21. Bölüm

21.BÖLÜM

Buket Demir
bukettdem

keyifli okumalar…

 

Karşımda kollarını kavuşturmuş, sessiz ama her an volkana dönüşecek bir tipte duruyordu. Her ne kadar ona hesap vermek istemesem de ben ve anıldan şüphe etsin istemiyordum "şimdi şöyle" tek kaşını kaldırıp çenesini sıktı "biz tarçınla sahilde yürüyorduk" gözlerini ağır çekimde kapattı "sonra şey oldu... anılda tesadüf ordan geçiyormuş, bende o an ayağımı burkunca yardım etti" çok mu saçma bir yalan olmuştu bu sanki

 

Sinan abim beni gözleriyle süzdü "ayağın gayet iyi duruyor" gözlerim ayağıma takılınca başımı salladım "yo değil, bileğimi burktum" o an artık bu ortamdan çıkmam gerektiğini anlayıp taçına seslendim "gel kızım patilerini yıkayalım" sağ ayağımı sendeleye sendeleye banyoya ilerledim.

Her ne kadar şimdilik geçiştirmiş de olsam bunun yarını da vardı ve eminim gözleri artık bizim üstümüzden hiç inmeyecekti. Evet hayatıma karışmasını istemiyorum, birileriyle konuşurken ondan izin alacak elbette değildim ama ya gidip anılı darlarsa...

 

~

 

Sabah sinan abimden önce uyanıp spor kıyafetlerimi giyindikten sonra telefonumu ve kulaklığımı takıp mutfaktan bir elma aldım. Dün gece odada ben uyuduğum için sinan abim salonda uyumuştu. Üzerindeki battaniyeyi yukarı çekip elmamla evden dışarı çıktım.

Bu kulaklığın en işe yarayacağı şey spor yaparken bana eşlik etmesi olabilirdi. Telefonumu elime alıp rastgele bir şarkı açtım.

 

Hava, saat erken olduğundan biraz soğuk esiyor, ama vakit ilerledikçe havanın ısınacağını bildiğimden ona göre bir şeyler giyinmiştim. Açık bıraktığım kızıl saçlarımı rüzgar savurup dağıtırken elmamdan bir ısık alıp önümdeki yola baktım.

 

Tam olarak on adım ilerimde küçük bir kızı karşısındaki adam tarafından tokat atıldığını görmemle kaşlarımı çattım. O an gözümün önüne annemin bana yaptıkları gelince sinir kat sayımın arttığını hissettim. Hassas noktam... çocuğa şiddet, kadına şiddet, hayvana şiddet. Benim gözlerimin önünde oluyordu ve ben buna sessiz kalamazdım.

 

Ağzımdaki lokmayı bitirip bir iki büyük adım attıktan sonra elimdeki elmayı adamın kafasına fırlatmamla elma adamın kafasına çarpıp parçalandı. Sakalları oldukça uzun elinde siyah bir tespih, üzerinde kahve rengi deri montu ayağında ise eski kunduraları vardı. Kulaklığın tekini kulağımdan çıkarıp cebime attım "lan" adam ne olduğunu anlamayıp etrafına bakınınca beni gördü "canına mı susadın sen kızım" büyük adımlarla adama yürümeye başladım "ben susamadım ama sen çok susamışsın anlaşılan"

Adamın önüne kadar gelip sol elimle yakasından tutup sağ elimle yumruğumu burnunun üstüne geçirdim "ben içiririm ama sana suyu" kızı arkama alıp burnunu tutan adama baktım "sen bittin kızım, yazdım seni" sinirlerim tekrar zıplarken kıza kaldırıma çıkması için gözlerimle işaret verdim "nereye yazdın gel göster çok merak ettim o üç kuruş bile olmayan beynine mi?" Adam kanayan burnunu bırakıp bana yumruk sallayacakken yumruğunu tutup sağ ayağımla göğsüne tekmeyi geçirdim.

 

Adam yeri boylarken cebimdeki telefonu çıkarıp polisi aradım. Polisle konuşmam bitmeden adam ayaklanmaya başlayınca topa vurur gibi ayağımla kafasına vurdum "oldun yerde kal benim canımı sıkma" onu tekmemle yere yatırıp sırtına ayağımla bastırdım.

 

Küçük kız elindeki peçete poşetiyle yanıma gelip bana sarıldı "korkmana gerek yok, polisler şimdi gelir" kız bana başını sallayınca adama eğildim "sizin gibi pislikler yüzünden çocukların başına gelmeyen kalmıyor." Polisler çok geçmeden gelmiş bende küçük kızla beraber karakola kadar gitmiştim.

Kızın annesi yada babası yoktu, adam onu çalıştırıyordu ve ben onu neyse ki yakalamıştım. Dizlerimde oturan kız elimi sıkı sıkıya tutmuştu.

 

Cebimdeki telefon çalınca çıkarıp ekrandaki isimle hemen açtım

"Günaydın"

"Günaydın"

"Bu sabah sporuna eşlik etmek istedim nerdesin?" Etrafıma baktım "karakolda" duyduğum fren sesinin ardından anıl endişeli sesiyle "ne oldu? Sen iyi misin? Hangi karakol hemen geliyorum" parmaklarımla burun kemerimi sıktım "ben iyiyim endişe etmene gerek yok sadece bir olaya şahitlik ettim" anılı da kendi derdimle sürekli endişelendiriyordum "tamam geliyorum konuşuruz"

 

Telefonu kapattıktan on beş dakika sonra anıl kapıdan koşarak girip gözleriyle beni aradıktan sonra hızla yanıma geldi. Dizlerimde oturan kızı ayağa kalkıp sandalyeye oturttum. Anıl önümde durduğunda tek hamlesiyle beni kendine çekip sarıldı "iyi misin?" Kollarımdan tutup beni baştan aşağı süzdü "ben iyiyim dedim ya" bir dakika bana sarıldığında yine kalp atışım mı hızlanmıştı benim

 

Anıl koltukta oturan kızı görünce anlam veremez gibi baktı "bu küçük hanım kim?" Elimle kızı gösterdim "bugün evden çıkmıştım ki onu bir adam tarafından şiddete maruz kalırken gördüm polisi aradım bende" durup bana baktı "adamı dövdün dimi" küçük kız heyecanla ayağa kalktı "ona elmayı bir fırlattı elma kafasında dağıldı" anıl hiç şaşırmadan küçük kızın boyuna yetişmek için dizlerinin üzerine eğildi "başka ne yaptı bu abla anlat bakalım?"

Kız durup bana baktı "burnunu kırdı birde topa vurur gibi kafasına bir vurdu golü doksana attı" anıl gülümsedi "demek öyle" ben ise sanki bunların hepsini ben yapmamışım gibi etrafa bakıyordum "sen bu ablayla sevgili misin?" Bir anda onlara dönünce anılın bana baktığını gördüm "neden sordun?" Ağzımı açamıyordum çünkü eğer açarsam saçmalardım "senin yerinde olsam böyle birini bırakmazdım sen evlen bu ablayla"

 

Duyduğum şeyle aniden öksürmeye başladım. O küçük kız az önce ağzını açmıyordu şimdi anıla evlenmemizi mi söylüyordu. Üstelik ben de yanlarındayım... sanırım utancımdan kafamı duvara vurabilirim "iyi misin su getireyim mi?" Elimle iyi olduğuma dair işaretler ediyordum "eylem yenge" kafamı kaldırdığımda arını görmemle bir şok daha geçirdim.

Yutkunup ikisine döndüm "arın sen ne arıyorsun burada?" Anılı gösterdi "abim senin için karakolda diyince merak ettim" anıl da beni gibi sorgulayan bakışlarla arına bakıyordu "harbiden arın sen niye geldin ki ben buradayım" arkamdaki sandalyeye oturunca küçük kız da yanıma gelip elimi tuttu "buralarda işim vardı gelmişken uğrayayim dedim" ikisine de aşağıdan bakıyordum "gerek yoktu ki ben hallediyorum üstelik benlik bir durum yok" anıl bana hak verdi "senin burada durmana gerek yok sen benim dediğim işi hallet"

 

Arın gittikten sonra polislerle beraber sosyal hizmetlerin gelmesini bekledik. Bu küçük kızın bir adı bile yoktu, anladığım kadarıyla annesini daha tanımıyordu bile. Yurtta, dışarıda olmaktan daha güvenli olacağıma adım kadar emindim, en azından onu çalışmaya zorlayan, şiddet gösteren biri olmayacaktı ve yemek yiyip sıcak yerde olacaktı.

Sosyal hizmetler geldikten sonra kızla vedalaşıp onu da yanlarına alıp gitmişlerdi.

 

Anıla döndüğümde o an fark etmiştim, üzerinde takım elbisesi vardı "sen bu kıyafetle mi spor yapıcaktın benimle?" Üzerine bakıp kravatını düzelttikten sonra gülümsedi "gel benimle" elimi avuçlarının içine alıp arabaya kadar öyle ilerledik. Beni gerçekten salona götürüyordu ve takım elbiseyle spor yapacağından şüphe ediyordum "cidden takım elbisenle mi spor yapıcaksın?" Aynı gülüşle kapıyı açtı "in hadi" arkasından ilerleyip salona girdikten sonra barın önünde bir kalabalık olduğunu gördüm.

Kalabalığı ilerlerken tanıdık bir yüzle ne olduğunu anlamaya çalışıyordum "arın değil mi o" arın etrafındaki kalabalığa doğru seslendi "işte sorularınızın cevabı da geldi" anılı gösterdiğini anlayınca ona döndüm "neler oluyor?" Anıl bana kısa bir bakış atıp kalabalığa bir adım attı "evet arkadaşlar salonun yeni sahibi benim" NE SALONUN YENİ SAHİBİ ANIL MI?

 

Bütün şaşkınlığımla ona bakarken o konuşmasına devam etti "merak etmeyin burası aynı şekilde devam edecek sadece bir kaç düzenleme yapacağız?" İçlerinden biri soru yöneltti "patron nerede?" Anıl ellerini cebine koydu "muhtemelen yunan adalarında keyif yapıyordur" bütün şoke olmuş ifademle olanları idrak etmeye çalışıyordum "sorularınızı bu kadarsa antrenmana devam edebilirsiniz arkadaşlar" anıl bana dönüp kolumdan tutarak yukarı çıkarırken ağzım açık onu izliyordum

 

"Ne zaman söyleyecektin bana?" Cebindeki anahtarı çıkarıp kapıyı açtıktan sonra beni içeri çekti "öğrendin işte" hayretle ona baktım "neden salonu aldın?" Bana bir adım atınca bende bir adım geri atıp sırtımı kapıya yasladım. Anıl kolunu kapıya uzatıp gözlerime baktı "belki canım salonda spor yapan saçları kızıl bir kadın görmek istiyordur" anında nefesim kesilirken anılın yoğun bakışlarından deli gibi etkileniyordum.

Yutkunup kapıyla arasından çıktım "şey ben, yapıcak bir iki işim vardı" etrafından dolanıp kapıyı açıcakken belimden yakalayıp tekrar kapıyla arasına aldı "ne işin var?" Hemen bir yalan bulmam gerekiyordu "şey benim... antrenman, terim soğuyacak" yutkunup gözlerine bakmaktan kendimi alamıyordum "daha spora başlamadın ki?" TANRIM, BANA O GÖZLERLE BAKARKEN YALAN SÖYLEYEMEM Kİ

 

"Benim" anıl işaret parmağını dudağıma koydu "tamam sıkıştırmıyorum seni... zaten yalan söyleyemiyorsun" saçımın bir tutamını geri attı "ama eğer hala ter istiyorsan bu odada da yapabiliriz" onu ittirip nefes nefese kalan ciğerlerimle kapıyı açtım "benim işim vardı da"

 

Anılı arkamda bırakıp hızla merdivenlerden indim. Kendimi barın önündeki sandalyeye attım, koca sakal anında elindeki bardakla yanıma geldi "sana bir şey söyleyeceğim" bardağı önüme koyup viski şişesinden biraz döktü "söyle" bardağı dudaklarıma koyup bir yudum aldım "ben bu adamı daha önce gördüm" gözlerim büyürken ciddiyete büründüm "nasıl yani?" Gözlerini ağır ağır kapatıp açarken başını salladı "gördüm" bardağı mermere bıraktım "nerede?" Dikkatimi tamamen bu konuşmaya vermiştim "sen ortadan kaybolmadan önce maça çıkmıştın ya" başımı salladım "evet"

"İşte o günden bir gün önce" ne alaka diye düşünmeye çalışırken koca sakal konuşmaya devam etti "sen tanıyor musun?" Ben hala ne alakası olduğunu düşünüyordum "evet" yüzüne bilmiş bir tavır takınıp elinin altındaki zile bastı "sana iltimas geçen bu olsa gerek" geriye dönüp merdivenlerin yukarısındaki kapıya bakıp tekrar ona döndüm "belki değil" beyaz ve grili sakallarını kaşıdı "adım kadar eminim" koca sakal haklı olabilir miydi? Bana... iltimas... anıl yapmış olabilir miydi?

      

Yüreğim tekrar kıpırdamaya başlayınca mermerdeki bardağı alıp fondipledim "bunu bir düşünücem koca sakal, teori için saol" üzerimdeki yağmurluğu çıkarıp dolabıma koyduktan sonra ısınma hareketleriyle başlamıştım. Eğer koca sakalın dediği gibi bu işte anılın parmağı varsa bunu neden yaptığını merak etmeye başlamıştım.

 

Yürüşüp bandına ilerleyip seviyeyi yükselttim. Bunu sinan abim istediği için yapmış olabilir miydi? Yada aziz giray istediği için... o gün salona gelmeden önce çarptığım kişi anıldı, onu kokusundan tanımıştım ama ringte karşıma çıkan kızda anılın parmağı olduğunu elbette bilmiyordum "eylem"

  

yanıma gelen kişi salonun üyelerinden olan merveydi "efendim" sımsıkı topladığı siyah saçları, giydiği kırmızı cropu ile yanımda duruyordu "sen bu yeni patronla tanışıyor musun?" Ona bakmadan koşmaya devam ediyordum "neden soruyorsun?" Tırnaklarındaki ojelere baktı "vallahi şekerim ne yalan söyleyeyim çok yakışıklı eğer sevgilisi yada flörtü değilsen ben bu çıtırı alırım" duyduklarımla birden ona bakıp bandı durdurdum

      

"Anlamadım" merve beni süzdü "ne var canım, eğer senin değilse ben alırım" banttan inip önünde dikildim "o kenafir gözlerini de alıp uza buradan merve" işaret parmağımı ona salladım "seni onun etrafında görmiycem" merve burnunu dikleştirdi "iyi olan kazansın şekerim" kollarını göğsünde birleştirip önümden kıvırta kıvırta geçip soyunma odasının olduğu yere doğru yürürken ben ise burnumdan soluyordum

 

Yumruğumu sıkıp sinirlerime hakim olmaya çalışıyordum, fakat gözümün önüne onun anılın yanında olan görüntüsü geldikçe gözüm dönüyordu. Mervenin anıla cilve yaptığı ve beni sinirden deliye çeviren o görüntü.

     

Ayaklarım istemsice mervenin peşinden ilerlerken çenemi sıkmaya başlamıştım. Soyunma odasına girdiğimde orda olmadığını görüp banyo tarafına ilerledim. Tam tahmin ettiğim gibi oradaydı, aynanın karşısına geçmiş dudaklarına kıpkırmızı bir ruj sürüyordu. Beni görünce gülümsedi "ne dersin, yeni patron düşer mi?" Yanına gidip orda durdum.

 

Sıkı topladığı saçlarını salıp havalandırdı, sonra aynaya eğilip rujunun taşan yerlerini parmağıyla sildi. Açtığı saçları ve dudaklarına sürdüğü kırmızı rujla anılı tavlamaya mı çalışacaktı "anılı bilmem de sen düşersin... yerler ıslak" bana anlamsız gözlerle bakarken birden saçlarından tutup kafasını aynaya vurmamla ayna kırıldı. Tuttuğum saçlarını kendime çektim "yerler ıslak düşersin demiştim şekerim" son kısmı bastırarak söylemiştim.

       

Saçlarını bırakıp peçeteden bir iki tane alıp kanayan burnuna bastırdım "kime yürüdüğüne dikkat et yoksa kanayan sadece burnun olmaz" merve burnunun acısıyla kıvranırken yanımıza bir iki kız gelip onu tuttu "birşeyi yok, yerler ıslak kayıp düştü. Sizde dikkat edin kızlar maazallah düşersiniz falan"

 

Banyodan çıkıp tekrar banda ilerledim. Benim arkamdan bir iki kişi daha banyoya ilerledi ama benim umrumda değildi zaten burnunu kırmamıştım sadece kanamıştı. Bantttan vazgeçip saçlarımı toplayıp dağınık bir topuz yaptım "murat antrenman yapalım mı?" Murat sohpetten ayrılıp eldivenleri alıp yanıma gelince ringin içine girdik. Murat ilk önce benim boks eldivenlerimi giymemde yardımcı oldu daha sonra o kendi eldivenlerini taktı "eylem sen bütün pozisyonları biliyorsun öğreteceğim birşey kalmadı istersen unutmuş musun unutmamış mısın ona bakalım?" Başımı salladım "olur" eldivenleri birbirine vurdum.

Muratın öğrettiklerini tekrarlarken o yumruk sallıyor ben eğiliyor ben sallıyordum ve o eğiliyor hareketleri gözden geçiriyordum. Tahmin ettiğim gibi çoğu ezberimdeydi fakat gözümün önüne az önce olanlar geldikçe yumruklarım sertleşiyordu "eylem biraz daha yumuşak vurabilirsin" başımı salladım bir iki yumruğun ardından muratın ellerini indirmesiyle yüzüne geçirdiğim yumrukla yeri boyladı "yuh be kızım" birden yaptığım şeyle afalladım "çok çok özür dilerim murat iyi misin?" Eğilip elimdeki elvideni dişlerimle bantı çekip ellerimi kurtardım "iyiyim de çenemi kırıyordun" muratı kolundan tutup kaldırdım "çok özür dilerim kontrolü kaybettim biraz"

 

Muratın elindeki eldiveni çıkarıp yere attım "biraz mı? Eylem sen hep kontrolü kaybediyorsun" yüzümdeki mahcubiyetle "çok özür dilerim ya bir şey oldu mu?" Başını salladı "olmadı da sen bence sinirin geçene kadar ringden uzak dur" murat yüzüme bakıp mahcubiyetimi anladı. Koluma yavaşça vurdu "tamam tamam birşey yok affettim" gülümsedim "gerçekten istemeden oldu kusura bakma" o da gülümsedi "zaten kızsam ne olucak, seni karşıma almak istemem" gülümsemem yüzüme yayılırken murat ringten indi. Arkasından bakarken ileride beni izleyen bir çift gözle dona kaldım.

 

Bu anıldı, uzaktan bana bakıyordu, ringten inip ağırlıkların olduğu kısıma ilerledim "eylem o ağırlıklardan sinirliysen uzak dur" muratın sesiyle ona dönüp gülümsedim "iyiyim ben" ben ağırlık kaldırmaya başlarken anıl yanındaki arın ve diğer adamlarla salonu gösterip konuşmalar yapıyordu. Büyük ihtimalle dediği değişiklik bu olsa gerekti. Bu böyle devam etti, anıl bütün gün yanına gelen adamlarla konuşmalar yapıp notlar tutturdu. Ben ise bütün gün spor yapmış onu göz hapsinde tutuyordum, çünkü bu salonda merve gibilerden çoktu

sen kıskanıyorsun eylem aktaş

ne? Ben mi? Kıskanmak mı?

Evet sen

neden kıskanıyım canım anılı

mervenin neredeyse burnunu kırıyordun görmedik sanki

başımı salladım yo, kıskanmıyorum ki

bal gibi kıskanıyorsun. Theo james gibi adam çünkü anıl. Boy pos, yakışıklılık, mükemmel gülümseme üstelik seni düşünüyor birden sesli düşündüm

"ne alakası var" ben bunu sesli mi söylemiştim.

    

Bütün salon bana bakıyordu lanet olsun adım deliye çıkacaktı. Etrafa bakıp gözlerim anıla döndüğünde anılında bana baktığını gördüm. Ben sanırım kafayı yiyordum. Ağırlıkları yerine bırakıp havlumu elime aldım. Sanırım hava alsam iyi olacaktı. Adımlarımı dışarı çıkarırken dolaptan soğuk su almıştım. Kendimi sandalyeyerden birine atıp suyu yudumlamaya başladım

 

"Sen az önce kendinle mi kavga ediyordun" duyduğum sesle bunun anıl olduğunu anladım. Karşıma geçip oturdu, ve evet sanırım ben kendimle kavga ediyordum "yo ne alakası var" anılın mükemmel gülümsemesi yüzüne otururken benimde gülümsememe neden oluyordu "senin spordan başka günlük kavga kotanı da tamamlaman gerek bence. Bu iş için sinanı uygun görüyorum" güldüm "kendimle kavga etmiyordum bir kere" suyumu masanın üzerine bıraktım "bence ediyordun ve ben ne hakkında olduğunu çok merak ediyorum" masanın üzerindeki yarım bıraktığım suyu alıp kafasına dikledi.

     

Anıl benim suyumdan mı içmişti az önce... beni beni bana beni bir şeyler, sıcak mı oluyor, beni bana, birşey. İmdat mı sanki biraz... imdat imdat.

 

Olduğum yerde mıhlanırken yanaklarımın kızardığını hissediyordum "sen biraz sıcakladın mı sanki?" Başımı salladım "yo, neden?" Gözleriyle beni gösterdi "kızardın" dudağının kenarı yukarı kıvrılırken ben hala başımı sallayarak inkar ediyordum

     

"sana birşey sorucam" Masaya doğru eğildi "o kızın burnunu neden kırdın?" Birden ciddileştim "ne? Kim? Ben mi? Kırılmış mı? Yo ne alakası var?" Yüzümü süzüp gülümsedi "konuşmayı mı unuttun?" Başımı salladım "yo ne alakası var" cevabımla tekrar gülümseyip cebinden sigarasını yaktı "iyi olduğuna emin misin?" Bu sefer başımı olumlu anlamda salladım "i-i-iyim ben" sigaranın dumanını yüzüme doğru üfleyip tekrar bana bakarak keyifle gülümsedi "sen kahvaltı yaptın mı?" Kahvaltı mı? Ben kahvaltımı o adamın kafasında parçalamıştım "yapmadım"

Ayağa kalkıp kolumdan tuttu "kalk" kolumu elinden kurtardım "nereye?" Sigarayı tekrar dudaklarına çekip beni kolumdan tutup ayağa kaldırıp dumanı yüzüme üfledi "bana karşı gelmekten ne zaman vazgeçiceksin?" Dudaklarında gözlerimi gezdirip yüzüne baktım "karşı gelmiyorum" gözleriyle içeriyi gösterdi "hazırlanıp gel o zaman"

 

Ona doğru bir adım attım "benim sporum bitti zaten eve geçicem akşam kızlarla dışarı çıkıcaz" durup beni süzdü "nerede?" Dudaklarımı bükünce gözleri orda durdu "bilmiyorum leyan götürücek" sigaradan bir nefes daha çekip dumanı bana doğru üfledi "saati kolunda çıkarma" ona başımı olumlu anlamda salladıktan sonra yanından geçerken eli elime değdi. Tam gidicekken aklıma gelen şeyle durup arkamı dönüp elindeki sigarayı gösterdim "söndür onu" sigara gözlerimin içine baka baka son bir nefes çekip yavaşça bıraktıktan sonra kül tablasına bastırdı. Çarpık gülümsememle önüme dönüp içeriye geçtim

     

Hızlı adımlarla toparlanıp dışarı çıkmamla anılın arabası kapının önünde durmuş şoför koltuğunda arın oturuyordu "eylem yenge" camı açınca ona doğru adımladım "efendim" yanındaki koltuğu gösterdi "abim eve bırak dedi" kalbim tekrar hoplarken arabaya ilerleyip bindim.

Neden o bırakmıyordu da arın bırakıyor diye düşünmüyor değildim.

 

Arın beni eve bıraktıktan sonra eve girdim. Salona ilerleyip sinan abime baktım ama orada olmadığını gördüm "nerdesin?" Yorganı ve yastığı koltuğun üzerine koymuş üzerinde bir kağıt vardı. Kağıdı alıp okudum

"Misafirperverlik için teşekkür ederim kardeşim birkaç işim var bu gece gelmem"

Kağıdı katlayıp bir kenara koyduktan sonra duşa girmek için banyoya ilerledim. Dediği gibi bu akşam gelmeyecekse geç gelince hesap vermem gereken bir abi de olmayacaktı. Uzun ve beni serinleten soğuk bir duşun ardından çileri aradım

"Efendim çiçeğim"

"Çiler bu akşam ne giyeceksin?"

"Aç kapıyı çiçeğim kurtarıcıların geldi"

Kapıya ilerleyip açtığımda çiler ve simayın ellerindeki elbislerle geldiğini gördüm "madem bu akşam kutlama yapıyoruz biraz süslenelim"

Beni es geçip odama ilerlediler tabi bende arkalarından.

 

Simay elindeki elbiseleri anında yatağa serip bir tanesini üzerime tuttu "şu nasıl?" Üzerime tuttuğu elbise cıvıl cıvıl ve rengarenk bir elbiseydi "hiç benlik değil bu simay" başını sallayıp bana hak verdi. Daha sonra eline düz siyah bir elbise alıp üzerime tuttu "bu tam senlik" ona onay verip yatağa kendimi attım. Ben duştan yeni çıktığım için hemen hazırlanmaya üşenip en az bir saat oturmayı hedefliyip kızları izlemeyi düşünüyordum.

     

Çiler elbise giymeyip altına fırfırlı belimde kalın bir kemer olan kumaş etek giyip üzerine omuzları düşük siyah bir crop seçti. Simay ise mor kolları tül üzerine yapışan elbise seçti. Saçlarımı havludan kurtarıp dizime koydum "tahmin edin bugün ne oldu?" Çiler aynanın karşısına geçti "anıl ilanı aşk etmediği sürece önemli mi?" Ona gözlerimi devirip simaya baktım "salonu anıl almış" ikiside birden bana dönüp aynı anda "NE" diye bağırdı.

 

Başımı salladım "ben solunda yokken patoronda birden ortadan kaybolmuş bu gün anıl benimle salona geldi bu duyuruyu yaptı" simay yatağa oturdu "sen anılla mı buluştun bugün?" İkisi bana muzip bakışlar atarken hemen durumu topladım "hayır hayır. Bu sabah ben karakola geçince o da tesadüf eseri aradı sonra benimle salona geldi" çiler elindeki maşayı bıraktı "ne karakolu be?" Başımı salladım "benimle ilgili birşey değil korkmayın sıradan eylem aktaş hayatı" bana kısık gözlerle bakan simay lafa girdi "burnun şeyden çıkmıyor eylem" bıkkınca nefesimi bıraktım "farkındayım"

      

Beni sorgulama saati bittikten sonra ikiside hazırlanmaya başladı. Simay saçlarını düzleştiriken çiler maşalayıp makyaja koyuldu simay ise daha sade tutuyordu.

 

"Hazırlan artık eylem. Leyan gelir şimdi" başımı sallayıp üzerimi giyindikten sonra simay saçlarıma fön çekti. Elbise yapışık ve dizlerimin üzerinde olmasına rağmen önden kapalı ama arkadan ful dekolteliyidi.

Ayağıma geçirdiğim siyah stilettolardan sonra makyaj yapmalarına izin verdim. Bizim hazırlanmamız bittikten sonra kapını çalmasıyla çiler kapıya giderken simay da su içmek için mutfağa gitti. Bende o sırada anılın verdiği üzerinde gps olduğunu bildiğim o saati koluma taktım.

 

Leyan odaya girip etrafa baktı "gitti mi o deli" sinan abimi kast ettiğini bildiğimden başımla onayladım "bu akşam yokmuş" çantasını yatağa bırakıp oturdu "başka zamanlar da da olmasın lütfen" ona gülümserken bana bakan çileri görmemle dondum "haa sizin haberiniz yoktu tabi, sinan abim buradaydı" simay da bir anda eklenince hepsi bana döndü "ama merak etmeyin sinirimi zıplatacak birşey olmadı" simay yanıma geldi "aşk olsun eylem insan söylemez mi?" Leyan birden iç çekti "aşk olsun tabi baksanıza aklı nasıl havadaysa unutmuş" çiler gülünce hepsine kötü kötü baktım "yani abim diye demiyorum çok karizmatik adamdır"

 

Kızlarla evden benim ve anılın hakkında dedikodu yaparken çıktık ama benim ağzımı bu konu hakkında bıçak açmıyordu. Camaronun kapısını açıp oturduktan sonra onlar da dahil oldu. Radyodan son ses müzik açıp şarkı söyleyerek mekana ilerledik.

     

Terasta kendimize bir masa bulup yerleştikten sonra bu akşamın sağlam bitmeyeceğini masaya gelen rakıyla anladım "bu masaya rakı geldiğine göre bizi eve bırakacak bir gönüllü lazım" önerimin ardından leyan konuştu "merak etme böcekleri çağırırım" çiler güldü "ay onlar araba sürmesin lütfen, araba elimizden kayıcaktı" hepimiz gülerken top yine bana döndü "anlat bakalım eylem aktaş, abimle aranız nasıl?" Leyana ve diğerlerine döndüm "sizin benim konumdan başka konuşacak başka konunuz yok mu acaba?" Simay gülümsedi "açıkcası yok"

 

hemen itiraz ettim "yo var mesela leyan abisinin salonu aldığını bilmiyor" leyan içtiği suyla az daha boğuluyordu "NE" başımı salladım "bakın konumuz varmış işte, leyan bilmiyormuş" bardağı masaya bıraktı "ne zaman" gözlerimle "bugün, benimle salona geldi. Salonu aldığını açıkladı"

     

Biraz durdu "arının haberi vardır tabi" başımı salladım "o da yanındaydı" çiler çatalıyla mezeden aldı "hedefi ne acaba?" Dudaklarımı büktüm "bilmiyorum bugün yanına bir sürü adam uğradı sanırım salon hakkında planları var" simay bu sefer "iyide orası legal değil ki. Nasıl yürütücek" leyan hepimizi süzdü "nasıl legal değil"

 

Çiler sorusunu yanıtladı "orası kafes dövüşü yapılan spor salonu görünümlü bir yer" beni gösterdi "bu arkadaş orada boksör" simayı gösterdi "bu arkadaşın abisi de" beni gösterdi "bu arkadaşın antrenörü" leyan hepimizi ağzı açık izlerken bana döndü "sen delirdin mi?" Omuz silktim "napiyim en iyi parayı oradan kazanıyordum" önümüze gelen balıkla rakı eşliğinde yemeye başladık "ben bunlara diyorum başka bir iş bulun diye ama nerde" simayın lafıyla çiler elini salladı "benimle alakası yok bende dövüşüyorum ama ben emlakçıda çalışıyorum" simay kendini gösterdi "e benim de butiğim var" gözler bana dönünce "ne, hiç kusura bakmayın benim yapabildiğim başka iş yok" leyan sitemle "ne demek yok eylem" çatalı dudaklarımdan çektim "basbaya yok işte" simayla çileri gösterdim "sor ikisine girdiğim her işten kavgayla çıktım" simay güldü "rekor garsonlukta, adamın kafasına kahve tepsisini geçirmiş" hepsi bana gülerken bende onları izledim

"Gülmeyin be, adam beni sinir etmişti" leyan rakısını yudumlarken "e o zaman siz abimle daha yakın olursunuz abim her gün gelir artık salona" ben bunu hiç düşünmemiştim, leyan haklıydı "e artık ne diyim kısmet" bacağına bacağımla vurdum "leyaan"

 

4. Kadeh:

Simay çilerin yanağından öptü "bu benim ilerdeki eltim" leyan elindeki kürdanı bıraktı "elti mi?" Güldüm "ne eltisi kızım" çiler simaya bakıp somurttu "ne eltisi ya abinde o göz yok" simay birden durdu "delirdin mi kızım abimin gözü var ya" kahkahayı patlattım "var var o göz var" leyan başını eline koydu "kızlar bir şey çalıyor" hepimiz durup dinledik "evet leyan haklı bir şey titriyor" daha sonra ortamı darbuka sesi sarınca ellerimi çırpamaya başladım "ooo kalkın kızlar ortam fena"

 

7. Kadeh:

Leyan ağzını tutup etrafa baktı "bir bok kokusu mu var" deyip ağzına gelen sularla koşa koşa lavaboya giderken çiler de onun peşinden gitti. Simayla durup birbirimize baktıktan sonra çalan roman havasına eşlik etmek için ayağa kalkmamızla ayaklarımı rahatsız eden tapukluyla durup ikisinide çıkarıp bir kenera koydum "simay bu iğneler canımı yaktı" simay güldü "ne zaman kan aldırdın ki?" Durup düşündüm "ne kanı ya ben hiç hasta olmam ki" sonra ikimizde birbirimize bakıp elimizle boşver işareti yapıp oynamaya başladık. Bizimle beraber bir kaç masa kalkınca kafasına kravat takmış göbekli bir abi ortaya geçip göbek atmaya başladı. Simay ayakta duramayarak bana tutundu "eylem bu roman havasını kim söylüyordu" durup sallanan bedenimi sandalyeyle durdurdum "mabel matiz" simay yüzüme aval aval baktı "ne mabel matizi zeynep bastık değil mi?" Elimi salladım "o ayarda bişe işte"

 

13. Kadeh:

Leyan akan makyajıyla afallaya afallaya gelip kucağıma oturdu "yengem olucaksın hissediyorum" kafamı zar zor kaldırıp ona baktım "yengen mi doğdu?" Leyan sesmimi duymayınca sorum havada kaldı. Çiler kafasına kravat takan abiyle karşılıklı göbek atarken simay da onları çekiyordu. Leyan birden bana sarılıp yanağımı öptü "oğlum o senin yengen yengen" masanın üzerinde titreyen telefonla etrafa baktım "garsonun telefonunun burda ne işi var ki?" Yanımızdan geçen garsonu durdurdum "telefonunuz çalıyor" oğlan bir bana bir telefona baktı "benim değil efendim sizin telefonunuz o" garson yanımdan giderken leyana baktım "benim telefonum mu var"

leyan dudalarını bükenerken telefonu elime alıp arayana bakmadan "çıkıt" deyip telefonu açtım "kimsin" karşıdan gelen sesi duyamayınca bağırdım "konuşmayacaksan niye arıyorsun bey amca bu ciddi bir müessese, acil hattı meşgul etmeye utanmıyor musun?" Leyan elimden telefonu aldı "bizim mahalle yukariki mahalle sizin mahalle aşağıki mahalle" deyip şarkı söylemeye başlayınca kahkaha attım "ver şunu leyan adam ihbar vericek"

 

telefonu alıp kulağıma götürdüm "buyrun abi nasıl yardımcı olabilirim?" Karşı tarafı arkadan gelen müzik sesiyle duyamayınca bir kulağımı kapattım "bey amca sesin gelmiyor" leyan telefonu elimden alıp kapattı "kiminle konuşuyorsun kızım, yabancılarla konuşulmaz" başımı sallayıp leyanla birbirimize sarılarak uyumaya başladık.

 

 

Biri kolumdan tutup çekiştirince gözlerimi açtım "A-a anıl" anıl karşımda duruyordu "anıl ya" dizlerinin üzerine çöküp dudaklarıma kahve fincanı uzatınca bir yudum aldım "sen nerden çıktın ya" yüzümü süzdü "bu kadar sarhoş olmayı nasıl başarıdınız merak ediyorum" kaşlarımı çattım "ne sarhoşu ya balık yedik biz"

anıl fincanı tekrar dudaklarıma koydu "belli balık yediğiniz" kahveden yudumladıktan sonra sordum "balık mı acaba içmişti" gülümsedi "olabilir" fincanı tekrar uzatınca itip kollarımı boynuna doladım "o değil, kızı aynaya bir yapıştırdım" dudağımı ısırıp gülümsedim "ama ben yapmadım yerler ıslaktı" anıl durup beni izledikten sonra tekrar gülümsedi "niye yapıştırdın merveyi aynaya" birden ciddileştim "adını nereden biliyorsun" yumruklarımı sıktım "o kadar da tehtid ettim yine geldi dimi yanına. Ben o kızı elime bir geçiriyim"

 

Dönen başımla anılın omuzuna kafamı koydum "niye tehtid ettin?" Niye olucaktı canım ona sarkıntılık edicekti... bir dakika "sen benim ağzımdan laf mı almaya çalışıyorsun?" Güldü "aldım ben cevabımı" kafamı kaldırıp anılın kahveyi içirmesine izin verdim "ne cevabı ben bir şey söylemedim ki" anılın üzerindeki dağılmış gömleğine baktım "bugün çok mu çalıştın?" Kahveyi sıcak olduğu için üflüyordu "neden yoksa beni mi düşünüyorsun?" Gözlerine uzun uzun baktım "düşünmiyim mi?" Fincanı tekrar dudaklarıma götürdü "hadi iç şu kahveyi de biraz kendine gel"

 

Kahveyi içerken diğerlerine baktığımda mekanın çoktan boşaldığını gördüm "burda kafasına kravat takan göbekli bir abi vardı gitti mi?" Anıl çenemi tutup ona bakmamı sağladı "ne yapıcaksın sen göbekli abiyi?" Omuz silktim "sordum" leyan bir köşede alp ve sarpın üzerine kendini atmıştı selim çilerle ilgilenirken kürşat da simayı tutmaya çalışıyordu. Anıla dönüp kulağına eğildim "noldu bunlara?" Anıl bir etrafa bir bana bakıp kahkaha attı "hatırlamıyor musun?" İnci gibi gülümsemesi gözler önüne serilince elindeki fincanı masaya bırakıp kendimi anılın dizlerine bıraktım "bırak şimdi kahveyi zaten çok acı"

 

Anıl şok olmuşça dizlerine oturan bana baktı "neden gülümsemeni durdurdun?" Kolları belime dolandı "hoşuna mı gidiyor?" Yüzüne aval aval bakıp gülümsedim "gülümsesene" anıl gülümseyip böceklere döndü "siz leyanı eve götürürsünüz" böcekler anıla onay verince anıl bir kolunu bacaklarımın altından geçirip kolaylıkla beni kucağına aldı "başım döndü anıl yavaş ya" simay bize bizi tanımıyormuş gibi bakıyordu "ben döndürücem başını" birden anıla baktım "dönme dolaba mı binicez yine"

 

 

 

 

 

Anılın kucağında arabaya kadar gittikten sonra beni ön koltuğa oturtup o da şoför koltuğa oturdu. Arabayı çalıştırıp ilerlerken ben çenemi elime koymuş onun bütün hareketlerini izliyordum... yutkunmasına kadar.

 

Mercedesi sahile indirip arka koltuktan ceketini alıp bana giydirdi. Arabadan indikten sonra beni belimden kaldırıp kaputun üstüne oturttu "sahil havası ayılmana yardımcı olur" yanan yanaklarımla ona bakıyordum "uyumak istiyorum" başını salladı "biraz hava al ben seni yatağına götürücem" onu onaylarken aklıma gelen soruyla kaputtan kendimi indirdim "bir şey sorucam" burnunun dibine girdim "sor" anılın parmakları ceketin düğmelerine gidip ilikledi "hani lansmana gitmiştik ya" beni onaylarcasına başını salladı "o gece yanımıza gelen kızı hatırlıyor musun?"

 

Biraz düşündü "evet, neden?" Gözlerimi kıstım "o kızla sevgili oldun mu?" Dudaklarına muzip bir gülümseme yerleştirip dudaklarıma eğildi "neden sordun" gözleri gözlerimdeydi "o kızın da kafasını aynaya geçiririm" anıl elini belime koyup kendine çekti "kıskandın mı?" Elimi göğsüne koyup ona geriden baktım "hayır" bacaklarım onun bacakları arasındaydı "kıskandın" inkar ettim "kıskanmadım" beni bir anda döndürüp arabaya yasladı "eğer sarhoş olmasan ben sana yapıcağımı bilirdim de" çenemi tutup yukarı kaldırdıktan sonra dudaklarını yanağıma bastırdı.

 

Gözlerim yavaşça kapanırken anılın öpücükleri arasında kendimi kaybetmek istedim. Boynumu geriye attığımda anıl diğer eliyle başımı tutup boynumu öpmeye başladı. Bu öpücük beni o kadar havalara uçuruyordu ki çoğu zaman kendimi uçuyor gibi hissediyordum. Yavaş ama uzun öpüyordu, köprücük kemiğime ilerleyip dilini hissettirerek öptü. Daha sonra boynumu diğer tarafa çevirip öptükten sonra hafifçe ısırdı "anıl" dudaklarımdan çıkan ismiyle belimdeki eli kalçama ilerleyip sıktı. Kafamı kaldırıp alnımı alnına yasladım "neden öpmüyorsun?" Saçlarımı kulağımın arkasına itti "sarhoşsun"

Dudaklarımı büktüm "keşke içmeseydim" gülümseyip kulağıma eğildi "bu kadar istediğini bilseydim" kollarını tuttum "anıl" parmaklarını çeneme koydu. Sadece ismini seslenmek istiyordum, adını fısıldamak. Diyecek bir şey bulamayınca "iltimas" ne dediğimi anlamayınca benim de anlatmaya halim kalmadığını anlayıp başımı göğsüne koydum.

 

Bacaklarımın altından tutup beni kucağına aldı "yürüyebilirim" ön kapıyı açtı "biliyorum" beni koltuğa oturtup kemerimi taktı "ama seni kucağıma almak hoşuma gidiyor" iltifatla yanaklarım kızarırken gülümsüyordum.

 

Eve gelip beni zar zor çıkardığımız anahtarla kapıyı açtıktan sonra elimi yüzümü yıkamış ve odama getirmişti. Yatağa oturduktan sonra arkama yaslanırken onu kendime çektim "benimle uyu" yüzüne yine o mükemmel gülümsemesini yerleştirdi "sen beni delirticeksin" kaşlarımı çatıp dudaklarımdan cık sesi çıkardım "delirtmem ben kimseyi" anıl üzerimden kalktı "yok canım delirtir misin hiç?" Dolabıma ilerleyip pijamamı çıkardıktan sonra önümde diz çöktü "giyebilir misin? Yardım ediyim mi?" Başımı evet anlamında sallarken anıl odadan çıkmıştı.

Üzerimdeki elbiseyi çıkarıp mavi çizgili pijamamı giyindikten sonra yorganımı açıp içine girdim. Deli gibi uykum vardı ve giderek gözlerim kapanıyordu. Çok geçmeden kendimi uykuya bıraktım

 

 

~

 

Uykudan kendimi uyandırmadan yatakta döndükten sonra yatağa birinin dizlerini koyduğunu hissettim. Hissettiğim şey beni iki bacağına sıkıştırırken bunun anıl olabileceğini düşündüm. Gözlerimi araladığım an ağzıma bir el kapandı ve bu gözlerimi daha da açmama sebep oldu. Karanlık odada üzerime kapanan şey kar maskeli bir adamdı. Gözlerim kocaman açılırken korku bütün vücuduma yayılıyordu. Adam arka cebinden kırmızı bir gül çıkarıp göğsümün üzerine koydu. Korku dolu gözlerle ona bakarken bağıramıyordum bile.

Birden kulağıma doğru eğildi "abimin sana selamı var, tez zamanda seni yanına alacakmış" adam kulağımdan çekilirken iğrenç bir kahkaha patlattı. Üzerimden kalktıktan sonra camı açıp kendini dışarı attı ve benim o an bacaklarım işlevini yerine getiriyordu KAÇ...

Bölüm : 16.12.2024 12:55 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...