11. Bölüm

11.BÖLÜM

Buket Demir
bukettdem

Bi çocuğu sevgisiz büyütmek kadar kötü birşey var mıydı bu dünyada? Bir annenin kızının saçını hiç okşamayışı kadar? Bir babanın kızının gözlerine bakmayışı kadar?

 

Bir anne neden sevmezdi ki kızını yada bir baba bir kez olsun nasıl bakmaz kızının gözlerine. Sevgi bu kadar değerli miydiki o sevgiyi kızlarına bile vermiyorlardı. Halbuki ben küçükken görüyordum sınıf arkadaşlarım seviyorlardı birbirlerini. Kimisi en yakın arkadaşım deyip, kimisi ilk aşkım deyip ama canımı en çok acıtan şey okul sonlarında kızlarını almaya gelen anne- babalardı.

 

İlkokul zamanlarımda bir gün okuldan çıkmış eve doğru gidiyordum. Arkadan yüzünü görmediğim biri o kalabalığın arasında beni itmişti ve çakılla dolu zemine yüz üstü düşüp heryerimi parçalamıştım. Ellerim ve dizim o kadar acımıştı ki gözlerim dolmuş o an ağlamaya başlamıştım.

 

Kapıda bekleyen velilerden biri gelip beni kaldırmıştı. Beni kaldıran bir babaydı sanıyorum, elime bir peçete verip "annen veya baban seni almaya gelmedi mi?" Gözlerimden boncuk boncuk yaşlar düşerken kafamı salladım. Başka bir velinin arkadan konuşmasını işittim "yazık kızcağıza demek ki öldü anacığıyla babacığı" hıçkırıklar boğazıma birikmişti bu yüzden hızla oradan uzaklaştım.

 

Konağa gelir gelmez samanlığa girdim ve kanayan dizlerime bakıp daha da ağlamaya başlamıştım. Sinan abim beni samanlıkta ağlarken görünce hızla yanıma gelip bana sarılmıştı "kim yaptı sana bunu eylem çabuk söyle" bilmiyordum ki söyleyeyim "babam beni hiç sevmiyo dimi sinan abi... o annemi de sevmiyo, annem de beni" sinan abim hiçbir şey diyememiş sadece göz yaşlarımı silmişti.

 

İlkokul zamanlarımdan nefret ediyordum. Her sabah annem ite kalka kaldırır.Bağıra çağıra kahvaltımı yaptırır saçlarımı yapar ve bozmamam için sıkı sıkı tembihlerdi "bana bak kız eylem eğer bu saçlarını eve döndüğünde bozulmuş görürsem keserim onları duydun mu?" Kimseye saçlarımı dokundurmazdım

 

Gerçi hiç arkadaşım yoktu. Hatta sınıfta dışlanırdım, diğer kızlar beni yanlarına almak istemez benimle en ufak sohbet kuranı da dışlar zorbalık ederlerdi. Öğretmen konusunda da hiç şanslı değildim. Diğer öğrencilerden ziyade beni arka planda tutar muhabbet kurmamak birşey öğretmemek için yeminli gibiydi. Bu yüzden herşeyi çok geç öğrendim okumayı, yazmayı, matematik yapmayı.

 

Görüş alanıma anılın bacakları girince kafamı kaldırıp ona baktım "benim için bir şey yapmak ister misin?" Hafifçe gülümsedim "neymiş?" Sol elini bana uzattı "modelim olur musun?" Sol elimle elini tutunca gülümsemem yüzümde yayıldı. Beni ayağa kaldırınca etrafımda döndürüp elimi nazikçe öptü.

 

Veranda kapısının yanına bir sandalye ve kendi çizim eşyalarını koymuştu. Beni sandalyeye oturtup üzerime eğildi. Kumral saçları anında anlına dökülürken keskin yüz hatlarını inceledim. Kirli sakal bir insana bu kadar mı yakışırdı.

 

Sağ eli sol bacağını tuttu "bacak bacak üstüne atar mısın?" Göz kontağımızı kesmeden dediğini yaptım. İki elimi tutup dizimin üstüne koydu "ellerin böyle kalsın" sadece başımı salladım.

 

Anıl yüzümü inceleyip çarpıkça gülümsedi. Şovaleyin arkasına geçip fırçasını eline aldı "itiraf etmeliyim ki gördüğüm en güzel saçlara sahipsin eylem" anında kalbim hızlanmaya başladı "gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" Başını salladı "evet neden?" Gülümsedim ve gözlerimi anıldan kaçırdım "daha önce kimse söylememişti de" anıla kısa bir göz teması kurduğumda simsiyah gözleriyle bana bakıyordu "ilk olmak güzel"

 

Anıl bir bana bakıyor sonra gördüklerini fırçasıyla birleştirip tuvale darbelerini atıyordu. O kadar güzel bakıyordu ki bir insanın o gözlerde kaybolmaması imkansızdı.

 

"Kara kara ne düşünüyordun az önce?" Gülüşümü bir anda sildim "çocukluğumu" yüz ifadesi ciddiye binmişti "kötü müydü?" Dudaklarımı büzdüm "hatırlamak istemeyeceğim derecede" deyince "demek ki bazı konularda tek değilmişim" dedi.

 

O gece arabada ikimizde acılarımızdan bahsetmemiştik. O gün susmuştuk ama bugün demek ki paylaşmamız gerekiyordu. O siyah gözlerin acı hapsettiği aşikardı ama hangimizinki daha acılıydı orası belli değildi.

 

O anılarım gözlerimin önüne her geldiğinde kalbime bir bıçak saplanıyordu. Sevgisizliğim ve sahipsizliğim tekrar boy gösteriyor ben onunla savaşmaya çalıştıkça beni alt ediyordu. Ama biliyorum o boşluğu hiçbir zaman dolduramayacağım, her zaman kendini göstericek ben mutlu oldukça.

 

Titreyen bir nefes çektim içime "bu konuda kapışır mıyız sence?" Acılı bir tebessüm yerleştirdi yüzüne "kapışırız" dolan gözlerimi kapattım ve bir süre geçmesi için bekledim ama konuşmadıkça rahatlayamayacağımı biliyordum bu yüzden yutkundum "bu yaşıma kadar her ihtiyacımı borçlada olsa giderdim ama bir tek anne baba sevgisini gideremedim" gözlerimi açtığımda anıl bana buğulu gözlerle bakıyordu birden acılı bir gülümseme dudaklarımda belirdi "daha okula yeni başladığım zamanlarda bir gün okuldan geldim, annem kapıda oturmuş beni bekliyordu. Heyecanlandım bi an, annem beni bekliyor diye. Gittim heyecanla yanına, bir baktım burnundan soluyor beni karşısında görünce yapıştı saçlarım 'ne yaptığını sanıyorsun sen' diye bağırdı. Saçlarıma yapıştığı an başladım ağlamaya 'öğretmenin aradı bugün babanı dersleri dinlemiyormuşsun' diyip tokadı basmasıyla yere düştüm. Tuttu kolumu morartana kadar sıktı 'ben senin yüzünden babandan azar yiyip duruyorum' diye diye kapattı beni odunluğa. O zamanlar da cuma günüydü bütün bir hafta sonu beni odunluğa

kapattı.

 

Anılın gözlerine bakamadım daha fazla, bakışlarımı camdan dışarı çevirdim "sinan neredeydi?" Zoraki tebessüm ettim "ikimiz de küçüktük o zamanlar ne yapsın o da iki gün boyunca her öğün bir kuru ekmek getirirdi bana" anılın yüzüne bakamıyordu "nasıl anneymiş o öyle,

ya başına bir şey gelseydi orada" sesinde öfke vardı "geldi zaten... pazar günü akşama doğru akrebin gazabına uğradım" anıl duymayacağımı sanıyordu ama duyuyordum ağzının içinden bir küfür salladı.

 

Ona baktığımda çatık kaşlarıyla hıncını fırçadan çıkarıyordu. Bütün vücudu kasılmıştı "kızmana gerek yo-" lafımı kesti ve sinirle bana baktı "kim yetiştirdi seni hastaneye peki, nasıl kurtuldun oradan?" Ciğerlerimdeki bütün nefesi bıraktım "sinan abim çıkardı, hastaneye götürmediler sinan abimin annesi hemşireydi o baktı" şok olmuşçasına bana bakıyordu "bu nasıl..." sustu "sinirlenme bu yaşıma tek başıma geldim, hayattayım ve inan bana babamın suratına tükürmeden de ölmeyeceğim. Eskiden olsa babamın da annemin de yüzünü görmek istemezdim ama fikrim değişti biliyor musun. Babamı rencide edene kadar ölmiycem" çatık kaşlarıyla yüzümü süzüp çenesini sıktı "ölmene izin vericeğimi kim söyledi?" Diyip sigara paketine yöneldi "uçurumdan atlasam peşimden mi geliceksin?" Dumanı bana doğru üfledi "gerekirse"

Acılı gülümsemeyle "bunu yapma sebebin ne olucak peki?" Sustu bir süre düşündü "sadece görevimi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum" kaşlarımı kaldırıp anladım dercesine başımı salladım.

 

Anıl beni sandalyede sanıyorum ki saatlerce oturmuştu. Ama nihayet bitmişti ve ikimiz de yere oturmuş resmin karşısında elimizde viski bardağıyla çizime bakıyorduk. O kadar yetenekliydi ki beni olduğumdan daha güzel çizmişti. Siyah gözlerimde ki parıltıdan kızıl saçlarımdaki canlılığa kadar "müthiş olmuş" anıl bardağı bırakıp geriye yaslandı "müthiş olan sensin, çizdiğim en güzel tuval buydu" yanaklarım kızardı ve durum susmama neden oldu. Ağzımdan tek kelime çıkması imkansızdı nede anıla bakabilirdim.

 

Viskimden bir yudum daha alırken anıl yanımdan kalkıp gitti ve çok geçmeden salonda müzik sesi duyulmaya başladı. Arkama baktığımda anılın bana uzatmış olduğu eli gördüm "benimde dans eder misin?" Kalbim hafiften hızlanmaya başlarken kemikli ellerine bir kere daha bakıp elini tuttum. Anıl diğer elindeki viski bardağını kafasına dikip sehpanın üstüne koydu ardından elimdeki viski bardağına bakınca bırakmam gerektiğini anladım ve bende hızlıca fondip yapıp anıla verince onu da sehpanın üzerine koydu.

 

Gözleri gözlerime değer değmez yutkundu. Bir eliyle belimden tutup kendine yapıştırırken diğer eliyle elini avuçlarının içinde tutuyordu. Fakat bu pozisyonu beğenmemiş olsa gerek iki elimi de boynuna götürüp o da belimi tutmaya başladı.

 

Kesik bir nefes alıp gözlerine bakmaya cesaret buldum. Yüz hatları, mükemmel düzlükte burnu ve kalın dudakları beni etkisi altına alıp hapsediyordu. Anlına dökülen kumral saçları onlara dokunma isteğimi uyandırırken anıl benden daha cesaretli davranıp önüme gelen bir iki tutam saçı gözlerimin önünden çekip kulağımın arkasına sıkıştırdı

 

Eli yüzümden çekilmeden boyumdaki saçları da geriye atıp gözleriyle dikkatlice saçlarıma bakıyordu. Ben gözlerimi anıldan ayıramazken anıl daha da kilitlenmem için beni daha çok kendine çekiyor, belimi sıkı sıkı tutuyor, adımlarını adımlarıma doluyordu. Ellerim boynundayken ondan uzak kalmam imkansızdı, ne uzak kalabiliyor nede kendimi geri çekebiliyordum. Ama anıl yüzünü yüzüme daha da yaklaştırıyor nefesini tenimde hissetmeme sebep oluyordu. Ferah kokusu beni mayıştırırken gözleri beni ölüme çağırıyordu.

 

Bu yakınlaşma o kadar nefesimi kesiyordu ki elim ayağım kilitleniyordu bu yüzden başımı göğsüne koydum ve öylece kaldık. Ellerim boynundan yavaşça inerken anıl belimden daha sıkı tutuyordu. Anılın kollarında öylece kalmıştım üstelik bu sefer ikimizden biri sarhoş da değildi fakat kendi kalp çarpıntımdan başka bir ses daha vardı. Anılın kalp atışları. O kadar hızlı atıyordu ki istemsizce gülmek isterken kendimi tutmaya çalışıyordum.

 

Kalp atışları huzur veriyordu. Sadece kendi kalbimin bu denli atmadığını bilmek istemsizce mutlu etmişti. Bu kalp atışları yağmur yağışı kadar huzur vericiydi, sonsuza kadar dinlemek istediğim sesti.

Yutkundum bu anı hafızama kazımak istiyordum gözlerimi kapattım.

 

Anıl kollarıyla beni sarıp sarmalıyordu ama ikimizde neden bu pozisyonda olduğumuzu açıklayamıyorduk. Sadece onun kollarındaydım ve bu...çok huzurluydu. Seneler sonra kendimi bu kadar güvende hissediyordum bu yüzden bu anın bozulmasını istemiyordum.

 

Dakikalar sonra şarkı bitmişti ama bizim için bitmemiş gibi hala dans ediyorduk "yıllardır hiç bu kadar huzurlu hissetmemiştim" anıl saçlarımı okşadı "istediğin kadar böyle kalabilirim"

 

Anıl'dan;

 

Öyle de yapmıştım kollarımda uyumuştu üstelik hava yeni yeni kararıyordu. Kızıl saçlarına uzun ama sessiz bir öpücük bıraktım ve onu yukarı çıkarıp yatağıma yatırdım.

 

Bugün dudaklarından duyduğum şeyler karşısında büyük bir şok geçirmiştim. Hangi anne kızını iki gün boyunca öyle bir yerde bırakabilirdi ki

 

Eylemi yatağa yatırınca başından ayılmak istemedim ve öylece yere çöktüm. Onun küçüklüğünü hayal etmeye çalışıyordum. Kızıl saçlarıyla siyah gözleriyle ama aklım almıyordu bu kızı hiç mi sevmemişlerdi ki senelerce tek bir gün aramadan terk etmişlerdi. Sadece ailesi değil sinan da terk etmişti onu peki dedesi? Dedesi neden bırakmıştı onu? Ölmüş müydü?

 

Sinan o gece terk etmedim diye diye sayısız bardak devirmişti tabi bende. Eve nasıl geldim hatırlamıyordum doğrusu yada eylemin beni nasıl eve getirdiğini ama onu kollarımda hatırlıyordum. Saçlarının kokusuyla uyumuştum, gece kalkıp hala kollarımda mı değil mi diye de kontrol ediyordum. Keşke ben ondan önce uyansaydım diye düşünmüştüm uyanınca. Uyandığında ilk beni görseydi bende ona içimdeki duyguları açmak zorunda kalsaydım.

 

Ama olmamıştı...

 

Eylem'den;

Kabusumdan kan ter içinde nefes nefese uyandım ve uyanır uyanmaz anıl görüş alanıma girdi "sakin ol, ben buradayım" nefesimi kontrol etmeye çalışırken anılın yüzünü inceledim "sen ne zamandır buradasın?" Anıl saçlarımı geriye attı "sen uyuduğundan beni" gümbürdeyen kalbimle başımı salladım "kötü müydü?" Endişeli yüz ifadesini görebiliyordum "her zaman gördüğüm bi kabus yeni bir şey değil" saçlarımı kulağımın arkasına itti "ne görüyorsun peki?"

 

Ciğerlerimdeki son oksijeni verip kalbimi sakinleştirmeye çalışıyordum ama hala depar atmışım gibi hızla atıyordu. Ufak bir nefes aldım "kardeşimin öldüğü geceyi...yangını" sol elimi yatağa bastırıp bütün yükümü o koluma verip gözlerimi kapattım "her gece aynı kabusu görmeme rağmen hala ter içinde uyanıyorum, hala kardeşimi kurtarabilecekmişim gibi çabalıyorum."

 

Anıl elini elimin üstüne koyup gözlerini yüzümün her yerinde gezdirmeye başladı "kardeşin öldüğünde kaç yaşındaydı?" Ay ışığı odaya vurup anılın yüzünü aydınlatıyordu "bir yaşına bile basmamıştı, daha bebekti...çok küçüktü" diğer elini yanağıma koydu "geçti, artık ben burdayım" derin bir nefes aldım "neyim olarak?" Simsiyah gözleri yüzümün her yerinde gezindi "koruman olarak" koruma mı? Bu yüz, bu vücut, bir koruma için çoktu, fazlasıyla yakışıklıydı üstelik benim korumam, aklım yerinden uçmazsa çok iyiydi.

 

Ağzımı açıp tek kelime dahi edememiştim, sadece öylece o yüze kilitlenmiştim. Kumral teni, simsiyah gözleri, keskin yüz hatları... kalın dudakları. Yutkundum "rahat bir uyku istiyorum, kabussuz" elimin üstündeki parmakları parmaklarımın arasından geçip elimi sıkı sıkı tuttu "senin için ne yapmam gerekiyor, sadece söyle" aklıma gelen şeyle yutkundum ve geniş göğsüne kısa bir bakış atıp tekrar gözlerine baktım.

 

Anıl hiçbir şey demeden yatağın etrafından dolaşıp yanıma geldi. Sol kolunu belime atıp kendine çekti "sadece uyu" sağ eliyle kafamı göğsünün üstüne koydu. Aklımı mı okuyordu?

 

Sadece rahatlamak istiyordum. Korkusuz, endişesiz bir uyku istiyordum. Kollarımı anıla dolayıp gözlerimi kapattım "beni bunu alıştırmasan iyi olur. Yoksa-" sustum, gerisini getirmek istemiyordum.

 

*** 

Uzun ve rahatsız edici bir telefon melodi sonrası anıl'ın sesi eklendi

"-efendim"

-

"-biliyorum gelicem"

-

"-tamam kürşat gelicem uzatma"

 

Gözlerimi aralayıp anıla baktım "birşey mi oldu?" Anıl uykulu gözleriyle bana bakıp hafifçe gülümsedi "günaydın, birşey olmadı" hala anılın kollarında olduğumu fark edince kalkıp yüzümü ovuşturdum "bir yere mi gidiceksin?" Kafasını sallayınca kumral saçları dalgalandı "gitmemiz gerek, lansman yaklaşıyor" deyip sakallarını kaşıdı "anladım, gidelim o zaman" yataktan tam kalkıcakken elimden tutup tekrar kendine çevirdi "uykunu alabildin mi?" Yüzünü gözlerimle süzüp başımı onayladım "uzun zamandır uyuduğum en huzurlu uykuydu"

 

Gülümsedi "ne zaman isterseniz emrinizdeyim leydi" güldü. Güldüm.

 

Anıl'la toparlanıp yola koyulmuştuk, ve yol boyu telefon konuşmalarına cevap verip durmuştu. Konağa varana kadar aramaların biri bitip aradan saniye geçmeden bir diğer kişi aramıştı. Anıl daha kapıyı çalmadan alp kapıyı açmış ve anılın üzerine atlamıştı "nerdesin abi ya şu yüzünü bi göremedik" alp bir benim kolumu bi anılın kolunu tutup çekiştirmeye başladı "hadi bakalım yürüyün ben evde oturmaktan çok sıkıldım derhal enerji buluşması yapmalıyız" üçümüz de salona yürürken anıl söyleniyordu "alp buluşmanın sırası değil şirkete gitmem gerek" görüş açıma sarp ve leyan girince gülümsedim.

 

Leyan salondaki sehpanın üzerindeki puzzle'ı tamamlamaya çalışıyordu sarp da elindeki telefonla oyun oynuyordu "sarp oyun oynuyo işte onunla oyun oyna" alp kollarımızı bırakıp mızmız çocuk gibi yerinde bir iki defa zıpla "anıl sıkıldım sıkıldım onlar da çok sıkıldı hadi bir şeyler yapalım" anıl oflayıp puflarken ben alp'in bu hallerine gülüyordum "abi ne kadar bu böceklerin kafasını kırmak istesem de alp bu sefer haklı bende çok sıkıldım" leyan bu cümlesinden sonra ayağa kalkıp yanıma geldi.

 

Anıl hepimize şöyle bir kez baktıktan sonra biraz düşündü "tamam şöyle yapalım benim şirkette bir iki işim var yapmazsam kürşat bana ne yapar bilemiyorum akşama da hazır olun" bana döndü "selimleri de çağır" bir an şaşırdım, selimler mi? Sadece başımı salladım "geç kalmam, ben gelir gelmez çıkarız" alp ellerini yukarıya kaldırıp bağırdı "vuhuuuu"

 

Ellerimi koynumda bağladım ve sadece leyan duyucak şekilde "geçen gece de bana geç gelmem demişti" leyan kaşlarını çattı ve bana dönüp kulağıma eğildi "sizi kapıdan çıkarken gördüm abimin hali neydi öyle" aynı sessizlikle cevap verdim "rakı banyosu yapmıştı" yüzünü büzüştürdü "abim rakı içmez ki eylem" tek kaşımı kaldırdım "demek ki içiyormuş" diyip gözlerimi anıl'a diktim "hayır gerçekten içmez abim rakı"

 

Gözlerimle anılı süzerken anılın bana bakmasıyla gözlerimi kaçırdım. Gerçi o geceden sonra gözlerine hiç bakamıyordum. Gözlerimin önüne bana sarılışı ve o denli yaklaşması geldikçe aniden terliyor, kalp atışlarım hızlanıyor, parmaklarım buz gibi oluyordu.

Ama anıl ısrarla bana bakıyor siyah harelerini üzerimde gezdiriyordu. Tamam itiraf ediyorum bende ona bakmak istiyorum ama aklıma dün gece geldikçe utanmaktan kıpkırmızı oluyordum.

 

Leyan kolumdan tutup yapbozun olduğu sehpaya beni çekti "hadi gel de yapalım şu puzzle'ı sen gittikten sonra hiç yapamadım zaten çıldırıcak dereceye geldim. Sen nasıl yapıyorsun hiç anlamıyorum" üzerimdeki paltoyu çıkarıp koltuğa koydum ve leyanın karşısına geçip puzzle'ı yapmaya koyuldum "gerçekten hiç bir ilerleme kaydedememişsin leyan sana inanamıyorum" leyan gözlerini kısıp bana baktı "komik misin acaba sen?" Güldüm "öyleyimdir."

 

Anıl'ın gözleri hala üzerimdeydi hissediyordum ama ona bakmaya cesaret edemiyordum "abi bi gelir misin?" Sarp anıl'ı çağırınca bu sefer onlara baktım. Anıl sarp'ı alıp salondan uzaklaşınca leyana döndüm "ne iş çeviriyo bunlar?" Leyan omuzunu silkeledi "boşver" aklım hala ne olduğunu anlamaya çalışırken bir yandan da puzzle'ı ilerletmeye çalışıyordum.

 

Leyan bana sinsi gözlerle bakınca kaşlarımı çattım "niye öyle bakıyorsun?" Leyan parmaklarını birbirine geçirip bana bakmaya devam etti "leyan niye öyle bakıyorsun?" Kısık sesle söylemiştim çünkü tam yanımızda alp vardı "neler oldu dün gece anlat çabuk, abim niye öyleydi?" Elimdeki puzzle'ı yerine yerleştirdim "bana niye soruyorsun leyan bende bilmiyorum" gözlerini kısıp doğru söyleyip söylemediğimi kontrol ediyordu "bakma şöyle doğruyu söylüyorum" leyan ellerini masaya vurunca alp bize döndü "ne konuşuyorsunuz siz aranızda fısır fısır?" Leyan bir anda alp'e pençelerini gösterdi "sana ne böcek? Sen bizi mi dinliyorsun?" Alp leyana bulaşmamak için geri adım attı "sinsi şey" bir anda koray sargına dönmüştü ve bu durum beni oldukça güldürmüştü.

 

Sarp'ın içeri girmesiyle ona döndüm "eylem abim mutfakta seni bekliyor" leyana bakmamla yüzündeki pis sırıtışı gördüm ama aldırış etmeden yerimden kalkıp mutfağa gittim. Anıl mutfağın bahçesine çıkmış sigarasını içiyordu. Yanına yavaş adımlarla gittim "senin şu sigara işini halletmemiz lazım" dumanı bana doğru üfledi "hallet o zaman" dumanı elimle itelemeye çalışmıştım ama nafile. Parmaklarının arasından sigarayı alıp çöpe attım "en azından benim yanımda içme" anıl dudaklarındaki hafif gülümseyle beni izliyordu "bu kadar sigarayı bırakmamı istiyorsan bana yeni bi alışganlık edindirmelisin" muzip bir gülümsemeyle "ne gibi?" Vücudunu bana döndürünce bende ona döndüm "bilmem onu da sen düşün" gülümsememe hakim olmaya çalışırken onu başımla onayladım.

 

Anıl buz gibi olan elimi tutup kaldırdı ve elindeki saati taktı "bu ne?" Anıl elimi tutmaya devam ederken "bu sıradan bir saat değil eylem, güvenliğin için,bunu sürekli takmanı istiyorum" evet görünüşü bildiğim saatler gibi değildi, kayışı yoktu mesela, bir saatten ziyada bir bileklik görünümlü saat gibiydi. Gold saati iyice süzdüm "bu saat benim güvenliğimi nasıl sağlayacak onu anlamadım" anılın sıcacık elleri buz gibi olan ellerimi ısıtıyordu "saatin içinde konumunu belirleyen birşey koydu sarp, başına gelebilecek herhangi bir tehlikeye karşı ayrıca bunu kimseye söylemeni de istemiyorum, ne olur ne olmaz" haklıydı bu yüzden sadece başımı salladım ama ikimizin de bakışları ellerimize çevrilince hızlıca elimi anılın elinden çektim ama elimdeki sıcaklık yerini bi anda soğukluğa bırakmıştı. Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım "şey... ben leyanın yanına gidiyim" birşey demesine fırsat vermeden yanından ayrılıp leyanın yanına giderken saati kazağımın içine sakladım. Demek sakladıkları buydu.

 

Anıl dediği gibi konaktan ayrıldıktan sonra bizde evde oyalanıcak bir şeyler yaptık mesela böcekler bana oyun konsolunu öğretmeye çalıştı ama asla öğrenemedim aşırı karışıktı, ayrıca onlar çok hızlıydı onlara yetişmem imkansızdı bu yüzden bende biraz tarçınla ilgilenmiştim. Akşam yemeği geldiğinde aziz giray bizimle yemeğe inmemiş yorgun olduğunu söyleyip odasında yemişti bizde masada şakalaşarak ve sohbet ederek yemek yemiştik. Böcekler bana ingilterede şirketlerini nasıl batırdığını anlatırken leyan da onları dövdüğü hikayesini anlatmıştı. Yemekten sonra leyanla hazırlanmak için odaya çıkmıştık, eğlenmeye gideceğimiz için rahat bir şeyler giymeye çalışmıştık. Ben baldırımda yırtık bol kesim bir mavi kot pantolon giyerken leyan siyah dizlerinde yırtık bol paça bir pantolon giymişti. Üzerime de salaş boğazlı bir kazak giyerken leyan da beyaz bir kazak giymişti. Ben hazır bir şekilde leyanı beklerken leyan makyajını yapmakla meşguldu "eylem buraya gel" elimdeki kitaptan başımı kaldırdım "neden?" Diyince elindeki rimeli gördüm "hayır leyan" ayağa kalkıp yanıma geldi "gerçekten çok yapmayacağım söz veriyorum sadece rimel sürmeme izin ver" ofladım ve ayağa kalkıp beni pufa oturtmasına izin verdim. Gözümü çıkarmasından deli gibi korksam da leyan rimeli sürüp bir adım geri gitti "mükemmel oldu kendimi tebrik ediyorum mükemmel sürdüm" leyan gözlerimi devirip aynaya baktım.

 

Dediği gibi çok sürmemişti ve topak topak durmuyordu "tamam birde allık sürmeme izin ver" elimi kaldırıp onu durdurdum "hayır leyan cidden o olmaz" leyan oflayıp pufladı "sen selimleri aradın mı?" Başımı salladım "geliyorlar" leyan eline kırmızı bir glos alıp kendine sürdü ardından bana döndü "çok sürmiycem" oflayıp sürmesine izin verdim o da ufak dokunuşlarla glosu biraz biraz sürdü.

 

Tamam yeter leyan hadi aşağı inelim anıl birazdan gelir. Ayağa kalkıp tam kapıya gidicekken leyan durdurdu "sen abimi görücem diye heyecanlı mısın sanki biraz?" Bir anda sıcak basınca kızardığımı hissettim "ne alakası var leyan" diyip odadan çıktım ve paltomu giyip merdivenlerden inerken kapı çalınca kapıya gidip açtım. Karşımdaki anıldı ve kapıyı açar açmaz anıl'ın kokusu etrafımı sardı. Anıl bana bakıp gözleriyle süzdü ve tekrar gözlerime baktı "eylem" ellerini saçlarına götürüp düzeltti "çok...güzel olmuşsun" aynı kalp çarpıntısını hissedince derince bi nefes aldım ama gözlerimi bir an olsun anıldan çekemiyordum. Kumral saçları, mükemmel yüz hatları beni daha da kendine hapsederken düşüncelerimi alp bozdu "abicim biliyoruz eylem çok güzel olmuşda hazırlanman gerek çünkü selimler gelmek üzere" anıl gözlerini gözlerimden ayırınca bende gözlerimi ondan ayırdım. Anıl odasına çıkarken arkasından kapıyı kapatıp tekrar salona geçicekken tekrar kapının çalmasıyla geri dönüp kapıyı açtım.

 

Gelen selimlerdi ve kapı açılır açılmaz simay boynuma atlamıştı "eyleeeeem" kahkaha atıp bende ona sarıldım "simay boğulucam" simay kollarımdan ayrılınca çilere ve selime de sarılmıştım. Selim kolunu omuzuma atıp beni kolunun altına çekti "nasılsın kraliçem?" Gülümsedim "sizinle daha iyiyim" selim saçlarımı öpünce anıl'ın boğaz temizleme gibi bir sesini duyduk. Merdivenden inerken gözleri selim ve bendeydi "hoşgeldiniz" anıl yanımıza gelip selimin elini sıktı "artık gidebiliriz o zaman" leyan ve böcekler de gelince takım tamamlanmıştı "o zaman biraz gürültü çıkaralım" böcekler el çarpınca gülümsedim ve hepimiz arabalara giderken anıl beni kolumdan tutup kendine çekti "sen benimle geliyorsun" tek kaşımı kaldırdım "nedenmiş? Hepimiz aynı yere gidiyoruz" selimde diğer kolumdan tutup çekince ortada kaldım "bencede seninle gelmesine gerek yok anıl" kısık gözlerle selime bakarken leyan beni tutup kendi tarafına çekti "şöyle yapalım kızlar benimle gelsin siz erkeklerde aranızda paslaşırsınız" başımı salladım "mantıklı" simay ve çileri alıp leyan'ın camarosunun yanına gidip yerleşirken anıl arkamızdan bakıyordu.

Çiler ve simay arkaya otunca leyan şoför koltuğuna oturdu bende yanına.

 

Erkeklerin yanından ayrılıp giderken leyan kısa bi korna çalıp motoru inleterek konaktan ayrıldı ama çok geçmeden anılın arabasıyla peşimize düştüler. Leyan telefonunu bana uzattı "bir şeyler aç da iyice coşalım" çiler ve simaya dönüp gülümsedim "istek parça var mı?" Kimseden öneri çıkmayınca leyan atladı "gökhan türkmen: dene" başımı sallayıp şarkıyı açtım ve yol boyu kahkaha atıp anılın arabasıyla yarıştık. Böcekler sanrufdan çıkıp leyana bulaşırken selim de çilere kaş göz işareti yapıyordu ama çiler oralı olmayıp selime el hareketi çekiyordu ve arabada bir kahkaha tufanı kopuyordu. Anıl'ı selimden dolayı göremiyordum ama ful dikkat yola konsantreydi.

 

Varış noktasına ulaşınca arabadan inip etrafıma baktım burası lunaparktı. Böcekler birbirlerine şakalar yaparak en öne geçtiler "şimdi ben diyorum ki biz bu grup çarpışan arabalara binersek çok eğleniriz" etrafıma bakınırken o tabelayı gördüm ve dudaklarımı büzdüm "çarpışan araba mı? Biraz gerçekçi olalım ben neye gideceğimizi buldum" elimle go kart tabelasını gösterdim "bence bizi bu keser" böcekler de bana hak verince hep birlikte go karta gidip yerimizi aldık.

 

Simay ben korkarım diyince çilerle oturmuş onlar dışında hepimiz ayrı ayrı oturuyorduk. En önde ben ve anıl arkamızda leyan ve selim onların arkalarında da çilerler ve böcekler vardı. Anıla kısa bir bakış attığımda onun bana çoktan baktığını gördüm ve bakışlarımı ondan çektim.

 

Start işaretinin verilmesiyle aramızda tatlı bir rekabet başlamıştı. Böcekler leyanı sıkıştırırken çiler de selimle bi yarış içerisine girmişti ve anıl da benimle yarış içerisindeydi. En önde biz vardık ama yine de yerimi diğerlerine vermemek için çok uğraşıyordum. Tamam itiraf ediyordum anıl da iddialı bir rakipti ama bende iddialıydım. Anılı arkamda bırakıp ilerlerken çok geçmeden beni yakalayıp başa baş gitmeye başladık bir ben öne geçiyordum bir o. Bitiş çizgisini görürken anıla kısa bir bakış attığımda bana göz kırmasıyla ufak bir dumura uğradım ve o kısacık anda anıl beni geçmiş ve beni yenmişti ben ise ağzım açık ona bakıyordum "hile yaptın" hepimiz arabalardan ayrılırken anılın yanına koştum "hile yaptın bu sayılmaz" anıl muzip bir gülümsemeyle bana baktı "be hiçbir şey yapmadım" ellerini kaldırıdı "seni sıkıştırmadım önüne de kırmadım" ağzım açık onu izliyordum "söyle ne yaptım?" Hayretle onu izlerken kahkahama engel olamıyordum.

 

Anıl beni arkasında bırakıp gidince hızla arkasından koşup sırtına zıpladım ve ayaklarımı ona doladım "hile yaptın anıl giray" anıl düşmemem için bacaklarımdan tutarken o da kahkahalara boğulmuştu "yenildiğini kabul et eylem aktaş" sırtından inip önüne geçtim "yenicem seni görüceksin" go karttan çıkıp lunaparkta dolaşmaya başladık. Anıl yanıma geldi "tamam o zaman var mısın iddiaya" bana parmağını uzatınca yüzünü süzüp bende küçük parmağımla parmağını tuttum "tamam nesine?" Anıl biraz düşündü "ona sonra karar veririm" gülümsedim "eğer ben kazanırsam dışarı çıkarım, tek başıma" anıl kaşlarını kaldırdı "iddialı" başını salladı "tamam, ama söyleyeyim eğer ben kazanırsam elimden kurtulamazsın" başımı salladım "tamam ben varım" ikimizde gözlerimizle inatlaşırken böcekler yanımıza geldi "eylem dediğin gibi kazanamazsan yandın, bizden söylemesi" alp göğsünü kabarttı "tecrübe konuşuyor" anıla döndüm "bence anıl kiminle dans ettiğini bilmiyor" anıl bana gözlerini dikmiş bakarken bende ona gözlerimle karşılık veriyordum.

 

O dakika anıl'la aramızdaki rekabet başlamıştı ve hemen yeni bi oyun seçmeye koyulmuştuk. Görüş alanıma balonlu peluşlu birşey takılınca anılı peşimden sürükledim "bu" anıl bi oyuna bir bana baktı "balonlara yumruk atmayacağından emin misin?" Gözlerimi kısıp anıla baktım "görücez" tezgahın öbür tarafındaki adam elimize silahı verince anıl önceliği bana tanıdı bu yüzden silahı ben alıp balonlara odaklandım. Anıl kulağıma yaklaşıp ılık nefesiyle fısıldadı "eğer kazanamazsan seni benim elimden kimse alamaz" gözümün önüne anılla olan yakınlığımız gelince yine sıcak basmıştı. İlk atışımla başladım ve balonların hepsini teker teker vurduğumda anıla döndüm ve şeytani bir gülümseme yüzüme yerleştirdim "daha iyisini yap da görelim" bu sefer anıl silahı eline alıp atış yapmaya başladı ve iki tanesini kaçırınca kahkaha attım "gördün mü"

 

Ben kahkahalar içince gülerken anıl beni izliyordu "bu kadar çok gülme ben kazanıcam" ben anıla rekabetçi bakışlar atarken adam bana peluştan bir ördek uzattı "buyrun" şirin ördeği elinden alıp gülümsedim "anıl baksana çok tatlı" anıl gülüşüme bakarken "sana benziyo" bi anda gülüşüm soldu "ördeğe mi benziyorum" anıl kahkaha atıp yanımdan ayrılırken bende peşinden gidiyordum "gerçekten ördeğe mi benziyorum anıl" anıl bi anda arkasını dönünce ona çarpmamak için kendimi durdurmaya çalıştım ama yine de ona çarptım "sen ördekten çok daha sevimlisin" bu soğuk havada tekrar terlemiştim ve yanaklarımın kızardığına çok emindim. Anıl suratımın aldığı ifadeyle gülümserken bende ondan gözlerimi kaçırıyordum. Fakat başaramayınca hızla oradan uzaklaştım ve boks makinasına yumruk atan böceklerin yanına gittim "simay bak ördek kazandım" simay da benim gibi çok sevimli bulurken selim kahkaha attı "sana benziyo eylem" birden yüzüm düşünce anıla döndüğümde o da gülüyordu "çok ayıp" cık cıklayıp ördeğime sarıldım.

 

Selim birden ellerini çırptı "tamam hadi iddiaya girelim alp mi daha hızlı vurur sarp mı?" Leyan hemen atladı "bir dakika sonucu ne ona göre giricem iddiaya" selim dönme dolabı gösterdi "kaybeden biner" ağzım o şeklini aldı "hayatta binmem" anıl bana gözlerini dikti "neden?" Simay güldü "eylemin yükseklik korkusu var" hepsi birden gülerken anıl yanıma geldi ve kulağıma eğildi "sen bana güven" anıla güveniyordum ama içime ufak bi şüphe düşmedi değildi "tamam öyle olsun". Leyan,çiler,simay,selim sarp derken anıl ve ben alp demiştik "anıl bu işte bir iş var" anıl sadece böceklere bakıyordu "görüceksin" başımı salladım ve ilk yumruğu alp attığında 276 skore çıkarmıştı sıra sarp'a geldiğinde nefesimi tuttum. Sarp öyle bir abanmıştı ki skoru 300'e çıkarmasıyla ağzım açık kaldı ve anıl'a baktım "bilerek yaptın" anıl hınzırca gülümsedi "çok kötüsün anıl" anıl kulağıma eğildi "yaz reçeteyi o zaman" elimden tutup dönme dolapa sürüklerken diğerlerine insaf etmeleri için bakışlar atıyordum ama bana acımıyorlardı.

 

Anıl paltosunun düğmelerini ilikledi ve iki jeton alıp sıramızı beklemeye başladık "anıl bunun intikamını fena alıcam senden" anıl kolunu omuzuma attı "alırsın ördeğim" sinirle ona döndüğümde anıl bana gülümseyen gözlerle bakıyordu.

 

Sıra bize geldiğinde kaçmak için hareketlendim ama anıl belimden tutup kendine çekip içeriye çekti.

Anıl hala belimden tutarken kollarını tuttum "anıl indir beni ne istersen yapıcam" anıl bana ciddi ifadeyle baktı "ne istersem mi" başımı salladım "ne istersen" beni daha sıkı tuttu "o zaman benimle buradasın" anıl'a yalvaran bakışlar atıyordu ama yüzündeki sinsi sırıtışla beni izliyordu. Ve o an gelmişti ve kocaman dönme dolap hareket etmeye başlamıştı

 

 

 

Dolap yukarı çıkmaya başlayınca gözlerimi kapatıp anılın omuzuna başımı koydum. Anıl güldü "bence kafanı kaldırıp manzaraya bak" kafamı yavaşça kaldırıp etrafıma baktığımda anıl'a baktım. Haklıydı, manzara o kadar güzel ve ışıl ışıldı ki gözlerim parlıyordu. Anıl'a baktığımda manzaraya değil bana baktığını gördüm ve o an ne kadar yakın olduğumuzu fark ettim. Dün geceki gibiydi, çok yakın, çok sıcaktı. Anıl'ın kumral saçları rüzgardan dalgalanırken yüzünü incelerken anıl kulağıma eğildi "tam şu an seni öpsem ne yapabilirsin ki?" Kulaklarım duyduğu şeyle anıl'ın yüzüne kilitlenmiştim. Kalp atışlarım hızlanmıştı, yanaklarıma kan gitmeye başlamıştı ve ortam bi anda çok sıcak olmaya başlayınca bakışlarımı ondan çektim "çok...sıcak olmadı mı?" Anıl gülümsedi "ne sıcağı eylem dolabın en tepesindeyiz" anıl'ın dudaklarına bakıp yutkundum ve ellerimi kendime salladım "çok sıcak anıl". Paltomun düğmelerini açıp kendimi ferahlatmaya çalışıyordum ama anıl'ın bana bakışlarıyla imkansızdı. Gözlerimi tekrar anıla çevirdiğimde hala bana bakıyordu "seni öpmemek için kendimi zor tutuyorum"

 

Gözlerimi kocaman açıp ellerimi daha hızlı sallamaya başladım ve paltomu omuzlarımdan indirip gözlerimi kapattım. Eğer anıl'ı görmezsem daha iyi olabilirdi. Dudaklarımın üstünde sıcak bir nefes hissedince daha da gerildim ama birşey yapmadı. Anıl tekrar geri çekilince rahat bir nefes verip gözlerimi açtım ve aşağıya indiğimizi görmemle daha da rahatladım.

 

Görevli kapıyı açınca anıl inerken bana baktı "ben bunun rövanşını alırım" ve tekrar yüzüm kıpkırmızı olunca paltomu ve ördeği alıp indim.

 

Leyan yanıma gelip yüzüme baktı "eylem kıpkırmızı olmuşsun iyi misin?" Ben ağzımı açıp hiçbir şey diyemezken alp kahkaha attı "ben dedim tam tepede durduralım diye" leyana döndüm "cidden durdurucak mıydınız?" Anıl da güldü "keşke yapsaydınız" gözlerimi anıldan ve dudaklarından çekip leyana baktım "su leyan, su" leyan hızla bir büfeye gidip bana su alırken anıl bana bakıp pis pis sırıtıyordu.

 

Bütün gece boyunca anıl'la rekabet etmiştim ben kazandıktan sonra art arda iki kere anıl kazanmış ve en sonuncusunu ben kazanınca anıl benden önde olduğu için o kazanmıştı karşımda böceklerle şakalaşıyorlardı ve ben sinirden küplere binmiştim.

 

Alp yanağımdan makas aldı "eylemcim ben demiştim abimle iddiaya girme diye , sana hiç merhamet etmiycek" gece boyu hepimiz eğlenmiş şakalaşmış kahkaha atmıştık.

 

Selimin konuşmasıyla hepimiz ona baktık "tamam o zaman bence bu geceyi tekilayla kapatırız" bir anda selim bana bakıp hınzır bir gülüş attı "eylem bu sefer skorunu geçebilecek misin?" Güldüm "hadi yapalım" leyan saçlarını savurdu "tamam o zaman ilk sarhoş olan kaybeder" kahkaha attım ve anıla baktım "bu sefer kaybedeceksin" anıl dik duruşuyla "ben alkole dayanıklıyımdır" başımı sallayınca alp de bana katıldı ve leyla ile mecnundaki adamın taklidini yaptı "tamam tamam inandık inandım tamam" hepimiz kahkaha atarken bir çocuk ağlamasıyla gözlerimi etrafımda gezdirdim.

 

Küçük bir kızdı bu, sarı saçları ve üzerinde kırmızı bir montu vardı. Annesine oyuncakların olduğu yeri gösterip ağlıyordu. Aklıma birden benim çocukluğum gelince elimdeki ördeğe baktım. Benim küçükken tek bir oyuncağım yoktu onun yerine sinan abimin yaptığı sapan vardı. Kızın yanına gidip dizlerimin üstüne çöktüm "al bakalım bu benden sana hediye olsun" küçük kız iç çekerek bana baktı "gerçekten mi?" Başımı salladım "gerçekten" annesi kızına bakıp "lütfen bunu kabul edemeyiz" kadına baktım ve omuzumu silkeledim "alt tarafı peluş" kızın gözlerinde hala boncuk boncuk yaşlar akarken elimde göz yaşlarını sildim "ağla tamam mı?" Kız başını sallayıp yanağımı öptü ve annesinin elini tutup uzaklaştı.

 

Diğerlerin yanına geri döndüğümde anıl bana kocaman gözleriyle bakıyordu. Selim ellerini birbirine çarptı "arabaların orda yapalım burda aileler var" anıl lafa atladı "tamam siz gidin ben tekilayı alıp geliyorum. Hepimiz arabaların oraya gidip anıl'ı beklemeye başladık ve o da çok geçmeden geri gelmişti.

 

Anıl'ın arabasının üstüne tekilayı ve küçük karton bardakları açıp doldurup içmeden önce kadeh tokuşturup hepimiz fondip yaptık. Çiler ağzını buruşturdu "keşke tuzla limonda olsaydı" başımı sallayıp hak verdim ve birer tane daha koyup yine aynı şekilde fondip yaptık "ama böyle boş boş içmek olmaz herkes birşeyi itiraf etsin" sarpa alp çak bi beşlik yapınca herkes birbirine baktı. Leyan gözlerini devirdi "tamam ilk önce ben yapıyim o zaman" biraz düşündü "böceklerin su yatağını onlar uyurken ben patlattım ve abimin küçükken günlüğünü okudum" hepimiz ağzımız açık leyana bakarken alp leyan doğru adım attı "su yatağım senin yüzünden mi öldü" sarp cıkcıkladı "onun da bi canı vardı" anıl leyana şok olmuş gözlerle bakıyordu "demek sen ondan benim merveyle aramı yaptın" bir anda boğazıma birşey takılınca öksürmeye başladım çiler de sırtıma vurmaya başladı. Merve kimdi? Sevgilisi mi? Leyan kahkaha attı "sıra kimde" alp bardağını kaldırdı "leyanın tezini yanlışlıkla bilgisayardan ben silmiştim" leyan cırladı " seni küçük hain,alp seni öldürücem" alp kahkaha attı ve ikizine döndü "senin manita var ya seni bi anda engellemişti ona ben gidip dedim ki sarp seni seks için kullanıyo" bardağı fondip yapıp son hızla kaçarken hepimiz kahkaha atıyorduk.

 

Sarp bi anda bardağını kaldırdı "tamam o zaman bende söyliycem...alp'in çıplak fotoğrafını çektim ve eski sevgilisine ben gönderdim" Alp kalbini tuttu "senin yüzünden mi çok küçük diyip benimle iletişimi kesmişti" ben ağzımı tutup gülerken alp sarpı leyan ikisini de kovalıyordu.

 

Simay bu sefer bardağını kaldırdı "sıra bende... abimin şampuanına tüy dökücü kremi ben sıktım" ağzımdan bir hii sesi çıkınca selim simaya baktı. Simay da abisine bakarak bardağı fondip yaptı "koynumda yılan beslemişim" sarp koşarken bi anda yanımıza gelip simaya baktı "güzel plan prenses" ağzım o şeklini alırken simaya baktım ama simay hiç oralı değildi.

 

Çiler nefesini verdi "tamam bende, eylem sana seni sevdiğini söyleyen çocuk vardı ya lisedeyken onu ben dövdüm" anıl elindeki bardağı bırakıp bana bi adım attı "ne?kim?" sonra bir an durdu "kimmiş bu çocuk" alp yanımıza gelip kahkaha attı "şey gibi olmadı mı. Kimmiş o kız ben bulurum parçalarım onu sen merak etme" diyip programdaki o kızı taklit etti ve anıl hariç hepimiz kahkaha atmaya başladık. Anıl ciddi gözlerle bana bakıyor ama ben asla ciddi kalamıyordum. Selim kahkahalar arasında konuşmaya başladı "tamam o zaman şöyle diyim eylem hani bi ara sen ayı gibi bir kızın altında kalmıştın, o maç öncesi ben kızın antrenörüyle iddialaştığım için kaybettin. Kızı yenemeyeceğin ortadaydı benim yüzümden kaybettik o maçı" selime baktım ve ağzım açık kaldı "senin yüzünden bir ay vücut ağrısından öldüm öldüm dirildim" selim bardağı fondik yaparken sırtına vurmamla ağzındaki bütün tekilayı püskürttü ve çiler gür bir kahkaha attı

 

Leyan nefes nefese yanıma geldi "sıra sizde" anıl gözlerime bakıp düşündü ardından bardağını kaldırdı "geçen geceyi hatırlıyorum" bardağı fondipleyip bıraktı ve ben kocaman açılan gözlerimle anıla bakıyordum "ne" diyince leyan bana baktı "geçen gece mi?" Anıl yüzüne hınzır bir ifade yerleştirdi "siz anlamazsınız" yutkundum ve elimdeki bardağı kafama diktim "simay bir tane daha koy" simay şişeyi alıp tam koyacakken bardağı bırakıp şişeyi elime aldım ve kafama diktim. Çiler elimden şişeyi aldı "yavaş be kızım" şişeye baktım "ver" çiler şişeyi tekrar verdi "bari boşa içme birşey itiraf et" biraz düşünmeye başladım "beni ilk konağa getirdiğinizde odada demir makası buldum ve sakladım" leyan kafasını ayakta tutamazken bana baktı "niye, bizi mi öldürücen?" Ellerimi iki yana açtım "önlem" anıl gözlerini kısıp bana baktı "neredeymiş bu makas?" Güldüm "hayatta bulamazsınız"

 

Anıl sinsi ifadesiyle "sen tekilayı fazla kaçırdın herhalde" kafamı salladım "kaybeden bence leyan baksanıza haline" leyan arabanın kaputuna doğru yatmaya çalışıyordu "hiçte bile sadece biraz uykum geldi" güldüm "arabanın kaputu rahat mı?" Leyan elini kafasına koyup bana baktı "çok rahat" güldüm "bende gelicem o zaman" elimdeki şişeyle leyanın yanına gittim ve kafamı kaputa koydum.

 

Leyan elimdeki şişeyi alıp kafasına dikti "bişe diycem abi bunun tadı çok güzel sen bundan hep al" anıl elimizdeki şişeyi çekip aldı "meyve mi bu leyan iyi misin?" Bu sefer şişeyi o kafasına dikledi

 

Böcekler nefes nefese yanımıza geldi "eee nasıl gidicez şimdi leyan sarhoş" anıl hepimize baktı "sarp sen selimleri camaroyla götür ben kızları eve götürürüm" leyan cebindeki transformers anahtarlığı çıkarıp sarpa verdi "tamam bende sarpla gidiyim abi tek kalmasın" anıl parmağını salladı "kızın arabasını mahvetmeyin kafanızı kırarım" anıl leyanı arka koltuğa yatırırken bende zar zor öne oturdum.

 

Yol boyu gözlerim gidip gidip gelmişti ama tam anlamıyla kendimi uykuya veremiyordum. Ve anılın konağa girmesiyle daha da gözlerimi açtım. Leyan bi anda hiç uyumamış gibi ayağa kalktı "ne uyuması kardeşim, bayılmışım amına koyayım" kahkaha atarken arabadan indik.

 

Leyan hepimizden ileride gidip kapıyı açıp kendini salona koltukların üzerine atınca bende arkasından gidip şöminenin önüne oturdum. Anıl da arkamızdan gelip karşıma oturdu. Leyan bir iki homurtu çıkarıp dakika geçmeden uyumuştu. Onun bu haline gülümseyip anıla dönünce bana baktığını görmem bir oldu "çok kötüsün" hala dilim tutuktu ve başım deli gibi dönüyordu "neden?" Saçlarımı karıştırıp anıl'ın gözlerine bakıp dizlerime sarıldım "gözlerin çok güzel"anıl gülümseyince içimde birşeyler tutuştu "neden hatırladığın halde birşey demedin?" Anıl kendini bana yaklaştırdı "neyi hatırladım " Kaşlarımı çattım "dalga mı geçiyorsun, biliyorsun işte" anıl başını salladı "bilmiyorum, söylesene" karşımda gülerken ben ciğerlerime kesik bir nefes alıp yutkundum "çok...yakındı" anıl tekrar bilmemezlikten geldi "ne yakındı" işaret parmağımla göğsüne dondum "sen, çok yakın" kaslı göğsüne ellerimi koydum ve nefes verip anıl'a baktım "çok" anıl biraz daha yaklaştığında tekila kokan nefesini hissedebiliyordum, sıcaktı ve dudaklarıma vuruyordu. Elini saçlarıma dokundurdu "bu kadar mı?" Başımı salladım "daha çok" bacaklarımdan tutup beni kendine çekti "şimdi" başımı salladım "biraz daha" bu sefer anıl bana yaklaştı "şimdi" başımı salladım "böyle" teninin sıcaklığı çok yakındı, birimizden biri konuşsa dudaklarımız kavuşucak gibi "ne yapıcaktım peki bu kadar yakın" konuşamadım çünkü gözlerim kalın dudaklarına kilitlenmişti.

 

Sakallarına dokunmak istiyordum, aynı şekilde saçlarına da. Ama bir dakika o dokunuyor bende dokunabilirdim diye düşündüm. Elimi kaldırıp anılın saçlarına dokunmamla gözlerini kapattı "beni ateşe atıyorsun" kısık sesi melodi gibiydi "ben zaten ateşim" saçlarına parmaklarımla dokunuyordum. O kadar yumuşaktı ki kısa bir an tekrar nefesim kesildi ve tekrar nefes aldım. Anıl alnını alnıma yaslayınca bende gözlerimi kapattım "dönme dolapta dedin ki" konuşmama izin vermedi, cümlesinin arkasındaydı "seni öpmemek için kendimi zor tutuyorum" kalbim tekrar tekleyip hızla atmaya başlayınca dudaklarımdan nefes verdim "tutma" gözlerimi açtığımda anıl bana bakıyordu "emin misin!" Elleri bacaklarımda gezinirken başım bir kere daha döndü "tutma" bacaklarımı sıkıp kendine çekti ben ise onun kokusuyla dönen başımı sabit tutmaya çalışıyordum. Alnını alnıma yaslayınca gözlerimi kapattım. Sıcak nefesi yanağımda biraz gezindikten sonra boyunma indi ve tam orada dudaklarını hissettim, titrek bir nefes verdim. Gözlerim kapalı olmasına rağmen her hareketine mest oluyordum. Boynumun her yerini öpüyor, dişlerini geçiriyordu. Ben ise kollarının arasında ayılıp bayılıyordum. Kalın dudaklarının boynumda olduğunu düşündükçe bütün vücudumdan alev fışkırıyor ve ikimizi sarıyordu. Anıl boynumu öpüp nefesiyle boynumu ısıtırken tekrar öpünce dilini ve dişlerini hissetmemle dudaklarımın arasından ismini fısıldadım "anıl" boynumu öpmeye ve ısırmaya devam ederken ben nefes nefeseydim "anıl" göğsüm hızla inip kalkıyordu ve gözlerim sımsıkı kapalıydı. Anıl bir hareketiyle beni kucağına alıp kalçalarımı sıktı.

 

Her bir hücrem deli gibi titriyordu, ciğerlerim nefes almak için çırpınıyor, kalbim fazla anıl'dan dolayı deli gibi atıyordu. Anıl boynuma son kez dişlerini geçirip yüzünü yüzüme yaklaştırdı "eylem" deli gibi nefes alıp verirken anıl'ın gözlerine baktım "anıl" elleri bacaklarımda gezinip sıkarken parmakları içeri girip tenimi okşuyordu. Tekrar derin bi nefes alıp anılın omuzlarına ellerimi koyup başımı alnına yasladım. Gözlerini yüzümden bir an olsun ayırmıyordu, simsiyah gözleri hep üzerimdeydi, kafamı her çevirdiğimde.

 

Kalın dudaklarına bir kere daha bakıp anılın gözlerine baktım "neden durdun?" Anıl yüzümü süzdü "sarhoşsun" dudaklarına baktım

 

" seni öptüğümde bunu hatırlamanı istiyorum" sakallı yüzüne ellerimi koydum ve cümlesini dinledim "bunu şu an deli gibi istesem de hatırlamanı istiyorum" baş parmağımı dudaklarına koydum ve gözlerini kapatışını izledim.

 

Anıl'ın kalp atış seslerini buradan duyabiliyordum, onun kucağında ondan uzak kalmam çok zor olurdu bu yüzden göğsüne kafamı koydum ve anıl'ın koca kollarıyla beni sarıp sarmalamasına izin verdim.

 

 

 

Bölümlere fotoğraf yükleyemiyorum şimdiden özür dilerim🙏🏻

 

Bölüm : 26.12.2024 18:48 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...