27. Bölüm

25. Bölüm

Merve Altuntaş
bukiz_yazmayiseviy

 

Aşkın Esareti gerçekten acı, gözyaşı ve mutsuzluk muydu?

 

Yada geçmişin gölgesinde aranan mutluluk mu?

 

Aşk, esaret iki kelime yan yana ne ifade ediyordu. Birinin esiri olmak mı, yoksa ona hayat olmak mıydı?

 

Bahar, Mirza için Esaretin'e yenik düştü. Mirza, Bahar'ın aşkına kapıldı.

 

İkisi içinde ilk aşktı. İkisinin de son aşkı olarak kalacaktı.

 

Geçmiş ve ihtiraslar olsa da ikisi de kaderin çizdiği yolda yürüyecekti.

 

Mirza koşar adımlarla bindi uçağına. Korku ve acı içinde, titreyen sesi ile "Bahar ölmüş" diye durmadan tekrarlıyordu.

 

Delirmiş gibi bir hali vardı. Mutlu olduğunu görmek istemişti. Yüreği yanıyordu.

"Bahar ölemez, ölmedin biliyorum( Sol tarafına vurarak) Canım yanıyor Bahaaar. Bahar bunu bana yapamazsın, Bahaar sen ölemezsin, Beni bu acıyla bırakıp gidemezsin. Allah'ım bu nasıl bir acı, canımdan et koparmışlar gibi ciğerim yanıyor. Yüreğim yanıyor Bahaaaar". dedi gözyaşları içinde.

Özel uçakta adamlarına döndü. " Ölseydi hissederdim değil mi?

Duyguları ölmedi, yaşıyor dese de; mantığı neden babam yalan söylesin diye düşünüyordu.

Çıkmazın içinde kalmıştı. Hıçkırarak ağlıyordu. Acımasız ağa, gözyaşlarına ve kendine hakim olamıyordu.

Aşk acısı mı dersiniz, yarım kalmak mı, ulaşamadığı sevdasını kaybetmek mi?

Geçmek bilmeyen saatler. Ruhu yaşarken ölen adamdı Mirza...

İstanbul ölüm kokar mıydı insana. Masmavi deniz. Görsel şölen sunarken, şimdi uçsuz, bucaksız gökyüzü gibi ölüm kokuyordu.

Mirza İstanbul'a geldi. Geldi ama ne iz, ne de bir haber vardı elinde. Havalimanı dinlenme alanı Thy lounge alanında bekliyordu.

Çalan telefonu açarken güzel haber almayı ümit etti.

"Söyle nerdeler" dedi.

Duyacaklarından korkuyordu.

Karşı taraf: Ağam Özel Deniz hastanesindeler" dedi.

Mirza: Bahar gerçekten....... ( Bir süre bekledi..... bir solukta) Bahar vefat etmiş mi?" dedi gözyaşlarını geri iterken.

Karşı taraf kesin bir şey diyemedi. Baharın durumunu kimse bilmiyordu. Sadece hastane ismi vardı Mirza'nın elinde.

Arabasına binip hastaneye doğru gitmeye başladı. Ölüm kokusu bedenine işliyordu.

Canından can gitmişti. Etleri, kemiklerinden ayrılmışcasına canı yanıyordu.

Hastaneye saatler sonra gelebilmişti. Arabadan inip koştu 4. kata.

Merdivenler ayağının altında eziliyordu. Demir ağa kolidorun sonunda diz çökmüş ağlıyordu.

Mirza elini yüreğine koydu. Gerçekten ölmüş olamazdı. Geri geri giden ayaklarında derman kalmamıştı.

Demir ağanın yanına gelip diz çöküp ağlamaya başladı. Demir ağa şaşırdı. Mirza neden ağlıyordu. Anlamsızca bir süre Mirza'ya baktı.

Kendini yok sayan adam, dizinin dibinde ağlıyordu.

Bir süre sonra dayanamayıp sordu: Mirza burda ne işin var." dedi merak içinde.

Mirza her şeyden habersiz: Eğer izin verseydiniz ( hıçkırıkları arasında) Bahar yaşayacaktı, ölmeyecekti." dedi.

Demir ağa bir az önce yaşadıklarından dolayı endişe içinde baktı Mirza'ya. Bahar ile ölüm kelimesini ağzına çok kolay alıyordu. Ve uyguluyordu.

Korku ve endişe içinde: Mirza nereden çıkardın Baharın öldüğünü. Böyle bir şeyi kim söyledi sana ? dedi.

Mirza :, Babam söyledi. Bahar öldü dedi. Nasıl buraya geldim bilmiyorum. Bahar ölmedi değil mi? Babam bana yalan söylemedi değil mi? Bu kadarını bana yapmaz, yapmamalı. Canım, ciğerim yanıyor. Demir ağa lütfen doğruyu söyle? Bahar yaşıyor iyi de?"

Demir ağa: Mirza, Bahar yaşıyor. Ölmekten beter yaşıyor. Bugün camdan atlamaya kalkıştı. Son anda tuttum onu. Sinir krizi geçirdiği için elleri, ayakları bağlı bir şeklide odada yatıyor ". dedi.

Mirza: Babam bana yalan mı söyledi? Bu kadar mı canımın yandığını görmek istiyor? dedi gözyaşları içinde.

Demir Agir ağanın böyle bir şey yapmadığını düşünüyordu. Mirza kesin yanlış anlamıştı. Teyit etmek ister gibi inanmayarak sordu: Agir ağa sana Baharın öldüğünü mü söyledi?"

Mirza: Baharı görmek için İstanbul'a geliyordum. Babam havalimanına geldi ve Bahar öldü dedi. Nasıl geldim bir Allah bir de çalışanlar biliyor. O an Dünyam başıma yıkıldı." dedi.

Demir: Mirza, Baharı gerçekten seviyor musun? dedi. Sevdasından emin olmak istiyordu. Ağalığın canı cehenneme, önemli olan evladıydı.

Mirza: Bahar benim dünyam. Yaşama sebebim. Bir gün oldu mu, ona zarar verdiğim. Onu gözümden dahi sakındım. Onu kendimden korumak için yıllarca uzak durdum." dedi gözyaşları içinde.

Hanzade hanım geldi yanlarına. " Mirza, Bahar iyi değil oğlum. Demir son anda tuttu. Eğer tutmasaydı..... Kızım şimdi ölmüş olacaktı." dedi.

Cümleler, kelimeler yetmiyordu . Yaşadıkları korku bir an dahi gözlerinin önünden gitmiyordu.

Baharın çığlığı sardı tüm cihanı. Mirza korku içinde Demir ağaya baktı. Demir ağa, Baharın kaldığı odaya koştu.

 

Mirza, Demir ağanın ardından bir anda kendini Baharın kaldığı odada buldu. Demir engel dahi olmak istemedi. Kızının şifası Mirza idi. Mirza'nın şifası Bahar.

Bahar çığlıkları arasında: Yeteeeeer, bırakın beni. Ne oldu ölmemden korktunuz değil mi? Ama siz durun, ben melek olup uçacağım". dedi.

Melek hanım gözyaşları içinde ayrıldı yanlarından. Eli, ayağı titriyordu.

Mirza, Baharın yanına gitti. Bağlı olan ellerinden tuttu: Meleğim beni bırakıp gidecek misin? dedi. İçerdekileri umursamadan.

Bahar: Mirza kuş oldu uçtu, bende yanına uçacağım. Sana bir sır vereyim mi ben abi demeden uçacağım , bu sefer;" dedi.

 

Mirza: Mirza kuş olmanı istemiyordur belki. Sadece yanında olmanı istiyordur". Dedi gözyaşları içinde.

Bahar: Mirza'nın canı cehenneme. Beni elaleme rezil, rüsba etti. Onun yüzünden doğup, büyüdüğüm yerden sürüldüm. Şimdi melek olup uçacağım. Hahhaaahha". dedi kahkahaları arasında.

Mirza sesi kısıldı." Mirza seni korumak istedi. Mirza sadece seni korumak istedi güzel gözlüm. "

Bahar: Bana güzel gözlüm deme. Bana bir daha güzel gözlüm deme. Duydun mu beni? Dedi.

Mirza: Bir daha demem Baharım. Yeter ki sen iyi ol. Yeter ki melek olma." dedi gözyaşlarını silerken.

Bahar: Biliyor musun, benim kanatlarım vardı. Ben uçtum amaa babam benim uçmama izin vermedi". Dedi sona doğru öfkelenerek.

Mirza: Babalar kızlarını korur. Babanda düşmenden korktu. Melek olma diye izin vermedi." dedi.

Bahar çocuk gibi sorular sordu. Mirza hepsini cevapladı. Bahar bağırdı, Mirza sakinleştirmek için sevdiğine sarıldı.

Demir ağa ve Melek hanım gözyaşları içinde izledi ikiliyi. Bir süre sonra koridora çıktılar. İkisi de kızları mutlu olaun istiyordu. Mirza, Bahar uyuyunca yanlarına geldi. Perişan halde idi. Tek dayanağı sevdiğinin yaşamasıydı.

Demir ağa: Teşekkür ederim oğul. Sana ne kadar teşekkür etsem az. Affet beni, ben hata yaptım affeeet". diye Mirza'nın ayaklarına kapanıp döktü gözyaşlarını.

Evlat acısının tarifi yoktu. Mirza , Demir ağanın yanına eğildi ve: Ben çok sevdim. Tertemiz duygularla sevdim. Bahar iyi olsun yeter bana."

Demir: Mirza senden özür dilerim, beni ne olur affet, ben yaptıklarımdan pişmanım. Ben sadece evladımı korumak için kızımı buraya gönderdim. Şimdi evladım gözlerimin önünde kendi canına kıymak istedi " dedi.

Mirza, Bahar yaşıyor diye kendini teselli ediyordu: Bahar iyi olsun yeter. Siz de benim gibi Baharın iyiliğini istediniz. Ben yanlış anlaşılmaya alışkınım. Affetmek benim değil, Baharın hakkı. Ben kızınızı severken, onun beni sevdiğini dahi bilmiyordum. Şimdi tek tesellim Bahar yaşıyor. " İkili konuşurken hemşire geldi yanlarına. Bilgi verip odaya girdi.

Mirza hemşirenin ardından odaya doğru ilerledi. Doktor yanlarına gelince ikiliyi kapıdan izledi.

Bahar iyi değildi. Doktor Mirza'ya dönüp :her an kendine zarar verebilir. Dikkatli olun." dedi.

Mirza: Ben yanındayım ve böyle bir şey olmasına izin vermem. Doktor olarak işini düzgün yap, bu ihtimal ortafan kalksın. Aksi takdirde yapacaklarımın sınırı yok bilesin". dedi.

Doktor korku içşnde yutkundu ve odadan ayrıldı. Hemşire ilaç vermek için eline şırınga ve ilaç şişesini aldı.

Mirza, hemşirenin elindeki ilaçta takılı kaldı. Bunu Rıfat ağanın konağında görmüştü. Hemşireye: Sen ne yaptığını sanıyorsun" diye bağırdı.

Mirza’nın bağırması üzerine Demir ağa ve diğerleri korku içinde odaya geldi.

Mirza hemşirenin kolundan tutup hemşireye hesap soruyordu.

Demir ağa: Mirza kendine gel, kızı bırak. O sadece işini yapıyor" dedi.

Mirza: İşi Baharı mı öldürmekse, ben de onun canını şuracıkta alırım". Dedi öfke içinde.

Melek ve Hanzade hanım aynı anda: Mirza sen ne dersin. Kızcağız işini yapar. Her gün aynı ilacı verdiler. Şimdi mi öldürmek ister?"

Mirza ilacın aslında psikolojik rahatsızlıklar da kullanıldığını anlattı. Bir süre sonra hasta halüsinasyon gördüğünü ve olmadık şeyler yaptığını söyledi.

Melek iki adımda hemşirenin yanına gelip saçlarından tuttu. Demir ağa olan biteni aklında tartıyordu.

Kızı üzgündü ama inançsız değildi. Mirza silahını çıkartıp hemşirenin başına dayadı.

Öldürecek değildi. Bu işin altında kim var onu öğrenmek istiyordu.

 

Başına silah dayanan hemşire korku içinde kekelemeye başladı. Demir ağa soğuk kanlılıkla: Sana, bunu kim yap dedi?"

Esma hanım ve kızı Elif geldi yanlarına. Elif konferansta olduğu için yeni gelebilmişti. Karşılaştıkları ortam hiç hayra alamet değildi.

Yusuf ağa oğlu Muhammed ile Demir ağanın yanında yerini aldı.

Hemşire kalabalık karşısında: Güvenliiiik" diye bağırmaya başladı.

Avazı çıktığı kadar bağırıp dikkat çekmeye çalışıyordu. Doktor sesleri duyunca hızla asansörün yanına gitti.

Kaçıp, izini kaybedecekti. Mirza öfkesine hakim olmaya çalışıyordu. Yusuf ağa gelen güvenliği aldırış etmeden, hemşireyi odadan çıkardı.

Kadın olabildiğince olay varmış gibi çığlık atıyordu.

Melek: Seni yolarım duydun mu? Kızımı mahvettin. Ben kaç gündür ne yaşıyorum Allah'ım. Evladımı göz göre göre öldürmek de nedir? Benim meleğim size ne yaptı?" diye söyleniyordu.

Demir ağa sert yapısı ile: Ne zaman verdin bu ilacı? diye sordu.

 

Yusuf ağa ses gelmeyen hemşirenin yanına gidip: Konuş yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim."

 

Mirza hemşirenin konuşmayacağını anladı. Kim ne istiyordu. Baş hekim yanlarına geldi. Hemşire ağlayarak, masum gibi açıklama yapıyordu.

 

Demir ağa öfke içinde sakalını suvazladı. Mirza delirecek gibi hali vardı. Hemşire olabildiğince iftira atıyordu. Güvenlik ve polis memuru ne yapacağını şaşırdı.

En son Bahara kan tahlili yapılmaya karar verildi. İki saat geçti olayın üzerinden. Demir ağanın tanıdığı doktor hastaneye geldi. Bahardan kan örneği alıp gitti. Trafik olması işlerini zorlaştırıyordu.

Beklemeye başladılar. Hanzade hanımın tansiyonu durmadan çıkıyordu. Ambulans ayarlanıp başka hastaneye nakli yapıldı. Bahar şimdilik bekletiliyordu.

Hemşire yanlarında kara kara düşünüyordu. Gerçekler açığa çıkınca ne yapacaktı. Aile çok güçlüydü. Eline üç, beş kuruş fazla geçsin diye Bahara ilaç vermişti.

Şimdi hayatı hapishane köşesinde devam edecekti. Demir ağanın telefonu çaldı. Arayan doktor arkadaşıydı. Bahara verilen ilaç çok ağır türdendi.

Tahlil örneğini e-posta ile gönderdi. Polis hemşireyi göz altına alıp hastaneden götürdü. Baş hekim ne diyeceğini şaşırdı. Başka işler vardı ama ne?

İnsan canı bu kadar değersiz miydi? Bir anne göz yaşı döktü. Bir baba perişan oldu. Bir evlat canından vazgeçti.

Mirza sevdiğini alıp götürmek istedi. Demir ağa: Şimdi sırası değil. Ben ambulans ayarladım. Baharı başka hastaneye gönderceğim. Burada evladımı bir saniye daha bekletmem" dedi baş hekime öfkeli bir şekilde bakarken.

Mirza: Bahar benim canım, cananım. Onun iyi olmasını bende istiyorum. Bırakın yanımda olsun. Ona aşkı, sevgiyi veriyim. İzin verin Baharla birlikte hayat kurayım. Buradan birlikte gidelim. "dedi.

Melek: Bahar okuyacak Mirza. Kızımı gerçekten seviyorsan bırak ayakları üzerinde dursun. Bahar gelip seni isterse ahdım olsun kırk gün, kırk gece düğün kurarım size." dedi Demir ağaya bakarak.

Mirza: Ben okumasın demiyorum. Elbette okuyacak. Ben her daim desteklerim, yeter ki yanımda olsun, nefesim olsun, bana hayat olsun istiyorum. "

Yusuf ağa, Mirza'ya: Ortalık karışık, Bahar iyi değil. Bahara da bize de biraz zaman ver. Bahar iyileşince kendi kararını versin." dedi.

Mirza, Muhammed'e bakarak: Zaman vermek mesele değil. Geçmiş tekerrür eder diye korkuyorum.. Tekrar aynı şeyleri yaşamak istemiyorum. Beni de anlayın..."

Demir ağa: Mirza, Bahar kendi hayatı konusunda karar verecek. Geçmişte hata yaptık. Bir daha aynı şeyler yaşanmayacak. Kızım için hayırlı olanı istiyorum. Bahar seni isterse, her daim size destek olurum. Yalnız istemezse kızımı görmene izin vermem bilesin." dedi.

Mirza: Beni onaylamanızı elbette beklemiyorum. Güzel seven adamın, güzel gözlü kızına talibim. Tek başıma Mirza Korkmaz olarak onunla evlenmek istiyorum. "

Melek: Böyle önemli konular ayak üstü konuşulmaz. Bahar iyileşsin hepsini enine boyuna konuşuruz." dedi.

Ayakta duracak hali yoktu. Mirza izin verseler kızlarını alıp götürecekti. Peki sonrası nasıl olacaktı. Mafyalık, Baharın hayatını mahvedebilirdi. En doğru kararı kızları versin istiyorlardı.

Mirza gerçekte iyi biri olsa da, verdiği imaj her şeyi yapabilirim. Benden korkun imajıydı.

Ambulans çalışanları gelince, konuşmaya ara verdiler. Kendinde olmayan Bahar, sedyeye alındı ve polis tutanak yazıp gerekli işlemler başlatıldı. Hanzade hanımın kaldığı hastaneye gideceklerdi.

***

Bu olayın üzerinden bir hafta geçti. Bahar daha iyiydi. Mirza ile görüşmek istememişti. Mirza, Bahar onunla konuşsun diye, her Allah'ın günü Esma hanımın evinin önünde bekledi.

Bahar, Mirza'yı görünce içi gitse de, doğru kararı vermesi gerekiyordu. İki gün önce taburcu olmuştu. Yaşadıkları kabus gibiydi.

Aşiret sıkıntı çıkartınca Demir ağa Mardin'e dönmüştü. Hanzade hanım da Demir ağayla birlikte gitmişti.

Yusuf ağa: Mirza buyur gel, seninle konuşalım. ( deyip, bahçedeki koltuklara yöneldiler)

Mirza tekli koltuğa oturdu. Yusuf ağa karşısındaki ikili koltuğa geçti.

Evin çalışanı yanlarına gelip, Mirza'ya kahvesini nasıl içtiğini sorup mutfağa gitti.

Yusuf ağa: Oğlum, Bahar iyi. Ne kadar kapımda bekleyeceksin. Hasta olacaksın diye korkuyorum. İçeri davet ediyorum gelmiyorsun. Kapının önünden de gitmiyorsun. Aklından geçenler neler? dedi merak içinde.

Mirza: Ömrümün sonuna kadar burada beklemeye razıyım. Yeter ki Bahar iyi olsun. Ben onun gülüşünde huzur buluyorum."

Bahar tüm cesaretini toplayıp yanlarına geldi. Mirza ayağa kalktı. Büyük buluşma gerçekleşiyordu. Sessizce Yusuf ağanın yanına gidip oturdu.

Mirza kalktığı yere tekrar oturdu. Bahar stresten ayağını sallamaya başladı. İlk defa abi demeden konuşacaktı.

Aşkına yenik düşmeyecek ve doğru kararı verecekti. Yusuf ağa gençleri yalnız bırakıp salona gitti.

Melek ve Esma balkondan ikiliyi izliyordu.

Bahar titreyen sesine engel olamadan: Hoşşş ge, gel, geldin"diyebildi.

Mirza yaşadığı heyecanla: Hoşbuldum, güzel gözlüm". dedi.

Bahar bir süre sessiz kaldı. Söyleyeceklerini aklında tartıyordu.

Mirza sesiz kalan sevdiğine: Görmeyeli daha iyisin. Seni gördüğüme çok mutlu oldum. İnan bana şu an benim için hayatımın en güzel anı." dedi.

Bahar: Dün kapıda çöp atarken beni gördün. Arabanın yanında bekleyip konuşmamı bekledin. Böyle düşününce yıllar geçmemiş görüşmeyeli." dedi

Mirza kahkaha atıp: Konuşmayalı diyelim o vakit." dedi.

Bahar da günler sonra ilk defa güldü: Konuşmayalı günler oldu. En son havalimanında konuşmuştuk." dedi üzgün bir şekilde.

Mirza: O günler geride kaldı. Şimdi önümüze bakalım. Geçmiş geçmişte kaldı. Gelecek günler bizi bekliyor.

Bahar devamında: Karanlık gelecek günler."dedi.

Mirza başını önüne eğdi. Karanlık günler dağılsın diyeydi tüm çabası.

"Karanlık günler, geride kalsın diye tüm mücadelem." dedi.

Bahar: O günler geride kalmayacak. Geçmişte, geride kalmayacak. Annemin kız kurusu adamın kızı olması gibi...."

Mirza, Demir ağaya söylediği sözler geldi aklına. Bir anlık öfke ile söylediydi. Şimdi öfkesinin esiri olmuştu.

Bahar sessiz kalan sevdiğine: Bende ağayı ayartan Bahar Mirhan olarak kalacağım." dedi.

Mirza: Böyle bir şey asla olamaz. Sen her şeyden önce Mirhan aşiretinin hanım ağasısın." dedi.

Bahar tebessüm edip, alaycı konuşmayla: O yüzden iki adamı Mardin çarşısına astın. Masumiyetim sorgulansın diye. Ben kendimi öldürmek istedim. Ailemi suçladım. Şimdi kendi mi suçluyorum. (Bir süre bekleyip) Kendi doğruların bizi öldürdğ Mirza. Benim ruhum öldü. Kalbim öldü. Ben yaşarken öldüm...

Dedi ve hızla oradan uzaklaştı. Mirza konuşmak için ısrar etse de, Bahar dinlemedi. Bugünlük yeterdi.

Yusuf ağa geldi yanlarına ve Mirza'nın kolundan tuttu.

"Mirza , Bahar kararını verdi. Sen de gördün. Bahardan uzak dur."

Yankılanan cümleler. "Bahardan uzak dur". Kulağında çığlık gibiydi.

Kalbi paramparça bir şekilde: İzin verin. Son kez onunla konuşayım." diye yalvarıyordu.

Yusuf ağa, Meleğin gözlerine baktı. Melek son kez izin verdi. Ne olacaksa şimdi olsun. Kızı kendi kararını versin istiyordu.

Yusuf ağa, Mirza'nın önünden geri çekildi. Mirza koşarak Baharın kaldığı odaya gitti.

Kapıyı çaldı. Açan olmayınca gözyaşları arasında : Baharım, bunu bize yapma. Güzel gözlüm, ben senin adına leke gelsin istemem. Senin adını kalbimin en güzel köşesine yazdım. Nasıl düşünürsün başkalarına dedikodu malzemesi verdiği mi? dedi.

Bahar odanın kapısına gelip diz çöküp ağladı. Mirza kapıya yaslanıp ağladı.

Bahar odasının kapısını açtı. Mirza diz çökmüş bekliyordu. Kapının açılmasını görünce ayağa kalkıp, sevdiğine sarılmak istedi.

Bahar içi gitse de: Mirza ne olursun git. Ben okuyup, kendi yolumu çizmek istiyorum. Babamın gölgesi olmadan, senin namın olmadan yürümek istiyorum. Yalvarırım kendi yoluna git. Benim de kendi yolumda yürümeme izin verin." dedi.

Mirza: Gideceğim. Ama tek şartla okulun bittiği gün yoluna çıkacağım. Bugün yarım kalan sevdam, o gün devam edecek?"

Bahar: Bugün yarım kalan, yarın tamamlanmayacak. Benim yolumda olmak istersen ağa olmayacaksın. Mafya da...

Mirza: Bir gün beni anlayacaksın. O güne kadar seni bekleyeceğim." dedi ve gitti.

 

Bölüm Sonu...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 30.09.2025 20:12 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...