24. Bölüm

22. Bölüm

Merve Altuntaş
bukiz_yazmayiseviy

Bir masaldı, belki de bir rüya. 15 yaşında kimseye duyurmadan gizlice sevdi. Sevdi ama sevdası cımhat toplantısında dile gelip hayatını alt üst etti.

Doğup büyüdüğü topraklardan sürülmüşçesine uzaklaştırıldı. Keşke abim olarak kalsaydı dedi. Keşkeler bitmeyen bir acı olmuştu.

Keşkeler pişmanlık sebebiydi. Gelmeyen yarının günahıydı. Zor olan sahi neydi? Sevdiğine abi demek mi?

Yoksa cımhat toplantısında bilmediği sevdası dile gelip ağalık için kullanılması mıydı?

Zor olan ağa kızı olsan da kadın olmaktı. Genç ağayı ayartan Bahar Mirhan olmaktı.

Dedikodu çanları çalarken bunu doğrular gibi Mirza'nın iki adamı çarşı kapısına asmasıydı. İnsanlar korkup konuyu kapattılar belki ama yarınlar unutacak gibi değildi.

Zaman gelince hepsi dile gelecekti. Genç ağayı ağa olsun diye ayartan Bahar Mirhan olarak kalacaktı.

Teyzesinin sade ve huzur dolu yuvasında uyandı. Annesi yanında uyuyordu. Geceleri korkarak uyandığı zamanlar oluyordu.

Genç kadının beni kurtar diye feryadı geliyordu göz önüne. Sonra insanların arkasından söylediği laflar.

Sessizce ağlıyordu. Annesi uyanmasın diye dişlerini sıkıyordu. Avukat olacaktı ama özgüveni kalmamıştı. Kendine olan inancı yerle bir olmuştu.

Herkese göre suçluydu. Belki de haklılardı. Bahar gizlice sevdi. Beyazı seven kadının Siyahı olarak kalacaktı Mirza.

Şimdi tüm beyazlara küsmüştü. Dolabını siyaha boyada. Desen desen siyah renkli kıyafetler vardı. Yaşadığı travma renkli giymesine engel oluyordu.

Mirhan aşiretinin korkak hanım ağası Hanzade Bahar Mirhan olarak kalacaktı.

Yada ayağa kalkıp sevdiğini gittiği yoldan kurtaracaktı.

Melek hanım yattığı divandan uyandı. Kızını üzgün görünce hızla kalkıp kızının yanına gitti.

Melek: Gözümün nuru Baharım, yalvarırım etme böyle. Anneni daha fazla üzme" dedi.

Esma hanım kapıyı tıklatıp yanlarına geldi.

Bahar: İyiyim anne, benim için üzülme" dedi ağlamaklı çıkan sesi ile.

Melek: O ne biçim sözdür Baharım. Ne demek üzülme. Seni anlamadığıma mı üzüleyim. Senin bu halde olduğuna. Hangisine üzülececeğimi şaşırdım.

Esma hanım: Benim kızım gördüğüm en güçlü kadınlardan. " deyince Bahar umutsuz ve zayıf, yorgun, bitkin hali ile: Teyze dünyadaki en güçsüz kız benimdir, emin olabilirsin. Ben başarılı olamayacağım. Yine sizi hayal kırıklığına uğratacağım.

Hanzade hanım kapıyı açıp yanlarına geldi. Baharın elinden tutup, dizine yatırdı : Hayal kırıklığına böyle dersen uğrarım. Sen sadece tertemiz sevdin. Kirletmeden, incitmeden gizli gizli sevdin. Bizim kaderimiz böyle yazılmış. Duygularımızı umursamayan adamlara köle olduk kızım. Sen duygularına sahip çık. Mirza sert görünse de fevri biri. Genç olduğu için henüz toy delikanlı. Sakın bana hayal kırıklığı falan deme. Ya temiz sevmeye devam et. Kader ne çıkarır önünüze bilinmez. Yada bu sevdadan vazgeç, önüne bak.

Bahar hedası konuşurken, annesinin göz yaşlarına daha fazla dayanamadı. Tüm duygularını içine attı. İçi kan ağlarken, konuşulanları duymuyordu. Gözleri karardı ve Hanzade hanımın dizinde yatarken bayıldı.

Esma hanım fark etti Baharı. Önce gözlerini kapatıp Hanzade hanımı dinlediğini düşündü. Sonra Bahar hareket etmeyince : Meleeeek Bahara bir şey oldu. Hareket etmiyor. " dedi korku içinde.

Melek gözü yaşlı: Daye Bahara ne oldu. Daye kızım dayanamıyor. Ete yardım et. Biz şimdi ne yapacağız. Baharıııııım" dedi korku içinde.

Hanzade hanım tüm tecrübesi ile kolonya istedi. Baharın kollarını kolonya ile ovmaya başladı. Melek eline pamuk alıp kolonya döktü. Pamuğu Baharın burnuna tutup rahatlamasını sağladı.

Olacak iş değildi. Esma hanım eline telefonu alıp ambulansı aradı. Bahar tedavi olacaktı. Ruhsal çöküntü yaşıyordu. Mental sağlığı bozulduğu için yaşadıklarını içine atıyordu.

Sevmek mi suç olandı? Yoksa severken ölmek mi?

Bahar severken ölmeyi istiyordu. Severken yarım kalmaktansa Siyahı seven adamın Beyazı olarak kalacaktı.

Ölüm kolay olandı. Mücadele zor olandı. Hayata sıkı sıkı tutunup başarmak zorunda idi. Kendi gibi olan kadınları kurtarmalıydı.

Gençliğin verdiği toyluk ve tecrübesizlik, tüm özgüvenini sarsıyordu.

Mirza'ya mektup yazıp göndermişti. Şimdi pişmanlık damarlarına işliyordu. Sevdasını kullanan adama esir mi olmuştu. Esaretini kendi elleriyle yazmaktan korkuyordu. Yardım istemişti. Yine bir kaosla karşı karşıya kalmıştı.

Ambulans sesi duyuldu. Esma hanım kapıyı gidip açtı. Personel içeri girip, Baharı sedyeye yatırıp evden çıkardı. Melek ambulansa bindi. Esma hanım, Hanzade hanım ile arabasına binip ambulansın ardından gitti.

***

Akşam olmuştu. Dört duvar hastane odası, Baharın uyanmayan kalbi. Nice acı ve mutluluklara şahit eden kolidorlar. Esma hanım ayakta dik durmak zorunda kalandı. Acısı ve korkusu bir tarafa itendi.

Demir ağa ilk uçakla geldi yanlarına. Özel uçağı hastane pistine iniş yapmıştı. Korku içinde doktorlara hesap soruyordu. Doktor olanı anlatsa da Demir ağa bildiğini okuyordu. Güzel seven adam, baba olmayı başaramadı.

Kızının tek kaybı Mirza olarak düşünüyordu. Oysa tek kaybı babasına olan güveniydi...

Mirza aşkı eksik kalandı. Bahar aşkı hüzne kalandı.

Mirza aşkı için can yakmaya hazırken, Bahar aşkı için ölümü göze alandı.

İkisi de sevdi...

İkisi de yandı...

Bahar aşka küstü...

Mirza aşka yenildi...

Fevri olan tarafta kaybetti. Susmayı tercih eden de...

Bahar uyandı. Uyandı ama gözleri kararıyordu. Ruhu ölmüştü. Ya can alacaktı ki, kendi canı.

Ya can kurtaran olacaktı. Bilinmeyen bir tufandı. Canı, cananı için yeniden var olacaktı.

Babasına baktı. Cam kenarında duran koltukta kara kara düşünüyordu. Dayesi elinde Kurân okuyordu. Hedası baş ucunda uyanması için dua okuyordu.

Teyzesi güçlü durmaya çalışan bir asker gibi ortamı idare ediyordu.

Kısık çıkan sesi ile : Teyze bana su verir misin" diyebilmişti.

Esma hemen kendine çeki düzen verip:Tabi ki kızım. Hemen su getiriyorum. Yeter ki sen konuş Baharım. Teyzen kurban olsun sana " deyip masadaki suyu Bahara içirdi.

Melek hanım yanına gelip elinden tuttu. Demir ağa kızının saçını okşamak istedi ama Bahar: Çek elini, bana dokunmanı, daha fazla canımı yakmanı istemiyorum." dedi ani gelen öfke patlamasıyla.

Demir ağa: Ben dışardayım "deyip kırgın bir şekilde yanlarından ayrıldı.

Melek kızının yanında kalırken, Hanzade hanım oğlunun yanına gitti.

Demir ağa koridor duvarına elini yumruk yapıp vuruyordu. Hanzade hanım bir süre bekledi. Oğlu sakinleşsin diye.

Demir bir türlü sakinleşmiyordu. Olacak iş değil, deyip oğlunun kolundan tuttu.

"Etme, eyleme oğul. Kızın zor zamandan geçer. Sende böyle edersen, Bahar kendine nasıl gelsin" dedi.

Demir ağa: Böyle mi kendine gelecek? Her şeyin sorumlusu benim zaten. Ben böyle olsun istedim değil mi daye? Ben ayırdım onları. Her şeyin günah keçisi benim" deyip olduğu yere diz çöktü.

Melek ve Bahar içerde her şeyi duydular. Bahar annesine sıkı sıkı sarıldı.

"Ölmek istiyorum dayeee" diye ağlıyordu.

Ölmek kelimesi ne kadar kolay çıkıyordu ağzından. Melek bir anlık öfke ile: Ölümden bahsetme bana. Sana bir şey olacak diye aklım çıkıyor. Sakın bir daha öleyim deme bana.

Evlat acısının tarifi var mıydı?

Annesi ölene öksüz derler.

Babası ölene yetim...

Evladını kara toprağa koyana ne demeli?

Siz daha gençsiniz bir daha olur diyen mi ararsın?

Bu acıyla bir daha çocuğu olmaz diyeni mi?

Kimin ahını aldı da Rabbim böyle kalbine göre verdi diyeni mi?

Sahi evlat acısının tarifi var mıydı?

Kuş misali, bir vardı, bir yoktu.

İçinde koskoca bir boşluk...

Ruhunda devamlı kanayan yara...

Belki sessiz yaşadığın çığlıklar...

En kötüsü doğduğu gün boğazına yumru olan acısı...

Yıllardan 2016 aylardan Ekim. Bir evlat koydum toprağa.

Tek dayanağım, 2 yaşındaki kızımdı. Güçlü olmak adına aldım, kalemi-kağıdı.

Dilim lal oldu. Konuşmadı. Bacaklarım da derman kalmadı, yürüyemedim.

Kulağım duymaz oldu. Kalbim sağır.

Ben anneliğe de küstüm, aşka da.

Yıllardan 2017, oğlum abisinin emaneti gibi doğdu dünyaya.

Ekim içimde yarayken, kalbim tekrar yeşerdi.

7 yıl sonra mucizem doğdu. Ekim artık içimdeki sızı değil, yaşama sebebimdi. Abisinin yasını tutmama izin vermek istemeyen güneşimdi.

Ekim sonbaharken artık ilkbaharımdı.

Annelik artık kalbimde yara değil. Ruhuma şifa idi.

Melek evladını kaybetmekten korkan yaralı ceylandı. Koydu dört kardeşini toprağa.

Acısı dilinde lal oldu. Kardeş acısı çekti. Tek dayanağı evlatlarıydı. Sevdası diline şiir iken, kardeş kaybı ömrüne, gülüşüne kilit oldu. Yüreği puslu kaldı. Gülüşü yarım. Kardeşleri kendi yolunu çizmek isteyince, yollarında umut oldu.

Havin kendi yolunu çizdi. Müzik öğretmeni olup, tüm Mardin'de sesini duyurdu. Demirin yardımını unutmamak gerek.

Berfin öğretmen oldu. Şiirlere konu olacak destanlar yazmaya hazırdı.

Roza hiç olmayacak adama sevdalanıp kaçtı. Kocası eşittir babasının kopyasıydı.

Demir ne yaptıysa adam olmadı. Kıza aklına estikçe eziyet ediyordu.

İçip içip, Rozanın yanında soluğu alıyordu.

Melek kadına şiddete karşı olduğunu her defasında söyledi ve Rozanın kocasını adalete teslim etti.

İki gün sürmedi, cenazesi çıktı hapis damından.

Demir ağanın gücü herkese yetti de, kızına yetemedi.

Melek tüm yapılanları bilendi. Kızı için bu yolda hiç bir şey yapılmadı. Demir kızını korumak istiyordu.

Araf melek gibi adamdı. Kızını üzmezdi. Bilmedikleri tek şey, kaderine razı olmayıp, korkarak kaçan adamdan hiçbir halt olmazdı.

Araf kimseye karşı gelmedi. Soluğu İstanbul'da aldı. Kaçmanın kurtuluş olacağını düşündü.

Demire gelen telefon ortalığa ateş düşürecekti. Mirza İhsan ağadan kendi konağında toplanılmasını istedi.

Mirhan aşireti yok sayıldı. Demir ağa o anlık öfke ile Baharın yanına girdi: Bu saatten sonra kimse Mirza'nın adını ağzına almayacak. Bahar ya bu sevdadan vazgeç, yada benim ölüme de, dirime de gelme. Kızım öldü der yoluma devam ederim" dedi .

Bir anlık öfke, herşeyi yıkıp geçti. Baba, kız arasında güven bağı tamamen yok oldu.

Bahar ağladıkça Hanzade hanım ve Esma hanım konuşmaya çalıştı. Melek , Demir ağa ile konuşmak istese de, Demir ağa duracak gibi değildi.

"Şerefs*ze bak lan. Beni yok saymış. Dün başıma ağa oldu, bugün mafyalık taslar. Mafya olsan kaç yazar Mirzaaa...

Diye hastane odasında bağırdı. Personel korkusuna müdahale edemiyordu.

Bahar: Baba artık yeteeer, benden vaz mı geçtin? Geç baba, bu saatten sonra kızını öldü bil.

Melek : Kızım ne dersin sen? Ağzından çıkanı kulağın duymaz"dedi.

Bahar: Duymaz öyle mi daye? Babacığım, kızının mezarını ağaçlık alana kazdır. Başımda beyaz güller atılsın.

Demir korku içinde: Kızım özür dilerim. Bir anlık öfke ile çıktı ağzımdan" dese de...

Bahar camın kenarında çoktan yerini almıştı....

 

Bölüm sonu...

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 14.09.2025 21:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...