Herkese hayırlı günler
Satır aralarında buluşmak dileği ile..
Yeni bölümle sizi baş başa bırakıyorum keyifli okumalar dilerim.
***************
Mucizeler vardı. İmkansız denilen olduğu.
Mucizelerdi onlar. Aylarca olmaz denilen olduğu.
Melek kız kurusu adamın kızı idi.
Mardin'in en büyük aşiret ağasının kalbine girdi .
Kalpte olan sevda büyüdü, büyüdü filiz verdi.
Kocaman ağaç oldu. Kökleri öyle bir uzadı ki, Mardin'de kadınların çocuğun cinsiyetini belirlemediğini ortaya koydu.
Yıllardır kadınların üzerine kuma gelme sebebi olan kız çocukları bereket oldu.
Hafızalara kazınmış olan tabular yıkıldı.
Mardin'di taşı toprağı dert olan. Mardin'di nice sevdalara konu olan.
Mardin'di olmaz denilenin olduğunu gösteren.
Mardin'di hafızalardan nice olayları silen.
Taş duvarlar ardına gizlenen acılar bir gün genç kızın çeyizin de ki bohça olan.
Öyle acılar yaşanacaktı ki, bu acılar bugün alınan çoğu kararın pişmanlığı olacaktı.
Demir aldı oğlunu kucağına. Minicik ellerini öptü. Minicik bedeni tüm düzeni alt üst etmişti.
Olmaz denilen olmuştu. Melek oğlu ile kocasına baktı. İki gün olmuştu hastaneden taburcu olalı.
Demir: Şükürler olsun oğul, anneni sevdim ablan oldu. Dediler kuma alacaksın. Dedim olmaz. Ağalığı elimden aldılar, ses dahi etmedim. Sonra ikinci çocuk erkek olmazsa ağalık elden gidecek. Mirhan aşireti başsız kalacak. Sen aşirete baş oldun. Büyüyünce kolu kanadı ol. Bu eve kuma girmeyecek bunu o küçük aklına kazı. Kazı ki yarın sana da baskı yaparlarsa bu kararın ardında dur" deyip oğlunun alnından öptü.
Melek gelip Demire sarıldı. Üçlüyü gören Bahar " dayeee" diyerek gelip annesinin kucağında yerini aldı.
Demir: Küçük hanım ağam bugün babasından ne ister, ne yapalım? dedi kızının alnından öperken.
Hala küçük bebeğe isim koymamışlardı. Berham ağa ve Agir ağa birlikte geldiler. Hanzade hanım ikiliyi karşıladı. Salonda yerlerini alıp kendi aralarında sohbete başladılar.
Bahar babasının elinden tutup odasına çekiştiriyordu. Demir kızının bu haline gülümseyerek ona eşlik ediyordu.
Bahar'ın odasına gelince yatağın üzerindeki beyaz elbiseyi gördü. Küçük cadı anlaşılan beyaz elbiseyi giymek istiyordu. Küçük olmasına rağmen beyaz elbiseyi çok seviyordu.
Bahar babasına elbiseyi gösterip: Bappa giydiy'' dedi. Kollarını yukarı kaldırıp babasının üzerindeki badiyi çıkarması bekledi.
Demir kızını kırmayıp beyaz elbiseyi giydirdi. Bahar: Geyin oldum, geyin oldum'' diye yatağına çıkıp zıplamaya başladı.
Demir: Sen benim küçük prensesimsin, beyaz giyince gelin olunmuyor. Bir daha gelin oldum dediğini duymayım, kızımı kimse ile paylaşamam'' dedi.
Bahar babasının kızmış yüzüne bakıp ağlamaya başladı: Aynem beyaz eybise giyme diyoy. Sen de kızıyoysun küstüm'' dedi.
Demir kızını kucağına alıp: Gelin olunca başka eve gidersin. Ben kızımı yanımda istiyorum. Babayı bırakıp gitmek yok tamam mı? dedi.
Bahar üzerindeki elbiseye bakıp: Geyin olunca gitmem baaak'' deyip elbisesinin çiçeğini babasına gösterdi.
Baba kız odada sohbet ederken Melek oğlunun karnını doyurup avluya indi. Oğlunu kundağına sarmıştı. Salona kaynanasının yanına gidecekken salondan sesler duydu.
Berham ağa: Demir ağalığa geri dönemez. Agir'in hatası yok. Üç yıldır gayet güzel ağalığı bugüne getirdi'' dedi. Agir dün yaşadıkları aklına gelince hiç bir şey söylememeye karar verdi.
Dün Korkmaz konağı
Dilşad hazırlanmış kahvaltı hazır mı diye odalarından çıkacakken, Agir ağa banyo havlusu ile saçını kurulayarak Dilşad'ın yanına gelip arkasından sarılmıştı.
Dilşad: Ne yapıyorsun, kahvaltı hazır mı diye aşağı inecektim'' dedi.
Agir ağa karısının boynundan öpüp: Benim karnım sana açıktı'' dedi.
Dilşad uyuyan kızına bakıp: Bebeğin yanında ettiği lafa bak, ayıp diye bir şey var yahu. Edep edep hani sende olmayandan '' dedi.
Agir ağa: Edepsizliği karıma yaparım. Başka kimseye yapmam. Kızımız uyuyor. Oğlanlardan da ses yok. O zaman karımı öpüp koklamak benim hakkım'' dedi.
Dilşad kıkırdadı. Agir ağa Dilşad'ı kucağına alacağı vakit kapı çaldı. Okkalı bir küfür savurup gidip kapıyı açtı.
Mirza: Baba iki adam geldi seni beklerler'' dedi.
Agir meraklı bir şekilde aşağı indi. İki adam bir birini öldüresiye dövmüşlerdi.
Agir ağa gelince ellerini önde bağladılar.
Adamlardan biri: Ağam sabah sabah sizi de rahatsız ettik kusura bakma'' dedi mahcup bir şekilde.
Agir ağa: Geliş nedeniniz inşallah önemli bir şeydir" dedi aklı hala karısında iken.
İkinci ağa: Aşiret toplansın dedim ben buna, bu densiz ne yaptı Agir ağa çözer dedi buraya geldik ağam kusura bakmayasın" dedi.
Aşiret toplanınca sanki önemli kararlar alınıyordu.
Ağır başını olumsuzca sallayıp: iyi yapmışsınız bi de aşireti başıma toplaman hele, derdiniz nedir?" Dedi merak içinde.
İkinci ağa: Benim kız bunun oğlana kaçmıştır ağam" dedi öfke ile
Birinci ağa: Benim oğlan asıl bunun kıza kaçmıştır" dedi aynı şekilde.
İkinci ağa: Olur mu sabah mektup yazmış kaçmış" dedi.
Birinci ağa: Baba almazsan ben Züleyha'ya kaçarım dedim sen de almadın hadi ben kaçtım yazmış, bunun kıza kaçmış" dedi.
Ağır kafayı olumsuzca salladı.
Ağalık işleri hiç kolay değildi. Aşiret bu duruma ne karar verirdi diye düşündü. Yukarı odasına baktı . Gül gibi karısı yukarıda beklesin. O ne işlerle uğraşsın. İçinden " offf of" dedi.
Karşılıklı atışan adamlara bakıp: ne karar verdiniz? dedi merak içinde.
Birinci ağa: Aşiret toplansın bizim kafa bu işe basmadı" dedi başını kaşırken.
İkinci ağada bu konuda olumlu konuşunca Agir ağa: İkinizin çocukları bir birine kaçmış doğru mu ? dedi.
Adamlar aynı anda: doğru " dediler.
Agir ağa: Aşiret toplanırsa kaçan kız sayılır. Sen kızını bu adama vermek ister misin? deyince ikinci ağa : bir de bunun kızı mı evime alacağım" dedi öfke ile .
Birinci ağa: Oğlan kaçmış işte, kızımı da buna vermem" dedi sinirle.
Agir ağa: tamam o zaman kimse duymadan çözdük, senin kaçan oğlanı ( diğer ağaya dönerek) senin kaçan kıza verdim. Allah tamamına erdirsin. Gidin düğün kurun, bi daha beni boş işlerle uğraştırman " deyip adamları gönderdi.
Agir giden adamların ardından yukarı çıkacaktı ki karısı kızı ile aşağı iniyordu.
Bahtsız kaderine küfredip Dilşad ile birlikte salona girdiler.
Mirhan Konağı bugün..
Melek salona gidip gitmemek arasında kaldı. Demir kızı ile beyaz elbise konusunda atışarak Meleğin yanına geldi.
Demir: Sevgilim bir sorun mu var? Neden burada beklersin '' dedi endişe içinde.
Melek: Sorun yoktur Demir. Agir ağa ve Berham ağa gelmiş girip girmemek arasında kaldım siz geldiniz'' dedi.
Demir: Oğlumuz iki gündür isimsizdir. Ben çağırdım isim bulsunlar diye. Eğer aklında isim varsa söyle onu koyalım'' dedi.
Melek düşündü aklında isim yoktu. Demire olmadığını söyleyince birlikte salona girdiler.
Kısa muhabbetten sonra konu isim konusuna geldi. Ayşe'nin salona gelmesi ile Bahar babasının kucağından kalkıp Ayşe ile oynamaya gitti.
Çalışanlar kahvaltı masasını hazırlıyorlardı. Berham ağa küçük ağayı kucağına almak için istedi.
Demir karısından oğlunu alıp Berham ağanın kucağına verdi. Küçük ağa biraz huzursuzlansa da karnı tok olduğu için Berham ağanın: Pişştt piişşşt'' demesi ile uykuya daldı.
Agir ağa; Demir ağaya: Bebek bakıcılığı da tamam. Bundan sonra daha neler göreceğiz bakalım'' deyip Berham ağanın hareketine gülümsedi.
Berham ağa küçük ağanın huzursuzlanması üzerine , omzuna koyup gazını çıkarmaya başladı. Demire dönüp: aklınızda isim var mıdır? diye sordu.
Demir: Aklımızda isim yoktur'' deyince Hanzade hanıma baktı : Senin aklında isim var mıdır daye? dedi.
Hanzade hanım: Babamın ismini koymak isterim oğul. Ömer olsun, tabi sizde uygun görürseniz'' dedi.
Demir ve Melek bir birine bakıp olumlu anlamda karar aldılar. Meleğin en büyük şansı kaynanası idi. Ardında duran koskoca dağdı. Onun bu kadar küçük isteğini elbette geri çevirmeyecekti.
Berham ağa: Küçük ağamızın adı Ömer Asaf olsun. Asaf ileri görüşlü manasına gelir. Ağamız her zaman erdemli ileri görüşlü, Hz Ömer'in adaleti gibi adaletli biri olsun'' dedi.
Herkes amin dedikten sonra Berham ağa önce bebeğin sağ kulağına ezan okudu. Sonra sol kulağına kamet getirdi. En son sağ kulağına üç kere sesli bir şekilde: Senin adın Ömer Asaf'' dedi.
İsim konulduktan sonra Demir kalkıp Berham ağanın elini öptü. Birlikte kahvaltı masasına gidip güzel bir kahvaltı yaptılar.
Ömer Asaf isminin anlamından dolayımıdır. Yoksa kendi ruh halimidir bilinmez iki ay boyunca Meleğin canına okudu. Geceleri uyumayan huzursuz bir çocuktu. Demir en sonunda dayanamayıp doktora götürdü. Doktor Ömer Asaf'ın gaz kolik olduğunu söyleyince gerekli tedaviye başlandı.
Melek doktorun söylediği her şeyi harfi harfine yapınca bebeği kendiliğinden uyur hale geldi. Agir ağanın konağında düğün kurun dediği ağaların düğünü vardı. Hep birlikte hazırlanıp düğün evine gittiler.
Agir ağa önceden gelmiş ikili ile konuşmuştu. Aralarında geçen konuşmayı bir kişi dahi öğrenirse berdel olurdu. Bunu da iki ağada istemediğine göre susmayı tercih etmiş düğün yapıyorlardı.
Agir ağa adamlarla konuştuktan sonra avluya indi. Avluda pişen yemeklerin kokusundan aç olduğunu anladı. Yemeklerin kokusu o kadar güzeldi ki dayanamayıp kenarda duran kaşığı alıp bir kaşık yedi.
İkinci kaşığı alacakken yanına iki adam geldi.
Birinci adam: Ağam afiyet olsun'' dedi ima ile.
Agir adamın imasını üzerine almayıp: Gel beraber olsun'' dedi kaşığı kazana daldırırken.
Adam: Ağam bizim karnımız toktur. İsterseniz söyleyelim yemek koysunlar '' dedi.
Agir: Şu düğünlerin en güzel hali yemek yemek'' dedi kaşığı bir kez daha daldırdı kazana.
Yanındaki ağa bu sefer araya girip: Ağam söz konusu yemekse, benim lokanta burada birlikte gidek, hanım ağamız sizi aç bırakıyor galiba'' dedi imalı bir şekilde.
Agir: Hanımları karıştırman, hele benimkini hiç karıştırman, yemeğin tadına bakıp gidelim'' deyip kazandan bir kaşık yemek daha alıp gittiler.
İki adam arkada: Koskoca kazanı bitirdi, daha da tadına bakıp gidelim der'' dediler dalga ile.
Yukarıdan kadınlardan biri: Kimdir ula benim kazanımın içine kaşık bandıran deyince bir anlık korku ile kaçarken kapıda yeni gelen Berham ağaya çarparlar. Berham ağa çarpmanın etkisi ile yerinde bir kaç tur atıp arkalarından söylenmeye başlar.
Berham ağa: Üç yıldır ağalığı sorunsuz yapıyor dediğim ağa da bu muymuş. Allah benim dilimi bağlamamış ki bunu aşiretin başına geçirdim'' dedi pişman olmuş bir şekilde.
Konağın önünde gençler cida halayı çekmeye başladılar. Davulcu öyle gaza gelmiş tokmağı ile coşturuyordu. Bahar babasının yanında beyaz elbisesi ile bekliyordu.
Düğünde gelinler beyaz elbise giyer diye zorla giymişti. Yanına babasının yanında oturan ağaların kızları gelince birlikte oyun havası oynamaya gittiler.
Akşam olmak üzere idi. Bir taraftan yemekler dağıtılıyor, diğer taraftan halay çekenler vardı. Melek hanım ağalar için ayrılan kısımda kaynanası ile birlikte oturuyordu.
Kızı ortaya geçmiş oynanan oyuna eşlik ediyordu. Oğlunun karnı acıkması ile emzirme önlüğünü güzelce takıp oğlunun karnını doyurmaya başladı.
Mirza köşede arkadaşları ile sohbet ederken Bahar'ın göbek attığını görünce Bahar'ın yanına gidip: Bu kızlarla başım belaya girecek, yürü kız dayenin yanına, bir daha seni oynarken görmeyim'' deyip Bahar'ın elinden tutup annesinin yanına götürdü.
Mirza: Melek xati ortada oynamasın, gelip geçen ona bakıyor. Asabımı bozman'' dedi sinirle.
Melek bir şey demeden Dilşad araya girip: Oğlum daha bebedir. Baksınlar akşama görücü gelmezler merak etme '' dedi dalga geçerek.
Mirza: Bebe mebe anlamam daye bu kızların namusu benden sorulur. Ortada oynamasın dediysem oynamasın'' deyip öfke ile çekip gitti.
Melek: Fazla tepki vermedi mi'' dedi Dilşad'a dönerek.
Dilşad: Evde Dilan'a neler eder bir görsen. Bir yaşındaki kız kaçacak sanki. Şimdiden ipleri eline alırmış böyle yaparak ne çekerim bacım bu oğlandan, bir ben birde Allah bilir'' dedi bıkmış bir şekilde.
Hanzade hanım ağlayan torununu yanına alıp: Seni kimsenin üzmesine izin verme. Oynamak istiyorsan hadi gidip birlikte oynayalım'' dedi.
Bahar elini bir birine alkışlar gibi vurup babaannesinin elinden tutup ortaya geçip oynamaya başladı.
Hanzade hanım torunun elinden tutmuş oyununa eşlik ediyordu. Bahar'da daha çok oynuyordu. Mirza bıkmış bir şekilde ikiliyi izliyordu.
Araf dans müziği çalmaya başlayınca Hanzade hanımdan izin alıp Bahar ile dans etmeye başladı. Artık ne kadar oluyorsa. Bahar Araf'ın elinden tutup kendi etrafında dönünce kahkahalar havada uçuşmaya başladı.
Demir kızının gülen yüzünü görünce tebessüm ederek izliyordu. Araf Bahar'ı kucağına alıp annesinin yanına götürdü. Aralarında dört yaş vardı.
Dilşad: Allah'ım tamamına erdir. Araf ile Bahar ne güzel olurlar Melek'' dedi istekle.
Melek: Rabbim hayırlısını nasip etsin. Kim bilir büyüyünce kim bilir belki başka yollara yürüyecekler. Araf gibi damadım olsun elbette bende isterim. Rabbim hayırlısı ile nasip etsin ''dedi elini yüzüne sürerken.
Bahar babaannesinin verdiği yemeği yemeye çalışıyordu. Artık diğer hanım ağalarda onları umursamıyordu.
Kadınlardan biri yanlarına gelip: Hanım ağam sizden bir isteğim var'' dedi Hanzade hanımın kulağına eğilerek.
Hanzade hanım: Elimden gelen bir şeyse elbette'' dedi elindeki kaşığı masaya bırakırken.
Kadın: Gelinin Meleğin kız kardeşi Roza'yı bizim oğlana alalım deriz. Sizde uygun görürseniz müsait oldukları gün gelip isteyelim'' dedi.
Bahar Hanzade hanımın kucağından aşağı inip oyun alanına gitti.
Hanzade hanım dalmış kadınla konuşurken , Melek ile Dilşad kendi aralarında sohbet ediyorlardı.
Bir süre sonra düğün bitmiş herkes dağılmaya başladı. Melek oğlunu kaynanasına verip Bahar'ı aramaya başladı. Dilşad'a kızını Hanzade hanımın yanına oturtup Melek ile Bahar'ı arıyorlardı.
Bir süre sonra Melek: Demiiiir Bahar yok'' diye bağırdı.
Dizlerinin bağı çözülmüş gibi yere çöktü. Demir duyduğu sesle etrafa baktı. Agir adamlarını düğün alanında Bahar'ı arasınlar diye gönderdi.
Demir nasıl olduğunu anlamak için Meleğin yanına geldi. Hanzade hanım: Bir anlık dalgınlık oğul'' diye ağlıyordu.
Adamlardan biri köşede biri ile konuşup: Ağam Bahar hanım ağamızı kaçırmışlar'' dedi elindeki kağıdı göstererek...
BÖLÜM SONU..
Bölüm sizce nasıldı?
Bahar'ı kaçıran kim?
Bahar gerçekten kaçırılmış olabilir mi, ya da oyuna mı daldı?
Mirza'nın davranışı sizce doğru mu?
Bir sonraki bölüme kadar Allah'a emanet olun..
Okur Yorumları | Yorum Ekle |