Çaresizlik vardı elini nereye atsan elinde kalan.
Çaresizlik vardı, her şey yolunda dediğin an elini kolunu bağlayan.
Çaresizlik vardı, içinde koskoca boşluk olan.
Çaresizlik evladını kaybeden Demir ağa'nın elindeki kâğıdı açıp okumasıydı.
****
Demir su uyur, düşman uyumaz demişler. Gün geldi uyuyan düşman uyandı. Uzaklarda aradığın Aram ağa bir nefes kadar yakınında. Nefes dahi almanı sana yasaklıyorum. Bugün kızının başına gelenler, yarın oğlunun başına gelecek. Elbet sana geçmişin hesabını soracağız. Bunu sakın unutma.
*****
Demir kağıdı okudu, okudu. Yetmedi bir kez daha okudu. Kızı bir şerefsiz yüzünden ne haldeydi.
Minik yavrusunun başına gelenleri düşündü. Bir insan küçük bir çocuğa bunu nasıl yapardı.
Bir insan minik bir çocuğa bu acıyı nasıl yaşatırdı.
Agir ağa şok olmuş bir şekilde düşüncelere dalmış Demirin elinden kağıdı alıp sesli bir şekilde okudu.
Melek " kızııııım" diye bağırarak ağlamaya başladı.
Hanzade hanım güçsüz düşmüş bedenini yere bıraktı. Elleri ile toprağı sıkıp ağlamaya başladı.
Dilşad ağlayan Meleğin yanına gidip kolunun altına girerek destek olmaya çalıştı.
Araf babasının elinden korkuyla tutmaya başladı.
Bir anda düğün evi silahlanan adamlarla doldu.
Aram ağa bulunup öldürülecekti. Bu adamın kurtuluşu kesinlikle olmayacaktı.
Planlar yapıldı. Demir sevdiğine baktı. Gidip sarılmak, teselli etmek istiyordu. İçi gitse de öncelikleri vardı.
Kızı bulunacaktı. Sonra amcası can çekişerek ölecekti.
Melek güçsüz düşmüş bedenini yere bırakmış bir şekilde ağlıyordu. Evladı yoktu. Küçük kızı kim bilir ne haldeydi.
Hanzade hanım Ömer Asafı kucağına almış kara kara düşünmeye başladı. Bitmeyen çilesi bugünde gün yüzüne çıkmıştı.
Bu insanlar ölmeden huzur bulamayacaklardı. Çöktüğü yerden ayağa kalktı. Kucağındaki Ömer Asaf ağlamaya başlamıştı.
Hanzade hanım: Ağalar beni dinleyin. Silahlanmanız hiç bir işe yaramaz" dedi kendinden emin bir şekilde.
Başta Demir olmak üzere herkes şaşırdı. Ne demek silah işe yaramazdı. Kesin çözüm ölmeleri idi.
Hanzade hanım sözüne devam etti: Bunca yıl silahla çözüm aradanız. Aram ağa gibiler akıl oyunu yapar. Siz elinizi belinize atmadan Aram ağa zekası ile hepinizi öldürür. Gün silahları indirip onun oyununa dahil olma günü. Varsın kazandığını düşünsün. Asıl oyunu ben ona kuracağım bu iş ömür boyu çözüme ulaşacak" dedi.
Ardından gelinine bakıp: Melek ayağa kalk, hepimizin canı yanar. Gün ağlama günü değil. Gün intikam alma günü. Torunumun yasını tutmadan evimize geri gelecek " deyip kucağındaki torununu anasına verdi.
Demir dayesinin sözlerine hak verip silahını beline koydu. Aram ağanın oyununa dahil olacaktı.
Demirden sonra diğer ağalarda silahlarını bellerine koydular. Arabalara yönelmişken Dilşad: Agir Mirza yoook" diye bağırdı.
Mirza bunca olay yaşanırken neredeydi. Etrafa baktılar yoktu. Agir ağa bu sefer: Eğer oğluma bir şey olsun. Aram ağayı doğduğuna doğacağına pişman etmeyene Agir demesinler" dedi öfke içinde.
Bir olay çözülmeden diğeri başlıyordu. Adamlar etrafta Mirza'yı aramaya başladılar.
Mirza'dan bir saat olmasına rağmen hâlâ ses yoktu. Dilşad ve Melek birbirlerine sarılmış bir şekilde ağlıyorlardı.
Gelin ve damat oldukları masadan kalkmadan oturup olayların son bulmasını bekliyorlardı.
Düğün sahibi olan ağa başına gelen olaylara mı ağlasın, iki büyük aşiretin çocuklarının kaybolmasına mı ağlasın bilemedi.
Hanzade hanım oğlunun yanına gidip: Haber geldi oğul, bir kadın Baharın elinden tutup götürmüş, şimdi de nereye gittiğini arıyorlar" dedi.
Demir: Kim arar daye, sen bunları nereden bilirsin" dedi merak içinde.
Hanzade hanım: Sen ağalığı yönetirken ben aşireti yönettim. Vardır benim de emrimde olanlar elbet. Torunum gün aymadan yuvasına geri dönecek" dedi kendinden emin bir şekilde.
Demir dayesi hakkında her geçen gün bir şey öğrenmenin şaşkınlığını yaşıyordu.
Melek baygınlık geçirmiş bir şekilde düğün evine taşındı. Oğlu acıkmış bir şekilde ağlıyordu. Saatler geçmiş iki çocukta yoktu.
Agir ağa dip-köşe bucak her tarafı aramış oğlu yoktu.
Dilşad oğlunu aramaktan yorulmuş bir şekilde düğün evine geldiler.
Hiç kimse görmemişti. Onca insan iki çocuk kaçırılırken farkında dahi olmamıştı.
Agir ağanın aklının almadığı oğlu ses dahi çıkarmadan nasıl teslim olmuştu. Gidip Demirin bulunduğu masaya oturdu. Aklında olayları çözmeye çalışıyordu. Bu arada jandarma gelmişti.
Demir ayağa kalkıp komutanın yanına gitti.
Komutan: Demir bey olanları duyduk , geçmiş olsun. Saatlerdir arıyoruz şimdilik bir haber yok" dedi üzgün bir şekilde.
Demir: Size kim haber verdi" dedi .
Komutan: Adının Mirza olduğunu söyleyen bir çocuk aradı. Bir kadın Bahar Mirhan'ı kaçırır bende peşlerindeyim çabuk gelin dedi."
Dilşad: Mirza nerede" diye soru sorarak araya girdi.
Komutan: Bilgimiz yok, ikisini de saatlerdir ararız" dedi mahcup olmuş bir şekilde.
Mirza babasına bir şey dememişken neden jandarmayı aramıştı. Çok soru vardı cevabı olmayan.
Agir ağa ve Demir komutan ile konuştular. Yine bir bekleyiş vardı. Sabah olmak üzere idi. Etrafta adamlar çocukları arıyordu.
Berham ağa olanları duyunca düğün evine geldi. Bu iki ailenin başı beladan kurtulmuyordu.
Demir ve Agir ağanın yanına gidip " geçmiş olsun" dedi.
Agir ağa: Aram ağayı bulur bulmaz infaz edilecek" dedi öfke içinde.
Berham ağa: Aram'ın yaptığına emin misiniz? diye sordu.
Demir cebinden kağıdı çıkartıp: Bunu göndermiş" dedi üzüntü içinde.
Berham ağa kağıdı açıp okudu. Aram ağanın bu kadar aşağılık bir adam olduğu için okkalı bir küfür etti.
Berham ağa Demir ağanın kolundan sıvazladı. Destek olmak istedi ama evlat acısının dinmesi imkansız bir şeydi.
Demir ağa adamlarından haber gelmeyişi üzerine arabasına binip kızını aramak için Berham ağanın yanından ayrıldı.
Agir ağada hemen arkasından gelip arabalara binip Mardin'i köşe bucak aramaya koyuldular. Bunca saat beklemeleri dahi hataydı.
Arkalarında sayısız koruma ile karış karış Mardin sokaklarını aramaya başladılar.
Saatler geçti ama iki çocukta yoktu. Nereye gitmişlerdi. Şimdi ne haldelerdi kimsenin haberi yoktu.
Aç susuz saatlerce ailelerinden uzakta ne yapıyorlardı. İki babanın ciğeri yanıyordu. İki annenin feryadı tüm Mardin sokaklarını inletiyordu.
Evlat acısı tarifi olmayan tek şeydi. Annesi ölene öksüz derlerdi. Babası ölene yetim. Evladını kaybedene hiç bir kelime bulunamamıştı.
Bir umut kırıntısı aradılar. Belki bir gören vardır diye umut ettiler. Ama yoktu. Hiç bir Allah'ın kulu görmemişti.
Yer yarılmış sanki yerin dibine girmişlerdi. Bir haber, belki biri kurtarmıştır diye umut ettiler yoktu.
Ellerini semaya kaldırıp dua ettiler. Yaratan'dan yardım dilediler. Öğle olmak üzere idi. Hala düğün evinde bekleyiş sürüyordu. Bir ihtimal konaklarına giderler diye düşündüler, oradan da haber yoktu.
Bir vicdansız iki minik yavruyu analarından ayırdı. Kimse görmedi, duymadı. Bunca insan iki küçük çocuğu kurtarmaya güçleri yetmedi.
Bahar & Mirza bir melek olup uçtular sanki. Kanat açıp gökyüzüne gittiler.
Başka açıklaması yoktu. Saçma ama başka açıklaması yoktu.
Demir ağladı. Midyat sokaklarına sığmadı yüreği. Nefes alamaz oldu. Agir ağladı. Psikolojisi bozuk dediği oğlu yoktu.
Mirza'yı daha çok sevebilirdi. Mirza Agir yüzünden bu halde değil miydi?
Çaresizce düğün evine gittiler. Sevdiklerinin yüzüne nasıl bakacaklarını bilemeden gittiler.
Melek ve Dilşad bir umut bulmuşlardır diye ikiliye baktı. İki anne feryat figan bir halde ağlıyordu.
Bir telefon sesi geldi. Demir elini pantolonunun cebine götürüp telefonu çıkardı. Etrafındaki herkes arayan kişiyi merak ediyordu.
Telefonun üzerindeki numara bilinmiyordu. Açtı, sesi dışarı verdi" Demir ağa oyunumu beğendin mi? dedi karşı taraf.
Demir öfke içinde : kimsin, konuş ne oyunundan bahsediyorsun " dedi öfke içinde.
Karşı taraf: Kızın artık yok, kuş olup uçtu" diye kahkaha sesleri geldi.
Demir: Seni yaşatmam lan duydun mu beni" diye ağzına geleni söylemeye başladı.
Agir ağa araya girip: Çocukları teslim et, ne istersen, ne dilersen sana veririm" dedi üzgün bir şekilde.
Karşı taraf: ben istediğimi aldım Agir ağa" dedi dalga geçer gibi.
Bir süre ikna etmeye çalıştılar olmadı. Karşılarında psikopat biri vardı anlaşılan.
Karşı taraf: Cenazelerin helvası fındıklı olursa sevinirim" deyip telefonu kapattı.
Demir aramaya çalıştı. Numara yoktu. Cenaze ne demekti.
Kadınlar ağlamaya başladı. Demir ve Agir elini kalbine götürdüler. Bu acının tarifi yoktu.
Evlatları ölmüş olamazdı değil mi?
Yere çöktü dağ gibi iki beden. Artık umut yoktu. Artık haber yoktu. Konağın kapısı yavaş bir şekilde açıldı. Herkes ağlarken omuza dokunan iki el tüm konak halkına umut oldu.
Bölüm sonu...
Bahar ve Mirza gerçekten öldü mü?
Gelen kişiler sizce kimdi?
Yıldızları parlamayı unutmayın canlarım.
Bir sonraki bölüme kadar Allah'a emanet olun 🥰
Okur Yorumları | Yorum Ekle |