Yeni Üyelik
1.
Bölüm

TANITIM

@bukettdem

Her genç kızın en güzel yaşıdır onyedi yaşı. Fakat biz o genç kızlardan değildik. Ve on yedi yaşımıza bastığımızdan beri hayat bizim için yaşamak sayılmazdı... biz yaşatılıyorduk,öldürmeden nefes aldırılıyorduk. Öldürecek kadar canımıza kast edilir, ama öldürmemek için oldukça titiz çalışırlardı.

Bu koğuş bir çok acıya şahit olmuştu, öyle bir koğuş ki ağlamamızın yasak olduğu, gece olup koğuşun ışıkları söndüğünde hepimiz uyuyana kadar başımızda rahibelerin beklediği, kilo almamamız için yediğimiz lokmaların hesabının tutulduğu, güzellik uğruna saçlarımızın kesilip uzatılmasına karar verildiği, en ufak hatamızda dövmek yerine hücreye atıp zayıflama cezasının verildiği bir yerdi.

 

Burası hepimizin kabusu, hepimizin anne sevgisini unuttuğu daha on yedi yaşında olgun kadın yapıldığı, her odasında ayrı çığlıklarımızın olduğu, erkekleri baştan çıkarmak için dersler verildiği, onların zevkleri için bizi kullandıkları korkunç bir şatoydu. Kimimiz için korku dolu bir kabus, kimimiz için canımızın alınmadan bizi öldüren bu yer zorla tutulduğumuz bir fuhuş çetesinin ta kendisiydi.

    

Zaten kafesinde olan küçük bir kuş düşünün. Kuş o kadar yalnızdır ki onu kafesden salsanız da dışarıda iki güne kalmadan yırtıcılar tarafından öldürülecek bir kuştur. Tek istediği o kafeste mutsuz ama hayatta kalabilmek, dilediği gibi uçmak istese de o kafes dışında bir yer bilmiyor, anne babasını ve kardeşlerini tanımıyor. Tek istediği nefes almak... fakat o kafesin içinde dışında sizin kanatlarınızı çırparak uçmanızı isteyenler vardır. Göremezler, o kafesin içinde uçamayacağınızı göremezler, sadece sizden özgürmüş gibi uçmanızı isterler. Kuş denemek ister, kanatlarını kocaman açar ve çırpar. Ayakları olduğu odun parçasından ayrılır, kuş kanat çırpar, çırpar ve yükselip kafasını o tellere çarpıp yere düşer.

 

Ama dışarıdaki iğrenç mahluklar sizden bunu istemez, çok sinirlenirler, bir hışımla kuşu saklandıığı köşeden tutup avucunun içine alıp dışarı çıkarır. O kadar sinirlidirler ki gözleri başka hiçbir şeyi göremez. Avucunu sıkar, o kadar sıkar ki kuşun nefesi kesilirken sadece acı acı çığırır. Kuş çığırdıkça sinirlenir daha çok sıkar, kuşun nefesi kesilir ama canını almaz kuşun, acı çekmesini istiyordur çünkü, bundan zevk alıyordur. Kuş kanatlarını açıp kaçmaya çalışır ama ne fayda o kadar güçsüzdür ki bunu yapamaz. Çığlıkları ve kesik nefesleri arasında korkudan bayılır.

Kuşun kurtulduğunu sanmayın sakın ola... o kafeslerden beşyüz yetmiş dört tane vardır çünkü. Her kafese yetebilecek güçleri, hepsinin nefesine kast edip korkudan bayıltacak kadar güçlere sahiptirler.

~

Buz kadar soğuk olan fayanslardan duvardan destek alıp ayağa kalktım. Yağlanmış saçlarımı geriye atıp açılan hücre kapısından içeriye sızan flörasan ışığıyla gözlerimi kıstım. Bir aydır bu hücredeydim. Bir aydır onu hiç görememiştim, kokusunu duyamamıştım, gözlerim o kıvırcık saçlara bir aydır hasretti.

Açlık bütün vicudumu bir hastalık gibi bükmüştü, ağrıyan kemiklerimle duvara tutundum. Karşımda yüzünden ellerine kadar kendini örten rahibelerden biri vardı. Sadece peçesinin üstünden görünen simsiyah gözleriyle bana bakıp elindeki siyah eldivenle hücre kapısını iyice açtı "cezan bitti, eğer onu görmek istiyorsan temizlen ve kendine gel"

 

Loading...
0%