Bazı anılar girdap gibi içine çeker.
Bazı anılar ölüm gibi bedeni üşütür.
Bazı anılar vardır ,ruhu öldürür.
Bazı anılar ,severken ölmek gibidir.
O düğün gününden sonra Mirza eskisi gibi olmadı. İçinde yaşadığı korkunun tarifi yoktu.
Bahar ile birlikte mutfak tezgahının altında titreyerek uyuyan bedeni değildi aslında.
O gece ruhu da korkunun esiri olmuştu.
Çocukluk anıları bazılarına göre önemsizdir. Bazılarına göre derin travmadır.
Mirza ona anlatılan ağalığı değil, yıllarca içinde yaşadığı duyguların ağası olacaktı.
Yaşadıkları yarınını şekillendirdi. Yaşadıkları, içinde atamadığı duygular Bahar'a olan sevgisini arttırdı.
Yıllarca abilik yaptı. Yıllarca Bahar'ı korudu.
Bahar 18 yaşına girdiği gün birlikte bir ömrü aklına kazıdı.
Bahar'ın başlarda hissettiği şeylerde bir abi sevgisiydi. Arkadaşları Mirza'nın yakışıklılığını konuştukça içinde biriken duygulara engel olamadı.
Mirza büyüdü, Mardin'in en yakışıklı ağası oldu. Geniş omuzları, badem gözleri, uzun boyu, gamzesi ile tüm kızların dikkatini çeker oldu. En çokta Bahar'ın.
Bahar Mirza onu fark etsin diye gözlerinin en derinlerine bakıyordu. Mirza kimseye bakmasın, gönlüne başkası düşmesin diye her gün Korkmaz konağına gider oldu.
Dilşad için kızına arkadaş, oğlu Araf için gelecekteki gelini idi.
Evet evet doğru okudunuz Dilşad ve Melek bu konuda aynı düşüncede idi.
Araf ve Bahar evlensin diye her gün Allah'a dua ediyorlardı.
Araf kuşları, kedileri ve atı ile aşk yaşıyordu. Hayvanlara olan sevgisi tüm çevrede dilden dile dolaşıyordu.
Mirza ağa olacağı için şimdilik kızların çok fazla dikkatini çekmiyordu.
Oysa bir söz vardı " Hayvanı seven insanı da sever " diye.
İnsanlar güçlü olanı seviyordu halbuki. Güç, para tüm değerlerin önüne geçiyordu.
Sevgi vardı oysa; kalpleri yeşerten.
Sevgi vardı; ruhu güzelleştiren.
Sevgi vardı; ömrü bereketli kılan.
Sevda ömür demekti. Sevda kimisine göre şiirlere konu, kimisine göre hikayelere.
Sevda bana göre sonsuzluk demekti. Açılan yaraların kapanması,
Kapanması zor olan duyguların ilacı idi.
Araf sevdanın yeşil tonuydu.
Mirza siyah tonu.
Biri Baharın simgesi , diğeri ateşin gıdası.
Biri umudun yeşermesi, diğeri umutların sonsuza kadar karanlığa gömülmesi idi.
Günler böyle geçti. Bahar Mirza 'ya 15 yaşında sevdalandı.
Mirza Bahar'a 18' inde. İki sevdalı gelecekten habersiz Sevda ateşine tutuldu.
Bayramlar daha bir anlamlı idi. Bir birlerine en çok bugün de yakınlardı.
Bayram da sarılabiliyorlardı.
Bayram da birbirlerinin gözlerinin içine bakabiliyorlardı.
Bayramlar sevdanın önündeki setti. Kimse ikilinin duygularını fark etmiyordu. Herkes güzel anılar biriktirme derdindeydi.
Mirza sabah ezanı ile uyandı. Yataktan kalkıp lavaboda rutin işlerini bitirdikten sonra giyinme odasına gitti.
Siyaha olan tutkusu dilden dile dolanır olmuştu. Tüm kıyafetlerinin siyah olduğu raflarda , bir tane beyaz gömlek vardı.
Tüm siyahı bir beyaz etkisi altına alır gibi idi. Beyaz gömleğin olduğu rafa gidip eline aldı. Hatırladıkları ile yüzünde tebessüm oldu.
Bahar doğum gününde hediye etmişti. Doğum gününü sevmeyen adam ; Bahar'ın hediyesini alıp dolabının en güzel köşesine koymuştu.
Mirza gömleği atar diye bekleyen ev ahalisi bu duruma oldukça şaşırmıştı. Mirza'nın Bahar'ı idi o. Siyahın beyazı.
Siyah bir takım seçti. Siyah gömlek severdi normalde. Bu bayram beyaz gömleği giyecekti. Bu bayram Bahar'a sevdasından bahsedecekti. Bu bayram siyahın en koyu rengi olan adam beyazın huzuruna teslim olacaktı.
Hazırlandıktan sonra odasının karşısında duran terasa çıktı. Yaz aylarının sıcağında sabahın serinliği gibi yoktu. Ezanın okunması ile Araf ve Agir ağada avluya indiler.
Mirza Mardin semalarında hayallere dalarken avludan gelen seslerle merdivenlere yöneldi. Onu ilk fark eden Dilşad hanımdı. Oğlunu baştan aşağı süzdükten sonra üzerindeki gömleğin Bahar'ın aldığı gömlek olduğunu hatırladı.
Aklına türlü türlü şeyler geldi. Araf ile Bahar olacaktı. Mirza'nın ettiği iş miydi şimdi?
Kaderin çizdiğine kimse engel olamazdı halbuki . Mirza babası ile konaktan ayrıldı. Araf abdest alıp arkalarından gidecekti.
Erkekler camiye gittikten sonra kadınlar bayram kahvaltısı için mutfağa gitti. Bugün Mirhan'lar da kahvaltıya gelecekti. Kahvaltıdan sonra kurban kesilecek, kurban etleri fakir fukaraya dağıtılacaktı.
Mirhan konağında da hummalı bir hazırlık vardı. Agir ağa olduğu için bu bayram kahvaltı Korkmazlar da olacaktı. Kahvaltıdan sonra gelen konuklar ağırlanacaktı. Melek hazırlanan sevdasına şöyle bir baktı.
19 yıl olmuştu evleneli. Ne zorluklar çekmişlerdi. Sevdalarının bedeli olduğu gibi, mutlulukları da olmuştu.
İmtihanları çetin olmuştu. Sonu güzel bitmişti. Onlar Mardin'in tüm tabularını yıkan sevdalıları idi.
Onlar Mardin'in olmaz denileni başaran çifti idi. Onlar kızların kız kurusu olmadığının örneği idi.
Melek oturduğu berjerden kalkıp Demir'in arkasından sarıldı. Demir önce irkilse de sonra sevdasının elini dudaklarına götürüp öptü.
Demir: Seni seviyorum Meleğim'' dedi. Bir ömür bu eli bırakmayıp bu sözü her fırsatta söyleyecek kadar seviyordu.
Melekte Demir'in kulağına yaklaşıp '' Koca çınarım bende seni seviyorum'' dedi. Mucizesi idi Demir ağa. Umudunu kaybettiği yerde umutlarını yeşerten adamdı.
Melek sevdasının alnından öpüp oğlunun seslenmesi üzerine odadan çıktı. Bugün bayram olmasa idi şuan bu odadan kesinlikle hiç bir güç onları çıkartamazdı.
Bu konak onların sevdası ile eski kasvetli günlerinden kurtulmuştu. Bu konak geçmişe sünger çekip yeniden başlangıçların adı olmuştu. Hanzade hanımın hayalleri dahi haram saydığı anıları yaşanır olmuştu.
Ömer Asaf oradan oraya volta atıyordu. Babası bir türlü annesinden ayrılamıyordu. Her gittikleri yere bir türlü zamanında gidemiyorlardı.
Demir kızgın boğa gibi kızarmış oğluna tebessüm ederek baktı. Oğlunun dakik olması hoşuna gitse de karısı ile en güzel dakikalarının katili idi. Bahar avluda tatlı tatlı atışan babası ve kardeşine baktı.
Bu duruma artık alışmıştı. Her sabah Ömer ağa bir şeyler bulup babası ile atışıyordu. Annesinin kaş göz işareti ile odasına gidip pijamalarını çıkardı. Önce banyoda elini yüzünü yıkayıp elbise dolabının karşısına geçti. Giyeceği elbise tabi ki beyaz renkli dizlerinin altında biten, siyah askıları olan, siyah kemer detaylı bir elbise idi.
Mirza siyahı seviyordu. Bahar beyazı. İki zıt renk bu kadar güzel bir araya gelirdi.
Bahar hazırlandıktan sonra aynada kendine baktı. Bugün çok güzel olmalı idi.
Bugün Mirza ile sarılıp bayramlaşacaktı. Şifonyerin üzerinde duran bahar kokulu parfümünü alıp sıktı.
Artık hazırdı. Avludan gelen sesler üzerine hızlı adımlarla merdivene yöneldi. Merdivenden koşar adımlarla bir çırpıda avluda inmişti.
Önce babasının elini öpüp bayramlaştı. Sonra hedası Hanzade hanım ve dayesi Melek hanımın ellerini öptü. En son Ömer Asaf ile bayramlaştı.
Kendi aralarında bayramlaşma bittikten sonra evin çalışanları ile de sırası ile bayramlaştılar.
Bahar için evin en küçük çalışanı Ayşe'nin yeri ayrı idi. İki kız kardeş gibi bir birleri ile sarıldılar, bayramlaştılar.
Bugün ikisinin planları vardı. Birlikte Korkmazlardan döndükten sonra okuldan arkadaşları ile bulunacaklardı.
Birlikte bayramı geçirip, bu mübarek günü edâ edeceklerdi. Midyat'ın semaları bu dostluğa tekrar şahit olacaktı.
Demir ağanın seslenmedi üzerine konaktan ayrılıp hazırda bekleyen arabalara binip Korkmaz konağına doğru gitmeye başladılar.
Bir süre sonra Korkmaz konağının kapısına gelince arabadan indiler. Kapının önünde bekleyen korumalar Mirhanların geldiği konak ahalisine haber verince Agir ağa ve Mirza karşılamak için kapıya çıktılar.
Dilşad hanım ve Asiye hanım son kez her şey tamam mı diye kontrol ediyorlardı .
Dilan uykusundan yeni uyanmış bir şekilde avluya indi. Dayesi Dilşad kızının bu hali karşısında ayağındaki ayakkabıyı çıkartıp Dilan'a doğru fırlattı.
Dilan terliğin koluna çarpması üzerine " uyandım Dilşad sultan şimdi hazırlanıp geliyorum" dedi şirin görünmeye çalışarak.
Bir taraftan acıyan kolunu tutup koşarak odasına gitti.
Dilşad kızının arkasından umutsuzca baktı. " Bu kızdan adam olur mu gerçekten merak ediyorum. Görüyorsun jimom sabahtan beridir kaç kez odasına gittim" diye kızına kızıyordu.
Konağın içinde bunlar olurken dışarı da ortalık alev almıştı.
Mirza babası ve Mirhanların koyu sohbetinden yararlanıp sevdasını sarıp sarmalamıştı. Bahar'da karşılıksız kalmamıştı.
Bahar: Bayramın mübarek olsun Mirza ağabey'' dedi. Sevdiğine ağabey demek kadar ağır bir duygu var mıydı?
Mirza içinden ağabey kelimesine okkalı bir küfür savurdu. Severken gizlemek bu durumlara sebepti.
Mirza ağabey kelimesine tepkili bir şekilde: Senin de bayramın mübarek olsun Bahar'' dedi.
Bahar Mirza'nın sesindeki tepkinin nedenini anlayamadı. Mirza ondan uzaklaşan Bahar'a yakın olmaya çalıştıkça Bahar mesafeli duruyordu.
Mirza Bahar'ın kendine ağabey diye yaklaşmasından dolayı mesafeli kalmayı tercih etmişti. Bahar içinde çıkan yangının farkında ailesinin yanına gitti.
Mirza yanından giden sevdasının ardından bakmakla yetindi. '' Bu gün benim Bahar'ım olacaksın. Bir daha benden gitmene izin vermem güzel gözlüm'' dedi iç çekerek.
Mirza'nın Bahar'ı idi o. Siyahın beyazı , gecenin gündüzü . Kapı önünde bayramlaşma faslından sonra nihayet akıllarına konağa girmek gelmişti.
Asiye hanım ve Dilşad kapıda Mirhanları karşıladı. Hanzade hanım Asiye hanım ile bayramlaşırken Melek ve Dilşad birbirine çoktan sarılmıştı.
Araf ve Bahar sarılınca Mirza burun kemiğini sıktı. Kızgın boğa gibi nefes alıp veriyordu. Öfkesi dışardan belli olsa da kimse umursamadı. Mirza'nın hali diğerlerine göre normal geliyordu.
Bazı öfkeler geleceği belirler. Bazı anılar beden de yara bırakır. Ruh ölür. Ruh bu girdapta boğulur. Ruh acı çekerde kimse duymaz. Ölüm sadece mezardakilere yoktur. Ölüm severken ölmek gibidir.
Agir ağa: Kurt gibi acıktım Demir ağa ; seni yememi istemezsen buyrun sofraya'' dedi.
Demir önce tebessüm edip: Senin dişin beni kesmez. Unutma ağalığı ben sana verdim. Verdiğim gibi almasını da bilirim. O zaman kim kimi yiyor görürüz'' dedi imalı bir şekilde.
Demir korkuyordu. Agir merhametli adamdı. Mirza ağa olursa ortalığı kan götürürdü. Araf ağa olsun dese olmazdı. Ağabeyi varken Araf'a ağalık düşmezdi. Bu konuda dikkatli olması gerekiyordu.
Agir ağa oğlu Mirza'ya baktı. Demir ağanın ne dediğini fazlası ile biliyordu. Önemsemez görünüp sofrayı gösterdi. Elinden şimdilik bu geliyordu.
Hep birlikte kadınlar ayrı, erkekler ayrı kahvaltı yaptılar. Güzel geçen kahvaltıdan sonra gençler hep birlikte ahırların bulunduğu yere gitmişlerdi.
Araf Bahar ile beyaz atını severken, Mirza siyah atı ''Ateş çemberini'' ahırdan çıkardı. Simsiyah gözleri ve siyah yelesi ile tüm dikkatleri üzerine çekiyordu. Burnundan alnına kadar beyazlık Bahar'ı temsil ediyordu.

Mirza çalışanın getirdiği siyah çizmesini giyip atın üstüne çıkmıştı. Şov yapar gibi bir hali vardı. Avluda oradan oraya gidiyordu. Bahar gözlerini ayırmadan Mirza'yı izliyordu. Ahhh ah attan korkmasa şuan kendisi de ata binmek isterdi.

Araf Bahar'ın istekle Mirza'ya baktığını görünce '' istersen beyaz yeleme birlikte binelim'' dedi. Mirza bu sırada yanlarına gelmiş çalışandan su alıp içiyordu. İçtiği su Araf'ın Bahar'a olan tepkisinden sonra boğazına kaçtı. Bahardan önce davranıp: Bahar benimle ata binecek'' dedi.
Boğazı gıcıklanmıştı. Bu durumu şuan önemseyecek değildi. Bahar Mirza'nın atından korkmasa birlikte binmek isterdi. Korkunun ecele faydası yoktu . Korkusu ağır basıp Araf ile binmek istediğini söyledi.
Mirza: Bahar başına bir şey gelse Demir ağaya nasıl hesap vereceğim hiç düşündün mü? dedi öfkeli çıkan sesi ile.
Bahar: Ben vazgeçtim ağabey'' dedi kırılmış sesi ile.
Mirza attan inip Bahar'ı kucağına alıp: Önce isteyip sonra vazgeçmek bir hanım ağaya hiç yakışmıyor güzel gözlüm'' dedi.
Bahar ve diğerleri bu duruma önce şaşırsa da Bahar belki atlara olan korkusunu bu sayede atlatır diye kimse ses etmedi.
Bahar: Ömer ağa bacını kaçırıyorlar sen ses etmezsin. Anca babamla evde didişmeyi bil sen '' dedi sitemle.
Ömer ağa: Mirza ağanın yanında benim ne hattime. Benden önce sana ağabeylik yapar. Babam ayrı Mirza ağabey ayrı ete'' dedi.
Dilan: Ağabeyimden korkan korkak ağa bozuntusu'' dedi alayla.
Ömer ağa: Kızım ağabeyinden neden korkuyum. Seni alan korksun'' dedi ima ile.
Araf bu duruma bozulsa da sessiz kalmayı tercih etti.
Mirza bugün Bahar'a her şeyi açıklayacaktı. Bugün Siyah beyazına kavuşacaktı. Mirza ata önce kendi bindi. Sonrasında Bahar'ı önüne gelecek şekilde binmesini sağladı. Bahar korkudan gözlerini kapatsa da bir şey diyemedi.
Sesi en derinlerine kaçmıştı. Mirza bir eli ile yuları tutarken , diğer eli ile Bahar'ın karnından tuttu.
Bahar önce irkilse de Mirza'nın sesi ile kendine geldi. İlk defa bu kadar yakınlardı. Bayramlar da sarılsalar da bu durum çok farklı idi.
Mirza: Gözleri aç her zaman yanındayım'' dedi güven veren sesi ile.
Bahar: Gözlerim açık , lütfen beni indir'' dedi korkarak.
Mirza atın yuları oynatarak hareket etmesini sağladı. Ateş çemberi yavaş yavaş gitmeye başlayınca Bahar çığlık atması aynı anda oldu. Mirza Bahar'ın düşmemesi üzerine elini Bahar'ın karnında bastırdı. Bu ikisi içinde değişik duygular demekti.
Bahar : Ağabey ben inmek istiyorum'' dese de anlamsızdı. Araf Bahar'ın korkusu üzerine atını hazırlatıp arkalarından gitmeye başladı.
Mirza Araf'ın yanlarına geleceğini anlayınca atını hızlandırdı. Bugün sevdasına kavuşacaktı.
Bahar Mirzaya kendini yasladı. Bu durumdan kurtuluş yoktu. En azından kendini koruma altına alabilirdi. Çitlerden atlayan atın ardından Araf ve diğerleri Mirza'nın ne yapmaya çalıştığını anlayamadı.
Mirza : Seninle konuşacaklarım var Bahar, sakın korkma güzel gözlüm'' dedi. Bahar kafasını olumlu anlam da salladı.
Birlikte Dunaysır Köprüsüne kadar gelmişlerdi. Attan inip birlikte köprünün üzerinde yürümeye başladılar.

Bahar merakla Mirza'nın ne diyeceğini bekliyordu. Karşı taraftan iki köylü kadın yanlarına gelip bayramlaştı. Mirza giden kadınların ardından Bahar'a duygularını açıklamaya karar verdi.
Mirza: Bahar burası en sevdiğim yer '' dedi.
Bahar: Öyle mi? Hiç bilmiyordum ağabey'' dedi.
Mirza Bahar'a yaklaşıp: Ağabey demeyi bıraksan nasıl olur sence'' dedi sesindeki şefkatle.
Bahar: Uygun olmaz ağabey. İnsanlar ne der sonra'' dedi endişe ile.
Mirza Bahar'ın elinden tutup'' seni seviyorum Bahar'' diyeceği zaman Araf yanlarına geldi.
Araf: Ağabey Demir ağa konaktan ayrılıyor. Bahar'ı bekliyorlar. Kurbanlıklar kesilecekmiş babamda seni çağırdı'' dedi.
Mirza Bahar'ın elini bırakmadan '' geliyoruz'' dedi. Araf Mirza ile Bahar'a baktı. Ellerini bırakmaması elbette soru işareti idi.
Bahar ayağında hissettiği acı ile: Ahhhhhh ayağım'' diye endişe ile bağırdı.
Bölüm sonu.......
Bölüm nasıldı?
Beklenen bölümler geldi.
Sizce Bahar ile Mirza yola nasıl devam edecek?
Bahar neden acı çekerek bağırdı?
Bir sonraki bölüme kadar Allah'a emanet olun......
Okur Yorumları | Yorum Ekle |