@bukiz_yazmayiseviy
|
Hikayemize hepiniz hoşgeldiniz.Berdel konulu hikayemizi okuduğunuz zaman karakterlerimizin yerine, kendi karakterlerinizi hayal etmenizi istiyorum. Olayların içinde kendinizin de bulunduğunuzu ve anı yaşıyormuş gibi okumanızı istiyorum.Gözlerinizi kapatın ve karakterlerimizin gözlerinizin önünde oynadığını hayal edin. Hikayemiz tamamen hayal ürünüdür...
Unutmayın "Gözler kapanınca asıl hikaye başlar"
Narin parmaklarınızla yıldızları parlatmayı unutmayın .
Kitabımızda kürtçe kelimeler yer alıyor.Türkçeleri alt kısmında parantez içinde yer almıştır. Satır aralarında buluşmak dileğiyle🥰 Keyifli okumalar diliyorum❤️ Bismillahirrahmanirrahim.
Mardin.
Mardin, mimari, etnografik, arkeolojik, tarihi ve görsel değerleri ile zamanın durduğu izlenimini veren Güneydoğunun şiirsel kentlerinden biridir. Zamanın durduğu hissini veren bir kenttir Mardin. Kaleler anlamına gelen Merdin, zamanla değişip Mardin olsa da yerel halkın Merdin dediği yerdir. Taş duvarların arkasına saklanmış anılar, yaşanmışlıklar ve nice hayattaların hikayelere konu aldığı şehirdir Mardin. Törenin hakim olduğu ,aşiretlerin var olduğu ve hükümlerin Yüce yaratan cenabı Allah'ın ayetlerinin yerini aldığı yerdir Mardin. İnsanoğlu eline az güç geçti mi ,her şeyi kendi eseri görüyor.Töre adı altında çoğu hayatın söndüğü şehirdir Mardin. Kötü yanlarının yanı sıra şiirlere konu olan Mardin kalesi ,eşsiz sanat eseri Ulu camisi daha saymaya cümlelerin yetersiz kaldığı güzellikleri barındıran şehirdir Mardin. Bazen mutluluk için çekilen, bazen acılar için çekilen Zılgıtları ile meşhurdur Mardin. Gece evlerin ışıkları ,boynuna gerdanlık takılmış bir kadın gibi, gündüzü ayrı ,gecesi ayrı güzeldir. Mardin'i anlatmaya kelimeler yetmez.Acısıyla ,tatlısıyla ,üzüntüsüyle ,mutluluğuyla insanı kendine hayran bırakan bir şehirdir. Mardin şehrinde bahar mevsimi ayrı bir güzel olurdu.Babem ağaçlarının beyaz ve pembe çiçekleriyle süslemiş bahçeleri, bahar başlaması ile her yıl yapılan" Hassit Merene" etkinliği, ayrı bir güzellik katardı Mardin 'e. Bu bahar Ramazan ayına denk gelmişti Hassit Merene ,Onun için Ramazan bayramı ile birlikte kutlanacaktı.Bir kaç gün kalmıştı bayrama. Her evde bayram temizliği başlamış ,kadınlar durmadan dinlenmeden hazırlıklar yapıyordu. Yorulmak nedir bilmiyorlardı. Oruç ağız ev işleri bir yandan, bir yandan iftara gelen akrabalar, diğer yandan etkinlik ve bayram telaşı bütün iş yükü kadınların omzuna yüklenmişti. Evlerde durum böyle iken Mardin'in merhameti ile nam salmış aşiretlerin lideri olan Demir ağa ,her yıl yaptığı gibi ,bu yıl da fakir fukaranın evlerine de bayram getirmek için aklındaki yardım faaliyetlerini esnafa anlatmak için öğle saatlerinde çarşıya gider . Hayatın ona getireceği güzelliklerden habersiz esnafla selamlaşır ve aklındakileri çarşı esnaflarına anlatır. İyilik yapan iyilik bulurmuş derlerdi büyükler . Demir ağa da yaptığı iyiliklerin karşılığını yüce yaratan tarafından fazlasıyla alacaktı. Merhameti, saygısı, hoşgörüsü, yardımları ile tanınırdı Demir ağa. Mardin aşiretlerinin lideri ve Mirhan aşiretinin ağasıydı. Evlilik için zamanı olmamıştı. Babasını erken yaşta kaybetmiş ,çocuk yaşta ağa olmuştu Mardin'e. Annesi Hanzade Hanım arkasında koskoca dağ olmuş ve 15 yaşındaki oğlunu bilinçli ,merhametli ,eğitimli bir şekilde yetiştirmişti. Eğitimli olan biri yanlışa düşmezdi.Kibir, riya ,benlik duygusuna kapılmamasını söylemiş ve herkesin hayali olan bir evlat yetiştirerek annelik görevini yerine getirmişti. Hanzade Hanım kan davası uğruna kurban edilen kadınlardandı.Eşi tarafından az şiddete maruz kalmamıştı.Bütün günah ,yapılan hatalar hepsi Hanzade'nin günahıymış gibi tüm Mirhan ailesi tarafından hor görülmüştü. Botan ağa karısı olarak kabul etmemiş ve üzerine kuma getirmeye kadar ileri gitmişti. Kader bu ya annesi Rojda Hanım oğluna kuma gelin ararken ,Botan ağa o sırada her gün yaptığı gibi kendini meyhanede bulmuş ve sabaha kadar kör kütük sarhoş olmuştu. Yanında konuşan iki adam Hanzede'ye laf atınca ilk defa " namussuz, şerefsiz köpekler siz kimin namusuna dil uzatırsınız , canınıza mı susadınız lan,alırım şuracıkta beş para etmez canınızı" demişti. Hanzade'yi ilk defa kıskanmıştı, ilk defa kendi namusu olarak görmüştü. Sinirle yerinden kalkıp adamlardan birinin yüzüne yumruk attı. Adamlar aynı öfke ile Botan ağaya vurmaya başladılar. Karnına , sırtına, yüzüne artık o sinirle nere denk geldiyse tekme, tokat bir güzel dövmeye başladılar. Adamlardan biri "git lan başımdan ayakta duracak halin yok, görende karım deyip sahip çıktığını düşünür. Sen git önce karına sahip çık, sonra gel burada artistlik tasla" demişti. Botan bu sözlerden sonra daha fazla sinirlenmişti, sarhoş olduğu için ayakta dahi zor duruyordu. Diğer adam "Hanzade senin elinde soldu, güzelliğine yazık oldu" deyince vurmak için kolunu kaldırdı. Kolunu kaldırsa da alkolün etkisi ile güçsüz düşmüş bedeni hiç bir işe yaramıyordu. Çaresizlik tam anlamıyla şimdi kendini gösteriyordu. Ayıldığı zaman ne yazık ki adamları hatırlamayacaktı. Etraftakiler sadece izlemekle yetiniyordu. Botan ağa evin en küçük oğluydu. Babası aşiretin ağasıydı. Bir abisi ve iki kız kardeşi vardı. Kız kardeşinin başına gelenleri kabullenemiyordu. Edesi (ağabey) Mahmut ağa geçirmiş olduğu kaza da hayatını kaybetmişti. Bunca acının üzerine kendini iyice salmıştı. Meyhaneden bir ileri ,bir geri sallana sallana çıktı. Şöför her zaman yaptığı gibi kapıda bekliyordu. Botan ağayı görünce hızla yanına gidip kolunun altına girdi. İlk defa böyle görmüştü. İçeride ne olduysa iyi hırpalamışlardı Botan ağayı. Arabanın yanına gelince cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. Botan ağanın binmesi için yardımcı oldu. Botan ağa tam anlaşılmayan sesi ile "gavat oğlu gavatlar sizi bulup gebertmezsem bana da Botan demesinler" dedi, hemen arkasından ardı arkasına nice küfürleri sıralıyordu. Şöför başını olumsuz anlamda salladı. Kos koca adam ne hallere düşmüştü. Eve gelince sinirle arabadan inip bu sefer Hanzade'ye kızmaya, küfretmeye başlamıştı. Hanzade'nin odasına gitmek için evin çalışanlarının bulunduğu kata gitmeye başladı. Hanzade bu katta kalıyordu. Botan ağanın annesi her şeyi terastan görüyordu. Hanzade şiddet görsün dayak yesin diye müdehale etmiyor, üstüne üstelik mutlu bir şekilde odasına gitmişti. Hanzade'nin kaldığı odaya gelince kapının kolunu indirip içeri girdi.Bu sırada Hanzade hazırlanmış sabah kahvaltısını hazırlamak için kapıya yönelmişti . Kapının aniden açılmasıyla kaynanasının geldiği düşünmüştü. Gelen kişinin Rojda Hanım değil de Botan ağa olduğunu görünce şaşkınlığa uğramıştı. Botan ağa onun odasının yolunu dahi bilmiyorken ,bu adamın burada ne işi vardı. Hanzade : ağam senin burda ne işin var" dediği an Botan ağanın kendine doğru gelmeye başladığını gördü. Korkuyla "ağam sana ne oldu, senin bu halin ne"diye sordu. Cevapsız kalıyordu bütün sorular. Kendine yaklaşan koca adamı durduramıyordu. Bir kaç adım geri adım attığı anda, Botan ağa kolundan tuttuğu gibi yatağa doğru fırlatıp "Seni kahpe elalemin adamının yanında nasıl fingirdeşirsin lan" deyip yüzüne tokat atmıştı. Hanzade kendini savunmaya çalışsa da dinlememişti. Hanzade "ağam ben dışarı dahi çıkmam ,namusuma dil uzatanın dilini keserim, sen ne dersin , ağzından çıkanı kulağın duymaz senin" dediği an yüzüne bir tokat daha atılmıştı. "Namussuz ,seni faişe ,sen şimdi görürsün "deyip Botan ağa Hanzade'ye zorla sahip olmuştu. Mirhan'ların konağına geldiğinden beri ilk defa ağlamıştı Hanzade. Zoraki evlilikti, evin hizmetlisi en değersiz varlık olarak görülmüştü. Şimdi kocası tarafından tecavüz edilmişti. Botan ağa işi bitince yatağın diğer tarafına yatıp sızıp uyumuştu. Hanzade sessizce banyoya gidip sanki yıkayınca geçecek gibi kendi vücudunu çitelemeye başladı. Derisine uyguladığı baskı her tarafını kızartmış ve vücudu yara bere içinde kalmıştı. Aklına gelenlerle daha fazla ağlayıp "ben namussuz değilim, ben kahpe değilim, amcam yüzünden bu hale geldim, iki cihanda ettiğini çek, seninde evlatların bunların bin beterini yaşasın "diyerek saatlerce betdualarını sıralanmıştı. Kan davası uğruna bir can daha yaşarken ölmüştü. Diri diri toprağa gömülmüş üstüne kara toprak atılmayı unutulmuştu. Hanzade'nin amcası Mirhanların kızını sevmiş , alamayacağını anlayınca tecavüz edip , ardından başına bela aldığını anlayınca bu durumdan korkmaya başladığı an kızı öldürüp yol kenarına atmıştı. Kendi kızları küçük olunca Hanzade kurban edilmişti.İkinci karısı olarak istemişti Mirhan'ların kızı Gülhanımı. Mirhan'lar böyle bir şeye kesinlikle izin vermemişlerdi. Kuma olayı kabul edilir bir durum değildi. Kızlarının başına gelen olay tüm aileyi derinden yaralamıştı. Şimdi ise kendi ailesinin yapmadığı bir günahın bedelini ödüyordu Hanzade. Geç kalınca ortalığı yıkan kayınvalidesi ilk defa odaya gelmemişti. Bunun anlamı sesleri duymuş ve müdehale etmemiş olmasıydı. Kuma için bir kız bulunmuştu. Botan ağa Hanzade'nin hamile kalma ihtimaliyle bu durumu biraz ertelenmişti. Üç hafta sonra Hanzade mide bulantıları ile güne uyanmış ve bu ayda reel görmemesiyle şüphelenmişti. Ebe kadın çağrılıp Hanzade'yi muayene etmiş ve hamile olduğunu söylemişti. Aylar geçti ve doğum anı gelip çatmıştı. Sancılı bir doğum anından sonra bir erkek çocuk dünyaya gelmişti. İsminin Demir konduğu çocuk Mirhan'lar tarafından sevinç zılgıtlarıyla kutlanmış ve fakir, fukara demeden, tüm aşirete kazan kazan yemekler dağıtılmıştı. Erkek evlattan sonra şiddet son bulmuş ve Botan ağanın odasında kalmaya başlamıştı. Bir kızı olsun istemişti her zaman, kocasına hiç bir zaman aşık olmamış ve yatağa sadece Demir için girmişti. Korunmayı seçerek bu aileye başka çocuk doğurmamıştı. Gururu ve yaşadıkları Botan ağaya karşı kin duymasını sağlıyordu. Aylar, yıllar geçmiş ve Botan ağa yakalandığı pankreas kanserinden kurtulamayıp vefat etmişti. Kayınbabası Hanzade'ye karşı kendini borçlu hissediyordu. Kızının başına gelenler gelinin suçu değildi. Hanzade'nin amcası şerefsiz adamın tekiydi. Babası namuslu. şerefli ailesine düşkün bir adamdı. Kızının başına gelen olayları kendi gururuna yedirememiş felç geçirip yatalak kalmıştı. Hanzade Soylu aşiretinden Ömer Ağa'nın kızıydı. Soylu aşireti Mardin'de çok hatrı sayılır bir aşiret değildi. Hanzade'nin büyükbabası töre adı altında çok can yakmıştı. Bu durum diğer ağalar tarafından hoş karşılaşmamış ve Soylulara itibar azalmıştı. Kan davası, berdel, kuma sürgün artık ne kadar insanları zora düşüren durum varsa hepsinde imzaları vardı. Ömer ağa adaletli bir adamdı. Babasının ve kardeşinin yaptıklarını ağa olunca ilk fırsatta diğer aşiret ağalarına affettirmeye çalışmıştı. Şimdi geçmişte yapılan hataların bedelini kızı ödüyordu. Mazlumun ahı Hanzade'den çıkıyordu. Nice can yanmıştı ve tek suçsuz olan Hanzade yanan canların bedelini ödüyordu. Cenabı Allah yarına bırakırdı, kimsenin yanına yaptığı kötülüğü bırakmazdı. Ömer bey babasına karşı gelmiş olsaydı, sessiz kalmasaydı bugün bunlar yaşanmazdı. Sessiz kalmakta yapılan en büyük hatalardan biriydi. *Doğruyu bildiği halde susan dilsiz şeytandandır* Ömer ağa göz göre bir kadının masumiyetini çocuk aklıyla saklamıştı. Babasına doğruyu söylemediği için bir can haksız yere toprak olmuştu. Bir can da ömür boyu namus davası uğruna hapis hayatına mahkum edilmişti. Şimdi kızı yaşarken ölenlerdendi. Hiç bir ah yerde kalmamıştı.Olan yine mazlum bir kadına olmuştu. "Allah büyüklerimizin geçmişte yaptığı hatalardan bizleri sorumlu tutmasın" Hamit ağa kendi yerine torunu Demir'in ağa olarak geçmesini aşiret toplantısında açıklamış ve bir kaç ağa dışında herkes kabul etmişti. Demir 15 yaşında ağa olmuştu. arkasında dağ gibi duran Hanzade Hanımağa ile tüm aşirete söz geçirmesi zor olmamıştı. Demir ağa boylu bostlu, bir bakanın bir daha baktığı ,her kızın hayali olan yakışıklılığa sahip bir erkekti. Çok nadir gülünce yanağının kenarında beliren gamzesi ile kızların hayalini kurduğu eş adayıydı. 25 yaşındaydı, 10 yıldır aşiretin başında ağalık yapıyordu. Şimdi ise her bayram yaptığı gibi Mardin çarşısında esnafa yapacaklarının talimatını veriyordu. Her sözü, bakışı, duruşu hüküm doluydu. Yerell esnaf Türkçe konuşmayı bilse de genelde kendi aralarında Kürtçe konuşmayı tercih ediyorlardı. Demir ağa çarşıda adamları ile ağır adımlarla ilerlerken bir genç kız gördü. Mardin yöresine has Havami şal takmıştı başına. Turuncu renk bir kadına bu kadar mı yakışırdı. Bayram alışverişine geldiğini düşünmüştü bu güzeller güzeli kızın. Mavi gözleri ,biçimli yüzü ile insanın baktıkça bakası geliyordu. İlk defa duygularına engel olamayıp kızın bulunduğu dükkanın yanına gitti. Esnafa "Selamun Aleykum, Destên we yên baş û rojek we ya bi fêde be" (Selamün Aleyküm,Hayırlı kazançlarınız olsun gününüz bereketli olsun ) Esnaf: Aleyküm selam, Tu bi xêr hatî, ezbenî." diyerek karşılık verdi. (Hoşgelmişsen ağam) Demir bir taraftan esnafla konuşuyor, diğer taraftan kızdan gözlerini alamıyordu. Kızın yanındaki kadın: Hadi kızım ,daha ne beklersin elbiselerden birini beğen de alıp gidelim, baban evde bekler bilmez misin?" dedi. Demir içinden "demek ki zor beğeniyorsun "dedi. Kızın gözünden dökülen yaşları görünce nedenini anlamadı. Kız: Ana sen ne istersen onu al, beni karıştırma" demesi ile bir sorun olduğunu anladı. Anne:Ma tu nizanî dê bavê te me herduyan bikuje, nekî keço, qedera te ev e, bextê te jî xerab e, êdî qebûl bike. (Baban ikimizi de öldürür bilmez misin,etme eyleme kızım, kader bu senin bahtın da karaymış ,kabullen artık ) Kız:Tu çi dibêjî dayê, ez çawa qebûl bikim, kefenê min îşev ji wê malê derkeve, (Ne dersin ana,nasıl kabul ederim,benim bu gece kefenim çıkacak o evden) Demir yutkunamadı ,bu kız ne derdi böyle, kıza dönüp: Ne demek kefenim çıkacak? "dedi.Sesi o kadar sinirli çıkmıştı ki, nasıl böyle bir şey söylerdi. Kız ve annesi :ağam biz şey" diyerek konuyu dağıtmaya çalıştılar ,annesi kızın kolundan tutup "biz gidelim ağam, bu deli kız ağzından çıkanı bilmez, siz bakman onun lafına" deyip uzaklaştılar. Esnaf "Allah yardımcısı olsun, bunların işi de zor "demişti. Demir giden kadınların ardından baka kalmıştı ki, esnafın söyledikleri ile anı hareketle esnafa döndü. Bir şeyler biliyordu, ondan olan biteni öğrenebilirdi! Demir: Bu kadınlar kimdir ? Esnaf Demir ağanın öfkeli sesine korkarak, hatta kekeleyerek cevap vermişti." Ha Ha Haz Hazanların A a az Azad'ın kı kız kızı ve Ka kar karısı ağam "dedi. Demir :Bu Azat Hazan kimdir?dedi, öğrenmesi gerekiyordu, zaten içi içine sığmıyordu, kefenim ile çıkacağım demekte neyin nesindi? Esnaf: Ağam kumarcı Azat derler buralarda "dedi. Demir :Tek tek sorma mı mı beklersin, adam gibi tek sefer de anlat "dedi. Esnaf :Ağam bu Azat kumarhaneden çıkmaz,Bütün malını mülkünü kumar da tüketti, şimdi sıra kızlarına geldi "dedi. Demir fesuphanallah çekip ,boynunu kaşıdı: Ne demek kızlarına sıra geldi, devam et? dedi. Esnaf :Ağam Azat'ın oğlu olmaz, ilk karısı bir kaç kez doğurdu oğlan, onlar da bir hafta ha yaşadı ha yaşamadı öldüler. Kız kurusuna çıktı Dildar kadının adı, biraz önce gördüğünüz kadın .Sonra kuma aldı, ondan da iki kız çocuk olunca üçüncü kumayı aldı ,onda da değişen olmadı. Azat'ın oldu mu size 9 kızı,kız kurusu adamın kızları diye kimse almaz oğluna.İlk kızını 50 yaşında ki Mahmut dayıya sattı. İkinci biraz önce gördüğünüz Melek ,onu da 40 yaşında ki Baran ağaya verecekmiş "dedi. Demir : Ne zaman "dedi. Esnaf :Bu gece ağam, iyi para vermiş derler, Azat bu parayı kumarda eritmiş ,halbuki damı akan evde oturur, yazık oldu kıza da, paraya da" dedi. Demir :Evleri nerdedir ,deyip adresi öğrenip oradan sinirle arabasının bulunduğu yere gitti. Adamlarına ne yapmaları konusunda talimat verip,arabaya bindiği gibi hızla çarşıdan uzaklaştı.
***** İlk bölümün sonuna geldik, Bu bölümde Mirhan ailesini kısa bir şekilde tanıdık . Bölüm hakkında yorum ve görüşlerinizi yorumlar kısmında belirtebilirsiniz?
Demir ağa Melek konusunda nasıl bir yol izleyecek ? Demir ağayı nasıl buldunuz? Konumuz geçmişten başladı.Asıl kahramanlar ilerleyen zamanlarda dahil olacaklar🥰 Bir sonraki bölüme kadar Allah'a emanet olun🥰
|
0% |