gelecek ?’ ‘ Daha 1 hafta var, erkenden getirtmedim.’ ‘ Davet listesinde bulanan kıymetli dostlarıma davetiyelerimiz gitti değil mi?’ ‘ Her şey tamam Keskin. Sen neden bu kadar abartıyorsun bu durumu? Sanki ilk defa yapıyoruz bu işleri?’ ‘ Özlemişim, hayatmda da bayadır aksiyon yoktu ondan sanırım. Modeller hazır mı bu arada?’ ‘ Hayatında aksiyon yok? Modeller bir ay önceden hazır.’ ‘ Tamam, bugün bizimkiler gelecek mardinden.’ ‘ Evet, son bir saat! Heyecanlı mısın aileni bayadır görmüyorsun?’ ‘Yok be Pars, heyecan falan kalmadı. Alıştım hem küçüklükten beri ayrı takıldığım için zorlanmıyorum artık.’ ‘ Gül hanım yemekleri ayarladı, odaları ayarlandı, korumalar ayarlandı. ‘ ‘ Eyvallah koçum. Sen başka işlerin varsa hallet yarım saate havaalanına geçeriz.’ Pars baş selamı verip odadan çıkmıştı. Ailem gelecekti bugün. Mücevherlerimi tanıtacağım ve satışa çıkaracağım o özel geceden sonra gideeklerdi. Dedeme inat Mardin topraklarından gitmiştim. Kalsaydım beni ağa yapacaktı biliyorum. En çok ona karşı çıktığım için kızgındı.. Hiçbir zaman ağa olmak istemedim. Bir yere bağlı kalmak istemedim. İstediğim mesleği yapmak istedim. Mücevher tasarlamak.. Sonra çok ilerledim.iyi kötü dostlar edindim. Karanlığa bile bulaşmıştım. Sadece mücevher tasarımı ile kalmadı.. Gözü kara oluşum, başkaldırışım beni Keskin yapan en büyük özelliklerdi.. kısacası Keskin olma yolunda çok bedel ödemiştim.. Mardin’in Ağası değil yeraltının Ağa’sı olmuştum.. Odanın kapı tıklatılma sesi ile daldığım düşüncelerden çıkmıştım. ‘ Gel Pars.’ ‘ Keskin araçlar hazır. Çıkalım mı?’ ‘ Çıkalım bakalım. Misafirleri bekletmek olmaz.’ Kapısı açık olan siyah araca doğru ilerledim. Şoförüm Ömer kapıyı açıp beni bekliyordu. ‘ Ömer, sen diğer arabaya geç koçum ben kullanacağım.’ ‘ Tamam abi.’ ‘ Sen İstanbul’a geldiğinden beri araba tutkunu biri oldun bakıyorumda.’ ‘ Çalışanlarımı yormayayım diyorum fena mı?’ ‘ Anlaşılan arada seni de araştırmam gerekecek. Değişen huyun suyun pek normal gelmiyor.’ ‘Abartma lan!’ Kısık sesle müzik açarak güzel havanın da tadını çıkarmıştım. Havaalanına doğru yola çıkmıştık.Yaklaşık On beş dakika sonra gelmiştik. Misafirlerim birazdan burda olurlardı. Oturduğum yerden yavaşça kalkıp karşıdan bana gelen topluluğa bakıyordum. Annem, babam ve kız kardeşim ellerinde valizlerle geliyorlardı. Pars hemen üç kişi yollayarak valizleri aldırmıştı. ‘ Oğlum! Kurban olduğum, nasıl özlemişim annem..’ ‘ Hoş geldiniz annem.’ ‘Öp bakalım babanın da elini, bizi özlemedin mi? Anneni öpe öpe bitirdin.’ ‘ Olur mu baba ver öpeyim.’ ‘Abiciğim, çok özlemişim.’ ‘ Beni mi İstanbul’u mu özledin?’ ‘ Aşk olsun abi, ikinizi de tabi.’ ‘ Al işte! Ciğerini tanırım senin ben.’ ‘Arabalara geçelim Keskin !’ ‘ Haydi geçelim arabalara, evde yemekler sizi bekliyor.’ **** Beril Safir ‘Seni yeneceğim ey İstanbul!’ sahil kenarında bu tarz bir cümleyle yürüyüş yapmayı elbette çok isterdim ancak gerçekler böyle değildi.. Sıla ile birlikte havaalanındaydık. Nişanlısı Akın bizi almaya gelecekti sözde ama yarım saat olmasına rağmen gelen giden yoktu. Ben ve Sıla beş valiz ile öylece ortada kalmıştık. ‘ Sıla Allah aşkına taksiye binelim biz neyi bekliyoruz?’ ‘ Aradım şimdi Akın’ı tekrar trafik vamış geliyormuş az daha bekleyelim.’ Akın denen aptala çok ayar oluyordum zaten bu aralar, birde böyle yapması iyice sinirlerimi germişti.. Yaklaşık on dakika sonra önümüzde beyaz bir araç durmuştu. Şükürler olsun Akın Bey teşrif edebilmişti… ‘ Hoş geldiniz hanımlar.’ ‘ Hoş bulduk.’ ‘ Nasılsın Beril?’ ‘ İyi Akın sen nasılsın? Çok iyi gördüm seni..’ ‘ Bomba gibiyim. Hayatım hoş geldin.’ ‘ Hoş buldum sevgilim.’ ‘ Valizleri yerleştirelim mi bir an önce eve gitmek istiyorum.’ ‘ Hay hay, sen nasıl istersen.’ Sonunda yola çıkabilmiştik. Yarım saat içerisinde evin önüne gelmiştik. Valizleri taşıyıp odaya geçmiştim. Sıla ve Akın mutfakta bir şeyler hazırlıyorlardı. Hemen bir duş alıp kendime gelmiştim. Yemekten sonra valizlerimi yerleştirmeye başlardım.. ‘ Akın o kız olmayacak diyorum neden anlamıyorsun!’ ‘ Sıla sabrımı taşırma! Kapat konuyu!’ ‘Sakin olun biraz. Akın bağırma lütfen. Bakın konu ne tam olarak bilmiyorum ama bu şekilde anlaşamazsınız. Sakinleşince kkonuşun lütfen.’ ‘ Benim sakinleşmem için bu evden uzaklaşmam gerekiyor. Size afiyet olsun..’ ‘ Akın otur şuraya nereye gidiyorsun o kıza mı ? O kızı yolmazsam bana da Sıla demesinler!’ ‘ Sıla yeter artık, o benim iş yaptığım biri senin yüzünden o ihaleden batarsam seni asla affetmem. Kıskançlıklarını kenara bırak!’ ‘ Aşık mı oldun o kadına?’ ‘ Saçmlamayı kes artık! Sıkılım senin şu imalarından.’ ‘ Nereye gidiyor… Gitti Manyak herif!’ ‘ Sıla canım otur gel sakinleş biraz.’ ‘ Beril hisediyorum, kadınlar hisseder. O kadında bir şey var. Ama Akın’da ondan hoşlanıyorsa…’ ‘ Tamam bebeğim böyle şeyler söyleme, üzme kendini. Akın senin nişanlın ona güvenmiyor musun? Kıskançlık yapmış olabilirsin sakin kafayla konuşalım. Hadi kahvaltını yap aç kalma.’ Sıla ve Akın son zamanlarda Akın’ın iş yaptığı bir kadın yüzünden sık sık tartışıyorlardı. İlişkileri oldukça yıpranmıştı bana göre.. Belki de ortada bir şey yoktu tamamen Sıla’nın kıskançılığıda olabilirdi, Akın’ın bir çapkınlığıda… Zaman her şeyin gerçekten ilacı mı bilmiyorum ama bazen şifa gibi geldiği doğruydu.. Belkide evlenmek için bu kadar acele edilmemesi gerekiyordu. Olmuyorsa zorlamanın anlamı hiç yoktu.. Sıla ile birlikte valizleri boşaltıp odama yerleştirmiştik. Çok yorulmuştum. Sıla ile dışarda yiyecektik akşam yemeğini, yarın ikimizde işe gidecektik nasılsa.. Bu gece İstanbul’a ilk gelişimizin keyfini çıkarıyorduk.. ‘ Sıla daha iyi misin?’ ‘ İyiyim canım, sen düşünme beni klasik kavgalarımız.’ ‘Sıla bu evlilik işini biraz daha mı düşünsen?’ ‘Beril asıl uzadıkça böyle kavgalar artıyor, işi hızlandırmayı bile düşünüyorum açıkçası.’ ‘ Ben seni düşünüyorum, her zaman yanındayım bunu bil..’ ‘ Biliyorum canım. Hadi eğlenmeyelim mi, bara gidelim mi? Eskisi gibi..’ ‘ Sıla yarın işe gideceğiz, hiç içemem ilk günden geç kalmak istemiyorum.’ ‘ Tamam söz bir kadeh.’ ‘ Tamam ben ne zaman dersem gideceğiz eve anlaştık mı ?’ ‘ Anlaştık.’ **** Karan Keskin Ailem ile akşam yemeğinden sonra çalışma odasına geçmiştim. Haftaya yapacağım davet için son kez kontrollerimi yapıyordum. Kapının tıklatıma sesi ile kafamı kaldırıp seslendim. ‘ Gel.’ ‘ Abicim müsait misin?’ ‘ Gel güzelim.’ ‘Ya canım abim benim.’ ‘ Bu hallerin çok tehlikeli Helen. Evet iste bakalım ne isteyeceksin?’ ‘ Ya abi hemen anladın. Sadece çok sıkıldım, acaba diyorum senin işin varsa ben korumada alarak yanıma senin mekanlardan birine gitsem? ‘ ‘ Olmaz!’ ‘ Abi ya hemen olmaz deme, Çetin abi ile gitsem?’ ‘ O hiç olmaz!’ ‘ Of peki tamam bunu söylemeye gelmiştim. Kusura bakma rahatsız ettim. Neyse sana iyi çalışmalar.’ ‘ Hazırlan.’ ‘ Ne ?’ ‘ Beş saniye içinde odadan çıkıp hazırlanmaya başla yoksa vazgeçeceğim. ‘ Abi ciddi misin? Tamam hemen çıkıyorum. Abilerin en yakışıklısı..’ ‘ Kaç tane abin var kız? ‘ ‘Olmayan abilerimi bile kıskanan canım koca yürekli abim. Seni çok seviyorum. Teşekkür ederim hadi oyalama beni.’ Helen benim tek kardeşimdi. Ailemden en sevdiğim, babamın ve annemin en kıymetlisi, emanetim.. Biricik güzel kardeşimdi.. Geldiğinden beri evde canı sıkılmıştı. İşlerim yoğun diye onu çıkarmayı uutmuştum ama şimdi kıramazdım.. ‘ Helen vazgeçiyorum. Ağaç oldum kızım hadi düğüne mi gidiyorsun?’ ‘ Patlama patlama geldim.’ ‘Helen bu biraz uzun olmuş gibi sen biraz daha kısa giy gel abim hadi..’ ‘Abi gerçekten mi? Bende kısa diye kızarsın sanmıştım. Tamam o za..’ ‘ Helen çıldırtma beni! Bu kısa değil bu aslında yok. Bu elbise üretilcekken sen almışsın, devamı nerde kızım bunun?’ ‘ Abi abartma ya yanımda sen olcaksın zaten valla hiç uğraşamam hadi çıkalım.’ ‘ Düş bakalım önüme sincap.’ Helen ile birlikte arabaya geçmiştik. Çetin ile ortak olan mekana gidecektik. Orası daha eğlenceli olduğu için Helen orayı seviyordu. Hep geldiğinde oraya gitmek isterdi. Yine öyle olacaktı. On beş dakikalık yolculuktan sonra gelmiştik. İçeriye her zaman ki yerimizi ayarlamıştı bile Pars. Çetin’d oradaydı. Tabi ki kızlarlar eğleniyordu, deli gibi dans ediyordu. Bizi görünce hemen yanımıza geldi. Helen’i görünce de şaşırmıştı. ‘ Helen, hoş geldin güzellik. Ne zaman geldin? Söyleseydin karşılama ekibi ayarlardım.’ ‘ Hoş buldum. Bugün geldik Çetin abi.’ ‘ Nasılsın baya büyümüşsün, daha da güzelleşmişsin. Nasıl koruyacağız kızım seni?’ ‘ Başta senden korusak yeter aslında..’ ‘ Ne diyorsun Pars yine sen ağzının içinden? Yüzüme konuş!’ ‘ İkinizde başlamayın yine.’ ‘ Abi ben dans etmeye gidiyorum, Çetin abi ile.’ ‘ Çetin, sana emanet koçum.’ ‘ Haydi güzellik gel bakalım.’ ‘ Keskin bu herife çok yüz veriyorsun.’ ‘ Pars dostum kabul et sadece gıcık oluyorsun. Çetin özünde çok temiz olduğunu sen de biliyorsun. Yoksa elli kere kafasına sıkmıştın.’ ‘Hala kafasına sıkma isteğim var bunu hatırlatırım..’ ‘ Hoşuna gidiyor seninle uğraşmak. Onu da öyle kabul etcez.’ Pars içki almaya gittiğinde Helen’i izlemye devam etmiştim. Güzel kardeşim çok mutlu olmuştu geldiği için.. Yanında bir kadınla dans ediyordu. Ne ara tanışıp dans etmeye karar verdi anlamıyorum. Dans ettiği kadın Helen’e çok içten gülümsüyordu. Dans ederken sanki kimse yokmuş gibi eğleniyordu. Altında beyaz, mavi yaprak desenleri olan bir etek giymişti. Üzerinde yine eteğin takımı olduğunu düşündüğüm, açık pembe desenleri olan kısa bir bluz vardı. Altına ise spor ayakkabı giymişti. Özel olarak burası için giyinmediği belliydi. Geçerken uğramış gibi duruyordu. Sarı dalgalı saçlarını savurtup çılgınlar gibi eğleniyordu. Yanına bir kadın daha geldi. Siyah, kısa dalgalı saçlı esmer bir kadın o sarışın afeti kolundan çekip götürmeye çalışıyordu. Helen onunlada tanıştı. Daha sonra iki kadında Helen’in yanlarından ayrılarak gözden uzaklaşmaya başladılar.. Pars benim nereye baktığımı anlamıştı sanırım. Hemen kendimi toparlayıp Helen’in yanına geçtim. ‘ Helen hadi gidelim.’ ‘ Abi daha yeni geldik. ‘ Saat on iki oldu Helen ne yenisi! Yürü hadi.’ Helen’i alıp çıkışa arabama doğru ilerledim. Helen’e o sarışın afetin hakkında sorular sormak istiyordum ancak yanlış anlayacağını düşündüm için sormadım. Eve geldiğimizde kendimi duşa attım. Aklımdan gitmiyordu dans edişi, kıvrımları,vücut hatları.. Ne diyoru ben ya.. Ne ara bu kadar kendimi kaybeder oldum. En son İtalya’da birinden hoşlanmıştım. O da beni aldatmıştı zaten.. Ulan ben aldatılcak adam mıyım diye çok sorguladım ilk zamanlar. Daha sonra anladım ki bu karşıdakinin karakteri ile sorunu olan bir durumdu. Liya da öyleydi.. Doyumsuz bir kadındı.. Cüretkardı. İlk zamanlar yanımda olduğunda bile kendimi farklı hissediyordum ancak anladım ki Liya tamamen kendisinden başka kimseyi sevmeyen bir kadındı. Erkekleri de bunu kendine kanıtlamak için kullanıyordu.. Uzun bir süre aşka küsmüşken ilk defa yeniden birini düşündüğüm için kendime çok şaşırıyordum. Farklı kılan neydi? Yarın ilk iş Helen’e çaktırmadan sorulara soracaktım. Kafamda dönen sahneleri de unutmaya çalışarak uyuma çalıştım yoksa uykusu kaçan tek ben olmuyordum… **** Bölüm Sonu Lütfen yıldıza basmayı unutmayın.. Yeni bölümde görüşmek üzere.. :) |
0% |