Mucizeler vardı, her şeyin bittiği anda var olan.
Mucizeler vardı umudun son bulduğu yerde var olan.
Mucize hayatın durduğu yerde yeniden doğmaktı.
İki minik el ailesine umut oldu.
Demir üzerindeki şaşkınlığı atıp: Bahar bahaaaar .... kızım" deyip Bahar'a sıkıca sarıldı.
Bahar korkmuştu. Korkunun etkisinde Mirza'nın elini sıkı sıkıya tutuyordu.
Mirza'nın da Bahar'dan farkı yoktu. Agir oğluna sıkıca sarıldı. Mirza küçük yaşına rağmen zorlu süreçten geçmişti. Korkuyordu , hala yaşadıklarını atlatamıyordu. Küçük bedeni babasının kollarında dahi titriyordu.
Agir ağa ağlayan oğlunun göz yaşlarını elleri ile silmeye başladı. Bazı acılar vardı ömür boyu insanın en derinlerinde yara olarak kalan. Mirza için belki de atlatamayacağı büyük travmalar yaşanmıştı.
Gece bitmek bilmemişti. Bir taraftan yaşadıkları şeyler, diğer taraftan Bahar vardı yanında.
Kaçırılma anı
*****
Bahar oyun oynarken bir kadın gelip Bahar'a şeker verdi. Bahar mutlulukla şekeri alıp yemeye başladı.
Bir süre sonra Bahar baygınlık geçirdi. Mirza arkadaşları ile sohbet ederken Bahar'ın yere düştüğünü gördü.
Tanımadığı bir kadın Bahar'ı kucağına alıp düğün evinden uzaklaştı. Bahar bu esnada kendine gelir gibi oldu. Kadın: annenin yanına gidiyoruz tatlım, anne bizi bekliyor '' dedi.
Bahar kadının kucağında sessizce annesinin yanına gitmeye başladı.
Mirza: Bahaaaar" diye bağırınca kadın telaşla Bahar ile alıp kaçmaya başladı.
Düğün evinden yeteri kadar uzaklaşmışlardı. Mirza korkuyla kadını takip etmeye başladı.
Kadın söyleneni yapıyordu. Mardin'de Mirhan aşireti ve Korkmaz aşiretinden habersiz kuş dahi uçmazdı.
Eski kullanılmayan ahıra gitti. Bahar kucağında uyumuştu. İlacın etkisi bir süre giderdi. Ortalık sakinleşince gelip alacaklardı. Bahar'ı ahırda bulunan çuvalların üzerine yatırdı. Kendi sağa sola giderek volta atıyordu.
Mirza uzaktan izledi. Yanına gelen yaşlı kadından telefon istedi.
Mirza: xalo telefona xwe bide min ( Yenge bana telefonu ver)
Kadın Mirza'yı tanıdığı için telefonunu verdi.
kadın:Emrê te li ser serê min e, tu here.( emrin başım üstüne ağam buyur)
Mirza telefonu aldı ama, babasının numarasını bilmiyordu. Kime ulaşacaktı, nereyi arayacaktı bilmiyordu. Annesinin: Oğlum başına bir şey gelirse jandarmayı, polisi arayabilirsin'' dediği aklına geldi.
Kadına jandarmanın numarası sordu.
Kadın numarayı söyleyince bir dakika daha beklemeden Jandarmayı arayıp olan biteni anlattı. Telefonu kapatınca kadına verdi. Beklemeye başladı. Bir süre sonra eski Broadway araba ahırın önüne geldi. İçinden iki adam inip ahıra girdi. Kadın bu sırada gitmişti.
Bir süre sonra adamlar gittiler. Onlara görünmemeye çalışıyordu. Korkuyordu! Ağlayamıyordu. Erkek adam ağlamazdı. Kendinden büyükleri döverdi. Bu adamlar çok büyüktü. Henüz oda küçüktü.
Beklemek fayda vermeyince ahıra gitti. Ahırın küçük camından içeri baktı. Bahar ağlıyordu. Kadın Bahar'a ağladığı için bağırıyordu. Bahar küçük ellerini yüzüne kapatıp ağlamaya devam ediyordu.
Mirza zeki çocuktu. Ani hareket edemezdi. Korkuyordu , korkusunun önüne geçen Bahar vardı. Bekledi. Bir süre sonra Baharın durumuna dayanamadı. Kadın Baharın kollarından tutmuş sinirle sarsıyordu.
Kadın Baharın susmadığını görünce yüzüne tokat atmaya başladı. İşte bu anda Mirza kadının kafasına olduğu camdan taş attı. Kadın elini başına götürdü. Eline gelen kırmızılıkla korkmaya başladı. Etrafa baktı. Camı fark edince korkarak gidip bakmaya karar verdi.
Mirza bu sırada kapıya gelip Bahara eliyle sus işareti yaptı. Bahar Mirza'yı görünce '' Miyza abii !'' diye bağırdı. Kadın Baharın bağırmasıyla camın kenarından ani hareketle arkasını döndü.
Mirza ile karşı karşıya kalması aynı anda oldu. Mirza büyümüş gibi bir eli cebinde kadına bakıyordu. Korkuyordu kadına belli etmemek için kendi ile mücadele ediyordu.
Kadın: Bu küçük velet mi beni durduracak. Hahhhahahaahaa'' diye boşuna korktuğuna emin oldu.
Bahar bir taraftan acıyan yüzünü tutuyor . Diğer taraftan ağlayarak Mirza'nın yanına geldi. Mirza Baharın elinden tutup tüm cesareti ile kadına: Şimdi buradan defol git. Birazdan tüm aşiret burada olur. Eğer olurda hata yaparsan seni ben öldürürüm'' dedi.
Kadın çocuğun haklılık payını düşündü. Bu çocuk buradaysa ardından da gelenler olmuştur diye ahırdan korkarak kaçmaya başladı.
Mirza kazanmanın verdiği yorgunluk ile yere çöktü. Bir süre sonra Baharın elinden tutup gitmeye karar verdi. İkisi aynı anda ayağa kalktı. Ahırdan çıkıp oradan gitmeyi düşünürken ahırın önüne bu sefer Toros araba geldi.
Kadının kaçtığından haberi olmayan adamlar ortalığın sakinliği ile Baharı alıp Aram ağaya götüreceklerdi. Mirza Bahara sus işareti yaptıktan sonra ahırda bulunan samanların ardına saklandılar.
Bahar konuşmasın diye devamlı '' sus, sus Bahar'' diye Baharın susmasını istiyordu.
İki adam içeri girdi. Kadını ve Baharı beklerken boş ahırla karşılaşınca okkalı bir küfür savurdular.
Kadın yoktu. Çocuk yok. Şimdi Aram ağaya nasıl hesap vereceklerdi. Adamlardan biri: Yürü gidip arayalım. Çok fazla uzaklaşamamıştır kaltak. Aklı sıra tüm parayı kendi alacak'' diye adamı ikna etmeye çalışıyordu.
Diğeri de bu duruma aklında kanaat getirince ahırın dışına çıkıp adamlarla birlikte arabaya binip oradan uzaklaştılar.
Mirza araba sesinden sonra derin derin nefes alıp vermeye başladı. Telefon aldığı kadın giden adamların ardından ahıra girdi.
Türkçe konuşmayı bilmediği için Mirza ile konuşup birlikte oradan çıktılar. Kadın Korkmazları bilse de Hanzade Mirhan'ın yardım ettiği kadınlardandı. Hanzade hanımın talimatı ile çocukları evine götürdü.
Aram ağanın adamları ev ev aramaya başladılar. Sıra kadının evine gelince kadın çocukları mutfak tezgahının altına saklayıp kapıyı açtı. Adamlar kadını kenara itip evi aramaya başladılar.
Her köşeye bakmaya başladılar. Ellerine aldıklarını yere fırlatıyorlardı. Eski evi büyük bir harabeye çeviriyorlardı.
Çocukları bulamayınca kadını tehdit edip evden ayrıldılar. Kadın ellerini başına koyup yere çökmüş bir şekilde ağlıyordu. Akşam olmuştu. Kendi çocukları ve kocası tarladan eve dönünce olanları anlamaya çalışıyorlardı.
Mirza ve Bahar hala mutfak tezgahının altında saklanıyorlardı.

Bahar ilaçların etkisi ile uyuya kalmıştı. Karı koca başlarına aldıkları belaya mı yansınlar, evlerinin haline mi bilemediler? .
Mirza bulunduğu yerde titreye titreye uyuya kaldı. Sabah güneşin ilk ışıklarıyla eski evin önüne bir araba geldi. İçinden iyi giyimli bir adam inip eski evin kapısını tıklattı. Adam korkarak gidip çalan kapıyı açtı.
İyi giyimli adam önce adamın perişan haline baktı. Hemen ardından evin durumuna. Endişe içinde: Çocuklar içeri de mi? diye sordu.
Adam önce korktu. İçerde dese Hanzade hanım yaşatmazdı. Demese bu beladan kurtulamazlardı. Çamur insanın üstüne bulaşınca yıkamadan çıkmaz ya; Adamın içinde bulunduğu durumda öyle idi.
İyi giyimli adam: Sana diyorum cevap versene adam. Beni Hanzade hanım gönderdi. Çocuklar içerde mi? diye adama öfke ile bağırdı.
Adam derince nefes alıp tezgahın altını gösterdi. Adam koşarak gidip tezgahın önünde yere çöktü. Örtüyü yavaş bir şekilde kenara çekti.
Mirza ve Bahar bir birine sarılmış titreyerek uyuyorlardı. Kendine ve Aram ağaya küfür etmeye başladı. El kadar bebelerin bu haline mi yansın. Gelmek için sabaha kadar beklemesine mi ?
İki küçük çocuğu arabaya kucağında taşıdı. Mirza gözlerini açar gibi oldu bir ara. Üşümekten titreyen bedeni daha fazla dayanamayıp uykuya yenik düştü.
Adam arabayı çalıştırması için şoföre talimat verdikten sonra hastaneye doğru gitmeye başladılar. Yolda Hanzade hanımı arayıp kısa bir bilgi verdikten sonra yola devam ettiler. Hastaneye gelince hazırda bekleyen çocuk doktorları çocukları sedyeye alıp gereken tedaviyi yaptılar. Yarım saat içinde iki çocukta kendine gelmişti.
Çocukların sevdikleri yemeklerden hazırlatıp bir gün boyunca aç kalan küçüklere hemşireler yedirmeye başladılar.
Bir saat sonra iki çocukta kendine gelmişlerdi. Ayağa kalkıp arabaya binip düğün evine doğru gitmeye başladılar. Düğün evinin kapısına gelince Mirza Bahar'ın elinden sıkıca tuttu.
Dün yaşadıkları an be an gözünün önüne gelmeye başladı. Gözleri dolmaya başladı. Ağlamayacaktı. Ağlamak erkek adama yakışmazdı.
ŞİMDİKİ AN........
Melek ve Dilşad evlatlarını babalarından ayırıp sıkıca sarıldılar. İki anne evlat acısıyla tüm gece perişan olmuştu.

Bazı olaylar vardı. İnsanı içen içe öldüren. Çocukların aklında çocukluk dendiği an oynadıkları oyunlar, ailesi ile geçirdikleri güzel günler kalması gerekirken Mirza için derin yaralar kalmıştı.
Bahar için Mirza'ya bağımlı olacağı geleceği vardı. Mirza için severken kaybetme korkusu kalacaktı.
İnsanın kişiliği böyle anlarda değişmez miydi. Yaşadıklarımız bizi biz yapmaz mıydı?
İnsan çocukluğunu düşününce anlatacak bir şey bulamazsa benim çocukluğum yok demez miydi?
Çocukluğumuzu elimizden alanlar, bizi yarım bırakanlar bu hayatta gerçekten mutlu olacaklar mıydı?
İnsan çocukluğunda büyümek için günleri sayarken, büyüdüğü zaman neden geleceğini saymayı bırakır.
Bir hırs, inat uğruna çocukların çocukluğunu elinden almayı bırakmayan büyükler bunun hesabını nerede verecekti?
Artık çoğu hayata üzülmeyi bıraktım. Çoğu hayat için ağlamayı. Belki kimisine göre vicdansızım. Kimisine göre acımasız. Herkes yaptığının hesabını veriyordu. Çıkar uğruna yapılan acımasızca şeyler elbet bir gün cezasını bulacaktı.
Beni ben yapan değerler elimden alındığı günden itibaren gülmeyi dahi bıraktım. Çocukluğumuzu elimizden alan zalimlere gün yüzü gösterme Yarabbim.
Çocukluğumuzun bizde en güzel değerlerle kalması umuduyla.......
Bölüm Sonu.........
Bir sonraki bölüm görüşmek üzere. Hepiniz Allah'a emanet olun
Okur Yorumları | Yorum Ekle |