
Kararlar vardı; alınması gereken... Kararlar vardı; sevdanın önüne set olan...
Kararlar vardı; kabul edilse ucu ölüm, kabul edilmese tufan olan...
Kararlar vardı; bir ip, bir boncuk...
Kararlar vardı; bir tesbih, bir aşiret...
Kararlar vardı; sevda ile tüm dünyaya hükmetmek gibi...
Kararlar vardı; ateşle , barut misali...
Kararlar vardı; ölümle yaşam arası...
Kararlar bazen insanın hayatını alt üst ederken, bazen de mutluluklar getirirdi.
Kararlar severken ölmek gibiydi...
Kimse senin dalgalarla nasıl boğuştuğuna bakmaz gemiyi limana getirip getirmediğine bakar? diye Şamil Tayyar boşuna dememişti. Kimse senin gemiyi nasıl limana getirdiğine bakmaz. Düşe- bata limana gelirsin de bu süre de senin yanında hiç kimse kürek çekmez.
Hatta başarmaman için engel dahi olurlar. Ellerine gelen her türlü hileyi-hurdayı yaparlar. Sürüye uyup yolda kalmaktansa kendi hayat mücadeleni gerekirse tek başına vereceksin.
Önemli olan geminin limana ulaşması değil mi? Önemli olan sonunda senin ben başardım demendi.
Başarmak kadar güzel bir duygu yoktu. İnsanlar senaryolar üretir ve uygularlar , bizler ise tüm çizilen senaryolara takılmadan önümüze bakmak zorundayız. Ömür çok kısa ve bize yazılan senaryo sadece 60 yıldan ibaret. Bunun için kendi senaryomuzu yazıp oynama vakti.
Demir kız kurusu adamın kızını aldı. Kuma almak yerine ağalığı bıraktı.
Agir kan davası uğruna berdel ile evlendi. Mecburiyetini başına taç etti.
Mirza sevdi kardeşi ile kan davalı olmayı göze aldı. Bilmedikleri vardı ilerde pişmanlık sebebi olacak.
Ağalığı alalı bir hafta olmuştu. Çalışma odasında camın kenarında Rıfat ağanın verdiği tesbihe bakıyordu. Elinin içinde bir kaç kez çekti. Demir ağaya karşı aşırı öfkeli idi. Ağa olduğu gün Demir ağa: Ben senin ağalığını kabul etmiyorum Mirza bilesin. Ağa olduğu gün eline kan bulaşan birisi benim kapıma kız istemek için gelmesin'' dedi tam devam edecekken Mirza'yı susturmuştu.
Sevdası için nice bedeller ödemeye hazır olan adam ; şimdi kızının sevdasına karşı çıkıyordu.
Demir ağa: Ağa sensen hüküm tüm aşiretindir bunu bil ona göre davran'' deyip çekip gitmişti. Bahar'ı İstanbul'a gönderdiği gün Mirza havalimanına gitmiş ve Bahar ile konuşmak istemişti.
Demir ağa buna da engel olmak istemişti. Bahar son kez konuşmak istemiş ve Mirza'yı dinlemişti. Mirza sevdasına sarılmak istese de Bahar bu sefer izin vermemişti.
İlk defa Mirza ile sarılmak istememişti. Belki de gerçekten Mirza'yı abisi olarak görüyordu.
Mirza: Güzel gözlüm neden böyle yaparsın. Neden bana sarılıp veda dahi etmezsin. Seni kızdıran nedir söyle bana? dediği anda duymak istemediği her şeyi duymuştu.
Bahar: Ben eli kana bulaşmış birine sarılmam. Bana duyguları varken aşiret ağalarının önünde adımı lekeleyen birine sevdalanmam. Emri baki olan hiç bir şeyi sevmem. Masum biri içinde olsa sen can alamazsın Mirza ağabey'' dedi ağlamaklı sesi ile.
Mirza: Eğer ölmese idi yine gelecekti. Bu sefer belki de bir kıza tecavüz edecekti. Hadi diyelim Bahar ölmedi yaşıyor. İlerde bir gün gelip benim kızıma karıma dil uzatmayacağının garantisi var mı? dedi.
Bahar düşündü; böyle düşününce haklıydı. Kısasa kısas vardı. Peki duygularını neden önce kendine gelip söylemedi. Belki de sevdası yalandan ibaretti. Ağa olmak için kendini kullanmıştı. Babası (seven adam sevdasını ulu ortamda dile getirmez. Namusu beller. Namusuna sahip çıkıp aşirete konu yapmaz) demişti.
Babası annesini tüm aşirete karşı korumuştu. Mirza ise sadece kendi adını kullanıp aşiretin başına geçmişti.
Bahar: Ağa sensen hüküm senindir ağam. Ben yolumu çizdim. Sende yolunu seçtin. Allah'a emanet ol. Bir abi olarak bana her zaman destek oldun, hakkım sana helaldir '' Mirza bir şey söyleyemeden gitmişti. Demir ağa ve Melek hanım kızlarını alıp bekleme alanına gitmişti.
Mirza hızlı adımlarla otoparka gitmiş ve arabasına binip son gaza basıp havalimanından uzaklaşmıştı. Eli ile arabaya vurarak gidiyordu. Bu sırada eli bir an radyoya çarptı ve radyodaki şarkıya eşlik etmeye başladı.
Mirza: Seninle bir ömrüm olsun istedim Bahar. Kısa olsa da seninle bir hayatım olsun istemiştim.
Yarime bir haber salın, yine sızlar sol yanım Demir ağa.
İçin rahat olsun bir sevdayı yarım bıraktın. İçin rahat olsun Demir ağa beni sevdamdan ettin.
Radyoda çalan şarkı duygularına hitap ediyordu. Bir sevdaya tüm dünya karşı olur muydu?
Mirza: Oluyormuş. Tüm dünya benim sevdama; hatta bana karşıymış da benim haberim yokmuş.
Allah belamı vermemiş ki ağa oldum. Şimdi benden kork Demir ağa. Şimdi benden kork'' deyip direksiyonu eliyle sıktı.
Otobanda son hız giderken karşıdan gelen araçlara tehdit oluşturuyordu. Kazalar bir anlık öfke ile yapılmaz mıydı? Ardında çalan kornaları duymadan ilerledi.
Mirza: Allah seni bildiği gibi yapsın Demir ağaaa '' deyip bağırdı. Gözlerinden akan yaşlara engel olmadı. Gözlerinden akan yaş değil yarım kalmışlıktı.
Radyodaki şarkılar bugün Mirza'yı anlatıyordu. Belki de başkaları da yarım kalmıştı.
En derinimsin. Kuytu köşemsin dedi sanatçı.
Mirza: Derinlik falan yalan oldu. Bahaaaar bana neden bunu yaşattın. Ben senin adını ağzıma almaya haya ederken sen beni yarım bıraktın. Güzel gözlüm demedim mi sana Bahar. Ben sana güzel gözlüm dedim. Sen beni yaraladın gittin .
Aklına gelenle arabayı ölüme sürdü. Gözlerinin önü karardı. Artık etrafındaki araçları dahi gözü görmüyordu. Artık tüm öfkesi kendine idi. Duyguları değişiyordu. Geçmişi düşünmeye başladı. Beyaz giymeyen adam beyaz giymişti. Siyaha tek yakışan renk beyaz değil miydi?
Siyahı beyaza boyamaya karar vermişti. Şimdi siyaha en çok yakışan renk kırmızı olacaktı. Mirza'nın kanı ile yer-gök bulanacaktı.
Önüne bir araç geçip çarpmaya başladı. Mirza: Ne yapıyon lan, ölüme mi susadın'' diye bağırdı.
Masum birinin canına kıymamak için arabasını durdurmaya karar verdi. Ayağını firene basarak hızını yavaşlatmaya çalıştı. Frene basıp kısa süre bekleyip ayağını çekiyordu. Bu hareketi bir kaç kez tekrarladıktan sonra araba yavaşladı. Kenara çekip öfke içinde diğer arabanın şoförüne küfretmeye başladı.
Ağzına geleni saydırıyordu. Bir kaç saniye içinde ölmeyi düşünüyorken şimdi gereksiz biri onu durdurmuştu. Gidip adamın suratına yumruğunu geçirdi.
Adam: Eğer için rahatlayacaksa vurmaya devam et. Bilesin ki ne yaşıyorsan ölerek kurtulamazsın. Yarım kalmışsın tıpkı benim gibi. Gel yaramızı birlikte kapatalım'' dedi elini yüzüne götürürken.
Kaşının üstünde hissettiği ıslaklık ile yüzünü ekşitti. İyilik yapalım derken kaştan olmuştu.
Mirza: Benim yaram kapanmaz var git yoluna'' deyip arabasına binip oradan uzaklaştı.
Öfkesi tüm Mardin'i yakacak kadar güçlü idi. Tüm Mardin'i kana bulamaya yemin etti. Yarası da öfkesi de geçmeyecekti.
Konağa gitmeye karar verdi. Her şeyin başladığı yerde bir karar verecekti. Rıfat ağanın dediği aklına geldi.
Rıfat ağa: Mafyanın başına geç Mirza. Benden sonra masanın yeni babası sensin. Öleceksem dahi şerefimle ölürüm. Masayı kendi hırsları için kullanacak birinin geçmesine izin verme. Bu tesbihi al ve masanın babası sen ol, başka bir şey istemem senden''
Mirza: Ben karaktersiz bir adam değilim'' dedi. '' Ben aşağılık biri değilim. Mafyanız batsın laan. Beni sevdamdan ettiniz'' dedi öfke içinde.
Konağa giden patikaya girdi. Bir süre sonra konağa gelmişti. Arabayı kapının önüne gelişi güzel park edip içeri girdi. Kapıdaki korumalar baş selamı verseler de Mirza görmemişti. Öfkesi tüm Mardin'i yakmaya yeterdi. Mirza ateş topundan farksızdı. İçi yanıyordu. Sol tarafı acıyordu. Sol yanı paramparça idi. Yüreğinin yangını sönecek gibi değildi.
Dilşad hanım ve Asiye hanım gördüler Mirza'yı. İkisini de muhatap almayıp çalışma odasına gitti.
Hızlı adımlarla masanın yanına gidip çekmeceden tesbihi aldı. Eline aldığı tesbihi atacakken gelen telefon sesi ile durdu.
Tesbihi masanın üzerine bırakıp, telefonu cebinden çıkarttı. Bir umut Bahar arıyor diye düşündü. Ekranda yabancı numarayı görünce önce açmak istemedi.
Mirza: Hangi Allah'ın belası ise açmadan kapandı'' dedikten sonra aynı telefon numarası tekrar aramaya başladı.
Mirza: Ne var laan. Boş muhabbet edeceksen gelip seni bulur gebertirim bilesin'' dedi öfke içinde.
Karşı taraf: Mirza söylenildiği gibi cengavermişsin.
Mirza: Kimsin lan'' dedi merak içinde.
Karşı taraf: Rıfat Parezli'nin adamıyım.
Mirza: Bana kan isteriz falan deme. Zaten canım yanıyor bir kurşunda sen sıksan kaç yazar bu hayatta'' dedi.
Karşı taraf: Kan istesem konağını başına yıkarım.
Mirza: Kan istemiyorsan ben ne istiyon lan.
Karşı taraf: Mafyanın başına geçmeni istiyoruz.
Mirza: Mafyanızda sizde yerin dibine batsın. Sizin yüzünüzden sevdamdan oldun. Ben sizin gibi karaktersiz miyim?
Karşı taraf: Karaktersiz falan ayıp oluyor Mirza. Demir ağayı bizim yardımımız olmadan bitiremezsin.
Mirza: Demir ağa kimin umrunda.
Karşı taraf: Senin ve bizim umrumuzda.
Mirza: Sizin Demir ağa ile ne alıp veremediğiniz var?
Karşı taraf: Tüm işlerimizi baltalıyor.
Mirza: Siz ne iş yapıyorsunuz? Demir ağa sizi nereden tanıyor bunların cevabını ver bana.
Karşı taraf: Kaçakçılık, toz ne ararsan var bizde. Demir ağaya gelirsek bizi tanımaz.
Mirza: Demir ağa ile ne alıp veremediğin var lan senin?
Karşı taraf: Koçum aceleci davranma. Hepsinin cevabı var bende.
Mirza: Bunu anlamayacak kadar cahil değilim. Laf cambazlığı yapma bana çabuk anlat.
Karşı taraf: Benim sözümü kesmeden dinle o vakit. Biz insan kaçakçılığından tut, toz işine kadar yaparız. Kimin ne sıkıntısı varsa yardımcı oluruz. Devlet bizim düşmanımız. Demir ağada devletin adamı. Bölge de bize göz açtırmaz. Bu sebeple kırmızı çizgimiz. Demir ağanın ölmesi için bize sen yardım edeceksin. Bizde sana sevdiğini alacağız.
Mirza: Demir ağa ile meseleniz sizi ilgilendirir. Ben şerefsiz değilim. Sizinle benim işim olmaz.
Karşı taraf: Sen yine de acele etme. Önce düşün sonra karar ver. Ben seni tekrar arayacağım'' deyip kapattı.
Mirza tesbihi masanın üzerinde alıp camın kenarına gitti. Sevdası yarım kalan adamdı. Sırf bu yüzden mafya babalığını kabul etmezdi. (Demir ağa devlet ile çalışıyormuş vay be) dedi.
Öfkesi içinde alevli ateş gibiydi. Öfke ile hareket etmeyecekti. Bu olayın üzerinden bir hafta geçmişti.
Bir haftadır odasında camın kenarında tesbih elinde kara kara düşünüyordu. Agir ağa gelip konuşmak istese de kimse ile tek kelam konuşmamıştı.
İki aşiret arasına yavaş yavaş düşmanlık girmeye başlamıştı. Mirza annesi ile Melek hanımın görüşmesini engellemişti.
Dilşad hanım evladı için bir daha Melek hanımı aramamıştı. Bahar gitmese oğlu odasına hapis kalmazdı. Oğlu bu kadar mutsuz olmazdı. Melek ile konuşup bu işi halletmek istemişti.
Dilan salonda oturan dayesinin yanına gelip: Daye abim ne zaman odadan çıkacak? ''dedi.
Dilşad umutsuzca başını salladı. Agir ağa: Çok yakında odasından çıkıp yanımıza gelecek kızım'' dedi, Dilşad hanımın sessiz kalmasına üzülerek.
Demir ağanın ettiği iş değildi. İkisi de sevdası için nice imtihandan geçmişti. Onlar evlatlarının sevdasını anlayamadı. Agir oğlunu anlayamadı.
Dilşad oğlunu anlayamadı. Araf elindeki bardağı sehpaya bıraktı. Koskoca konak cenaze evine dönmüştü. Bir cenaze çıkmıştı. Oğlu ölmüşten beter olmuştu.
Hepsi kendince suçlu arıyordu. Mardin'de dedikodular alıp başını gitmişti. Her kapı önünde (Bahar ile Mirza birbirini seviyormuş) diye konuşuyorlardı.
Tüm Mardin sanki namussuzluk yapmışlar gibi bahseder olmuşlardı. Kulaktan duyulan her kelime çığ olup büyüyordu.
Demir ağa bu yüzden kızını gönderdi diyenler dahi vardı. Baharın adını çıkmıştı. Kız değil diyenler vardı. Korkmaz konağı günaha davet çıkarmış gibi dedikodu yapmaya utanmıyorlardı.
Agir ağa sessiz kalsa da Demir ağa ağzına geleni saydırıyordu. Sırf ağızları kapansın diye kızını cani ile evlendirmezdi. Mirza adam olsaydı kızının namusu bu kadar dillenmezdi. Kızını gerçekten sevse, beş para etmez adamı konağında öldürmezdi.
Rıfat elbette yaşamayacaktı. Kendi konakları şerefsiz yüzünden kana bulanmayacaktı. Ani karar verip korkusuz korkak olmayacaktı.
Demir ağa işini alttan halleden adamdı. Nice şerefsizi ölüm emrini verdi. Nice kadını koruyup kolladı. Başta kayınbabası olmak üzere nice karaktersizi adam etti.
Nice yuvayı kurtardı. Bir tek gücü Mirza'yı durdurmaya yetmedi. Araf ile Bahar birbirini seviyor sandı. Belki de tek suçu günahı buydu.
Demir ağa aşiret toplantısından sonra Araf ile konuştu.
Araf kesin dille: Benim için Bahar Dilan'dan farksız ağam'' dedi.
Demir ağa başı önde kızı ile konuştu. Baharda aynı yanıtı verdi. Mirza konusunda tek kelam etmedi. Sadece saatlerce babasının dizinde ağladı.
Kızların gözü yaşlı kalmasın diye nice suçluyu devlete teslim etmişti oysa. Şimdi kendi kızı dizinde ağlıyordu.
Melek hanım ağladı. Belki de bu konağa geldiğinden itibaren ilk defa ağlamıştı.
Yürekler yangın yeri idi. Melek hanım( Demirin vardır bildiği) deyip sustu. Belki susmasa kızı bu kadar acı çekmeyecekti.
Kendi istekleri yüzünden bunlar yaşandı. Evlatlarına sormadan hayallere daldılar. Şimdide bedelini ağır ödüyorlardı.
Hanzade hanım kendi kaderi torunu yaşacak diye korkuyordu. Adını Bahara verdiği güne lanet etti.( Bahar kalsaydı. Bahar kalsaydı hiç bir zaman solmazdı) dedi.
Hanzade Bahar tıpkı babaannesi gibi acı çekiyordu. Tek fark vardı sevdası yalandı. Mirza Baharı kullanıp ağa olmuştu. Ağa olmak için kendi adını kullanmasını affedemiyordu.
Bir karar verdiler ve İstanbul'a gitti. Havalima cehennemi olmuştu. Gözlerinden ilk defa nefret etti. İlk defa beyazdan nefret etti.
Beyza giyme söz olur demişti büyükler. Bahar beyaz giydiği için adı çıkmıştı. Tüm Mardin'de namussuz ilan edilmişti.
Siyah giyme toz olur deseler de en azından toz olur diye tüm dolabını siyaha boyadı. Tüm renklere küstü. Kuşlara, bahara, yaza hatta tüm mevsimlere küstü.
Tek isteği okulunun bitmesi idi.
Mardin aşka küskün gibi iki sevdalıyı ayırmıştı. Töre ,aşiret iki sevdalının kavuşmasına engel olmuştu. Mardin semaları beyazdan siyaha boyanmaya kararlıydı.
Mirza gelen telefonun ardından konaktan ayrıldı. Bir karar vermişti. Baharın adı temizlensin diye mafya olacaktı. Tüm Mardin'i susturmanın tek yolu buydu.
Tek suçu sevmekti. Suçunu kabul edip hakim karşısına çıkar gibi Mardin topraklarına hesap soracaktı.
Yüreklere sığmayan bir aşkı onların ki...
Sol tarafın paramparça olmasına sebepti..
İki cihana sığmayan kalp ağrısı idi...
Yürek yangını idi...
Ölüm dahi bitirmeyecek bir aşktı...
Yarım kalmışlık, kavuşmadan ayrılmak vardı...
Her köşeleri yalan olmuştu...
Dünyanın en acımasız hali ile yeni tanışmışlardı. Şimdi ise tüm dünya Mirza'yı tanıyacaktı.
Ölmeden ölen adamdı. Şimdi ise can yakmaya kararlıydı.
Hayat acımazdı. Şimdi imtihanı çetin olacaktı. Mirza tüm dünyaya nam salmak için yola çıktı. Peki kader Mirza'yı nerelere savuracaktı?
Hepsi ve daha fazlası yeni bölümde...
İyi akşamlar
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.69k Okunma |
251 Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |