Hepinize iyi geceler.
SATIR ARALARINDA BULUŞMAK DİLEĞİ İLE.
Narin parmaklarınızla yıldızları parlatmayı unutmayın
Bölüm hakkında görüşlerinizi belirtirseniz beni çok mutlu etmiş olursunuz.
Keyifli okumalar diliyorum, yeni bölümle sizi baş başa bırakıyorum.
*******************
Bir hayat vardı. Bazılarına bahşedilen, bazılarının elinden alınan.
Geçmiş-geleceğin aynası gibi her an karşımızda yansıyordu.
Ölmek isterdi kadınlar bu topraklarda. Yaşamak neyimize derlerdi.
'' Ah Mardin, ben de senin gibi taş olsaydım'' derlerdi yaşadıkları acılara hitaben.
Taş olmak o kadar kolay gelirdi ki , duvarların sessizliği kıskanılırdı.
Mardin sokaklarındaki duvarlar nice acıya tanıklık etmiş ve susmuşlardı. Görkeminin ardında yaşanmış binlerce olay vardı.
Belki niceleri intihar etmiş, belki kan davasına kurban gitmişti.
Berdel adı altında bazıları kuma, bazıları ilk eş olmuşlardı. Kızı olan kadınlar değersiz görüldü, erkek doğrunlar şanslı idi.
Hanzade hanım da kan davası uğruna kurban giden kadınlardandı. Genç yaşta ruhu ölen kadınlardandı.
Amcasının yerine kurban edilen masum kızlardandı. Aram ağa o vakitler, Botan ağanın ağa olmasını istemiyordu. Babasına her gün baskı yapıyor, hatta Botan'ı öldürmekle ilgili planlar kuruyordu.
Botan karısını kabul etmeyince anası ile birlikte Rojda hanıma baskı kurmaya başlamışlardı.
Kuma gelecekti konağa, başka çıkarı yoktu. Kuma olarak kendi kız kardeşini verecekti. Ağalık bir şekilde eline geçmeliydi.
Botan ağa alkolü fazla kaçırınca Hanzade sahip olmuştu. Tüm planları bozulmuştu. Hanzade o birliktelikten hamile kalmıştı, bebeğini düşürsün diye yapmadığı kalmamıştı Aram ağanın. Yediğine, içtiğine ilaçlar koydurdu.
Hanzade midesi kabul etmeyince hiç birini yemedi. Sadece çiğ sebze ve meyve yiyerek atlattı o günleri.
Doğumunda ebe kadın dışarı çıkıp kucağındaki bebeğin erkek olduğunu söyleyince bu sefer Demir ölsün diye her şeyi yaptı.
Demir hedası ve bavosu(büyükbaba) tarafından sevilen çocuktu. Gözlerinin önünden bir an dahi ayırmadılar. Her gittiği yere onlarca koruma eşlik etti. Demir böyle sıkı sıkıya korununca planları yine bozuldu.
Bu sefer Hanzade kız doğursun oğluma gelin alayım dedi. Hanzade bir daha çocuk doğurmadı. Aram ağa kendi kızı olunca onu Demir ile evlendirmeyi kafaya koydu.
Meleğe küçük yaşta Demir ile evleneceksin diye baskı uyguladı. Melek Demir'in yakışıklı olması ile bu evliliği kabul etti. Çarşıda, pazarda karşısına çıktı olmadı. Konağa geldi olmadı. Düğünde Demir'in karşısında oynadı yine olmadı.
Hanzade hanıma yakın davrandı bu sefer hiç umudu kalmadı. Demir konağa kız kurusu adamın kızını alıp getirdi ağalar ses dahi edemedi.
Aram ağa oğlu olur korkusuyla Meleği öldürüp kendi kızını karışıklıkta Demir ile evlendirecekti. Başarılı bir operasyon yapmalarına rağmen Melek ölmemişti. Şimdi ise yaptıklarının hesabını veriyordu.
Kızı Melek ,Baran ağaya kuma gidiyordu. Baran ağa eli ile sakalını sıvazladı. Meleğin birini kendine kuma alamadıysa, başka bir Melek törenin hükmü ile kuma gelecekti.
Demir verdiği kararın ezikliği ile gidip yerine oturdu. Vicdanı bu karara karşı çıksa da yarın çocuklarının başına da bela olmasınlar diye böyle karar vermişti.
Bütün gece düşünmüştü. '' Su uyur düşman uyumaz'' demiş eski büyükler. Uyumadan gece, gündüz plan kurmuşlardı. En son yaptıklarının affı yoktu. Karısı ölmemişti, himayesi altında olan iki can toprak olmuştu.
Biri emanet, diğeri canını feda edecek kadar kendine bağlı olan korumasıydı. Konağından iki canı toprağa vermişti. Yarın bu aile tekrar başlarına bela olmaktan vazgeçmeyecekti.
Dayesinin başını yakanlar, kendi başını da yakmaya çalışmışlardı. Elini belindeki silaha götürdü. Ceketinin altında kalan silahı sıktı. Berdel kararını iptal edip aposunu ( amca) vursa ortada sorun kalmazdı.
Berham ağa bir şeylerin ters gittiğini anlayınca elini Demirin diğer elinin üzerine koydu. Demir bu hareketle düşüncelerine ara verip Berham ağaya döndü.
Berham ağa olumlu anlamda başını salladı. Demir tebessüm ederek karşılık verdi. Bazen can yakmak gerekiyordu. Eski düşmandan dost olmazdı. Eski dosttan düşman olmadığı gibi.
Ağalar verilen hükme itiraz dahi edemeden Demir ağanın ve Berham ağanın elini öpüp gitmeye başladılar. Aram ağa yere çökmüş yaptıklarının bedelini ödüyordu.
Kızı kırk yaşındaki Baran ağaya kuma gitmemeli idi. Engel olması gerekiyordu. Konaktan çıkar çıkmaz Baran ağayı öldürecekti.
Kızını da alıp Mardin'den gidecekti. Demir yerde oturmuş, kara kara düşünene adama baktı. Bir şeyler yapacaktı, ama ne yapacaktı.
Baran ağa yerinde dört köşe olmuş bir şekilde oturuyordu. Genç ve diri kadınla evleniyordu. En önemlisi ağa kızını kendine kuma alıyordu. Bundan sonra sırtı yere gelmezdi.
Aram ağa başı önde gelip Demirin elini öptü. Berham ağanında elini öpünce salondan çıktı. Çıkar çıkmaz adamını arayıp Baran ağanın infaz kararını verdi.
Adamı dışarıda pusu kurarken Aram ağa aracına binip konağına gitti. Yurt dışına gidecekti. Bir daha aşiret onları bulamayacaktı. Günü gelince bunların hesabını soracaktı.
Baran ağa ve kalan ağalarda gidince Demir ,Berham ağaya kapıya kadar eşlik etti. Bir süre sohbet ettikten sonra Berham ağanın elini öpüp kenara çekildi. Agir ağa ve Yusuf ağa da Berham ağanın elini öpünce Berham ağa arabasına binip konaktan ayrıldı.
Konağa girip Agir ağa ve Yusuf ağa terasa çıkarken, Demir dayesinin odasına gitti. Kapıyı çaldı. İçeriden ses gelmese de kapıyı açıp odaya girdi.
Hanzade hanım camın kenarında bulunan sallanan koltukta düşüncelere dalmış, boş-boş camdan dışarı bakıyordu.
Demir dayesini öyle görünce yıkıldı. İçinden bir şeyler akıp gitti. Yanına gidip diz çöktü. Dayesinin dizine başını koydu. Hanzade hanım oğlunun bu hareketi ile elini Demirin saçlarına götürdü.
Hanzade hanım: Oğul ciğerim yanar. Emanetime sahip çıkamadım'' dedi ağlamaktan çatallaşmış sesi ile.
Demir: Zamanında müdahale etseydim, bugün bunca acı yaşanmazdı'' dedi pişmanlıkla.
Hanzade hanım: Senin de canın yandı oğul. Melek ile doğmamış torunum ölseydi ben oğlumu da toprak altına koyardım. Evlat acısını yaşamadım çok şükür'' dedi ağlayarak.
Demir nefes alamadı. O anlar aklına geldi. Gözyaşları Hanzade hanımın fistanını ıslatmaya başladı.
Hanzade hanım: Ben sevgiyi sende buldum oğul. Kırılan kanatlarım seninle iyileşti. Seninle nefes almayı öğrendim oğul'' dedi gözleri yaşlı bir şekilde. Eli hala Demirin saçlarında idi.
Demir: Senin başına gelenleri hazmedemedim daye, yarın kızımın da senin yaşadıklarını yaşamasın diye verdim berdel kararını'' dedi ağlayarak.
Hanzade hanım: Yaptıkları başına dolandı desene. Allah yarına koy, kimsenin yanına koymaz oğul, ben amcamın bedeli oldum. Aramın kızı babasının kurbanı'' dedi. Sessiz sessiz gözyaşlarını akıtıyordu.
Demir şaşırmış bir şekilde: Sen Aramın kızını berdel verdiğimi nerden bilirsin daye '' dedi.
Hanzade hanım; Aram ağanın merdiven başında konuştuklarını oğluna anlattı. Gün gelecekti Aram ağa tekrar gelecekti. Baran ağanın vurulduğu haberi geldi konağa.
Aram ağa; Baran ağanın konağında öldürtmüştü. Kendi özel uçağına binip ailesi ile Mardin'i terk etmişti.
Oğlu ile kızının bedelini ödemek için geri gelecekti. Kan davası başlatıp gitmişti.
Demir gelen haberle aşireti tekrar toplayıp, Aram ağanın infaz kararını verdi. Hangi aşiret bulur öldürürse ona her türlü desteği vereceğini söyledi. Aşiretler kendi adamlarına haber saldı.
Aram ağa hiç bir yerde yoktu. Hiç biri bulamadı. Bundan sonra Demir için uykusuz geçecek geceler başlamıştı.
Günler aylar geçti. Demir her yerde aradı. Adamlarını dünyanın her tarafına gönderdi ama yoktu.
Uzakta aradıkları bir nefes kadar yakındı oysa. Yakınlarında aradı yine bulamadı. Karısının hamileliğini dahi anlamadı. Oysa en güzel günlerini yaşayacaktı.
Melek elinden geldiğince Demir ve Hanzade hanıma destek oldu. Hanzade hanıma ''daye'' diyordu. Ona kızı gibi davranıyor, acısını bir nebze de olsa unutturuyordu.
İlk hamileliği olmasına rağmen çok zorlanmamıştı. Demir ile bazen alışverişe gidiyordu. Tek başına gitmeye korkuyordu. Eğer o gün Dilşad ile gitmeseydi bunca acı yaşanmazdı diye düşünüyordu.
Demir pembe elbiselere eli gitse de, Melek hem kız, hem erkek çocuğunun giyeceği kıyafetlere bakıyordu.
Hamileliğin son aylarında elini beline koyup konakta dolanır olmuştu. Sırtı ağrıyordu. Demir her fırsatta gelip karısı ve bebeği ile ilgileniyordu.
Dilşad her fırsatta konağa gelip , Melek ile sohbet ediyordu. Kız olursa gelecekte Araf'a eş olarak almak için şimdiden yol yapıyordu.
Demir ile Agir aga bu durum karşısında tebessüm ederek eşlerini izliyordu. Hanzade hanım, Asiye hanım ile şimdiden torunları için dua ediyorlardı.
Bebeğin cinsiyeti belli olmasa da onlar doğmamış bebeğe şimdiden don biçiyorlardı.
Yusuf ağa cephesinde işler karışıktı. Dayesi , Esma'ya açılacağı gün engel olmuştu. Esma ile mutlu bir hayat isterken geçmişteki gibi dayesi ve ağa babası ile uğraşıyordu.
Halası oğluna Meleği davullu-zurnalı gelin almıştı. Oğlu için gelininin kim olduğunun önemi yoktu. Kendi ailesi mutsuzluğu için çabalıyorlardı.
Esma'nın karşısına geçip '' evlen benimle'' demişti. Esma ilk şaşırsa da kabul etmemişti.
Yusuf ağa: Nefesim ol, bana hayat ol, olmayan ailem ol, bu saatten sonra ağa karısı olmazsın belki, seni seven kalbin kraliçesi ol'' demişti.
Esma ailesi ile arasının bozulmasını istemiyordu. Bir gün bunları Meleğe anlatmıştı. Kızı Yusuf ağayı seviyordu. Belki dul kadın olmasa kendi de duygularını söylerdi. Olmuyordu olduramıyordu.
Ağanın yanına ağa kızı yaraşırdı. Yanında bebesi ile olmazdı. Erkek dul kalınca bekar kız alırdı da, kadın ortada kalınca babası yaşındaki adama kalırdı. Adet-töre böyle idi.
Melek ablasının duygularından kaynanasına bahsetti. Hanzade hanım kardeşine kızdı. Öfke ile konağına çağırdı. Payiz ağa konağa geldi.
Demir Meleği odasına gönderdi. Konağın salonuna gidip oturdular.
Hanzade hanım: Ben Esma'yı neden İstanbul'a Yusuf'un yanına gönderdim bilir misin? dedi kardeşine.
Payiz ağa: Gidip oğlumun aklını çelsin diye göndermedin herhalde '' dedi sinirle.
Ne zaman Esma'nın adını duysa öfkesine yenik düşüyordu.
Hanzade hanım: Gidip oğlunun yaralarına derman olsun diye gönderdim'' dedi. Demir ve Payiz ağa şok olmuş bir şekilde Hanzade hanımı dinliyordu.
Payiz ağa ağzını açıp konuşacakken Hanzade hanım eli ile sus işareti yaptı. Söyleyecekleri henüz bitmemişti.
Hanzade hanım: Zamanında sana Hazal'ı oğluna gelin diye alma dedim. Sen ne yaptın ağa oğluna ağa kızı yaraşır diye gidip aldın. Oğlun gözlerinin önünde her gün öldü. Bir gün demedi Hazal benim karımdır diye. Yanına yaraşır gelin oğlunu mutlu etmeye yetmedi Payiz ağa'' dedi sert çıkan sesi ile.
Payiz ağa tek suçlu oğlu gibi: Yusuf kabul etseydi bunlar yaşanmazdı, ben de gönlümde yatanı almadım Hanzade. Atamız kimi uygun gördüyse ona karı dedik, sende töreye boyun eğdin'' dedi kendinden emin bir şekilde.
Demir dayesinden işaret bekliyordu. Sessiz kalıp dayısını konuşturacak değildi.
Hanzade hanım: Ben her gün ölürken sesin çıkmadı, oğlun her gün ölürken kasıla kasıla gezdin. Adam olaydın da gönlünde yatanı alaydın. Adam olsaydın oğlunun gönlünde yatana ses etmezdin'' dedi öfke ile.
Payiz ağa elini yumruk yaptı: Hevi benim namusumdur onun üzerine kumamı alsaydım diyorsun Hanzadee'' dedi gür sesi ile.
Hanzade yerinden kalkıp: Senden adam olsaydı bugün hiç birimiz bu halde olmazdık'' dedi kardeşine yaklaşarak.
Payiz ağa adamlığının sorgulanması üzerine ayağa kalkıp: Sen kız kurusu adamın kızını oğlunun koynuna soktun diye, benden de aynısını bekleme '' dedi alaya alarak.
Demir konunun karısına gelmesi üzerine ayağa kalkıp: Payiz ağaa, sen oğluna kız kurusu olmayan adamın kızını almadın da sonucun da ne oldu, doğan bebek kızdı. Hazal söylesene neden kız doğurdu. Senin soyunda oğlan doğarken yeğenin neden kız doğurdu'' dedi öfkeli bir şekilde.
Payiz ağa sakalını sıvazladı. Konu kız çocuktu. Oğlunun da kızı olmuştu. Esma konağından içeri adım atamazdı.
Payiz ağa: Hepsini geçtim Esma, Melek gibi kız değildir. Mahmut ağanın artığını konağıma gelin diye sokmam'' dedi sinirli çıkan sesi ile.
Demir elini yumruk yaptı. Hanzade hanım: Oğlunda Hazal'ın artığı, bekar kız konağına bu saatten sonra para yemek için gelir. Torunun köşe diplerinde büyür. Sende ağa kızını gelin aldım diye kasıla kasıla dolanır durursun'' dedi.
Payiz ağa Ayşe'nin ağzından : Esma xati (teyze) bana annem gibi davranıyor bavo'' dediğini hatırladı.
Demir aklı karışan xalosının (dayı) üzerine gitti: Bu sefer izin ver Yusuf mutlu olsun. Sen yarım kalmışsın bırak oğlun tamamlansın. Sen kabullendin diye oğlun kabullenmez xalo.( şefkatle yaklaşıp) Yusuf ağa her şeyi göze alırda sevdasından vazgeçmez bunu en iyi sen bilirsin'' dedi kendinden emin bir şekilde.
Payiz ağa: Ben kabul etsem de Hevi kabul etmez'' dedi yaptıklarından pişman olmuş bir şekilde.
Hanzade hanım: Ben onu mecbur bırakırım, sen he de, düğün kuralım konağında'' dedi.
Payiz ağa başı ile onayladı. Bu sefer oğlu için susacaktı. Bir kere kendi kafasına eseni yapmıştı. Oğlu Mardin' e ayak atmaz olmuştu.
Bir süre daha konuştular. Payiz ağa konağına gitti. Demir odasına çıktı. Odanın kapısını açıp içeri girdi.
Şarkıyı açıp okuya bilirsiniz.
Melek yatağa yatmış cenin pozisyonunda uyuyordu. Yanına gidip uzandı. Melek huzurdu. Bebeği için gün sayıyorlardı. Meleğin karnına elini narin bir şekilde koydu.
Bir süre sonra kendi de huzur bulduğu eşi ile uykuya teslim oldu. Demir elinde hissettiği tekme ileuyandı. Etrafına şaşkın şaşkın baktı. Kim tekme atmıştı anlamadı.
Melek uyanmış Demirin ne yapacağını bekliyordu. Demir olduğu yerde oturdu. Hala tekme atanı bulamadı. Rüya mı gördüm diye düşünürken Meleğin kıkırdamasını duydu.
Demir: Gülecek ben bir şey göremiyorum sevgilim'' dedi meraklı bir şekilde.
Melek gözlerini açmadan: Ben hissediyorum onu ne yapacağız'' dedi.
Demir Meleğin yanına uzanıp: Hissettiğini bana söyle birlikte gülelim '' dedi.
Melek gözlerini açıp, Demir'in elini tutup kendi karnına koydu: Sana tekme atan yaramaz burada olunca hissediyorum'' dedi gülümseyerek.
Demir Meleğin elini dudaklarına götürüp: Bir an önce doğsun Meleğim, sen bana huzur oldun( elini Meleğin karnına koyup konuşur) Bebeğimiz neşem olsun'' dedi.
Melek Demir' e yaklaşıp: Evimizin neşesi olacak. Ben inanıyorum ki sen dünyanın en iyi babası olacaksın sevgilim'' dedi.
Demir hala alışamamıştı. Meleğin başının altına kolunu uzattı: Sana olan duygularımı anlatmaya kelimeler yetmiyor Meleğim'' dedi Meleğin saçlarını okşayarak.
Melek: Öyle güzel seviyorsun ki , sana çekilmekten kendimi alı koyamadım. İyi ki beni o gün görmüşsün. İyi ki bana hayat olmuşsun. Seni seviyorum Demir'' dedi .
Demir Meleğin alnından öpüp: İyi ki benim karım oldun, şanslı olan bendim. Hayatıma bahşedilen sendin. Karanlık dünyamı aydınlattın. Şimdi ise ailemi büyütüyorsun'' dedi şefkatle.
Melek Demire biraz daha sokuldu. Huzurdu bu adam. En büyük şansıydı.
Melek: Ailemizi birlikte büyüttük, tek başıma böyle bir mucizeyi yapamazdım her halde'' dedi. Demirin elini karnına koydu. Demir eli ile Meleğin karnını okşamaya başladı. Aklına gelen asıl konuyu söylemeye başladı.
Demir: Sana söyleyeceğim konular var Meleğim'' dedi .
Melek: Seni dinliyorum '' dedi meraklı bir şekilde.
Demir: Yakında düğünümüz var sevgilim. Sana bu halde zor olursa erteleyelim. Biraz daha beklesinler'' dedi.
Melek: Kim bekleyecek Demir, doğru düzgün anlat lütfen. Kafam karıştı'' dedi.
Demir: Esma ile Yusuf'un düğününü kurarız'' dedi sevinçle.
Melek: nasıl yani'' dedi merakla. Kabul etmişler miydi şimdi?
Demir her şeyi anlattı ve iki hafta sonra Esma ile Yusuf ağa Mardin'e gelip düğün kuruldu.
Esma ne kadar '' gerek yok'' dese de; Yusuf ağa içinde kalanları Esma ile yaşamaya kararlıydı.
Önce Esma ailesinden istendi. Tuzlu kahve Yusuf ağaya bal-şeker gibi geldi. Demir ağa kendini şanslı hissediyordu. Melek ona bu ızdırabı yaşatmamıştı. Eline fincanı aldığı zaman şok oldu.
İçindeki tuz öyle-böyle yoğun değildi. Tükürse olmayacaktı. Melek Demir'in her hareketini izliyordu. Bir anda gözler kendine döndü.
Tuzlu kahveyi hak edecek hiç bir şey yapmamıştı. Yusuf ağa kulağına eğilip: Kurban seçilen bendim de sen ne alaka'' dedi.
Demir zorla ağzındaki kahveyi yutup: Geç gelen kız isteme benim ki'' dedi yüzü kızarmış bir şekilde.
Yusuf ağa: Sen Meleği istemedin mi? dedi meraklı bir şekilde.
Demir: Biz siz gibi aylarca bir birimizi uzaktan sevmedik. Meleği gördüğüm gün konağa götürdüm. Bir daha da geri vermedim. Arada kız isteme kaynamış olabilir'' dedi gülümseyerek.
Yusuf ağa: hak etmişsin kahveyi o vakit'' dedi alayla karışık.
Demir kahveyi tek dikişte içti. Zafer kazanmış bir şekilde Meleğe gülümsedi.
Yusuf ağaya yaklaşıp: Ben sevdiğim gün alırım. Tuzlu kahve bal-şeker olur bana. Huzur bulduğum kadın arada hayatımıza tat katmak için böyle şeyler yapıyor'' demişti.
Kız isteme Demir ağanın karısını babasından istemesi üzerine son bulmuştu.
Esma düğün istememişti. Yusuf ağa düğün kurmuştu. Esma aile arasında olsun demişti. Yusuf ağa tüm Mardin'i toplamıştı. Esma sade gelinlik almıştı. Yusuf ağa Esma' ya dünyanın en güzel gelinliğini alıp gönderdi. Hevi hanımın razısı olmasa da Hanzade yaptığı her şeyi gün yüzüne çıkartmakla tehdit etmişti.
El mecbur susmuştu. Geçmiş açılmamalıydı. Açılırsa Payiz ağa bu saatten sonra karım demezdi.
Kına gecesi için tüm Mardin hanım ağaları toplandı. Bu sefer dul kadına yapılan hazırlıklar ağır gelmişti.
Çoluklu-çocuklu kadına düğün yapmak görülmüş şey değildi. Kına gecesi Mirhanların konağında yapılıyordu. Esma bindallısı ile ortaya alındı.
Hanzade hanım , Hevi hanımın yanına yaklaşıp elindeki Reşat altını verdi. Hevi hanım eline konan altına baktı. Çeyrek takacakken olacak iş miydi?
Hanzade hanım: Beni kızdırmak istemezsin her halde '' dedi.
Hevi hanım ortada ağlayan gelininin yanına gidip Reşat altını eline koydu. Hanzade hanım kazanmanın sevinci ile zılgıt çekti.
Hevi hanıma kaş-göz işareti yaptı. Hevi hanımda ardından zılgıt çekti. Çekilen zılgıt elbet bu günlerin hesabını sorarım cinsindendi.
Melek üzerindeki sarı renkli, fistanı ile iyice daralmıştı. Her şey üstüne üstüne geliyormuş gibi geliyordu. Rahat bir şeyler giymesi gerekirken yaşadığı ızdırap anlatılmaz yaşanır cinstendi.
Kumalardan Zozan bir terslik olduğunu düşünüp yanına geldi. Melek bacak arasında hissettiği sıcak su ile gözleri fal taşı gibi açıldı.
Zozan Meleğin üzerindeki ıslaklıkla neye uğradığını şaşırdı. Dildar kadın gözleri yaşlı bir şekilde Esma'yı izliyordu. Elif ve Ayşe giymiş oldukları gelinlikle kına yakılmasını izliyorlardı.
Melek: Zozan daye altıma kaçırdım. Rezil oldum beni yukarı çıkart '' dedi utançla.
Bazen doğum başlayınca karına sancı girmezdi. Meleğinde öyle olmuştu. Zozan: Ne işemesi Melek, sen doğum yapıyorsun'' dedi endişe içinde.
Melek bir anda boş bulunup: Şimdi doğmasın, düğünden sonra doğsun'' dedi bağırarak.
Hanzade hanım ve Dildar kadın yanına geldi. Diğerleri şok olmuş bir şekilde bakıyorlardı. Düğünde doğum yapmak her kula nasip olmazdı.
Dilşad eline telefonu alıp Agir ağayı aradı. Esma elinde kınası ile kardeşinin yanına geldi.
Demir Agir ağadan duydukları ile konağa geldi. Yolda gelirken hastaneyi aramıştı. Ambulans aynı anda Demir ile konağa geldi.
Ambulans görevlileri Meleği sedyeye yatırdılar. Melek yeni yeni sancı giren karnı ile ağlamaya başlamıştı. Korkuyordu, acı çekiyordu. Demir Melek ile ambulansa bindi.
Hanzade hanım kadınlarla arabalara binip peşlerinden gitti. Tüm Mardin hastanenin önünden bekliyordu.
Aşiret ağalarının bebeği oluyordu. Gelmeleri gerekiyordu. Ambulans hastaneye gelince hastane personeli Meleği alıp doğum haneye götürdüler. Bekleyiş başlamıştı. İçeriden ebeler girip çıkıyordu. Dildar kadın ve kumalar
dua ediyordu. Hanzade hanım oğluna destek oluyordu.
Hastane önünde doğum için bekleyiş devam ediyordu. Doğum hanenin kapısı açıldı ve doktor elindeki kundakla sarılmış bebekle Demir ağanın yanına geldi.
Doktor: Müjdemi isterim ...... oldu'' dedi.
Bölüm sonu.
Devamı gelecek bölümde.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |