Satır aralarında buluşmak dileğiyle.
Keyifli okumalar dilerim..
Bismillahirrahmanirrahim
**********
Bir sevda vardı ruhu okşayan. Bir mucize vardı anne karnında oluşan embriyo gibi.
Bazıları çocuk isterdi olmazdı. Kimisi doğurmaktan artık isyan eder hale gelirdi. Kimi olanı beğenmezdi.
Oysa hastane köşelerinde tüp bebek için ağlayan anne-baba adayları yaşadıkları acıyı dile dökse, cinsiyet ayrımı yapanlar doğan çocuk kız oldu diye utanırlar mıydı?
Erkekleri doğuranda bir kadınken, kız çocukları neden hor görülürdü.
Cenabı Allah kadını erkeğin ayağının altından yaratmamışken, erkekler neden bu kadar kolay kadını ayak altına alırdı.
Kadın vardı ayaklarının altında cennet bahçesi olan. Analar vardı doğumda tüm kaburgaları kırılmış gibi doğum sancısı ile doğum yapan.
Acılar bebeğini kucağına aldığın an dinerdi. Onun kokusu sanki o sancıları yaşamamışsın gibi olmasına sebep değil miydi?
Melek doğum yaptığı an ağlama sesi odayı doldurdu. Melek kendini tuhaf hissetti.
Ebe kızını getirip kucağına verdi. Hala doğum kalıntıları temizleniyordu. Doktor bebeğin eşini anne karnından ayırdıktan sonra vajinanın dikiş işlemine başladı.
Ebe Meleğin kucağından kızını alıp temizlemek için götürdü. Doktor işini bitirince yanındaki görevliye: burayı temizleyin'' dedi.
Çalışan eline aldığı temizlik malzemeleri ile odayı temizlerken doktor: Melek hanım geçmiş olsun artık kalkabilirsiniz (hemşireleri göstererek) kızlar size hazırlanmanız için yardım edecek. Ben küçük hanımı kapıda bekleyen babasına teslim edeceğim'' dedi.
Melek korktu. Kız kurusu adamın kızından başka ne beklenirdi ki. Gözleri dolmaya başladı. Nefes alamadığını hissetti. Demir kızını babası gibi kabul etmezse bundan sonra ne yapacağını düşündü.
Doktor ağlayan Meleğin yanına gelip elini Meleğin omzuna koyup: Melek hanım iyi misiniz. Ağrınız varsa söyleyin lütfen. Doğumdan sonra beklenmeyen ağrılar olabiliyor'' dedi endişe içinde.
Melek: Karnım ağrıyor ama çok fazla değil'' dedi. Doktor ağrısını hissetmesin diye anestezi (uyuşturma işlemi) yapmıştı.
Hala ağrısı varsa iyiye işaret değildi. Meleğin ağlamasına anlam veremeyip küçük hanımı alıp doğumhaneden çıktı.
Demir endişe içinde Meleğin çıkmasını bekliyordu. Doktor elinde kundak ile Demir'in yanına gidip: Demir bey kızınız oldu'' dedi sevinçle.
Hastanede bekleyen Havi hanım yanındaki kadınlara: Kız kurusu adamın kızı başka ne doğurabilirdi ki. Boşuna yorgun argın burada bekledik'' dedi.
Dildar kadın konuşulan her şeyi duydu. Esma annesine sıkıca sarıldı. Kaynanası kin dolu bir kadındı. Kendisi de kadın olmasın rağmen kız çocuklarını hor görmesini anlamadı.
Ayşe babasının omzunda uyuyakalmıştı. Bir kez dahi Ayşe'yi Hevi hanımın sevdiğini görmemişti.
Demir doktordan kızını alıp kokusunu içine çekti. Kadınlar anlamayan gözlerle Demir ağaya bakmaya başladı. Ağalığı elden gidecekken Demir kızını öpüp-kokluyordu.
Hanzade hanım oturduğu sandalyeden ayağa kalkıp önce Dildar kadının yanına gitti. Elini Dildar kadının omzuna koyup: Torun geldi diye bu kadar gözyaşı dökme. Gelin ederken daha çok ağlayacağız Dildar kadın'' dedi sevinçle.
Dildar kadın şaşırdı. Esma ve kumalarda şaşırdı. Koridor da bulunan tüm hanım ağalar ve ağalarda şaşırdı. Hanzade kız oldu diye nasıl sevinirdi.
Hanzade hanım kendisine bir şey demeyen Dildar kadının yanından ayrılıp oğlunun yanına gitti.
Demir kızına doyamıyordu. Hanzade hanım bebeği kucağına alıp: Hoş geldin kızım, hedan (babaanne) bir kızı olsun isterdi. Kurban olduğum seni bana verdi. Hoş geldin yuvamıza. Hoş geldin benim küçük Hanzadem'' dedi.
Kadınlar şaşırdı. Nasıl yani birde bu kıza kendi ismini mi vermişti? Olacak iş değildi.
Ağalar karşı çıkmaya başladı. Demir artık aşiretin başında kalamazdı. Aşiretin başında kalması için kuma getirmesi şarttı. Yarın cımhat toplantısı için aralarında karar alıp hastaneden ayrıldılar. Tepki olarak göz aydınlığı dahi vermiyorlardı.
Hevi hanım bu duruma sevinenlerdendi. Yusuf ağa, Esma'nın yanına gidip destek olmaya çalıştı.
Doğumhaneden gözleri yaşlı bir şekilde tekerlekli sandalyede Melek çıktı. Demir sevdiğini fark eder etmez yanına gidip diz çöktü. Meleğin göz yaşlarını eli ile silip alnından öptü.
Doktora endişe içinde: Karımın ağrısı çok mudur? dedi. Melek hala kendini düşünen kocasına şaşırdı. Oysa kız olduğunu görünce gider diye düşünmüştü.
Doktor: Melek hanım doğumhanede de ağlamaya başladı. Ağrısı olup olmadığını sordum bir şey demedi. Annemiz kızına doyamadı ya ondan ağlıyor olabilir'' dedi.
Demir Meleğin neden ağladığı anladı. Azat kızım diye bir kez yanına gelmedi. Oğlan doğuracak basiret hiç birinde yoktu. Utançla başını yere eğip duvar kenarına çöktü.
Demir Meleğin saçına öpücük kondurup: Kızımız Hanzade çok tatlı Meleğim. Annesi kadar güzel olursa çok başım ağrıyacak'' dedi sevinçli bir şekilde.
Meleğin yanına Hanzade hanım gelip: Kızım ismini kendi ismimi koydum. Her zaman Allah'tan bir kızım olsun istedim. Rabbim torun nasip etti. Eğer aklınızda başka bir isim varsa onu koyun ben alınıp gücenmem'' dedi.
Melek şaşırdı. Şimdi kız doğurdu diye kızmıyorlar mıydı? Kuma falan üzerine gelmeyecek miydi?
Demir sandalyenin arkasından sürmeye başladı. Agir ağa ve Dilşad ikiliye gözleri dolu dolu baktı. Dilşad gidip küçük Hanzade'yi kucağına aldı.
Yıllar sonra minik bir canı kucağına alınca tuhaf hissetti. Ellerinden düşüp gidecekmiş gibi korkuyla Meleğin arkasından hastane odasına gitti.
Hanzade hanım Dildar kadının koluna girip arkalarından gitmeye başladı. Esma kardeşinin ne kadar şanslı olduğunu tekrar bir daha anladı.
Demir Meleği yatağa yatırıp üzerine battaniyeyi örttü. Azat kapıda kızı ile damadını izliyordu. Yusuf ağa Esmanın yanına gelip: Biz eve gidelim Esma. ( Omzunda uyuyan kızını işaret ederek) bizim küçük cadı omzumu çürüttü. Götürüp yatağına yatırıyım'' dedi.
Esma: Ben sizi yolcu edeyim. Elif kuma Berfe ile eve gitmişti. Berfin, Rojbin, Zelal, Roni, küçük oldukları için bu tempoya dayanamamıştı. Roza ve Havin hastanede beklemeyi tercih etmişlerdi.
Yusuf ağa Esma'ya yaklaşıp: Sen yorulma biz gideriz. Sende uyu kendini çok fazla yorma. Yarın düğünümüzde yeteri kadar yorulacaksın'' dedi. Esma utandı. Yaşamadığı duyguları yaşar olmuştu.
Yusuf ağa ve Payiz ağa göz aydınlığı verdikten sonra konaklarına gitmek için hastaneden ayrıldı. Hevi hanım küçümseyerek bakmayı ihmal etmemişti.
Demir hastanede sadece kendisinin kalacağını söyleyip herkesi gönderdi.
Melek anestezinin etkisinde uyuyordu. Demir bebeğinin başında saatlerce bekledi. Çok güzeldi. Her şeyden önce kendi parçasıydı.
Sabaha kadar ara ara gözleri dalsa da kızı ile karısı ile ilgilenmişti. Sabah doktorların taburcu etmesi ile konaklarına gitmişlerdi. Konakta ağalar toplanmış Demir ağanın gelmesini bekliyorlardı.
Sabahın ilk ışıklarında toplanıp gelmişlerdi. Demir kapıdaki ağaların arabalarından bir şeylerin ters gittiğini anladı.
Meleğin inmesine yardımcı olup kızının pusetini kucağına alıp konağa girdiler. Hanzade hanım koşar adımlarla gelip torununu kucağına aldı.
Demir'e olanları anlatıp toplantı odasına gönderdi. Melek ile birlikte alt kata hazırlattığı misafir odasına gitti. Melek kendini toparlayana kadar alt kattaki misafir odasında kalacaklardı.
Hanzade hanım gelinin yatağa oturması ile kendi de torununu beşiğe koydu. Meleğin yanına gidip yatağın üzerine oturdu.
Hanzade hanım: Sana nasıl teşekkür etsem bilemem kızım. Sen evimize neşe getirdin. Yuvamıza bereket getirdin. İlk çocuğu kız olan kadınlar bereketli olurmuş sende bizim yuvamıza bereketin ile geldin'' dedi.
Melek ağlamaya başladı: Ağalar böyle düşünmez daye. Demir üstüme kuma '' sözünü Hanzade hanım kesip: bu eve kuma girmesine izin vermem Melek, bunu aklından dahi geçirme. Sen benim soruma cevap ver hele'' dedi.
Melek : seni dinlerim daye'' dedi korku içinde.
Hanzade hanım: ben torunuma kendi adımı koydum. Sen akşam bişey demedin. Aklında her hangi bir isim varsa ben ikinci torunumu beklerim adım konsun diye'' dedi tüm samimiyeti ile.
Melek kaynanasının elini öpüp: Ben Bahar olsun isterdim. Senin adını taşısın kızım daye. Sen bana bu kadar destek olurken ben beklerim kızımın adı Bahar olsun diye'' dedi.
Hanzade hanım itiraz edecekken, Melek kızının adını Hanzade koymak konusunda ısrarcı davrandı.
Dışarıdan gelen seslerle Hanzade hanım küçük Hanzade'yi alıp Meleğin yanından ayrıldı.
Toplantı odasında Demir çileden çıkmıştı. Ağalar kuma gelecek diyordu. Demir gelmeyecek diyordu. Hanzade hanım odanın kapısını açıp torunu ile toplantıya katıldı.
Tüm ağalar şaşkın şaşkın yanlarına gelen Hanzade hanıma bakıyordu. Berham ağa: Hoş gelmişsen Hanzade hanım ağa'' dedi. Hanzade hanımın toplantıya geleceğini biliyordu. Ondan böyle tepki vermişti.
Ağalar şaşırmış bir şekilde Berham ağaya baktılar. Bir kadının toplantıda ne işi vardı. Berham ağa buna nasıl göz yumardı.
Berham ağa: Geç otur Hanzade hanım ağa'' dedi. Demir annesinin kızı ile yanlarına gelmesine şaşırdı.
Hanzade hanım: Hoş gördük Berham ağa'' deyip baş köşeye gidip oturdu.
Ağalar ne olacak diye merakla yerlerine oturdular.
Melek aşağıda gelen sesleri gözü yaşlı dinliyordu.
Hanzade hanım: Ağalar hepiniz hoş gelmişseniz , yalnız kuma lafıyla konağıma hiç hoş gelmediniz bilesiniz'' dedi.
Bu duruma öfke ile cevap veren ağalara dönüp: Analarınızda kadındır. Sorarım size ilk çocuğu kız olan ağaların konağına kumamı gelir, den hele'' dedi.
Karşısında oturan ağa: Kuma gelmez. Yalnız biz gidip kız kurusu adamın kızını karı diye koynumuza almadık'' dedi.
Demir öfke ile adama gidip vuracakken Hanzade hanım araya girip: Benim soyumdan erkek doğar, sorarım size kardeşim Payiz'in ilk torunu neden kız oldu. Hazal'da benim soyumdan değil miydi? dedi.
Ağalar gelen soru karşısında sustular. Bu sefer başka bir ağa: Senin soyun erkek evlat verir. Gelinin Meleğin soyu kız evlat verir buna çözümün var mıdır de hele'' dedi.
Berham ağa: Senin çözümün varsa söyle, yoksa bu konu da konuşma'' dedi.
Biraz önceki konuşan ağa: Kuma gelsin, biz ağamızın soyu devam etsin isteriz. Kuma gelmezse ağalık Demir ağanın elinden alınsın'' dedi bilmiş bilmiş.
Demir: Kumayı unutun. Ağalığı kim isterse ona şimdi veririm'' dedi.
Hanzade hanım: Kuma gelmeyecek. Konağıma kuma sokmam bilesiniz. Bebeğin süt hakkı iki yıldır. İki yıl sonra doğan bebek kız olursa Demir ağalığı bırakır'' dedi.
Ağalar kabul etti. Bu sefer doğan bebenin kız olma ihtimali ile kapının yanındaki ağa konuştu: Mirhanların ağalığı iki yıl kalsın. Bizim hepimizin ağalığı alınsın. Lider başkası seçilsin. Aşirete beş erkek evlat verdim. Ağalığa talibim'' dedi.
Demir elini yumruk yaptı. Agir ağa araya girip: Bu kadar ağa içinde ağalık sana mı kaldı'' dedi.
Diğer ağaların tepki göstermesi üzerine bu sefer konu hanım ağalığa geldi.
Hanzade hanım torununu kucağına alıp: Benden sonra hanım ağanız torunum Hanzade Bahar'dır'' dedi. Bugün görülmeyen her şey görülür olmuştu.
Ağalar yine tepki verdiler. Demir ağalara gerekeni söylüyordu. Berham ağa araya girip: Lider ağamız Korkmaz aşireti ağası Agir ağadır. İki oğul vermiştir aşirete itiraz eden var mıdır? dedi.
Hiç birinden ses çıkmayınca bu sefer: Mirhanların ağası Demir ağadır. İkinci doğan çocuk kız olursa tekrar toplanıp karar verilecektir'' dedi.
Ağalar bunu da kabul etti. Son olarak: Mirhan aşireti hanım ağası kabul etmediğiniz ağanızın karısı değil, Hanzade hanımdan sonra Demir ağanın kızı Hanzade Bahar olacaktır'' dedi.
Karşı çıkan olmayınca toplantıya son verildi. Ağalar sırası ile önce Berham ağanın elini öptü. Sonra yeni ağaları Agir ağanın elini öpüp konaktan ayrıldılar.
Demir bitkin bir şekilde arkasında duran koltuğa oturdu. Karısı ve kızının yanında olması gerekirken sabah sabah ne ile uğraşmıştı.
Hanzade hanım kucağındaki torununu götürüp babasının kucağına verdi. Kendi toplantı odasından çıkıp aşağı indi. Melek aşağıda gözleri yaşlı onları bekliyordu.
Demir kızını öpüp kokladı. Her şeyini vermeye razıydı. Kızı ve karısı yanında nefes alsınlar yeterdi. Berham ağa bastonu ile yanına gelip Demirin kucağından Hanzade Bahar'ı kucağına alıp: Gelir gelmez ortalığı ayağa kaldıran küçük hanım ağa sensiz demek. Hoş geldin kızım, hoş geldin yuvana'' dedi şefkatle.
Demir ikiliye tebessüm ederek baktı. Anlaşılan kızı başına çok bela açacaktı. Babası da ardını her defasında toplamaya hazırdı.
Agir ağa Berham ağanın yanına gelip: Şöyle bir kızım olaydı ne vardı sanki. Ah ahh Dilşad inat ettin. Ağalık varsın başkasına verileydi'' dedi hasretle.
Demir ve Berham ağa gülümsedi. Berham ağa Agir ağaya dönüp: Sen oğlanda kal, Demirin kızı ilk günden aşireti topladı, seninki de aşiretimizi yakıp kül eder. Yaşlı başlı bu adama bu kadarı yeter. Eğer derdiniz beni mezara sokmaksa bu gidişle başaracaksınız'' dedi ikiliden bıkmış bir şekilde.
Agir ağa söyleneni üzerine alınmadan: Ben biri psikolojisi bozuk Mirza'yı diğeri kızım olmadığı için kız gibi yetiştirdiğim Araf'ı verdim aşirete. Benim hakkımdır kız çocuğu. Malum Araf'a pembe kıyafetler giydirip bilezikler takamıyorum'' dedi dalgaya alarak ciddi bir şekilde söylemişti.
Demir ve Berham ağa gülümsedi. Agir ağa anlaşılan bugün susmayacaktı: Bizim yeni güvey nerde. Yusuf ağa sabah uykusunu bölmedi galiba kıçı kırık ağa bozuntuları için. Nasılsa biz ortalığı topluyoruz beyimiz kendini incitmesin'' dedi.
Demir : Adamın akşam düğünü vardır. Gelse ne olacak, gelmese ne olacak. Tüm aşireti karşısına alıp düğün yapıyor. Onun stresi benimkinden fazladır'' dedi.
Berham ağa: Onun stresi akşam içindir. Ağalığı önemsese yıllardır İstanbul' da kalmazdı. Bu gidişle Soylu aşireti ağasız kalacak. Olan yine bana olacak. Vallah bıktım. Billaha bıktım. Bu nasıl derttir Allah'ım yaşlı başlı halimle ortalık düzenleyicisi oldum'' dedi.
Demir Berham ağanın sitemi ile gülmeye başladı. Gerçekten yaşlı başlı haline bakmadan arkalarını topluyordu. Bugün olduğu gibi yarında toplamaya devam edecekti.
Berham ağa ağlayan Bahar'ı babasına verip: Götür de karnını doyursun anası. Bunu da benden beklemen, böyle marifetim henüz yok'' deyip koltuğa çöktü.
Asıl bundan sonra nasıl olacaktı. Demir aklı başındaydı. Agir deli dolu yapısı olan yaramaz adamın önde gideniydi.
Ağalığı verdiğine doğru mu yaptı, yanlış mı gelecekte görecekti.
Demir tebessüm edip kızını Meleğin yanına götürdü. Hanzade hanım ve Melek odada konuşuyordu.
Dayesi bu hayatta en büyük şansı idi. Kızını götürüp sedirde oturan karısına verdi: Meleğim küçük ağamızın karnı açıkmış. Doyurmazsan biraz sonra bizi yiyecek '' dedi.
Bahar elini ağzına götürmüş ağlayarak süt arıyordu. Melek kızını kucağına alıp odalarına gidecekken ailesi gelmişti.
Kapıda koşarak gelen Berfin: Ete bebeğe bakabilir miyim? Ben küçük olduğum için eve götürdüler. Ben bütün gece merak ettim'' dedi üzgün bir şekilde.
Kızlarda yanına gelince Melek: Tabi bakabilirsin önce gidelim de karnını doyuralım'' dedi ve odaya gittiler.
Dildar kadın mahcup olmuş bir şekilde yere bakıyordu. Demir gidip elini öpüp: Hoş geldin daye'' dedi. Azatta bekledi eli öpülsün diye Demir oralı olmamıştı.
Esma kızı ile göz aydınlığı verip Meleğin odasına gitti. Elif ve Berfin dikkatle izliyordu. Bahar karnını doyurunca uyumaya başladı.
Elif annesine: Bizim de bebeğimiz olsun daye'' deyince Esma utançtan kıp kırmızı oldu. Akşam düğünü vardı ve eve gidip hazırlanması gerekiyordu.
Düğünden önce Yusuf ağayı arayıp gelmişti. Yusuf ağada birazdan gelecekti.
Agir ağa ve Berham ağa aşağı inince masalara geçip hep birlikte kahvaltı yapmaya başladılar. Kadınlar ayrı erkekler ayrı oturmuş bu günü kutluyorlardı. Yusuf ağa da gelmişti. Konu genelde Yusuf ağanın düğününe gidiyor ve sabah olan olaylar olmamış gibi gülüp eğleniyorlardı.
Dilşad kocasının ağa olduğunu duyunca kaynanasını da alıp konağa gelmişti. Kapıdan konağa girmeden: Allah canını almasın Agir. Ağa olacak başka adam kalmamış gibi buna da mı burnunu soktun'' dedi.
Normalde hanım ağa olduğu için sevinmesi gereken kadın Agir ağaya bildiği bütün küfürleri saydırıyordu.
Agir ağa Berham ağanın ardına geçip kendini koruma altına almıştı. Berham ağa buradan gitmediği için kendine lanet okuyordu. Ağalar bitti şimdi karıları idare etmesi gerekiyordu. Dilşad ayağındaki ayakkabıyı alıp Agir ağaya atınca Berham ağayı son anda teğet geçmişti.
Berham ağa ayağa kalkıp: Madem karından bu kadar korkardır neden demedin ben ağa olmak istemem diye. Ağalar bitti sıra karılarınıza mı geldi. Allah bu kararı verirken çenemi bağlamadı ki. Senin gibi pısırık adamı ağa olarak başımıza bela ettim ben gidiyom ne haliniz varsa görün'' deyip öfke ile gitti. Sabah ayakkabı yemediği kalmıştı oda olmuştu.
Akşama kadar Dilşad Agir ağanın burnundan getirdi. Hanım ağa bozuntuları ile uğraşmak kadar zor bir şey yoktu. Hanzade hanım bu işin hakkından fazlası ile geliyordu.
Mirza Bahar'ı görünce suratını ekşitti. Araf Bahar'ı parmağı ile sevdi. Akşam Melek ile Şilan'ı bırakıp hep birlikte düğüne gittiler. Etrafı çiçeklerle süslenmiş olan düğün salonunda gösterişli düğün yapıyorlardı.
Dilşad Agir ağaya hala küstü. Bir süre konuşmayı da düşünmüyordu. Demir kısa bir süre düğünde bulunup konağa geri döndü. Yusuf ağa her zaman imrenerek izlediği oyunu Esma ile oynamak için sahneye geçtiler. Müziğin çalmaya başlaması ile Reyhani oyununu oynamaya başladılar.
Dildar kadın kızını gözleri yaşlı bir şekilde izledi. Kız kurusu adamın kızı diye üzerinde beyaz elbise ile çıkmıştı baba konağından. Şimdi kader yüzüne gülmüş ve sevdiği adamla evleniyordu.
Dillere destan düğün yapılıyordu. Ayşe ile Elif'te anne babalarının yanında oynamaya başladılar. Hanzade hanım gözleri dolu dolu izliyordu. Bir karar vermişti. İki yaralı insan yaralarını saracaktı ve şimdi verdiği kararın sonucu hüzünlenmesine sebepti.
Yusuf ağada ilk düğününde oturduğu yerden bir an dahi olsun kalmamıştı. Şimdi ise sevdiği ile Reyhani oyunu oynuyordu. Sona gelince Esma'nın alnından öpmüştü. Esma onlar için ayrılan masaya gidip otururken Yusuf ağa yöresel Cida halayı için halayın başına geçip elindeki tesbihi ile halay çekmeye başladı.

Tüm gece bir an dahi yerinde durmamıştı. Nikah memurunun gelmesi ile Esma'nın yanına gidip nikahlarının kıyılmasını beklemişti.
Nikah memuru gerekli hazırlıkları yapınca nikaha başladı. Hevi hanım içinden düğün iptal olsun diye az dua etmemişti. Şimdi sona gelmişti. Belki bir şey olurda düğün iptal olur diye imam nikahını kıydırmamıştı.
Nikah memuru: Evlenmek için çiftimiz belediyemize kağıt üzerinde beyannamede bulundu. Gerekli incelemeleri yaptıktan sonra evlenmelerinde her hangi bir sorun olmadığına karar verdik. Sözlü olarak tarafların onayını da aldıktan sonra şahitler huzurunda nikahı kıymamızda her hangi bir sakınca yoktur. Siz Azat kızı Esma, Payiz oğlu Yusuf Soylu ile evlenmek istiyor musunuz?'' dedi.
Esma: Evet'' dedi kısık sesle. Nikah memuru kabul etmeyince : Gelin hanımın sesi çıkmaz dilsiz galiba. Bu şekilde nikahı kıyamam '' dedi.
Tekrar Esmaya aynı soru soruldu. Esma bu sefer yüksek sesle: Evet'' dedi. Yusuf ağa kendisine sorulan soru karşısında elindeki mikrofona bağırarak'' eveeet'' demişti.
Tüm salon yankılanan evet sesinden sonra ayağa kalkıp çiftimizi alkışlamaya başladılar. Nikah memuru: Bende sizi belediyemizin bana verdiği yetkiye dayanarak karı koca ilan ediyorum'' dedi ve şahitler huzurunda imzalar atıldı. Esma'nın şahidi Dilşad olmuştu. Yusuf ağanın şahidi Agir ağa olmuştu. Çiftimiz yeni çiçeği burnunda ağalarının elini öptüler. Esma Dilşad'ın elini öpecekken Dilşad: Ben henüz yaşlanmadım. Boyu posu devrilmeyesice Agir'in yediği halt yüzünden elimi öptürmem'' demişti.
Esma şaşırmış bir şekilde Dilşad'a baktı. Dilşad gidip Esma'ya sarıldı. Nikah memuru evlilik cüzdanını geline teslim ettikten sonra düğün salonundan ayrıldı. Düğün gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam etti. En son havai fişek gösterisiyle son buldu.
Yusuf ağa Esma ile birlikte çiftlik evine gitti. Çarşaf muhabbeti olmayacağı için konağa gitmesine gerek yoktu. Hanzade hanım ve Esma'nın ailesi de çiftlik evine gelmişti. İmam nikahı kıyılacaktı. Payiz ağa imamla birlikte gelmişti. Hevi hanım bu duruma karşı çıkınca konağına gitmişti.
Yeni evli çiftimiz gidip abdest aldılar. İmam nikahı için salona geldiler. Salonda herkes yerini almış oturuyordu. Agir ağa ve Yusuf ağanın arkadaşı İsmail bey nikah şahitleriydi.
İmam nikah öncesi Esma'ya Yusuf ağadan Mehir olarak ne istediğini sordu. Esma'' huzur isterim, mutluluk isterim. Kırılan kolumun kanadımın iyileştirmesini isterim. Beni ömrümün sonuna kadar yarım bırakmamasını isterim'' dedi gözleri dolu bir şekilde.
Yusuf ağa: Ömrüm yettiğince senin yaralarının dermanı olacağım. Evimin, benim başımın üstünde yerin olacak. Bir daha seni kimsenin üzmesine izin vermeyeceğim bu ailem olsa bile'' dedi samimiyetle.
Esma duyduğu sözler karşısında duygulandı. Bu adama karşı bir şeyler hissediyordu. '' Allah şahidim olsun evimin direği olacaksın. Evladın evladın, yuvam yuvam olacak'' dedi. Yusuf ağa'' evladın evladım olacak evimin sultanı sen olacaksın'' dedi devamında.
İmam nikah için Esma'ya soruları sormaya başladı. Önce Esma'ya babasının ve annesinin ismi soruldu. Sonra Yusuf ağaya sırası ile aynı sorular soruldu.
İmam : Yusuf ağayı kocan olarak kabul ettin mi Esma Hazan? dedi. Esma ''ettim '' dedikten sonra üç kere aynı soruyu tekrar sordu. Esma aynı cevabı verdi.
Yusuf ağa kendine sorulan soruya üç kere '' kabul ettim'' dedi. İmam son olarak nikah duasını okumaya başladı.
"Allah'a hamd olsun. Peygamberimiz Hz. Muhammed'e, âl ve ashabına salat ve selam olsun.
Nefsimizin şerlerinden ve kötü amellerimizden Allah'a sığınırız.
Bir tek Allah'tan başka ilah olmadığına ve Onun ortağının bulunmadığına şahadet ederiz. Hz. Muhammed'in O'nun kulu ve resulü olduğuna da şahadet ederiz. (bk. Ebû Davut, Nikâh, 33;İbn Mâce, Nikâh, 19; Tirmizî, Nikâh, 16)
Allah'ım! Bu evlilik akdini mübarek eyle. Bu çiftler arasında ülfet/geçim, sevgi ve evliliklerinde sebat nasip eyle, aralarında nefret, geçimsizlik ve ayrılık var eyleme.
Allah'ım! Bu çiftlerin arasında Adem (a.s.) ile Havva; Hz. Muhammed (a.s.) ile Hatice ve Hz. Ali (r.a.) ile Hz. Fatıma (r.a.) arasındaki var olan ülfet, geçim ve kaynaşma var eyle.
Allah'ım! Bu çifte salih çocuklar, uzun ömürler ve bol rızık ihsan eyle.
Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle" (Furkan, 25/74)
Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik, güzellik ve nimet ver, ahirette de iyilik, güzellik ve nimet ver ve bizi cehennem azabından kor. (Bakara, 2/201)
Senin Rabbin; kudret ve şeref sahibi olan Rab, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir. Peygamberlere selam olsun. Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.'' ''AMİN'' dendikten sonra nikah kıyılmıştı.
İmam nikahı kıyıldıktan sonra aile üyeleri çiftimize hayır dualarını yapıp çocukları da alıp çiftlikten ayrıldılar. Yusuf ağa ve Esma baş başa kalmışlardı. Kader vardı kaderin üstünde olan. Yaşanmış onca acı bugün son bulmuştu.
Demir konağa gelince kızı ve Meleğin uyuduğunu gördü. Şilan'da ablası ile yatıyordu. Meleğin alnından öpüp odasına çıktı. Bugün çok yorucu bir gündü ve dinlenmeye ihtiyacı vardı.
O günün üzerinden aylar, yıllar geçmişti. Üç yıl olmuştu. Esma bu arada doğum yapmıştı. Bir oğlu olmuştu.
Hanım ağalar ve ağalar bu duruma çok şaşırmışlardı. Bebeğin ismini Muhammet koymuşlardı. Bu isim Allah'a şükürdü. Olmaz denilen olmuştu. Kaynanası Ayşe'yi Esma'ya karşı dolduruyordu.
Bir gün Ayşe'nin hareketlerine anlam veremeyen Yusuf ağa konaktan gitmeyip onları izlemişti. Önce dayesi Ayşe'nin yanına gelip aslı olmayan bir sürü şeyi çocuğa anlatıyordu. Sonra onları Esma yapmış gibi Ayşe gidip Esma'ya kötü davranıyordu.
Yusuf ağa bu duruma kayıtsız kalmayıp ailesini alıp Mardin'den İstanbul'a bir daha dönmemek üzere gitmişti.
Ne kadar Payiz ağa vazgeçirmeye çalışsa da bu sefer ailesi yüzünden mutsuz olmayacaktı. Kararı kesindi ve Esma'yı kimseye ezdirmeyecekti.
Korkmaz aşiretinde Dilşad Bahar'ı o kadar sevmişti ki kendi en sonunda dayanamayıp bir kız çocuğu dünyaya getirmişti. Kızlarının ismini Dilan koymuşlardı. Agir ağa kız babası olunca Araf'ı kendi haline bırakmıştı.
Melek hamileliğinin son günlerini yaşıyordu. Bahar yaramaz bir çocuk olunca eve Meleğe yardımcı olsun diye bir aile işe alınmıştı. Kadının ismi Zeynep hanımdı. Adamın ismi Hüseyin beydi. Kızları beş yaşındaki Ayşe Bahar'ın arkadaşı olmuştu.
Güzel geçen günlerin ardından Meleğin sancıları artması üzerine hastaneye gelmişlerdi. Hanzade hanım elinde tesbihi ile dua ediyordu. Kızlar kumar ve tüm aşiret hastanede bekliyorlardı. Doktor Meleği doğumhaneye almış ve doğum başlamıştı. Demir kızını bu sürede durdurmaya çalışıyordu. Bahar bir şeyler yemek için ortalığı ayağa kaldırıyordu.
Doktor bir süre sonra kucağında kundakla yanlarına gelip: Müjdemi isterim Demir bey oğlunuz oldu'' dedi.
Demir oğlunu kucağına alıp karısının çıkmasını bekledi. Tüm aşiret dışarda kutlamalara başladı. Melek bir süre sonra doğumhaneden dışarı çıkınca Bahar gidip annesinin kucağına oturdu. Roza ablasının sandalyesini sürerek hastane odasına geldiler. Melek yatağa yatacağı sırada Agir ağa ve Dilşad gelmişti.
Dilşad: durun durun kız kurusu adamın kızları oğlan doğurur oldu. Bu anı ölümsüzleştirelim. Melek yatmadan önce bir fotoğraf çekmeyelim mi? Dost düşman kadının çocuğun cinsiyeti belirlemediğini görsün. Sorun Azat efendideymiş bunu herkese ilan edelim'' dedi.
Azat dışında herkes kahkaha atmıştı. Melek sandalyeye tekrar oturunca Demir oğlunu annesinin kucağına verdi. Fotoğraf çekimi için hepsi yerini alınca son anda Bahar huysuzlanıp ayrılmak istedi. Mirza Bahar'ın kolundan tutup: Dur kız yerinde, asabımı bozma bende meraklısı değilim fotoğraf işlerinin'' dedi ve hepsi bu duruma gülerken fotoğrafçı fotoğraflarını çekti.
BÖLÜM SONU.....
Bölüm nasıldı kısaca belirtir misiniz?
Kız kurusu sözü artık son buldu. Olan Demir'in ağalığına oldu bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bir sonraki bölüme kadar Allah'a emanet olun , hayırlı günler..
Okur Yorumları | Yorum Ekle |