10. Bölüm

10. Bölüm

bukiz_yazmayiseviyor
bukiz_yazmayiseviy

Bu hafta ikinci bölümle karşınızdayım. Çok üzülen okuyucularım olunca dayanamayıp erkenden bölüm atayım dedim.

 

Bölüm hakkında görüşlerinizi belirtirsen çok mutlu olacağım.

 

Satır aralarında buluşmak dileğiyle keyifli okumalar..

 

Bismillahirrahmanirrahim

 

Sadaka vermek, hataların tashihi için değerlendirilmesi gereken iyi bir fırsattır. Hata ve günahları ile ilahi sınırları ihlal eden kul, vermiş olduğu sadakalarla Cenab-ı Mevla'nın sevgi ve merhametini tekrar kazanmaya çalışmaktadır.

 

"Sahip olduğumuz bütün nimetler, Allah'ın bizlere ikramı ve emanetidir. Rabbimizin bizler için var ettiği nimeti O'nun rızası doğrultusunda kullanmak mümin olmanın bir gereğidir." (Bakara, 2/3)

 

Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim'de infak ruhuna ve paylaşım ahlakına sahip müminlerden övgüyle bahsedilir. Bu müminler fakirlerin ve ihtiyaç sahiplerinin, malları üzerinde hakları olduğunu bilir.

 

Hayır amacıyla yapılan harcamalar, Allah katında karşılıksız kalmadığı gibi gönülden veren kişi bundan ötürü bir kayba da uğramış olmaz; verdiklerinin yeri Cenab-ı Allah tarafından bir şekilde doldurulur.

 

Sadaka-i câriye; ardından nesiller boyunca istifade edilecek bir hayır bırakmaktır. Rabbimizin lütfu olan mal ve serveti ibadete dönüştürmektir. Bencilliği ve dünya hırsını bir kenara bırakarak cömertliği ve ihsanı tercih etmektir. Sahip olduklarımızı sadece kendimiz için harcayıp tüketmek yerine toplumun faydası için de kullanma erdemini göstermektir.

 

İslam medeniyeti asırlardır hayır ve hasenatın, iyilik ve karşılıksız bağışta bulunmanın öncülüğünü yapmıştır.

 

Ecdadımızın izinden giden aziz milletimiz sadaka-i câriye niyetiyle başta cami, çeşme, hastane ve okul gibi inşa edilmesine vesile olduğu nice hayratla dün olduğu gibi bugün de iyiliği yaşatmaya çalışmaktadır. ( kaynak; Diyanet)

 

Demir yapmış olduğu bağışların karşılığını fazlasıyla alacaktı. Bebeğinin haberini aldığı gün büyükbaş kestirip fakir-fukara , zengin-fakir ayırt etmeden dağıttırmıştı.

 

Bizler Allah yoluna malımızı-mülkümüzü harcadıkça Cenabı Allah bizi her türlü beladan koruyordu.

 

Oynana oyunlar, kurulan tuzaklar hepsi bir, bir bertaraf ediliyordu.

 

Geçmiş zamanların birinde güzel bir bahçe vardır. Bahçenin içinde her çeşit meyve vardı. Türlü türlü süs ağaçları , içinde akan nehri ile tam bir görsel şölen sunuyordur etrafına.

 

Evliyalardan biri bahçenin sahibini merak eder ve kapısını çalar. Kapı bir süre sonra yaşlı bir adam tarafından açılır. Kapısı dahi sarayları kıskandıran cinstedir.

 

Evliya selam verip içeri girmek için müsaade ister. Asıl maksadı bu kadar zenginliğe helal yoldan mı, yoksa haram yoldan mı ulaştığını öğrenmektir. Dışı güzel olan şeylerin özünü merak etmiştir.

 

Adam verilen selamı alıp gösterişli bahçe koltuğuna gidip otururlar. Evliya : Bahçeniz çok güzeldir '' der. Hayranlıkla etrafa bakar. İçinden ''Dünyan bu kadar güzelse cennetin nasıldır '' diye Rabbine düşüncesini belirtir

 

Adam: Elhamdülillah güzeldir '' der. Hüzün içinde.

 

Evliya hüznünü merak eder ve sorar: Sizi bu kadar hüzünlendiren nedir'' diye.

 

Adam: Ben her boş bulduğum yere ağaç diktim. Kuş-kurt , fakir-fukara yesin diye. Her gördüğüm ihtiyaç sahibine yardımcı oldum. Yatağa aç girmesin diye. Malımı mülkümü Rabbimin yolunda harcadım'' deyip ağlar.

 

Evliya bu sefer neden ağladığını sorar: Şimdi neden ağlarsın'' dedi.

 

Adam: Ben Rabbimle yarıştığımı düşünürken o bana kat-kat fazlasını verdi. Ben dağıtırken; senin verdiğini dağıtırım hadi beni geçte görüyüm dedim. Rabbimde bana kat-kat fazlasını vererek cezalandırdı. Şimdi soruyorum da kendime; ben nerede yanlış yaptım'' dedi.

 

Evliya: Sen malını Allah yolunda harcamışsın. Rabbimde sana dünyandaki cennetini vermiş. Sen aç kalmasınlar diye uğraşmışsın, Rabbimde senin önce gözünü doyurmuş'' dedi ağlayarak.

 

Adam bu sefer evliyanın ağlamasını anlamaz ve nedenini sorar. Evliya: Üzerimde gördüğün bir kat kıyafetim ve başımı soktuğum çatım var. Ben bunların hesabından korkarken, sen bunların hesabını nasıl vereceksin diye korkar oldum. Bir urgan ve yorganın hesabını veremeyen adamın hikayesini duyduktan sonra , ben Rabbimden sadece onun sevgisini istedim. Sen ise onun cömertliğini istemişsin ,bugün hangimiz onun katında makam sahibidir'' der.

 

Adam : İkimizde , sen insanları yola getirmeye çalıştın, ben ise gücüm yettiğince doyurmaya'' der.

 

İşte sadaka böyle bir şeydi. Demirde elinden gelenin fazlasını Allah yolunda verdi. Şimdi ise mükafatını sevdiği ile geri alıyordu.

 

Agir ağa ilk fark edenlerden olmuştu. Üzerindeki şaşkınlığı bir tarafa atıp '' Melek'' demişti yüksek sesle.

 

Demir'i sakinleştirmeye çalışan herkes bu sefer Agir ağaya bakmıştı. Agir ağa'' Bu nasıl olur Dilşad'' dedi.

 

Dilşad anlamaz gözlerle etrafına bakıyordu. Hanzade hanım oğlunu dizine yatırıp başını kaldırdı ve gördükleriyle şok oldu. Bu nasıl olurdu diye düşünürken '' Meleeek kızım'' diye bağırdı.

 

Melek olayları anlamaya çalışıyordu. Konakta bir kaç saat içinde ne olmuştu böyle.

 

Demir'i görünce gidip sarıldı. Demir üzüntüden yarı baygın bir hali vardı.

 

Melek: Demir sana ne oldu iyi misin, jimom Demire ne oldu'' dedi korku içinde. Etraftaki herkes Meleğin hayatta olmasına şaşırıyordu. İçlerinden hortladı diyenler dahi vardı.

 

Bildikleri bütün duaları okuyup Meleğe üfleyenlerde vardı. Yusuf ağa ne yapacağını bilemez halde bulunduğu yerden ayağa kalktı. İçerde aşiret ağaları , dışarda taziyeye gelen misafirler vardı.

 

Hanzade hanım: Sen yaşıyorsun'' dedi şok olmuş bir şekilde.

 

Melek: Ölmedim ki yaşayım jimom '' dedi meraklı gözlerle.

 

Demir Meleğin sesiyle kendine gelmeyi başardı. Nefesi yanındaydı ve artık rahat nefes alabiliyordu.

 

Roza ablasını görünce elindeki tepsiyi yere atıp Meleğe gidip sarılmıştı.

 

Melek Demire ne olduğunu anlamaya çalışırken ,Rozanın ona sarılması ile iyice kafası karışmıştı.

 

Demir bu arada zar zor çıkan sesi ile '' Melek, sen yanımdasın'' diyebilmişti.

 

Melek kendini bırakırsa kaçacakmış gibi sarılan kardeşine aldırış etmeden Demire'' buradayım, seni hiç bir yere bırakmam ağam merak etme'' dedi.

 

Demir olduğu yerden kalmaya çalıştı. Hanzade hanım oğluna yardımcı oldu. Demir Meleği görünce yüzünde gülümseme oldu. Kahkaha atarak gülüyordu. Etraftakiler ''adam delirdi'' diye konuşuyorlardı.

 

Roza ablasını bırakıp koşarak dayesinin yanına gitti.

 

Demir Meleğin yüzüne elini koydu. Hayal mi , gerçek mi diye anlamaya çalışıyordu. Alnına dudaklarını bastırıp kokusunu içine çekti. Melek etraftakilerden utanarak kendini geri çekmek isteyince bu sefer Demir sıkı sıkıya sarıldı.

 

Demir: Yaşıyorsun '' dedi. Yaşıyordu ve bunun nasıl olduğu herkesin aklında kos koca soru işaretiydi.

 

Agir Dilşad'a nerede olduklarını soruyordu. Dilşad ise şuan olayları anlamaya çalışıyordu. Dildar kadın koşarak yanlarına geldi.

 

Meleği görünce olduğu yerde donup kaldı. Kızı yaşıyordu ve bu nasıl mümkün olabilirdi.

 

Esma kardeşini görünce dayesine güç vermek ister gibi sarıldı.

 

Demir: Gitmedin Melek, bu adamı bırakıp hiç bir yere gitmedin sevgilim'' dedi ağlayarak. Bir kaç saattir ne yaşamıştı. Ömründen ömür gitmişti.

 

Düşman ağa ve oğlu seslere dışarı çıkmıştı. Berham ağada hemen arkalarından. Azat olduğu yerde kasım kasım kasılmaya devam ediyordu.

 

Düşman ağa oğluna: işi bitti demedin mi? dedi öfkeli sesi ile.

 

Oğlu: Bitmişti, gözümle gördüm baba, bu karı nasıl yaşar hala aklım almıyor? demişti.

 

Şimdi işler karışacaktı. Demir gerçeği öğrenince ortalık kan gölüne dönecekti.

 

Demir sevdiğinden ayrılınca Dildar kadın'' kızım Meleğim sen yaşıyorsun, şükürler olsun Rabbim, bana bu acıyı yaşatmadın, ne kadar şükretsem azdır'' diye dua ediyordu.

 

Kızının gerçek olup olmadığını anlamak için elini Meleğin yüzüne koydu.

 

Meleği kendine çekip bağrına bastı. Başındaki örtü kaysa da umursamadı. Şuan tek önemli olan kızının yanında olmasıydı. Havin ve Berfin gelip sıkı sıkı sarıldı ablalarına.

 

Hanzade hanım oğlu yüzünü yıkasın diye çalışanlardan su istedi. Çalışanlar suyu getirince Demir yüzünü yıkadı. Ağlamaktan kan çanağına dönen gözleri şimdi de mutluluktan ağlıyordu .

 

Bir süre avluda bu durum devam etti. Misafirler göz aydınlığı verip evlerine gitmeye başladı. Etraf sakinleyince bu sefer düşman ağa ve oğlu da göz aydınlığı vermek için yanlarına geldi.

 

Ağızlarını açıp konuşacakken Hanzade hanım onlardan önce davrandı. Ağaların yanında deşifre edecekti. Mutlulukları yarında yaşanırdı. Herkes hak ettiğini bugün alacaktı.

 

Hanzade hanım: Aram ağa ,Delal'i göremedim nerdedir'' dedi imalı bir şekilde.

 

Aram ağa oğluna bakıp: Delal evdedir, yarın göz aydınlığına geliriz Hanzade'' dedi. Hanım ağa olarak görmediği için sadece ismi ile hitap etti.

 

Demir annesini neden bunu yaptığını anlamıyordu. Bunlar olsa ne , olmasa ne.

 

Hanzade hanım: Evdedir, kızını oğluma yamamak için fırsat kollar'' dedi. Melek ve Demir oldukları yerden ayağa kalktılar.

 

Berham ağa elinde bastonuyla yanlarına geldi. Azat köşeye sinmiş bir şekilde olacakları izliyordu.

 

Düşman ağanın oğlu Baver girdi bu sefer araya: Hanzade hanım ağzından çıkanı kulağın duysun, anam böyle iş etmez'' dedi.

 

Hanzade hanım telefonunu isteyip '' eder mi etmez mi şimdi görürüz'' dedi. Kendinden emin bir şekilde gelen telefonu açtı ve Delal hanımın gönderdiği mesajları Berham ağaya gösterdi. Berham ağanın yanına Demir ve Aram ağa, Baver geldiler.

 

Demir telefonunun ekranını aşağıya kaydırdı ve gördükleriyle öfkeli bir şeklide Aram ağaya bakmaya başladı. Bir terslik olduğunu anlayan Yusuf ağa ve Agir ağa bellerindeki silahları çıkarttılar.

 

Demir öfkeyle önce Aram ağanın yüzüne vurdu, sonra elini belindeki silaha götüren Baver'e. İkisi de geri geri sendeleyip Demir'i vurmak için silahlarını çektiler.

 

Bu sefer konakta herkes birbirine silah çekmişti. Aram ağanın adamları ve Demir ağanın adamları karşı karşıyaydı.

 

Demir: Melek içeri gir'' dedi. Karışıklıkta başına bir şey gelmesinden korkuyordu.

 

Melek: Girmem Demir, seni bu halde bırakıp girmem '' dedi korku içinde.

 

Demir Meleğin yüzünü avuçları içine alıp: Sevgilim daha sana doyamamışken seni tekrar kaybedemem, lütfen odamıza git ve beni bekle'' dedi.

 

Melek kaybetme olayını anlamasa da Dilşad'ın gelmesi ile birlikte salona gittiler.

 

Agir ağa: Dilşad içeri gir, bugünün hesabını sana evde soracağım, Meleği de yanında götür'' demişti sinirle. Bu saate kadar ulaşamamıştı. Gidip aramaya zamanı da olmamıştı.

 

Dilşad kocasının öfkesini anlamadığından dolayı şimdilik sessiz kalmayı tercih etti. Meleği de alıp salona gittiler. Tüm kadınlar salonda bildiği duaları okuyorlardı.

 

Yusuf ağanın annesi Hevi hanım Esmanın hareketlerini ezberlemek ister gibi göz hapsine almıştı.

 

Avlu da ortalık yine karışmıştı. Baver ve Demir bir birlerine tokat atıyorlardı. Demir homurdanarak yumruğunu Baver'in burnuna vurdu.

 

Baver'in ağzından inleme çıktı. Burnundan kan geliyordu. Elini burnuna götürüp acı çeker gibi yüzünü buruşturdu.

 

Yusuf ağa bu sırada Aram ağanın başına silahını dayadı. Agir ağa içeri kendi adamlarını aldı. İçeride kıyamet kopacaktı.

 

Hanzade hanım Berham ağaya bu işi oğlunun burnu dahi kanamadan çözmesini söyleyip içeri gitti.

 

Erkeklerin içinde durup kendi saygısını kaybedecek kadın değildi. Oğlu varken kendi bu işe karışmayacaktı. Yıllarca bu aileyi göz hapsinde tutmasına rağmen hala bildiklerini okuyorlardı.

 

Oğlundan emin bir şekilde çıktı merdiven basamaklarını, salona gidip Meleğe sarıldı. Dışarı da zamanı olmamıştı.

 

Melek kaynanasının bu hareketine şaşırdı. Bir kaç saniye önce annesi sıkı sıkıya sarılıp öpüp-kokluyordu. Şimdi ise kayınvalidesi.

 

Hanzade hanım: Kızım çok şükür aramızdasın'' dedi. Oğlunun hastanedeki hali geldi aklına.

 

Melek: Jimom ben bir yere gitmedim ki'' dedi meraklı gözlerle.

 

Hanzade hanım elini Meleğin karnına koyup: Bugün biz sizin cenaze namazınızı kıldık kızım'' dedi ağlayarak.

 

Melek ve Dilşad: Nasıl yani'' dediler aynı ayda. İkisi de şok oldular. Melek ölmemişti ki; neden cenaze namazını kılmışlardı?

 

Dilşad: Biz alışverişteydik, Mizgin söylemedi mi? '' dedi merak içinde.

 

Melek: Sabah acele ile evden çıkınca telefonun şarjı bitti. Mizgin ben konağa gidince söylerim dedi, sahi o nerede? dedi etrafına bakarak.

 

Hanzade hanım şimdi Mizgin için ağlıyordu '' Olmayan kızım yerine koydum ben onu, Allah'ım bugün beni neden böyle sınarsın, önce gelinimin ölüm haberi ,şimdi manevi kızımın haberini. Yaşlı kulun bu acılara nasıl dayansın'' dedi çatallı çıkan sesi ile. Ağlıyordu bitmek bilmeyen çilesine ağlıyordu. Bir gün dahi yüzünün gülmemesine ağlıyordu.

 

Melek gidip sarıldı'' Daye yalvarırım ağlama, belki Mizgine de bir şey olmamıştır'' dedi umut ederek.

 

Hanzade hanım kendine'' daye'' diyen gelinine sıkıca sarıldı. Yüreği yanıyordu. Mizgin yetim bir kız çocuğuydu.

 

Annesi , babası töre uğruna feda edilmişti. Mizginin annesi kan davası bitsin diye kurban edilmek istendi. Kabul edemezdi sevdiği vardı. Sevdiğine haber saldı ve gece yarısı kaçtılar.

 

Sevdiği ile o gece nikah kıydılar. O gece karı-koca oldular. Ertesi gün kan davası uğruna eş olsun diye verilen ağa ikisini buldu.

 

Ne söyledilerse dinlemedi. Gözünü kan boyamıştı. Silahını çekip ilk tetikte vurdu sevdiğini. Mizginin annesini kolundan tutup konağına getirdi.

 

Mizginin annesine aylarca etmediği kötülük kalmadı. Aylar sonra hamile olduğu açığa çıkınca bu sefer bebeği ile tehdit etmeye başladılar.

 

Hanzade hanım sessiz kalmayıp Mizginin annesini kurtardı. Zor oldu ama başarmıştı. Mizgin Mirhanların konağında doğdu. Doğarken annesini de kaybetti.

 

Hanzade hanım kocasından korktuğu için evin emektarına teslim etti Mizgin bebeği. Yıllarca evin kızı gibi, diğer taraftan çalışanı oldu.

 

Olmayan kızı oldu Hanzade hanımın. Kocası vefat edince oğlu ağa oldu. Mizgine tüm imkanlarını seferber etmek istedi.

 

Bu sefer de töre önüne engel oldu. Himayesi altına alıp anne- babasının katillerinden korudu. Kendi düşmanlarından korumayı başaramadı.

 

 

Ağlıyordu, emanetine sahip çıkamadığı için ağlıyordu. Annesine hesap verememekten korktuğu için ağlıyordu. Dilşad elinde kolonya ile oturdu yanlarına.

 

Hanzade hanımın koluna döküp ovmaya başladı. Dildar kadın ve Hevi hanım Mizginin ölüm haberinden sonra perişan olan Meleğin kolundan tutup koltuğa oturttular.

 

Kızlar ablasına destek olurken, kumalar Hanzade hanıma destek olmaya çalışıyorlardı.

 

Esma kızı Elif ile Ayşe'yi oradan uzaklaştırdı. İki çocukta perişan olmuştu. Ağlayanlardan korktukları için ikisi de bir birine sarılmış köşede ağlarken Esma fark etti.

 

Daha önceden kaldığı misafir odasına götürüp ikisinin yüzünü güldürmeye çalışıyordu. İçi kan ağlıyordu, dışı gülmek zorundaydı.

 

Kızların etkilenmemesi gerekiyordu. Bugün yeterince etkilenmişlerdi. İki el silah sesi duyuldu.

 

Kızlar korkuyla Esma'ya sarıldı. Esma kızların kulaklarını elleri ile kapattırdı.

 

 

Silah seslerini kapatmak için ninni söylemeye başladı. Kızlar ninni sesiyle uyumaya başladılar.

 

Avluda işler karışmıştı. Demir öfkesine yenik düşmüş ve Baver'in bacağından vurmuştu. Aram ağa oğlunu kanlar içinde görünce Demire ateş etmiş ve kolundan yaralamıştı.

 

Bundan sonra ikisinden birinin ölmesiyle bu savaş bitecekti. İki tarafa da artık rahat nefes yoktu. Berham ağa Agir ağaya kaş göz işareti yaptı. Baver yerden kaldırıldı.

 

Berham ağa: Bu kadarı yeter. Kan davası mı çıksın istersiniz, akşam oldu herkes evine , yarın sabah aşireti toplayıp bu işe bir hal çaresi buluruz'' dedi.

 

Aram ağa hala öfkeyle Demir' e bakıyordu'' Bu iş burada bitmedi Demir'' deyip oğlunun kolunun altına girip götürecekken Demir: Seni bu topraklarda yaşatmam bu saatten sonra, pılını pırtını topla ve topraklarımı terk et'' dedi.

 

Aram ağa kahkaha atıp: Dün ki çocuktan emir almam Demir'' dedi küçümseyerek.

 

Demir bu sefer silahı Aram ağaya doğrulttuğu anda Yusuf ağa önüne geçti'' Melek seni bekler, yarın bir hal çaresi bulunur Demir, bırak gitsinler'' dedi.

 

Demir Meleğin ismini duyunca silahı yere attı '' Yarın senin hesabını kesmeyene Demir demesinler'' dedi Berham ağaya bakarak.

 

Aram ağa sinirden kıpkırmızı olmuş yüzü ile oğlunu alıp gitti. Asıl hesaplaşma yarın olacaktı.

 

Demir gidenleri umursamadan salona gitti. Şimdi Meleğine kavuşabilirdi.

 

Kolu kanamaya devam ediyordu. Yusuf ağa ,Agir ağaya'' Bundan adam olmaz, doktor çağıralım da gelsin, başımıza kalacak bu gidişle'' dedi gülümseyerek.

 

Agir ağa: Aşk adamı bu hale getiriyor, aşkı tattığın gün konuşalım bu konuyu'' dedi Dilşad'ı düşünerek.

 

Yusuf ağa doktor çağırıp, huzur bulduğu kadının yanına gitmek için salona gitti.

 

Demir koşar adımlarla salona girdi. Karısı koltukta fenalaşmış, dayesi yerde baygın yatıyordu. Hangisine gideceği şaşırmış bir halde: Burada ne oldu'' dedi.

 

Hevi hanım: Arabada vefat eden kadın Mizginmiş'' dedi.

 

Demir duyduklarıyla bir kez daha şaşırdı. Aram ağanın hesabı git gide artıyordu. Dilşad' a dönerek: Dilşad dayemi siz hastaneye götürün'' dedi.

 

Dilşad başıyla onayladı. Kendi de gidip Meleğin yanına diz çöktü. Hala inanamıyordu yaşadığına.

 

Hanzade hanım oğlunun sesi ile kendine biraz da olsa geldi. Demir elini Meleğin yüzüne götürüp narin bir şekilde dokundu.

 

Hanzade hanım olduğu yerden oturur hale gelip: Oğlum'' dedi güç bela çıkan sesi ile.

 

Demir Meleğin hala yanında olmasına şaşırıyordu. Bir şekilde arabaya binmemişti ve bu onun kurtulmasına sebep olmuştu.

 

Demir kendine seslenen annesinin yanına gelip diz çöktü: Söyle dayem'' dedi.

 

Hanzade hanım: Onların cezalarını verdin mi? dedi ağlayarak.

 

Demir: Sabah aşiret toplanacak, onlara dünyayı zindan edeceğim merak etme'' dedi kendinden emin bir şekilde.

 

Hanzade hanım: Beni odama götürün, onların cezasını kesince, gel elimi öp, aksi halde bana bir daha daye deme'' dedi yerden ayağa kalkmaya çalışırken.

 

Dilşad ve Berfe kolunun altına girdi. Zozan yardımcı olmak için kapıyı açmaya gitti. Demir iki arada bir derede kaldı. Sevdiğine yeni kavuşmuşken o nelerle uğraşıyordu.

 

Gidip Meleği kucağına aldı. Etrafındakileri umursamadan salondan çıktılar. Odalarının bulunduğu kata gelip kapıyı açıp odasına girdi.

 

Karısına kavuşmuşken, hasret gidermesine hiç biri izin vermiyordu.

 

Meleği götürüp yataklarına yatırdı. Melek hala yarı baygındı. Demir yatağın kenarına çöktü. Kolu hala kanıyordu. Gömleği kan kırmızısı ile boyanmıştı.

 

Yüreği yangın yeriydi. Kolunun acısını hissetmiyordu. Melek bir süre sonra kendine geldi.

 

Gözlerini açınca başında bekleyen kocasını gördü. Elini uzattı, Demir beklemediği hareketle irkilse de Meleğin elini sıkıca tuttu.

 

Melek: Demir kolun kanıyor'' dedi korku içinde.

 

Demir: Şişşşt saki ol, sen yanımdasın ya gerisinin önemi yok '' dedi. Melek yattığı yerden oturur pozisyona geçti.

 

Melek: Ne demek önemi yok'' dediği an midesi bulanmaya başladı ve koşarak lavaboya gitti.

 

Demir giden sevdasının arkasından koşar adımlarla Meleğin yanına girdi. Melek ne var, ne yok çıkartıyordu. Demir saçlarından tutup ona yardımcı oldu.

 

Melek bir süre sonra kendini toparlayınca: Demir dışarı çık'' dedi utanç içinde.

 

Demir anlamayan gözlerle sevdiğine baktı: Neden'' dedi merak içinde.

 

Melek: Beni bu halde görmeni istemiyorum'' dedi .

 

Demir: Ben senden tiksinmem merak etme, yaşadıkların kolay değildi. Şimdi böyle olması gayet normal '' dedi.

 

Melek: İğrenç bir durum, beni böyle görmeni istemiyorum'' dedi tekrar kusmaya başlarken.

 

Demir eline su alıp Meleğin yüzünü yıkamaya çalıştı. Bir kaç saat önce dünyası başına yıkılmış adamdı, şimdi ise hayat bulmuştu. Meleğin yaşadığı durumu önemseyecek hali yoktu.

 

Melek kendini toparlayınca utanç içinde: Biz acıktık galiba ondan bu kadar kötü oldum'' dedi elini karnına koyarak.

 

Demir elini Meleğin karnına koyarak konuşmaya başladı: Kızımız acıkmış demek ki, şimdi söyleyelim bir şeyler getirsinler'' dedi aklına gördüğü rüya geldi.

 

Melek: Kızımız olacağını nereden çıkardın, gerçi kız kurusu adamın kızından erkek doğmaz ki'' dedi başını yere eğerek.

 

Demir: Bu konuyu senle kaç kere daha konuşmam gerekiyor, kız olmuş, erkek olmuş benim için önemli değil siz yanımda olun bana yeter. Seni kaybettiğim an fenalaştım, işte o an rüyamda gördüm kızımızı. Sen bana ben buradayım sevgilim dedin'' Meleğin elini tutup kalbine götürerek konuşmuştu.

 

Melek: Bunları ben mi söyledim'' dedi ''sevgilim'' kelimesine takılarak.

Demir: evet sen söyledin ve ( Meleğin dudaklarına elini götürüp narince dokundu) gerçekte de duymak istiyorum '' dedi istekle.

 

Melek: Kolunu unuttuk, önce doktora gidelim'' dedi korku ve endişe içinde.

 

Demir: Senin için rahat edecekse gidelim sevgilim'' deyip lavabodan çıktılar. El ele odadan çıkıp aşağıya indiler. Hastaneye gidecekken Yusuf ağa önlerine geçti. Yusuf ağa ve Meleğin ailesi gitmeyip beklemişlerdi.

 

Yusuf ağa: Çıktınız dışarı çok şükür, sabaha kadar böyle bekleyeceksin diye korktum. Doktor içerde bir zahmet yanına gidelim de Demir ağam kolunda ki mermiyi çıkarsın'' dedi eğlenerek.

 

Demir: Benim asabımı bozma, gidelim çıkarsın Meleğin daha fazla üzülmesini istemiyorum'' dedi sert çıkan sesi ile.

 

Yusuf ağa ile birlikte salona girdiler. Melek kaynanasını merak edince odasına gitmeye karar verdi.

 

Hanzade hanımın odasından Hevi hanım çıkarken karşılaştılar.

 

Melek müsaade isteyip içeri girecekken Hevi hanım durdurdu: Kızım doktor sakinleştirici verdi uyuyor, sonra girersin yanına'' dedi.

 

Melek başıyla onaylayıp aşağı salona indiler. Esma olduğu yerden kalkıp Meleğin yanına geldi. Demir çalışma odasına doktorla birlikte gitmişti. Mermi neyse ki derinlerde değildi. Doktor bir kaç işlemden sonra kolaylıkla çıkardı. Dikiş attıktan sonra yaralı olan yere Demir'in kolunu bir güzel sardı.

 

İşleri bitince salona geldiler. Esma Meleği koltuklardan birine oturtmuştu. Hevi hanım oğlunun bakışlarını bir kez olsun Esma' da görmemişti.

 

Bu evliliğe elbette izin vermeyecekti. Oğluna dul bir kadını alacak değildi. Geçmişte yaptığı hatalardan ders almaya niyeti yoktu.

 

Oğlu olurda bu evliliği isterse engel olacaktı. Agir ağa ve Dilşad evlerine gitmişlerdi. Kaynanası olanları duymuş çocuklar etkilenmesin diye Mirhanların konağına gelmemişti.

 

Agir ağa annesi ile konuştuktan sonra evlatlarının odasına gittiler. İkisi de melekler gibi uyuyorlardı. Dilşad açılan üzerlerini örterken Agir ağa Dilşad'ın arkasından sarılmıştı.

 

Dilşad ilk korksa da sonra kendini kocasına bırakmıştı. Bir süre o şekilde kaldıktan sonra odalarına gittiler.

 

Agir ağa bugün neler olduğunu sormaya başladı. Dilşad bir kerede anlatmaya karar verdi.

 

Dilşad: Biz alışveriş yaptıktan sonra otoparka gittik. Sonra aklıma bir şey almadığım geldi'' dedi.

 

Agir ağa: ne almadığın geldi'' dedi meraklı bir şekilde. Yatağın üzerine oturmuş karısını dinliyordu.

 

Dilşad: Ne olacak Agir, gecelik almayı unuttuk. Sonra bana nerede bu gecelikler deme diye Meleği de aldım alışveriş merkezine tekrar çıktık. Alışveriş bitince sinemaya gittik. Telefonumu kapattım haliyle. Birlikte güzel film izledikten sonra karnım acıktı yemek yedim. Melek yemek yememişti, evden merak ederler diye ne yaptı acaba, sonrada Meleği bırakmak için Mirhanların konağına geldik. Sonrasını biliyorsun'' dedi sitem ederek. Kocası gecelik istemese konağa erkenden gelirdi.

 

Agir ağa: İlk defa benim isteklerim işe yaradı desene'' dedi ayağa kalkıp yuvam dediği Dilşadın boynunu öperken.

 

Dilşad: Nasıl yani'' dedi meraklı bir şekilde.

 

Agir ağa her şeyi Dilşada' a anlattı. Dilşad duydukları ile kas katı kesildi. O hengamede ne olduğunu tam olarak anlamamıştı. Eğer arabaya Melek binmiş olsaydı şimdi ölmüş olacaktı.

 

Dilşad: Bu insanlar da hiç mi vicdan yok'' dedi korku içinde.

 

Agir ağa: Hırs adamı eline alınca her şeyi yaptırıyor'' dedi. Karısının elinden tutup banyoya götürdü. Bugünün stresini duş alarak atacaktı.

 

Mirhanlarda sofra kurulmuş yemek yiyorlardı. Saatin gece yarısını geçmesi üzerine Dildar kadın Azat'a bakarak kalkmak için müsaade istemişti. Demir ağa kesinlikle ret edip misafir odalarına yerleştirmişti.

 

Yusuf ağa ve Hevi hanım yemekten sonra konaklarına gitmişlerdi. Demir Meleği alıp birlikte odalarına gitmişlerdi. Ilık bir duşun ardından uykunun kollarına bırakmışlardı kendilerini.

 

Azat odada ki eşyalara bakıp: vay anam vay, bizim kız yaşıyor valla'' demişti. Dildar kadın: Gir yat yatağa, kızın öldü adam senin hiç mi vicdanın yok. Gidip baş köşelere oturdun'' dedi öfkeli bir şekilde.

 

Azat yatağın üzerine oturup bir kaç kez zıpladı. Onların yataklarının yanında bu yatak paşa yatağı gibiydi.

 

Kızı iyi ki de ölmemişti. Bunca zenginlikten mahrum kalırdı aksi durumda.

 

Dildar kadın Azat'ın ensesine bir kez sert şekilde vurup: Yat zıbar, görmemiş gibi davranma'' dedi.

 

Azat: Rüyamda dahi görmedim kız böyle yatağı ''dedi. Dildar kadın pes ederek sırtını dönüp yatmıştı.

 

Sabaha kadar Azat odanın keyfini çıkarmıştı. Esma kızı ile uyumuştu.

 

Sabah Azat dışında herkes uykusunu almıştı. Azat gözlerini ovuşturarak masada oturuyordu. Hanzade hanım odasından dışarı çıkmamıştı.

 

Demir dayesinin odasına gitse de Hanzade hanım içeri almamıştı. Melek yemeğini götürüp bırakmıştı. Hanzade hanım Meleğe sarılıp bir süre ağlamıştı. Melek de ağlamaya başlayınca odasından göndermişti.

 

Yemekler yenmiş cımhat toplantısı için ağalar gelmeye başlamıştı. Demir toplantı odasına gelen ağaları alıp baş köşeye oturdu.

 

Berham ağa hemen yanında yer aldı. Bir kaç dakika sonra diğer ağalarda gelince toplantı başladı.

 

Aram ağa öfkeden burnundan soluyordu. Oğlu bir daha yürüyemeyecekti. Demir ağaya öldürücü bakışlar atıyordu.

 

Agir ağa ve Demir'in özellikle gelmesini istediği ağa gelince Agir Demir'in yanına gidip oturdu. Yanındaki ağa kapıya yakın bir köşeye oturdu.

 

Aram ağa konuşan ağaları dinlemeden: Oğlum bundan sonra bir daha yürüyemeyecek, gençtir yapmış bir delilik, bir karı yüzünden benim oğlum sakat kaldı'' dedi öfkeyle Demire bakarak.

 

Demir: Ağzını topla Aram ağa. Hanım ağan hakkında böyle konuşamazsın'' dedi öfkeli bir şekilde.

 

Aram ağa elini beline götürdü. Demir bu odadan dışarı çıkamayacaktı. Aram ağa gece boyunca Demir kan davası başlattı, artık ağalık yapamaz diye kendini destekleyen ağalar ile konuşup ikna etmişti.

 

Aram ağaya destek verenler Demir ağalıktan alınsın diyordu. Aram ağa: Kızı olacak adamın ağalıkta işi olmaz '' deyince Demir öfkeyle ayağa kalktı.

 

Berham ağa sessizliğini bozup ayağa kalkan Demir'in kolundan tuttu. Demir'in ağa olmasında kendi payı da vardı. Sahipsiz bırakmayacaktı.

 

Berham ağanın kolundan tutması ile Demir tekrar yerine oturdu.

 

Berham ağa: Bu konaktan Demir ağanın himayesinde olan iki kişinin cenazesi çıktı. Oğlun densizlik yapmasaydı şimdi aramızda olurdu Aram'' dedi.

 

Ağalar Berham ağanın Demir ağaya hala bağlı olmasından dolayı aralarında fısır fısır konuşmaya başladılar. Aram ağaya ağa diye hitap etmemesi aşiretin başında hala Demir kalacağının göstergesiydi.

 

Aram ağa belinden silahı çekip Demir' e doğrulttu. Agir ağa olduğu yere yayılıp olanları izlemeye başladı. Bunu yapmaya cesareti olan tetiğe de basmasını bilirdi.

 

Yusuf ağa elini beline götürüp silahını Aram ağaya doğrulttu.

 

Ağalar şimdi ne olacak diye düşünürken Demir : Aram ağa, sen bir de Mirhan olacaksın, Hamit dedem çocuk yaşta bana ağalığı verirken , senin ne kadar içi boş adam olduğunu biliyormuş demek ki'' dedi dalga geçerek.

 

Aram ağa kendine yapılan hakarete boyun eğmemek için: Kız kurusu adamın kızını alıp burada ahkam kesmeye utanmaz mısın Demir? dedi.

 

Demir sakinliğini bozmadan: Kızım olunca başınıza hanım ağa ilan eder karşına geçer iki el de ateş eder, üstüne kahvemi alıp höpürdete höpürdete içerim ,sen de izlemekle yetinirsin'' dedi.

 

Ağalar aralarında laf dalaşına giren Demir ve Aram ağayı dinliyorlardı.

 

Dışarda ise Dilşad kaynanasını alıp konağa gelmişti. Agir ağaya ''bekle beraber gidelim'' dese de Agir ağa '' otur evinde Dilşad , senin ne işin var ağaların içinde'' deyip arabasına binip tek başına Mirhanların konağına gelmişti.

 

Dilşad da kaynanasını alıp gelmişti. Şimdi de konuşsun karşısında boş boş bakalım. Meleği görür görmez gidip sarıldı. Asiye hanımda başından geçen olay için üzgün olduğunu söyleyip Hanzade hanımın odasına gitti.

 

Dilşad Meleği göz ucuyla süzdü'' Melek üzerindekilerin hali ne! Hadi gidelim de seni hazırlayalım'' dedi.

 

Melek üzerine baktı. Gayet güzel kıyafet giymişti. Siyah olan elbisesi Meleğe çok yakışmıştı.

 

Dilşad Meleğin koluna girip , Meleğin odasına gittiler. Melek Dilşad'a dün aldığı kıyafetleri gösterirken Dilşad eline içlerinden siyah renkli fistanı alıp Meleğe giymesini söyledi.

 

 

 

Melek fistanı alıp banyoya gidip giyinip Dilşad'ın yanına geri geldi. Dilşad Meleği kendi etrafında dönderip: Bugün Demir ağam beni vurmaz inşallah'' dedi.

 

Melek aynadan kendine baktı. Gerçekten de güzel olmuştu. Dilşad bu sefer altından kemer ve boyunluk istedi. Koluna da bilezik takınca hazırdı. Melek kasadan çıkartıp taktı. Başına siyah şalını da takınca hanım ağa gibi görünüyordu.

 

Melek: Dilşad yas tutmamız gerekir. Beni neden böyle giydirdin, düğüne gitmiyoruz bu kadar hazırlık niye'' dedi meraklı bir şekilde.

 

Dilşad. Hanım ağalar göz aydınlığına gelince çatır çatır çatlasınlar kız, o ne öyle evin hanımı mı , çalışanı mı belli olmuyordun'' dedi. Hayranlıkla Meleğe bakarken '' kızın olursa oğluma almazsam bana da Dilşad demesinler'' dedi.

 

Melek: Bakıyorum da şimdiden gelin bakar olmuşsun, şanslı damadım kim olacak'' dedi dalgaya alarak.

 

Dilşad: Araf olsun bacım, Mirza'nın psikolojisi hiç normal değil. Araf iyidir, Araf olsun'' dedi.

 

Bir gün bu konuştuklarına dahi gülemez hale geleceklerdi. Kader öyle bir ağını örecekti ki, ikisi de evlatları için mücadele verecekti.

 

Gülerek, mutlu bir şekilde odadan çıktılar. Hanım ağalar Dilşad'ın dediği gibi gelmeye başlamışlardı. Dilşad Meleği yanına alıp gelen hanım ağalara Meleğin elini öptürdü. Bu aşiretin hanım ağası Melekti. Hepsi arkasına baka baka kabul edeceklerdi.

 

Toplantı odasında işler karışmıştı. Ağalar ikiye bölünmüştü. Karşılıklı silahlar çekilmiş, birinin tetiğe basması bekleniyordu.

 

Demir: Aram haddini aşma, bana silah çekmeye cesaret eden ağaların hepsi bundan sonra kırmızı çizgimdir bilesiniz. Yaptığımız ortaklıklar son buldu. Bundan sonra benim tarafımda olan ağalarda sizinle iş yapmayacak'' dedi.

 

Bu karar çoğunun iflas etmesi için yeterde artardı.

 

Demir kazanmanın keyfiyle yerine geçip oturdu. Bacak bacağa atıp: Aram ağaların iflas etmesinler diye yardım edecek gücün var mı? dedi dalga geçerek.

 

Aram ağa elini sakalına sürdükten sonra ağalara baktı. Artık hiç biri arkasında destek değildi.

 

Demir olduğu yerde yayılıp: Tüm malını mülkünü satın aldım, benim topraklarımda bu saatten sonra barınamazsın'' dedi.

 

Aram ağa ağzını açacağı sırada büyük zevkle Agir ağa gelip başına silah dayadı.

 

Aram ağa: Kabul'' dedi.

 

Kabul etmek kadar zor bir şey yoktu. Tüm geçmişini hırsları yüzünden bırakıp gidecekti. Oysa bugün bu konaktan ağa olarak gidecekti. Demir ölecekti. İşler tersine dönmüştü.

 

Demir bu kadarıyla yetinecek değildi: Aram ağa kızım ve karım hakkında ileri geri konuştun, şimdi ise bedelini ödeme zamanı'' dedi.

 

Tüm ağalar yerlerine geçip oturdular. Berham ağa elindeki bastonu yere yavaş yavaş vurmaya başladı. Ritim tutar gibi bir hali vardı. Hepsi de bunun cezasını bekliyordu.

 

Aram: cezam nedir Demir ağa'' dedi somurtarak.

 

Demir: Bu konaktan iki cenaze çıkardın biiir'' dedi ayağa kalkarken '' karıma suikast düzenledin ikiii'' dedi .Aram ağaya yaklaşarak '' hatanı kabul etmeyip kan davası çıkarmaya çalıştın üççç'' dedi. Nefesini Aram ağaya üfleyerek '' Ağanın karısının , kızının hakkında bir ton laf ettin dörtt'' dedi. Elini ceketinin kenarına götürerek '' Ağanın canını hiçe sayıp silah çekip kolundan yaraladın bu da beş'' dedi tok sesi ile.

 

Aram ağa yutkunamadı. Ağaların , karısının gazına gelip yapmadığı kalmamıştı.

 

Demir karşısında tir tir titreyen adama, Baran ağayı göstererek: Aram Mirhanın kızı Melek Mirhan babasının yaptıklarının bedeli olarak, Baran ağaya kuma gidecektir'' dedi.

 

Bölüm sonu....

 

Bölüm nasıldı kısada olsa görüşlerinizi belirtir misiniz?

 

Melek yaşıyor ve Demir kızları olacağına inanıyor sizce doğacak bebek kız mı olacak?

 

Melek ile Dilşad gelecekte nasıl sorunlar yaşayacaklar?

 

Demir hükmünü verirken sizce doğru mu yaptı?

 

Narin parmaklarınızla yıldızları parlatmayı unutmayın canlarım..

 

 

 

Bölüm : 27.12.2024 01:48 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...